- Ayrıntılar
- Hüseyin Canerik tarafından yazıldı.
Madde 6–(1) Okul öncesi eğitim kurumlarında;
Okul öncesi eğitim kurumlarında günde ellişer dakikalık aralıksız 6 etkinlik saati süre ile ikili eğitim yapılır. Ancak, ana sınıflarında kayıt alanındaki tüm çocukların kayıtlarının yapılmasına rağmen, ikili eğitim için grup oluşturacak sayıda çocuk bulunamadığı takdirde okulun öğretim şekline uygun olarak normal eğitim de yapılabilir.
Bir gruptaki çocuk sayısının 10’dan az, 20’den fazla olmaması esastır.
Önerilen Değişiklik
Madde 6 – (1) Okul öncesi eğitim kurumlarında;
-
08.00-18.00 saatlerinde tam gün eğitim yapılır.
-
Bir gruptaki çocuk sayısının 10’dan az, 15’ten fazla olmaması esastır.
Açıklama
Okul öncesinde ikili eğitim uygulaması, çalışan anne ve babaları sıkıntıya sokmakta ve kayıt dışı ‘okul’ların tercih edilmesine neden olmaktadır.
- Ayrıntılar
- Hüseyin Canerik tarafından yazıldı.
Millî Eğitim Bakanlığı (MEB)nın, bazı yönetmelik ve yönergelerde değişikliğe gitmeyi planladığı belirtilmektedir. Değişikliğe, mevzuatı güncelleme gerekçesiyle gidileceği öne sürülüyor. Mevzuatta geniş çaplı ‘güncelleme’nin, ‘sadeleştirme’ vb. ihtiyaçlarla ilişkilendirilemeyeceği ifade ediliyor. Özellikle son 10 yılda MEB mevzuatını millî içerikten arındırma operasyonu göz önünde bulundurulduğunda, mevzuatı güncelleme çalışmalarının çeşitli kuşkuları gündeme getirmesi, kaçınılmaz hâle geliyor. Bu yazıda, MEB’in çalışmasına katkı sağlayabileceği düşüncesiyle, MEB Okul Öncesi ve İlköğretim Kurumları Yönetmeliği ile ilgili bazı önerilere yer verilmektedir.
Yönetmeliğin Amacı Belirlenmeli
İlköğretim yönetmeliklerinde, temel eğitim kurumlarının amaç ve ilkelerinin tanımlanması gerekir. Mevcut MEB Okul Öncesi ve İlköğretim Kurumları Yönetmeliği’nde (MEB, 2014), ilköğretim kurumlarının amaç ve ilkeleri tanımlanmamaktadır!
- Ayrıntılar
- Hüseyin Canerik tarafından yazıldı.
Bu yazıyla, 90’lı yıllardan bu yana sistemli bir yıpratma kampanyası ile karşı karşıya olan devlet okullarının kimler tarafından, niçin hedef alındıkları sorusuna yanıt aranmaktadır. Küreselleşme süreciyle birlikte, emperyalizmin yıkım programına dâhil edilen millî kurumların başında eğitim kurumları gelmektedir. Yazıda, devlet okullarını yıpratma sürecinin, öğretmenlerin hedef alınmasından bağımsız olarak ele alınamayacağı konusuna da dikkat çekilmektedir.
Şehit öğretmen Ali Boşgelmez (Kaynak: MEB).
Yıkım, MEB’in ‘CEO’larıyla Yürütülüyor
Millî eğitim yöneticisi, millî eğitimi hedef alır mı? Millî olmayanın, millî eğitimin başında ne aradığı sorusu daha anlamlı. Bu soruya, yere ve zamana bağlı farklı yanıtlar verilebilir. Başında olduğu kurumu yıpratma ve yıkıma uğratma görevinin ‘kutsal’lığına inanan/inandırılan bürokratların azımsanmayacak sayıda olduğu tahmin edilmektedir.
Sistem, yıkım ekibinde rol verdiği elemanların terfi ve taltiflerinde oldukça cömert davranmaktadır.
Bugün genel kabul gören düşünce şöyle özetlenebilir: Millî eğitimin başında millî eğitimi yıkma görevini üstlenen ‘CEO’lar bulunmaktadır. ‘CEO’, millî kurumlara yabancıdır. ‘CEO’, millî devlet düşmanlığının kol gezdiği koşullarda piyasaya sürülen bir ‘yönetici’ modelidir. ‘CEO’, ‘SİO’ diye okunan, kısaca ‘tepe yönetici’ olarak tanımlanan İngilizce sözcüklerin kısaltılmış hâlidir.
Millî Kurumlar Nasıl Yıkılıyor?
Bir kurum, kendini yenilemek ve geliştirmekle yükümlüdür. Kurumlardan, yöneticiler dâhil, bütün çalışanların uyum içinde olmaları ve kamu yararını gözetmeleri beklenir. Kurumların yönetiminde, liyakat esasına göre atanan, nitelikli ve yetişmiş yöneticilerin bulunması gerekir. Bu yöneticilerin, toplumsal yarar temelinde kurum çıkarlarını savunmaları ve kurumsal gelişmeye katkı sağlamaları gerektiği açık.