MİLLÎ DEVLETİN EĞİTİM SİSTEMİ IŞIĞINDA

4+4+4*

*Bu bildiri, 24–25 Kasım 2012 tarihinde Ankara’da gerçekleştirilen “3. Ulusal Eğitim Kurultayı”na sunulmuştur.

Bu çalışmada, 30 Mart 2012 tarih ve 6287 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un eğitime yansımaları ele alınmaktadır. Yazıyla, kamuoyunda 4+4+4 eğitim sistemi olarak adlandırılan Yasa’nın felsefi boyutunun irdelenmesi ve Yasa’nın uygulanmasında karşılaşılan sorunların tartışılması amaçlanmaktadır.

            

YÖNTEM

                  Araştırmanın Modeli

Araştırma, betimsel tarama modelindedir.  Tarama modelleri, geçmişte ya da hâlen var olduğu şekliyle betimlemeyi amaçlayan araştırma yaklaşımlarıdır. Araştırmaya konu olan olay, birey ya da nesne, kendi koşulları içinde ve olduğu gibi tanımlanmaya çalışılır. Onları herhangi bir şekilde değiştirme, etkileme çabası gösterilmez (Karasar, 2009, s. 77). Araştırma, veri toplama ve verilerin değerlendirilmesinde nitel yöntemler kullanıldığından dolayı nitel bir çalışmadır 

Araştırmaya konu olan yasal değişiklik, doküman analizi yöntemi ile incelenmiştir. Yıldırım ve Şimşek (2008, s. 187–188), doküman incelemesinin, araştırılması hedeflenen olgu veya olgular hakkında yazılı materyallerin analizini kapsadığını, dokümanların, nitel araştırmalarda etkili bir şekilde kullanılması gereken önemli bilgi kaynakları olduğunu ifade etmektedir.  

 

            Millî Devletten Vazgeçme Kararı

            Türk eğitim sisteminin laik, bilimsel ve millî niteliğinin, milletleşme süreciyle birlikte değerlendirilmesi gerektiği düşünülmektedir. Cumhuriyetle birlikte inşa edilen millî devletin eğitim sisteminin millî olması gerekirdi. Cumhuriyetin öncülerinin eğitim alanında yürüttükleri mücadelenin en önemli boyutunu, millî, laik ve bilimsel eğitim oluşturuyordu. Millî bir eğitime duyulan ihtiyaç, ümmetten millete geçiş pratiğiyle açıklanabilir. Bu sürecin tamamlanması için eğitim millî olmalıydı. Millet olmanın koşullarından biri de laikliktir. Laikliğin toplumu birleştirici öge olarak oynadığı rol, laiklikten vazgeçilen koşullardaki parçalanma ve dağılma olgusuyla birlikte anlam kazanmaktadır. Türkiye’nin eğitim sistemindeki çalkantıları anlayabilmek için bu noktaların göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır.

                       

            Türk Eğitim Sistemini Yıkan Reform

            Eğitimin millî niteliğini tasfiyeye yönelik uygulamalar reform, çoklu zekâ, yapılandırmacı eğitim, çağı yakalamak, insan hakları vb kavramlarla kamuoyuna sunulmaktadır. 4+4+4 sistemi de bu ‘reform’lardan biridir. Söz konusu ‘reform’, Türk millî eğitimini hedef alan paket programın ara başlığı olarak görülmektedir. Sözü edilen programın diğer önemli başlıkları şöyle özetlenebilir:

 İlk ve ortaöğretim programlarının küreselleşme dayatmasına uygun biçiminde değiştirilerek çok kültürlülük, çok dillilik, mezhep, kimlik vb. temellerde yeniden hazırlanması,

Ders kitaplarının bilimsel ve millî içerikten arındırılması,

Mevzuatın millî ve laik özelliğine adım adım son verilmesi,

Temel eğitim kurumlarının, ödeneksizlikten dolayı yerel yönetimlerin, cemaatlerin ve ‘sivil’ kuruluşların denetimine sokulması,  

Eğitim kurumlarının yönetimini yerel yönetimlere bırakmayı amaçlayan uzun vadeli programın yürürlüğe konması,

Eğitim denetimi sisteminin zayıflatılarak işlevsiz hâle getirilmesi,

Alan değişikliğiyle eğitim kalitesinin düşürülmesi, kamu eğitim kurumlarının itibarsızlaştırılması,

4+4+4 sitemiyle sekiz yıllık kesintisiz eğitimden vazgeçilmesi.

 

0
0
0
s2sdefault

  ÖZET

Ülkemizde çocuk yayınları konusunda önemli sorunlar yaşanmaktadır. İçerik, dil ve edebî yönden yeterince özen gösterilmeyen bazı yayınların ulusal, laik ve bilimsel nitelik taşımadığı, önemli bir bölümünün âdeta birer kültürel yıkım aracına dönüştürüldüğü gözlenmektedir. Bu yazıda, ulusal değerlerin tasfiyesinde etkili olduğu düşünülen bazı çocuk dergileri ele alınmaktadır. Şiddetin temel davranış biçimi olarak sunulduğu dergilerde, okul programlarının dikkate alınmadığı ve Türkçeye gereken özenin gösterilmediği değerlendirilmektedir. Topluma yurttaşlık bilinci kazandırma anlayışının göz ardı edildiği ve çocukları ‘topyekûn’  ‘Barbie’leştirme çabasına hız verildiği yayınların süzgeçten geçirilmesi,  ulusal eğitim davasının başarısı açısından yaşamsal bir öneme sahiptir. Toplumculuk yerine bireyciliği öne çıkaran yayınların hiçbir denetimden geçirilmeden çocuklara ulaştırılması, çocuk gelişimine zarar vermektedir. Millî Eğitim Bakanlığı (MEB), ülkemizin geleceğini yakından ilgilendiren bu konuda harekete geçmeli ve etkin önlemler almalıdır.        

 GİRİŞ

 Ülkemizde çocuk yayınları konusunda tam bir karmaşa yaşanmaktadır. Çocuk kitapları, dergiler, CD vb. eğitim araçları basım ve dağıtım aşamasında kamu denetiminden geçirilmemektedir. Yayınları bilimsel açıdan ele alacak hiçbir kamu kuruluşu bulunmamaktadır. Okul öncesi ya da ilköğretim çağı çocuklarını hedefleyen dergilerin eğitimbilim ilkelerine aykırı olarak hazırlanması, çocuk eğitiminde olumsuz bir etken olarak değerlendirilmektedir.  

Uluslaşma sürecini kesintiye uğratmak amacıyla yürütülen faaliyetlerin hedef kitlesi, çocuklardır. Çocuklar,  çokuluslu şirketlerin denetimindeki yayınlar tarafından çapraz ateşe tutulmuştur. Şiddet,  vatansızlık, büyücülük, üfürükçülük, bencillik vb. değerler, yayınlar yoluyla, çok küçük yaşta bilinçlere kazınmaktadır. Okul öncesi ve ilköğretim çağındaki öğrencilerin hedef alınması, o yaş grubunun çabuk etkilenme ve kahramanlarla özdeşleşme vb. özellikleri dikkate alındığında, daha fazla önem kazanmaktadır. 

 Çocuk  Edebiyatı  Nedir?

Edebiyat duygu,  düşünce ve  hayalleri  dil  yardımıyla  sözlü   ya da yazılı  olarak etkili  bir  tarzda  ifade  etme  sanatıdır (Şimşek, 2002: 20).  Çeşitli düşüncelerin çocuklara göre  ve  sanatla  ilişkilendirildiği  veya   büyükler  için  yazıldıkları  hâlde  çocukların da  anlayarak, zevk  alarak   okudukları eserlerin   hepsi çocuk  edebiyatını  teşkil etmektedir (Demiray, 1963: 16).  Çocuk  edebiyatı;  çocukların  büyüme  ve  gelişmelerine,  hayal, duygu,  düşünce, yetenek ve   zevklerine  hitap  eden,  eğitirken  eğlenmelerine  katkıda  bulunan   sözlü  ve  yazılı  verimlerdir (Aytaş ve  Yalçın, 2002: 5). Çocukların  duygu, düşünce,  zevk  ve  hayallerine  hitap  eden  edebiyata  çocuk  edebiyatı  ya  da  çocuklar  için  edebiyat  denir  (Okay, 2002).  

Çocuk edebiyatının hedefleri: Kendine güven  duygusunu geliştirmek, başarma  isteği ve çabası uyandırmak,  insana  ve çevreye  karşı  duyarlı  olma  bilincini  kazandırmak,  sosyalleşme  ihtiyacını duyurmak, çocukta  dil  gelişimini  sağlamak,  hayal  gücünü ve  yaratıcı  düşünme  yeteneğini  geliştirmek,  çocuğun duygusal, zihinsel  ve  kişilik gelişimine  katkıda  bulunmak  (Şimşek, 2002: 34).

 Çocuk Dergilerinde Aranan Özellikler

0
0
0
s2sdefault

“ÇİLÇİLLİ TAVUK”

 

ÖZET

 Bu  yazıyla,  Millî  Eğitim Bakanlığı  (MEB)  Yayımlar  Dairesi  Başkanlığınca  yayımlanan  “Çilçilli  Tavuk” adlı  çocuk  kitabının  tanıtılması  amaçlanmıştır. Sözü edilen  kitap  dil,  yazım,  içerik  ve  edebî  yönden incelenmiştir. Kitaptan  yapılan  alıntılarda  dil ve  yazım yanlışları  aynen  korunmuştur. Alegorik  hikâye   türünde olan  kitapta  rastlanan  bazı bilimsel  hatalara  da  değinilen    yazıda,  çocuk  kitapları ile  ilgili  çeşitli öneriler de  yer  almaktadır.

 GİRİŞ

 Kitap, çocuğun  zihinsel, duygusal  ve sosyal  gelişiminde  önemli  bir  uyarandır. Çocuk,  kişiliğinin gelişiminde  bir  modelle   kendini özdeşleştirir (Yavuzer, 1992: 201, 203).   Çocuk  kitapları  denilince, akla  ilk  olarak   çocuk  edebiyatı  gelmektedir. Edebiyat duygu,  düşünce  ve  hayalleri  dil  yardımıyla  sözlü   ya da yazılı  olarak etkili  bir  tarzda  ifade  etme  sanatıdır. Edebiyat  dille  yapılan  bir  sanattır. Dolayısıyla  edebiyatta  dilin  üst  düzeyde,  güzel  ve  etkileyici  şekilde  kullanılması    esastır (Şimşek, 2002: 20).  

            Çocuk  kitaplarının  dil,  yazım,  içerik  ve  bilimsel  yönden  kusursuz  olması,  çocukların   kolay  etkilenme  ve  aşırı  duyarlı  olma  özellikleri  dikkate  alındığında,  apayrı  bir  önem  taşımaktadır. Millî  Eğitim Bakanlığı  (MEB)  tarafından  yayımlanan bazı   çocuk kitapları  bu  ölçütler  esas  alınarak  incelendiğinde,  ilginç   bulgularla  karşılaşılmaktadır.

MEB’in  ilköğretim  okulu  öğrencilerine  önerdiği “100 Temel  Eser”de  yer  alan  bazı  kitapların  argo,  müstehcen  vb. ifadeler  içermesi, kamuoyunda  tepkiye  neden  olunca,  Bakanlık konuyla  ilgili  olarak  şu  açıklamayı  yapmıştı:   “…  ‘MEB Tavsiyeli 100 Temel Eser’ ifadesi kullanan ve söz konusu ifadeleri taşıyan yayınlarla ilgili olarak yargı yoluna da gidilebilecektir.” (MEB, 2006).  Bu  açıklamaya  göre,  önerilen  eserlerde  MEB  logosunu  kullananlar  hakkında dava  açılması düşünülüyordu.    MEB’in  önerdiği  kitaplarda  dil,  yazım, içerik ve çeviri hatalarının değil,  ‘logo’nun  sorun edilmesi,    çocuk yayınlarında  rastlanan   karmaşaya  çözüm  üretme  konusunda  yetersiz  kalmaktadır.

 Yazgülü Karalar'ın  (2003) kaleme aldığı Çilçilli  Tavuk, MEB’in 2003  yılında yayımladığı  bir  çocuk  kitabıdır. Bilim  ve  Kültür  Eserleri  dizisinde 1176  numarayla  yayımlanan  kitabın  türü,   alegorik  hikâyedir.    37  sayfadan  oluşan kitap,  MEB  Yayımlar  Dairesi  Başkanlığının  27.12.2002 tarih  ve    9879  sayılı  yazısıyla  ikinci  defa  üç bin  adet  basılmıştır.

Çilçilli  Tavuğun  Başına Gelenler

Çilçilli  Tavuk,  şirin  ve  güzeldir. Çilçilli’nin güzelliğini  ‘kıskanan’  horoz ve   karga, tavuğun,  uzun  bir  aradan sonra  yumurtladığı  yumurtasını  çalar. Çilçilli,   yumurtasını  bulmak için, “…ayağına demir  papuç giyip,  eline  demir  asa  alıp”  yollara  düşer (s. 12).  Tavuğun  yumurtasını  bulma  mücadelesi  başarıyla  sona erse de,  kitapla  ilgili tartışma  bir  süre daha  devam  edecek  gibi  görünüyor.

Bir  sayfada  üç kez  ‘inşallah’  ifadesinin  kullanıldığı  kitapta,  yumurtanın  oluşumu  bilimsel  olarak  ele  alınmamıştır: “İnşallah  bugün yumurtam  oluşmuştur …”  “İnşallah  kaz  kardeş, inşallah  benim de  yumurtam  olur…”  (s. 6).

Tavuğun  yumurta  mücadelesine en  büyük  desteğin ak saçlı, ak  sakallı falcı güvercinden  gelmesi de ilginç bir  örnek  oluşturuyor: “Gittiler  ak saçlı,  ak sakallı   güvercin   onları çok  iyi  karşıladı. Onlara  süt,  kahve  ikram ederek, fallarına  baktı.  Çilçilli  tavuğa ‘İki   üç  gün içinde  çok  sevinçli  bir  haber alacaksın’ dedi.”   (s. 26).  Ak saçlı,  ak  sakallı  güvercin   kavramı aynı  zamanda    mistik  bir  nitelik  taşımaktadır.

Tavuk  örneğinden  yola  çıkılarak,  doğurganlığın   yaşamın  olmazsa  olmaz  koşulu   biçiminde  sunulması da  üzerinde  önemle  durulması  gereken  noktalardan  biridir.

Uyuyan Tavuk  Yumurtlamaz

Uyuyan  tavuk  yumurtlar mı?  Kitaba  göre, evet:  “… çilçilli  tavuk  uyudu.  Uyandığında altında  bir sıcaklık hissetti… Yerinden  kalkar  kalkmaz  gözlerine  inanamadı. ‘Aman Tanrım, neler  görüyorum! Benim bir  yumurtam olmuş …”  (s. 8).   Uyuyan  tavuk  yumurtlayamaz. Kitapta,  yumurtlama  konusunda     çocuklara  yanlış  bilgi  verilmektedir.

 

0
0
0
s2sdefault