Öğretmenlik Kariyer Basamaklarında Yükselme Yönetmeliği (ÖKBYY) Ağustos ayında Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi (MEB, 2005). Öğretmenlik Kariyer Basamaklarında Yükselme Sınavı (KBYS), 27 Kasım 2005 tarihinde 81 il merkezinde gerçekleştirilecek. ÖSYM tarafından yapılacak olan sınavda başarılı olmak için 60 puan almak yeterli sayılacak. Tek oturumda, üç saatte tamamlanacak olan sınavda adayların Türkçe, Pedagojik Formasyon, Genel Kültür, Millî Eğitim Mevzuatı, Eğitim Yönetimi ve Eğitim Sistemleri ile ilgili bilgileri ölçülecek. KBYS’de adaylara alanları ile ilgili herhangi bir soru yöneltilmeyecek.
KBYS, aralarında Eğitim-Sen ve Türk Eğitim-Sen’in de bulunduğu bazı eğitim sendikalarının tepkisine yol açtı. Sendikalar, öğretmenlere çeşitli unvanlar verilmesinin eğitimde yaratabileceği sıkıntılara dikkat çekerek, yürütmenin durdurulması amacıyla yargıya başvurdular. Bu yazıda, Uzman Öğretmenlik Sınavı, ulusal eğitim ve hukukİ boyutuyla ele alınmaktadır.
Veterinerler Başöğretmen Oluyor
Sınava giriş koşullarıyla, unvan verilmeden önce öğretmenler arasında ayrım yapılmaktadır. Öğretmen lisesi, eğitim enstitüsü veya eğitim yüksekokullarından mezun olan öğretmenler uzman öğretmenlik sınavına başvuramamaktadır. Mesleği öğretmen olan ve yıllardır Millî Eğitim Bakanlığı (MEB)’na bağlı okullarda görev yapan öğretmenler, uzmanlık hakkından yoksun bırakılmaktadır. Öğretmen yetiştiren kurumların öğrenim süreleri öğretmen adayları tarafından belirlenmediğine göre, devletin günün koşulları içinde yeterli gördüğü eğitim süresini tamamlayan öğretmenlerin görevde yükselmelerine sınırlama getirmek, hukuka aykırıdır. Bu durumda fakülte mezunu olmayan öğretmenler, uzmanlığın sağlayacağı maddİ ve manevi olanaklardan yararlanamayacak, statü kaybına uğrayacaklardır. Uzman öğretmen olma hakkı tanınmayan öğretmenlerin maaşlarındaki kayıplar, emekliliklerine de yansıyacak ve adaletsizlik ömür boyu sürecektir.
MEB, öğretmen yetiştiren kurumlardan mezun olan öğretmenlerin sınava girişlerini sınırlandırırken, öğretmen yetiştirmeyen kurumlardan mezun olan adaylara (veteriner vb.) herhangi bir sınırlama getirmemiştir. Sadece öğrenim süresini dikkate alan bu maddeyle, aslî görevi öğretmen olmayan MEB personeline uzman öğretmenlik unvanı verilmesinin yasal zemini yaratılmıştır. Sınırlamada, mezun olunan okulun programı yerine öğrenim süresinin ölçüt alınması, uzmanlık yönetmeliğinin hazırlanmasında eğitimle ilgili kaygıların belirleyici olmadığını göstermektedir. Öğretmene aslî görevde yükselme olanağı sağlamadığı halde, kaynak dışı görevlendirilenlere başöğretmenlik yolunun açılması, yönetmeliğin hukuksal temelden yoksun olduğunun somut örneğidir.
Fakülte mezunu olmadığı halde, okul ve eğitim yöneticisi olarak görev yapan öğretmenlerin uzman olamayacaklarını düşünmek, hiçbir gerekçeyle açıklanamaz. Mezun olunan okulun, öğretmenlerin görevde yükselme sınavının giriş koşullarından biri olması, fırsat eşitliğine de aykırıdır. Uzmanlığın gerektirdiği bilgi birikimini ölçmek amacıyla yapılan sınava katılma hakkı olmayan öğretmenin uzmanlık niteliğine sahip olmadığını söylemek, hukuka uygun değildir. Öğretmenler, sahaya inmeden hükmen mağlûp ilân edilmektedirler. ÖKBYY’nin sınava girişi sınırlayan 8. maddesi, Anayasanın 5., 10. ve 17. maddelerine aykırıdır.
Lisanüstü Eğitim Uzmanlık İçin Yeterli mi?
Lisanüstü eğitim ve doktora öğrenimini tamamlamak, yürürlükteki mevzuata göre, öğretmenlikte aranan koşullardan biri değildir. Fakat Yönetmeliğin 4. maddesiyle, lisansüstü eğitim görenlere sınavsız uzmanlık, doktora yapanlara ise başöğretmenlik olanağı sağlanmıştır. Lisansüstü eğitim, uzmanlığın gerektirdiği mesleki bilgi ve birikim için yeterli olabilir mi? Farklı dallarda (dil, toplumbilim, teoloji vb.) yapılan lisansüstü eğitimin farklı alanları kapsayan uzmanlık için tek ölçüt olarak kabul edilmesinin, bilimsel bir değeri yoktur.
MEB’in, lisansüstü eğitim gören öğretmenleri uzmanlık sınavından muaf tutmasının en önemli nedeni, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ile Atatürk Üniversitesi İslâmi Bilimler Fakültesinde öğrenim süresinin 5 yıl oluşudur. Bu okullardan mezun olan din kültürü ve ahlâk bilgisi, Arapça ve imam hatip lisesi meslek dersleri öğretmenleri lisansüstü öğrenim görmüş olarak kabul edilmektedir (Cumhuriyet, 01.10.2005). Değerlendirmede idarenin ağırlığı göz önüne alındığında, uzman öğretmenlerin sınavdan çok önce belirlendiği ortaya çıkmaktadır.
AB’ye Hizmet Edecek Uzmanlar
Sınavda sorulacak soruların bir kısmı, akla, uzmanlık unvanının Türk eğitim sistemine ne tür katkı sunacağı sorusunu getirmektedir. Çünkü sınavda, eğitim sistemimizle hiç ilgisi olmayan şu sorular yöneltilecektir: Avrupa ve Avrupa Okulları, AB Öğrenci Transferleri, AB Projeleri, Socrates, Leonardo Da Vinci, Youth, Erasmus, TIMSS, PISA vb. Bu konularda bilgi sahibi olan öğretmen uzmanlık sınavında bir adım öne geçmektedir. Peki bu konularda bilgi sahibi olmak, ulusal eğitimimizi geliştirebilir mi? Soruların bir kısmı, öğretmenlerin dikkatini, AB’nin finanse ettiği projelere çekmektedir. AB’nin sorunlarına çözüm üretmeye hizmet eden projelerde görev almak, eğitim sistemimizin hangi sorununa çözüm üretebilir? Bir diğer önemli nokta da, projeler yoluyla, ülkemizden beyin göçüne zemin hazırlanması ve bazı aydınlarımızın devşirilmesidir. ‘Kariyer’ sınavı, ulusal devletin zayıflatılması plânına alet edilmektedir.
Uzmanlık seçiminde, ulusal eğitimimize hiçbir katkı sunmayacak olan sorulara yer verilmesi, 3797 sayılı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkındaki Kanun’un 2. maddesine aykırıdır. Söz konusu maddede, öğretmen ve öğrencilere yönelik bütün eğitim-öğretim hizmetlerinin plânlanmasında vatan ve millet sevgisinin kazandırılması, Türk milletinin millî, ahlâki, manevi ve tarihi değerlerinin benimsetilmesi, MEB’in görevlerinden biri olarak ifade edilmektedir. Söz konusu Yasanın 5. maddesinde, eğitim hizmetlerinin yürütülmesinde Türk toplumunun ihtiyaçlarının dikkate alınacağı belirtilmesine karşın, sınavın düzenlenmesinde toplumumuzun ihtiyaçları belirleyici rol oynamamıştır.
Alan Dışı Uzmanlık Olur mu?
Uzman, sözlüklerde şöyle tanımlanmaktadır: Yalnız bir bilim ya da sanat alanında geniş görgü ya da bilgisi olan kişi (Demiray, 1988: 961). Belli bir işte, belli bir konuda, bilgi, görüş ve becerisi çok olan kimse (TDK, 1998: 2301). Bilim ya da sanatın belli bir dalında geniş bilgisi olan, o konuda söz sahibi kimse (Büyük Larousse: 12006). Demek ki uzmanlık, bir dalda daha fazla bilgi, beceri ve deneyim sahibi olmayı gerektirmektedir. Tıp doktorları uzmanlık ünvanını ancak belli bir dalda eğitim görerek kazanabilmektedir. TUS, tıpla ilgili temel bilgiyi ölçer. TUS’u kazanan doktorlar, birkaç yıllık eğitimden sonra girdikleri sınavda başarılı olmak koşuluyla, uzmanlık sıfatını kazanabilmektedir.
MEB, temel bilimlerden bir tek soruya yer verilmeyen bir sınav ve tartışmaya açık değerlendirme çizelgesi sonucuna göre uzman görevlendirecektir. Peki uzman öğretmen hangi dalın uzmanı olacaktır? Kimya, fizik, matematik, sınıf, yabancı dil, felsefe, din kültürü ve ahlâk bilgisi, sosyoloji, tarih, müzik ve spor öğretmenlerinin tamamına aynı soruların yöneltileceği KBYS sonucuna göre verilecek uzmanlık ünvanının bilimsel bir geçerliliği olamaz. Kimya öğretmeninin uzmanlığı kendi alanıyla ilgili olabilir. Benzer durum diğer branşlar için de geçerlidir. Matematik öğretmeni ile Türkçe öğretmeninin aynı sınav sonucuna göre uzman olabilmesi, uzmanlığın gerektirdiği ölçütlere uymamaktadır. Uzmanlık ünvanı verilen sınıf öğretmenleri, alanının en iyi öğretmenleri mi olacaktır? Sınav ve değerlendirme sistemine bakıldığında, uzmanlık ünvanının, öğretmenin alanının gerektirdiği nitelikleri ölçmekten çok uzak olduğu görülmektedir. KBYS’le, alanında özel bir çaba göstermeden uzmanlık sıfatı kazanan öğretmenle aynı koşullarda çalışan diğer öğretmenler arasında eşitsizlik yaratılmaktadır.
Türkiye Aşağılanıyor
Bu sınav, Türkiye’yi aşağılamanın bir aracı olarak kullanılmaktadır. Öğretmen/Uzman Öğretmen Değerlendirme Çizelgesi (Ek-1)’nde yer alan konular ve puan değerleri, sınavın düzenlenmesine karar verenlerin ulusal eğitime ne kadar yabancılaştıklarının da göstergesidir. Uzmanlık sınavında başarılı olan adayın değerlendirme çizelgesi işlenirken, etkinlik konuları ve puan değerleri tek tek belirtilmiştir. Buna göre adayın yurtiçi hakemli dergide yayımlanan makalesi 3 puan, yurtdışı hakemli dergide yayımlanan makalesi ise 5 puanla değerlendirilecektir. Yurtiçi kurumlarca bilimsel etkinliklerde ödüllendirilen adaya 5 puan, yurtdışı kurumlarca ödüllendirilen adaya ise 7 puan verilecektir. Yurtiçi bilgisayar yazılımlarında ödüllendirilen adaya 5 puan, yurtdışı bilgisayar yazılımlarında ödül alanlara da 7 puan verileceği belirtilmektedir. Yurtiçi bilgi ve beceri yarışmalarında dereceye giren öğrencilere danışmanlık yapan öğretmenler 3 puanla değerlendirilirken, yurtdışında dereceye giren öğrencilere danışmanlık yapan öğretmenler 5 puanla ödüllendirilecektir. Benzer bir yaklaşım, Kültürel Etkinliklerde de benimsenmiştir. Bu değerlendirme sistemi, MEB’in, eğitim hizmetlerini Türkiye’yi kalkındırma ve geliştirme aracı olarak görmediğinin işaretidir. MEB, ülkemizin bilimsel kurumlarına güvenmemekte, ülkemizde yapılan bilimsel incelemelere değer vermemektedir. Türkiye, okullarında görev yapacak uzman öğretmenleri seçerken kendi ölçütlerini değil yabancı ülkelerin ölçütlerini esas almaktadır. Türkiye’de görevlendirilecek uzman öğretmenlerde aranan nitelikler, ulusal eğitimde geniş çaplı bir erozyon yaşandığını gözler önüne sermektedir.
Değerlendirme Nesnel Değil
Uzmanlığın belirlenmesinde bilgi ve beceri değil, millî eğitim müdürlükleri etkili olacaktır. Yönetmelik bu haliyle uygulanırsa, uzman öğretmenler idarî tasarruf eseri olacaklardır. Sınavda 60 puan alan öğretmenlerden idareye en yakın olanlara uzmanlık yolunu açan değerlendirme sistemi belli ki daha çok tartışılacaktır. Öğretmenlik kariyer basamaklarında yükselmek üzere başvuruda bulunan öğretmenlerin değerlendirilmesi amacı ile her ilde İl Öğretmen Değerlendirme Komisyonu kurulur. Bu komisyon, il millî eğitim müdür yardımcısı ya da şube müdürünün başkanlığında, özlük ve hizmet içi eğitimden sorumlu şube müdürleri, bir ilköğretim müfettişi ile farklı tür ve düzeyden üç eğitim kurumu müdürü olmak üzere bir başkan ve altı üyeden oluşur (Madde-11). Bu komisyonların benzeri, yoğun tepkilere neden olan müdür atamalarında da oluşturulmuştu. İl Komisyonu, belgeyle kanıtlanması olanaksız olan ve toplam 25 puan değerindeki şu kültürel etkinliklerden adayları değerlendirmeye alacaktır: Yürüttüğü Sosyal Etkinlikler, Şiir Dinletisi Düzenleme, Konser vb. Düzenleme, Okul-Sınıf Gazetesi, Drama, Okul Dışındaki Kaynak Kişilerle Konuşma, Yıl Sonu Sergisinde Bireysel Katkı, Fuar Faaliyetine Katılım, Yurtiçi ve Yurtdışında Müzik Alanında Ödül Alma, Öğrencilere Meslekleri Tanıtma ve Yönlendirme Çalışmalarına Katılma, Okul Mezunlarını İzleme ve İşe Yerleştirme, Okulun Gelişmesine Yönelik Çevreden Katkı Sağlama, Sivil Toplum Kuruluşları ile Özel Sektör ve Kamu Kurum-Kuruluşlarının Projelerinde Aktif Olarak Görev Alma, Eğitim Faaliyetleri İçinde Üretim Faaliyetlerinde Görev Alma.
Yukarıda sıralanan maddelerin hiçbiri objektif biçimde değerlendirilemez. Öğretmenin sosyal etkinlik yürütüp yürütmediği, okul dışında kaynak kişilerle (kimlerle, niçin?) görüşüp görüşmediği, yıl sonu sergisine bireysel katkı sunup sunmadığı, fuar faaliyetine katılıp katılmadığı, öğrencilere meslekleri tanıtıp tanıtmadığı, müzik ödülü alıp almadığı (kimden ve nasıl ödül aldığı, ödülün gerçek ya da sahte olup olmadığı konusu araştırılacak mı? Sözgelimi özel dershaneler ya da Türkiye aleyhine faaliyet yürüten ‘sivil’ kuruluşlardan ödül alanlara da puan verilecek mi?), okul mezunlarını işe yerleştirip yerleştirmediği (işe yerleştirme öğretmenin görevi mi?), okulun gelişmesine çevreden katkı sağlayıp sağlamadığı (ne tür katkı, para toplama da buna dahil mi?), sivil toplum kuruluşlarının projelerinde görev alıp almadığı (bu projelerde görev almak, yasal mı?), eğitim faaliyeti içinde üretim faaliyetinde bulunup bulunmadığını saptamak ve belgelemek hiçbir koşulda mümkün görünmemektedir. ÖKBYY öznel değerlendirme sistemini esas almaktadır. Yönetmeliğin objektif değerlendirme sistemine dayanmadığı anlaşılmaktadır.
Yedek Subay Öğretmenlik Hizmetten Sayılmıyor
KBYS’ye girişte, adaylarda en az yedi yıl görev yapmış olma koşulu aranmaktadır. Yedi yıllık süre belirlenirken, adaylık ve yedek subay öğretmenlik dahil muvazzaf askerlikte geçirilen zaman dikkate alınmamaktadır. Yönetmelikle, meslekî kıdem ve emeklilikte esas alınan çalışma süreleri yok sayılmaktadır. Yönetmeliğin bu maddesiyle, öğretmenlikte geçirilen iki yıl hizmetten sayılmamaktadır. Oysa aday ve yedek subay öğretmenler tüm özlük haklarından yararlanabilmekte, terfilerinde bu süreler dikkate alınmaktadır. KBYS, bu anlamda kazanılmış hakları ortadan kaldırmaktadır.
Muvazzaf askerliğin hizmetten sayılıp sayılmayacağı konusuna 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 83. maddesiyle (Değişik: 12.05.1982-2670/26. md.) açıklık getirilmiştir: “Devlet memuru iken muvazzaf askerlik hizmetini yapmak üzere silah altına alınanlardan askerlik görevini tamamlayıp memuriyete dönmek isteyenler, terhis tarihinden itibaren 30 gün içinde kurumlarına başvurmak ve kurumları da başvuru tarihinden itibaren azami 30 gün içinde ilgilileri göreve başlatmak zorundadırlar. Bunların muvazzaf askerlikte geçen süreleri muvazzaf askerliğe ayrıldıkları sırada iktisap etmiş oldukları derecede kademe ilerlemesi yapılmak suretiyle değerlendirilir.” Öğretmenlerin askerlik sonrası kademe ilerlemeleri bu madde doğrultusunda yapılmaktadır. Muvazzaf askerlik görevini hizmetten saymayan ÖKBYY, 657 sayılı Yasanın 83. maddesiyle çelişmektedir. Yönetmelikle, öğretmenlerin askerlikte geçen günlerini hizmetten sayılmayarak, erkek öğretmenlerle bayan öğretmenler arasında eşitliğe ters düşen bir durum yaratılmıştır.
Sonuç ve Öneriler
Ø KBYS’ye girişi sınırlayan 4. maddeyle, öğretmen yetiştiren kurumlardan mezun olup yıllardır görev yapan öğretmenlere uzmanlık kapısı kapatılırken, öğretmen yetiştirmeyen kurumların mezunlarına (ziraat mühendisi, veteriner, diş hekimi, işletmeci vb.) başöğretmenlik olanağı sağlanmıştır. Bundan böyle veterinerler uzmanlıkla taltif edilecek, ama aslî görevi öğretmen olanlar kendi kurumlarında ikinci sınıf memur olarak görüleceklerdir.
Ø 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu’nun 43. maddesinde öğretmenlik şöyle tanımlanmıştır: “Öğretmenlik, Devletin eğitim, öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas (uzmanlık) mesleğidir.” MEB’in, yasal açıdan uzman olarak kabul edilen öğretmenlere yeniden uzmanlık ünvanı verme yetkisi bulunmamaktadır. ÖKBYY, 1739 sayılı Yasanın 43. maddesiyle çelişmektedir.
Ø Uzmanlık, belli bir dalda bilgi, beceri ve deneyim sahibi olmayı gerektirir. Oysa Uzmanlık Sınavı, kimin hangi dalda uzman olacağını belirlemekten uzaktır. Bütün öğretmenleri kapsayan bir sınavla, onlarca ayrı dalda uzmanlık hakkı elde edilemez. Tüm öğretmenlere aynı soruların yöneltildiği bir sınavla kazanılan uzmanlık ünvanının bilimsel geçerliliği olmayacak, güvenirliği tartışma konusu olacaktır.
Ø Türk eğitim sistemine somut hiçbir katkı sunmayacağı belli olan kariyer sistemiyle, öğretmenlerin, proje ‘zoka’sıyla AB’ye hizmet etmelerinin önü açılmaktadır.
Ø ÖKBYY’nin Öğretmen/Uzman Öğretmen Değerlendirme Çizelgesi (Ek-1)’nde yer alan soruların birçoğu öznel değerlendirmeye elverişlidir. 25 puan değerindeki Kültürel Etkinlikler bölümü, belgeye dayanmadan, bazı adayların aleyhine kullanılabilir.
Ø ÖKBYY’nin Öğretmen/Uzman Öğretmen Değerlendirme Çizelgesi (Ek-1)’nde 25 puanla değerlendirilen Toplam Sportif Etkinlikler de öznel değerlendirmeye açıktır. Ancak spor öğretmenleri ile profesyonel sporcuların sahip olabileceği bazı özelliklerin (antrenör, millî sporcu, hakem vb.) tüm uzman öğretmen adaylarının seçiminde puanla değerlendirilmesi, farklı alandaki öğretmenlerin aleyhine bir durum yaratacaktır.
Ø Yedeksubay öğretmenlik ve adaylık döneminde geçen sürelerin hizmetten sayılmaması, suçtur. Yönetmeliğin bu maddesiyle, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 83. maddesi ihlâl edilmiştir.
Ø MEB, Uzman Öğretmenlik Sınavını, daha başlangıç aşamasında yarattığı skandalları göz önüne alarak iptal etmeli ve öğretmen eğitiminde hizmet içi eğitime işlerlik kazandırmalıdır.
(*) Bu yazı, Öğretmen Dünyası’nın Kasım 2005 tarihli 311. Sayısında yayımlanmıştır.
Kaynaklar
Büyük Larousse. ( 1986 ). Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi. İstanbul: Milliyet Yayınları, Cilt: 23
Demiray, Kemal. (1988). Temel Türkçe Sözlük. İstanbul: İnkılâp Kitabevi.
MEB. (2005). Öğretmenlik Kariyer Basamaklarında Yükselme Yönetmeliği. Resmî Gazete, 13.08.2005/25905.
TDK. (1998). Türkçe Sözlük. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, Cilt:2.