12 Aralık 1988’de, Çayırlı’dan bir otomobile atlayıp Boğazlı köyüne gitmiştim. Bagajda annemin hazırladığı yatak, üst baş ve Kahraman Bakkaliyesinden (Nazım Kahraman) aldığım öteberi vardı. O zaman Otlukbeli beldeydi. Otlukbeli ve çevre köylerin resmî işleri Çayırlı ilçesinde yürütülürdü. İlçe Millî Eğitim Müdürlüğünde işlerimi hallettikten sonra köy yoluna düşmüştüm…
Henüz 22 yaşındaydım…
Hava çok soğuktu…
Köye akşamüzeri vardım. İki odalı köy lojmanına eşyamı bırakır bırakmaz köylüler koluma girdi. Kendimi sıcacık bir evde buldum. Sac sobada tezek yanıyordu. Sedirin üzerinde, çoğu bağdaş kurmuş, köylülerle kucaklaştık.
Özlem duyduğum insan sıcaklığına kavuşmuştum.
Belleğimi yokluyorum, acaba o gün kimin evine konuk olmuştum? Yanılmıyorsam, Karyağdı’ların eviydi. O gün gençler bir araya gelmiş olmalıydı. Onların dostluk ve kardeşlik ilişkileriyle köye bahar gelmişti.
Boğazlı Köyü İlkokulunda iki öğretmen arkadaş görev yapıyordu: Fatin Rüştü Yıldırım ve Hatice Bahadır. Okulun iki öğretmen kadrosu vardı. Tekmile Çalışkan il dışına atandığından, bir öğretmen kadrosu açığı oluşmuş, yerine vekil öğretmen ataması yapılmıştı. Ben göreve başladıktan sonra, vekil öğretmen Hatice Bahadır görevden ayrılmak zorunda kalmıştı. Hatice Hanım’ın görevden ayrılmasından kendimi sorumlu tutmuş, üzülmüştüm.
Boğazlı Köyü İlkokulunun hemen yanı başında oturan Dağıstan ailesini kısa sürede tanıdım. Mehmet Dağıstan (Çavuş)’la tanıştığımızda 55 yaşındaydı. Ders çıkışında sık sık yanımıza gelir, hâl hatır sorardı. Okula doğru gelirken yüzü gülerdi. Genelde eve davet etmek için uğrardı. Koluma girdiğinde günün yorgunluğunu unuturdum. Onunla yan yana yürüdüğümde yüreğinin sesini duyardım.
Yüreği iyilik ve güzellik için çarpardı.
Temiz ve düzenli evine oturur oturmaz kızına seslenirdi:
“Güldiken, hocama yemek getir!”
Sakin, hoşsohbet, güler yüzlü, güven verici, konuksever bir insandı. Değerli eşi ve sevgili çocukları da ona benzerdi. Özcan, Hüseyin, Arzu, Birgül ve Güldiken, babaları Mehmet Çavuş’un temiz karakterine sahipti. Bir anne ve baba için bundan daha büyük bir mutluluk olamazdı. Onun öfkelendiğine hiç tanık olmadım. Eline, diline, beline sahip bir Boğazlı beyefendisiydi. Dağarcığında kötülük olmayan bu Anadolu bilgesi, güçlü mizah yeteneğiyle çevresine mutluluk saçardı.
Aralarında Nuri Okur (Nuri Dede), Yaşar Kotan, Rahmi Karataş (Muhtar)’ın da yer aldığı köylüler bir araya geldiğinde gözüm kulağım Mehmet Çavuş’ta olurdu. En can sıkıcı sorunları mizaha döker, gergin atmosferi dağıtırdı.
Köyün genç öğretmeniyle ilgili kaygılanırdı:
“Hocam, bir çiçekle bahar gelmez!”
Boğazlı köyünde yarım dönem çalışabildim. 1989 yılı Eylül ayında, çok sevdiğim Boğazlı köyüne, Mehmet Çavuş’a, Yaşar Kotan’a veda ettim. Mehmet Çavuş’u, 1997 yılında, Gazi Mahallesi’ndeki evinde ziyaret etmiştik. Ziyaretten sonra arada bir telefondan görüşür, sohbet ederdik. Yaz mevsimini Boğazlı köyünde geçirirdi. Bir yaz tatilinde, köyde ziyaret etmeyi düşündüğümü söylediğimde çok mutlu olmuştu. O ziyaret bir türlü gerçekleşmedi.
23 Eylül 2017’de, Erzincan Otogarında gözlerim Mehmet Dağıstan’ı aramıştı. http://www.huseyincanerik.com/index.php/177-erzincan-otogarindan-insan-manzaralari
Onun sessiz sedasız vedasından birkaç gün önce haberdar olabildim. İlerleyen yaşına karşın hep genç kalan Mehmet Çavuş’tan ebediyen ayrı kalmak, yüreğimi burkuyor. Bir doğa yasasıdır, hiçbir şey yoktan var, vardan da yok olamaz. Mehmet Çavuş’un insana güven veren kişiliği asla yok olmayacak. O, yüreği insanlık için çarpanlardan geriye kalan en güzel miras olarak yaşamaya devam edecek…
(Yalova, 2 Şubat 2020)