Şapka, Rusça kökenli bir isim. 1991 yılından önce, şapkayla Moskova’yı ilişkilendirenlerin ilk durağı Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM) olurdu. O yıllarda Rusya, komünizmle birlikte anılır ve ülkemizdeki komünistlere adres olarak gösterilirdi:
Komünistler Moskova’ya!
Bu sloganı atanlar da şapka giyer, ‘şapka’ya şapka derdi.
Şapka-Moskova ilişkisi, 1991 yılında, Türk Ceza Kanunu (TCK)’nun komünizm propagandasını suç sayan ve beş ile on yıl arasında değişen ağır hapis cezası öngören 141. ve 142. maddelerinin kaldırılmasıyla suç olmaktan çıkarıldı:
“Sosyal bir sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerinde tahakkümünü tesis etmek veya sosyal bir sınıfı ortadan kaldırmak yahut memleket içinde müesses iktisadi veya sosyal temel nizamlardan her hangi birini devirmek veya Devlet siyasi ve hukuki nizamlarını topyekün yoketmek için her ne suretle olursa olsun propaganda yapan kimse beş yıldan on yıla kadar ağır hapis cezası ile cezalandırılır.” (TCK Madde 142).
O tarihlerde, şapka Rusçadan dilimize yerleşmiştir, diyen olsaydı hapsi boylardı! Edebiyat tutkunları, dilbilimciler, yazar ve çizerler canlarını pazarda bulmamışlardı. Yazarlarımız,şapka dese de, Rusçadan söz etmemeyi yeğlerdi. Türk Dil Kurumu (TDK)nun hazırladığı sözlüklere bakıyoruz. Kurumun yayımladığı Türkçe Sözlük’ün 1974 yılı baskısı, 1979’da yeniden basılmış. Bu sözlük, 1974’te basılanın ‘tıpkıbasımı’, ama şapkanın Rusça kökenli olduğu bilgisi yok (s. 743)! O tarihlerde yürürlükte olan 141-142’den dolayı mı, olabilir! 141-142, 1991’de kaldırılıyor ve TDK ‘şapka’nın Rusça kökenli olduğunu keşfediyor. TDK’nin 1998’de yayımladığı Türkçe Sözlük’te (2. Cilt, s. 2074), şapkanın Rusça kökenli olduğu kabul ediliyor.
Asakir-i Mansure-i Muhammediye’ye Fes
Yaklaşık iki yüz yıl önce kamuda kullanılan şapkaya fes denirdi. İstanbul kabadayılarının ceketi omuzda taşıdıkları yıllar, aynı zamanda püsküllü fesle gösteriş yapılan yıllardır. Yumruğu güçlü olanın fesi püskülsüz olmaz! Omuzda ceket, elde tespih, başta püsküllü fesle ‘racon’ kesilir, haraç toplanırdı. Adını Fas’ın Fes kentinden alan fes, Türkiye’de 1826 yılından itibaren yaygınlaşmıştır. Kaptanı Derya Hüsrev Paşa, kavuktan dolayı zorlanan kalyonculara (gemilerde kürek çeken denizci) fes giydirmiştir. Fes, kalyoncuların ardından, Sultan II. Mahmut tarafından 1826 yılında kurulan Asakir-i Mansure-i Muhammediye ordusunda kullanılmıştır. II. Mahmut, 1828 yılında, kamuda çalışan bütün görevlilere fes giyme zorunluluğu getirmiştir.
Şapkasız Çıkmam
Attilâ İlhan, şapkasıyla bütünleşen yazar/şairlerimizden. TRT 2’deki programa şapkasız katılmazdı. Şapkaya ‘iktidar’ işlevi yükleyen siyasetçilerimizin başında Süleyman Demirel gelmektedir. 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, fötr şapkayla, altı kez gitmiş, yedi kez gelmiştir. Demirel, ilgi odağı olan şapkasını hayranlarına kaptırmamak için de çaba göstermiştir.
Cem Karaca, siyasetçileri şapkalarıyla ‘uğurlayan’ darbecilerin şapkasını unutmaz. ‘Netekim’ giden şapkanın yerine başka bir şapka gelmiştir:
Raptiye Rap Rap Rap
hanimini hüppen denzigi banna rep rep
kefeşle tayyüş ille de kıtmir rep rep
raptiye rap rap zaptiye zap zap rep rep
n’aber nitekim gene geldi şapka rep rep
hanimini hüppen denzigi banna rep rep
kefeşle tayyüş ille de kıtmir rep rep
Kasket, siperliği olan şapkadır. Şapka, başlığın genel tanımıdır ve daha kapsayıcıdır: Fötr, fes, melon, bere, kevgir, victorian, güneşlik, ponponlu, tüllü, fileli, kovboy, takke, kalpak vb. modeller zengin şapka koleksiyonundan sadece birkaçıdır. Kemal Kılıçdaroğlu‘nun 2010 yılında taktığı Ecevit şapkası, kasket olarak adlandırılmaktadır. Kasketin Fransızca, serpuş ve külahın ise Farsça kökenli oluşu, başlıklara niçin Türkçe ad konulmadığı sorusunu gündeme getirmektedir.
Elazığlı şapka üreticisi Nihat Özbay‘ın Milliyet’e yaptığı açıklamadan, Elazığ’ın sekiz köşeli ‘Gakkoş şapkası’nın her köşesinin farklı bir değeri temsil ettiğini öğreniyoruz: Vatanseverlik, yiğitlik, mertlik, cömertlik, delikanlılık, alçak gönüllülük, dürüstlük, misafirperverlik.
28 Kasım 1925 tarih ve 230 sayılı Şapka İktisası Hakkında Kanun’a göre, “Türkiye Büyük Millet Meclisi azaları ile idarei umumiye ve hususiye ve mahalliyeye ve bilümum müessesata mensup memurin ve müstahdemin Türk milletinin iktisa etmiş olduğu şapkayı giymek mecburiyetindedir. Türkiye halkının da umumi serpuşu şapka olup buna münafi bir itiyadın devamını hükümet meneder.” (Madde 1).
Kanun’la, ortaçağı simgeleyen çeşitli başlıkların önüne geçilmesi amaçlanmıştır.
Polisler Şapkayı Niçin Sevmez?
Şapka, üniformanın ayrılmaz bir parçası. Kolluk güçlerinin şapka giymesi zorunlu. Çocukluk arkadaşım Zeki Yaman‘la birlikte askerlik yaptığımız Amasya Eryatağı’ndaki ‘aynalı çeşme’ başında birbirimizi tanıyamamıştık! Üniforma içinde hepimiz birbirimize benzemiştik. Şapka, bu ‘eşit’likte belirleyicidir.
Asker, polis ve zabıta şapka giymek zorunda. Askerler, istisnalar olabilir, şapka giyerken bazı polisler niçin giymez? Zabıtada da şapkaya karşı direnç olduğu görülüyor. Başa takılması gereken şapkanın tabanca kabzasında ya da elde taşınması, dikkat çekici davranışlardandır. Toplu taşıma araçlarında, çay bahçelerinde, kahvehane askılıklarında ve evlerde unutulan şapkalar, üniformanın bu vazgeçilmez ögesinin pek de sevilmediğini gösteriyor.
Polisin ya da zabıtanın halkın arasında şapkayla gezmesi ufak tefek sorunlara yol açabiliyor. Söz gelimi, şapkayla ‘kafa tokuşturmak’ çok zor. Zorunlu olduğu için taşınıyor, ama zorunlu kalınmadıkça takılmıyor! Kamu çalışanlarının, yaz kıyafetinden önce bastıran sıcaklarda ceketi yanlarında taşımalarına benzetilebilir. İklim, yaz kıyafetinde, 15 Mayıs-15 Eylül tarihlerini dikkate almayabiliyor. Havaların zamansız ısınması ya da soğuması, kamuda yaz kıyafeti uygulamasını işlevsizleştirebiliyor.
Şapkadan Kuvvet Almak
Şapka, statü ve güç gösterisinin araçlarındandır. Makam, zenginlik, şan ve şöhretin şapkayla sergilenmesi zahmetsiz bir pazarlama tekniğidir. Lenger fötr şapka, çizgili takım elbise, yelek, kravat ve koltuk altında taşınan evrak çantası, ‘ağa’ muamelesi görmenizi sağlayabilir. Bu tabloyu lüks bir güneş gözlüğü, köstekli saat ve ışıldayan bir tütün tabakasıyla tamamlayanlar dokunulmazlığını ilan edebilir.
Buyur ağam….
Sekiz köşeli şapkasını kaldırıp terini silen kişi, büyük olasılıkla tarlasındaki işinden dönen köylüdür. Kahvehaneye uğradığında, onun çayı, lenger fötr şapkalı ağadan sonra masaya bırakılır. Ağayı öfkelendirmek kahvehane sahibini sıkıntıya sokabilir.
Siyasi Bir Simge Olarak Şapka
Fransız devrimcilerinin giydiği kırmızı Frigya başlığı, mollaların sarığı, Che Guevera’nın yıldızlı beresi, Lenin’in kasketinden de anlaşılacağı gibi, başlık, zamanla siyasal ve dinsel bir simgeye dönüşmektedir. Kurtuluş Savaşı’nın başlığı, kalpaktır. Nazım Hikmet, Kuvayı Milliye’de ‘şayak kalpaklı adam’dan söz eder:
Dağlarda tek
tek
ateşler yanıyordu
Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki
şayak kalpaklı adam
nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden
güzel, rahat günlere inanıyordu
Tito‘nun orak-çekiçli beresi, Yugoslavya’da, birlik ve beraberliğin simgesi olurken; kalpak, emperyalizme boyun eğmeyen Türkiye’nin simgesi olmuştur. Tito, birlik içindeki Yugoslavya’dan şapkasıyla birlikte sonsuzluğa uğurlanınca, ülke portakal dilimlerine bölünmüştür.
Kalpaktan vazgeçen Türkiye’nin üzerine karanlık çökmüştür.
Kapitalizm Şapkadan Dolar Çıkarıyor
Bir söz ya da eylemin üstünlüğünü kabul etmek, saygı duymak için şapkaya göndermede bulunuruz:
Bu söze şapka çıkarılır!
Olağanüstü, zor ve beklenmeyen durumlarda gösterilen başarıyı tanımlarken de şapkaya sarılırız:
Şapkadan tavşan çıkardı!
Buna imkânsızı başarmak da denebilir.
Piyasa için Kaptanı Derya Hüsrev Paşa, ‘Gâvur Padişah’ Sultan II. Mahmut, Fransız devrimcileri, Emiliano Zapata, Lenin, Enver Paşa, Che Guevera sadece paradır. Che’nin beresinin ‘gitti gidiyor’da pazarlanması, Enver Paşa’nın, aralarında şapkasının da olduğu özel eşyasının açık artırmayla satılması, dini imanı olmayan para tutkusunu gözler önüne sermektedir.
Şapkanı Çıkar da Gel!
Şapka, en doğal hakkı için kamu kurumunun kapısını kararsızlıkla çalan, düğmeleri ilikli yoksul köylünün elinde taşıdığı boynu bükük bir varlıktır. Sistem, şapkasıyla bütünleşen üreticinin başlığına kapıda el koymakta ve önünde eğilmeye zorlamaktadır.
Şeytana Külahı Ters Giydirenler
Zengin söz varlığımızda, şapkayla ilgili deyimlere de rastlanmaktadır. Kurnazlığı güzel biçimde tanımlamak isteyenlerin en önemli dayanağı, şapkadır:
Şeytana külahı ters giydirmek.
Benim bildiğim, Tunceli yöresinde kullanılan güzel bir deyimle, şapka, şeytanın başından alınarak kötülük peşinde koşanların başına geçirilmektedir. Tertipçi, şeytanın mülkiyetindeki şapkaya el koyan ve onu şapkasız bırakan kişidir. Şeytanın külahını giyenler, konu komşunun huzurunu kaçırdıkları ölçüde mutlu olmaktadır. Şeytanın bedeniyle, kötülük peşinde koşanların bedeni aynıdır:
Şeytanın külahını giymek (Şeytanın külahını başına koymak).
Atasözlerimizde de şapka unutulmamıştır:
Şapkası dar gelen, başım büyük sanır.
Şapkasız Kalmayın
Şapka, kellikte bir tür ‘protez’ işlevi görür ve çıplaklığı örter. Ne var ki, şapka rüzgâra karşı koyma yeteneği gelişmemiş bir nesnedir. Eğer kelseniz, yaprak kımıldamayan yerlerde yaşamayı yeğlemelisiniz ki bu da mümkün değildir. Büyük sosyal çalkantılar, eski şapkaları havaya uçurabilir. Toplumsal kasırgalar, ülkelerin başına çorap gibi geçirilen şapkaları denizlere süpürerek büyük temizliğe güç verir. Toplumların başına geçirilen uğursuz şapkaların rüzgâra kapılması, güzel günlerin habercisidir.
Altında oturduğum ceviz ağacının yapraklarını okşayan rüzgâr giderek vadiyi kuşatıyor. Kavaklar, söğütler, çalı süpürgeleri, meşeler,çınarlar, çamlar, ardıçlar, ladinler,kayınlar ve köknarlar kıyıyı döven dalgalar gibi hareketleniyor. Kanat çırpmayı yeni öğrenen yavru kırlangıçlar yuvalarına dönüyor. Rüzgâr, ıslık öttürüyor. Çığın çıkardığı sanılan bir ses vadiden Türkiye’ye yayılıyor. Bazı ağaçlar kökünden devriliyor. Denizler köpürüyor. 21. yüzyıla damga vuracak olan Avrasya Kasırgası, toplumun başına geçirilmek istenen o uğursuz şapkayı yerden yere vuruyor.
Türkiye, Avrasya Kasırgası’yla kirden, pastan, tembellikten, bencillikten arınıyor, dünyadaki saygın ve onurlu konumunu yeniden kazanıyor.
(Körfez, 1 Eylül 2018)
Kaynakça:
http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.3.671.pdf Erişim: 27.07.2018.
TDK. (1979). Türkçe Sözlük, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, Sayı: 403.
TDK. (1998). Türkçe Sözlük (9. Baskı, 2. Cilt), Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları:549.
http://www.milliyet.com.tr/her-kosesi-bir-anlam-ama-yok-oluyor-elazig-yerelhaber-1170599/ Erişim: 28.07.2018.
http://www.sarkisozlerihd.com/sarki-sozu/cem-karaca-raptiye-rap-rap Erişim: 11.08.2018. /
https://sarki.alternatifim.com/sarkici/cem-karaca/raptiye-rap-rap Erişim: 11.08.2018.
https://www.youtube.com/watch?v=FOR9M11-LdI Erişim: 11.08.2018.
http://www.yenicaggazetesi.com.tr/fes-giydirmek-48303yy.htm Erişim: 01.09.2018.