Pülümür Kovuklu Azgulere
Pülümür Kovuklu Azgulere

Bu değerlendirme, Pülümür’de, Millî Emlak Müdürlüğü tarafından yürütülen kamu arazilerinin satışı ile ilgili tartışmalara katkı sunmak amacıyla yapılmıştır.

1)Kamu arazileri sadece Pülümür’de mi satılmaktadır?

Yurt genelinde satılan/satılması düşünülenler dışında,  Tunceli’nin çeşitli ilçelerinde, sözgelimi Mazgirt’te, kamu arazileri açık ihaleyle satışa çıkarılmaktadır. Başka il ya da ilçelerde kamu arazilerinin satılması, Pülümür’deki satışın doğru olduğu anlamına gelmez.  Başka bölgelerdeki satışlardan ‘kuvvet’ alarak,  Pülümür’deki satışlara onay verilemez. Fatsa’da siyanürle altın aranması,  Pülümür’de siyanürle altın aranmasını haklı göstermez.

2) Kamu arazilerinin satılmasının sakıncaları nelerdir?

Hazineye ait alanların satışı, KİT’lerin özel sektöre satışına benzetilebilir. KİT’ler özelleştirilirken, bazı çevrelerin tepkisi, “Benim patronum Sabancı ya da devlet olmuş, ne fark eder?” şeklindeydi.  KİT’lerin adım adım özelleştirilmesiyle gelinen nokta ortada… Pülümür vd. ilçelerdeki kamu arazilerinin satışıyla, bölge insanının ortaklaşa yararlandığı alanların etrafına çit örülmektedir. Köylülerin rahatlıkla dolaşabildiği, hayvanlarını otlatabildiği, arıcılık yapabildiği alanlar özel mülkiyete geçirilmektedir. Özel mülkiyete geçirilen alanların tasarrufu kamudan özele geçmektedir. Devletin, kamu yararına kullanılabilecek alanları üç kuruşa pazarlaması, bölge insanının lehine bir uygulama olarak görülemez.

Köylerimiz için henüz bir köy yerleşim planı bile hazırlanmamıştır. Kamu arazilerinin özelleşmesiyle, kamusal faaliyet yürütülebilecek okul, sağlık ocağı vb. kamu binalarına yer bırakılmamaktadır. Devlet, köylerde, okul, sağlık ocağı vb. kamu binaları için kullanılabilecek yerleri elden çıkarmaktadır.

Arazi satışıyla, köyler, ortak kullanım alanlarından yoksun kalmaktadır.

Hazine arazilerinin satışıyla, mera vb. alanların satışının da önü açılmaktadır. Hazine arazilerinin kamuya kaynak sağlayan bir ‘mal’ olarak görülmesinin, üretimden kopan bir ülkede ucu açık ‘satış’ sürecini tetiklemesi kaçınılmazdır. Bu süreçte yaylalar, ormanlar, dereler vb. doğal zenginliklerin risk altında kalacağı değerlendirilmektedir. Yasal bir değişiklikle, köylüler, hayvanlarını otlatabilecek alanlardan yoksun kalabilecektir. 

Kamu arazilerinin Pülümür’de satışı ne kadar yanlışsa, ülkenin herhangi bir köşesinde satışı da o kadar yanlıştır.

 

3) Pülümür’de satılan arazileri yabancılar almadı. Pülümürlülerin arazi satın alması, yanlış mı?

Arazi satışıyla ilgili belirleyici soru şudur:

Kamu mülkiyetini tasfiyeye yönelik sürece teslim mi olacağız, yoksa direnecek miyiz?

Bu nedenle, kamu arazilerinin satışıyla ilgili tartışmanın, Pülümürlü-‘yabancı’ ekseninde yürütülmesi, doğru değildir. Bu eksende yürütülen tartışmalardan sonuç alınamaz. Bazı KİT’lerin  ‘yabancı’lara satılmadığı biliniyor. O sürecin Türkiye’yi nereye sürüklediğini bugün hepimiz görebiliyoruz. Tartışmada, herhangi bir gerekçeyle, Pülümür’de arazi satın alan yurttaşlarımızın hedef alınması da yanlıştır.

Arazilerin, ileride el değiştirmesinin, sıradan bir tapu işlemi olduğu akıldan çıkarılmamalıdır.  Temel sorun, kamu arazilerinin satışına karşı net tavır alabilmektir.

4)Yabancılar arazi satın almadı. İhaleler, bölge insanına verildi. O zaman bu satışa tepki göstermenin anlamı nedir?

“Bu ihaleye Pülümürlülerden başkası katılamaz.” diye bir kural var mı, yok! Demek ki arazi ihalelerine yurdun dört bir yerinden dileyen herkes katılabilir. Pülümür Millî Emlak Müdürlüğü, halka açık  bir ihalede en yüksek fiyatı veren ‘Patagonyalı'yı, ihaleden men edebilir mi?   Millî Emlak Müdürlüğü, bu durumda, “Beyefendi/Hanımefendi, biz bu ihaleyi Pülümür eşrafı için açmıştık. Siz de  kim oluyorsunuz?” diyebilir mi? “Nasıl olsa Pülümürlüler alıyor”  diye sevinenlerimizin, olayı bu boyutuyla da değerlendirmeleri gerekmez mi?  Anayasa’nın 10. Maddesinde tanımlanan  ‘eşitlik’ ilkesi, Kamu İhale Kanunu vb.  yasal zorunluluklar ortadayken, ihaleye çıkarılacak tüm arazileri Pülümürlülerin alacağını kim garanti edebilir?

5) Vatandaşlar dilekçeyle arazi satın almak istiyor, Millî Emlak da satışa çıkarıyor. Bunun neresi yanlış?

Millî Emlak Müdürlükleri, bir pazarlama şubesi olarak hareket edemez. Kamu arazilerini koruması gereken bir kurumun, arazi satış ofisine dönüşmesi, üzüntü vericidir. Kuruma, yurdun herhangi bir bucağından yapılan, “Pülümür’de arazi satın almak istiyorum” başvurusunda, kurumun, başvuru sahibinin önüne uydu görüntülerini koyup arazi beğendirmesi, kabul edilebilir bir uygulama olarak değerlendirilebilir mi? Bu uygulamanın engellenmemesi durumunda, bölge,  kamu arazilerinin önemli bir bölümünü kaybedecektir.  

6) Satılan arazilerin bir kısmının sorunlu olduğu, bundan habersiz olan bazı vatandaşların mağdur edildiği ifade ediliyor. Bu iddiaların doğruluk payı nedir?

‘Kamu arazisi’ kavramının, ilk bakışta sorunsuz alanları çağrıştırdığı, bunun da ‘müşteri’ler üzerinde olumlu etki yarattığı gözlenmektedir. Arazi satış pratiği, bazı kamu arazilerinin sorunlu olduğuna işaret etmektedir. Pülümür Çayı’nın kıyısında satılan alanlar buna örnek olarak verilebilir.   Yıllar önce sel altında kalan bu ‘arazi’lerin, ciddi bir inceleme yapılmadan satılmasıyla, vatandaşların can ve mal güvenliği tehlikeye atılmış, üstüne bir de haksız kazanç sağlanmış olmaktadır.

7) Pülümür Çayı’nın kıyısındaki bazı hazine arazilerinin 49 yıllığına kiralandığı öne sürülüyor. Bu iddia doğru mu? Doğruysa, yaratabileceği olası sorunlar nedir?

Pülümür Çayı’nın kıyısında, sınırlı sayıda bazı hazine arazilerinin sembolik rakamlarla 49 yıllığına kiralandığı biliniyor. Bunların yanı sıra, Pülümür-Tunceli kara yolu üzerinde faaliyet yürüten kum ocaklarına rastlanıyor. Pülümür Çayı kıyısındaki alanların kullanımının yarattığı/yaratabileceği en büyük sorunun, suyun kirlenmesi olduğu düşünülüyor. Pülümür Çayı’nın kirlenmesinden, Pülümür Vadisi’ndeki bitki ve hayvan çeşitliliğinin zarar göreceği ön görülüyor.

8) Satılan yerlerin köy merası değil, hazine arazisi olduğu belirtiliyor. Pülümür köyleri hazine arazilerinin satışından niçin etkilensin?

Köy merası ya da hazine arazisi, ne fark eder? Arazilerin mülkiyeti her iki durumda kamuya ait. Hazine arazilerinde hayvanlar otlamıyor muydu? Arılar, hazine arazilerindeki çiçeklere konmuyor muydu? Satışla, mülkiyet ilişkileri değişmekte, araziler, kamudan özele devredilmektedir. Bunun neresi doğru?  Köy meraları satılmıyor, hazine arazileri satılıyor, diye sevinecek miyiz? Mülkiyet tanımından yola çıkarak, kamu mülkiyetine son verme girişimini olağan karşılayabilir miyiz?

 9) Bölgede görev yapan bürokratlar, belediye başkanları, milletvekilleri bu konuda ne yapabilir?

Arazileri belediye başkanları ya da milletvekilleri satmıyor. Onlardan beklenen, arazi satışına karşı net tavır almalarıdır.  Basın toplantıları, soru önergeleri, konferanslar, yetkililerle görüşme vb. yöntemler, uygulamanın kaldırılmasında etkili olabilir. Satışlar konusunda görüşüne başvurulan kurumlar olumsuz yönde görüş bildirebilir. Yaşanan koşullar, belediye başkanları ve milletvekillerinin daha cesur ve atak olmalarını zorunlu kılmaktadır.   

10) Kapatılan okul, sağlık ocağı vb. kurumlara ait binaların satılacağı dile getiriliyor. Bunlar doğru mu?

Pülümür’de daha önce faaliyet yürüten, göç vb. nedenlerden dolayı kapatılan okul, sağlık ocağı vb. kurumların binalarının birçoğu yöre sakinleri tarafından mesken olarak kullanılmaktadır. Bu uygulamayla, binaların çoğu yıkılmaktan kurtulmuştur. Söz konusu binaların, ihtiyaç hâlinde kamu tarafından kullanılabileceği unutulmamalıdır. Bu binaların satılması düşüncesinden vazgeçilmelidir. Binaların yapıldığı arsalar, köye ya da özel mülkiyet sahiplerine aittir.  Sağlık ocağı ya da okul için bağışlanan yerlerde yapılan binaları satışa çıkarmak, bağış protokollerine aykırıdır. Bu binaları ve arsaları satma girişimi, hazine arazilerini satma girişimiyle bire bir örtüşmektedir. Devlet, belirtilen yerleri satmak yerine, hak sahiplerine iade etmelidir. Pülümür Kırmızıköprü Ortaokulu binasının kuşkulu bir raporla yıkıldığı, yıkımdan sonra satışa çıkarma hazırlığına gidildiği, bu girişimin arsayı bağışlayan vatandaşın yargı yoluna gitmesi üzerine askıya alındığı akıldan çıkarılmamalıdır. Bugün hazine arazilerinin satışını sıradan bir olay olarak görenlerin, okulun yıkılmasından  ders almaları gerektiği kabul edilmelidir.

11) Bölgede maden faaliyetlerine ilişkin dillendirilen iddialar doğru mu? Arazi satışının bu çalışmalarla bir ilgisi var mı? Pülümür,  maden çalışmalarından etkilenir mi?

Pülümür, maden çalışmalarından somut hiçbir yarar sağlamadığı hâlde büyük zarar gören ilçelerimizin başında yer almaktadır. Örneğin Bağırpaşa’daki dört bin hektarlık krom işletmesi, atıklarını yıllarca Pülümür Çayı’na dökmüştür.  Günlerce kirli akan Pülümür Çayı, uygulamanın, bölge ‘ileri gelenleri’nin rızasıyla yapıldığının kanıtlarından biridir. Gökçekonak köyünde doğayı yıkıma uğratan alçı taşı ocağı için de durum farksızdır.  Peki, bu işletmeler, bölgeye nasıl bir katkı sunmuştur?  Buna başka örnekler de verilebilir. Geçmiş uygulamalar, çevre düşmanı maden işletmelerinin bölgeye değil,  işletmecilere para kazandırdığını ortaya koyuyor. Pülümür’ün, yakın bir gelecekte, kural tanımayan maden işletmelerinin yıkıcı etkilerine maruz kalabileceği görülüyor. Kamu arazileriyle ilgili sürecin bu bağlamda ele alınmasında yarar olduğu değerlendiriliyor. 

Olası  maden yağmasına karşı sağlıklı tavır almanın yolu,  arazi satışı konusunda doğru mevzilenmekten geçiyor. Bölge insanının, olayı sıradan bir alım satım ilişkisi dışında kavramasında,  namuslu aydınlara  büyük görevler düşüyor.

(Yalova,  25 Ocak 2020)  

 

Yorumlar   

-1 # Ali Kırıkkaya 25-01-2020 16:42
Çok güzel açıklama yapmışsın.
Kalemine sağlık
Cevap | Alıntıyla Cevapla | Alıntı

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile

0
0
0
s2sdefault