Yusuf Ziya Ademhan, Temmuz 1991’de,  Kemah Ahurik Yaylası’ndan fotoğraf çekmek için ayrıldı, bir daha dönmedi
Yusuf Ziya Ademhan, Temmuz 1991’de, Kemah Ahurik Yaylası’ndan fotoğraf çekmek için ayrıldı, bir daha dönmedi

1974 yılı Nisan ayı. Pülümür Kocatepe Köyü İlkokulunda biriken topluluk, heyecanlı bir bekleyiş içinde.  Köylüler, Cahit Atay’ın (1925-2012) 1961’de yazdığı tek perdelik Pusu oyununun sahnelenmesi için sabırsızlanır. Oyun başladığında herkes pürdikkat kesilir. Ahmet Kalik, Dursun Akar ve Hüseyin Özdemir’in rol aldığı  tiyatro gösterisi ilgiyle izlenir.

Aday öğretmen Ahmet Kalik, Kocatepe Köyü İlkokulu öğretmeni Dursun Akar ve Sarıgül Köyü İlkokulu öğretmeni Hüseyin Özdemir’in sunduğu gösteri, büyük alkış toplar.  Oyunun sonunda öğretmenlere sarılan bir ‘yabancı’, gözyaşlarını tutamaz.

Sevinç gözyaşlarını tutamayan kişi, Erzincan Kemaliye Akçalı (Sosik) köyünden, 46 yaşında, usta fotoğrafçıydı.   

Fotoğraf sanatçısı, bir katır yükü ağırlığındaki makinelerle  yörenin güzelliklerini kayıt altına almak için  emek harcıyordu.  

Kemaliyeli fotoğrafçı, Erzincan’dan aldığı bir gazeteyle köye gelir, dağları ve yaylaları dolaşır. Kocatepe (Askireg/Aşkirek), Çakırkaya (Pancıras/Pancılas), Boğalı (Zmage), Karagöz (Gurık) vd. köylere konuk olurdu.

0
0
0
s2sdefault
Hıdır (Pala) Çiçek (1932-2007), aile bireyleri ve arkadaşlarıyla (Siyah beyaz görselde orta sırada) Fotoğraf: İbrahim Çiçek arşivi
Hıdır (Pala) Çiçek (1932-2007), aile bireyleri ve arkadaşlarıyla (Siyah beyaz görselde orta sırada) Fotoğraf: İbrahim Çiçek arşivi

Kentlerimiz, köylerimiz, kasabalarımız, mahallelerimiz, sokaklarımız…  Çeşmelerimiz, köprülerimiz, surlarımız…  Heykellerimiz, el işlemelerimiz, mağara resimlerimiz…   Özetle, tüm kültürel mirasımız,  sınır tanımayan rantçı sistemin tehdidi altında.

Doğup büyüdüğünüz köyün, top koşturduğunuz mahallenin, oyun oynadığınız sokağın,  siyah önlükle kapısından içeri girdiğiniz okulun,  rant  zorbalarına yenik düştüğünü öğrendiğinizde artık iş işten geçmiştir.

Yerinde bulabilirseniz, çocukluğunuzda sizi dünyanın öbür ucuna götüren oyuncak arabanızla tozlu yollara düşebilir ya da  özenle giydirdiğiniz bebeğinizi kucağınıza alıp birkaç damla gözyaşı  akıtabilirsiniz.

Diplomanızdaki okulun adıyla kim bilir kaçıncı kez oynanmış, köyünüz kütükten silinmiş, mahalle ve sokağınız âdeta buharlaşmıştır.  Postacının gözü kapalı mektup bıraktığı eviniz kayıplara karışmıştır. Annenizin doğum çığlıklarından,  emekleyen kardeşinizin toprak zemindeki el izlerinden, babaannenizin masallarından geriye hüzün kalmıştır.

Yüzlerce yıllık köy mezarlığınızdan geriye sayılı dikili taş kalmıştır. Köyün yüzlerce yıllık insan birikiminin üzerinde meşe ağaçları boy vermiştir.  Büyükbabanızın, babaannenizin, anneannenizin, genç yaşta yıldızlara kavuşan arkadaşınızın yanı başına oturup bir ağıt bile yakamazsınız.   

0
0
0
s2sdefault
Şahanım (Resim: Songül Canerik)
Şahanım (Resim: Songül Canerik)

Köyde ekilebilir alanların çoğu ormandan kazanılmıştı.  Meşe ormanından kazanılan tarlalara buğday, arpa, fiğ ekilirdi. O tarihte tapu kayıtlarının sağlıklı tutulduğu söylenemezdi.  Bazı alanların sınırları dere, çay,  ağaç, tümsek vb. varlıklar esas alınarak kayıt altına alınırdı. Tarla sınırlarını meşe, armut, söğüt, kavak ve alıç ağaçları oluşturuyordu. Bazı sınırlar, ‘kurç’ adı verilen, üst üste yığılmış taşlarla belirlenirdi. Gücü yeten, sınırı kendi lehine değiştirirdi.  Babadan kalma tarlalar erkek çocuklar arasında bölüştürülürdü.  O yıllarda kızlara mirastan pay verilmezdi. Kızlar evlendirildikten sonra yılda bir kez ziyaret edilir, hediyeler verilirdi.  Hediyeler, baba evinden ayrılan kızlara mirastan bir  tür pay vermek demekti. 

Ormanlık bir yamacın eteğindeki Çimenli köyü,  yaklaşık otuz haneliydi. Köyün çevresi  meşe ormanıyla kaplıydı. Yükseğe doğru çıkıldıkça bitki örtüsü zayıflıyor, meşe, yerini ardıca bırakıyordu. Kavak, çınar, ayı elması vd. ağaçlar, meşe ormanına zenginlik katıyordu. Ormandaki zengin bitki varlığı, sonbaharda rengârenk yapraklarıyla mutluluk saçıyordu. Köyde, ilkokul dışındaki yapıların  tamamı toprak damlıydı. Tek ya da iki katlı toprak damlı evler âdeta iç içe geçmişti. Bazı evler uzun kavak ağaçlarından görünmüyordu. Birçoğu bitişik evlerden iki katlı olanların alt katı ahır olarak kullanılıyordu.

0
0
0
s2sdefault