16 Haziran 2017 tarihinde, Tunceli-Pülümür kara yolunda aracı durdurulduktan sonra dağa kaçırıldığında 23 yaşındaydı. Siverek’in Çiftçibaşı köyünde ilkokul öğretmeniydi. Memleketi Gümüşhane’nin Torul ilçesine bağlı Demirkapı köyüne gidiyordu. Babası Hamit Yılmaz, inşaat işçisiydi. Dört çocuğunu kol gücüyle okutmuştu. Yılmaz ailesi, Şanlıurfa’dan yola düşen Necmettin’in yolunu gözlüyordu. Öğretmenin memleket yolculuğu yarıda kesildi. Kırmızıköprü’ye dört kilometre kala Ana Fatma’da teröristler tarafından yolu kesildi. Oli’nin kutsal mekânının, Ağlayan Kayalar’ın yanı başında öğretmene pusu kurulmuştu. Aracı ateşe verildi. Pit’in Mağarası’na doğru götürüldü ve birkaç saat sonra kafasına iki kurşun sıkıldı.
Cansız bedeni Pülümür Çayı’na atıldı.
Pülümür Vadisi, yargısız infazın utancıyla sarsıldı.
Bir ay boyunca suda sürüklendi genç öğretmen. Kan, vahşet, hukuk tanımazlık ve zorbalık Pülümür Çayı’nı kirletmişti. Genç öğretmenin bedeni otuz gün sonra, kilometrelerce uzaklıkta bulundu. Ağır ağır sürükleniyordu Necmettin Öğretmen. Pülümür Çayı, 23 yaşındaki öğretmeni sürüklemeye kıyamamıştı. Bir genç beden suda sürüklenirken söğüt-kavak dalları, çalı süpürgeleri ve kayalar, tanımsız bir acı verir. Öğretmenin, Pülümür Çayı’ndaki cansız bedeni, tanımsız acıların büyüğüdür. Çocukluğumun geçtiği Pülümür Vadisi’nde savunmasız bir öğretmene sıkılan kurşunlar için üretilen ‘gerekçe’lerin hiçbiri, bu utancı ve ayıbı ortadan kaldıramaz.
Ana Fatma ve Oli, yöre halkı için kutsal mekânlardır. Bu mekânlarda lokmalar dağıtılır, dualar edilirdi. Anneannemi, annemi ve diğer köylülerimizi, Ana Fatma’ya lokma tepsisi taşırken hatırlarım. Ana Fatma’da anneannem dua ederken gözlerinden yaşlar süzülürdü:
-Ya Ana Fatma…
Anneannem yaşasaydı, o gür sesiyle, Ana Fatma’da, Necmettin Yılmaz’a ağıt yakardı. Necmettin Öğretmen, belki, Siverek’ten ayrılırken öğrencisi Abdullah’ın saçlarını okşayıp ona Pülümür Vadisi’nde görmeyi umut ettiği dağ keçisi, bir ihtimal, yaban kedisinin fotoğrafını çekip göstermeyi hayal etmiştir. O, yolda ne bir dağ keçisine rastlayabildi ne de yaban kedisine. Onun göğe yükselen çığlıklarını dağ keçileri, kartallar, sincaplar duydu. Öğretmen katledilmemiş olsaydı, belki, dört km ilerdeki Kırmızıköprü’de çay molası verecek ve köylülerle sohbet edecekti. ‘Puşi’li Azrail’in, memleketimizde Necmettin Öğretmenin canını alması, hangi kitaba sığar? Tunceli halkı, bu acı olayla birlikte anılmayı reddetmektedir. Feodal dönemde yaşanan kan davalarında bile, cenazeler yerde bırakılmazdı. Öğretmenin 30 gün boyunca Pülümür Çayı’nda sürüklenen bedeni, insanlık dışı bir olay olarak unutulmayacaktır.
Öğretmenler, onun şahsında, karanlığı aydınlatmaya devam edecektir. O, haksızlığa isyan duygusunun ateşleyicisi olarak gönüllerde yaşayacak ve yaşatılacaktır! Yolunuz Torul’a düşerse Demirkapı Köyü Mezarlığı’nda, henüz 23 yaşındayken, öğrencilerinden ve Adıyaman’daki kız arkadaşından koparılan şehit öğretmen Necmettin Yılmaz’ın mezarına bir çiçek bırakın.
Öğretmenlerin emperyalizme asla boyun eğmeyeceğini haykırın!
(Körfez, 16 Haziran 2019)
Öğretmen Dünyası’nın Ağustos 2017 tarihli 452. sayısında yayımlanan yazıdan özetlenmiş ve düzenlenmiştir.
Yazının tamamı için tıklayınız:
http://www.huseyincanerik.com/index.php/137-sehit-ogretmen-necmettin-yilmaz