KANTİNE DADANAN KOMUTAN ALEJANDRO*

Bölük Komutanı Üsteğmen Alejandro Jiménez

Hüseyin Canerik

İçtima düdüğü çaldıktan birkaç dakika sonra tüm askerler toplandı. Bölük Astsubayı Martin, hazır ol vaziyetinde bekleyen askerleri son kez gözden geçirdi. Her şey yerli yerindeydi. Bölük Komutanı Üsteğmen Alejandro Jiménez geliyordu. Astsubay, askerlere “Dikkat!” komutunu verdi.

Asturiaslı Er Rafael Hurtado

Ayak topuklarını sertçe birbirine vurdu, komutana selam durdu:

“Bölük, emir ve görüşlerinize hazırdır, komutanım!”

Bölük, farklı mesleklerden gelen askerlerden oluşuyordu. Komutan, askerlerin mesleklerini sordu. Mühendis, kasap, berber, kuyumcu, ayakkabı tamircisi, taksici, çiftçi, arıcı… Hepsi işini gücünü bırakıp vatani görev için burada bulunuyordu.

Bölükteki askerlerden biri, Asturiaslı Rafael Hurtado, ayakkabı tamircisiydi. Dükkânını kapatarak askere gelmişti. Komutan, aralarında ayakkabı tamircisi, beyaz eşya satıcısı ve giyim mağazası sahibinin de bulunduğu erlere bir adım öne çıkmalarını emretti. Ardından Bölük   Yazıcısı Damián’a seslendi:

“ Erlerin bilgilerini kaydet!”

Damián, komutana selam verdikten sonra askerlerin kimlik bilgilerini ve mesleklerini not aldı.

Birkaç gün sonra Rafael, komutanlık bürosuna çağrıldı. Odaya girmeden önce üstünü başını düzeltti, sonra komutanın huzuruna çıktı. Selam verdikten sonra künyesini okudu. Üsteğmen Alejandro, Rafael’in eline bir liste tutuşturdu ve emir verdi:

“Listede yazılı ayakkabıları alman için sana üç gün izin veriyorum!”

Rafael, elinde listeyle ağır adımlarla koğuşa döndü. Komutan, farklı yaş ve cinsiyetler için on çift ayakkabı sipariş etmiş, ancak para vermemişti. Rafael, listeyi ve izin belgesini cebine koyarak otogara gitti. Askerliği daha on günü bile bulmamıştı.

Kapıda onu karşılayan eşi Lucia, şaşkındı. Yeni evli kadın, eşinin firar ettiğini düşündü. Rafael, olanları anlattıktan sonra özlemle kocasına sarıldı.

Ancak bir sorun vardı: Rafael’in sipariş edilen ayakkabıları alacak parası yoktu. Üç günlük izni dolunca eli boş şekilde birliğine döndü. Komutanının bürosunun kapısını çaldı:

“Komutanım, izinden vukuatsız döndüm!”

Bölük Komutanı Üsteğmen Alejandro Jiménez

Ancak Üsteğmen Alejandro öfkelenmişti. Eli boş dönen Rafael’e iki yumruk indirdi ve bu kez kesin talimat verdi:
“Ayakkabıları almadan gelme! Şimdi defol git!”

Rafael, izin belgesi bile düzenlenmeden nizamiye kapısından âdeta kovuldu. Kasaba otogarında devriye gezen askeri inzibat tarafından sorgulandı, ardından serbest bırakıldı.

Bu kez ailesi daha da şüphelenmişti. Kayınpederi Lucas, durumu öğrenince hemen harekete geçti. Damadıyla birlikte bir mağazaya giderek on çift ayakkabı satın aldı. Rafael, görevini yerine getirmenin huzuruyla birkaç gün daha ailesiyle vakit geçirdi.

Komutanın odasına girdiğinde yine selam verdi:

“Komutanım, görevimi vukuatsız yerine getirdim!”

Ancak Üsteğmen Alejandro yine sinirliydi. Rafael’i odasından kovdu:

“Çık defol git, gözüm seni görmesin!”

O an, Rafael bunun adı konmamış bir izin olduğunu henüz anlayamıyordu.

Bu sırada, terhis olması beklenen bölük kantincilerinin yerine yeni görevliler seçilecekti. İçtima düdüğü bu kez kantinci seçimi için çaldı. Bölük Komutanı askerlere seslendi:
“ Aranızda çaycılıktan anlayan var mı?”

Birkaç kişi dışında herkes elini kaldırdı. Ancak elini kaldırmayan Asturiaslı Rafael kantin sorumlusu, Murcialı Emiliano ise yardımcısı olarak görevlendirildi. Rafael, çaycılığı bilmediğini söylese de sonuç değişmedi.

Kantinin kabaran veresiye defteri arşive mi kaldırıldı?

Kısa sürede kantinin işleyişini öğrenen Rafael, ilginç bir düzenle karşılaştı. Satıcılar belli miktarda ürünü kayıtsız olarak veriyor, bazı komutanlar kantine ödeme yapmıyordu. Kantinin gelirleri buhar olup uçuyordu.

Görevine bağlı bir asker olan Rafael, komutanına kusursuz hizmet ediyordu. Sabahları ilk işi, komutan Alejandro’ya kahvaltı sunmaktı. Ancak komutanın para verme gibi bir alışkanlığı yoktu—tıpkı diğer rütbeliler gibi. Zaman aşımına uğrayan veresiye defterleri, ödenmeyen borçlarla doluydu.

Bir gün, Rafael çarşıda alışveriş yaparken kantin soyuldu! O gün kantinde Emiliano görevliydi. Bölük Astsubayı Martin, her akşam kantin gelirlerini teslim alıp rapor ediyordu. Hırsızlık olayı üst makamlara bildirildi.

Albay Leonardo

Ertesi sabah, Albay Leonardo kantinde denetim yaptı. Rafael’i ensesinden yakalayıp lavaboya bastırdı:
“Paranın hesabını ver!”

Rafael, veresiye defterlerini göstererek, “Komutanım, bazı komutanlar kantine hiç ödeme yapmıyor!” dedi.

Albay, borcu olanları tek tek sordu. Bölük Komutanı Alejandro’nun ödeme yapıp yapmadığını öğrenmek istedi. Rafael, komutanının her şeyin parasını peşin ödediğini söyledi. Ancak Bölük Astsubayı Martin, fark ettirmeden Rafael’e bir yumruk indirdi.

Borçlar toplandığında kantin kasası fazla vermişti. Sabah içtimasında Üsteğmen Alejandro, Rafael’i yanına çağırarak askerlerine moral verdi:

“Bu vatan evladı, devlet malına sahip çıkarak büyük bir kahramanlık göstermiştir! Onun cesareti, kahraman ordumuzun altın sayfalarına yazılacaktır!

Terhis günü gelen Emiliano, pahalı takım elbisesi ve kravatıyla dikkat çekti. Üsteğmen Alejandro, giysilerin parasını nasıl bulduğunu sorduğunda Emiliano tereddütsüz yanıtladı:
“Komutanım, Rafael aldı!”

Komutan her şeyi anlamıştı ancak Rafael’i cezalandırmak yerine  kahraman ilan etti:

“Rafael Arias, yoksul bir silah arkadaşına sahip çıkarak hepimize insanlık dersi vermiştir. O, Medalla Militar’ı hak ediyor!”

Rafael, komutanını selamladı ve tekmil verdi:

“ Emredersiniz, komutanım!”

Ancak kısa süre sonra yine komutanın özel işlerine koşturuyordu. Dinlenme saatiydi. Askerler günün yorgunluğunu atarken, Komutan Alejandro, Rafael’i odasına çağırdı. Odada, izinden dönen askerlerin getirdiği kara kovan balı,  müzik seti, kasetçalar ve   TV bulunuyordu.

Komutan, kantinciye sert bir ifadeyle emretti:

“Bunları arabayla evime götür. Yengen sana bir ihtiyaç listesi verecek, onları almadan sakın dönme!”

Rafael, askeri araçla malzemeleri komutanın evine taşıdıktan sonra, Bayan Jiménez’in eline tutuşturduğu listeyle doğruca markete gitti.

Listedeki ürünleri tek tek aldı: pirinç, et, kıyma, salça, makarna, soda, ekmek ve temizlik malzemeleri… Alışverişini tamamladıktan sonra kantine dönmek yerine doğruca bir lokantaya uğradı. Birkaç kadeh içerek günün gerginliğinden kurtulmaya çalıştı.

Nizamiye kapısından içeri girdiğinde hava kararmıştı. Komutan Alejandro gece nöbetçisiydi.  Nöbetçi subayın kapısını çaldı, selam durdu:

“Görevimi vukuatsız tamamladım, komutanım!”

Komutan, gözünü budaktan sakınmayan cesur askerini kutladı:
“Vatan ve millet sana minnettardır!”

Kaynak:

*Berfin Bahar dergisi, Mart 2025, Sayı 325

https://www.berfin.net/berfin-bahar-dergisi-mart-2025

Related Posts

PÜLÜMÜR ÇATALYAKA GÖL MEZRASINDAN DÜNYAYA AÇILAN PENCERE: PİR AHMET DİKME

Hüseyin Canerik Pülümür’ün güneydoğusundaki yüksek rakımlı köyde doğdu. Gözlerini dergâhta açtı.  Çatalyaka (Denzek) Göl (Gole) mezrasında yaşama merhaba diyen çocuk, Derviş Ali Dikme (Aliyo Qız, 1885-1970) ile  Emine Dikme (1894-1983)…

ANNELER ÖLDÜĞÜNDE

Hüseyin Canerik Anneni mezarlığa uğurladığında kimsesiz kalırsın. Kazma kürekle toprağın derinliklerine gömülen sadece annen değil, yetim sayılırsın artık.  Çat’ın Muratçayırı (Karinges)  köyünde  seni yüreğiyle ısıtan annen ebediyen veda ettiğinde, donarsın.…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kaçırdıkların

PÜLÜMÜR ÇATALYAKA GÖL MEZRASINDAN DÜNYAYA AÇILAN PENCERE: PİR AHMET DİKME

  • Temmuz 12, 2025
  • 12 views
PÜLÜMÜR ÇATALYAKA GÖL MEZRASINDAN DÜNYAYA AÇILAN PENCERE: PİR AHMET DİKME

ANNELER ÖLDÜĞÜNDE

  • Haziran 25, 2025
  • 27 views
ANNELER ÖLDÜĞÜNDE

GÖKKUŞAĞINI KUCAKLAYAN ÖĞRETMEN HÜLYA DEMİRPEHLİVAN, CANCAĞIZLARINI GÖZYAŞLARIYLA UĞURLUYOR

  • Haziran 19, 2025
  • 49 views
GÖKKUŞAĞINI KUCAKLAYAN ÖĞRETMEN HÜLYA DEMİRPEHLİVAN, CANCAĞIZLARINI GÖZYAŞLARIYLA UĞURLUYOR

PÜLÜMÜR MEZRA KÖYÜNDEN ORMAN MÜHENDİSİ YILMAZ FIRAT’I GÖZYAŞLARIYLA UĞURLADIK: AH BE KARDEŞİM, AH!

  • Haziran 18, 2025
  • 64 views
PÜLÜMÜR MEZRA KÖYÜNDEN ORMAN MÜHENDİSİ YILMAZ FIRAT’I GÖZYAŞLARIYLA  UĞURLADIK: AH BE KARDEŞİM, AH!