
Pülümür’den bir Japon geçti…
Hüseyin Canerik
Pülümür Turluk (Kaymazan) köyündendi. Dışa dönük, cesur ve girişkendi. Yörede Japon adıyla tanınırdı. Eşiyle birlikte Pülümür köylerine çıkar, çorap, iç çamaşırı vb. satardı.

Üç tekerlekli seyyar satıcı arabasıyla kilometrelerce yol alır, köylünün ayağına kadar giderlerdi.
Eşi bıçak, balta vb. bileyler, bazı mutfak gereçlerini elden geçirirdi.
1981 yılında Seyfi Özyol’dan satın aldıkları arsaya toprak damlı küçük bir köy evi yaptılar. Bahçeli ev, Pülümür Yatılı İlköğretim Bölge Okuluna (YİBO) ve Pülümür Çayı’na komşuydu. 1983’te Jawa Ceylan motosiklete kavuştular.
Pülümürlü Japon ve eşi, sepetli Jawa’yla tozu dumana katıyor, adım atılmadık köy, ulaşılmayan ev bırakmıyordu.

Dokuz çocukluydular. Kazandıkları para çocukların eğitim giderlerini karşılayamıyordu. Bir gün, çocuklarının devlet okulunda yatılı okumaları için müdürün kapısını çaldı. Müdür, Ü. K., Aydınlıydı. Mevzuata bakar, okula yakın yerde yaşayan ailelerin parasız yatılılık hakkından yararlanamayacağını söyler.
Anne ekonomik durumlarını ayrıntılarıyla anlatır. Müdür, ısrar eden anneyi okuldan uzaklaştırmış, çocukların parasız yatılılık hayali suya düşmüştü.
Japon, müdürün bu davranışını hiçbir zaman unutmayacaktı.

Bir gün Pülümür çarşısında müdüre rastlar. Öfkeyle müdürün üzerine yürür:
“Devletin okulunda çocuklarımızı yatılı okutmak istemiyorsun, üstüne bir de bize hakaret ediyorsun!”
Müdürün kravatını ele geçirmiş, yumruklamaya başlamıştı.
Pülümür İlçe Emniyet Amirliğinde görevli polisler, müdürü kadının elinden kurtarmak için çabalar. Polisin biri biraz ileride duran Dursun’un yanına gider:
“Bu kadının kocası mısın, biz müdürü elinden alamıyoruz, gel müdahale et!”
Dursun, olaya müdahale ederse başına gelecekleri tek cümleyle özetler:
“Müdahale edersem, beni de döver!”

Müdür, asker ve polisin müdahalesiyle kurtarılır.
Polis olaya el koyar, yasal işlem başlatır.
Komiser, karakolda, Dursun’a tepki gösterince Saray öfkelenir:
“Beyimi döversen seni öldürür, gider yatarım!”
Komiser, kadının tepkisine karşılık verir:
“Benim hanımım böyle cesur olsa ayaklarını yıkar, suyunu içerim!”
Pülümür Cumhuriyet Savcılığına çıkarılan Japon, savcının yanında, bu kez müdürü öldürmekle tehdit eder. Yargıç, tutuklama kararı verir. Japon’un Pülümür Cezaevi günleri böylece başlar.
Dokuz çocukla baş başa kalan baba, Pülümür Cumhuriyet Savcılığına çıkar, durumunu açıklar.

Kadın, üç gün süren tutukluluğun ardından Elazığ Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesine sevk edilir. Eşi, esnaf Hüseyin Buğdayçay’la görüşür, yardım ister. Esnaf, başhekimi arar, yardımcı olunmasını rica eder. Doktora, eşinin deli olmadığını, dokuz çocukla ortada kaldığını söyleyerek elini cebine atar. Başhekim, para önerisine sert tepki gösterir, hastanede üç gün bekletildikten sonra karar verileceğini belirtir.
Hastane ziyaretinde, müdürün hemşehrisi Aydınlı bir hemşirenin, eşini dizlerinden tekmelediğini, eşinin de hemşireyi tokatladığını öğrenir!
Pülümürlü Rıza Coşkun, Saray Hanım’ı hastanede ziyaret eder.
Baba, üç gün boyunca Elazığ Kristal Otelde kalır.
Japon, üçüncü gün hastaneden ‘sağlam’ raporuyla ayrılır.
Ertesi gün Pülümür Hükûmet Konağında müdürle karşılaşırlar. Müdür, beni kurtarın, diye yardım ister. Komiser gelir, kadının üstünü aratır, ama herhangi bir suç unsuruna rastlanmaz.
Pülümür YİBO Müdürü Ü. K., bir süre sonra yurt dışı göreve atanır. Pülümür İlçe Emniyet Amirliğinde görevli polisler, çifte her rastladığında takılır:
“Müdür bizi arıyor, Saray Hanım’ın kendisini takip ettirdiğini, o gitmeden Pülümür’e dönmeyeceğini söylüyor!”
Pülümür’ün çalışkan, cesur ve namuslu kadınlarından Japon’u (Saray Karğın), 26 Ocak 2016’da, 68 yaşında sonsuzluğa uğurlamıştık. Dursun Karğın, dokuz yıl önce gözyaşlarıyla uğurladığı eşinin yasını tutmaya devam ediyor.
(Körfez, 26 Ocak 2025)