(Bu yazı, ABECE’nin Mayıs 2005 tarihli 225. sayısında yayımlanmıştır.

 

 ÖZET

Millî Eğitim Bakanlığı  mevzuatında  özellikle  son yıllarda yapılan  bazı değişikliklerle  zorunlu  eğitim işlevsiz  hale  getirilmektedir. Bir  yandan ‘Haydi Kızlar Okula’    adlı  kampanyalar  düzenlenirken, bir yandan da   yarım dönemden  daha  kısa  bir  süre  okula  gelen öğrencilere   sınıf  geçme olanağı sağlanmaktadır. Bu  yazıda, zorunlu ilköğretim uygulamalarına  aykırı  bir  biçimde  yasa  ve yönetmeliklerde  yapılan  değişikliklere  dikkat çekilerek,  çözüm  önerileri sunulmaktadır.   

GİRİŞ

Kartal Kaymakamı  Dursun Ali Şahin,    kızı  Esra’yı  okula  göndermeyen  Necmi K’ye  kameraların  önünde  adeta  yalvarıyor. Fakat   öğrenci  velisi  kızını okula  göndermemekte  kararlı. Daha  ilginci,  kızını  okula  göndermediğinden  dolayı   kendisine  tebliğ edilen  para  cezalarını da  ödemiyor.   Gazete  ve TV’ler  olayı,  “Esra’nın babası  kararlı” biçiminde   kamuoyuna  duyuruyor (Milliyet, 22 Şubat 2005).  Basın  yayın organları  kaymakamın  çaresizliğine  vurgu  yapıyor.

Peki  bir  kaymakamın   Cumhuriyet    yasalarına  meydan  okuyan   bir  kişinin önünde   çaresiz  duruma  düşürülmesi, olağan karşılanabilir mi?  Sözgelimi  benzer  bir  olay, çok  değil, bundan   birkaç  yıl  önce  gündeme  gelebilir miydi? Bu  yazıda,   çocuklarını   devlet okullarına  göndermemekte  kararlı  bazı  gruplara uygun   zeminin  nasıl  hazırlandığı  ve Cumhuriyet  yöneticilerinin   bu  gruplar  karşısında   nasıl  etkisiz  hale  getirildikleri  sorusuna  yanıt  aranacaktır.

Velileri  Cesaretlendiren Yasal  Değişiklikler

Anayasamızın  eğitim ve  öğrenim   hakkını  düzenleyen  42.  maddesinde  şu  hüküm  yer  almaktadır: “İlköğretim  kız  ve erkek   bütün  vatandaşlar  için  zorunludur  ve Devlet okullarında  parasızdır.”    Bu  madde,  ilköğretimin her  ne  surette olursa  olsun,  tamamlanması  zorunlu  eğitim  kademesi  olduğunu göstermektedir. Anayasanın  42. maddesi,  hiçbir   yasal  ve  yönetsel  değişiklikle  zorunlu eğitim  hakkının  engellenemeyeceğini açık  bir  biçimde  ortaya  koymaktadır.

Anayasa  hükmüne karşın, Millî Eğitim Bakanlığı son  iki  yılda   zorunlu  eğitimi   fiilen  işlemez hale  getiren  bazı    kararlar  almıştır.  222  sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu   ile  İlköğretim Kurumları  Yönetmeliği’nde  yapılan  bazı  değişikliklerle, devamsızlık  ödüllendirilmiş  ve Kartal örneğinde olduğu  gibi Cumhuriyet  yöneticilerinin eli-kolu  bağlanmıştır.

Devamsız  öğrenciler ilgili  işlemler,  222  sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu  kapsamında   yapılmaktadır. Söz konusu Yasa, Nisan 2003  tarihinde   değiştirilmeden  önce  okula  devamsız öğrenci  velilerine  para  cezasının  yanı  sıra   20  günle  2 ay  arasında hapis  cezası öngörüyordu (56/a,.  56/b-3).  Söz konusu Yasa, Nisan 2003  yılında  değiştirilerek,  devamsız  öğrenci  velilerine  uygulana  hapis  cezası   kaldırıldı. Yasanın,   cezayı  öngören  maddeleri, “Çocuğunu  okula  göndermeyen  veliye  beher  gün  için  on  milyon  lira  idari  para  cezası  verilir.” biçiminde  değiştirildi.   Abece,  söz konusu  yasa  tasarısı  ile ilgili olarak  kamuoyunu  uyarmıştır  (Canerik, 2003).  

Devamsızlığa MEB’den Ödül

Kaymakamı,  Esra’nın  babasının  peşinde  koşturan  yasal  değişiklikler  sadece  yasalarla da sınırlı  kalmadı ve  İlköğretim Kurumları Yönetmeliği’nde (İKY) yapılan değişikliklerle devamsızlık  bir  anlamda  ödüllendirildi.  İKY’nin  12.  maddesindeki (MEB, 1992), “İlköğretim, zorunlu olup  Devlet okullarında  parasızdır.”   maddesi,  yeni  yönetmeliğin (MEB,2003)   6.  maddesinde  “İlköğretim  okullarında  sekiz yıllık  kesintisiz eğitim, her Türk  vatandaşının  hakkıdır  ve zorunludur.” biçiminde değiştirildi. Böylece İlköğretim Kurumları Yönetmeliği’nden,    “...Devlet okullarında  parasızdır.”  ifadesi  çıkartıldı.

İKY’nin    (MEB, 1992)     öğrenci   başarısını düzenleyen  48.  maddesine göre, “... Okula  toplam  20 gün  devam etmeyen  öğrenciye  sınıf tekrarı  yaptırılır.”   MEB’in yeni yönetmeliği (MEB,2003) ile  okul  başarısını  düzenleyen  47.  maddesinde  okula  20 gün  devam etmeyen  öğrencilere   sınıf  tekrarı  yaptırılacağı  ifadesine  yer  verilmedi. Bu  maddeyle,   özürsüz  devamsızlık  yapan öğrencilere   sınıf  tekrarı  yaptırılması  engellendi.          

 

İlköğretim Yönetmeliği Çelişkilerle Dolu

 Yeni yönetmeliğin  48.  maddesinde,  bir  üst  sınıfa devam  edebilmek    veya  mezun olabilmek için   öğrencinin   iki  yarı yıl notunun aritmetik ortalamasının   bütün  derslerde  2’den  aşağı olamayacağı belirtilmektedir.    Bu  durumda öğrenci,   bir  üst  sınıfa  geçebilmek   için  iki  kanaat  döneminde  not almak  zorundadır.  Söz konusu  yönetmeliğin   47/c  maddesinde  ise, “Herhangi  bir   nedenle  okula    devam edemeyen  ve 222 sayılı  İlköğretim ve Eğitim Kanunu’nun ilgili  maddelerine göre  okula devamları  sağlanan  öğrencilerin  başarı durumları  belirlenirken; en az   bir dönem  notu almış  olmaları  kaydıyla  devam eden  öğrenciler  gibi  işlem  yapılır.”  denilmektedir.

Görüldüğü gibi 47/c   maddesi,  25. ve  48.    maddelerle   çelişmektedir. Sınıf geçmek  için iki  yarıyıl  notunun  esas alınması, bir  dönem  notu  almış  öğrencinin    bir  üst  sınıfa  geçirilmesine  olanak  tanımamaktadır.  Ayrıca  devam zorunluluğunun esas olduğu  ilköğretim  çağında,   öğrencilerin  herhangi  bir  nedenle  okula devamsızlık  yapmaları  yasal  açıdan    kabul edilemez.  Üstelik  bu durumdaki öğrencilerin başarı  durumları  görüşülürken,  devam takip  işlemlerinden  sonra,   en  az bir  dönem  notu  almış olmaları  kaydıyla  devam eden  öğrenciler  gibi  işlem   yapılması;    birkaç   ay eğitim  gören  öğrencinin  bir  üst  sınıfa  geçirilmesinin  önünü açtığından  dolayı, devamsızlık  oranını  artırır. Sözgelimi  1. yarıyılda  okula  hiç  gelmeyen öğrenci, 2.  yarıyılda  okula devam ederse,  sınıf geçme  hakkı elde etmiş olacaktır.   Devamsızlığın ödül  olarak  algılanmasına  da   yol açabilecek  bu  maddeyle,   fiili  olarak  dört  yıl  okula  devam eden  bir  öğrenciye  sekiz yıllık   ilköğretim  mezunu  olma  olanağı  sağlanmaktadır.

Öneriler

·         İKY’nin   47.  maddesi,  20  gün  devamsızlık  yapan  öğrenciye  sınıf tekrarı  yaptırılır  biçiminde  değiştirilmelidir.

·         İKY’nin  47.  maddesinde  yer  alan, “Herhangi  bir   nedenle  okula    devam edemeyen  ve 222 sayılı  İlköğretim ve Eğitim Kanunu’nun ilgili  maddelerine göre  okula devamları  sağlanan  öğrencilerin  başarı durumları  belirlenirken; en az   bir dönem  notu almış  olmaları  kaydıyla  devam eden  öğrenciler  gibi  işlem  yapılır.” hükmü   iptal  edilmelidir.

·         222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu’nda değişikliğe gidilerek,   çocuklarını  okula  göndermeyen  öğrenci velilerine  ağır  hapis cezası   yaptırımı  getirilmelidir.

·         Devam takip  görevini  aksatan  okul  ve eğitim  yöneticilerine  ağır  yaptırımlar öngören yasal  düzenlemeler  yapılmalıdır.

·         Bütün  il  ve  ilçe  milli  eğitim  müdürlüklerinde  Devam-Takip  Şubeleri  kurulmalıdır.

·         Muhtarlıklara,  mahallerine  yeni taşınan  ailelerin  kaydını  yaparken,  ‘vukuatlı  nüfus   kayıt örneği’ne göre  zorunlu  eğitim  çağında  olan  çocukları  için   öğrenci  belgesi  isteme zorunluluğu  getirilmelidir.  Çocuklarını  okula  göndermeyen  veliler, muhtarlık  tarafından  il  ya da ilçe  milli  eğitim  müdürlüklerine  bildirilmelidir. Bu  yöntem,  ikametgah    vb.  belgeleri  almak için  muhtarlığa  başvurmak  zorunda  kalan  her  ailenin  zorunlu  eğitim  çağındaki  çocuklarının  saptanmasında  kolaylıkla  uygulanabilir (Canerik, 2003).

·         Okul  müdürlüklerine,  zorunlu  eğitim  çağını  dolduran  devamsız  öğrenciler   okul  kütüğünden düşülürken, devamsızlık  süresince  yapılan  bütün  resmî  işlemleri  içeren   öğrenci  devam  takip  dosyasını il/ilçe  millî eğitim müdürlüklerine  gönderme  yükümlülüğü  getirilmelidir.  Bu  durumda  ihmâli  görülen  yöneticiler  hakkında   kamu  davası açılmalıdır.  

Kaynaklar

Canerik, Hüseyin. (2003). İlköğretimde  Devamsızlık Olgusu  ve Çözüm   Önerileri.   Abece,             Haziran 2003, Sayı:202.

MEB. (1992). İlköğretim Kurumları Yönetmeliği.  Resmî Gazete, 17.08.1992, Sayı: 21303.

 

MEB. (2003). İlköğretim Kurumları Yönetmeliği.  Ankara: Millî Eğitim Basımevi. 

0
0
0
s2sdefault

Bu yazı, Bilim ve Ütopya’da 2005 yılında yayımlanmıştır.

 

ÖZET

Bu   yazıda, ilköğretim 1-8. sınıflarda okutulan matematik ders kitaplarındaki problemlerin içerikleri   üzerinde durulmaktadır. Yirmi  kitapta yer alan toplam 2662 problem taranarak çeşitli bulgular elde edilmiştir. 28’i bay, 16’sı  bayan  44  yazar tarafından kaleme alınan  ders kitaplarındaki problemler cins ayrımcılığı damgasını taşımaktadır. Serbest piyasa mantığının hâkim  olduğu problemlerde  sağlıksız beslenme modelleri önerilmekte,  tüketim budalalığı normal gösterilmekte,  taksitli yaşam ve çocuk yaşta işçilik  vb. örneklerle de  sosyo-ekonomik   sorunlar kader olarak sunulmaktadır. Problemlerde paylaşma  duygusu,    insanı  yalnızlaştıran ve bencilliğe sürükleyen sisteme rağmen  güçlü bir biçimde işlenmektedir.    Problemlerin tamamında  bakkallar  alışveriş mekanı olarak sunulurken,  süpermarket  kavramına  hiç rastlanmamaktadır.  

 

GİRİŞ

Öğrencinin karşılaştığı   problemleri  çözebilecek yöntemler geliştirebilmesi,  ilköğretim okulu matematik dersinin genel hedeflerinden biridir. Matematik problemleri, öğrencilerin yaşamda karşılaştıkları farklı sorunlara çözüm üretebilmelerine olanak sağlar.  Öğrencilerde problem   çözmeye yarayacak şekilde  düşünme  yolunun  geliştirilmesi,  matematikte   edinilen bilgi ve becerilerin  günlük hayattaki problemleri çözmede kullanılması,  İlköğretim  Matematik  Dersi Öğretim Programı’nın (MEB, 2000, 43)hedefleri arasında yer almaktadır.  Bireylere gelecekte karşılaşabilecekleri  problemlerin  üstesinden   gelebilecek  becerileri kazandırmak eğitimin öncelikli  hedefidir.  Bu beceriler,  problem çözmenin   eğitimin merkezine alınmasıyla  kazandırılabilir (Lester, 1994, 662’den aktaran; Karataş ve Güven, 2004, 132).

            Klaas’a göre John Dewey (Kagan ve Cyntia,  45’ten aktaran; Baykul, 1999: 63) problemi, insan  zihnini karıştıran, ona meydan okuyan  ve inancı belirsizleştiren    her şey olarak  tanımlamaktadır. Charles ve Lester’e göre  (Van de Wella, 1978, 20’den aktaran;  Baykul, 1999: 63-64)  problem, çözümü için  birey tarafından hazır bir yolu  bilinmeyen  ve bireyin  çözmeye kalkıştığı bir  iştir.

            Francis Bacon (2000),  “Bir insanın aklı orada burada geziyorsa, onun matematik problemleri çözmesini  sağlayın.”  önerisinde  bulunmaktadır.           Problem,  bir  durumu hikâye eder şekilde   gereği kadar açık olmalı,  aynı  zamanda  öğrencilere  bir  takım   bilgiler kazandırmalıdır  (MEGSB, 1988:.  295).Problem  aynı  zamanda  bilgi kaynağıdır. İlköğretim  programında  ifade  edilen  amaçlara  ulaşmak  için problem  etkili  araçlardan  biri  olarak  değerlendirilebilir.

 
Toplumsal Çarpıklıklar

Ders kitaplarında, bazı toplumsal   çarpıklıklar (gelir dağılımındaki  eşitsizlik,  cinsiyet  ayrımcılığı, sağlıksız beslenme   vb.)    değiştirilemez gerçekler biçiminde sunulmaktadır. Problem, okullarda, çırpınan sistemin eline tutuşturulan  bir  tür   can simidi işlevi görmektedir. Matematik problemleriyle bozuk yollar, çocuk yaşta satıcılık,  kısıtlanan sosyal haklar ve  tüketime dayalı  yaşam  olağan  gösterilmektedir:

“Bir  memur, kazancının  % 40’ını  ev  kirasına, % 35’ini   yiyeceğe, %  10’unu   giyeceğe, %  15’ini de  diğer ihtiyaçlarına  harcamaktadır.  Bu  harcamaları  bir daire grafiğinde  gösteriniz.”  (Eden ve Kuru, 2001:143).

            Elektrik  ve  su  tesisatı  olmayan  evler, buzdolabı ve  çamaşır  makinesine sahip  olamayan  aileler problem  aracılığı ile   varlığını  sürdürmektedir (Gencel,2003:29-30).

            Çocukların limon ya da simit satmaları  ve  işçilerin   haftada  altı  gün  çalışmaları doğal karşılanmaktadır:

“Haftada  6 gün çalışan  bir  işçi, günde 8 saat  çalışmaktadır. Bu işçi, 4 haftada  kaç saat çalışır? Bir  çocuk,  3 tanesini  45.000 TL’den aldığı  limonların 5 tanesini  100.000 TL’den satıyor. Aldığı limonlardan  350.000 TL  kazanıyor. Çocuk, kaç  tane  limon  almıştır?”  (Yıldırım, 2001:  63-86). 

Yazın  az  sayıda öğrenci tatil yaparken, tatilini evde  ya da çalışarak geçiren öğrenci  toplamı daha fazla  gösterilmektedir (Yıldırım, 2000:69)  Oysa yasalara göre çocuk yaşta  işçilik  suçtur. Çocuklar, ilköğretimin ilk yıllarında  problemler aracılığı ile  vahşi piyasa ekonomisinin soğuk  yüzüyle tanıştırılmaktadır. 

 

Problemlerde Atatürk’e Yer  Yok

            Atatürk’le ilgili problem sayısı yok denecek kadar azdır. Cumhuriyet Devrimimizin önderinin adı birçok kitapta   anılmamaktadır. 2662 problemden  sadece  30’u  (%  1.1) Atatürk’le ilgilidir. Bunlardan  6’sı  3. sınıf kitabında (Yıldırım, 2000),  her birinde  4’er  tane  olmak üzere 16’sı    4.  sınıf  kitaplarında (Sönmez,2000; Coşkun  ve Sancar, 2000;  Yıldırım,2001; Gül,2004), 3’ü  5. sınıf kitabında (Eden ve Kuru, 2000),   4’ü     6. sınıf kitaplarında  (Bilgi, Ekmen, 2001; Eden  ve Kuru,2004), 1’i de  7. sınıf kitabında (Güneş, Taşkıran  ve diğerleri,2004)  yer almaktadır. 

1. sınıflarda okutulan ve MEB tarafından öğrencilere ücretsiz olarak dağıtılan iki ayrı ders kitabında (Dede,  Kılıçoğlu, Micozkadıoğlu, 2001; Aydın, Gencel,2004) Atatürk,  5. sayfadaki portreden başka hiçbir şema, alıştırma ya da  problemde işlenmemiştir.  1.  sınıfta  okutulan  bir  başka  ders kitabında da (Aydoğdu  ve Gündoğdu, 2003) Atatürk’le ilgili  hiçbir probleme  yer  verilmemiştir.   2. sınıf kitabında Atatürk’le doğrudan ilgili  bir  tek  probleme rastlanmazken,    sadece Atatürk  Haftası ile ilgili probleme  yer  verilmiştir (Büyükkoyuncu, 2000:100).  3. sınıflarda okutulan  iki ayrı  ders kitabında (Yıldırım, ?; Arslan, Gürsoy ve  Şahin, 2004)  Atatürk’le  ilgili  tek  problem   yer  almamaktadır. MEB Talim Terbiye Kurulu’nun (TTK)  23.07.1999 tarih ve 143 sayılı  kararı ile   7. sınıf ders kitabı olarak  kabul edilen ve  MEB tarafından 2001 yılında  50 bin adet basılan  kitapta (Kılıç,  Şahin ve  Tortumlu, 2001)  Atatürk,  Gençliğe Hitabe   ve portreden ibarettir. Atatürk,  kendi buluşu geometri kavramlarının  (çap, yarıçap, üçgen  vb.) geçtiği konularda  bile  tek sözcükle anılmamıştır.  (Atatürk’ün geometri ile ilgili çalışmasından  8. sınıf  kitaplarında  kısaca söz edilmiştir.) 7.  sınıflarda  okutulan  bir  diğer  kitapta  da  (Salan,1992), Atatürk problemlerde  işlenmemektir.  Atatürk’e hiçbir problemde yer verilmeyen bir diğer ders kitabı da  6. sınıflarda okutulmaktadır (Gencel, Salan, 2001).  Atatürk’le ilgili problemlere MEB  tarafından  ücretsiz  dağıtılan  8.  sınıf ders kitaplarında  da  rastlanmamaktadır (Kaya  ve Salman, 2004;  Buhan  ve Yeniay,2001).

Paylaşım Ruhu Yaşıyor

            Matematik problemlerinde paylaşma duygusuna vurgu yapılmaktadır. İnsanı bencilliğe sürükleyen ve yalnızlaştıran çürümüş sistemin matematik   ders kitaplarında  yeterince yer almaması olumludur. 2662 problemden 88’inin  konusu   paylaşımdır. Ceviz, paylaşılan  nesnelerin  başında  gelmektedir. Toplumumuzun, bunca olumsuzluğa karşın,  bazı olumlu değerleri yaşatması ders kitaplarını da etkilemektedir:

            “Öğretmenimiz, öğrencilere  dağıtmak için  sınıfa 372 fındık getirdi. Her birimize  14  tane  dağıttı.  Kendisine de  8  tane  kaldı. Sınıfımızda kaç öğrenci  vardı?” (Yıldırım, 2001:80).

            “Serdar’ın  annesi, bir  miktar  cevizi  3 çocuğuna eşit olarak  paylaştırdı.  ...” (Yıldırım, 2001:80). “Ali, 45 tane  cevizin  3/5’ini   arkadaşlarına  eşit olarak  paylaştırdı.  ...” (Eden ve Kuru, 2001:49). “Bir anne,  18  cevizi  iki  çocuğuna  eşit  biçimde  paylaştırıyor. …”   (Yıldırım, ?:138).

             “25  elmayı eşit sayıda  5  arkadaş  paylaştık. ...” (Sönmez, 2000 a:170).

 
Kızlarla Erkekler Yan Yana   Gelemiyor

8. Sınıf  kitabında (Kaya ve Salman, 2004:172)   aynı sayfada yer alan  3 ayrı  problemde  kız öğrencilerle  erkek öğrenciler bir türlü yan yana gelemiyor:

9. problem: “3 kız ve 4 erkek öğrenci,  erkekler ve kızlar  ayrı ayrı  yan yana  olmak üzere, 7 koltuğa kaç değişik  şekilde oturabilir?”

10. problem:” 4 kız ve 4 erkek, kızlarla erkekler  yan yana gelmemek koşuluyla, düz bir sırada  kaç değişik biçimde  fotoğraf  çektirebilir?”

16. problem: “5 erkek  ve 3 kız öğrenci, yuvarlak bir masa  etrafında, kızlar  bir arada olmak üzere,  kaç farklı şekilde oturabilir?”

Grup oyunları ve birden çok adın geçtiği problemleri kuranlar, karma eğitimi bir türlü  kabullenememektedirler:

“Ali’nin 9  bilyesi  vardı. Ahmet 5,  Yusuf da  4  tane  daha  verdi. ...”  Ayşe’nin 4, Özge’nin  5, Gül’ün de  6  şekeri  var. ...”  “Ayşe 32 kg, Özge  34  kg’dır. İkisi  kaç kg’dır?” “Hasan’ın  20, Kemal’in 10, Tahsin’in  de  30  cevizi  var. ...”(Sönmez, 2000 a:100-104). “Sevda 3, Leyla 2, Sibel 2 bayrak  getirdi.  ...” Ali’nin  5,  Lokman’ın 2  bilyesi  var. Mehmet’in  ise  1  bilyesi  var.  ...”   “Işıl  doğum günü  pastasına 5  tane  mum dikti. Fatma  ise  2  tane  mum dikti. ...”  “Onur’un  5  misketi vardı.2  tanesini  Fatih’e verdi.  ...”  “Sınıfa  Serkan  12, Melih  7  tebeşir  getirdi. ...” (Dede  ve   diğerleri,2001:132-145-155).  “Arkadaşlarımla  postaneye  gittik. Ben  13  kartpostal  attım. Ali  benden  2  kartpostal  eksik  attı. Mehmet  ise  10  kartpostal  attı.  ...”  “Ali, Mehmet  ve  Emre’nin kütleleri...” (Büyükkoyuncu,2000:168-182).

 

Kız  Öğrenci Mevcudu Az

            Problemlerde  kız öğrenci mevcudu erkeklerden düşük olarak gösterilmektedir. 2662  problemden  93’ü   öğrenci mevcutları (sınıf, okul,  grup vb.)  ile ilgilidir.Bu  problemlerden 44’ünde  erkekler kızlardan fazla,  3’ünde sayılar eşit,  17’sinde  kız öğrenci sayısı  fazla gösterilirken,  29’unda  ise  cinsiyetle  ilgili bilgiye yer verilmemiştir.  3. sınıf ders kitabında  yer alan  dokuz grafikten  5’inde erkekler, 1’inde kızlar fazlayken,  3 grafikte ise  öğrenci sayıları eşit gösterilmektedir (Arslan, Gürsoy, Şahin, 2004:182-187-190).  2. sınıf  kitabındaki   iki  grafikten birinde öğrenci mevcudu, diğerinde de  apartmanda oturan kadın-erkek sayısı  gösterilmektedir. Grafiklerde  kız öğrenci mevcudu ve apartmanda oturan kadınların sayısı  erkeklerden  düşük gösterilmektedir. Bir  grafiğe göre, erkekler kız öğrencilerden daha başarılıdır (Büyükkoyuncu, 2000:178-179-181).  

MEB’in   4. sınıf  kitabındaki bir problemde kız öğrenci  sayısı rekor  denecek  kadar  azdır: “Bir  okulun  400 öğrencisinden  % 4’ü kız öğrencidir. Bu okuldaki  kız öğrencilerin  sayısını  bulunuz.”  (Kılıç ve diğerleri, 2001:112).

Kız öğrenci mevcudunun fazla gösterildiği bir problemde de  kızların devamsızlık oranı   erkeklere  göre  yüksek gösterilmiştir (Yıldırım, ?:99).   20 kız öğrenciden 1/10’nun devamsızlığı da   bir başka örnektir (Büyükkoyuncu, 2000:77). Bir başka örneğe göre, köy ilköğretim okulundan mezun olan 76 öğrenciden  14’ü liseye devam ediyor. Liseye giden öğrencilerin  6’sı kız, 8’i erkek öğrencidir (Yıldırım, 2000:96). Görüldüğü gibi  her koşulda erkekler tartışmasız üstünlüğe sahiptir.

Problemlere  göre, kız  mevcudu  sadece  sınıflarda  değil,  yerleşim birimlerinde de  azdır: “Bir ilçede  3672  kadın vardır.  Kadınların sayısından  188  fazla da  erkek  vardır. ...”   (Yıldırım, ?: 80). Bayan  yolcuların  sayısı da   erkeklerden   düşüktür: “Bir otobüsteki yolcuların  21’i  erkek,  17’si  bayandır. ...”   (Sönmez, 2000 a:104).

            Problemlere bakılırsa, erkekler kızlardan daha uzundur:“Gökçen  1,46 m boyundadır. Sercan, Gökçen’den  0,1 m  daha  uzundur. Sercan’ın  boyu  kaç m’dir?”  (Sönmez, 2000: 111).   Varlıklar  arasındaki uzunluk  ve  kısalık ilişkisinin   anlatıldığı  bir  resimde   en  uzun  boylu  çocuk erkek, en  kısa  boylu  çocuk  ise  kızdır (Büyükkoyuncu, 2000: 55).

            Problemlerde  erkek  atletlerin  hızına  erişmek  olanaksızdır: “İki  sporcu  arkadaştan Can,  günde  3  saat 2 dakika; Mert 230 dakika  koşuyor. ...”  (Bilgi ve diğerleri, 2001:216). “Beden eğitimi dersinde    erkek öğrenciler  1200 m koşuyorlar.  Kız öğrenciler ise  985  m koşuyorlar.  ...”  (Yıldırım, ?: 104).

            Annenin, telefonla   görüşme  süresi babadan  daha  kısadır (Büyükkoyuncu,2000:171).

 

Çiçek Toplamak Kızların İşi

Taranan problemlerin    tamamında  çiçek  toplama  işi  kız öğrencilerin görevi olarak  ifade edilmektedir. İncelenen problemlerden 6’sı  çiçek derleme ya da vazoya çiçek koymakla ilgili  olup,  tamamında  kızlar rol almaktadır. Çiçek derleme görevinin kızlara ait olduğu  ‘gerçeği’  resimlere de yansımaktadır (Büyükkoyuncu, 2000:57). Örneğin bir kır gezisinde çiçek toplayan üç öğrencinin (Başak, Mine, Ayten) tamamı kızdır  (Büyükkoyuncu, 2000:99).

 

Yaşlı Babalar, Genç Anneler

            Geleneksel aile yapımız  otomobilde oturma düzenine bile yansımaktadır; babaların sürücü olması  durumunda dedeler önde, anneanneler ve anneler ise  arkada oturur.  (Bu durum aslında protokol kurallarıyla çelişmektedir. Çünkü  amir  sağ arka koltukta oturur.) Ders kitaplarında erkek eşinden yaşça büyük, uzun boylu ve  daha güçlü bir biçimde betimlenir.  Problemlerde de bu kural değişmemektedir. Yaşla ilgili   114  problem  yer  almaktadır.  Anne  ve  baba yaşlarının  karşılaştırıldığı bütün  problemlerde  babanın  yaşça  büyük  olduğu gözlenmektedir:

            “Dedem, annemden  22 yaş, babamdan da  15  yaş  büyüktür. Annem, 34 yaşındadır. Babamın  ve dedemin  yaşları  kaçtır?”  (Büyükkoyuncu,  2000:122).         “Ben 12 yaşındayım. Annem  36, babam  da 41  yaşındadır.  3 yıl sonra  üçümüzün yaşları toplamı kaç olur*” (Yıldırım, ? :68). “Babam 41  yaşındadır.Annem babamdan 5 yaş  küçüktür....”  (Sönmez, 2000  a:136).

            Erkekler  yolcu  otobüsünde  bile  sayıca fazladır : “Bazıları evli olan  yolcuların  bulunduğu  bir otobüste  36  erkek,  23 kadın  yolcu  vardır. ...” (Kılıç ve diğerleri, 2001:96). “Bir trenin,  bir  vagonundaki  her  dört yolcudan  biri  kadındır....”   (Büyükkoyuncu,2000:166).

            Yaşça babadan küçük olan annenin boyu da kısadır: “Benim boyum 127 cm’dir. Annemin  boyu,  benim  boyumdan  35  cm  uzundur.  Babamın boyu da  annemin  boyundan  23 cm   uzundur. ...” (Yıldırım, ? :74).  “Babamın boyu 185 cm; annem, babamdan  15  cm  kısadır. ...” (Sönmez,2000:207). Baba   anneden  uzun  olunca,  doğal olarak, kilosu da  fazla olmaktadır: “Ben, 40 kg geliyorum. Annem  benden 25 kg,  babam ise annemden  15  kg  fazladır. ...” (Sönmez, 2000:112).

 

Anneanne Kavramı  Yok

            İlköğretim matematik ders kitaplarında   anneanne kavramına hiç yer verilmemiştir. Problemlerde sadece dedelere yer verilmiş,  büyükanneler yok sayılmıştır. Dede kavramı   7 problemde  farklı biçimlerde  (yaş, torunları için alışveriş)  işlenmiştir. 2662 problemden   sadece  birinde babaanne  kavramına  rastlanmaktadır (Ülker ve Sancar, 2000:47).

 

Anne ve Babaya Geleneksel Rol

            Problemlerde  anne ve  babaya  geleneksel  rol   yüklenmektedir.   2662 problemden  72’sinde  anneler,  24’ünde  ise  babalar  geleneksel  rol    üstlenmişlerdir.  

Yoksulluk problemlerde de kadınları  ezmektedir: “Annem, 975.000 TL’ye   bir  çiftlik  terlik  satın aldı  ve  275.000    TL   verdi.  Kalanını da    2 eşit  taksitte  ödeyecektir.  Annem   bir  taksitte  kaç TL ödeyecektir?” (Yıldırım,  2001:80).

6. sınıf kitabında  (Bilgi ve diğerleri, 2001)  geleneksel  rolle  ilgili  ilginç  örneklere   yer verilmektedir: Piknikte  karpuz  dilimleme görevi Özen’in  annesine  aittir (s.80). Annesi, Özlem’e  1,25  m kumaşla  gömlek, 60 cm kumaşla  etek  dikecektir (s.187). Bahçeyi  çapalama  görevi Ahmet’le  babasına  aittir (s.216).

“Babam, akşam  eve  gelirken  2  kg  fasulye aldı.  Annem   0,93  kg’ı  ile  yemek  yaptı. ... ?”   (Ülker  ve  Sancar, 2000:90). “Annem, pazardan  aldığı  3,7  kg  çileğin  2,4 kg’ını   reçel yapmak  için  kullandı.  ...”   “Bir  anne, aldığı  kumaşın,  2,3 m’sinden  kızına, 2,5 m’sinden  oğluna, 3,5 m’sinden de  kendine elbise  dikti.  ...” (Sönmez, 2000:185-186).

Pasta  yapma  görevi Ayşe’nin annesine  aittir (Yıldırım,?:109). Diğer anneler  gibi, Ali’nin annesi de  pasta yapar (Yıldırım, 2000:113-114).Annenin  ‘kas gücü’  sadece geleneksel rollerde işe  yaramaktadır: “Annem, 27  m uzunluğundaki  çamaşır  ipini  iki  parçaya böldü.  …” (Yıldırım,?:164). 

           

Ulaşımda  Tek Seçenek: Karayolu

            Problemlerde  otobüs vb.  taşıtların hızına  ulaşmak neredeyse olanaksızdır. Ulaşım sorunu karayoluyla  halledilmiştir; bozuk yollar zaman zaman onarılsa da (Yıldırım,2001:171) ülkenin değişmez bir gerçeği olarak yeniden bilince dönüştürülmektedir. Ulaşım ile  ilgili 144 problemden 118’i  kara taşıtları üzerine kurulmuş;  yük  ve yolcu taşımacılığı görevi otobüs, otomobil, kamyon vb. araçlara devredilmiştir.   Ulaşım ve taşıma ile ilgili problemlerden 16’sı  demiryolu,  4’ü denizyolu,  6’sı da  havayolu üzerine kurulmuştur.

            1. sınıf  kitabındaki     ulaşım örneklerinden  15’inde  karayolu  araçları  yeğlenmiştir (Aydoğdu  ve Gündoğdu, 2003).

            Problemlerde  ayakta  yolcu  taşınması da doğal bir  durum olarak  gösterilmektedir: “Bir otobüste  oturan  yolcuların  sayısı  45, ayaktakilerin sayısı  27’dir. İlk durakta  19 yolcu  indiğine göre, otobüste  kaç yolcu  kalmıştır?” (Sönmez, 2000  a:136).

 

Yazım Yanlışları

Matematik ders kitapları süreğen yazım yanlışları ile doludur.  Ders kitaplarındaki alıştırma ve problemlerde sayılar kesme işareti  kullanılmadan  sıra ve üleştirme sıfatı   almıştır. Söz konusu  yazım  yanlışına, az  sayıda ders  kitabında rastlanmamaktadır (Eden ve Kuru,2001; Sönmez, 2000; Sönmez, 2000 a).  Bilindiği gibi  kesme işareti  ilköğretim 1. sınıftan itibaren  kullanılmaktadır. Atatürk’ü çok severiz  cümlesini yeni kavrayan öğrenciler  küçük yaşta kesme işaretiyle tanışmaktadır.  Fakat kitapların   içindekiler  bölümü,    ara başlıklar, problem  ve   alıştırmalarda,  sayılardan kesme işareti ile ayrılması gereken   üleştirme sıfatları (8’er, 9’ar vb.),  sıra sıfatları (5’inci, 9’uncu vb.)  sayılardan  ayrı yazılarak  anlamsız sözcüklere (9   uncu,   8  inci vb.)  dönüştürülmüştür.    Yine  -de, -da   gibi  bulunma hâli ekleri  de  kesme işaretiyle ayrılmadan (8  de,   10   da  vb.),   -den başka  anlamına gelecek biçimde  ayrı kullanılmıştır:

“B=  (10 a kadar   tek  sayılar)  D  kümesinin  bütün  alt kümelerinin  sayısı 8  dir. 2 rakamının sayı  değeri 2 dir.  Elde  edilen bölüm  0,48  dir.  E∩k=Ø  dir.  Can,  matematik  sınavında  her 6 sorudan 4  ünü  doğru  yanıtlıyor.”(Bilgi, Ekmen ve Gürsoy,  2001:4, 8, 36,137,154,229).

“(-3)²  =  (-3)x(-3) = +9  dur.” (  Güneş, Taşkıran, Karabıyık, Şekerci, 2004:6). “1317   deki   rakamlar  kümesi A,  33 178  deki rakamlar  kümesi   B  dir.” (Eden  ve Kuru, 2004:26).“Paramın 0,23  ünü  harcadım. Geriye  kaçta  kaçı  kalmıştır?” (Yıldırım, 2001: 162). “35 000 000 TL  nin  %  60  tan  8 aylık  faizini  hesaplayalım” Tortumlu, Kılıç ve Şahin,  2001: 117). “A kümesinin  eleman  sayısı  5  tir.” (Gül, 2004:13).

Yukarıda  belirtilen yazım  yanlışları  söz konusu   kitaplarda  farklı  biçimlerde   defalarca tekrar  edilmiş olup, hiçbir  yerde  doğru   olarak  yazılmamıştır.  

Kesme  işareti sayılarda  hiç   kullanılmadığı  halde,   bazı sözcüklerde  gereksiz  yere  kullanılmıştır: “Benim boyum  127   cm   dir.  Annem’in  boyu,  benim  boyumdan  35  cm  uzundur. ...”  (Yıldırım, ?:74).

Problemlerde  bazı  dizgi  hataları da mevcuttur: “Babasının yaşı, Ayşegül’ün yaşının  4  katından  3  fazladır.  Babası  39  aşında  ise,  Ayşegül  kaç  yaşındadır?”  (Yıldırım, ?:147).

 

Problemin Öznesi: Ali

2662  problemde  toplam   580   isim   geçmektedir. Bu isimlerden,  birden  fazla  kullanılanlar  çıkartıldığında, geriye  266  isim  kalmaktadır. 266  isimden  136’sını erkekler,  130’unu  da  kızlar oluşturmaktadır.  Problemlerde  en  çok  yer alan  isimler: Ali (75), Ayşe (53), Ahmet (44), Özlem (21),  Murat (18), Mehmet (17), Can (16), Emre (13),  Özge (13), Hakan (12).  Problemlerin  değişmez öznesi  Ali’dir.  En çok kullanılan  ilk 10  isimden  7’si erkek,    3’ü  kızdır. Problemlerde Devrim, Kurtuluş ve   Büşra  adlarına  hiç  rastlanmazken,  Kübra  sadece  bir  yerde  geçmektedir. Problemlerde  soyadına  hiç  rastlanmamaktadır.

 

Bakkal Amcalar

Problemlerde  alışveriş kavramı  en ön sırada yer almaktadır.  310  problem alışveriş üzerine kurulmuştur. Bu sayıya 38 bakkal problemi eklendiğinde, alışverişle ilgili  problemlerin sayısı 348'e çıkmaktadır. Tüketime yönelik 348 probleme karşılık,  sadece 115  problem üretim içeriklidir. Üretim  içerikli  115 problemden 21’i İlköğretim Matematik 6. sınıf ders kitabında(Bilgi, Ekmen ve Gürsoy,  2001), 12’si  de  5. sınıf kitabında (Eden ve Kuru, 2001)  yer almaktadır.

  Bakkal, problemlerin  temel   alışveriş  mekânıdır. Posbıyıklı, mavi önlüklü bakkal amcalar, problemlere bakılırsa,   sadece  erkeklerin  yapabilecekleri bir meslek icra etmektedirler.  Ders kitaplarında  satıcı abla veya teyze kavramlarıyla  karşılaşılmamaktadır.      Hiçbir problemde   süper market kavramına rastlanmamaktadır. Türkiye ulusal pazarı, kendine,  matematik problemleriyle sınırlı   yaşam  hakkı bulabilmiştir.    Yabancı  sermayenin ulusal pazarı   teslim alma  girişimleri, şimdilik, .öğrencilere  olağan  bir durum olarak yansıtılmamaktadır. Problemlerden 38’inde, bakkallar,   alışveriş mekânı olarak  gösterilmektedir.

Alışveriş mekânları arasında   bakkalın yanı  sıra pazar yeri, kırtasiye dükkânı  ve   manavlara   da  sıkça  rastlanmaktadır. Dev alışveriş merkezleri, yabancı sermayenin denetimindeki  ‘gros’, ‘süper’ ya da ‘hiper’   marketler  henüz ders kitaplarına girmemiştir.

 
Sağlıksız Beslenme Modeli

Uzmanların,  sağlıksız beslenme  ile ilgili uyarıları  problemlere yansımamaktadır.  Problemler yoluyla,  öğrenci sağlığına  zarar veren  gazlı içecekler  ve ayaküstü beslenme olağan  bir durum olarak yansıtılmaktadır.  Problemler  yoluyla, öğrencide dikkat  bozukluğuna ve  şişmanlığa   yol  açan   bazı  besin    maddelerinin satışı  okul  kantinlerinde gerçekleştirilmektedir.   Öğrenci, okul kantininden kola, tost ve ayran  satın almaktadır (Yıldırım, 2001:36). “30  kişinin bulunduğu   bir  toplantıda, gazoz  veya  meyve  suyu  içilmiştir. ...”  (Gencel,2003:30).

Öneriler

·         Başta Atatürk olmak  üzere,  ulusal  kahramanlarımızı; özgürlük  ve  bağımsızlık  mücadelelerimizi  (Meşrutiyetler,  Çanakkale  Zaferi,  Ulusal Kurtuluş Savaşı,  Cumhuriyet Devrimi vb.)  tanıtan  problemler  kurulmalıdır.

·         Problem, öğrenciye  olumlu  davranış  kazandırmanın (vatan sevgisi, bilimsel düşünme,  çalışkanlık,  fedakârlık duygusu,  başkalarının haklarına  saygılı  olma vb.)  aracı  olarak  değerlendirilmelidir.

·         Matematik ders  kitaplarındaki şema, grafik, alıştırma  ve problemler   cins ayrımcı  özelliklerinden arındırılmalıdır.  

·         Problemlerde toplumsal çarpıklıklar (işsizlik,  yoksulluk,  kötü  beslenme, genç  yaşta  satıcılık  vb.)  mevcut sorunlar  değişmez  gerçeklikler olarak  sunulmamalıdır.

·         Matematik  problemlerinden Türkçe öğretiminde  etkin  biçimde  yararlanılmalıdır.   Bu nedenle, problem kurulurken,   dilbilgisi   ve  yazım  kurallarına  özen  gösterilmelidir.

·         Problem  kurulurken,   ad ve   soyadı   birlikte  kullanılmalıdır.

·         Problem  aynı  zamanda  bilgi  kaynağı olmalıdır. Sözgelimi  A  ve  B  kentleri  arası  225 km’dir   demek yerine,  kent  adlarının yanı sıra bazı  özelliklerinin (iklim, bölge, üretim, nüfus, eğitim vb.) belirtilmesi  daha öğretici  olur. Bir  öğrenci      bir  saatte  50  sayfa  kitap okuyor ifadesi, problemin  bilgi  kaynağı  olması   açısından değerlendirildiğinde,  yetersizdir.  Problemde bu ifade  yerine  öğrencinin ad  ve  soyadı, okuduğu kitabın  türü  (şiir, öykü, roman, anı vb.)  ve  yazarının  adı  belirtilirse,  sayılarla  yaşamın  bağı kurulmuş  olur  ve  problemin  kavratılması  daha  kolay olur.

 

Kaynaklar

Arslan, Zekine;  Gürsoy, Nedim; Şahin, Zeynep. (2004). İlköğretim Matematik 3 Ders Kitabı MEB Yayınları.

Aydın, Aysel; Gencel, Suat. (2004). İlköğretim Matematik 1 Ders Kitabı. İstanbul: Salan Yayınları.

Aydoğdu, Mehmet; Aydoğdu, Şenel; Gündoğdu, Lokman. (2003). İlköğretim Matematik 1 Ders Kitabı. Ankara: Ulus Yayıncılık.

Baykul, Yaşar. (1999). İlköğretimde Matematik Öğretimi (1-5. Sınıflar İçin). Ankara: Anı Yayıncılık.

Bacon, Francis. (2000).  Denemeler.  İstanbul: Yapı Kredi  Kültür Sanat Yayıncılık.

Bilgi, Şehnaz; Ekmen, Hilal; Gürsoy, Nedim. (2001). İlköğretim Matematik 6 Ders Kitabı.  İstanbul:MEB  Devlet Kitapları.

Buhan, Ahmet. Yeniay, A. Kerim. (2001). İlköğretim Matematik 8 Ders Kitabı. İstanbul:Buhan Yayıncılık.

Büyükkoyuncu, Ziyaettin. (2000).  İlköğretim Matematik  2 Ders Kitabı.  İstanbul: Bu Yayınevi.

Coşkun, Ülker;  Sancar, Serap. (2000). İlköğretim Matematik  4 Ders Kitabı.  İstanbul: Millî Eğitim Basımevi.

Dede, Arif; Kılıçoğlu, Bilgi; Micozkadıoğlu, Sevda. (2001). İlköğretim Matematik 1  Ders Kitabı. İstanbul: MEB  Yayınları.

Eden, Hayri; Kuru, Raşit. (2001). İlköğretim Matematik 5 Ders Kitabı. İstanbul: Meram Yayıncılık.

Eden, Hayri; Kuru, Raşit. (2004). İlköğretim Matematik 6 Ders Kitabı. İstanbul: Meram Yayıncılık.

Gencel, Suat.; Salan, Mehmet. (2001). İlköğretim Matematik 6 Ders Kitabı.  Salan Yayınları.

Gül, Gülten. (2004). İlköğretim Matematik  4 Ders Kitabı. İstanbul: Serhat  Yayınları.

Karataş, İlhan;  Güven, Bülent. (2004). 8. Sınıf Öğrencilerinin Problem Çözme Becerilerinin Belirlenmesi:Bir Özel  Durum Çalışması. Millî Eğitim, Yaz 2004, S.163, s.132.

Kaya, A. Rifat; Salman, Musa. (2004).  İlköğretim Matematik Ders Kitabı 8.  İstanbul: Taş Kitapçılık ve Yayıncılık, s. 172.

Kılıç, Abdullah; Şahin, Halim; Tortumlu, Fatma.  (2001). İlköğretim Matematik 7 Ders Kitabı. İstanbul:MEB Yayınları.

MEGSB. (1988).  İlkokul Programı. İstanbul: Millî  Eğitim Basımevi.

Salan, Mehmet. (1992). İlköğretim Matematik 7 Ders Kitabı.  İstanbul: Salan-Serhat Yayınları

Sönmez, Feyzi; Sönmez, Sabiha.(2000). İlköğretim Matematik 4 Ders Kitabı.  Ankara: Tutibay Yayınları.

Sönmez, Feyzi; Sönmez, Sabiha.(2000 a). İlköğretim Matematik 2 Ders Kitabı. Tutibay Yayınları.

Şen, Güneş; Taşkıran, Bakiye; Karabıyık, Işıl; Şekerci, Atilâ (2004). İlköğretim Matematik 7 Ders Kitabı. Ankara: Üner Yayınları.

Yıldırım, Hasan; Yıldırım, Uçar. (2000).  İlköğretim Matematik 3 Ders Kitabı. Ankara: Yıldırım Yayınları.

Yıldırım, Hasan; Yıldırım, Uçar. (2001).  İlköğretim Matematik 4 Ders Kitabı.   Ankara: Yıldırım Yayınları.

Yıldırım, Hulusi.   (Basıldığı  yıl belirtilmemiş).    İlköğretim Matematik 3 Ders Kitabı. Pasifik Yayınları.

 

 

 

14.04.2005/KOCAELİ

0
0
0
s2sdefault

ÖZET

Bu çalışmada, 2007-2008 yılında ilköğretim 8. sınıflarda okutulan Türkiye Cumhuriyeti İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük kitabının içeriyi ele alınmaktadır. Ulusal Kurtuluş Savaşı ile Atatürk  devrimlerinin nasıl işlendiği sorusuna yanıt aranan çalışmada, güncel politik gelişmelerin yanı sıra küreselleşmenin kitaba etkisine de  ışık tutulmaktadır.

 

GİRİŞ

Türk millî eğitimin genel amaçları, 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu’nun 1. maddesinde  (Değişik: 16.6.1983 – 2842/1 md.) belirtilmektedir: Atatürk inkılap ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk Milletinin millî, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan, insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek.”

2005 yılında yenilenen İlköğretim Sosyal Bilgiler Programına uygun olarak hazırlanan ilköğretim 4., 5., 6., ve 7. Sosyal Bilgiler ders  kitaplarının içeriğinde önemli değişiklikler gerçekleştirilmiştir. Sözü edilen kitaplar Atatürkçü-ulusalcı-toplumcu ögelerden arındırılmıştır Sosyal Bilgiler Programının genel amaçlarından Türk milleti kavramının çıkarılması,  sivil toplumculuğun  ulusal devlete seçenek olarak sunulması, ulus kavramı yerine bireyin öne çıkarılması vb . ‘yenilik’lerin ders kitaplarına da yansıtıldığı gözlenmektedir. Sosyal Bilgiler kitaplarında yaşanan tasfiyeyi kabul etmeyen yetkililer,  bazı değişikliklerin, haftada iki saat olan T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük dersinin 2008–2009 yılından itibaren üç saate çıkarılmasından kaynaklandığını dile getirmişlerdir. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük ders kitabının (Şenünver vd., 2006; Şenünver vd., 2007) içeriğine bakıldığında farklı bir tabloyla karşılaşılmaktadır.

 

0
0
0
s2sdefault