Müstakil bir evin bahçe duvarından atlarken polise yakalanan hırsız kolunu öfkeyle çekti ve polise bağırdı:
Bırak kolumu! Senin maaşını ben ödüyorum.
Mesleğe yeni başlayan polis kısa süren bir tereddütten sonra soyguncuyu polis otosuna güçlükle bindirebildi.
Fizik öğretmeni Ertuğrul Bey, Eyfel Kulesi ile ilgili soruyu yarım bırakan öğrenciye tam puan vermedi. Öğrencinin babası kuyumcu Nejat, öfkeyle düştü okul yoluna. Ayağını gaz pedalından kaldırmadı. Su birikintilerini çevreye sıçratırken en küçük bir rahatsızlık bile duymadı. O sırada yoldan geçmekte olan yaşlı bir kadının üstü başı çamur içinde kaldı. Kuyumcu onu da görmedi. Pahalı aracıyla okulun önünde manevra yaptı. Koridorda karşılaştığı okul müdürü Niyazi Bey’i yumrukladı. Hızını alamayarak Fizik laboratuvarına yöneldi. Laboratuvarda ders veren Ertuğrul hocayı tekmeledi. Okul koridorlarında öfkeli velinin sesi yankılandı:
Sizin maaşınızı ben ödüyorum!
‘Yüksek güvenlikli’ sitenin asgari ücretli özel güvenlik görevlisi Hasan Erzincanlı, geçiş kartı olmayan sabırsız araç sürücüsünden bilgi almak istedi. Hangi daireye gideceğini sordu. Pencereden uzanan sürücünün şu sözlerini duymayan kalmadı:
Kaldır şu bariyeri! Senin maaşını ben veriyorum!
Hasan o ay şirketin tükenmek bilmeyen sıkıntılarından dolayı maaş alamamıştı.
Devlet Hastanesinin acil servisine kaldırılan bir hasta yakını, hastanın başındaki doktorun ‘ağır’ hareket ettiğini öne sürdü. Doktora kafa attı. Araya giren hemşirelere saldırdı. Hastanenin camları kırıldı. Yüzlerce hastanın sıra beklediği hastanede saldırgan tüm sağlık çalışanlarını tehdit etti:
Maaşınızı ben ödüyorum!
Saldırganın işsiz olduğu ve yufka yürekli bir hayırseverin yardımlarıyla yaşamını sürdürdüğü duruşma salonunda öğrenildi.
Cengiz Canavar, bir çocuk annesi Zuhal Hanım’a ‘zamk’ gibi yapışmıştı. Kadın yakasını kurtarmak için başka bir ildeki baba evine gitti. Kızını okula verdi. Cengiz de peşinden gitti. Kadının baba evini taşladı, camları yere indirdi. Okul bahçesinde tur attı. Kadın, polise başvurdu. Adam tehditlerine devam etti. Bir gün ‘pompalı’ tüfeğini eline alan Canavar, okul bahçesinde anne ve kızı kurşun yağmuruna tuttu. 6 yaşındaki kız öğrenci yere yığıldı. Anne kanlar içindeki kızının cansız bedenine sarıldı. Kadın ağır yaralanmıştı. Küçük kızın bedeni henüz toprağa verilmeden iki polisin kolları arasında adliyeye götürülen Canavar, gazetecileri tehdit etti:
Çekmeyin! Maaşınızı ben veriyorum. Çıkınca sizi de öldürürüm!
Canavar, sorgusunu yapan Cumhuriyet savcısına da maaş konusunu hatırlattı.
Maaşınızı ben veriyorum, beni bırakın!
Canavar, hapishanede infaz koruma memurlarına da benzer uyarılarda bulundu. Hapishane yönetiminin kurallarına itirazını da benzer gerekçelere dayandırdı. Çizgili takım elbiseyle çıkarıldığı duruşmada, yargıcın, kazancını sorması onu çileden çıkardı:
Hâkim Bey, sizin maaşınızı ben veriyorum! Beraatimi talep ediyorum!
Trafik magandası Cevdet, kırmızı ışığa meydan okurdu. Kırmızı renge alerjisi olduğu, trafik raporlarına da geçmişti. Kırmızı onu çileden çıkaran bir uyarıcıydı. Bu hâli, İspanyol boğalarını çağrıştırıyordu. Ona 7 gün 24 saat yeşil ışık yanardı. Kırmızıyı hep yeşil olarak görürdü. Akşam iş çıkışında yaya geçidinde bekleyen kalabalık yeşil ışıkta karşıdan karşıya geçerken Cevdet’in gazabına uğradı. Birkaç yaya yaralanmıştı. Polis olaya el koydu. Tutanak tutuldu. İşlemlerin uzamasına isyan etti:
Beni işimden gücümden alıkoydunuz. Maaşınızı ben ödüyorum!
Trene vaktinde yetişemeyen Maganda Mahmut, istasyonda önüne ilk çıkan emektar demiryolu memuru Ali Bey’i tekme tokat dövdü. Maganda, kendisini engellemeye çalışan personele nutuk atmayı ihmal etmedi:
Treni niçin bekletmediniz! Hepinizin maaşını ben ödüyorum!
Trene biletsiz binen bir grup, görevlinin cebinden çıkardığı makbuzu görünce ortalığı birbirine kattı. Memurun burnu kırıldı. Anne kucağındaki bebek ağladı. Yaşlı bir kadının koltuğa yasladığı koltuk değnekleri saldırı amaçlı kullanıldığı için ortadan kayboldu. Olaya müdahale eden özel güvenlik görevlileri de hedef alındı. Saldırgan grup, koro hâlinde, güvenlik görevlilerine seslendi:
Sizin maaşınızı biz ödüyoruz!
Amerikan destekli darbede halkına bomba yağdıran pilotun bileklerine kelepçe takan polis, gecesini gündüzüne katan sağlık çalışanı, günde saatlerce direksiyon sallayan belediye sürücüsü, hastaları hastaneye yetiştirme çabasındaki ambulans personeli, kendini öğrencilerine adayan öğretmen, asgari ücretle bankada ömür tüketen memur, vergi dairesinin çilekeş elemanı… Daha niceleri… Görev başında saldırıya uğrayan kamu çalışanları. ‘Yan gelip yatan’lar hep korunurken, yolunda gitmeyen işlerden hep onlar sorumlu tutuldu. Patlama noktasına gelen toplumsal tepkiyi yatıştırmak için yumruklanmalarına, sakat kalmalarına ve ölmelerine göz yumuldu. Görev başındaki doktor ve hemşirelere yönelik linç girişimleri karşılıksız kaldı. Ele geçirdikleri her tür araçla çalışanlara saldıranlar ya içeri hiç girmediler ya da kısa bir süre sonra salıverildiler. Salıverileceklerinden emin oldukları için elleri kelepçeliyken bile görevlileri öldürmekle tehdit etmekten çekinmediler:
Çıkınca seni de öldürürüm!
Çıkacaklarından emindiler, çıktılar!
Olaylardan sonra kısa bir süre ağırlanmışlar ve bırakılmışlardı. Yine bırakılacaklardı
Elde pala, kadınlara saldıranlar,
Hamile kadınları tekmeleyenler,
‘Şortlu’ kadına ‘ahlak’ dersi verenler,
Muayenedeki doktoru komalık edenler,
Hemşireleri öldüresiye dövenler,
Öğretmenlere tekme tokat girişenler,
Sanatçıları bıçaklayanlar….
Bırakıldılar!
Bırakılacaklarını bildikleri için pala salladılar. Karnında bebeğiyle dolaşan bir anneyi tekmelediklerinde de çıkacaklarını biliyorlardı. Bunları bildikleri için pompalı silahı güvenle kullandılar. 6 yaşındaki bir kız çocuğunun ölmesi, annesinin yoğun bakıma alınması onların pişmanlığı için yeterli değildi:
Çıkınca annesini de vururum!
Hapse girmeden çıkacağını bilecek kadar kendinden emin! Bunlar, sözüne bağlı insanlar. Dediklerini yaparlar. Demek ki salıverilecek ve yoğun bakımdan belki sakat çıkacak anneyi de kurşuna dizecek!
Geçen gün maaş kuyruğunda 9. sıradaydım. Benden sonra 5 kişi daha sıra bekliyordu. Açık yakasından fışkıran tüyleriyle dehşet saçan eli zincirli bir adam hepimizin önüne geçti ve parasını çekti. Homurdanmaya başladık. Parayı cebine koyarken, arkasına döndü ve kendisine en yakın Muhsin dedeye iki yumruk salladı! Dedenin gözlüğü fırladı, dişleri yere döküldü. Saldırgan, bankanın merdiveninden, çevresinde toplananlara şu konuşmayı yaptı:
Nankörler! Sizin için çalışıyorum. Maaşınızı ben ödüyorum! Ben hayatımda sıra beklemedim, beklemem! Benim gibi bir velinimetin bazı imtiyazlardan yararlanması, memleket menfaatinedir. Biz işlerimizi zamanında halletmezsek, maaş alacağınızı mı zannediyorsunuz?
O konuşmadan kısa bir süre sonra ekip arabasıyla polis bankayı kuşattı. Kelepçeyi saldırganın bileklerine geçiren deneyimli ekip amiri, üstlerine şu bilgiyi veriyordu:
Dolandırıcıyı yakaladık amirim.
Dolandırıcı, arabaya bindirilirken polisleri tehdit etmeyi de ihmal etmedi:
“Maaşınızı ben veriyorum!”
(Körfez, 5 Ekim 2017)