Mustafa Susan (Yokluk ve zorlukları yenilgiye uğratma başarısı).
Mustafa Susan (Yokluk ve zorlukları yenilgiye uğratma başarısı).

Pülümür Kırmızıköprü’yü Kaymaztepe, Akdik, Kovuklu, Boğalı, Kocatepe, Dağbek, Çakırkaya vd. çevre köylere bağlayan kara yolunun ilk durağı, Mezra köyüdür. Köy,  eski kayıtlara Mezraa olarak işlenmiş,  söyleyiş güçlüğünden dolayı Mezra adında karar kılınmıştır.  Pülümür Vadisi’nin batı yakasında yer alan köy, çığ, sel, kaya düşmesi vb. doğal yıkımların etki alanı dışında kalır.

Pülümür Mezra köyü
Pülümür Mezra köyü

Mezra, 1959’da bucak statüsüne kavuşan Kırmızıköprü’ye  2 km uzaklıkta. Pülümür-Tunceli kara yolunun kıyısındaki küçük kasaba, bölge insanının yaşamında önemli bir yer tutar. Yola paralel uzanan çarşısı, 60’lı  70’li yılların canlılığını yitirmiş durumda.

Kızılkayalar’a sırtını yaslayan kasabanın, bölge insanının her biri üzerinde farklı etki yarattığı söylenebilir. Kiminin Paris’idir, söz gelimi. Yaşamında ilk kez lokantada çorba kaşıklayan delikanlının ilk ‘kent’ deneyimidir.  3-5 km yol yürüyen lacivert üniformalı kızın ortaokul heyecanıdır. Annesinin sandığı ya da babasının çiviye asılı ceketinden bilet parası alan, 18’ine bile basmamış gencin İstanbul serüvenidir.

Kırmızıköprü, köyde işini gücünü yarım bırakanların sığınağıdır. Okey başında ömür tüketenlerin,  ciğerlerine Tütün, Bafra ya da Birinci çekenlerin, Tekel Rakısı’yla  uzaya çıkanların kurtarılmış bölgesidir.

Bu ilgi çekici kasabayı cennetle özdeşleştirenler olabilir.

Cennetin öte yakası cehennem!

Pülümür Kırmızıköprü
Pülümür Kırmızıköprü

Kiminin   cenneti olan bu küçük yerleşim birimi, kiminin  cehennemidir.  Kadınlar, kocalarını  elinden alan kasabaya öfkelidir. Kahvehanelerin lüks  ışığı altında sabahlayan erkeklerin birçoğu, ezilen eş ve çocuklarından habersiz geçirir yıllarını. Cebine giren üç kuruşu çay, bira ya da   rakıya yatıranlar, ezilen  eş ve çocuklarına yabancılaşır.

Bölgede yaşayan kız ve erkek çocuklar için Kırmızıköprü, çalınmış çocukluk ve ilk gençliktir. Kasabadan yayılan rakı ve bira kokusuna, kadına indirilen darbelerin, eğitim hakkından yoksun bırakılan çocukların  çığlığı karışır.

Köylerde gözlerini açan zeki çocuklar, babalarını ellerinden alan kasabaya kızgındır. O çocuklardan biri de Mezra köyü Sürek Mahallesi’nde yaşama merhaba diyen Mustafa Susan’dır.

Mezra (Köyü) İlkokulu 1966 yılı birincisi Mustafa Susan, Mayıs 1966.
Mezra (Köyü) İlkokulu 1966 yılı birincisi Mustafa Susan, Mayıs 1966.

29 Ocak 1953 tarihinde Mezra köyünde doğan Mustafa,  1 Mayıs 1966 yılında, 13 yaşında,  Pülümür Mezra İlkokulundan pekiyi dereceyle mezun olur.  1966 yılı mezunlarının yaşça en küçüğüdür.   Birlikte mezun olduğu arkadaşlarından Kamer Güler 17,  Düzgün Arslan (Mezra Muhtarı) 15 yaşında diplomaya kavuşmuştur.

Pülümür Mezra (Köyü) İlkokulu (Aydın birikiminin kaynağı).
Pülümür Mezra (Köyü) İlkokulu (Aydın birikiminin kaynağı).

Düzali Yıldırım, Cemile (Elif ?)  Gündoğdu,  Mehmet  Hazır, Hüseyin Bulut, Cemal Yeniyol ve Süleyman Duymaz, ilkokul öğretmenleridir.

Öğretmenin sorusuna parmak kaldıran  ilk  öğrencidir. Daha doğrusu,  Mezra İlkokulunun, sınıf öğretmeninin sorularına yanıt veren  tek öğrencisidir.

Her başarı ödüllendirilecek değil ya, başarısını ‘çekemeyen’  iki arkadaşı  ‘intikam’ için sözbirliği eder. Sınıf arkadaşları Kamer Güler ve Düzgün Arslan, öğretmen soru sorduğunda hemen parmak kaldıran Mustafa’dan rahatsızlık duyar. Kendisinden  yaşça büyük iki arkadaşı, okulun arkasında döverek tehdit eder:

“Öğretmen soru sorduğunda, bir daha cevap verme!”

Arkadaşları, öğretmen dayağının faturasını Mustafa’ya çıkarır.

(Altta)  Düzgün Arslan ve Kamer Güler (Mezra İlkokulunun çalışkan öğrencisi Mustafa Susan’dan,  sınıfta parmak kaldırdığı için ‘intikam’ alan ikili!)
(Altta) Düzgün Arslan ve Kamer Güler (Mezra İlkokulunun çalışkan öğrencisi Mustafa Susan’dan, sınıfta parmak kaldırdığı için ‘intikam’ alan ikili!)

1962 yılında  ilkokul 2. sınıftayken, öğretmeni Cemile (Elif?) Gündoğdu’yla birlikte  Sürek’te pikniğe giderler. Öğrencilere, Mezra köyünden Ali Erginoğlu  (1937), sazı ve sözüyle eşlik eder. Ali Erginoğlu, öğrenciler için,  Âşık Davut Sulari’nin,  en  sevdiği eserlerinden “Kız Senin Derdinden Derbeder Oldum” ve   “Siyah Perçemini Dökmüş Yüzüne”  türkülerini seslendirir.

Öğretmen, 25 yaşındaki delikanlının sazına sesiyle eşlik eder.

Pülümür Mezralı Ali Erginoğlu (1937), kızı Sevim Erginoğlu’yla birlikte. (Harbiye Açık Hava Tiyatrosu’nda Davut Sulari, Âşık Mahzuni gibi halk ozanlarına sazıyla eşlik eden Ali Erginoğlu,  sazı ve sözüyle, 1960’lı yıllarda Mezra (Köyü) İlkokulu öğrencilerinin pikniğine renk katmıştı.)  Fotoğraf: Sevim Erginoğlu arşivi
Pülümür Mezralı Ali Erginoğlu (1937), kızı Sevim Erginoğlu’yla birlikte. (Harbiye Açık Hava Tiyatrosu’nda Davut Sulari, Âşık Mahzuni gibi halk ozanlarına sazıyla eşlik eden Ali Erginoğlu, sazı ve sözüyle, 1960’lı yıllarda Mezra (Köyü) İlkokulu öğrencilerinin pikniğine renk katmıştı.) Fotoğraf: Sevim Erginoğlu arşivi

Mezraa (Mezra)  İlkokulu Müdürü Mehmet Hazır, Pülümür İlköğretim Müdürü Ahmet Alpaslan ve Tunceli İl Millî Eğitim Müdürü  Necdet Anık, 1 Mayıs 1966 tarihli belgeyle, Mezralı öğrencinin başarısını kayda geçirir.  

61 numaralı Mustafa Susan,  Mezra İlkokulunun 1966 yılı birincisidir.

Mustafa, karlı bir kış günü gözlerini dünyaya açar. Toprak damlı evlerin bacalarından yükselen duman,  kar taneciklerini selamlayarak   gökyüzüne yol almaktadır.   Ocak’ın son haftasında yaşama gülümsediğinde, günlerden Perşembe’dir. Karla kaplı köyde, ayaklarında edik (lekan),  ormanda keçilere  meşe budayan   köylüler, kara ve soğuğa meydan okumaktadır.    

Bıyığı ve kirpikleri soğuktan buz tutmuş  köylülerin  birçoğu,   kara gömülü taş yapılarda kol gezen yokluklarla baş başadır.

(Ayaktakiler)  Saray Susan (?-1994) ve  kucağında oglu Ali Susan, Ayni  (Zeynep) Sosun (1929-2010), Hatice Sosun. (Oturanlar) Sebahat Susan ve Gülsün Demirbilek, Mezra  sürek,  1970’lerin başı.   (Siyah beyaz karelere yansıyan hüzün).
(Ayaktakiler) Saray Susan (?-1994) ve kucağında oglu Ali Susan, Ayni (Zeynep) Sosun (1929-2010), Hatice Sosun. (Oturanlar) Sebahat Susan ve Gülsün Demirbilek, Mezra Sürek, 1970’lerin başı. (Siyah beyaz karelere yansıyan hüzün).

 

Susan ailesi,  1938’de sürgüne gönderilen binlerce aileden biridir.  Mezralı Hordege (Ördek)-Ferhat Susam (o tarihteki soyadı Susam) çifti, çocukları  Kamer, İsmail ve Ali’yle birlikte Sakarya Pamukova’ya sürgün edilmişti.  Sürgün yaşamı 1947’de resmen sona ermiş, ancak birçok aile 1948’den itibaren köyüne geri dönmüştü.

Susan ailesi, kısa bir süre  Uzunevler köyünde yaşar,  ardından Mezra’ya  döner.  Ailenin yaşadığı taş yapılı toprak damlı evi, Karadenizli ustalar inşa eder.  

Mustafa,  kalabalık bir ailede dünyaya gelmişti.   

Ekilebilir alanların sınırlı olduğu köyde tarım ve hayvancılıkla uğraşan köylülerin birçoğu,  yetersiz üretim ve kalabalık nüfustan dolayı,  temel gereksinimlerini karşılamak  için Erzincan yoluna düşüyordu.  Buğday, hayvansal ürünler vb. genelde satın alınıyordu.

Yoksul köylülerin yaşam kalitesi düşüktü. Kırmızıköprü’den satın alınan elma,  portakal vb. meyveler, dilimlere ayrılarak paylaşılıyordu.

1966 yılında ilkokuldan mezun olan Mustafa, köydeki tabloyu çocuk yaşta kavramış, çözüm arayışına girmişti. Yoksulluk duvarını aşmak için yapılması gerekenlere kafa yormuş, iyi eğitim almaktan başka bir seçenek olmadığına inanmıştı.

(Soldan sağa) Mustafa Susan, Zülfü Susan ve Mehmet Susan kardeşler bir arada.
(Soldan sağa) Mustafa Susan, Zülfü Susan ve Mehmet Susan kardeşler bir arada.

Köyde sadece ilkokul vardı. 1952 yılında açılan Pülümür Ortaokulu, köye 20 km uzaklıktaydı. Pülümür’e günübirlik gitmek, mümkün değildi. İlçede barınma koşulları elverişsizdi. Pülümür  Ortaokuluna köylerden gelen bazı öğrenciler, okul pansiyonunda kalıyordu. Askerî kışladan dönüştürülen okul binasının  içinde yer alan bir oda,  pansiyon olarak kullanılıyordu.  ‘Pansiyon’da yemek vb. hizmetler verilmiyordu. Her öğrenci yatağını kendi getiriyordu. Sözü edilen pansiyonda kalmak için yol, yemek, ısınma vb. giderlerin karşılanması gerekiyordu.  Pülümür Ortaokulu Pansiyonu, ekonomik durumu elverişli olmayan ailelerin çocukları için bir şey ifade etmiyordu.

Okumak için öncelikle para gerekliydi, ama cepte para yoktu.

Ali Susan (1927-2019), kızı Zekiye Susan’la, Pülümür Mezra köyü.
Ali Susan (Köy Kâtibi, 1927-2019), kızı Zekiye Susan’la, Pülümür Mezra köyü.

Susan ailesi kalabalıktı.  Zamanla 8’i çocuk, 10 kişilik aile olmuşlardı. Kalabalık ailelerin  yaşamını sürdürmesi,  sanıldığı kadar kolay değildi.  Aile,  köy dışında  çocuk okutacak kaynaklardan yoksundu. Mustafa  nerede, nasıl okuyacağını düşünürken,  3 yıl geçmişti.  Okul  arkadaşlarından bazıları ortaokulu bitirmek üzereydi.

Bu arada yaşı ilerliyor,  adım adım öğrenim çağı dışına çıkıyordu.

Babası Ali  Susan (Köy Kâtibi, 1927-2019),  ilkokul mezunuydu. Köy defterlerini tutar, köylülere dilekçe yazardı. Olağan koşullarda, çocuğunun eğitim hakkından yoksun kalmasını istemezdi. Ne var ki ekonomik zorluklar, babanın  elini kolunu bağlamış, çaresiz bırakmıştı. Bu nedenle, oğlunun okumasına karşı direnç geliştirmişti.   

Babanın  ikna edilmesi gerekiyordu. Önce annesi,  ardından   öğretmenleri  ikna için çaba göstermiş ancak sonuç alamamıştı. Son olarak, Tunceli İlköğretmen Okulu son sınıf öğrencisi, amcası İsmail Sosun’un oğlu Ali Sosun’dan yardım ister.  Öğretmen Okulu öğrencisi, amcasına dakikalarca dil dökmüş, ama eli boş dönmüştü!

Ali Sosun, eşi Hatice Sosun’la. Fotoğraf: Arif Güler
Ali Sosun, eşi Hatice Sosun’la. Fotoğraf: Arif Güler

1969 yılıydı.

Mustafa, her ne olursa olsun, okumaya karar vermişti. Parolasını belirledi:

Ya bir yol bulmalıyım ya da bir yol yapmalıyım!

Bir kış günü  kendince şöyle bir çözüm üretmişti:

Isparta’da yaşayan amcası Kamber Sosun, çözüm için akla ilk gelen  isimdi. Babasına, askere gidene kadar, amcasının yanında kalarak çalışmak istediğini, böylece aile bütçesine katkı sunmak istediğini söylemişti.

Babası, bu öneriye sıcak bakmış, oğlunun Isparta’ya gitmesine izin vermişti.

Mustafa’nın asıl amacı, Isparta’da eğitim görmekti. Hazırlıklarını buna göre yapmıştı. Yanına özel eşyasını ve diplomasına alarak yola koyulmuştu.

İlkbahardı.

Erzincan Tren Garı’ndan  hareket eden  tren yolcularından biriydi artık.   16 yaşındaki çocuk, kara trenden Erzincan Ovası’na yayılan  yoğun dumanı seyrediyor, geleceğe ilişkin güzel düşler kuruyordu.

Isparta’ya okumak için giden Mustafa, inşaatlarda çalışmaya başlar. Okul  harçlığı biriktirir. Okulların açılmasına sayılı günler kala,  okuma düşüncesini  amcası ve yengesiyle paylaşır. Aile, köyden gelen çocuğun  isteğini olumlu karşılar.

(Soldan sağa) Pülümür Kovuklu köyünden Alişan Karaaslan ve Pülümür Mezralı  Ali Sosun, Isparta Merkez Ortaokulunun başarılı iki öğrencisiydi. Isparta Merkez Ortaokulunda o dönem dereceye giren öğrenciler, Pülümür kökenli yoksul aile çocuklarıydı.
(Soldan sağa) Pülümür Kovuklu köyünden Alişan Karaaslan ve Pülümür Mezralı Ali Sosun, Isparta Merkez Ortaokulunun başarılı iki öğrencisiydi. Isparta Merkez Ortaokulunda o dönem dereceye giren öğrenciler, Pülümür kökenli yoksul aile çocuklarıydı.

Babasının olası tepkisini önlemek için okuldan söz edilmemesi kararlaştırılır. 

Isparta Merkez Ortaokulunda eğitime başlar. Okulda Tunceli  kökenli  Alişan Karaaslan (Pülümür Kovuklu), Ali Sosun (Pülümür Mezra) ve Hıdır (?) da öğrenim görmektedir. Amcasının oğlu Ali Sosun, bir üst sınıfta öğrenim görmektedir.

Ali’nin kullandığı kitaplar, bir sonraki yıl Mustafa tarafından kullanılır.

Babası, okula başladığını öğrenir öğrenmez kâğıda kaleme sarılır. Ağabeyi Kamber’den,  oğlunu evden kovmasını ister. Baba, evden kovulması durumunda,  oğlunun köye dönmek zorunda kalacağını düşünür!

Mustafa, ikili eğitim verilen okulun sabah grubundadır.  Eve geldiğinde, babasından gelen mektupları okur,  amcasından habersiz sobaya atar.  Bu mektuplardan, amcasının hiç haberi olmaz!

 Saray Susan, çocuklarıyla birlikte (Yıkıntılarda saklı acılar).
Saray Susan, kızları Emine ve Zekiye Susan'la  (Yıkıntılarda saklı acılar).

Köyünden uzakta yaşayan çocuk, arada bir ailesine mektup gönderir. Mektuplar eve ulaştığında anne yüreği dayanmaz. Anne Saray Susan (?-1994), oğlunun mektubunu öper, koklar. Isparta damgalı mektupları, kutsal  Buyer Baba Gölü’nün suyunun da saklandığı, Perşembe akşamları çıra (çıla) yakılan köşeye koyar, dakikalarca dua eder:

“Ya  Gola Buyere, benim elimden bir şey gelmez, Mustafa’m sana emanet.”

Zorluklarla mücadele eden Mustafa, derslerine dört elle sarılır. Yaz tatillerini inşaatlarda çalışarak geçirir. Okul ihtiyaçlarını karşılamak için inşaattan inşaata koşar.

Mezra İlkokulunda öğretmenlerin sorularına hemen parmak kaldıran Mustafa, Isparta'da,  öğretmenlerini,  ilgi çekici   sorularla  terletir! Isparta Merkez Ortaokulundan arkadaşı Alişan Karaaslan, çalışkanlığıyla dikkat çeken  Mustafa  Susan’ın, sorularıyla öğretmenleri zor durumda bıraktığını unutmaz. 

 

(Soldan sağa) Emine Susan ve Zekiye Susan kardeşler, Mezra köyü Sürek Mahallesi.
(Soldan sağa) Emine Susan ve Zekiye Susan kardeşler, Mezra köyü Sürek Mahallesi.

Mustafa’nın köye son gelişi, kardeşi Zekiye Susan’ın belleğinden silinmez. İki göz toprak damlı evin kapısını çalan, rengi solmuş, aşınmış,   dizi  yamalı,  bordo kadife pantolonlu ağabeyin durumu, yürek sarsıntısına yol açar. Yoksul baba,  oğluna siyah renkte,  deri taklidi bir çift eldiven alır. Isparta’da okuyan çocuk, eldivene kavuşmanın sevincini paylaşır:

“Artık ellerim üşümeyecek!”

Oysa  hep üşümüş;  elleri,  burnu, kulakları soğuktan  kızarmıştır.

Kim bilir kaç kış elleri donmuş, soğuktan eli kalem tutamaz hâle gelmiştir. Bir gece vakti sokak lambasının ışığında ders çalışmıştır.

Zorluklara teslim olmaz.

Yaşadığı acıların sicilini tutmaz. 

1972’de, Isparta Merkez Ortaokulundan mezun olur.

Bu kez yine sürpriz yapmaz, Isparta Merkez Ortaokulunu birincilikle bitirir!

Mustafa Susan
Mustafa Susan

Alişan Karaaslan ve Ali Sosun, Isparta Merkez Ortaokulunda başarılarıyla öne çıkan diğer Pülümürlü öğrencilerdendir. 

Aynı yıl, Isparta Şehit Ali İhsan Kalmaz Lisesine başlar.  Başarısıyla,  dikkatleri üzerinde toplar. Vehbi Koç’un kurucusu olduğu Türk Eğitim  Vakfının (TEV)  başarılı öğrencilere  verdiği  eğitim bursunu almaya hak kazanır. Liseden mezun oluncaya kadar bu burstan yararlanır.

Lise yılları, siyasal çalkantıların yaşandığı döneme denk gelir. Pülümürlü öğrencinin başarısını,  farklı görüşteki öğretmenler de  kabul eder.

Amacı, liseyi de birincilikle bitirmektir.  Bunun için geceli gündüzlü çalışır.  Lise son sınıfta not ortalaması,  10’luk sisteme göre, 9’dur. Okul ikincisinin ortalaması, 7 buçuktur. O yıllarda,  lise sonda tüm dersler verildikten sonra,  ayrıca bitirme sınavları yapılmaktadır. Bu defa işin içine ‘siyaset’ karıştırılır. Karşıt görüşlü bazı öğretmenler, okul 2’ncisini       1’inci yapmak için  çaba harcar.

Mustafa, bu girişime,  daha çok  çalışarak yanıt verir.

Mustafa Susan, Isparta Şehit  Ali İhsan Kanılmaz Lisesini, 1975 yılında birincilikle bitirmişti.
Mustafa Susan, Isparta Şehit Ali İhsan Kalmaz Anadolu Lisesini, 1975 yılında birincilikle bitirmişti.

1966 yılında kara trenle Isparta’ya gelen Pülümürlü yoksul köylü çocuğu Mustafa Susan, 1975’te,  Isparta Şehit Ali İhsan Kalmaz Lisesi’ni  birincilikle bitirir!

Liseyi bitiren başarılı öğrenciyi yine zor günler beklemektedir. Isparta dışında herhangi bir okulda okuması, olanak dışıdır. Üniversiteye giriş sınavından 468 puan alır. O tarihte Hacettepe Üniversitesine bağlı olan Antalya Tıp Fakültesine 432 puanla öğrenci alınırken, 468 puanlı lise birincisi okula kabul edilmez!

Tıp Fakültesine giriş, Tunceli engeline takılır!

Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Mimarlık Fakültesine girmeye hak kazanır. Trabzon’a giderek okula kayıt yaptırır.  Ekonomik sorunlar ve yaşanan siyasal ayrışmalardan dolayı, kayıt  dondurur.

Bir yıl hazırlık yapar. O arada dershaneye gider. Sınavdan bu kez 486 puan alır. Hedefi Tıp Fakültesinde okumaktır.  Pülümür’e 173 km uzaklıktaki  Erzurum’da okumak için yola düşer. Cebinde taşıdığı  Tunceli kimliği, önüne  engel olarak çıkarılır.

Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesine kayıt yapması fiilen engellenir!

(Sol başta) Mustafa Susan, Isparta Devlet Mimarlık ve Mühendislik Akademisinden birincilikle mezun olmuştu.
(Sol başta) Mustafa Susan, Isparta Devlet Mimarlık ve Mühendislik Akademisinden birincilikle mezun olmuştu.

Isparta’da yeni açılan Akdeniz Üniversitesi   Mühendislik Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümüne kayıt yaptırmak zorunda kalır. Fakültedeki en yüksek puanlı öğrenci, Pülümürlü Mustafa’dır.

Isparta Mühendislik Fakültesinden 1980’de birincilikle mezun olur.

Mustafa Susan, Isparta Devlet Mimarlık ve Mühendislik Akademisinde.
Mustafa Susan, Isparta Devlet Mimarlık ve Mühendislik Akademisinde.

Aynı yıl İstanbul  Yıldız Teknik Üniversitesinde lisansüstü eğitime  başlar. Fakülte birincisi olduğundan, hocalarının önerisi üzerine, asistanlık sınavına girer. Sınavı başarıyla geçer.  Tunceli kimliği, burada da önüne engel olarak çıkar. Aynı sınavda başarılı olan arkadaşları göreve başladıktan yaklaşık  8 ay sonra Isparta Mühendislik Fakültesinde göreve  başlar!

O arada  Yıldız Üniversitesinde lisansüstünü tamamlar,   doktora eğitimine  başlar.    Almanya Goethe Enstitüsünde dil eğitimi görür. Bazı siyasal ayrışmalar nedeniyle akademideki görevinden ayrılır.

Özel sektörde çalışmaya başlar.

Mustafa Susan-Cemile Susan çifti ve oğlu  bir arada.
Mustafa Susan-Cemile Susan çifti ve oğlu bir arada.

Isparta’da  Cemile Hanım’la  yaşamını birleştirir. Çiftin bu evliliğinden bir oğlu  olur.

Çok sevdiği akademik kariyerine nokta koyduktan sonra  Antalya’ya yerleşir. Turistik tesisler, AVM’ler ve hastane şantiyelerinde makina grup şefi olarak çalışmalarına devam eder.  Bu arada Libya’da bir hastane şantiyesinde iki yıl mekanik grup şefi olarak çalışır.

Hep uzaklarda çalıştı. Biricik oğlu ve sevgili eşinden ayrı geçirdiği yıllar, iliklerine kadar hissettiği yoksulluğa isyandı. Oğluna, yokluk ve zorluk  armağan eden baba olmamak içindi  tüm çabası.

Oğlunun bazı gelişim  evrelerine tanıklık edemedi. Cemile Hanım, şantiyelerde ter döken babanın yokluğunu aratmamak için çaba gösterdi.

Makine Yüksek Mühendisi Mustafa Susan, çok sayıda AVM, hastane, otel vb. inşaatlarda makine grup şefi olarak çalıştı.
Makine Yüksek Mühendisi Mustafa Susan, çok sayıda AVM, hastane, otel vb. inşaatlarda makine grup şefi olarak çalıştı.

Olayların sonuçlarına değil, nedenlerine kafa yordu. Yaşadığı yokluk ve zorluklardan dolayı kimseye öfke duymadı. Açlık çektiği yılların faturasını büyüklerine çıkarmadı.   Gece vakti sokak lambasında ders çalışmak zorunda kaldığını duyan bile olmadı.

Yaşamını çalışarak, üreterek geçirdi. Mesleğe adım atıncaya dek,  en ağır işlerden biri olarak görülen inşaatlarda çalıştı. 1977 yılında,  köylüsü Kamer Güler’le birlikte beton dökmüştü.

Yakınmayı aklından bile geçirmedi. Başarıya odaklanmış bir köylü çocuğu olarak çıktığı zirvede, kibirden uzak durdu.

Zorluklarla geçti çocukluğu ve ilk gençlik yılları… Ders çalışırken elektriği kesildiğinde,  sokak lambasının ışığında gülümsedi yaşama. Evde, sokakta, okulda, köyde ya da kentte  peşini bırakmayan zorluklarla dövüştü.  Sağlam bir kişilik kazanmasını, zorlukları yenilgiye uğratma gücü ve yeteneğine borçluydu.   

Makine Yüksek Mühendisi Mustafa Susan, emek verdiği yapılarda, öğrencilik yıllarının başarısını aratmadı.
Makine Yüksek Mühendisi Mustafa Susan, emek verdiği yapılarda, öğrencilik yıllarının başarısını aratmadı.

Önüne çıkan engellerle mücadele ederken,  pes etmedi!  Kardeşi Zekiye’nin içini en çok acıtan, ölünceye kadar unutamayacağı  sözü şuydu:

"Gecelerce aç yattım, gözyaşlarına boğuldum, yine de vazgeçmedim!"

Vazgeçmedi!

Makine Yüksek Mühendisi  Mustafa Susan, çocukluğunda,  Pülümür Mezra köyünde tembelliğe savaş açmıştı. Kahvehaneler, oyun masaları,  üst üste yığılı içki kasaları, art arda  yakılan sigaralardan yükselen duman, onun çocukluğunu çalmıştı.

O, uyuşukluğa karşı ayağa kalkmış, bütün zorlukların üstesinden gelmeyi başarmıştı.

Mustafa Susan, şimdi 70 yaşında. Onun 1966 yılında  veda ettiği Mezra  Sürek Mahallesi’ndeki  yıkıntılarda, çalınan yılların izini sürüyorum. Pencere önünde okuduğu kitaplardan bir sayfaya,  zamana direnmiş soluk bir fotoğrafa rastlamayı umut ediyorum.  

(Sağ başta) Makine Yüksek Mühendisi Mustafa Susan, toplantıda.
(Sağ başta) Makine Yüksek Mühendisi Mustafa Susan, toplantıda.

Kitabını sesli okuduğu zamanlar, ağzından çıkan her sözü  tekrar eden kardeşi Emine’nin en çok sevdiği sayfalardan  bir parçayı görebilmek için ellerimle toprağı kazıyorum.   

Yıkıntılarda  yokluğun, yoksulluğun  acı kanıtlarıyla   karşılaşıyorum. Paslanmış kapı menteşelerine, en son kimin kullandığı belirsiz tükenmez kaleme,  tozlu  ve çamurlu yollarda izi kalmış kara lastiğe, boyası dökülmüş ahşap pencerelere, paslı pencere korkuluklarına, kesme taşların altında can çekişen kapılara, lülesinden bir damla su akmayan çeşmeye  dokunuyorum.

Güneş’in doğuşunu duayla selamlayan anneleri, anneanneleri, babaanneleri özlemle anıyorum.

Çocuğunu okula göndermek için gün ışımadan uyanan anneleri, kara bata çıka hayvanlara kuru yaprak taşıyan babaları, yokluklara inat zirveye çıkan köylü çocuklarını  selamlıyorum.  

Acı yılların, yokluk ve zorlukların  tanığı  yıkıntılarda  boy veren meşe ağacının gövdesine sarılıyorum.  Meşenin direnciyle ayağa kalkıyorum. Mustafa Susan’ın doğup büyüdüğü köyün yıkıntılarına  veda ediyorum.

Yeniden düşüyorum köy yollarına…

İnsanlığın umudunu besleyen  dirençle hızlanıyor adımlarım.

 

 
Makine Yüksek Mühendisi Mustafa Susan
Makine Yüksek Mühendisi Mustafa Susan

(Körfez,  20 Aralık 2023) 

 

TEŞEKKÜR: Bu çalışmaya  katkı  sunan Sayın Ali Erginoğlu,  Sayın Ali Binat (Binali) Yıldırım, Sayın Ali Sosun, Sayın Alişan Karaaslan, Sayın Emine Ergül, Sayın Kamer Güler,  Sayın Kıymet (Nimet) Yeniyol,  Sayın  Sevim  Erginoğlu ve Sayın Zekiye Susan’a candan teşekkür ederim. Susan ailesiyle ilgili görseller,  Sayın Mustafa Susan ve Sayın  Zekiye Susan’ın arşivinden derlenmiştir.

 

 

Pülümür Mezra köyü
Pülümür Mezra köyü

 

Pülümür Kırmızıköprü
Pülümür Kırmızıköprü

 

 
Pülümür Mezra köyü Sürek Mahallesi’ne, şemsiye açan  ağaçlarının arasından gidiliyor.
Pülümür Mezra köyü Sürek 'Mahallesi’ne, şemsiye gibi açılmış  meşe ağaçlarının arasından gidiliyor.

 

Pülümür Mezra köyü Sürek ‘Mahallesi’ne girişte köylüleri selamlayan meşe ağaçları.
Pülümür Mezra köyü Sürek ‘Mahallesi’ne girişte köylüleri selamlayan meşe ağaçları.

 

Pülümür Mezra Sürek Mahallesi
Pülümür Mezra Sürek Mahallesi

 

Pülümür Mezra köyü Sürek Mahallesi’nde zamana direnen  mekânlardan biri.
Pülümür Mezra köyü Sürek Mahallesi’nde zamana direnen mekânlardan biri.

 

Pülümür Mezra köyü Sürek ‘Mahallesi’, yıkıntılar.
Pülümür Mezra köyü Sürek Mahallesi, yıkıntılar.

 

Pülümür Mezra köyü Sürek ‘Mahallesi’, çeşme ve  yıkıntılar.
Pülümür Mezra köyü Sürek Mahallesi, çeşme ve yıkıntılar.

 

Pülümür Mezra köyü Sürek Mahallesi,  çeşme (Çeşme başında saklı sohbetler).
Pülümür Mezra köyü Sürek Mahallesi, çeşme (Çeşme başında saklı sohbetler).

 

Pülümür Mezra köyü Sürek Mahallesi (Acı veren yıkıntılar).
Pülümür Mezra köyü Sürek Mahallesi (Acı veren yıkıntılar).

 

Pülümür Mezra köyü Sürek Mahallesi (Elleri soğuktan çatlamış çocuklar nerede?).
Pülümür Mezra köyü Sürek Mahallesi (Elleri soğuktan çatlamış çocuklar nerede?).

 

 
Pülümür Mezra köyü Sürek Mahallesi (Güneş’i, gözyaşlarıyla  karşılayan  yaşlı kadının hatıraları).
Pülümür Mezra köyü Sürek Mahallesi (Güneş’i, gözyaşlarıyla karşılayan yaşlı kadının hatıraları).

 

 

Pülümür Mezra köyü Sürek Mahallesi’nde zamana direnen yıkıntılar.
Pülümür Mezra köyü Sürek Mahallesi’nde zamana direnen yıkıntılar.

 

Pülümür Mezra köyü Sürek Mahallesi (Pencere korkuluğuna tutunan minik kızın parmak izleri).
Pülümür Mezra köyü Sürek Mahallesi (Pencere korkuluğuna tutunan minik kızın parmak izleri).

 

Pülümür Mezra köyü Sürek Mahallesi, yıkıntılar.
Pülümür Mezra köyü Sürek Mahallesi, yıkıntılar.

 

Pülümür Mezra köyü Sürek Mahallesi, yıkıntılar.
Pülümür Mezra köyü Sürek Mahallesi, yıkıntılar.

 

Pülümür Mezra köyü Sürek Mahallesi, yıkıntılar.
Pülümür Mezra köyü Sürek Mahallesi, yıkıntılar.

 

Pülümür Mezra köyü Sürek Mahallesi, yıkıntılara karışan yeşil kapı.
Pülümür Mezra köyü Sürek Mahallesi, yıkıntılara karışan yeşil kapı.

Yorumlar   

0 # Ali İbrahim Tutu 20-12-2023 16:51
Güzel bir betimleme.Emeğinize,yüreğinize sağlık.
Cevap | Alıntıyla Cevapla | Alıntı
0 # Mehmet Pekel 22-12-2023 04:58
Yalın,yabancı sözcüklerden uzak, etkileyici bir anlatım. Hüseyin öğretmenim daha nice yazılara. Gönlünüze zenginlik...
Cevap | Alıntıyla Cevapla | Alıntı

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile

0
0
0
s2sdefault