- Ayrıntılar
- Hüseyin Canerik tarafından yazıldı.
PERFORMANS DEĞERLENDİRME NEDİR VE NASIL OLMALIDIR?
Hüseyin Canerik
Bu yazı, Kasım 2016 tarihli Öğretmen Dünyası’nda yayımlanmıştır.
Matematik öğretmeni Şermin Kayacan, Resneli Niyazi Bey Fen Lisesinde görev yapıyor. 20 yıldır görev yapan Şermin öğretmen, öğretmenler odasında konuşulan performans puanlarının kendisini de ilgilendirdiğini öğrenir öğrenmez MEBBİS’e girer ve performans puanının 70 olduğunu öğrenir.
2014 yılında ‘mülakatla’ atanan ilahiyatçı okul müdürü Ökkeş Fırıldak, Şermin Hanım’ı, planlarını güncellemediği, kurum ve kuruluşlarla iş birliği yapmadığı, teknolojik araçları kullanmadığı, Türkçeyi kurallarına uygun konuşmadığı, velilerle sağlıklı iletişim kurmadığı, öğrenme sürecinde öğrencilerin önceki bilgileriyle bağlantı kurmadığı, öğrencilerin hazır bulunuşluk düzeyini belirlemediği, görev ve sorumluluklarını zamanında yerine getirmediği, çevresine karşı saygılı davranmadığı, kılık kıyafetine özen göstermediği gerekçesiyle, 100 tam puan üzerinden 70’le değerlendirmeyi uygun görmüştür.
Şermin Hanım, müdüre, “Dersime girmeden bana 70 puan verdiniz. Sınıf içindeki performansımı neye göre ölçtünüz?” sorusunu yöneltir. Müdürün cevabı, “Ben sınıfınızdaki çalışmaları, her gün kapıdan dinliyorum.” biçiminde olur. Okul müdürü, Şermin Hanım’ın hiçbir dersini izlememiş, ama kulağını kapıya yapıştırarak derste olup bitenleri dinlemiş ve değerlendirmesini ona göre yapmıştır!
Şermin Hanım, okul müdürüne, veli toplantı tutanaklarını, hizmet içi eğitim belgelerini, seviye gruplarıyla yaptığı çalışma dosyasını, bireyselleştirilmiş eğitim planlarını, onaylanmış plan örneklerini sunsa da sonuç değişmez.
Peki, Ökkeş Fırıldak, Matematik öğretmeni Şermin Hanım’ı hangi yönetmeliğe dayanarak değerlendirmişti? Fırıldak, değerlendirmeyi Öğretmen Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği ekindeki Ek-3 formunu esas alarak yapmıştır.
- Ayrıntılar
- Hüseyin Canerik tarafından yazıldı.
SOSYAL BİLGİLER 6. SINIF DERS VE ÖĞRETMEN KILAVUZ KİTAPLARI
Hüseyin Canerik (*)
Ders kitapları, yönergeye uygun olarak hazırlanır (MEB, 1995). Söz konusu yönergeye göre, ders kitapları, Anayasa ve kanunlara aykırı hususları ve reklam niteliğindeki ögeleri içermez, temel insan haklarına aykırılık taşımaz; cinsiyet, ırk, din, dil, renk, siyasî düşünce, felsefî inanç, mezhep vb. ayrımcılık gözetmez. Aynı yönetmelikte, kitapların hazırlanmasında bilimsel ilke ve yöntemlerin esas alınacağı belirtilmektedir.
İlköğretim Sosyal Bilgiler 6 ders (Genç vd., 2006) ve öğretmen kılavuz (Genç vd., 2006 a) kitapları, yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda incelenmiştir. Kitapların dil ve yazım yönünden incelenmesinde, Türk Dil Kurumunun Sözlük (TDK, 2005) ve Yazım Kılavuzu (TDK, 2005 a) esas alınmıştır. Mevzuata göre, ders kitapları TDK’nin dil ve yazım ölçütlerine uygun olarak hazırlanır.
Kola Kapağıyla Reklam
Ders kitaplarında reklam yapılması yasak olduğu hâlde bu kurala uyulmamıştır: “…kola kapağından çıkan topu almak için…” (s. 25). “Türk Telekom, Türk tarihi ile ilgili yeni bir seri hazırlamak istiyor.” (s. 132). Ders kitabında özel okul reklamı yapılmaktadır: “Yıldırım Koleji’ndeki tüm arkadaşlarıma ve öğretmenlerime selamlar.” (s. 104). Ereğli Özel Yıldırım Kolejinin reklamına yarım sayfadan fazla yer ayrılmıştır.
Güzel resim yapan bayanı ‘keşfeden’ bir okul müdürü ile Güler Sabancı’ya övgülerin yer aldığı ders kitabında Tansu Çiller de unutulmamıştır (s. 161).
Kılavuzda yayımlanan iş ilanlarının bir kısmında kurum-kuruluş adları, telefon ve adres bilgileri olduğu gibi kullanılmıştır (s. 152, 153,154).
- Ayrıntılar
- Hüseyin Canerik tarafından yazıldı.
“BİLİM VE AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM” DERGİSİNDE YAYIMLANAN BİR MAKALENİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Hüseyin CANERİK *
Bu yazı, Öğretmen Dünyası’nın Şubat 2007 tarihli 326. sayısında yayımlanmıştır.
ÖZET
Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından yayımlanan süreli yayın organlarında izlenen yayın çizgisinin iktidar değişikliğine paralel bir biçimde değişmesi, bazı sorunları da beraberinde getirmektedir. MEB’in bazı süreli yayın organlarında yayımlanan yazılarda bilimsel esaslar ve laik eğitim ilkesinin göz ardı edildiği gözlenmektedir. Yayın ilkelerinin Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesine aykırılıklar taşıması; bağımsız, egemen ve laik devlet ilkesiyle çelişmesi hiçbir koşul altında kabul edilemez. MEB’in aylık yayın organı “Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim” dergisinin Haziran 2006 tarihli sayısında yayımlanan bir makale, resmî yayın organlarında nasıl bir çizgi izlendiği konusunda ilginç bir örnek olarak değerlendirilmektedir. Bu yazıda, sözü edilen makale ele alınmakta ve kamu yayıncılığında yaşanan sorunlara dikkat çekilmektedir.
GİRİŞ
Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim dergisi, Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından yayımlanıyor. Yayın yaşamını yedi yıldır sürdüren aylık derginin künyesinde şu bilgiler yer alıyor:
Sahibi: Doç Dr. Hüseyin Çelik (Millî Eğitim Bakanı), Genel Yayın Yönetmeni: Şadi Keskin (Yayımlar Dairesi Başkanı), Yazı İşleri Müdürü: Selâmi Yalçın.
Künyedeki bilgilerden de anlaşılacağı gibi Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim dergisi, MEB’in resmî yayın organıdır. MEB’in dergisinde yayımlanan yazılarda dikkat edilmesi gereken noktalar yasa ve yönetmeliklerle belirlenmiştir. Resmî yayın organlarının kamu denetiminde olması, diğer yayınlardan farklı bazı niteliklere sahip olmaları gerektiğini ortaya koymaktadır. Kamu yayınlarından, toplum yararının gözetilmesi ilkesine uyulması beklenir. Devlet yayınlarının örgün ve yaygın eğitim kurumlarında önemli bir işlev görmeleri, onları diğer yayınlardan ayıran önemli bir özelliktir. Kamu yayınlarına toplumun duyduğu güven bu yayınların hazırlanmasında devlete büyük bir sorumluluk yüklemektedir.
MEB yayınlarının içeriğinde yaşanan sorunlar, Türk millî eğitim sistemini de yakından ilgilendirmektedir. Bu durum uzun vadeli eğitim politikalarının belirlenmesi ve uygulanmasını zorlaştırmaktadır. Yayın kurullarının iktidarların müdahalesine açık atama biçimiyle oluşturulması, Bakanlık yayınlarında sağlıklı ve istikrarlı bir yayın politikasının izlenmesinin önündeki en önemli engellerden biri olagelmiştir. Yayımlar Dairesinde çalışan personelin özlük hakları vb. konularda siyasal müdahalelerin etkisinde kalması, yayın kurularının özerk bir yapıya kavuşturulmaması, yayın deneyimlerinden yeterince yararlanılamaması vb. etkenler kamu yayıncılığı alanında yaşanan sorunlardan birkaçını oluşturmaktadır.