Ders kitapları, Millî Eğitim Bakanlığı Ders Kitapları Yönetmeliği, Ders Kitaplarında Aranacak Nitelikler ile Yayın Evlerinde Aranacak Şartlar, Ders Kitaplarının Hazırlanması, İncelenmesi, Değerlendirilmesi ve Eğitim Araçlarının Seçimine İlişkin Yönerge’de belirtilen hükümlere uygun olarak hazırlanır (MEB, 1995).
Söz konusu yönetmeliğe göre, ders kitapları; Anayasa ve kanunlara aykırı hususları ve reklam niteliğindeki ögeleri içermez, temel insan haklarına aykırılık taşımaz; cinsiyet, ırk, din, dil, renk, siyasî düşünce, felsefî inanç, mezhep vb. ayrımcılık içermez, bilimsel ilke ve yöntemlere uygun olarak hazırlanır. Ders kitapları, 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu’nda yer alan Türk Millî Eğitiminin Genel Amaçlarında belirtilen “Atatürk İnkılâp ve İlkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk Milliyetçiliğine bağlı; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan; insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış hâline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek” hükmüne ve Türk Millî Eğitiminin Temel İlkelerine uygun olarak hazırlanır.
2005-2006 eğitim-öğretim yılından itibaren beş yıl süreyle okutulacak olan öğretmen kılavuz, öğrenci çalışma ve ders kitaplarını kapsayan incelemede, Millî Eğitim Bakanlığının ölçütleri belirleyici olmuştur. Kitapların dil ve yazım yönünden incelenmesinde Türk Dil Kurumu İmlâ Kılavuzu esas alınmıştır.
Öğretmen kılavuz kitabı, ders ve öğrenci çalışma kitaplarını da kapsadığından dolayı, karışıklığa yol açmamak için, kılavuz kitabın sayfa numaraları belirtilmiştir. Bu nedenle, özel olarak belirtilmeyen ve cümle sonlarında verilen sayfa numaraları öğretmen kılavuz kitabına aittir. Ders ve öğrenci çalışma kitaplarına ait sayfa numaraları özel olarak belirtilmiştir. Kitaplardan aynen alınan ve tırnak içinde belirtilen cümlelerdeki dil ve yazım yanlışlarına dokunulmamıştır.
İlköğretim Sosyal Bilgiler 4 Öğretmen Kılavuz Kitabı (Tekerek vd., 2005)’nda, Talim Terbiye Kurulunun 18.07.2005 gün ve 282 sayılı kararı ile ders kitabı olarak kabul edildiği ve 17.500 adet basıldığı belirtilmektedir. Editörlüğünü Yrd. Doç. Dr. Cengiz Dönmez, Dr. Bahri Ata ve Dr. Ahmet Sait Candan’ın yaptığı kitap, dil uzmanı Müjde Kanıbir tarafından incelenmiş.
İlköğretim Sosyal Bilgiler 4 Ders Kitabı (Tekerek vd., 2005 a)’nda, Talim Terbiye Kurulunun 18.07.2005 gün ve 282 sayılı kararı ile ders kitabı olarak kabul edildiği ve 461.300 adet basıldığı bilgisine yer verilmiş. Editörlüğünü Yrd. Doç. Dr. Cengiz Dönmez, Dr. Bahri Ata ve Dr. Ahmet Sait Candan’ın yaptığı kitabın, dil uzmanı Müjde Kanıbir tarafından incelendiği belirtiliyor.
İlköğretim Sosyal Bilgiler 4 Öğrenci Çalışma Kitabı (Tekerek vd., 2005 b), Talim Terbiye Kurulunun 18.07.2005 gün ve 282 sayılı kararı ile ders kitabı olarak kabul edilmiş ve 461.300 adet basılmıştır. Yrd. Doç. Dr. Cengiz Dönmez, Dr. Bahri Ata ve Dr. Ahmet Sait Candan’ın editörlüğünü yaptığı kitabın dil uzmanı ise Müjde Kanıbir.
Atatürk, Kemal Sunal’la Birlikte Tanıtılıyor
Mustafa Kemal Atatürk, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın önderi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusudur. Ulusal önderin tanıtılmasında iyi bir asker, yetenekli ve başarılı bir devlet adamı olması vb. özelliklerinin dikkate alınması gerekir. Tanıtımın içeriği önemli olduğu gibi biçimi de önemlidir. İncelenen kitaplarda, Atatürk’ün tanıtılmasına gereken özenin gösterildiğini söylemek güçtür.
Kendimi Tanıyorum ünitesinde kimlik kartlarına çeşitli örnekler veriliyor. Atatürk’ün nüfus cüzdanı; özel dershane, toplu ulaşım, meslek, vakıf ve dernek üye tanıtım kartlarıyla birlikte tanıtılıyor (s.28, 29, 32, 33). Mustafa Kemal Atatürk’ün nüfus cüzdanının toplu ulaşım kartı ya da özel dershane kartıyla yan yana verilmesi, Cumhuriyet Devriminin önderine, kitabı hazırlatanların bakış açısını yansıtmaktadır. Büyük Önderin nüfus cüzdanının, özel kuruluşların verdiği ‘giriş’ kartlarıyla birlikte örnek olarak verilmesi, hakarettir.
Atatürk’ün nüfus cüzdanıyla ilgili örneğin bir benzerine de Onlar Başardı konusunda rastlanıyor. Bu konuda, sanatçı ve sporcular, fotoğraflarıyla birlikte, Atatürk’le yan yana tanıtılıyor. Sosyal Bilgiler kitabında şu isimler yan yana getirilmiş: Atatürk, Kemal Sunal, Âdile Naşit, Dr. Mehmet Öz, İdil Biret, Prof. Dr. İlber Ortaylı, Barış Manço, Sertab Erener, Mehmet Okur, Hasan Âli Yücel (s. 44, 45).
Ancak başarılı devlet adamlarıyla yan yana getirilebilecek bir önder, ‘pop’çularla aynı kare içinde gösterilmektedir. Yukarıdaki örnekler, kitabı hazırlatanların, ulusal tarihimiz ve cumhuriyetimizin kurucusu hakkında neler düşündüklerini anlamak bakımından öğreticidir.
Kitabın yazarlarının Kemal Sunal’a olan ilgisi 137. sayfada da devam ediyor. Sunal; Barbaros Hayrettin Paşa, Sabiha Gökçen, Lale Orta ve Ekrem Akurgal’la birlikte tanıtılıyor (s. 137). Kitap, Türk tarihine mal olmuş Barbaros Hayrettin Paşa ile sinema oyuncusu ‘İnek Şaban’ı aynı karelerde bir araya getirebilmiştir!
Yeni ders kitaplarında, Atatürk’ün küçük yaşta ölen ve eski ders kitaplarında söz edilmeyen kardeşi Naciye ile ilgili bilgiye de yer verilmiş (s. 48). Atatürk’ün adı hiç duyulmayan kız kardeşinin, ders kitabına hangi gerekçeyle girdiği belirsizdir.
Atatürk’ün ‘sıradan’ bir lider olarak sunulmak istendiği Kendimi Tanıyorum ünitesinde, birey ve kimlik kavramları işlenmektedir (s. 28). Geçmişimi Öğreniyorum adlı ünitede işlenen kavramlar arasında din, gelenek, kültürel öge, kültürel farklılık vb. bulunmaktadır (s. 52).
Cumhurbaşkanı Yok, Sertap Erener Var
Kılavuz, Ders ve Çalışma kitaplarında bazı ‘yıldız’lar tanıtılıyor. Bir kısmı o kadar önemsenmiş ki, Atatürk’le birlikte tanıtılmalarında bile sakınca görülmemiş. Sertap Erener, Kemal Sunal, Âdile Naşit, Barış Manço vb. sanatçıların Atatürk’le yan yana gösterildiği kitapta, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in adı geçmiyor. 4. sınıf Sosyal Bilgiler Öğretmen Kılavuz, Ders ve Çalışma kitaplarında 10. Cumhurbaşkanının adı ve soyadına yer verilmiyor. Ders kitabında, Cumhurbaşkanının, 23 Nisan’da bir öğrenciyle makamında çektirdiği fotoğraf yayımlanmasına karşın, fotoğrafın kime ait olduğu belirtilmemiş (s. 217). Aynı sayfada, 10. Cumhurbaşkanının 23 Nisan mesajı yayımlandığı hâlde, Cumhurbaşkanın adı yine belirtilmemiş. Öğrenciler, Türkiye’nin 10. Cumhurbaşkanının kim olduğunu ancak 5. sınıfta öğrenebilmektedir. Çünkü Cumhurbaşkanının adı 5. sınıf Kılavuz kitabında geçmektedir (Karagöz vd., 2005 a: 211).
Manastırlı Hamdi’nin ‘Açığı’nı Arayan Kitap
Kitapta, İstanbul’un İngilizler tarafından işgalini ve Şehzadebaşı’ndaki Muzika Karakolu baskınını Mustafa Kemal’e bildiren Manastırlı Hamdi’nin yazdığı telgraf metnindeki yazım yanlışlarına dikkat çekilmektedir: “Manastırlı Hamdi Beyin acele ile gönderdiği telgraftan hareketle, ilgili cümleleri yazım kurallarına uygun bir şekilde yazmalarını sağlayınız.” (s. 152). Dil ve yazım yanlışı yönünden bir benzerine rastlanmayan kitapta, Kurtuluş Savaşı’nda önemli bir rol oynayan Manastırlı Hamdi Bey’in telgrafının içeriğine değil biçimine vurgu yapılmasının, ulusal tarih bilincinin geliştirilmesine hizmet etmeyeceği ortadadır.
Dil, Yazım ve Anlatım Yanlışları
Ders kitabı, eğitim ve öğretimin en önemli araçlarından biridir. Dil eğitimi, temel eğitimin en önemli ögesidir. Öğrenciye Türkçe dilbilgisi ve anlatım becerisinin kazandırılması, ilköğretimin temel hedeflerinden biridir. Başarılı bir anadil eğitimi, kitapların dil ve yazım yönünden kusursuz hazırlanmasını gerektirir. Ders kitaplarında dil ve yazıma yeterince önem verilmemesi, Türk dilinin okullarda iyi öğretilmesini engeller. Dil eğitiminin en önemli evrelerinden biri olan ilköğretimde okutulan kitapların dilbilgisi kurallarına yeterince uyulmadan hazırlanması, dil eğitimine ve Türkçenin gelişmesine zarar verir.
Yeni kitaplarda dil, anlatım ve yazıma gereken özen gösterilmemiştir. Bu incelemede, yanlışların ancak bir kısmına değinilmiştir. İşte örnekler:
“Bu şekilde ilköğretimi tamamlamış görmüş her öğrenci,” (s.10). “Binlerce binada oturulamaz hale geldi.” (s.22). “Anket Araştırması” (s.23). (Bu konu ile ilgili açıklamaya, 5. sınıf ders kitaplarını kapsayan incelemede yer verilmiştir.)
“Öğrencilerinize, arkadaşlarının yüz ifadelerini yorumlamalarını isteyebilirsiniz. …Bir olayda gösterdiğimiz düşünce ve davranışımızı, olayın meydana geldiği sıradaki duygularımız etkiler.” (s. 40). İfade baştan sona kadar yanlış. Bir olayda düşünce gösterilebilir mi? Olaylar insanın düşüncelerini geliştirebilir, ama herhangi bir olay karşısında düşünce gösterilmez.
“Çevrenizde ya da ülkemizde eğitim ve öğretim haklarının kullanıldığına ne tür örnekler verirsiniz.” (s.51). Eğitim ve öğretim geniş kapsamlıdır. Bu ifadede, öğrencilerin vermeleri gereken örneklerin ne olması gerektiği açık olarak belirtilmemiştir. Öğrenim hakkının kullanılması konusunda bir çerçeve çizilmeden böyle bir sorunun sorulmaması gerekir.
“Mete’nin Atatürk’ün hayatı ile anlattıklarını basit bir zaman şeridinde göstermelerini sağlayınız.” (s. 64). “Öğrenci cevapları dinlendikten sonra, ‘Ya söylediklerinizi unutursam yolu nasıl bulurum?’ sorusunun cevabı dinlendikten sonra metnin okunmasına geçilebilir.” (s. 92). “Krokilerde kullanılan sembollerin krokinin anlaşılmasında önemlidir.” (s. 92). “Hava durumu; bir yerde kısa süre içinde sıcaklık, yağış, rüzgâr, basınç gibi hava olaylarının gösterdiği durumdur. …Birkaç dakika sonra neden illerin sıcaklık değerlerinin farklıdır?” (s. 94). “8. etkinlik kazanımla ilgili olarak hazırlanan etkinliklerdir.” (s. 96). “Çevresinde meydana gelen hava olaylarını gözlemleyerek bulgularını resimli grafiklere anlatır.” (s. 96). (Öğrenci, bulgularını grafikle anlatmak yerine grafiğe anlatıyor!)
“Kıyıya vurmuş deniz yosunlarının kuru olmalarının iyi havanın, nemli olmaları yağışlı havanın habercisidir.” (s. 98). “Öğrencilere ‘resimlerde neler gördüklerini’ sorarak bunların nasıl oluştuğu konusunda fikir üretmeleri istenebilir.” (s. 100). “İnsanların yaşamlarını etkileyen doğal hakkın da ne biliyorsunuz?” (s. 106). “Doğal afetlerin neden olduğu kayıpların temel sebebinin insanların bu afetlerin karşı gerekli tedbirleri almayarak yaşamlarını sürdürmesi olduğunu belirtebilirsiniz.” (s. 106).
“……..ülkemizde hava tahminleri yapan kuruluştur?” (s. 108). Öğrenci boş bırakılan yere kutucukta verilen Devlet Meteoroloji Genel Müdürlüğü yazacaktır. Demek ki bu bir soru cümlesi değildir ve soru işareti kullanılmasına gerek yoktur. Benzer hatalar başka sayfalarda da yinelenmiştir: “Hava durumunun aşağıdaki insanların mesleklerini nasıl etkilediğini kutuların içine yazınız?” “… aşağıdaki boşluk bırakılan yerlere yazınız?” (s.112). “Uzaktaki bir arkadaşınızın doğum gününü kutlamak için bir telgraf yazınız?” (s. 172). “Bu siteden elde ettiğiniz bilgilerle diğer kaynaklardan ulaştığınız bilgiyi karşılaştırınız?” (s. 173).
“ ‘Haydi Düşünelim’ üzerinde bir hazırlık yapmaları istenir.” (s. 118). “Başlıklar altına ihtiyaçlarını sıralayıp kimlerin de bu ihtiyaçlarını gidermelerine yardımcı olduklarını yazmalarını isteyiniz.” (s. 118). “…bunlardar hangilerinin sizin için mutlaka olması gereken ihtiyaçlarınız olduğunu düşünüyorsunuz?” (s.118). “Herkes kendisi için olmazsa olmaz 5 ihtiyacını listeleyip bir arkadaşıyla karşılaştırır ve bu listeye neyi niçin aldığının açıklamasını yapar.” (s. 118).
“İhtiyaçlarımızın yanında yerine getirilmesini istediğimiz mal ve hizmetler vardır. Örneğin; yurt dışına tatile çıkmak, bir lokantada yemek yemek gibi. Ancak sınırsız olan isteklerimizi karşılayamadığımızda yaşamımız tehlikeye girmez.” (s. 118). Kitabın yazarları, yurt dışına tatile çıkmakla lokantada yemek yemeği aynı kefede değerlendirmekte ve ‘lüks’ olduğunu anlatmaya çalışmaktadırlar. Bu ifadelerde geçen ihtiyaç, mal ve hizmet kavramları yanlış tanıtılmaktadır. İhtiyaç tanımının yapıldığı ilk paragraftan sonra mal ve hizmet üretimiyle, ihtiyaçların karşılanması birbirinden bağımsız olarak ele alınmaktadır. Oysa ihtiyaçlar, ancak mal ve hizmet üretimiyle giderilebilir.
“Ailelerinizin aylık harcamalarını nasıl planlandığını; kendi harçlığını ne şekilde kullandığını; yaptığı bütçe planının ne derece işe yaradığını sorabilirsiniz” (s. 122). “ ‘Hangi market en hesaplı satıyor?’ sorusunu araştırmalarını isteyebilirsiniz.” (s. 124).
“Performans çalışmanızda bir başka ürünün üretim, dağıtım ve tüketim aşamaları yaptırılırken bizim buğday-ekmek yolculuğunda izlediğimiz yol işlenebilir.” (s. 128). Yol izlenebilir, ama ‘işlenemez’. “ ‘Ekmek parası için çalışıyorum’ diye çalışan insanlardan duymuşsundur.” (s. 128).
Fotoğraf bir ifade aracıdır ve herhangi bir eylemin öznesi olamaz. Kitabın yazarları bu konuda farklı düşünmektedir: “Bu fotoğraflarda neler yapılıyor?” (s. 129). “Resimde yapılan işin bugün nasıl yapıldığına dair neler biliyorsunuz?” (s.128). Ayrıca resimde iş yapılmaz; resim, herhangi bir ‘iş’i ifade eder.
“Atatürk’ün tarımda modern araç ve gereçlerin kullanılmasına teşviki ve ısrarı ile ilgili olarak 2. Ünite ile konuyu ilişkilendirebilirsiniz.” (s. 129). Cümledeki anlatım ve yazım bozukluğuna bir de 2. ünite ‘sürprizi’ eklenmiştir. Geçmişimi Öğreniyorum adlı 2. ünitede, tarımda modern araç ve gereç kullanımıyla ilişkilendirilebilecek herhangi bir konu mevcut değildir. (2. ünitede şu kavramlar işlenmektedir: Akrabalık, değer, aile, kanıt, kronoloji, gelenek, dil, giyim, liderlik, din, kültür, kültürel öge, kültürel farklılık.) (s. 52).
“Herhangi bir ürünün üretim, dağıtım ve tüketim aşamalarının anlatıldığı hikayeleştirildiği bir okuma parçası sınıfa getirilir.” (s. 130). “Ders kitabının sayfa 113. sayfadaki soruları…” “Soyadı Kanunu’nun öneminden ve Soyadı Kanunu’ndan önce, adla ilgili yaşanan toplumsal sorunları vurgulayınız.” (s. 152).
“Tarihimizdeki önemli telgrafçılardan biri de Hamdi Beydir.” (s. 152). Cümleden çıkan sonuç, tarihimizde, Kurtuluş Savaşı’mızın kahraman telgrafçısı Hamdi Bey’den başka önemli bir telgrafçımızın da olduğudur. Böyle bir telgrafçı varsa, kitapta açık biçimde belirtilmesi gerekirdi. Bu ifade tarzıyla, Manastırlı Hamdi sıradanlaştırılmaktadır.
“Telefonlar makineleri neden yapılmış olabilir? (metal mi?, plastik mi?)” (s. 153). Cümlede telefon yerine telefonlar sözcüğünün yazılmış olması, dizgi hatası olarak kabul edilebilir. Fakat telefon makinelerinin neden yapıldığı sorusu, yanlış sorulmuştur. Çünkü soruyla, verilen ipuçlarına (plastik, metal) bakılırsa, telefon makinelerinin yapılma gerekçesi değil, neyle yapıldıkları konusu aydınlatılmaya çalışılmaktadır. Aynı soru, 173. sayfada da yinelenmiştir.
“Ulaşım araçları, bir yerden başka bir yere ürettiğimiz ürünlerin zamanında ulaşmasını sağlar.” (s. 160). Cümledeki anlatım bozukluğunu gidermek için virgül kullanılsa bile, ifade yanlışı olduğu gibi kalacaktır.
“1866’da Türkiye’de de ilk demir yolu hattı İzmir-Aydın arasında döşendi.” (s. 161). Burada geçen de bağlacından, 1866 yılında Türkiye’den başka bir ülkede de demir yolu hattı döşendiği anlamı çıkarılabilir. Ders kitabında, bu konuyla ilgili bilgiye rastlanmamaktadır.
“Hazırlanan projeleri, rapor, çizim ya da maketleriyle velilerin, okulun bütün üyelerinin görebileceği şekilde sergilenebilir.” (s. 165).
“1860 sonrası teknoloji ürünlerinin bu döneme ikinci sanayi inkılâbı dönemi de denir. Bilimsel tutum ve çalışmaların ürünü olduğuna dikkat çekilir.” (s. 168). Bu düşük cümleyle ne anlatılmak istendiğini kavramak güçtür.
“Karşılaştırma yaptırırken A nesnesinin özelliklerini, B nesnesinin özelliklerini, A ile B nesnesi arasındaki benzerlikleri, A ile B nesnesinin arasındaki farklılıkları bireysel ya da grup çalışmasıyla bir kompozisyon yazma şeklinde yaptırılabilir.” (s. 168). Defalarca okunsa bile ne anlama geldiği anlaşılamayan cümle, çok sayıda yazım yanlışı da içermektedir.
Aletler ilerleyebilir mi? İyi ki Var ünitesindeki ek bilgiye göre, evet: “Bu aletlerin ilerleme nedenleri üzerinde durulabilir.” (s. 168). Aletlere, insan müdahalesinden bağımsız bir ‘ilerleme’ rolü biçilebilir mi? Kitapta, ancak emekle geliştirilebilen nesnelere kendiliğinden ilerleme ‘görevi’ verilmiştir. Aynı sayfada başka bir ilginç cümleyle daha karşılaşılmaktadır: “İlerleme, değişimden daha fazla bir şeydir.” Değişimden daha fazla bir şey ne demektir? Öğrenciye, bu cümleyle, ilerleme ile değişim kavramlarının kavratılmasına olanak yoktur.
“Bu müzelere çok uzakta iseniz ve gidemiyorsanız.” (s. 168). Yarım bırakılan cümlenin sonunda nokta kullanılmış olmasına karşın, anlatılmak istenen düşünce tamamlanmamıştır.
“Öğrenciler öğrenmelerini ve düşünmelerini nasıl gösterdiler?” (s. 170). Türkçe dilbilgisi ve anlatım tekniğine aykırı olan bu cümleye göre, öğrenciler, öğrenme ve düşünmeyi gösterebilir!
“Sınıftaki öğrenci sayısı kadar öğrencilerinizle birlikte …” (s. 168). Bu ifade, sınıfınızdaki bütün öğrencilerle birlikte, biçiminde değiştirilse daha doğru olmaz mı?
“Telefon makineleri gelişme nedeni olarak ne söylenebilir?” (s. 173). Bu yanlış ifade, “Telefon makinelerinin gelişme nedeni olarak ne söylenebilir?” biçiminde değiştirilmelidir.
“Halk hayvanların çekmediği kendi kendine giden bu aracı gördüklerinde çok şaşırmıştı.” (s. 174).
“Öğrenciler hangi kulüpte görev almak istediklerine karar vermeleri istenir.” (s. 188). Cümledeki öğrenciler sözcüğü, -den durum ekiyle birlikte yazılmalıdır.
“Aşağıdaki sivil toplum örgütlerinden hangisi kan bağışı ve afetzedelere yardım konusunda hizmet verir? A) Yeşilay B) Kızılay C) TEMA D) LÖSEV” (s.193). Soruda, aralarında Kızılay’ın da bulunduğu tüm dernekler sivil toplum örgütü olarak nitelendirilmiştir. Türkiye Kızılay Derneği, öne sürüldüğü gibi bir sivil toplum örgütü değil; genel başkan dahil, yönetim kurulunun oluşumunda devletin rolü bulunmaktadır. Kitap, sivil toplum düşüncesini topluma benimsetmek için, Batı tarafından beslenen sözde kuruluşlarla, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda etkin rol alan yurtsever bir örgütü aynı kefeye koymaktadır.
“Çocuklar yönetim birimlerinden en kolay muhtara ulaşabilirler. Yönetmek kavramının öğretilebilmesi için muhtar sınıfa davet edip nasıl seçildiği, neden muhtar olmayı tercih ettiği, ne gibi sorunlarla karşılaştığı, sorunların çözümü için neler yaptığı konusunda bir öğrenme ortamı oluşturabilirsiniz.” (s. 201). Yönetim birimi muhtar değil, muhtarlıktır; muhtar, muhtarlık biriminin başındaki seçilmiş yöneticidir. Muhtarı yönetim birimi olarak tanıtan cümleden sonraki cümlelerle ne anlatılmak istendiğini anlamak zordur. Karmaşık ifadeler sadeleştirilmelidir.
“Seçimin tanımı yapılarak toplum hayatında ne tür seçimler yaptığınız soru sorulabilir. Cevaplar dinlendikten sonra toplumda kamu hizmetlerinin yürütülmesi için yönetim birimlerinin yöneticilerin de seçildiği belirtilir.” (s. 202). Toplum hayatında ne tür seçimler yaptığınız soru sorulabilir ifadesine, Türkçe dil bilgisi kurallarının uygulandığı hiçbir ders kitabında rastlanmaz. Ayrıca Kılavuz kitapta, öğretmene bu kadar sıradan önerilerde bulunulmasına da ihtiyaç yok. Eğitimciye ‘kılavuzluk’ daha farklı düzeyde yapılabilir. Çünkü kılavuzlukta esas olan rehberliktir. Öğretmen kılavuz kitaplarının, öğretmenlere, eğitim-öğretim yöntemlerinin çeşitlendirilmesi, farklı deneyimlerin paylaşılması, eğitimbilimlerindeki gelişmelerin eğitim-öğretim ortamına yansıtılması açısından zengin olanaklar sunması beklenir.
“…Bu haberlerde diğer ülkelerden ülkemize gelen çocuklarla ilgili haberlere dikkat çekerek dünyanın çeşitli ülkelerinden yüzlerce çocuğun bu bayramda ülkemize geldiğini söyleyebilirsiniz. Böylelikle Atatürk’ün Yurtta Barış Dünyada Barış sözünün gerçekleştiğini söyleyebilirsiniz.” (s. 216). Bir cümlede ülke sözcüğünün dört, haber sözcüğünün iki, alt alta yazılan iki cümlede ise söyleyebilirsiniz sözcüğünün iki kez tekrar etmesi, dil yetersizliğine işaret etmektedir. Bu önerilerle öğretmene nasıl bir rehberlik yapıldığı da ayrı bir tartışma konusudur.
“Çanakkale Savaşları ile ilgili destan, şiir, türkü vs. istenebilir. Sınıfta söylenebilir.” (s. 228). Destan, şiir ve türkülerle ilgili araştırma yapılması isteniyorsa, ifade yanlışlığı söz konusudur. Sınıfta söylenebilir cümlesi de yanlıştır. Destan ve şiir, öne sürüldüğü gibi, söylenmez, okunur ya da anlatılır.
“18 Mart 1934 Çanakkale Zaferi’ni anma törenlerinde…” (s. 228). Kılavuz kitaptaki dil ve yazım yanlışıyla, 18 Mart 1915 tarihinde kazanılan Çanakkale Zaferi, 1934 yılına ertelenmiştir.
“Etkinlik yapılırken büyükler, internet siteleri, ansiklopediler vs. kullanılacaktır.” (s. 246). Büyüklerin, herhangi bir etkinlikte kullanılması biçimindeki ifade, sadece anlatım yönünden değil, içerik açısından da yanlıştır.
“Öğrenci bir ülkede kutlanmayan günü o ülkedeki akrabalı (akrabaları olmalı) ya da başka tanıdıkları kutluyor düşüncesiyle yazarsa, sadece nedeni açıklatılacak, değişiklik yaptırılmayacaktır. Boşluklar doldurulurken 1 Ocak yaprağında verilmiş 6 ülke kullanılacaktır.” (s. 246). Bu anlamsız cümlede sözü edilen 6 ülke Avustralya, Güney Kore, Hollanda, Tunus, Türkiye ve Türkmenistan’dan oluşuyor (s. 254). Takvim yapraklarında, dinî ve ulusal bayramlarımız, 25 Aralık Noel, 27 Mart Boxing Günü, Douz Festivali’nin rüzgârına kapılmış gibidir (s. 254).
Ders kitabının 9. sayfasında, öğrencilere şöyle hitap ediliyor: “Konularla ilgili sizlere, hatırlama-tanıma, ezberleme-belletme, taklit etme, kopyalama, kısa yanıtlı sorular, doğru-yanlış soruları, eşleştirme soruları, bulmacalar bulunmaktadır.” Dil ve anlatım tekniğine aykırı olan bu cümleyle verilmek istenen mesajı kavramak olanaksızdır.
Dil ve Yazım Birliği Yok
Ders kitaplarının hazırlanmasında Türk Dil Kurumu (TDK)nun ölçütlerinin esas alınması gerekir. Kitaplarda dil ve yazım birliğinin sağlanması, TDK’nin belirlediği kurallara uyulmasını zorunlu kılmaktadır. 2005-2006 eğitim-öğretim yılında okutulmaya başlanan ders kitaplarında dil ve yazım karmaşası hüküm sürmektedir. Hangi sözcüğün nasıl yazılacağı, noktalama işaretlerinin nerede ve nasıl kullanılacağı konusunda aynı kitabın yazarları arasında bile bir görüş birliği sağlanamamıştır. Aşağıda verilen örneklerde, yanlışların ancak bir bölümüne değinilmektedir.
Kitaplarda millî sözcüğünde düzeltme (^) işareti kullanılıp kullanılmayacağı konusunda bir ‘tereddüt’ yaşanmaktadır. Örneğin söz konusu sözcük 60. ve 68. sayfalarda doğru, 62. sayfada ise yanlış kullanılmıştır. Millînin yazılışında yaşanan ‘tereddüt’ün bir benzerine de beşerî sözcüğünde rastlanmaktadır. 88., 109. ve 112. sayfalarda geçen beşerî sözcüğünde düzeltme (inceltme) işareti kullanılmış, 100. sayfada ise kullanılmamıştır. Kanunname-i İhtisâb-ı Bursa, kitapta farklı biçimlerde yazılmıştır. Ders kitabında geçen sözcükte düzeltme işareti kullanılmış, kılavuz kitapta ise kullanılmamıştır (s. 126, 127).
Düzeltme işaretiyle ilgili yanlışlar maddî ve manevî sözcüklerinin yazılışında da defalarca tekrar edilmiştir. 180. sayfada iki ayrı cümlede geçen bu sözcükler birbirinden farklı yazılmıştır. Maddî sözcüğü, aynı sayfadaki cümlelerden birinde düzeltme işaretiyle yazılırken, diğer cümlede bu işaret kullanılmamıştır. Sözü edilen sözcük, 182. sayfada kurala uygun, 183. sayfada ise yanlış ifade edilmiştir. Manevî sözcüğü, 182. sayfada düzeltme işaretiyle, 180. ve 183. sayfada ise işaretsiz yazılmıştır.
Hava tahmin uzmanının, aynı sayfadaki bir kutucukta farklı biçimlerde yazılması, dil ve yazım bütünlüğüne gereken özenin gösterilmediğini kanıtlayan bir başka örnektir. Hava tahmin uzmanının baş harflerinin gereksiz yere büyük yazıldığı satırın hemen altında doğru yazılması, kitapların tamamında uyulması gereken dil ve yazım birliğinin sağlanmadığını gösteriyor (s. 97).
Üretimden Tüketime ünitesinde geçen ders sözcüğünün ilk harfi, aynı sayfada, hem küçük hem de büyük yazılmıştır: “Türkçe Dersi… Matematik dersi… Fen ve Teknoloji Dersi” (s. 117). Cümle içinde küçük harfle başlaması gereken sözcüğün ilk harfi, yanlışlıkla, büyük yazılmıştır.
Öğretmen kılavuzunda etkinlikler numaralandırılmıştır (1. etkinlik, 2. etkinlik vb.). Etkinlik sözcüğünün ilk harfi sıra sıfatlarından sonra kitabın bazı sayfalarında küçük yazılırken (s. 40, 90, 94, 96, 100, 102, 106, 124, 160, 202, 230, 234, 238 vd.), bazı sayfalarda ise büyük harfle yazılmıştır (s. 120, 126, 128, 130, 134, 136, 162, 204 vd.).
İnkılâp Sergisi’nde geçen sergi sözcüğünün ilk harfi aynı sayfadaki cümlelerden birinde büyük, diğerinde ise küçük yazılmıştır (s. 161). Özel bir sergi adı olduğundan dolayı, söz konusu sözcüğün ilk harfinin büyük yazılması gerekirdi.
Demir yolu sözcüğü 161. sayfada ayrı, 168. sayfada ise bitişik yazılmıştır. Altı şapkalı düşünme tekniği ile ilgili uygulama örneğinin verildiği bir sayfada, siyah ve sarı şapkalardaki “ş” küçük; kırmızı, beyaz, yeşil ve mavi şapkalardaki “ş” ise büyük harfle yazılmıştır (s. 168).
İmlâ Kılavuzu’na göre kurum adlarının kesme işaretiyle ayrılmaması gerekir (TDK, 2004: 39). Ders kitabında, kurum adı olduğu hâlde, PTT Genel Müdürlüğü yazılırken bu kurala uyulmamış ve iyelik eki alan kurum adı kesme işaretiyle ayrılmıştır: “PTT Genel Müdürlüğü’nün…” (s. 172). Bu kurala, başka bir kurum adı yazılırken uyulmuştur: “Karayolları Genel Müdürlüğünün…” (s. 179).
İkametgâh sözcüğü, 200. sayfada ikâmetgah, 201. sayfada ise ikâmetgâh biçiminde yazılmıştır.
Ahali sözcüğü, Kuyu adlı öyküde değişik biçimlerde yazılmıştır. Aynı öyküde üç kez kullanılan sözcüğün birinde gereksiz yere düzeltme işareti kullanılmıştır (s.224).
Kitabın yazarları, Avusturalya adında yeni bir kıt’a keşfetmişlerdir! Avustralya’nın nasıl yazılacağı konusundaki ‘kararsızlık’ ilginç bir karışıklığa neden olmuştur. “Avustralya Genel Valisi…” (s. 228). “…Avusturalya’da yaşıyor. Avusturalya Uluslar Topluluğu… Avusturalya’nın… Avustralya’da… Avusturalya’ya… (s. 229).
Dil ve yazım yanlışlarından Nasreddin Hoca da payına düşeni almış. Nasreddin Hoca, Ders kitabında Nasrettin Hoca yapılıvermiş (s. 244). Bu halk bilgesinin adı, Kılavuz kitabın aynı sayfası ile 251. sayfada doğru telâffuz edilmiştir.
Doğru-Yanlış Cetveli
Sayfa Yanlış Doğru
22 hale hâle
22 binada bina da
27 kazanımlarına kazanımlara
29 Ve ve
40 Öğrencilerinize Öğrencilerinizden
55 kazanıyorlarmış sağlıyorlarmış
55 birisinde birisi de
56 Soyadı kanunu Soyadı Kanunu
56 İstiklâl madalyası İstiklâl Madalyası
58 Nevruz da Nevruz’da
61 onardan onlardan
61 süre gelen süregelen
61 bakmak dayanağını bakma dayanağını
62 milli millî
63 Heyacan Heyecan
63 meydanın da meydanında
63 Güreşçilerin Güreşçiler
63 sporların sporları
64 ilkokuluna İlkokuluna
65 Rüştiyesi’nde Rüştiyesinde
66 anlamlarını anlamlarına
68 direniş direnişi
68 Sizde Siz de
75 Ermenilerce Ermenilere
76 kutlaması kutlama
90 zihninde zihnine
90 1, 2 ve 3. 1., 2., ve 3.
90 başlanabilinir başlanabilir
92 sembollerin semboller
93 Okul. çevremizi Okul çevremizi
94 5, 6 ve 7. 5., 6. ve 7.
96 Tabi Tabiî
97 Hava Tahmin Uzmanı Hava tahmin uzmanı
98 ip ucu ipucu
98 olmalarının olmaları
98 “…biliyorlardı?” Faaliyetlerini …? “…biliyorlardı? Faaliyetlerini …?”
100 beşeri beşerî
105 çalışmalarına çalışmalarını
106 afetlerin afetlere
107 koy-malarını koymalarını
107 durumlar da durumlarda
107 Tayland’ta Tayland’da
108 için de içinde
109 Tübitak Yayınları TÜBİTAK Yayınları
110 pusula’da pusulada
112 aşağıdaki aşağıda
113 Karikatürleri Karikatürler
114 Günü günü
117 Türkçe Dersi Türkçe dersi
117 Fen ve Teknoloji Dersi Fen ve Teknoloji dersi
118 bunlardar bunlardan
122 getirmememiz getirmemeniz
124 örnekleri örneklerini
126 yöneltibilirsiniz yöneltebilirsiniz
127 işlenebilir izlenebilir
132 101 ve 102 sayfalarda 101. ve 102. sayfalarda
132 yapmayı yapmak
137 kzaleci kaleci
139 derneği’ne derneğine
144 tamamamını tamamını
144 harcamamak elinden gelen harcamamak için elinden gelen
148 beraberin de beraberinde
148 Muallim Cevdet İlköğretim okulu Muallim Cevdet İlköğretim Okulu
150 dayanaklı dayanıklı
150 amca’nın amcanın
152 geleşimini gelişimini
152 ürülerin ürünlerin
156 sorarak sorularak
158 tarihi tarihî
158 Öğrencilerimizde Öğrencilerimizin
160 yalpalanırken yalpalarken
161 Türkiye’de de Türkiye’de
164 öğrencinin öğrencilerin
167 Tübitak Yayınları TÜBİTAK Yayınları
167 beraberinde de beraberinde
167 “D” “D”,
168 gidebilirisiniz gidebilirsiniz
168 Müzesi’de Müzesi
168 anlatabilirisiniz anlatabilirsiniz
168 Öğrencilerin Öğrencilere
170 bin bir
172 yazarak. Tekrar yazarak, tekrar
172 PTT Genel Müdürlüğü’nün PTT Genel Müdürlüğünün
173 faaliyetleri projeleri faaliyetleri, projeleri
173 giydiğimiz de giydiğimizde
174 gördüklerinde gördüğünde
175 insanların insanları
175 İçişleri bakanlığı İçişleri Bakanlığı
177 Ve ve
179 laroslav Musinschi Laroslav Musinschi
180 maddi maddî
180 manevi manevî
181 Kitapta Kitap da
183 maddi maddî
183 manevi manevî
183 fedarkârlığı fedakârlığı
183 gerçeği gerçeğini
188 öğrenciler öğrencilerden
188 Kulübler Kulüpler
189 “İyi geceler dedi. “İyi geceler.” dedi.
189 tamamlar yaralananlara tamamlar, yaralananlara
190 farkındamısınız farkında mısınız?
191 etkinlikleri kaltılma etkinliklere katılma
191 vb. Yüzlerce vb. yüzlerce
192 sorunları sorunlar
192 Giderileri Giderleri
193 isitiyorsunuz istiyorsunuz
193 hoş görü hoşgörü
194 çevrendeki çevredeki
195 Tema Vakfi TEMA Vakfı
196 MEB. MEB
200 İkâmetgah İkametgâh
200 tarşılır. tartışılır.
201 İkâmetgâh İkametgâh
202 etkinliği etkinlik
202 yaptığınız yapıldığı
202 soru sorusu
202 yöneticilerin yöneticilerinin
208 içinde için de
209 güvenilen güvenen
210 idare irade
215 Bayramını Bayramı’nı
219 MEB. MEB
224 Ahâli Ahali
227 Ve ve
228 Mahkumların Mahkûmların
229 Avusturalya Avustralya
230 olabilecekleri olabileceği
230 çalışmalarında çalışmalarını
230 yılbaşında yılbaşını
236 Bayram’ını Bayramı’nı
236 Türkiyede Türkiye de
236 Bayramını Bayramı’nı
241 askeri askerî
242 söyleyebiliceğin söyleyebileceğin
244 Fıkraları fıkraları
244 Nasrettin Hoca Nasreddin Hoca
246 akrabalı akrabaları
246 vermek-tedir vermektedir
256 Türkiye’de Türkiye de
256 kentindendir. kentindedir.
282 araştarıma araştırma
283 kanuni kanunî
Kitap Günlük Gazeteyle Karıştırılıyor
Ders kitapları beş yıl süreyle okutulur. Sosyal Bilgiler ders kitabında zaman kavramının yanlış işlenmesi, önümüzdeki yıl okutulmasını olanaksız hâle getirmektedir: “Bu yıl 644. tarihî Kırkpınar Yağlı Güreşleri’ni izlemeye gittim.” (s. 62). Metinde güreş şenliğinin hangi yılda gerçekleştirildiği belirtilmemiştir. Böylece kitabın okuma süresinin sona ereceği 2010 yılına kadar Kırkpınar şenliklerinin her yıl 644’üncüsü düzenlenecektir.
Kitaplarda olay ve olgulara değinilirken, günlük gazetelerden farklı bir yaklaşımın benimsenmesine gereksinim olduğu açıktır. Kutlama, anma, doğum vb. yıldönümlerinin hangi yıla ait olduğu belirtilmelidir. Yukarıda verilen örnekte yıl belirtilmiş olsaydı, karışıklık meydana gelmeyecekti. Bu tür hatalar, ders kitaplarının uzun süreli kullanımını engellemekte ve her yıl yeniden basılması suretiyle kaynak israfına neden olmaktadır. Ücretsiz dağıtılan kitapların öğretim yılı sonunda toplanarak, bir sonraki öğretim yılında da kullanılması, verimlilik ve tutumluluk açısından önem taşımaktadır.
Kitabın yazarları, karetta karetta kaplumbağalarının nasıl yazılması gerektiği konusunda kendi aralarında görüş birliği sağlayamamışlardır. Çalışma kitabının 104. sayfasında karetta karetta diye yazılan sözcük, 105. sayfada caretta caretta olarak yazılmıştır.
Güney Asya’da Tsunami Devam Ediyor!
“Örneğin insanlar Güney Asya’da, yüzyılın en büyük felâketlerinden biriyle karşı karşıya geldiler. Afet mağdurları, yakınlarını ve aile bireylerini kaybetmenin verdiği derin üzüntü içinde. Temel ihtiyaçlarını karşılayamayacak duruma gelen afetzedeler salgın hastalık ve açlık tehlikesi yaşıyor… Vatandaşlar ve sivil toplum örgütlerinin yardım kampanyasına katkıda bulunmaya çağıran Kızılay Genel Müdürlüğü, ‘Ekibimiz yardımı yerinde yapacak. Gıda ve sağlık ihtiyaçlarını götürmeyeceğiz, Dünya Gıda Örgütü’nün sağladığı yardımları dağıtacağız. Kendi yardımlarımızı da ihtiyaca göre satın alıp halka dağıtacağız’ diye konuştu. Türk Kızılayı, Güney Asya afetzedelerine yardım eli uzatmak amacıyla bir kampanya başlattı. …Bu amaçla beş bankada açılan hesaplara yardımlar yağıyor. Türk Kızılay Derneği, Güney Asya’da meydana gelen depremin yaralarını sarmak amacıyla harekete geçti. Depremden etkilenen bölgelere orta ve uzun vadede yiyecek ve sağlık yardımları ulaştırma kararı aldı.” (s. 185). Kaynağı açıklanmamış bu bilgiler, radyo ya da TV’lerde okunan haber bültenlerini çağrıştırıyor. Bu ‘haber’le, Güney Asya’da yaşanan büyük doğal yıkımın hâlâ devam ettiği, Kızılayın bu bölgeye yaptığı yardımların sürdüğü ve bu durumun kitabın beş yıllık okuma süresince de devam edeceği duyurulmaktadır.
Bilgi Yanlışları
Mevzuata göre, ders kitapları bilimsel ilke ve yöntemlere uygun olarak hazırlanır (MEB, 1995). Sosyal Bilgiler ders kitaplarının hazırlanmasında bilimsel ilke ve yöntemler yer yer göz ardı edilmiştir: “Tahta bizim ülkemizdeki ağaçlardan, demir de bir madenden kazılarak elde edilmiş olabilir.” (s. 101). Demirin, bir madenden kazılarak elde edilmiş olabileceği ifadesinden, demirin bir maden olmadığı sonucu çıkarılmaz mı? Oysa işlenmemiş demirin kendisi zaten bir madendir. Kitapta okul sıralarında kullanılan demirden söz edildiğine göre, yukarıdaki cümle, sıra yapımında kullanılan işlenmiş demirin maden kazılarak elde edildiği anlamına gelir. Tahta ülkemizdeki ağaçlardan elde edilir ifadesi de yanlıştır. Çünkü tahta sadece ülkemizdeki ağaçlardan değil, yeryüzündeki bütün ağaçlardan elde edilebilir. Tahtanın ülkemizdeki ağaçlardan, demirin ise maden kazılarak elde edildiği biçimindeki anlatım da yanlıştır. Anlatım bozukluğu, ülkemizde demir madeni olmadığı düşüncesine yol açabilir.
Kitapta, insanların daha güzel yaşamak için doğal çevrede yaptıkları değişiklere değinilmektedir. Konuyla ilgili kısa bir açıklama yapıldıktan sonra, doğaya müdahalenin sınırları şöyle çizilmektedir: “Bu sınır ne doğanın ne de insanların lehine olmamalıdır.” (s. 101). Doğaya, insanın ve doğanın lehine olmayan bir müdahale neden yapılsın? Doğaya müdahaleye, doğanın ve insanların lehine olmayan bir sınırlama getirmek, müdahalenin nedenlerini ortadan kaldırmaz mı?
Kılavuzda, ders kitabında, Yaşam Çevremizde Tehdit başlığıyla verildiği belirtilen bir resimden söz edilmektedir (s. 101). Öğrencilerin işlemeleri istenen resim, ders kitabının 76. ve 77. sayfalarında, Yaşam Çevremizde Tehdit başlığı altında değil, Yaşam Çevremize Tehdit biçiminde verilmiştir.
Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası, Kılavuz kitapta Tutum, Yatırım ve Yerli Malları Haftası biçiminde yazılmıştır (s. 120). Benzer bir yanlış, Çalışma kitabında da tekrar edilmiştir (s. 144).
“Yediğiniz yiyecekleri yetiştiren…” (s. 134). Sözlüklerde, yiyecek şöyle tanımlanmaktadır: Yenmeye elverişli şey: Ekmek, et, yoğurt birer yiyecektir. Yiyecek kavramı tarımsal ve hayvansal ürünleri kapsar ve günümüzde bu ürünlerin önemli bir bölümü fabrikalarda üretilir. Yiyeceklerin bir kısmı tarlada yetiştirilse de, önemli bir kısmı çeşitli tesislerde üretilir. Bu durumda yediğiniz yiyecekleri yetiştiren ifadesi yetersiz ve yanlıştır.
Ders kitabında, bir gözlem evi fotoğrafının altında, gözlem evleriyle ilgili genel bilgiler aktarıldıktan sonra öğrencilere şöyle bir soru sorulmaktadır: “Bu gözlem evi nerede olabilir?” (s. 159). Öğrenci, fotoğrafa bakarak gözlem evinin nerede olduğunu nasıl bilebilir? Gözlem evinin bulunduğu ille ilgili hiçbir ipucuna rastlanmayan fotoğrafa dayanılarak böyle bir soru sorulabilmesi, kitabın nasıl hazırlandığı konusuna ışık tutmaktadır.
“Teknoloji ilerledikçe, dünyada araç sayısı artmıştır. Dolayısıyla trafik kazaları da artmıştır. Bazı ülkeler bu kazaları en aza indirirken maalesef ülkemizde hâlâ çok trafik kazası olmaktadır. Bu kazaları en aza indirmek için Avrupa’da olduğu gibi ülkemizde de ‘Trafik Haftası’ kutlanmaktadır.” (s. 225). İfadeye göre, trafik kazalarındaki artışın nedeni araç sayısının çoğalmasıdır. Bu iddia doğruysa, kazaları önlemenin yolu araç sayısını azaltmaktır. Çünkü araç sayısı, kazalarda belirleyici öge olarak değerlendirilmekte ve ulaşım sistemi hiç sorgulanmamaktadır. “Trafik Haftası”nın Avrupa’da da kutlandığını hatırlatmanın ne anlamı var? Anlaşılan o ki, öğrenciye Avrupa aşkı aşılamak uğruna akla gelebilecek bütün yöntemler denenmektedir.
Reklamlarla Tüketim Pompalanıyor
“Bayrama az kaldı. Akşam televizyonda reklamlarda çok güzel ayakkabılar gördüm. Kırmızıydılar. Babam keşke bayram için bu ayakkabıları alsa.” (s. 23, 121). “Babamı sabah işe gitmeden yakaladım. Bayram için istediğim kırmızı ayakkabıları anlattım. …Babam ‘Bu aylık harcamalarımızı planladık. Ya sana bayram için kırmızı ayakkabı ya da ağabeyine kırmızı bot alabiliriz.’ dedi.” (s. 121). Kılavuz kitapta öğrenciye reklamlarla ilgili bir de ‘performans ödevi’ veriliyor: “Birkaç gün televizyondan reklamları takip edip en çok hangi reklamdan etkilendiklerini not etmelerini isteyiniz. Beğendikleri reklamların istek ve/veya ihtiyaçlarına ne tür bir etkisi olduğunu açıklamalarını isteyebilirsiniz” (s. 121). Çalışma kitabında, öğrencilerden bir hafta boyunca takip ettikleri gazetelerden beğendikleri reklamları ilgili sayfaya yapıştırmaları istenmektedir (s. 120). Kitaplarda reklama tüketimin ana ‘rehberi’ işlevi yüklenmesine karşın, reklam hileleri konusunda aydınlatıcı ya da uyarıcı hiçbir bilgiye yer verilmemiştir.
Özel Dershaneler Resmî Kurum Sayılıyor
Hep Birlikte ünitesinde, Resmî Kurumlar başlığıyla işlenen konuda resmî kurum tanımı şöyle yapılmaktadır: “Kamu hizmetlerinin yürütmek amacıyla devlet tarafından kurulan kurum.” (s. 186). Kılavuz kitabın Konuyla İlgili Açıklamalar bölümünde şu bilgiler veriliyor: “Eğitim ailede başlar. …Daha sonra toplum ve eğitim kurumlarında gelişir. Eğitim; bireyleri bilgi, beceri ve davranış bakımından geliştirir. Ülkemizde halk eğitimi ve çıraklık eğitimi merkezlerinde meslek eğitimi verilir. Dil kursları ve özel dershaneler de eğitim kurumlarıdır.” (s. 186). Kılavuz kitapta, öğretmene, resmî kurumlar konusunu sınıfta nasıl işleyeceği bu cümlelerle anlatılıyor.
Devlet Hastanesi Yerine Özel Muayenehaneye
“Bir sabah kahvaltısında Yasemin’e babası, ‘Saat dokuzda diş kontrolün var. Unutmadın değil mi?’ dedi. Evlerinden yürüyerek iki sokak ötedeki Doktor Selda Hanımın muayenehanesine gittiler.” (s. 120). Ders kitabında, sağlık sorunlarının çözümünde sağlık ocakları ya da devlet hastaneleri değil, özel muayenehaneler adres olarak gösterilmektedir. Kamu kurumlarına ‘seçenek’ olarak sunulan özel kurumlar arasında dil kursları ve özel dershaneler de bulunmaktadır (s. 186).
Öğrenci İnternet Kafeye Yönlendiriliyor
Yeni ilköğretim programını hazırlama gerekçelerinden biri de eski programda araştırma, inceleme ve sorgulamaya yeterince önem verilmediği savıdır. Yeni programda, araştırma yöntemlerinin başında internet gelmektedir. İnternet, araştırma ve bilgiye ulaşmanın temel aracı olarak görülmektedir. Ne var ki temel araştırma aracı olarak sunulan internetten okul ortamında yararlanmak sanıldığı kadar kolay değildir. Ders kitabı, bu gerçeği öğrencinin bilincine yeniden işlemekte ve araştırma yapmak üzere öğrenciyi internet kafeye yönlendirmektedir: “Yavuz… okulunun yakınındaki internet salonunda takvim ile ilgili araştırma yapmaya başladı.” (s. 158). 4. sınıf öğrencisine, birçok bölgede 18 yaşından küçük çocukların sokulmadığı internet kafelerin adres olarak gösterilmesi, yasal açıdan tartışmaya açık bir durum yaratmaktadır.
Öğrenci Kahvaltı Yapmayabilir
Ders kitabında, kahvaltı yapan iki kardeşin fotoğrafının hemen altındaki şu cümle dikkat çekici: “Mehmet ve kardeşi okula gitmeden önce kahvaltı yapıyorlar. Mehmet’in isteksiz olmasının nedeni ne olabilir?” (s. 118). Mehmet’in isteksizliğinin araştırılması, gelişim çağındaki öğrencilerde kahvaltı yapma isteği uyandıramayacağı ortadadır. Çünkü bu soruyla,. kahvaltının önemine değil, Mehmet’in ‘iştahsızlığı’na vurgu yapılmaktadır. Fotoğrafa bakılırsa, iki kardeş oturduğu kahvaltı sofrasında hiçbir şey yemeden kara kara düşünmektedir! Sadece Mehmet değil, kardeşi de isteksizdir. Peki bu fotoğraf ders kitabına neden konulmuştur? Kahvaltı yapmanın önemi, gelişigüzel seçilmiş bir fotoğrafla anlatılabilir mi? Dikkatlerin Mehmet’in isteksiz oluşuna çekilmesi, öğrencilerde kahvaltı yapılamayacağı düşüncesini güçlendirmez mi?
Türk Okulları Batı Okullarıyla Karıştırılıyor
Kitabın yazarları, ilköğretim okullarında tek tip kıyafet uygulamasından habersizdir. İlköğretim okullarının birinci kademesinde okutulan kitaptaki şu ifade, her öğrencinin farklı kıyafetle okula geldiği izlenimini veriyor: “Öğrencilerinizin kıyafetlerini inceleyerek içlerinden birisine ‘Neden bu kıyafeti giydin? Bu kıyafeti giymene karar verirken neleri dikkate aldın?’ sorusu ile derse giriş yapabilirsiniz.” (s. 94). İlköğretimde hangi kıyafetin giyileceğine öğrenci ya da veli değil, okul yönetimi karar verir. Ayakkabı modelinin bile yönergeyle belirlendiği ülkemizde, öğrenciye, kıyafet seçimiyle ilgili soru yöneltmek, anlamsızdır.
Derse Hazırlık Ciddiye Alınmamış
Kılavuz kitabın derse hazırlık bölümünün incelenmesi, özel bir araştırma konusu olabilir. Çünkü bu bölümde yer alan yanlışların tamamına bu çalışmada yer verilmesi, incelemenin sınırlarını zorlayacaktır.
Derse Hazırlık’ta, bir soru, aynı köşede iki kez sorulmuştur: “Tunus bayrağı ile Türk bayrağı arasındaki benzerlikler sorulacak. Bu benzerliğin ne olabileceği konusu üzerinde durulacak.” (s. 244).
Öğrenciye Türk Bayrağı Değil Avustralya Bayrağı Çizdiriliyor
Kılavuz kitapta, Tunus ve Türk bayrağı arasındaki benzerliklerin ne olduğu sorusunun öğrenciye yöneltilmesi istenmektedir (s. 244). Sosyal Bilgiler Kılavuz, Ders ve Çalışma kitaplarında Avustralya, Hollanda, Türkmenistan, Güney Kore ve Tunus tanıtılmaktadır. Avustralya bayrağındaki yıldızlar hakkında bile en ince ayrıntıya yer verilen kitaplarda (s. 228), Türk bayrağı ile ilgili herhangi bir açıklamaya rastlanmamaktadır. Türk bayrağını tanıtmayan yazarlar, öğrenciye Tunus bayrağı ile arasındaki benzerliği sormayı, derse hazırlık çalışması olarak görmektedir. (Türk bayrağı ile ilgili bilgi, Sosyal Bilgiler 5. sınıf Kılavuzunun 233. sayfasında verilmiştir.)
Yabancı bayrak tutkusu, Çalışma kitabına da yansıtılmıştır. Öğrenci Çalışma kitabının 252. sayfasındaki 1. etkinliğin konusu, boş kutuya Avustralya bayrağı çizilerek boyanmasıdır.
Sınır komşularımızın hiçbirinin tanıtılmadığı kitaplarda, Güney Kore ve Avustralya’nın özel olarak seçildiğin destekleyen bazı bulgular şöyle sıralanabilir: Güney Kore, Kore Savaşı’ndan dolayı seçilmiştir; Türkiye’nin, ABD’nin çıkarları uğruna sürüklendiği savaşın sonucunda, NATO’ya alınması kitapta ‘ödül’ biçiminde yansıtılmaktadır: “(Türkiye) Kore Savaşı’nda Türklerin gösterdiği cesaret ve fedakârlığa karşılık 1952’de NATO’ya kabul edildi.” (s. 251). Cesaret ve fedakârlık kavramlarını okul programından çıkaran anlayış, ABD’nin çıkarları gerektirdiğinde, söz konusu kavramları kullanmakta sakınca görmemektedir. Türk askerinin, NATO üyesi olmadığımız hâlde Amerika için ateşe sürülmesinin ‘takdir’ edilmesi, ders kitapları üzerindeki ulus ötesi etkinin ipuçlarını veriyor.
Doğal Afetlerden Korunma Görevi Bireye Havale Ediliyor
Kılavuz kitaba göre, doğal afetlerin neden olduğu kayıpların temel sebebi, insanların, bu afetlere karşı gerekli tedbirleri almadan yaşamlarını sürdürmeleridir (s. 106). Kitap, doğal yıkımların can ve mal kaybına neden olan sonuçlarından sistemi değil, bireyi sorumlu tutuyor. Plânsız yapılaşma, doğal kaynakların sorumsuzca tüketilmesi vb. sorunların kaynağı birey olmadığına göre, doğal yıkımlardaki kayıpların temel nedeni olarak bireyi işaret etmek ne kadar gerçekçidir? Ders kitaplarında, afetlerden korunmada bireysel değil, kamusal tedbirlerin belirleyici olduğu belirtilmelidir.
Bir haritada, doğal afetlerde yaşanan can kayıpları ile ilgili bazı sayısal bilgiler veriliyor. Afrika: 127 ölü, Maldiv Adaları: 67 ölü, Hindistan: 13.320 ölü, Sri Lanka: 30 bin ölü, Bangladeş: 2 ölü, Myanmar: 36 ölü, Tayland: 4.050 ölü, Malezya: 72 ölü (s. 107). Ders kitabında, bu ölümlerin nedeni hakkında herhangi bir bilgiye yer verilmemiş. Doğal afetlere bağlı ölümlerle ilgili bir diğer ‘istatistikte’ de, araç olarak, Türkiye haritası kullanılmıştır (s.106). Harita üzerinde, dikkatleri, doğal yıkımın nedenleri üzerinde değil, sonuçları üzerinde yoğunlaştırmanın eğitici bir yanı bulunmamaktadır. Ölüme aşırı vurgu, öğrencilerde kadercilik duygusunun gelişmesine, korku ve endişeye neden olur.
Bir kutucukta, gazete haberine dayanılarak, şu bilgi verilmektedir: “10 yaşındaki bir İngiliz öğrenci denizaltındaki depremler ve tsunami konusunda aldığı dersi hatırlayınca Tayland’ta 100 kişiyi ölümden kurtardı. Küçük kızın uyarısı üzerine yakındaki kumsal ve otel boşaltıldı, tsunami dalgaları can kaybı olmadan atlatıldı.” (s. 107). Bu gazete haberi acaba yeterince araştırıldı mı? Tayland devlet yetkililerinin bile önceden haber alamadıkları tsunamiyi, 10 yaşındaki bir kız çocuğunun ‘tahmin’ etmesi ne kadar bilimseldir? Ders kitabı, bir İngiliz kıza, Asya’da ‘kurtarıcı’ rolü verilmesi düşüncesine aracılık etmektedir: Devletinizin bile beceremediği işleri 10 yaşındaki kızımız başarır.
Öğrenciye Üretim, Tüketim ve Dağıtım Ağı Kurduruluyor
Üretimden Tüketime ünitesinin kazanımlarından birinde öğrenciye şu görev veriliyor: “Kullandığı bazı ürünlerin üretim, dağıtım ve tüketim ağını oluşturur” (s. 116). Ders kitabında, ancak büyük ticarî kuruluşların üstlenebileceği üretim, dağıtım ve tüketim ağını oluşturma görevi öğrenciye verilmektedir. İlköğretim 4. sınıf öğrencisi, yukarıda belirtilen ekonomik faaliyetin öznesi olabilir mi?
Memurun İş Güvencesi Yok Sayılıyor
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’yla memurlara iş güvencesi sağlanmıştır. Devlet memurlarının çalışma koşulları yasa ve yönetmeliklerde açık olarak belirtilmiştir. Ders kitabında, öğrenciye, memurların yasal statüsüyle çelişen bilgiler verilmektedir: “Beyza’nın annesi bir fabrikada işçi; babası ise memur. Her ikisi de her ay düzenli olarak maaş alıyorlar. … Beyza’nın babası işten ayrılır. Yeni işine iki ay sonra başlayacaktır.” (s. 122). Paragrafın sonunda, Beyza’nın babasının çalışmadığı iki aylık süre içinde maaş alamadığı anlaşılmaktadır.
Kitapta şu soruların yanıtı verilmemektedir: Beyza’nın babası devlet memuru olduğu hâlde işten neden ayrılmıştır? İstifa mı etmiştir? İstifa etmişse, daha iyi bir iş bulması ve işinin hazır olması gerekmez miydi? Bu koşullarda iki ay çalışmaması ve maaş alamaması nasıl açıklanabilir? Düzenli çalışan ve herhangi bir nedenle işsiz kalan kişilere işsizlik sigortası ödendiği hâlde, Beyza’nın babasına neden ödenmemiştir?
Görüldüğü gibi, ağır ders yükünün azaltılması savıyla hazırlanan basit kurgularda bile bazı önemli özellikler göz ardı edilmiştir.
Çanakkale Şehitlerinin Kemikleri Sızlatılıyor
Ders kitabını okuyan öğrenci, emperyalist Batı’nın büyük darbe yediği Çanakkale Savaşı’nı boşuna verdiğimizi düşünür. Ulusal Kurtuluş Savaşımızın başarısında belirleyici rol oynayan Çanakkale Zaferi’nin ele alınış biçimi, tartışma yaratacak niteliktedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecini etkileyen Çanakkale direnişi, ders kitabında adeta geçiştirilmiştir.
Ders kitabında, Çanakkale’den yurdumuzu kuşatmaya çalışan işgal güçleri sevimli gösterilmeye çalışılmaktadır. Uzaktaki Arkadaşlarım ünitesinde, Uzaklardan Geldiler başlığıyla Çanakkale Zafer’i işlenmektedir: “Gelibolu’da Türk şehitleri gibi Anzak askerlerinin de yattığını biliyor musun? … 1940’lı yıllarda Türkiye’yi ziyarete gelen Avustralya Genel Valisi, Çanakkale Savaşları sırasında geçen insanlık dersi alınacak bir olay anlatır. … O zamanlar Anzaklar, Çanakkale’de büyük bir direnmeyle karşılaşır ve yenilirler. Bugün Anzaklar ile Türkler arasında ilginç bir durum vardır. Anzaklar her yıl 25 Nisan’da Gelibolu’da atalarını anmak için buluşurlar. Çanakkale Savaşları’ndaki Anzakların torunlarının bir kısmı bugün Avusturalya’da yaşıyor.” (s. 228). Çanakkale Zaferi’nin önemini vurgulamak isteyen, Gelibolu’da Türk şehitleri gibi Anzakların da yattığını söyler mi? Çanakkale direnişinin önemi üzerinde tek satırla durulmayan konunun Uzaklardan Geldiler başlığını taşıması bile Çanakkale savunmasının önemsizleştirilmek istendiğini kanıtlar niteliktedir. Uzaklardan gelenlerin işgal güçleri değil, turist oldukları sanılır. Aynı sayfada, Anzakları kimin kullandığı sorusu yanıtsız kalmakta ve İngiliz emperyalizminin işgaldeki rolünden söz edilmemektedir. İngilizler, Anzakların adeta ‘turist’ olarak tanıtıldığı sayfada, Avustralya bayrağındaki Birleşik İngiliz Devletleri yıldızı ile parlatılmaktadır (s. 228).
Yoksulluk Kader Olarak Sunuluyor
İncelenen kitaplarda, yoksulluk olağan bir durum olarak sunulmaktadır. Örneğin lokantada yemek yemek bile nerdeyse ‘lüks’ bir harcama biçiminde nitelendirilmektedir (s. 118). Yoksulluğun kader olarak sunulduğu kitapta, bir öğrenci, günlüğünde ağabeyinin yağmurda botları olmadığı için ayakkabısına su girdiğini anlatmaktadır (s.121). Yasemin’in annesi, akşam yemeğe gelecek konukları için hazırlık yapmak ister ve cüzdanındaki parayı hesaplar. Anne, hazırladığı alışveriş listesiyle kızını markete gönderir. Bu listeye göre, Yasemin 250 gr kıyma alabilecektir (s. 124).
“Kemal… maddî imkânsızlıklar nedeniyle kitap alamayan öğrencilerin olduğunu öğrendi. Bu öğrencilere nasıl kitap temin edebileceğini düşündü.” (s. 180). Maddî olanaksızlıklar nedeniyle hangi kitapların alınamadığı açık olarak belirtilmemişse de, düzenlenen yardım kampanyasından, ders kitaplarından söz edildiği anlaşılmaktadır. Bilindiği gibi, ilköğretim okullarında ders kitapları devlet tarafından ücretsiz dağıtılmaktadır. Bu durumda, okullara kitap yardım kampanyası neden düzenlensin? Okulların kitap açığını karşılamak, çocukların değil devletin aslî görevlerinden biridir. Tabiî burada asıl sorgulanması gereken maddî imkânsızlıkların olağan karşılanmasıdır. Toplumsal eşitsizliklerin, gizli mesajlar yoluyla, değiştirilemeyecek ‘gerçekler’ olarak öğrencinin bilincine kazınmasının, ders kitaplarının işlevlerinden biri olamayacağı ortadadır.
“Sahipsizler için kermes” (s. 181). Kermes, insanlar için değil, “Kış nedeniyle çok güç koşullarda yaşam mücadelesi veren sokak hayvanları” için düzenlense de, mesaj yerine ulaşıyor: Sahipsizlik! Yani yoksulluk ve açlık. Kitapta, kermesin düzenleneceği belirtilen otel (Otel Tunalı) ile etkinlikte rol alan Meliha Yılmaz Doğal Hayatı Koruma, Geliştirme, Sağlık, Eğitim ve Kültür Vakfı’ı da unutulmamış! Yönetmelik, ders kitaplarında reklâmı yasaklasa da, bunun pratik bir anlam taşımadığı ortada. Ders kitabında, kermesten elde edilecek gelirin nasıl harcanacağı da belirtilmiş: “Elde edilecek tüm gelir Gölbaşı’ndaki barınaklarda özellikle bakıma muhtaç sokak hayvanlarının sağlık, bakım ve tedavi giderlerinin karşılanması amacıyla kullanılacak.” (s. 181).
“Çevremizde yardıma muhtaç insanlar vardır.” (s. 184). Peki insanlar yardıma neden muhtaç? Toplumda bazı kesimlerin ancak ‘hayır’ kurumlarının yardımlarıyla yaşamını sürdürmesi, değiştirilemez bir gerçeklik mi? Satır aralarına ustaca gizlenen mesajlara göre, evet!
Kızılay Pulu Almayana Yardım da Yok!
Kızılaya destek olmanın gerekliliği şu sözlerle anlatılıyor: “…Kızılay pulu dağıtmak istiyorum. Bizler ona destek olmazsak, ihtiyaç duyduğumuzda o da bize destek olmaz..” (s. 184). Serbest piyasa patronları, öğrenciye, pul almazsa, Kızılayın kendisine yardım etmeyeceği haberini müjdelemektedir.
Konuları Bu Kadar Basitleştirmeye Gerek Var mı?
İlköğretim 4. sınıf öğrencisine alışveriş fişini tanıtmaya gerek var mı? Kitabın yazarlarına bakılırsa, evet: “Kasiyer … fişini uzattı. Fiş, aldığı ürünlerin miktar ve fiyatı ile toplam tutarı ve artan parayı gösteriyordu.” (s. 125). Aynı kitapta, 1502 yılında ilk standart uygulaması olarak kabul edildiği belirtilen Bursa Belediye Kanunu (Kanunnâme-i İhtisâb-ı Bursa), o günün diliyle tanıtılmaktadır.
Yabancı Adların Türkçe Okunuşları Yok
Ders kitaplarında, yabancı ad ve sözcükler Türkçe okunuşlarıyla birlikte yazılmak zorundadır. Millî Eğitim Bakanlığı Ders Kitapları Yönetmeliği (MEB, 1995)’ne göre, aynen yazılması gereken yabancı sözcüklerin yanında parantez içinde Türkçe okunuşları da gösterilir. Bu maddeye göre, yabancı sözcükler, herhangi bir zorunluluk yoksa, sadece Türkçe okunuşlarıyla yazılabilir. Sosyal Bilgiler ders kitabında yer yer bu kurala uyulmamış ve yabancı adlar, Türkçe okunuşları belirtilmeden, olduğu gibi yazılmıştır: “Lance Armstrong, Penny Farthing” (s. 133). “Samuel F. B. Morse Kimdir? Morse’un… Morse rakamları… Morse Alfabesi” (s. 151). Aleksander Graham Bell, Thomas Watson (s. 153).
“Jules Verne’in… Louis Braille… Braille alfabesi… Valentin Haüy” (s. 164). Dilimize Mors alfabesi biçiminde yerleşen adın ‘özgün’ hâliyle yazıldıktan sonra İngilizce okunuşuna uygun ek alması (Morse’un), ancak yabancı dil tutkusuyla açıklanabilir. (Jules Verne, cümlenin birinde Türkçe yazılışına uygun ek alırken -Jules Verne’nin-, başka bir cümlede ise İngilizce okunuşuna uygun ek almıştır -Jules Verne’in-.)
Yabancı adlardan biri yönetmeliğe uygun olarak yazılmıştır: Rayt (Wright) Kardeşler (s. 174). (Yönetmeliğe göre, parantez içinde belirtilmesi gereken Türkçe okunuş parantez dışında tutulmuştur.)
Kamu Ekonomisi Yerine Serbest Piyasa
Atatürk’ün en önemli ilkelerinden biri de devletçiliktir. Serbest piyasa ekonomisi, plânlı ve karma ekonomiyi esas alan devletçilik ilkesine aykırıdır. Devletçilik ilkesinin uygulandığı bir ülkede mal ve hizmetlerin fiyatları kamu denetiminin dışında tutulamaz; devlet, gerektiğinde fiyatları kendisi de ayarlayabilir. Sebze ve meyve fiyatlarının bile bir dönem devlet tarafından belirlendiği ülkemizde, ‘tüketici’yi piyasanın insafında terk etmek ancak ‘küresel’ güçlerin çıkarlarıyla açıklanabilir.
Atatürk ilke ve devrimlerini öğrencilere öğretmekle yükümlü olan MEB, ders kitaplarında devletçilik ilkesi yerine serbest piyasa ekonomisini savunmaktadır: “Yaşadıkları çevrede hangi markette hangi ürünlerin daha hesaplı olduğuna dair bir araştırma yapmalarını isteyebilirsiniz.” (s. 125). Bu ifadeye göre, dileyen satıcı malını dilediği fiyata satabilir. Devlet, yurttaşlarını piyasanın acımasız koşullarına karşı koruma görevini ‘hesaplı’ yaşamak zorunda bırakılan bireye yüklemektedir.
Kitapta, kamu denetimi yok sayılmaktadır: “Okul kantininden bir bisküvi aldın. …Ancak paketi açıp bir tanesini yediğinde tadında bir tuhaflık hissettin. Bisküviler bozuktu.” (s. 126). Kitapta, bozulmuş besinlerin rafta bulunması sorgulanmıyor ve sorumluluğun tamamı ‘tüketici’ye yüklemiyor. Kitapta savunulan sistem, insan sağlığını tehdit eden sağlıksız besinlerin alışveriş merkezlerinde satılmasını olağan karşılamaktadır.
“ ‘Bilinçli Tüketici’ 8 yıl buzdolabı peşinde koştu.” (s. 127). Gazete kupürüyle birlikte yer verilen bu haberde adı geçen yurttaş, ‘bilinçli tüketici’ örneği olarak sunulmaktadır. Dikkat edilirse, kitapta bozuk mal üretme ‘özgürlüğü’ savunulmaktadır. Hatalı ve kalitesiz üretimin doğal karşılandığı kitapta, bir yurttaşın, bozuk buzdolabı için sekiz yıl mücadele etmesi bile normal karşılanmaktadır. Kitapla, bozuk mal üretmenin ve satmanın suç sayılmadığı bir serbest piyasa ekonomisi modeli içselleştirilmektedir. Serbest piyasa, bozuk malları iade edebilmek için ömür tüketen ‘kahraman’larıyla övünç duymaktadır.
Sosyal Devlet Yok Sayılıyor
Okulların yapım, onarım ve donatımından devlet sorumludur. Anayasaya göre ilköğretim zorunlu ve devlet okullarında parasızdır. Ders kitaplarında, devlet bu yasal yükümlülüklerden ‘muaf’ tutulmuştur: “Zeynep ve Kemal başarılı bir eğitim-öğretim yılını bitirmek üzeredirler. Öğretim yılı boyunca okullarındaki yetersizliklerden dolayı sıkıntı yaşadılar. Önümüzdeki eğitim-öğretim yılına bu sıkıntıları yaşamak istemiyorlardı. Okullarının tamiratı için gerekli parayı kermes düzenleyerek sağlamak istediler. Bu öneri okul idaresince de kabul edildi.” (s. 181).
Bir devlet okulunda öğretim yılı boyunca yetersizlikler yaşanıyor. Fakat devlet buna çözüm bulamıyor ve sıkıntılara müdahale etmiyor. Toplum Hayatında Dayanışma başlığı altında işlenen konunun anahtar sözcüklerinden biri de dayanışmadır. Devletin çare bulamadığı sorunlara, kampanyalar yoluyla ‘çözüm’ üretilmesi dayanışma duygularını güçlendirmez, ama sosyal devlet bilincini zayıflatır. Oysa öğrencilerin dayanışma ve yardımlaşma duygularının güçlendirilmesi amacıyla daha uygun örnekler verilebilir.
Sosyal devlete ‘savaş’ açan anlayış, ulus ötesi yardımları da gündeme getiriyor. Ders kitabı, T.C. Devleti’nin ‘üstesinden gelemediği’ni düşündüğü işleri yurt dışı kaynaklarla hâlletmeye kararlıdır: “İnsan Kaynakları Sitesi’nde yayınlanan ‘Patnos’taki okullar yardım bekliyor’ ilânı sayesinde Türkiye’den, yurtdışından destek bulduklarını vurgulayan Arık, böylece 60 haneli, 550 nüfuslu Meydandağı Köyü’nün kaderinin değiştiğini anlattı.” (s. 190). Gazete haberinden, Ağrı’nın Patnos ilçesine bağlı Meydandağı Köyü İlköğretim Okulunda lojman bulunmadığı ve sorunun çözümü için bir internet sitesine ilân verildiğini öğreniyoruz.
1929 krizinden bile etkilenmeden çıkan ve ulusal ekonomiyi inşa eden Türkiye, artık bir köy okulunun lojmanını bile yapamayacak duruma getirilmiş ya da öyle gösterilmek istenmiştir. Kitabı hazırlayanlar, öğretmenden, en azından şimdilik, şu soruyu sorma talebinde bulunamamışlardır: Köyüne lojman bile yapamayan devlete gerek var mı? Bu tür haberlerin kitaba konulmasının tek nedeni, ulusal devlet düşüncesini zayıflatmak ve emperyalizmin güdümündeki sözde sivil örgütleri kurtarıcı gibi göstermektir.
Kitap, engelli vatandaşları ‘sivil’ örgütlerin yardımına muhtaç etmektedir: “Birçok sivil toplum kuruluşu engelli vatandaşlar için çeşitli yardımlarda bulunmaktadır. …Engelli vatandaşlarımıza hizmet veren resmî ve sivil toplum örgütlerinin neler olduğunun araştırılması istenebilir.” (s. 42, 43).
Yön Kavramı Yanlış Öğretiliyor
Ders kitaplarında yönler nasıl tanıtılmalıdır? Sağ-sol, doğu-batı vb. kavramlar verilirken, nesnelerin konumu, Güneş ve okuyucuya göre belirlenir. Sağdaki resimleri inceleyiniz ifadesi, okuyucunun sağındaki resmi kapsar. Bu tür ifadeler, eğer özel bir açıklama yoksa, farklı biçimlerde algılanamaz. Yön kavramı, sadece okuyucunun konumuna göre işlenmez kuşkusuz. Herhangi bir nesnenin bulunduğu yer, başka bir nesnenin konumuna göre de belirlenebilir. Ceviz ağacının solundaki öğrenciyi işaretleyiniz ifadesi, buna örnek olarak verilebilir.
İncelenen kitaplarda yönler yanlış öğretilmektedir. Çalışma kitabında bisiklet, lokomotif, otomobil, uçak ve gemi fotoğrafları alt alta sıralanmıştır (s. 174). Bu beş fotoğrafın sağında ve solundaki kutucuklarda bazı açıklamalar yer almaktadır. Okuyucuya göre sağı işaret eden beş kutucukta ‘sol’daki nesnelerle ilgili sorular sorulmaktadır: “Soldaki fotoğrafta görülen bisiklet ile bugün kullandığımız bisikletleri karşılaştırırsak ne gibi benzerlikler ve farklılıklar bulabiliriz?” Bu soru lokomotif, otomobil, uçak ve gemi için de ayrı ayrı tekrar edilmiştir. Fotoğrafların tamamı okuyucunun sağında yer aldığı hâlde, kutucuklarda, ‘soldaki fotoğraf’larla ilgili sorulara yanıt aranmaktadır.
Maltepe Belediye Başkanına Ayrıcalık
“Maltepe belediye başkanı, bölgesindeki çocukların sorunlarını 13 yaşındaki danışmanı Büşra Saygı’dan öğreniyor. … Küçük Büşra 44 yaşındaki başkanın şimdi sağ kolu. Çatkapı başkanın yanına girebiliyor, dilediği zaman özel numaralarından arayabiliyor, çocuklar adına da başkanı denetliyor.” (s. 209). 30 Mayıs 2004 tarihli gazete haberine dayanılarak ders kitabına alınan bu haberde, Maltepe belediye başkanı ile ‘sağ kolu’ Büşra’nın fotoğrafı da kullanılmış. Görev başındaki bir belediye başkanı ders kitabında tanıtılırken, hangi ölçüt esas alınmıştır? Örnek verilen başkanın başarılı bir çalışma yaptığımı varsayalım. Başarılı her çalışma ders kitabına alınabilir mi? Sadece bir belediye başkanına yer vermek, başarılı çalışma yapan diğer belediye başkanlarına haksızlık değil mi? Bir ilçe belediye başkanının, kamu hizmetleriyle ilgili köklü bir çözüm üretmeyen uygulamasının isim belirtilerek ders kitabına sokulması, önümüzdeki dönemde yapılacak seçimleri etkileyebileceği düşünüldüğünde bile olağan karşılanamaz. Bu tür tanıtımlarda, somut başarılar elde etmiş ve kamuya mal olmuş eski belediye başkanları örnek olarak gösterilebilir.
Bütün Ülkeler Cumhuriyetle Yönetiliyor
“Her ülkenin bir parlamentosu bulunur. Cumhuriyet ve demokrasi ile yönetilen ülkelerde parlamentoların bulunması bir zorunluluktur.” (s. 212). Kitapta, cumhuriyet ve demokrasi ile yönetilen ülkelerde parlamentoların bulunması bir zorunluluk olarak kabul edildiğine göre, parlamentosu olmayan ülkelerde cumhuriyet ya da demokrasi yok demektir. Yine Kılavuz kitaba göre, her ülke bir parlamentoya sahiptir. Yazarlar, demokrasi ve cumhuriyetin ön koşulu olarak gördükleri parlamentonun, her ülkede bulunduğunu da belirtmektedirler. O hâlde, bütün ülkelerin yönetim biçimi cumhuriyettir ve demokratik olmayan bir tek ülke yoktur. Kılavuz kitabın yazarları, bir çırpıda bütün ülkelerde cumhuriyeti ilân etmiş ve demokratik yönetim kurmuşlardır.
Hristiyanlığa Vurgu
Yılbaşı kutlamalarında bile Hristiyanlığa vurgu yapılması, hangi eğitim ihtiyacına cevap vermektedir? “Asya, Kuzey Amerika ve Avrupa’daki Hristiyanlar 25 Aralık’ta yılbaşında kutlarlar. …Avustralya ve Yeni Zelandalılar 26 Aralık’ta ‘Boxing Day’ dedikleri bir günü kutlarlar. … Boxing Day: 26 Aralık günlerinde kutlanan bir İngiliz geleneğidir. Geçmişte, zengin aileler hizmetçilerine Noel günlerinde çalışmalarında şart koşarlar, karşılık olarak da ertesi günü Noel’i kutlamalarına izin verirlerdi.” (s. 230).
Asya, Kuzey Amerika ve Avrupa’da yılbaşının 25 Aralık’ta kutlandığını belirtmek için, gereksiz yere, Hristiyanlık nitelemesinde bulunulmuştur. Aynı sayfada ‘Boxing Day’ gündeme getirilmekte ve bozuk anlatımla açıklanmaya çalışılmaktadır. Boxing Day’in mutlaka tanıtılması gerekiyorsa, Türkçe anlamının verilmesi gerekmez mi? Sormak gerekir: ‘Hristyanlık’ için bu kadar çaba gösterilmesine neden ihtiyaç duyulmuştur?
“Güney Kore’de … 25 Aralık Noel kutlamaları, nisan ve mayıs aylarında da Budha’nın doğum günü kutlanmaktadır.” (s. 241). Ders kitabında, öğrencilerin, Hristiyanlığı özümsemeleri amacıyla yoğun çaba gösterilmektedir.
Türk Tugayına Türkçe Bilmeyen Tercüman!
Tercüman, bir dilde anlatılanları öteki dile çeviren kimse demektir. Kore’de savaşan Türk tugayına bir tercüman verilir. Ders kitabında tanıtılmaya çalışılan tercüman, çeviri yapması gereken dili öğrenmemiştir. Bu tercüman, yabancı bir ülkedeki Türk askerî birliğinde çevirmenlik yapacağı için doğal olarak Türkçe bilmek zorundadır. Fakat Ders kitabının bulduğu tercüman Türkçe bilmemekte, Türk askerleriyle işaret diliyle anlaşmaktadır (s. 240).
Tabur komutanı, kendi posta eri Ali’yi, Türkçe bilmeyen tercüman Paik’in hizmetinde görevlendirir (s.240). Kitaba göre, Türk askeri, sınır ötelerinde ABD çıkarları uğruna canını vermekle yetinmez, bir de yabancılara hizmet eder! Ders kitaplarında, yabancı ülkelerin çıkarları için ulusumuzun onuru böyle korunabilir mi? Ulusal tarih öğretiminin en önemli aracı olan Sosyal Bilgiler ders kitabında, vatanı için canını veren Türk askerinin yabancıların hizmetkârı olarak gösterilmesinin, kabul edilebilir bir tutum olarak değerlendirilmesine olanak yoktur.
Amerika İçin Ölmeye Değer mi?
Kitapta, ABD çıkarları uğruna can vermek, devletin âli menfaatlerinin bir gereği gibi sunulmaktadır. Kore’de askerlerimizin Amerika’nın çıkarları doğrultusunda savaşa girmeleri, neredeyse, vatan savunmasıyla eşdeğer görülmektedir. Çanakkale’ye saldıran işgal güçlerine adeta acıyan yazarlar, Mehmetçiğin Kore’de ABD için can vermesini olağan karşılamaktadır. Türk tugayında tercümanlık yapan Paik’in hizmetine verilen Ali’nin ölümü de böyle anlatılmaktadır (s. 242).
Kılavuz kitap, Kore Savaşı ile Kıbrıs Barış Harekâtı arasında bir fark görmemektedir: “Kore Savaşı ile ilgili araştırma yapması istenebilir. Bu araştırma Kıbrıs’a, Bosna Hersek’e, ve Afganistan’a giden askerlerimiz için de yaptırılabilir.” (s. 241). Kıbrıs’ın; Kore, Afganistan ya da Bosna Hersek’le aynı karede buluşturulması son derece yanlış ve sakıncalıdır. Türk ordusunun Kıbrıs’a müdahalesi ile Afganistan’da asker bulundurması, birbirinden farklı olgulardır. Kıbrıs Barış Harekâtı ABD’ye rağmen yapılmıştır. Kore, Afganistan ve Bosna Hersek’e asker gönderilmesi ise ABD-AB’nin talepleri doğrultusunda gündeme gelmiştir.
Kurtuluş Savaşı’yla İlgili En Doğru İfade
Ders kitabında, Ulusal Kurtuluş Savaşı ile ilgili yapılan en doğru saptama şudur: “Mustafa Kemal Paşanın önderliğinde milletimiz dünyaya Kurtuluş Savaşı dersi verdi. Ezilen milletlere kurtuluş yolunu açtı.” (s. 214). Mazlum milletlere örnek olan bağımsızlık savaşı ile bin yıllık devlet geleneğine sahip bir Türkiye’nin, eğitim programlarını ve ders kitaplarını, bir zamanlar denize döktüğü düşmanlarının etkisine açık hâle getirmesi, kabul edilebilir bir durum değildir.
Sonuç ve Öneriler
· MEB Sosyal Bilgiler 4. sınıf öğretmen kılavuz, ders ve çalışma kitapları; Millî Eğitim Bakanlığı Ders Kitapları Yönetmeliği, Ders Kitaplarında Aranacak Nitelikler ile Yayın Evlerinde Aranacak Şartlar, Ders Kitaplarının Hazırlanması, İncelenmesi, Değerlendirilmesi ve Eğitim Araçlarının Seçimine İlişkin Yönerge ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu’na aykırı olarak hazırlanmıştır.
· Kitaplara onay veren yetkililer hakkında idarî soruşturma açılmalı ve soruşturma sonuçları kamuoyuna açıklanmalıdır.
· MEB Sosyal Bilgiler 4. sınıf öğretmen kılavuz, ders ve çalışma kitapları, 2006-2007 eğitim-öğretim yılından itibaren okutulmamalıdır.
· MEB Sosyal Bilgiler 4. sınıf öğretmen kılavuz, ders ve çalışma kitapları, teknik yönden kusurlu, ‘ayıplı’ mal niteliğindedir. Kitapların büyük bir bölümü, 2005-2006 öğretim yılı tamamlanmadan dağılmış ve kullanılamaz hâle gelmiştir. Bu durum, ulusal kaynakların israfına neden olmuştur.
Kaynaklar
Tekerek, Meltem; Kaya, Niyazi; Alıç, Melek Derya; Yılbat, Bekir; Yıldırım, Tuğrul; Koyuncu, Miyase; Ulusoy, Kadir. (2005). İlköğretim Sosyal Bilgiler 4 Öğretmen Kılavuz Kitabı. İstanbul: Devlet Kitapları, 1. Baskı, Feza Gazetecilik A. Ş.
Tekerek, Meltem; Kaya, Niyazi; Alıç, Melek Derya; Yılbat, Bekir; Yıldırım, Tuğrul; Koyuncu, Miyase; Ulusoy, Kadir. (2005 a). İlköğretim Sosyal Bilgiler 4 Ders Kitabı. İstanbul: Devlet Kitapları, 1. Baskı, Feza Gazetecilik A. Ş.
Tekerek, Meltem; Kaya, Niyazi; Alıç, Melek Derya; Yılbat, Bekir; Yıldırım, Tuğrul; Koyuncu, Miyase; Ulusoy, Kadir. (2005 b). İlköğretim Sosyal Bilgiler 4 Öğrenci Çalışma Kitabı. İstanbul: Devlet Kitapları, 1. Baskı, Feza Gazetecilik A. Ş.
MEB. (1995). Millî Eğitim Bakanlığı Ders Kitapları ve Eğitim Araçları Yönetmeliği. Resmî Gazete (RG), 29.05.1995, Sayı: 22297. Değişik: 17.03.2004/ 25405 RG.
TDK. (2004). İlköğretim Okulları İçin İmlâ Kılavuzu. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, Yayın Nu: 850.