HÜSEYİN CANERİK
Çatalyaka Göl mezrasından Kırmızıköprü’ye taşındıklarında 5 ya da 6 yaşlarındaydı. Babası Kamer Dikme (Klay), ilk oğlunun adını koyarken Âşık Daimi’den esinlenmişti. Okula başlayıncaya kadar ona Daimi diye seslenirdik.
Adı, resmî kayıtlara İrfan olarak işlense de o yüreğimizde hep Daimi olarak kaldı.
Dikme ailesi, Kırmızıköprü’den komşumuzdu. İrfan’ın çocukluk ve ilköğretim yılları Kırmızıköprü’de geçti. Salördek İlkokulu ve Kırmızıköprü Ortaokulunda okudu.
Babası Klay, bölgenin, ekmeğini bileğinin gücüyle kazanan konuksever insanlarındandı. Dikme ailesi, Kırmızıköprü’de yurt dışı destek olmadan yaşamını sürdürme becerisi gösteren sayılı ailelerdendi.
Ailenin en mütevazı bireylerindendi. Sağlam karakterliydi. İnsan sağlığına zararlı egosu yüksek, kibirli insanlarla uzaktan yakından ilgisi yoktu.
Yardımseverdi. Yolda odun taşıyan yaşlı bir kadına mı rastladı, tereddütsüz yükünü sırtlar, kapısına kadar bırakırdı. Mecali kalmamış komşunun ağır un çuvalını sırtlarken, bel ağrısını akla getirmezdi. Ormanda kaybolmuş hayvanlarının peşine düşen komşuları için saatini durduran gençlerdendi.
İrfan’ın kasaba yıllarından aklımda kalanları toparlamaya çalışıyorum. Birçoğumuzun ayağında Erzincan Çelik Lastik markasıyla dolaştığı yıllar… Sıcak yaz günlerinde, ayağımızda tokalı ya da önü delikli rengârenk naylon ayakkabılar…
İrfan, kara lastikle büyüyen kuşağın yaşadığı tüm zorluklardan payına düşeni alan canlarımızdandı.
Aile, Kırmızıköprü’den Erzincan Aslanlı Mahallesi’ne taşındığında 20’li yaşlardaydı. Tercan’dan Erzincan’a geldiğimde kapısını gönül rahatlığıyla çaldığım aileydi. Dikme ailesinin evi, Pülümür’den Erzincan’a giden köylülerin ücretsiz oteli ve lokantasıydı. Kömür sobasıyla ısıtılan daracık ev, ağırladığı konuk sayısı arttıkça âdeta büyür, koca bir mekâna dönüşürdü.
Çatalyaka’nın akıllı ve narin kızlarından Fatoş’la evliydi. Günlük yaşamın ağır yükünü, can yoldaşının güçlü desteğiyle omuzluyordu.
Yaşamına, çalışarak anlam katan emekçilerdendi. Kocaeli Hyundai Otomobil Fabrikasındaki işinden haksız yere atıldı, ama başı dik yaşamaktan vazgeçmedi. İşini yitirdikten sonra ailesiyle birlikte İzmir’e yerleşti.
Eylül 2019’da hastaneye yatırılan kardeşi İlhan’ın acısıyla zor günler geçirdi. Kulağı, Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesinden gelecek sevindirici haberdeydi. İlhan’ın uzayan tedavi süreci İrfan’ın da sağlığına zarar verdi. 12 Nisan 2020’de beyin kanaması geçirmiş, İzmir’de özel bir hastanede tedavi altına alınmıştı.
Salgın hastalığın kol gezdiği koşullarda yaşama tutunma mücadelesi vermek kolay değil, ama o bunu başardı! Bunda sevgili eşinin övgüye değer fedakârlığını anmamak haksızlık olur.
Ömür törpüsü yalnızlık, özellikle zor günlerde insan direncini kırar, savunmasız bırakır. İrfan ve eşi Fatoş, özellikle son on yılda büyük zorluklara göğüs gerdi. Çift, bazı ağır sorunlarla mücadelede yalnız kaldı.
Zor zamanlarında onlara el uzatmak, aklımıza gelmedi!
İrfan’la, 18 Eylül’de, Kırmızıköprü’deki baba evinde yaklaşık bir saat sohbet etmiştik. Uzun süredir tedavi gören anne, oğlunun daha önce geçirdiği rahatsızlıktan dolayı kaygılıydı. 19 Eylül’de, Kırmızıköprü’den ayrılırken Haydar Gül’ün kahvehanesinin önündeydi, vedalaştık. 23 Eylül Pazartesi günü telefondan görüştük, Erzincan’da kardeşi Filiz’in evindeydi. Salı günü Didim’e döneceğini söylemişti.
Acı haberi bu sabah Gülizar ulaştırdı. Boğuk sözcükler ve hıçkırıklar, İrfan’ın hepimizde derin üzüntü yaratan acı kaybını bildiriyordu.
Birkaç gün önce görüştüğüm İrfan, yaşama veda etmişti.
Bu yıl cenazelerden yorgun düştü, Pülümür. Mezarlıktan mezarlığa koştu Pülümürlüler. Birkaç hafta önce Mezralı Alişan Arslan’ı, ondan hemen sonra Beyceli (Pıriye) Hıdır (Ali) Geyik’i uğurlamıştık, gözyaşlarıyla…
Sevgili İrfan’ın kaybı, Pülümür’de beklenen deprem gibi.
Yüreğimizde yeni kırılmış fayın yarattığı büyük yarıklar…
Güle güle amcaoğlu, geride kapanmayan yaralar bırakan.
(Körfez, 27 Eylül 2024)