- Ayrıntılar
- Hüseyin Canerik tarafından yazıldı.
Sarı iş makineleri ruhsuz bir canavar gibidir. Onlara komut verenlerin kalpsiz oldukları, doktor raporlarıyla sabittir. İşte bu makineler, yaklaşık on yıldır Kocaeli'nin doğal bitki örtüsünü değiştirmek için kullanılıyor. MÖ üç binden bu yana insanların yaşadığı Kocaeli'de, doğal bitki örtüsünü yok etme girişimlerinin sessiz sedasız sürdürüldüğü gözlemleniyor.
Kocaeli iklimi, Karadeniz iklimi ile Akdeniz iklimi arasında geçiş özelliğine sahip. İlin bitki örtüsü, Akdeniz ve Karadeniz'in bitki örtüsüyle benzerlik göstermektedir. Kocaeli'nin doğal bitki örtüsünü hedef alan çalışmalar, Körfez-Derince ve İzmit'in kuzeyinde yoğun bir biçimde devam ediyor. Eski İstanbul yolunun güneyi, İzmit Körfezi’nin kuzeyinde yer alan ormanlar ciddi tehdit altında. İzmit Körfezi'nin kuzeyinde bozulmamış meşe ve makilik alanlar kökünden sökülüyor ve yerine fıstık çamı dikiliyor. Ağırlıklı olarak meşe ve koca yemişten oluşan doğal bitki örtüsünde yer yer kestane, muşmula, ahlat, incir ve eriğe de rastlanıyor.
- Ayrıntılar
- Hüseyin Canerik tarafından yazıldı.
Kocaeli Emniyet Müdürlüğünün yanındaki durakta inip kuzeye doğru yol aldığınızda karşınıza çıkar. Kısacık boyuyla, Kervan Sokak'ın ömrünü uzatır. Sopalı Hastanesinin Psikiyatri ve Enfeksiyon Polikliniklerinin baş ucundaki bahçe kapısından ya da Derince Ağız ve Diş Sağlığı Merkezinden D-100 kara yoluna inerken de göz göze gelebilirsiniz. Bir süre sonra tiryakisi olursunuz. Buna bağımlık da denebilir. Şeker Sokak, insanda bağımlılık yaratan bir sokak olarak gönülleri fetheder. Sokakla yolcular arasında nasıl bağ kurulduğunu öğrenmek isteyenlere, sokakta kısa bir yürüyüş önerilir.
Derince İbni Sina Mahallesi'nin en dar ve en kısa sokağı. Bir metre genişliğinde ya var ya yok. Taş çatlasa yirmi metre uzunluğunda! Adımlarımı sayıyorum, yirmi altıncı adımda sokağın sonuna geliyorum. Derince Ağız ve Diş Sağlığı Merkezine elli metre mesafede. Şeker Sokak, canına okunmuş bahçeli müstakil evler arasında unutulmuş gibidir. Bir yanında iki katlı pembe bir ev… Diğer yanı? Mor renkli bir başka iki katlı müstakil ev… Pencerelerin önünde sıra sıra çiçekler. Her iki evin bahçesinde boy veren fidanlara takılıyor gözlerim. İnşaat canavarının hoyrat ellerinin uzanamadığı fidanlar… Nar, incir, iğde ve ceviz göze ilk çarpanlardan. Cevizle çocukluğuma dönüyorum. Acaba kaç yaşında? Altı ya da yedi? Belki… Sararan ceviz yaprakları ağır ağır yere iniyor. Ağaç, bütün gövdesiyle kışa hazırlanıyor.
Narlar, tombul bir kadın yumruğu büyüklüğünde olsa da henüz koparılmamış.
- Ayrıntılar
- Hüseyin Canerik tarafından yazıldı.
Kadın öyküleri akla genelde Doğu ve Güneydoğu kadınını getirir. Doğu Anadolu ya da Güneydoğu Anadolu'da feodal sistemin ağır yükü altında ezilen kadınlar edebiyatımızın da ilgi alanındadır. Bölge kadını töre cinayetleri, aşağılanma, dışlanma vb. sorunlarla anılmakta, çok sayıda filme konu olmaktadır. Söz konusu bölgelerde yaşayan kadınların ağır sorunları kabul görmekle birlikte, kadınlar için ülkenin diğer bölgelerinin 'cennet' olduğunu söylemek zordur. Kadınların karşılaştığı ekonomik ve sosyal sorunlar, söz konusu bölgelerin yanı sıra, Karadeniz için de farklı değildir.
Karadeniz kadını, sırtında taşıdığı ağır yükle özdeşleşmiştir. Trabzonlu, Ordulu, Samsunlu, Giresunlu, Rizeli, Artvinli kadınlar fındık, çay, mısır, ot ya da odun sırtlamış gibi görünseler de aslında Türkiye'yi sırtlamaktadırlar. Bedenlerini aşan yük, sadece fındık, çay ve mısır değildir. Kökü kazınamayan feodal sistem, Karadeniz kadınının da kâbusudur. Karnındaki bebekle çay toplayan, ormandan odun taşıyan, Beşikdüzü'nde inek sağan, fındık çuvallarını omuzlayan kadınların birçoğunun okul yüzü görmemesi, dayak yemesi, zorla kaçırılması vb. sorunların yeterince tartışıldığı söylenemez.
Fatma Sarıhan Türkmen, Karadenizli kadınların karşılaştığı sorunları, Ölüm Ayırır Derken adlı eserinde, yaşanmış öykülerden yola çıkarak işliyor. Ölüm Ayırır Derken, yazarın, Işığı Arayan Köy Kızı adlı kitabından sonra yayımlanan ikinci kitabı oluyor. Kitaptan, Fatma Sarıhan Türkmen'in, kitabı yayımlanan ilk ve tek ebe olduğunu öğreniyoruz.