İsmail Somuncu,  Konya Çumra Kurukavak (Köyü)  İlkokulu öğrencileriyle okul bahçesinde, 1966.
İsmail Somuncu, Konya Çumra Kurukavak (Köyü) İlkokulu öğrencileriyle okul bahçesinde, 1966.

Paçaları  düğmeli, yırtık bir  şalvardı üzerindeki. Annesi Hatice Hanım’ın diktiği şalvarla acaba kaç yıl geçirmişti, bilen yok.  Çocuk büyürken,  şalvar  küçülür.  Lime limeydi şalvar, yırtık paça dizlerinin hizasındaydı.

Yoksulluk diz boyuydu. 

Toprak damlı, taş yapılı evler yoksulluğun ağır yükü altında eziliyordu.

Abrenk (Harmankaya) köyünün çalışkan köylüsü, gün ağarmadan uyanıyor, gün batımına kadar belini doğrultamıyordu. Köylüler, bunca emeğe karşın yokluklarla başa çıkamıyordu.

İsmail, Mehmet ve Hatice Somuncu çiftinin oğluydu.

1947’de doğmuştu.

Harmankaya İlkokulu diplomasını almış, aradan birkaç ay geçmişti. Alaca karanlıkta uyandırıldı. Babası önde, o ve kardeşi İbrahim arkada yola düştüler. İki kardeş, nereye, niçin gittiklerinden habersizdi.

Erzincan Kemaliye (Eğin) Harmankaya (Abrenk köyü. Fotoğraf: İsmail Somuncu
Erzincan Kemaliye (Eğin) Harmankaya (Abrenk)  köyü. 

O yıllarda babaya soru sorulamazdı.

1959 sonbaharıydı.

Aylardan Eylül.   

Baba ve iki oğul, Eğin Dağı’nın eteklerine vardığında gün yeni ışımaya başlamıştı.

Baba, çocuklarına döndü, işaret parmağıyla  önce Abrenk’i, sonra  Kemaliye’yi (Eğin) gösterdi:

“Bizim köyde çoban olmak, cahil ve de yoksul kalmak, sıtma, verem ya da taştan düşüp ölmek, köpek gibi sürünmek var!  Şehirde okumak, adam olmak, adap erkân ve yol bilmek, memlekete yararlı bir insan olup, hizmet etmek var. Şimdi karar verin: Köye dönüp davar çobanı mı, yoksa buradan şehre varıp okumak  mı istersiniz?”

Baba,  ilkokul mezunu iki oğlunu  dağın eteğinde bırakarak köye döndü.

İsmail Somuncu, Fırat’ın Beri Yanı Abrenk (Harmankaya) Köyü
İsmail Somuncu, Fırat’ın Beri Yanı Abrenk (Harmankaya) Köyü

İsmail ve İbrahim, Eğin yoluna düştü. 

Gidiş o gidiş!

Yorucu bir yolculuğun ardından,  Eğin’de yaşayan teyzeleri Ayşe Hanım’ın evine vardılar. Teyze, çocukları Kemaliye Eğin Ortaokuluna kaydettirdi. Yedikleri, ekmek ve  peynirdi. Onu  bulamadıklarında,  avuç dolusu  dut kurusu ve pestil.

Dağlılar saygılı, mahcup ve ürkek olur.

Eğinli  çocuklar, ‘dağlı’ çocukları küçümser, aşağılardı.

İbrahim ve İsmail,  1962'de,  Kemaliye Ortaokulundan mezun oldu. 

Tunceli  Öğretmen Okulu Müdürü Necip Güngör Kısaparmak, eşi  Yıldiz Kısaparmak, oğlu  Fatih Kısaparmak, öğrenciler  Hasan Günyel, Şevki Genç ve  Nevzat Yüksel, 1963. Fotoğraf: İsmail Somuncu arşivi
Tunceli Öğretmen Okulu Müdürü Necip Güngör Kısaparmak, eşi Yıldiz Kısaparmak, oğlu Fatih Kısaparmak, öğrenciler Hasan Günyel, Şevki Genç ve Nevzat Yüksel, 1963.  

İsmail, o yıl yeni açılan Tunceli  İlköğretmen Okulu (Erkek Öğretmen Okulu)  sınavını kazandı. Babası, İbrahim’i  İstanbul’a, çalışmaya  gönderdi.

Tunceli İlköğretmen Okulunda toplam 103 öğrenci öğrenim görüyordu. Öğrencilerin 3’ü kız, gerisi erkekti! Öğrencilerden 50’si yatılı, 53’ü ise  gündüzlüydü.

19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı etkinlikleri, Tunceli,   1963. Fotoğraf: İsmail Somuncu arşivi
19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı etkinlikleri, Tunceli, 1963. 

Eğinli İsmail, paçaları düğmeli şalvarıyla, dağların kuşattığı kente gitti.

İsmail Somuncu (soldan sağa üçüncü) Tunceli  Öğretmen  Okulundaki arkadaşlarıyla bir arada, 1964.
İsmail Somuncu (soldan sağa üçüncü) Tunceli Öğretmen Okulundaki arkadaşlarıyla bir arada, 1964.

Öğrencilerin birçoğu, İsmail'den farksızdı. Büyük bölümü yoksul köylüydü.  Okul inşaatı henüz tamamlanmamıştı. Öğretmen Okulunun, öğrencilerine sunduğu ilk yemek, etsiz kuru fasulye ve pilavdı. İsmail, yaşamında ilk kez masada, metal çatal kaşık kullanarak yemek yedi. Yapımı tamamlanmayan okulun suyu  yoktu. Su ihtiyacı, Munzur’dan karşılanıyordu. Öğrenciler, kovalarla okula su taşıyordu.

İsmail’in, Munzur Çayı’yla tanışması böyle başlamıştı. 

Tunceli Öğretmen Okulu Albümü-1964-1965. Fotoğraf: İsmail Somuncu arşivi
Tunceli Erkek Öğretmen Okulu Albümü-1964-1965. 

Pülümür Mezralı Ali Fırat, Zımaralı Dursun Kerim, Pülümürlü Hakkı Yılmaz, Nazımiye Ramazanlı Mehmet Yeniyol, Azap köylü Selahattin, Tosko Nuri, Dadaş Hasbi, Ahmet Şemsi, Moruk Veysi, Aşutkalı Yavuz  Özer, okul arkadaşlarından bazılarıydı.

Tunceli Öğretmen Okulu, 1964-1965 mezunları, (üstten ikinci sıra, beşinci öğrenci)  İsmail Somuncu.
Tunceli Erkek Öğretmen Okulu 1964-1965 mezunları, (üstten ikinci sıra, beşinci öğrenci) İsmail Somuncu.

Giysiler yamalıydı, ayaklarda kara lastik. 

Birkaç hafta içinde Elazığ Sümerbank’tan  yün kumaş ve  Beykoz ayakkabı alınmıştı.

Köylü çocuklar,  yün kumaştan ceket ve pantolona, ütülü gömleğe kavuşmuştu.

Başlarında  ay yıldızlı, mor  şeritli şapkalar…

Pülümür Mezra köyünden Ali Fırat (üst ikinci sırada beşinci öğrenci) , zorluklar içinde okuma başarısı gösteren öğrencilerdendi.
Pülümür Mezra köyünden Ali Fırat (üst ikinci sırada beşinci öğrenci) , zorluklar içinde okuma başarısı gösteren öğrencilerdendi.

Tunceli İlköğretmen Okulu Müdürü Necip Güngör Kısaparmak’tı.  Elazığ Madenli Okul Müdürü, Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeniydi, iyi keman çalardı.  Oğlu Fatih Kısaparmak, okulun açıldığı yıl  bir yaşındaydı. 

İsmail, yüzmeyi Munzur’da öğrendi. Okuldan gizlice kaçar, yüksek bir kayanın üzerinden Munzur Çayı’nın mavi sularına dalardı.

Tunceli,  19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı etkinlikleri,  1963. Fotoğraf: İsmail Somuncu arşivi
Tunceli, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı etkinlikleri, 1963. 

Munzur’un kıyısında bir ev, toprak damlı.  Çevresinde çitler, meşe dalından. Kavakların kuşattığı evde sıcak bir yürek saklı. İsmail’in gözü, çitle çevrili evin bahçesinde kendisine gizlice sallanan bir çift narin elde.

Hozatlı Ayşe’nin eli…

Hilesiz hurdasız sevginin  habercisi.

Ayşe, lisede öğrenci.

Narin ellerden İsmail’e uzatılan ipek bir mendil, açık pembe.

Ah geldi yine yaz tatili. İsmail, Eğin yolcusu. Liseli Ayşe’nin gözyaşları Munzur’a karışır şimdi.

1965 yazı…

İsmail 18’inde bir delikanlı.

Elinde tahta bavul, içinde dut kurusu, ceviz içi, pestil, üst baş.

Gazocağı, kilim yatak bir de.

Konya Çumra yolcusu…

Konya Çumra Kurukavak köyü (Eli açık, gönlü zengin yoksul köylülerin mekânı). Fotoğraf: Kurukavak
Konya Çumra Kurukavak köyü (Eli açık, gönlü zengin yoksul köylülerin mekânı). Fotoğraf: Kurukavak

Kurukavak İlkokulunda 90 öğrenciyle bir başına.

Asar Dağı’nın ardında bir köy  Kurukavak

İlk gün tören, Mevlit Güngör’ün elinde bayrak.  

Millî Mücadele Gazisi  Hacı Yusuf, esas duruşta,  gözlerinden süzülen yaşlarla ıslanır ak sakalı.  Hayvan çanından okul zili,  sarı öküzden armağan.   Ayşe Ersoy çalar, ilk zili.

Kurukavaklı Mustafa amca, yoksul köylü, bir sabah vakti köy çeşmesi için iş başında. Yuvarlanır koca bir kaya, Mustafa yıldızlara kavuşur.

İsmail Öğretmen, o sabah  pencereden kendisine seslenen Mustafa amca için akıtır gözyaşlarını. Bir taş duvarın dibinde, yapayalnız. 

İsmail Somuncu, Konya  Çumra Kurukavak (Köyü) İlkokulu öğrencileriyle,  23 Nisan Ulusal Egemenlik ve  Çocuk Bayramı,  1966.
İsmail Somuncu, Konya Çumra Kurukavak (Köyü) İlkokulu öğrencileriyle, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, 1966.

İsmail, 1967’de veda eder Kurukavak’a. Bu kez Mardin Midyat’ta dilini bilmediği köy çocukları için gecesini gündüzüne katar.  Midyat  Gülveren (Bahvari) İlkokulu, eşkıya Havni ve arkadaşlarının ‘sığınağı’! Havni, öğrencileri sınıftan kovar, derslikte ‘istirahate’ çekilir. Hava soğuk mu soğuk.   İsmail Öğretmen, Havni’yi ve yanındaki ‘mesai’ arkadaşını derslikten uzaklaştırır.  Havni, siperde, öğretmenin yolunu gözler.

Mardin Midyat Gülveren İlköğretim Okulu. Fotoğraf: Midyat İlçe Millî Eğitim Müdürlüğü
Mardin Midyat Gülveren İlköğretim Okulu. Fotoğraf: Midyat İlçe Millî Eğitim Müdürlüğü

Köylüler, araya girer, öğretmen ölümden döner.

Bahvari, unutulmuş köylerimizden.

Doktoru, ebesi, sağlık ocağı yoktu.

Öğretmen, köyün doktoru, eczacısı, arzuhalcisiydi.

1969’da  Bahvari  köylüsü ve öğrencileriyle vedalaşır.

1969-1970 eğitim ve öğretim yılında İstanbul Şişli Anadolu İlkokulunda  çalışır.

İsmail Somuncu (sağdan dördüncü), İstanbul Atatürk Eğitim Enstitüsü Resim İş Bölümündeki arkadaşlarıyla,  1971-1972.
İsmail Somuncu (sağdan dördüncü), İstanbul Atatürk Eğitim Enstitüsü Resim İş Bölümündeki arkadaşlarıyla, 1971-1972.

İsmail Öğretmen, 1970’te başladığı   İstanbul Atatürk Eğitim Enstitüsü Resim-İş Bölümünden 1973’te mezun olur. Resim-İş öğretmeninin ilk görev yeri, Yalova Lisesi’dir.  1977-1978’de Balıkesir Ortaokulunda, 1978-1980 yıllarında Balıkesir Necatibey Enstitüsünde Resim-İş öğretmeni olarak görev yapar.

Gladyo’nun iktidarı ele geçirdiği 12 Eylül’de zor günler başlar. 

İsmail Somuncu, kalemi ve fırçasıyla çürümeye direnen sanatçılarımızdan.
İsmail Somuncu, kalemi ve fırçasıyla çürümeye direnen sanatçılarımızdan.

Gladyo, Cumhuriyetin ışığını köylere taşıyan TÖB-DER üyesi  İsmail Somuncu’yu hedef alır. 1981 yılında, Bursa Çınar Lisesinde gözaltına alınır, 51 gün süren ağır işkencelerden geçirilir. Kanlı çamaşırlarını savcıya ‘armağan’ eder. Okulundan sapasağlam alınan öğretmenin kanlı giysileri ‘dosya’ya konulur. 

Savcı Yusuf Yanık,  öğretmenden,  işkencecilerin kimlik bilgilerini ister!

“Sana bunu yapanları tanıyorsan hemen söyle. Ben onları tutuklayıp  mahkemeye sevk  edeyim.”

Bir süre  Kocaeli  Seymen Kışlasında tutulan öğretmen, 3 yıl sürecek tutukluluk için   Gölcük Askeri Tutukevine  gönderilir. Tutukluluğunun son birkaç gününü İzmit Cezaevinde geçirir.

İçeriye  para sokmak yasaktı. Küçük kızı, minik avucunda sakladığı 10 lirayı gizlice eline sıkıştırdığında şaşkınlığını gizleyemez.  Koğuş aranırken ortaya çıkarılan ‘gizli servet’, müsadere edilir!   Nöbetçi Astsubay, tutuklu babanın ricası üzerine, o  10 lirayı dosyadan çıkarıp geri verdiğinde dünyalar onun olur. 

Tutukevinden çıkarken,  özel eşyası ve kızından gelen bir mektup teslim edilir. 

Elleri o sırada kelepçelidir. 

Resim: İsmail Somuncu (Yürek yarası  kabuk bağlamaz!)
Resim: İsmail Somuncu (Yürek yarası kabuk bağlamaz!)

Minik bir elin yazdığı mektubu ağzıyla açar,  hemen orada okur:

“Babacığım, daha önce yazacaktım, üzülürsün diye o gün yazmadım. Anneme çok dedim, ama dinlemedi  ve evlendi.”

Kızının satırları,  içeride geçirdiği 3 yıldan daha ağır gelir.

Başı dik girdiği tutukevinden,   katlanmış acıların ağır yükü altında çıkar.

Resim: İsmail Somuncu
Resim: İsmail Somuncu

TCK’nın ünlü 141-142. Maddelerine muhalefet ettiği gerekçesiyle meslekten uzaklaştırılmış, açlığa mahkûm edilmiştir. İstanbul Çemberlitaş Boyacı Ahmet Sokak'taki Nuri Bey Han'daki atölyede  yaşama tutunur.  Grafik, afiş, kitap kapağı ve iç resimleme  vb. çalışmalarla yaşamını kazanmak için mücadele eder.  Erzincan Kemaliyeli  Fotoğraf Sanatçısı Yusuf Ziya Ademhan da  aynı binada çalışmaktadır.  Ünlü fotoğrafçının, bugüne kadar aydınlatılmayan kaybından sonra atölyesinin yağmalanmasına hayıflanır.

(Soldan sağa) Sıtkı Fırat (1930-2016) ve Yusuf Ziya Ademhan (1928-?).    Fotoğraf: Sıtkı Fırat arşivi
(Soldan sağa) Dünyaca ünlü  Kemaliyeli Fotoğraf Sanatçısı Sıtkı Fırat (1930-2016) ve Yusuf Ziya Ademhan (1928-?). Fotoğraf: Sıtkı Fırat arşivi

TCK’nın  141-142. Maddeleri kaldırıldıktan sonra 1992’de mesleğe geri döner. 1992-1997 yıllarında sırasıyla İstanbul Kartal Zekeriya Güçer, Yalova  Sugören, Yalova Zübeyde Hanım İlköğretim Okullarında  öğrencilerine emek verir.

1997'de emekliye ayrılır. 

12 Eylül sonrası aranırken Yalova’da Çağdaş Kahvesine gitmiş, oyun masasındaki arkadaşına, arandığını söylemişti. Arkadaşı oralı olmamış, bir çay iç, demişti! Tutukluluğunun ardından  aynı kahveye uğradı. Arkadaşı yine oyun başındaydı. 3 yıl tutuklu kalan arkadaşına kayıtsızdı. Kahvehane müdavimi, oyun masasından kalkmamış,  kendisine çay   ikramında bulunmak istemişti:

“Bir çay içseydin?”

Çaya  zehir karışmıştı.

Sessiz sedasız ayrılır   kahvehaneden.

Kendini resme ve yazıya adar.

Yalova’da ayakta zor kalan binanın giriş katındaki 12 metrekarelik atölyesinde, parayı pulu ayaklarının altına alarak  ayağa kalkar.  Kemaliye Harmankaya köyünün tarihçesi için yıllarca emek verir. Anılarını,   Resim-İş öğretimiyle ilgili birikimini yazıya döker. Köyünün tarihçesini,  Osmanlı tapu kayıtlarından da yararlanarak,   kayıt altına alır. 

İsmail Somuncu’nun, Geçmişten Günümüze Abrenk (Harmankaya) Köyü  Sülaleri adlı çalışması yayımlanmayı bekliyor.
İsmail Somuncu’nun, Geçmişten Günümüze Abrenk (Harmankaya) Köyü Sülaleri adlı çalışması yayımlanmayı bekliyor.

Fırat’ın Beri Yanı Abrenk (Harmankaya) Köyü, Bir Yanım Okul Bahçesi/Bir Yanım Mahpus Damı, Yazım Yellere Yazılmış, Boynu Bükük Ceviz Dalı, Geçmişten Günümüze Abrenk (Harmankaya) Köyü  Sülaleri adlı kitaplarıyla önemli bir birikimi ölümsüzleştirir.  Yoğun emek ürünü  Geçmişten Günümüze Abrenk (Harmankaya) Köyü  Sülaleri ve  Okullarda Resim Eğitimi   adlı çalışmaları yayımlanmayı bekliyor. 

İsmail Somuncu, Yalova Belediye Başkanı Vefa  Salman’dan Yılın Emekli  Öğretmeni  ödülünü alırken.
İsmail Somuncu, Yalova Belediye Başkanı Vefa Salman’dan Yılın Emekli Öğretmeni ödülünü alırken.

İsmail Somuncu, Türkiye’nin aydınlık birikimine ev sahipliği yapan Kemaliye’nin zor koşullarında yetişti. Geçit vermeyen kayaları kol gücüyle delen Eğinlilerin torunu.  Abrenk’in zorluklarıyla dövüşerek büyüdü. Yokluk ve zorlukların insanı eğiten o müthiş gücünü çocuk yaşta keşfetmişti.

Yaz mevsimlerini Kemaliye Abrenk’teki baba ocağında geçiriyor. Köyünde marmelat, pestil yapıyor. 

Eğin’in her metrekaresinde onun ayak izleri var.

Memleketinin yaylalarına, erişilmez kanyonlarına, akarsularına,  yaban hayvanlarına âşık.

Ülkesinin kültürel mirasından besleniyor.

O, kirli sistemin  insanı çürütme sürecine fırçası ve kalemiyle direnen sanatçılarımızdan.

Parayla pulla işi olmayan, yetenek ve birikimlerini ülkesinin aydınlık geleceği için değerlendiren  aydınlarımızdan.

Öğrenciliği sırasında keser sapıyla yediği feci dayak, Gladyo tezgâhında uğradığı insanlık dışı uygulamalar, ülkesinin aydınlık geleceğine olan inancını sarsmadı. 

Cumhuriyetin ışığıyla aydınlanan yoksul köylü çocuğuydu.  O ışığı, ülkesinin unutulmuş köylerine yaymak için çaba gösterdi.

Doğup büyüdüğü coğrafyaya hep bağlı kaldı.

Yangınlarla boğuşan bir kuşağın ayakta kalmayı başaran temsilcilerinden.

Dört yıl köylerde, bir yıl da İstanbul Şişli’de olmak üzere beş yıl ilkokul öğretmenliği yaptı.  En çok ilkokul öğretmenliğini sevdi.  Ona göre, hiçbir şey ilkokul öğretmenliği kadar güzel değildi.

Aklı ve yüreği, görev yaptığı köylerde, köy çocuklarında ve Munzur’da kaldı.

Munzur, onun çocukluk aşkıydı.

Eğinli  çocuğun yüreğinden süzülen damlalar Munzur’a  akıyor  şimdi. 

Munzur’un kıyısında, kavakların kuşattığı evin penceresinden yarım kalmış bir sevdanın yürek burkan ezgisi yayılıyor: 

Eğin dedikleri küçük bir şehir

Ana ben cahilim çekemem kahır

Yediğim içtiğim ağuyla zehir

Ya  ben ağlamayım kimler ağlasın

Şu garip gönlümü kimler eğlesin

 

İsmail Somuncu, 1960’lı Yıllarda  Abrenk (Harmankaya) köyü.
İsmail Somuncu, 1960’lı Yıllarda Abrenk (Harmankaya) köyü.
 
İsmail Somuncu, Kemaliyeli Kadın.
İsmail Somuncu, Kemaliyeli Kadın.
 
 
Tunceli Öğretmen Okulu Müdürü Necip Güngör Kısaparmak, oğlu  Fatih Kısaparmak ve öğrenciler, 1963.  Fotoğraf: İsmail Somuncu arşivi
Tunceli Öğretmen Okulu Müdürü Necip Güngör Kısaparmak, oğlu Fatih Kısaparmak ve öğrenciler, 1963. 

 

İsmail Somuncu, Kemaliye’de Çerezle Gelin Karşılama.
İsmail Somuncu, Kemaliye’de Çerezle Gelin Karşılama.
 
Resim: İsmail Somuncu
Resim: İsmail Somuncu
 
İsmail Somuncu,  Bir Yanım Okul Bahçesi/Bir Yanım Mahpus Damı
İsmail Somuncu, Bir Yanım Okul Bahçesi/Bir Yanım Mahpus Damı
 
İsmail Somuncu,  Boynu Bükük Ceviz Dalı
İsmail Somuncu, Boynu Bükük Ceviz Dalı

Fotoğraflar: İsmail Somuncu arşivi

(Körfez,  9  Nisan  2024)

Yorumlar   

0 # Ali Rıza Aslan 12-04-2024 13:25
Benim için her öğretmen bir dehadır. Öğretmenlerin yaptıklarını tüm dünyada yetiştirdikleri binlerce öğrencinin yaşamında görmekle mümkündür.
Bence en kıymetli meslektir öğretmenlik, ama bizim ülkemizde kıymeti bilinmez. Yazdığın vaka bir tane değil, onlarcası var. Belki bunların bir kaç tanesi halka yansımıştır.
Yüreğine ve emeğine sağlık, zevkle okudum. Saygılarımla.
Cevap | Alıntıyla Cevapla | Alıntı

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile

0
0
0
s2sdefault