- Ayrıntılar
- Hüseyin Canerik tarafından yazıldı.
Bu yazıyla, kamu ya da özel eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenlerin kılık kıyafet sorunlarına dikkat çekilmesi amaçlanmaktadır. Kıyafet özgürlüğü talebiyle başlatılan ve türbana ‘yasallık’ kazandırılan sürecin ele alınacağı yazıda, Türkiye’de kıyafet özgürlüğü talebine haklılık kazandırabilecek bir durumun olup olmadığı, kıyafet tartışmasının perde gerisindeki asıl gücün kim ya da kimler olduğu sorularına yanıt aranmaktadır.
Yasal Dayanak
Kamu çalışanlarının kılık kıyafetiyle ilgili düzenlemelerde Türkiye Cumhuriyeti’nin Anayasa hükümleri esastır. Anayasa’nın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen ilk üç maddesinin hatırlatılması, kıyafetle ilgili düzenlemelerin yasallığını kavramak açısından yararlı olacaktır:
Madde 1- Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.
Madde 2- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
Madde 3- Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.
Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.
Millî marşı “İstiklal Marşı”dır.
Başkenti Ankara’dır.
Yukarıda belirtilen ilk üç maddede millî devlet tanımlanmaktadır: Cumhuriyet, laiklik, Atatürk milliyetçiliği, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü ve dilinin Türkçe oluşu, bayrağı, başkenti. Anayasa’da yer alan laiklik, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmezliği, Atatürk milliyetçiliği vb. temel hükümlere aykırı herhangi bir yasa, yönetmelik, yönerge, genelge vb. söz konusu olamaz. Anayasa, cumhuriyeti hedef alan hiçbir mevzuatın dayanağı olamaz. Mevzuatın Anayasa’ya uygun olması, zorunluluktur.
- Ayrıntılar
- Hüseyin Canerik tarafından yazıldı.
EĞİTİM, ŞİDDETİ ÖNLEYEBİLİR Mİ?
Eğitimde şiddet olgusu, genelde öğretmenlerden kaynaklanan yanlış davranışlarla gündeme gelmektedir. Okullarda yaşanan şiddet olayları, basın yayın organları tarafından sağlıklı bir biçimde kamuoyuna yansıtılamamaktadır. Eğitimde şiddet gerçeğini, öğretmen ve yönetici “dayağı” ile sınırlandırmak doğru bir tutum değildir. Çünkü eğitim kurumlarında şiddet yalnız sınıflarda değil; koridorlarda, okul bahçelerinde, okula geliş-gidişlerde, basamaklardan inip çıkmalarda kısacası eğitim-öğretim etkinliklerinin her aşamasında farklı biçimlerde yaşanmaktadır. O halde, öğretmeni, eğitimde şiddetin “öznesi” olarak görmek gerçekçi midir?. Öğrenciler arasında yaşanan sorunların “çözümünde” de şiddet yöntemine sıkça başvurulmaktadır. Öğretmen- öğrenci ilişkilerinde şiddetin uygulayıcısı bazen öğretmen, bazen de öğrenci olmaktadır. Özetle ifade etmek gerekirse, okullarda tek yanlı değil, çok yönlü bir şiddet söz konusudur. Bu açıdan bakıldığında, eğitim-öğretim kurumlarında şiddetin öznesi değil, özneleri vardır.
Okullarda Cinayet İşleniyor
Okullarımızda ’80 öncesinde yaşanan Batı kaynaklı şiddet olaylarında silaha başvurulurdu. Ortada hiçbir somut neden yokken, gençler birbirine düşürülüyor ve ardından silahlar devreye sokuluyordu. Halkımızın değerli evlatları, dış destekli bu istikrarsızlaştırma operasyonlarının kurbanı olmuştu.
Bugün okullarımızda yine cinayetler işleniyor. Fakat işlenen cinayetler ’80 öncesinden farklı nedenlere dayanıyor. Cinayetlerin, AB ve ABD’de yaşananları çağrıştırması elbette bir rastlantı değil. Okul sıralarında “katil” olan gençlerimiz, Avrupa’nın sömürgeleştirme programının kurbanlarıdır. Ekonomik ve siyasi bağımlılığın yarattığı toplumsal yıkım, sınıflara öğrenci kanı akıtmaktadır.
Ulusal kimliğe ve yurda yabancılaşma duygusunun, cinayete de AB standardı getirmesi doğal karşılanmalıdır!
ABD’nin Colorado eyaletindeki Columbine Lisesi’ni 20 Nisan 1999’da basan iki öğrenci, biri öğretmen 13 kişiyi öldürmüş, 23 kişiyi de yaralamıştı. Benzer katliamlardan bir diğeri de Almanya’da meydana gelmişti. Almanya’nın Erfurt kentindeki Gutenberg Lisesi’nden, devamsızlık ve başarısızlık nedeniyle ilişiği kesilen 19 yaşındaki Robert Steinhaeuser adlı öğrenci, tabancayla okulu basıyor ve 14 öğretmen, 2 öğrenci ve 1 polisi öldürüyor! (27-28 Nisan 2002 tarihli gazeteler) Bizde henüz bu boyutta bir öğrenci katliamı yok, ama yaşanan şiddet olaylarının ipuçları önümüzdeki dönem açısından endişeye mahal olduğunu gösteriyor. İşte basından birkaç örnek:
Manisa Tİcaret Lisesi öğrencilerinden E. Ç (17), adam yaralama gerekçesiyle tutuklu bulunduğu cezaevinde düzenlenen etkinlikte öğretmeni Aylin ERÇİN’le karşılaştı .(26.04.2002, Akşam)
Kumburgaz Mehmet Erçağ Ticaret Meslek Lisesi öğrencilerinden Gamze Salman’ı tabancayla öldürmekten sanık 17 yaşındaki lise 1. sınıf öğrencisi M.A, 24 yıl ağır hapis cesazı ile yargılanıyor. Sanığın avukatı, yargıca, ”Müvekkilimin okula gitmesi gerekiyor, lütfen tahliye edin.” talebinde bulundu. (06.05.2002,Hürriyet
Bursa’nın Emek Beldesi’ndeki Nezir Gencer İlköğretim Okulu öğrencileri arasında çıkan tartışma, bıçaklı kavgaya dönüştü. M.A (14) adlı öğrenci, E.T’yi (14) göğsünden bıçakladı. (10.05.2002, Star)
Kayseri Şehit Aziz Özkan Lisesi Fizik Öğretmeni Haki Doymuş (44), sokakta karşılaştığı eski öğrencisi T.T’nin (17) sözlü saldırısına öfkelenerek, tabancayla ateş açtı. T.T ve babası yaralandı. (14.05.2002, Posta)
Samsun Ticaret Meslek Lisesi öğrencisi Mustafa KESKİN (18), Endüstri Meslek Lisesi’nde kız meselesi yüzünden çıkan kavgada araya giren Mehmet NİCE’yi kalbinden bıçaklayarak öldürmekten dolayı yargılandığı davada 10 yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı.(19.10.2002, Milliyet)
Ankara Çankaya Lisesi’nde kız meselesi yüzünden çıkan tartışma, kavgaya dönüştü. Bıçak kullanılan olayda biri ağır olmak üzere, 9 öğrenci yaralandı.(24.10.2002,Posta)
İzmir’in Asarlık Beldesi Haldun Koşay Lisesi 10. sınıf başkanı O.K (17), disiplin sağlamak isteyince canından oldu. O.K’ ye sinirlenen 16 yaşındaki E.B, arkadaşını kalbinden bıçaklayarak öldürdü. (26.10.2002, Star)
- Ayrıntılar
- Hüseyin Canerik tarafından yazıldı.
Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) 2012-2013 öğretim yılından itibaren, liselerde okutulan Millî Güvenlik dersini okutmama kararı aldı. Uygulamayı, dersin subaylar tarafından okutulmasından dolayı, demokratikleşme kapsamında değerlendirenler oldu. Eğitim sendikaları ve kamuoyu, ortaöğretim programından kaldırılan dersin içeriğini yeterince tartışmadı. MEB’in dersi neden kaldırdığı sorusunun yanıtı, 2001 yılında yapılan bir çalışmada aranmalıdır. Dersin amaçları, niçin kaldırıldığı konusundaki diğer önemli sorudur.
Millî Güvenlik Dersinin Amaçları
Millî Güvenlik Bilgisi dersinin amaçları şöyle özetlenebilir:
· Türk gençliğinin Atatürkçü görüş ve düşünce doğrultusunda yetişmesine katkıda bulunmak,
·Millî stratejimizi, millî hedeflerimizi ve millî menfaatlerimizi bilmek ve bunlara karşı olan unsurlarla mücadele etmesini kavramak,
·Türk Silahlı Kuvvetlerini tanıtmak,
· Türk gencinde, temelde var olan millî güvenlik inanç ve bilincini yurdun topyekûn savunmasına uygun bir şekilde güçlendirmek,
· Türkiye Cumhuriyeti’ne yönelik her türlü yıkıcı ve bölücü akımları öğretmek (MEB, 1998).
Lise Millî Güvenlik Ders Kitabı’nda (MEB, 2003) ele alınan bazı konular: Millî strateji, millî güç (s. 25), millî menfaatler (s. 30-34), laiklik, tam bağımsızlık (s.31), TSK (s. 39-64), Atatürk ilkeleri, millî birlik ve beraberlik (s. 67-85), Türkiye Cumhuriyeti üzerine oynana oyunlar (s. 90-101), uluslararası kuruluşlar (s. 107-114), seferberlik (s. 117-120), sivil savunma (123-127), Emniyet Teşkilâtı (s. 129-136).