Atatürk, Kemal  Sunal’la  Birlikte Tanıtılıyor!

 

      “Kendimi Tanıyorum”  ünitesinde   kimlik  kartlarına çeşitli  örnekler  veriliyor. Atatürk’ün nüfus  cüzdanı; özel  dershane, toplu  ulaşım, meslek, vakıf  ve  dernek  üye  tanıtım  kartlarıyla  birlikte  tanıtılıyor ((Tekerek vd. 2005: 28, 29, 32, 33).  Atatürk’ün nüfus  cüzdanıyla  ilgili  örneğin bir benzerine de “Onlar Başardı”  konusunda  rastlanıyor.   Bu konuda;   sanatçı ve   sporcular, fotoğraflarıyla birlikte, Atatürk’le yan yana  tanıtılıyor. Sosyal Bilgiler  kitabında   şu  isimler  yan  yana  getirilmiş: Atatürk, Kemal Sunal, Âdile Naşit, Dr. Mehmet  Öz, İdil  Biret, Prof. Dr. İlber  Ortaylı,  Barış  Manço,  Sertab Erener,  Mehmet  Okur, Hasan Âli Yücel  (s. 44, 45).  Kitabın 2006 baskısında Kemal Sunal’ın yerine Attilâ İlhan’ın fotoğrafı kullanılmıştır. Attilâ İlhan’ın adı  Atilla  biçiminde yanlış yazılmıştır (Tekerek vd., 2006: 19).

 

      Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’le ‘İnek Şaban’ın aynı  karede tanıtılması, Ata’ya hakaret olarak değerlendirilmektedir.

    

0
0
0
s2sdefault

 

 

            Ders kitapları,  Millî  Eğitim Bakanlığı  Ders  Kitapları  YönetmeliğiDers  Kitaplarında  Aranacak  Nitelikler  ile  Yayın  Evlerinde  Aranacak  Şartlar, Ders Kitaplarının  Hazırlanması, İncelenmesi,  Değerlendirilmesi  ve  Eğitim  Araçlarının  Seçimine  İlişkin  Yönerge’de belirtilen  hükümlere uygun  olarak  hazırlanır (MEB, 1995). 

 

            Söz konusu yönergeye göre, ders kitapları, Anayasa ve kanunlara aykırı hususları ve reklam niteliğindeki ögeleri içermez,  temel insan haklarına  aykırılık  taşımaz; cinsiyet,  ırk,  din, dil,  renk,  siyasî  düşünce, felsefî  inanç, mezhep  vb.  ayrımcılık  içermez. Aynı yönetmelikte, kitapların hazırlanmasında bilimsel ilke ve yöntemlerin esas alınacağı belirtilmektedir.  

 

            Ders kitapları, 1739 sayılı  Millî  Eğitim Temel  Kanunu’nda   yer  alan  Türk  Millî  Eğitiminin Genel  Amaçlarında   belirtilen “Atatürk   İnkılâp  ve İlkelerine  ve  Anayasada  ifadesini  bulan  Atatürk  Milliyetçiliğine  bağlı; ailesini,  vatanını,  milletini  seven  ve daima  yüceltmeye  çalışan;  insan  haklarına  ve Anayasanın  başlangıcındaki  temel  ilkelere  dayanan  demokratik, lâik  ve  sosyal  bir  hukuk  devleti  olan  Türkiye  Cumhuriyeti’ne  karşı  görev  ve  sorumluluklarını  bilen  ve  bunları  davranış  hâline getirmiş  yurttaşlar  olarak  yetiştirme”  maddesine aykırı olarak hazırlanamaz.  

    Günümüzde ders kitapları bilimsel süzgeçten geçirilmekte midir? Eğitim ‘reformu’,  ders kitaplarının içeriğini nasıl etkilemektedir? Bu ve benzer sorulara yanıt aranan yazıda, küreselleşme sürecinin ders kitaplarında yarattığı tahribatın boyutlarına dikkat çekilmektedir.

  Yeni ilköğretim programının 2005 yılında uygulanmasıyla birlikte ders kitaplarında köklü değişikliklere gidilmiştir. 2005 yılından önce okutulan kitaplardan bir an önce kurtulmak isteyen Millî Eğitim Bakanlığı (MEB),  yeni kitapların hazırlanması sürecinde dikkatli davranmamıştır. Bu durum, doğal olarak,  bilimsel ve edebî niteliği tartışmaya açık kitaplara onay verilmesine neden olmuştur. Ders kitaplarında rastlanan dil, anlatım, yazım ve bilimsel yanlışların tamamının ifade edilmesinde dergi sayfaları yetersiz kalmaktadır. Kitaptan yapılan alıntılarda karşılaşılan dil ve yazım yanlışlarına dokunulmamıştır.

 Sosyal Bilgiler Programında  Türkiye’ye  Müdahale  Tehdidi

  Sosyal Bilgiler Programında şu ifadelere yer verilmiştir“Konan ismim,  kazandığım vatandaşlık hakkım ve  aile bağlarım   korunur.   Bunları  değiştirmek  için baskı uygulanmaz. Bunlar  benden alınırsa,   bütün devletler  ona  karşı çıkar. (MEB, 2005:297).     Programın  aynı sayfasında  yer  alan  şu cümle de  dikkat  çekici: “Haklarımdan  yararlanmam  bütün  devletlerin  güvencesi altındadır.”  Ulusal devlete meydan okuyan bu ifadelerden  ders kitapları da  payına düşeni almıştır. Sosyal Bilgiler ders kitapları küreselleşmeye uygun olarak hazırlanmıştır.  Sosyal Bilgiler programının genel amaçlarından, Türk milleti kavramı çıkartılmıştır (MEB, 2005: 9).

0
0
0
s2sdefault

SANAT VE SPOR EĞİTİMİNDE  KALİTE   DÜŞÜYOR

 

ÖZEL YETENEK  SINAVLARI  MERKEZİ SİSTEMLE YAPILMALIDIR

 

Resim-İş, Müzik, Beden  Eğitimi,  Geleneksel Türk El Sanatları,  Grafik, Seramik,  Mesleki Resim  öğretmenlerinin yetiştirildiği   okullara  alınacak   öğrenciler  özel yetenek sınavlarıyla   belirlenir. Güzel sanatlar, konservatuar, spor,  halkla ilişkilerin  çeşitli  dallarında öğrenim görmek isteyenler  de   yetenek sınavlarıyla  belirlenmektedir. Özel yetenek sınavlarıyla  öğrenci alan  fakülte   ya da    yüksekokullarda  öğrenim görmek isteyen  öğrenciler,  ÖSS’den   105-120  puan aldıklarında,   sınavlara  girme  hakkı  kazanırlar.  Yüksek öğretim kurumları,   yetenek sınavına girecek öğrencilerin  ÖSS  puanlarını  belirlerken  tamamen özgürdür. Bazı okullar,  başvuru için 105 puanı “baraj” olarak  belirlerken,  bazılarında  ise 120 puan  koşulu  aranmaktadır.

Torpiller  torpiller...

Özel yetenek sınavına  giren öğrencilere sorulan ilk soru, “Torpilin var mı?”  sorusudur. Sıkça sorulan bu  soru,  yetenekli öğrencileri  tedirgin eder. Aslında soru,   sınav  sisteminden kaynaklanan   güvensizlik  ve endişenin varlığına  işaret  etmektedir Her yıl yapılan ve binlerce öğrencinin geleceğini  yakından ilgilendiren  özel yetenek sınavlarında  nesnel   bir değerlendirme yapılmadığı  kanısı,   kamuoyuna hakimdir. 

Özel yetenek sınavları ile öğrenci  alan  okullara   yönelik  “torpil” baskısını  okul yöneticileri de doğruluyor. Birçok okul yöneticisinin  baskılardan dolayı “bunalıma” girdikleri ifade ediliyor. Torpil    talebinde bulunanların  başında yerel yöneticiler (Belediye  başkanları) geliyor.   Belediyelerin  kaynaklarına duyulan gereksinim,  zaman zaman  torpil vb. isteklerle  okul yöneticilerine fatura ediliyor. Kuşkusuz, bütün  okul yöneticilerinin  baskılara boyun eğdiği  düşünülemez. Sorun, “baskı”  yaratmaya elverişli bir  sınav sisteminden kaynaklanmaktadır ve   bu soruna artık  neşter  vurma zamanı  gelmiştir. Amaç,  dikkatleri,     sınav sisteminin yanlışlığına   çekmektir. Yanlışlığın kavranması,  bazı   hataların   gündeme getirilmesini  zorunlu kılmaktadır.

Öğrenciler,  sınavlarda  başarısız olduklarında  idare mahkemelerine  başvursalar da,    davalar  bazen yıllarca sürmekte ve  sonuçsuz  kalmaktadır. Çünkü   yeteneğin  değerlendirilmesinde başvurulan  ölçütler  değişkendir. Bir okulun   yeterli bulduğu   yetenek,  bir başka okulda  yeteriz  bulunabilmektedir.

Torpil   kaygısını  besleyen  en önemli etken,  sınav  sonuçlarının  açıklanmasının  geciktirilmesidir.  Bazı okullar sınav sonuçlarını  aynı  gün açıklarken (Kocaeli Ü. Güzel Sanatlar Fakültesi),  bazılarının  açıklamaları (Gazi Eğitim Fakültesi) birkaç  haftayı  bulabilmektedir. Kocaeli Ü. Güzel Sanatlar Fakültesi’ne  başvuran yaklaşık 950  öğrencinin   sınav  sonuçları (Aynı gün birden çok sınav yapılması ve test tekniğinin de uygulanmasına karşın)  sınav  akşamı  açıklanırken, Gazi Eğitim Fakültesi'nde  test  tekniği  uygulanmamasına karşın  yaklaşık  2 bin  öğrencinin  sınavı   ancak  15  gün sonra  açıklanabilmiştir. Bu gecikme,   sınavlara “müdahale” biçiminde algılanabilmektedir.  Müdahalelerin  değerlendirme  kurullarıyla  sınırlı olmadığı,    üst  düzey  yöneticilerin  çekmecelerine  konan  isimlerin  zaman zaman    başarılı  olanlar listesine  eklendiği ve başarılı olan  öğrencilerin  bir kısmının  böylece  elendiği   ilgililerin  bilgisi  dahilindedir.

0
0
0
s2sdefault