ÖĞRENCİLERE ÖDEV VERİLMELİ Mİ?

Deli Dumrul
Deli Dumrul

 

Deli Dumrul İlkokulu öğrencileri karne töreni için sıra olmuştu. Yarıyıl tatili dolayısıyla düzenlenen törende öğrenciler oldukça mutluydu. Karneleriyle eve koşmak  için sabırsızlanıyorlardı. Ne var ki okul müdürünün konuşması bitmek bilmiyordu. Okul Müdürü Murteza Osman Sıyrıkoğlu, mikrofondan, öğrencilere hitap ediyordu. Konuşmasının sonunda onlara şu soruyu yöneltti:

-Çocuklar, öğretmenleriniz size ödev verdi mi?

Yüzlerce öğrenci hep bir ağızdan yanıtladı:

-Eeeeveeet…

Müdürün yüzü asıldı ve öfkeyle karşılık verdi:

-O ödevleri yapmayacaksınız, tamam mı?

Töreni izleyen öğretmen, veli ve öğrencilerde kısa süreli bir  şaşkınlığa yol açtı bu uyarı. Uyarı, toplulukta ardı arkası kesilmeyen konuşmalara neden oldu. Gürültü dinmeyince tören sona erdi. 1. sınıf öğretmenleri Ayşe Çiçek AydınlıkCanan Gül  SargınA. Niyazi Özgül ve Yusuf Ziya Köroğlu,  Okul Müdürü Murteza Osman Sıyrıkoğlu’nun kapısını çalarak içeri girdi. Yaşadıkları şaşkınlığı paylaştılar. Aralarında şu konuşmalar geçti:

-Müdür Bey, öğrencilerimiz yeni yeni okumaya geçti. Onlara verdiğimiz kısa tekrarları yapmazlarsa, öğrendiklerini de unuturlar. Sizin bu uyarılarınızdan sonra öğrencilerimiz okuma yazmayı unutarak okula dönecekler.

Müdür, Oltu taşından yapılan tespihiyle biraz oyalandıktan sonra derin bir nefes aldı. Onlara neyi, nasıl anlatacağını düşündü. Kısa bir sessizlikten sonra konuşmaya başladı:

-Haklısınız! Söylediklerinize sonuna kadar katılıyorum, ama ben emir kuluyum. Bana verilen talimat böyle. Öğrencilere ödev vermek, yasak. Okul müdürü olarak bu yasağa karşı bir şey söyleyemem. Müfettişler okulları geziyor. Başımı derde sokamam. Bu konuşmayı yapmakla, kendimi korumuş oluyorum.

Müdür, emir kulu olduğunu itiraf ediyordu! Öğretmenlik kimliği yerine emir kulu kimliğini kullanmaya başlamıştı. Öğretmenler, ‘başını derde sokmamak’ için  ödev  yasağını mikrofondan duyuran ‘emir kulu’nu  tespihiyle baş başa bırakarak odadan ayrıldı. Okul Müdürünün ‘hassasiyet’i, hemen her tatil öncesinde gündeme gelen ödev yasağından kaynaklanıyordu. Müdür, olası inceleme/soruşturmadan ‘sıyırmak’ için öğretmenleri hedef gösteriyor, yanlış bulduğu uygulamayı eleştirmeye bile cesaret edemiyordu. İleride ödevle ilgili yapılacak olası bir inceleme/soruşturmada, talimata uyduğunu söyleyecek ve  öğretmenleri suçlayacaktı!

Sistem, çöl koşullarına uyum sağlayabilen böcekleri aratmayan yeni bir müdür modeli yaratmıştı. Yangından ilk önce kaçanlar, yönetici koltuklarına oturtulmuştu. Çalışma arkadaşlarına sahip çıkmayan, kişisel ikbal peşinde koşan ve  gerçeğe bağlılık aşkı olmayan yöneticiler…

Ödev Nedir?

Ödev, Türkçe kökenli bir isim. TDK, ödevi, yapılması, yerine getirilmesi, insanlık duygusu, töre ve yasa bakımından gerekli olan iş veya davranış, vazife, vecibe olarak tanımlıyor. Ödevin yaygın kullanılan ikinci bir anlamı var: Öğretmenin öğrencilere okul dışında yapmaları için verdiği çalışma. Ödev konusu, özellikle yarıyıl ve yaz tatillerinde kamuoyunun gündemine getirilmektedir.  Millî Eğitim Bakanlığının konuya ilişkin açıklamaları, eğitim kamuoyunda farklı biçimlerde değerlendirilmektedir.

Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, Kanal 7 TV’de, ödevlerle ilgili şu düşünceleri dile getirdi: “Tatillere girerken Bakanlık olarak açıklama gönderiyoruz. Öğretmenlere diyoruz ki, ‘Lütfen öğrencilerinize ödev vermeyin.’ Hiçbir öğrenciye biz ödev verilmesini istemiyoruz” (Gazete Vatan, 14.01.2018). Gazete, bu açıklamayı, “Milli Eğitim Bakanı’ndan öğrencilere sömestr tatili müjdesi!” başlığıyla duyurdu.  

Yarıyıl ve yaz tatillerinde öğrencilere ödev konusu sık sık tartışılır. Millî Eğitim Bakanlığı (MEB)nın, çeşitli tarihlerde,  ‘öğrencilere ödev verilmemesi”  ile ilgili  genelge yayınladığı, genelgeye uymadığı öne sürülen öğretmenlere inceleme/soruşturma açıldığı biliniyor. Çocukların oyun alanlarında, ödev yasağını titizlikle  takip eden yetkililerin, eğitim kamuoyunun belleğindeki yerini uzun süre koruyacağı anlaşılıyor. Bilindiği gibi eski Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı, arkadaşlarıyla yemek yediği lokantanın oyun alanındaki çocukların kalem ve defterlerinden yola çıkarak ödev verdiğini düşündüğü öğretmenler hakkında inceleme başlatmıştı (Hürriyet, 28.01.2016).      

 Hayatın Kendisi  Ödev

Ödev, öğrenme sürecinin vazgeçilmez ögesi ve öğrenmenin zorunlu kıldığı görevlerdendir.  Ödevlerin öğrenciye sorumluluk kazandıran,  öğrenme sürecinin etkin bir öznesi hâline getiren ve kendi deneyimleriyle öğrenme olanağı sağlayan önemli işlevleri olduğu söylenebilir. Öğrenmeyi okul vb. mekânlarla sınırlamaması ve  kalıcı öğrenmeye katkı sağlaması, ödevlerin güçlü yanlarını oluşturmaktadır.  Öğrencilerin okulda öğrendiklerini evde tekrar etmesi, derste yarım bırakılan çalışmaların bir kısmının evde tamamlanması, öğrenme ihtiyacıyla ilişkili farklı kaynaklardan yararlanılması, derslere hazırlıklı gelinmesi, eğitim araç ve  gereçlerinin kullanıma hazır hâle getirilmesi, öğretim programlarında öngörülen kazanımların gerçekleştirilmesine katkı sunması beklenen gezi-gözlem  vb. etkinliklerin tamamı ödev olarak tanımlanabilir.

Öğrencinin yaşı ve düzeyine uygun olmaması, çalışma süresinin sınırlarının net olarak çizilmemesi,  öğretim programlarında belirtilen hedef ve kazanımların yeterince dikkate alınmaması, geri bildirimde bulunulmaması  vb. etkenler, ödevlerin zayıf yanlarını oluşturmaktadır. Bunlara gereksiz ve bıktırıcı tekrarlar da eklenebilir. Çocuk yaşta verilen bazı ödevlerde eğitimbilim ilkelerinin göz önünde bulundurulmaması, öğrencilerde erken yaşta tükenmeye ve ödevlerle ilgili olumsuz algılara yol açmaktadır. Ödeve tepkinin kaynağında, bu ve benzer  olumsuz algıların etkili olduğu değerlendirilmektedir.

 Öğrencilere Verilebilecek Ödevler

Aslında hayatımız bir ödev. Ödevle ilişkilendirilemeyecek bir iş ve etkinlikten söz etmek neredeyse olanaksız. Hayatta kalabilmek, ödev sorumluluğunu yerine getirmeye bağlı. Zamanında uyumak ve uyanmak, vaktinde okula gitmek, çalışma disiplinine uymak, sağlıklı beslenmek de bir ödev. Tatil kavramının ‘uyku’ hâliyle bir tutulması, çalışarak ve üreterek dinlenme anlayışına aykırı. İnsan, sadece yatarak dinlenemez. Tatili ‘yatak’la, yani tembellikle açıklama olanağı bulunmuyor. Tatilde ödev konusu ile ilgili değerlendirmelerde, tatilin bireyi yenileme ve geliştirme fırsatı pek dikkate alınmıyor. 85 yaşına 85 kitap sığdıran değerli eğitimci/yazar Hüseyin Hüsnü Tekışık, kendisiyle yaptığım görüşmede, yılda  10 gün tatil yaptığını belirtmişti. Tekışık, tatilleri  daha keyifli çalışmalar için değerlendiriyordu.

Resim, müzik, basit deneyler, sunum hazırlama, eğitim araç ve gereçlerini edinme, defter ve kitap kaplama,  gezi (Müze, ören yeri, sergi, çevre vb.), gözlem (Bitkilerin çimlenmesi, buharlaşma vb.), spor, yeni işlenen konuların tekrarı, okuma vb. etkinliklerin her biri ödev niteliği taşımaktadır. Öğretmen-öğrenci ilişkilerini ödevden soyutlamak, çağdaş eğitim anlayışıyla çelişir. Okul çantasının hazırlanması,  üniformayla okula gidilmesi, eğitim araç ve gereçlerinin düzgün kullanılması, servis aracında kurallara uyulması vb. görev ve sorumluluklar da birer ödevdir. Ödevi öğrencinin yaşamından çıkarma girişimlerinden eğitim sisteminin olumsuz yönde etkilenmesi kaçınılmazdır. Sözgelimi okuma ve yazmayı yeni öğrenen bir öğrenci, uzun süren bir tatili çalışmadan geçirdiğinde öğrendiklerini unutur ve bu durumda daha çok çalışmak zorunda kalır. 1. sınıf öğrencilerinin evde kısa süreli tekrarlar yapması, okul başarısını olumlu yönde etkiler. Öğretmenin öğrencilere  okuma önerisinde bulunması, gözlem yapmaya özendirmesi, yeni işlenen bir konuyla ilgili tekrar  yapılmasını istemesi vb. etkinliklerin  ödev yasağı kapsamında ele alınamayacağı öngörülmektedir.

Millî Eğitim Bakanlığının ‘ödev yasağı’ndan anlaşılması gereken, eğitimbilim ilkelerinin göz ardı edildiği, öğrenme ihtiyacıyla ilişkilendirilemeyen, öğrencilerin  yaş ve gelişim gereklilikleriyle örtüşmeyen, öğretim programlarında öngörülen kazanımlar dikkate alınmadan hazırlanan, öğrenciyi tüketen ve sınırları kesin olarak çizilmeyen ödevlerdir.

Ödev Sayılamayacak ‘Fiil’ler

Millî Eğitim Bakanı, yarıyıl tatili için, öğrencilere şu  tavsiyelerde bulunmaktadır:  “Ankara’da ise Ankara’yı gezsinler, Sivas‘ta ise Sivas’ı, Konya‘da ise Konya’yı gezsinler. Konya’da Mevlana’yı gezince, Yazma Eserler Kütüphanesi’ni gezince, Selimiye Camisi’ni gezince, bu kendilerinin en güzel eğitimi olur. Bunu ödevden saymasınlar.” (Gazete Vatan, 14.01.2018).

Bakanın açıklamalarından, tatilde bol bol kitap okumaları için öğrencilere tavsiyede bulunduğu, öğretmenlerden, öğrencilerini kitap okumaları ve bulundukları illerdeki yerleri gezmeleri konusunda yönlendirmelerini talep ettiğini öğreniyoruz. Öğrencilere önerilecek kitapların seçimi öğretmenlere bırakılmaktadır. Bakanlığın önerilerinden de anlaşılacağı gibi,  yarıyıl tatilinin ‘uyku’ dönemi olarak tanımlanması mümkün görünmemektedir.  

 Sonuç ve Öneriler

  1. Eğitimle ilgili bazı tartışmaların öncelikli olarak yetkili kurullarda yapılması, kurul kararlarının kamuoyuyla paylaşılması gerekir. Üzerinde fazla düşünülmeyen, yetkili kurullarda görüşülmeyen bazı konuların  kamuoyuna sunulması, kurumların yıpranmasına yol açmaktadır.
  2. Bir öğretim yılı 180 iş gününden oluşmaktadır. Kısacası, yılın yarısını tatilde geçiren öğrenciye okul dışında verilmesi gereken görev ve sorumlulukların yeniden tanımlanması gerekir. Bu amaçla, Talim ve Terbiye Kurulunca Ulusal Ödev Sempozyumu düzenlenmelidir.
  3. Öğrenciye ödev verilirken ortalama ne kadar sürede tamamlanabileceği, yaratıcılığın geliştirilmesine nasıl bir katkı sunacağı, keyifli hâle getirilmesi için hangi yöntemlere başvurulabileceği, grup çalışması gerektirip gerektirmediği vb. konular önceden açığa kavuşturulmalıdır.
  4. Öğrenciyi tüketen, yoran, başarısızlık duygusunu besleyen, potansiyelini geliştirmesine herhangi bir katkı sunmayan ve yüksek maliyet gerektiren ödevlerden kaçınılmalıdır.

  (Körfez, 21 Ocak 2018)

 Kaynakça:

http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.5a5c7d71ea0e58.85240910 Erişim: 15.01.2018.

http://www.hurriyet.com.tr/tatilde-odeve-bakan-avci-cok-sinirlendi-40046394 Erişim: 15.01.2018.

http://www.gazetevatan.com/milli-egitim-bakani-ndan-ogrencilere-somestr-tatili-mujdesi–1134369-gundem/ Erişim: 15.01.2018.

 

  • Related Posts

    AMASYA GÜMÜŞHACIKÖY BEDEN KÖYÜNDE BİR DERSİM SÜRGÜNÜ: PÜLÜMÜR SALÖRDEK KÖYÜNDEN KEKO AHMET OĞLU HÜSEYİN ASLAN

    Hüseyin Aslan (1928-1974). Fotoğraf: Ali Rıza Aslan arşivi   Keko oğlu Ali’nin dillere destan malvarlığının, bir ailenin, daha doğrusu bir köyün kaderinde oynayabileceği rol kimsenin aklına gelmemişti. Ali Arslan (Aliye…

    PÜLÜMÜR AKDİK ŞİHAN KÖYÜNÜN ÜNLÜ FUTBOLCUSU MUSA PEKİN

    Musa Pekin, Kahramanmaraşspor formasıyla.   Pülümür Vadisi’nin batısında yükselen toprak damlı evler… Usta ellerin işlediği kesme taş yapılar. Tek ya da iki katlı evler, zorluklarla mücadele eden bir kuşağın ürünü.…

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Kaçırdıkların

    PÜLÜMÜR MEZRA KÖYÜ PİŞİ DERESİ KIYISINDA ULU BİR CEVİZ  AĞACI

    • Kasım 19, 2024
    • 11 views
    PÜLÜMÜR MEZRA KÖYÜ PİŞİ DERESİ  KIYISINDA ULU BİR CEVİZ  AĞACI

    PÜLÜMÜR EFEAĞILI KÖYÜNDE  HÜSEYİN (ALİ) ŞANLI’NIN  110 YAŞINDAKİ EVİNDEN ARTAKALANLAR

    • Kasım 5, 2024
    • 38 views
    PÜLÜMÜR EFEAĞILI KÖYÜNDE  HÜSEYİN (ALİ) ŞANLI’NIN  110 YAŞINDAKİ EVİNDEN ARTAKALANLAR

    ORTAOKUL FOTOĞRAFLARIMIZ

    • Ekim 30, 2024
    • 1420 views
    ORTAOKUL FOTOĞRAFLARIMIZ

    PÜLÜMÜR  KOVUKLU AZGULERE’DEKİ   KOÇ BAŞLI MEZARLARA NE OLDU?

    • Ekim 24, 2024
    • 52 views
    PÜLÜMÜR  KOVUKLU AZGULERE’DEKİ   KOÇ BAŞLI MEZARLARA NE OLDU?

    PÜLÜMÜR MEZRA KÖYÜNDE BEYCELİ  BİR GELİN: GÜLÜZAR FIRAT

    • Ekim 11, 2024
    • 93 views
    PÜLÜMÜR MEZRA KÖYÜNDE BEYCELİ  BİR GELİN: GÜLÜZAR FIRAT

    SORU VE YANITLARLA NARİN GÜRAN CİNAYETİ

    • Ekim 8, 2024
    • 50 views
    SORU VE YANITLARLA NARİN GÜRAN CİNAYETİ