Bu yazı, Öğretmen Dünyası’nın Aralık 2003 tarihli 288. sayısında yayımlanmıştır.
Değerlendirme sonuçlarının yer aldığı karnelerin, öğrencilerin ilgi, yetenek ve birikimlerini yeterince yansıttığı söylenemez. Günümüzde karne araç olmaktan çıkarılmış, adeta amaç haline getirilmiştir. Kişiye özel bir belgenin, serbest piyasa koşullarında ‘işlem’ görmesi doğal karşılanabilir mi? Sınıf öğretmenleri, karneye görüş yazarken, hangi noktalara dikkat etmelidir? Birinci yarıyılda bilgisayarda işlenen karnelerin, ikinci yarıyılda çöpe atılmasını önlemek için ne yapılabilir? 1930’lu yıllardan günümüze karnelerin geçirdiği evrim… MEB, okul belgelerini basma tekelini yitiriyor mu? Okul yöneticileri, MEB belgeleri yerine neden ‘korsan’ karne, sınıf geçme defteri vb. belgeleri kullanmayı yeğlemektedir? ‘Elektronik karne’, geleneksel karneyi rafa mı kaldıracak?
Karne her zaman sevindirmez; arada bir üzer. Okullarda düzenlenen yıl sonu törenlerinde, mutluluk çığlığı ile gözyaşı birbirine karışır. Cemal Süreya’nın bir dörtlüğünde karne sevinçtir: “Kısacası o yıllarda ben/ hayatım karışık çantam gibi/iki kişiyi birden severdim/karnemde sevinç bir, aşk iki”
Öğrenci-velileri yakından ilgilendiren karneler, eğitim tarihimizin öğrenilmesinde de önemli bir araçtır. Ulusal eğitimin aynası olan karnelerle sadece bugüne değil, geleceğe de ışık tutulmaktadır. Öğrenciyi sevindiren veya üzen notlara projektör tutulduğunda, karşınızda, bir eğitim modeli ve bunun doğal bir sonucu olarak da yetiştirilmek istenen ‘insan’ı bulursunuz.
Bu açıdan bakıldığında, karne mevcut eğitim sisteminin sicilidir.
Yönetmeliklerde Karne
Ortaöğretim Kurumları Sınıf Geçme Yönetmeliği’nin (1) 27. Maddesinde öğrenci karneleri ile ilgili şu ifadeye yer verilmektedir:
“Her dönem sonunda öğrencilere, velilerine duyurulmak üzere başarı, gelişme ve devam durumlarını gösteren bir karne verilir.”
İlköğretim Kurumları Yönetmeliği’nin (2) 45. Maddesinde karne ile ilgili şu noktalara dikkat çekilmektedir:
“Öğrencilerin durumlarını velilere duyurmak için yarıyıl ve öğretim yılı sonunda olmak üzere iki defa karne verilir. Karnede, öğrencinin derslerdeki başarısı ile davranış gelişimi değerlendirme sonuçları ve davranış gelişimi değerlendirme sonuçları ve okula devam durumu gösterilir. (…) Karne, birinci yarıyıl sonunda velilere imzalatılır ve geri alınır.Ders yılı sonunda dağıtılan karneler geri alınmaz.”
Dersaneler Karne ‘Şampiyonu’
Özel dersanelere giden öğrenciler, pekala karne ‘zengini’ olarak nitelendirilebilir. Bazı dershaneler öğrenci velilerine her ay sonunda karne göndermektedir. Bu öğrenci karneleri arasında ÖSS Aylık Genel Durum Karnesi, LGS Aylık Durum Karnesi, ÖSS Sonuç Karnesi, LGS Sınav Karnesi, Ünite Sınav Karnesi vb. yer almaktadır.
Korsan Karneler!
Öğrencilerle İlgili Bazı Basılı Evrakın Milli Eğitim Bakanlığı’nca Hazırlanması, Bastırılması ve Satılması Hakkında Kanun’la (3), karne vb. belgeleri basma yetkisi sadece Milli Eğitim Bakanlığı’na verilmiştir. Bu durum, söz konusu yasanın 3. Maddesinde açıkça belirtilmiştir:
“Resmi ve özel ilkokul, ortaokul, lise ve dengi okullar ile yaygın eğitim kurumlarında kullanılan öğrenci dosyası, kimlik kartı, karnesi, sınıf geçme ve diploma defterleri ile diploma, başarı belgeleri ve benzeri belgelerin bastırılması ve satılması hakkı, Milli Eğitim Bakanlığına aittir. Milli Eğitim Bakanlığı, bu hakkını Milli Eğitim Bakanlığı Vakfına devredebilir.”
Yürürlükteki yasaya göre, herhangi bir özel yayınevi, okullarda kullanılan belgeleri basamaz ve çoğaltamaz. Yasanın 5. Maddesinde, MEB ya da MEB Vakfı dışında okul belgesi basan, satan ve satın alanlara para cezası uygulanacağı belirtilmektedir.
Bu açık hükümlere karşın, çeşitli özel yayınevleri karne, öğrenci dosyası, sınıf ders defteri, başarı belgesi (teşekkür, takdir), diploma defteri, öğrenci yoklama fişi vb. belgeleri basmakta ve hiçbir engelle karşılaşmadan satmaktadır. Özel yayınevleri, yasağa karşın, bastıkları belgelerin üzerine adres ve telefon
numaralarını rahatlıkla yazabilmektedir.Ülkedeki toplam öğrenci sayısı dikkate alınarak yapılacak bir araştırma, MEB’in belge basma yetkisinin çeşitli özel kuruluşlara ‘devredildiği’ni açık bir biçimde ortaya çıkaracaktır. Birkaç soruya verilecek yanıt (Bakanlık yayınevlerinde yılda kaç karne, öğrenci dosyası vb. satıldığı), MEB’in, basılı belge tekelini elinde tutup tutmadığının anlaşılması bakımından yeterlidir.
MEB’in Okul Programı Yok!
Okullar, adeta, ‘korsan’ belge kullanmaya zorlanmaktadır! Bilgisayarda işlenen bazı belgeler (sınıf geçme ve diploma defterleri vb.) MEB tarafından ya basılmamakta ya da kullanım sırasında okul programlarından kaynaklanan çeşitli sorunlarla karşılaşılmaktadır. Çünkü Milli Eğitim Bakanlığı, bugüne kadar, bilgisayarda kullanılabilecek bir okul programı hazırlamamıştır!
Bilgisayar kullanımının yaygınlaşması, özellikle son yıllarda, okul belgelerinin büyük bir bölümünün özel kuruluşlar tarafından ‘korsan’ olarak basılmasına neden olmaktadır Bu durum, okul programı hazırlayan bazı özel kuruluşları, programlarında kullanım kolaylığı sağlayan belgeleri basmaya yönlendirmektedir. Böylece, okula program satan beraberinde basılı belge de satmaktadır.
Bakanlığın, bugüne kadar bu korsan belgeleri basan, satan ve kullanan kişiler hakkında yasal işlem yaptığına ilişkin herhangi bir bilgi mevcut değil. İlköğretim ve bakanlık müfettişlerinin, okul denetimlerinde bu konuya dikkat etmedikleri gözlenmektedir. Bu durumda karne ‘korsanları’ haksız kazanç elde ederken, okullar da, küçük çıkarlar uğruna piyasanın yasadışı faaliyetinin bir parçası haline getirilmektedir.
Standart Karne Yok!
MEB, 2866 sayılı yasayı uygulamayınca, basılı belgeler konusunda kargaşa yaşanmaktadır. Yayınevleri, diledikleri gibi karne, diploma defteri, başarı belgesi vb. belgeleri basmaktadır. Standart olmayınca, önüne gelen dilediği gibi karne vb. basmaktadır. Bu nedenle, okullarda kullanılan öğrenci karnelerinde çeşitli farklılıklara rastlanmaktadır. Bazı karnelerde sınıf öğretmeninin görüşü ile ilgili bölüm bulunurken, bazılarında bu bölüm yoktur.
MEB’in bastığı karnelerin satış fiyatı, korsan karnelerden daha düşüktür. Korsan karne vb.nin fiyatları, bölgeden bölgeye farklılıklar göstermektedir.
Öğrenim yaşamı boyunca kullanılan öğrenci dosyaları konusunda verilecek örnek, sorunun kavranması açısından önem taşımaktadır. Bazı yayınevlerinin bastığı öğrenci dosyalarının kapağında MEB başlığı yerine şirket adı, adresi, telefon numarası yer alırken, arka kapakta da dosya hakkında genel bilgiler ve dosyanın ‘KDV dahil’ fiyatı belirtilmektedir! MEB’in bastırdığı öğrenci dosyasının kapağında MEB başlığı, arka kapağında ise Milli Eğitim Vakfı başlığının yanı sıra bir de kullanma talimatına yer verilmiştir (4)
Karneye Düşen Piyasa Ateşi
Öğrencilere dağıtılan karne ya da başarı belgelerinin, eğitimin finansmanında bir araç olarak değerlendirilmesi, olağan karşılanabilir mi? Eski Milli Eğitim Bakanı Erkan MUMCU’nun gündeme getirdiği karneye reklam önerisi (5), eğitimin finansmanında gelinen trajik noktayı gözler önüne sermektedir. Ulusal devletin adım adım tasfiye edilmesiyle birlikte bütün sosyal kazanımlara darbe indirilince, eğitim, serbest piyasanın ‘insafı’na terk edilmektedir.
Ulusal, laik ve halkçı eğitim davası, bağımsız Türkiye davasıdır. Sponsorların ‘bahşişi’yle, Türkiye’nin geleceğinin güvence altına alınacağını düşünmek, yanıltıcıdır.
Ayrıca, öğrenciye verilecek belgelerden para kazanma düşüncesinin hiçbir yasal dayanağı yoktur. Kişiye özel bir belgenin, izinsiz olarak, reklam aracı olarak kullanılması yasal değildir. Öğrenci karnelerine reklam alınarak eğitime ‘katkı’ sağlanacağına ilişkin herhangi bir yasa da mevcut değildir. Devlet gelirlerinin nasıl sağlanacağı yasalarda belirtilmiştir.
Gereği Düşünüldü: Düşük Not!
Okulda öğrencileri yarıştıran sistem, dışarıda da ana-babaları gerilime sokmaktadır.Karnenin bir ‘prestij’ sorunu olarak algılanması, eğitimcilere yönelik şiddet içeren davranışları da beraberinde getirmektedir. Veli ya da öğrenciler, zayıf karnenin sorumlusu olarak gördükleri öğretmenlere zaman zaman şiddet uygulamaktadırlar. Karnedeki zayıftan sorumlu tutulan öğretmenler bazen okul bahçesinde, bazen de sokakta saldırıya uğramaktadır. Bu tür saldırılardan biri de Afyon’da gerçekleştirilmiştir. Afyon Kazım Özer İlköğretim Okulu Fen Bilgisi öğretmeni Mustafa KAVAK, bir öğrenci velisinin saldırısına uğramıştır (6).
1374 Numaralı Lütfü’nün Karnesi
1934-1935 öğretim yılında Haydarpaşa Lisesi 5/C sınıfı öğrencilerinden 1374 numaralı Lütfü’nün karnesinde, veli tarafından imzalanan karnenin öğrenci dosyasında saklanacağı bilgisine yer verilmektedir.(Karneler ‘70’li yıllarda da öğrenci dosyasında saklanırdı). Karnede Lütfü’nün Tavruhareket (davranış) notunun 5 olduğu, okula 168 gün geldiği, 13 gün de gelmediği belirtilmektedir. (O yıllarda okullarda 181 işgünü eğitim yapıldığı anlaşılmaktadır). Karnede şu dersler yer almaktadır: Edebiyat, Ruhiyat (Psikoloji), Tarih, Coğrafya, Hendese (O yıllarda geometriye hendese deniyordu. Bugün kullandığımız birçok matematiksel terimi, Atatürk’ün 1936’da yazdığı Geometri kitabına borçluyuz), Cebir, Nebati Teşrih (Bitki Anatomisi ya da Biyoloji), Jeoloji, Fizik, Kimya, Fransızca, Askerlik, Jimnastik. Karnede bütün dersler, cezalar (1. ve 2.Teşrin, 1. ve 2.Kanun), devam-devamsızlık durumu ile ilgili mülahazalar (düşünceler) yer alırken, okul müdürünün yanı sıra veliye de görüş yazma olanağı tanınmış.
Akşam Matbaası tarafından basılan karnenin arka kapağındaki “Ihtar”da şu görüş ve uyarılara yer verilmiştir:
- Bu karnenin tasdikname sayılması ve bununla diğer bir mektebe naklen talebe kabulü caiz olamaz.
- Bu karne, yoklamalar bittikten ve talebenin velisi imzaladıktan sonra, mektebdeki dosyasına konulur.
- Her talebe karnesini velisine göstererek imzalatıb mektebe geri verecektir.Karnesini kaybeden veya kirleten veyahud velisine vaktinde imzalatıb mektep idaresine vermiyen talebe ceza görür.
- Talebe velileri bu karnedeki notları tetkik ettikten sonra tayin olunan yeri imza edeceklerdir.
- Notların dereceleri şunlardır:
5 (pek iyi); 4(iyi); 3 (orta); 2 (gevşek); 1(pek gevşek); 0 (boş).
Nerde O Eski Karneler!
‘70’li yıllarda ilkokul öğrencilerine dağıtılan karnelerde (7) Türkçe (Yazı), Hayat Bilgisi, Sosyal Bilgiler, Fen ve Tabiat Bilgileri, Matematik, Resim-İş, Din Bilgisi, Beden Eğitimi, Müzik, Gidiş, Temizlik, Diş Bakımı ve İntizam gibi dersler notla değerlendirilmektedir. Karnede ayrıca bütünleme kümesi, bütünleme tarihi ve bütünleme notu ile ilgili bilgilere de yer verilmiştir. Karnenin arka kapağında, veli tarafından imzalanan karnenin öğrenci dosyasında saklanacağı; velinin, notlara itirazı varsa, sözlü ya da yazılı olarak okul müdürüne bildirebileceği belirtildikten sonra şu noktalara dikkat çekilmektedir:
“Öğrencinin durumunu öğrenmek ve öğrencinin yetişmesinde öğretmenle işbirliği yapmak için, öğrenci velisi en az ayda bir defa okula uğramalı ve öğretmenden öğrencinin durumu ve yapılacak işler hakkında bilgi almalıdır.Karne almadan almaya okula gelmeler pek faydalı olmaz.”
Sınıf Öğretmenin Görüşü
Günümüz karnelerinin bazılarında öğretmen görüşü ile ilgili bölüm yer alırken, bazılarında böyle bir bölüm yoktur. Öğrenci bir bütün olarak değerlendirildiğinde, okulla veli arasında etkili iletişim kurma olanağı sağlayan ‘öğretmen görüşü’ büyük önem taşımaktadır.
Peki sınıf öğretmeni öğrenci ile ilgili görüşlerini kaleme alırken, hangi noktalara dikkat etmelidir?
Görüşün ‘muhtıra’ niteliğinde olmamasına özen gösterilmelidir. Sınıf öğretmeni, karnedeki ‘köşesi’nden veli ya da öğrenciye nasihatten kaçınmalıdır. ‘Görüş’le sadece veliye değil, öğrenciye de ulaşılmalıdır; bu yöntem, bir tür ‘rehberlik’ hizmeti olarak da değerlendirilebilir.
Öğrenci velisinin başarısızlıktan sorumlu tutulması doğru bir tutum değildir. İlköğretim öğrencileri için yazılacak görüşlerde kısa ve öz cümleler yeğlenmelidir. Başarıya vurguda bulunulması (Türkçe’yi güzel konuştuğun için, yabancı dili de başarabilirsin) daha doğru olur. Yargılama ve suçlamaya dayalı, başarısızlıktan öğrenci velisini sorumlu tutan öğretmen önerileri tepkiye neden olur ve amacına ulaşamaz.
Sınıf öğretmeni, karne aracılığı ile, öğrenciyi veliye şikayet (çok yaramaz, tembel, ders dinlemiyor, arkadaşlarıyla geçimsiz vb.) etmemelidir. Öğretmen görüşünde, özellikle ilköğretim 8 ve lise son sınıflarda, öğrencinin yeteneklerinden yola çıkılarak meslek seçimi ile ilgili çeşitli önerilere yer verilebilir.(Güzel sanatlar fakültesi, kapılarını, geleceğin ressamına aralamalıdır. Cahit Arf artık rahat uyuyabilir; çünkü Türkiye’nin en genç matematikçisi yetişiyor!. Spor yüksekokulu, küçük dev adamı ağırlamaya hazır olmalıdır).
İki Buçuk Trilyon Çöpe Atılıyor!
Karnelerin bilgisayarda doldurulması, bazı kolaylıklar sağlarken, büyük masraf ve israfa da neden olmaktadır. Birinci yarıyıl karneleri topluca bilgisayarda doldurulduktan sonra veliler tarafından imzalanıp okula geri verilmektedir. Bu karnelere ikinci yarıyıl notları bilgisayarda işlenemediğinden dolayı ikinci dönem için yeni karne kullanılmaktadır. Birinci yarıyıl karneleri bir defalık kullanımdan sonra çöpe atılmaktadır. Öğrenci ancak ikinci yarıyıl sonunda kendisine verilen karneyi saklama olanağına sahip olmaktadır.
Türkiye’de, açık ilköğretim ve açık liseler hariç, yaklaşık 12 milyon 600 bin öğrenci ilk ve
ortaöğretim kurumlarında öğrenim görmektedir (8). Öğrenci başına bir karne kullanıldığında, yılda yaklaşık 2 trilyon 520 milyar (karne 200 bin TL’den hesaplandığında) harcama yapılmaktadır. Öğrenci başına kullanılan karne sayısı ikiye çıkarıldığında, bir yıl içinde yaklaşık 25 milyon 200 bin karneye karşılık 5 trilyon 40 milyon TL harcama yapılmaktadır!
Karnelerin çöpe atılmasını önlemek için, birinci yarıyıl sonunda bilgisayarda işlenen karneler ikinci dönemde elle doldurulmalıdır. Karneler 1. yarıyılda bilgisayarda işlendiğinden, ikinci yarıyılda öğretmene sadece not işleme görevi kalmaktadır. Bir karneye notların yazılması öğretmenin sadece 1 dakikasını alacağından, 60 kişilik sınıfların karnesi için 1 saatlik zaman ayırmak yeterlidir. Her öğretmen yıl sonu karneleri için 60 dakikalık zaman ayırırsa, yaklaşık 2,5 trilyonluk tasarruf gerçekleştirilmiş olur.
Karne İntiharları
Karnenin rekabet aracı olarak görülmesi bazen trajik ölümlere neden olmaktadır. Karnelerinde zayıfı olan öğrencilerin bir kısmı evden kaçarken, bir kısmı da intihar ederek yaşamlarına son vermektedir. Özellikle zorunlu eğitim çağındaki öğrenci karneleri değerlendirilirken, öğrencinin bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğine ilişkin yönetmelik dikkate alınmalıdır.
İlköğretim Kurumları Yönetmeliği’nin 47. Maddesinde, konuya ilişkin şu görüşlere yer verilmektedir:
“İlköğretim kurumlarında öğrenci kendi yaş grubu içinde ve bir bütün olarak yetiştirilir ve değerlendirilir. İlköğretim, öğrencinin derslerdeki başarısızlığına bakılarak eleneceği bir dönem değil, programda öngörülen bütün derslerin ve ders dışı eğitici çalışmaların ortak katkısıyla ilgi ve yeteneği ölçüsünde yetiştirileceği bir dönem olarak değerlendirilir.”
Demek ki ilköğretimde sadece matematik, fen bilgisi, yabancı dil derslerine bakılarak öğrenciyi başarılı ya da başarısız olarak nitelendirmek yanlıştır. Resim dersinde başarılı olamayan bir öğrenci müzik, iş eğitimi ya da spor derslerinde başarılı olabilir. Zorunlu eğitim, aynı zamanda öğrencinin ilgi ve yeteneklerinin keşfedildiği bir süreçtir. Bu süreçte birkaç dersin sonucuna bakarak, öğrenciyi başarısız olarak nitelendirmek gerçekçi değildir. Bu nedenle, karneye yansıyan bazı ‘kırık’ notlar, aileler tarafından büyük bir sorun olarak görülmemelidir.
Polisiye Bir Olay:Zayıf Karneler
Öğrenci karnelerinde velilere şu uyarıda bulunulmaktadır:
“Her öğrencinin kendine göre bir gelişim hızı ve şekli olduğundan, çocuğunuzun karnesindeki derece ve sonucu, başka öğrencilerinki ile karşılaştırarak, çocuğunuzu yermek ya da övmek doğru olmaz.”
Karne aracılığı ile yapılan uyarının, karneler dağıtılmadan önce düzenlenen veli toplantılarında gündeme getirilmesi daha yararlı olur. Bu toplantılarda, öğrenci karnesine karşı alınacak tutuma açıklık getirilmelidir. Sınıf öğretmenleri, karnedeki olası zayıflara karşı alınacak sağlıklı tutum konusunda veliyi aydınlatmalıdır.
Anne-babalara gerekli açıklamaların yapılamaması, rekabetçi sistem vb. etkenler, velilerin, zayıf karneden dolayı zaman zaman yanlış tutum almalarına neden olmaktadır. Bu durumda soruna zabıta ve serbest piyasa el koymaktadır.
Polisin, zayıf karne korkusuna müdahale etmesi de bu gerçeğe işaret etmektedir. Erzurum Emniyet Müdürlüğü, 2002-2003 eğitim-öğretim yılı sonunda karnesinde zayıfı olan öğrencileri belirleyerek, olası olumsuzlukları önlemek amacıyla, ailelerine teslim etmiştir. Polis, üzüntülü öğrencileri teselli ederken, anne-babaları da çocuklarına kötü davranmamaları konusunda uyarmıştır (9).
Karne piyasaya düşünce, eğitimin doğasıyla çelişen uygulamalar da kaçınılmaz hale gelir. Zayıf notlara ‘çözüm’ arayışındaki öğrencilerin başvurduğu şaşırtıcı yöntemler, serbest piyasanın kar mantığını gözler önüne sermektedir. Şanlıurfalı öğrenciler kırık notları ‘düzeltmek’ için kırtasiyecilere başvururken(10), Kayseri Nuh Mehmet Küçükçalık Anadolu Lisesi öğrencileri okul bilgisayarındaki notları gece yarısı değiştirmek isterken karakolluk olmuştur (11).
İstanbul SHÇEK İl Müdürlüğü de 2002-2003 eğitim-öğretim yılının ilk yarıyılında ‘Alo Karne Hattı’ aracılığı ile, zayıfı olan öğrencilere ve ailelerine danışmanlık hizmeti sunmuştur (12).
Karne Alamayan Öğrenciler
Zorunlu eğitim çağındaki öğrencilerin küçük yaşta çalıştırılmaları, bir kısmının karne alamamalarına neden olmaktadır. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dan, Karadeniz ya da Çukurova yollarına düşen tarım işçilerinin çocuklarının karne sevincine gölge düşmektedir. Ailelerinden dolayı sık sık okul değiştiren çocukların, ‘90’lı yıllarda başlayan Gezici Tarım İşçileri Çocuklarının Eğitimi Projesi kapsamında eğitimlerine olanak sağlansa da, başarısız oldukları ifade edilmektedir (13). Gezici tarım işçilerinin yaşadığı Adıyaman’ın Kahta ilçesindeki Çadırköy’de şubat ayına kadar eğitim gören öğrenciler, öğrenimlerinin geriye kalan bölümünü Adana’da tamamlamaktadır.
Öğrencilerin, karnelerini zamanında alamamaları, ‘katkı payı’ vb. ödemelerde karşılaşılan sorunlardan kaynaklanmaktadır. Az da olsa, bazı okullarda katkı payı gerekçesiyle, öğrencilere karne ve diplomalarının zamanında verilmediği gözlenmektedir ki, bu son derece yanlıştır. Okullarımızın içinde bulunduğu ekonomik zorluklar, öğrenci belgelerinin ‘rehin’ alınmasının gerekçesi olmamalıdır. Karne ya da diplomanın, ödenmemiş bir ‘taksit’ yüzünden alıkonulması, öğrenciyi okula yabancılaştırır.Ayrıca öğrencilerin, okulların parasal kaynağı olarak görülmesi parasız eğitim hakkıyla da çelişmektedir.
Karne Törenleri
Karne için toplanan öğrenciler saatlerce bekletilmemelidir. Özellikle yıl sonu karnelerinin verildiği gün öğrencilerin okulda uzun süre tutulması bazı sorunlara (kavga, binaların tahrip edilmesi) neden olmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı, yıl sonu karnelerinin verileceği gün ders işlenmeyeceğine ilişkin bir karar alabilir. Böylece okullar, karneyi saatinde dağıtarak okulu tatil edebilir.
Karnelerin dağıtılma biçimi de çok önemlidir. Karne gününde okul önlerinde düzenlenen uzun ve can sıkıcı törenlerde, karne heyecanı yaşayan öğrencilerin denetim altında tutulması kolay değildir. Karne törenlerinde mikrofondan yapılan uzun konuşmalar pek dinlenmemektedir. ‘Geleneksel’ hale gelmiş konuşmaların (tatilde ders çalışın) öğrenciler üzerinde etkili olmadığı bilinmektedir. Törenlerin kısa tutulması ve ardından karnelerin dağıtılması daha uygun olur.
Öğretmenler, öğrencileri karne gününe iyi hazırlamalıdır. Öğrencinin karne günü ‘teselli’ edilmesi mümkün olamayacağına göre, başarısız öğrencilere zamanında rehberlik yapılmalıdır. Eğitim-öğretim yılı içindeki çalışmaların değerlendirme sonuçlarını yansıtan karnelerde ‘şans’ ya da ‘sürpriz’e yer olmadığı hatırlatılmalıdır. Tatillerinin nasıl değerlendirileceği ve zayıfların nasıl kurtarılacağı, karne verilmeden önce öğrencilere anlatılmalıdır.
Karne Ödülleri
Başarılı karne ödüllendirilirken, arada bir de olsa, ölçü kaçırılmaktadır; cep telefonu, araba, ve yurtdışında tatil bu tür ödüllerden sadece birkaçıdır. Bu ödüller, öğrencinin araştırma ve öğrenme duygusunu güçlendirmez. Büyük ödül, özellikle çocuk yaştaki öğrencinin, eğitimi bir tür kazanç kapısı olarak görmesine neden olur.
‘Rüşvet’ zoruyla öğrenciye araştırma tutkusu, gerçeği öğrenme aşkı, yaratıcılık, vatan sevgisi ve ulusa hizmet duygusu kazandırılabilir mi?
Aslında her karne bir ödül gerektirir. Burada önemli olan ödülden ne anlaşılması gerektiğidir. İlköğretim okullarında öğrencilerin başarılı oldukları birkaç ders mutlaka vardır. Demek ki başarılı öğrenci kavramının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Karne alan bütün öğrencilere verilebilecek en büyük ödül ilgi, sevgi ve hoşgörüdür. Çevre gezileri, bazı tarihsel mekanların ziyaret edilmesi ve sosyal etkinliklere katılım da ödül olarak düşünülebilir.
Bazı derslerden başarısız olan öğrencilere gösterilecek ilginin (Matematiği başardığına göre, fen bilgisini de başarabilirsin. Öğretmenin, sistemli çalışırsan, notlarının düzeleceğini düşünüyor. Güzel ve okunaklı yazı yazman, resim dersinde de başarılı olabileceğini gösteriyor.vb.), öğrencinin eksiklerini tamamlamasında önemli rol oynayacağı açıktır.
Öğrenci başarısına gerekenden fazla vurguda bulunulması da her zaman yarar sağlamaz. Kısacası, başarı ya da başarısızlıkta öğrenciye gösterilecek tepkinin kontrol edilebilir olması büyük önem taşımaktadır. Öğrenciyi, başarısızlığından dolayı mahkum etmek ne kadar yanlışsa, başarılarını gerektiğinden fazla öne çıkarmak da o kadar yanlıştır.
Karne Tarihe mi Karışıyor?
Karnenin, içerik ve biçim yönünden evrim geçirmesi doğaldır. Fakat, bugün için, tarihe karışacağını söylemek çok zor. Eğitim kurumlarında ölçme ve değerlendirme olduğu sürece, karne de varlığını sürdürecektir.
Günümüzde üniversiteler, dersaneler ile bazı ilk ve ortaöğretim kurumlarında elektronik karne uygulamasına geçilmiştir. Bu yolla öğrenciler notlarını internettten öğrenebilmektedir. Söz konusu uygulama, ilk ve ortaöğretim kurumlarında da yaygınlaştırılabilir.
Her öğrencinin bir şifresi olduğundan, ‘elektronik karne’deki notlarının başkaları tarafından öğrenilmesine olanak yoktur. Üniversiteler, (KOÜ, Gaziantep, Uludağ vb.) bu notların resmi nitelik taşımadığını belirtmektedir.Bilgisayar ve yetişmiş eleman yetersizliği, internetten yapılan duyuruların belge niteliği taşımaması, bilgisayardan yararlanma olanaklarının sınırlı oluşu vb. etkenler ‘elektronik karne’lerin yaygınlaşmasını engellemektedir.
* Derince Huriye Pak İlköğretim Okulu
Kaynaklar
- Resmi Gazete, 06.09. 2000/24162.
- 27.08.2003/ 25212.
- 25.07.1983/2866.
- Öğrenci Kişisel Dosyası,Form:33, MEV Stok No:35.
- Posta, Milliyet, 06.01.2003.
- Yeni Çağ, 06.02.2003.
- Kocaoluk Yayınevi
- MEB, 2003.
- Cem Bakırcı-Turgay İpek, Hürriyet, 14.06.2003.
- Barış Durak, Hürriyet, 14.06.2003.
- Cumhuriyet, 31.01.2003.
- Esra Açıkgöz,Cumhuriyet, 31.01.2003.
- Cengiz Özen, Zaman, 03.06.2003.