Orhan Yavuz, 1941 yılında Sarıkamış’ta doğdu. Atatürk Üniversitesi Kimya Bölüm Başkanıydı. 15 Haziran 1977’de, Dr. Halil Çivi’yle birlikte yürüyerek üniversiteye gidiyordu. Zorla bir otomobile bindirildi. Üniversite fidanlığında bıçaklandı. Erzurum’a kış erken gelir, 1977’de daha erken geldi. Yapraklar çabuk sarardı. Çiçekler tez kurudu. Kuşlar vaktinden önce sıcak bölgelere göç etti. Cinayete isyan eden iri gözlü bir kartal, Erzurum semalarına küstü. Ayçiçekleri güneşe sırtını döndü. O yıl kovanlardan bal çıkmadı. Keçiler sütten kesildi. Anneler, o gün doğan bebeklerini bir türlü susturamadı. Tek katlı, iki göz toprak evlerin çatlak duvarlarından yayılan çocuk çığlıkları, günlerce sürdü. Bacalardan gökyüzüne hüzün yükseldi. Erzurum dağlarında günlerce öten baykuş, yorgun düştü.
Orhan Hoca, vücudunun sekiz ayrı yerinden aldığı bıçak darbelerinden dolayı 37 yaşını göremedi. Doktorlar, “Bu tür cinayetleri eğitilmiş kimselerin yaptıkları görülüyor.” demişti. Katiller, kasaplarla yarışıyordu. Bir insan nasıl kesilir, nasıl acı çektirilir vb. alanlarda ‘ihtisas’ yapmışlardı. Orhan Yavuz’u bıçaklayanlar acaba hangi sınıf katildi? Cinayetin ‘ilmi’ni okumuşlardı! Sekiz kişiydiler. Orhan Yavuz’un bedeninde sekiz bıçak yarası vardı. Kanlı bıçaklarıyla mı çıktılar ‘abi’lerinin huzuruna? Ceplerine kaç kuruş konulmuştu? Bir porsiyon mantıyla da ödüllendirilmiş olabilirler.
Orhan Yavuz, Atatürk Üniversitesi fidanlığında yere yığıldığında henüz 36 yaşındaydı. Sekiz kardeşlerdi. Eşi Şaziye Yavuz, çocukları Okan ve Devrim Yavuz’un acısı dinmedi. O fidanlıkta, ‘piknik’ yapan yetkililere sorulması gerekir: “Şu çay içtiğiniz, kadeh kaldırdığınız ağacın altında, tam kırk yıl önce, henüz 36 yaşında bir akademisyen katledildi. Katilleriyle ilgili ne yaptınız? Katilleri kurtaran ‘resmî’ evrakı hazırlayan Gladyo elemanlarına niçin dokunmadınız?”
Gladyo’nun katlettiği genç bilim insanının çığlıkları hâlâ o fidanlıkta yankılanmaktadır.
(Pülümür/Kırmızıköprü, 31.07.2017)
Yazının tamamını okumak için tıklayınız: