- Ayrıntılar
- Hüseyin Canerik tarafından yazıldı.
![]() |
Erzincan Otogarında araç bekliyor. Çığırtkanlar, telaşlı yolcular, beklemekten sıkılan yolcular umurunda değil. Cep telefonlarına gömülen gençlere bir adım uzaklıkta. Baş ağrısı yapan müziği duymuyor. ‘Silah zoru’yla yolcu toplayan çığırtkan kim bilir kaç kez geçmiştir yanından. Çığırtkan onu, o çığırtkanı görmüyor.
Acaba kaç yaşında?
- Ayrıntılar
- Hüseyin Canerik tarafından yazıldı.
![]() |
Tunceli Birman (Yıldızlar) mezrasında, duvarında saz asılı toprak damlı evde dünyaya geldi. Temiz ellerle dokunulan saz, evin baş köşesindeydi. Takvim yaprakları 1 Ocak 1953’ü gösteriyordu. Günlerden Perşembe’ydi. Perşembe günleri evde cem bağlanır, saz çalınırdı.
Sazı eline aldığında 5 ya da 6 yaşındaydı.
Köyünden 7 km uzaklıktaki ilkokula başladığında saz çalmayı öğrenmişti.
Kent merkezinde bisiklet gördüğünde 7’sindeydi. Babası, bisiklet alamamıştı. Köyünde bisiklet kullanabileceği alan yoktu. Toprak damlı evler ne güne duruyor! Eline bıçağı, testereyi, keseri ve tahrayı (dariye) aldı. Tahta tekerlekli bisiklet üretti.
O yıllarda bir de tef yapmıştı.
Tef ve üç tekerlekli bisiklet, onun ilk sanat eserlerindendi.
Küçük yaşta tef üreten Birmanlı çocuk, yıllar sonra 2 bin 5 yüz dolayında türkü ve semah derleyecek olan TRT Türk Halk Müziği Sanatçısı Süleyman Yıldız’dı.
- Ayrıntılar
- Hüseyin Canerik tarafından yazıldı.
![]() |
Ulu ağaçlar… Anıt ağaçlar ya da… Doğanın insana yüzyıllık, binyıllık armağanı. Sadece insana mı, börtü böceğe, yaban hayvanlarına, soluk alıp veren tüm canlılara armağan ağaçlar.
Nice savaşların, acıların, yoklukların, zorbalıkların sicilini tutmuş.
71 yıl önce bir iftiraya kurban giden köylünün, Pülümür Çayı’nın azgın sularına atılan kız çocuğunun, evi ateşe verilen çiftçinin tanığı… Yağmurun, karın, sıcağın, soğuğun, vakitsiz sararan yaprağın dert ortağı.
Ulu Ağaç, Pülümür Vadisi’nin doğusunda, meşe ormanının ardıçla yer değiştirdiği sınırda. Ağır ve uzun kışın etkisinden yeni yeni kurtulmaya çalışan kavak ağaçlarıyla kuşatılmış. Az ötede yaylalar, yüreğimi sıkıştıran. Ocağında 40 yıldır süt kaynatılmayan, yayık yayılmayan yayla evleri… Üst üste yığılmış taşlardan oluşan yapılar. Her bir ‘oda’nın, taşın, paslanmış teneke parçasının, kapı niyetine kullanılan ardıç dalının öyküsünü dinliyorum, ulu meşe ağacından.