4 Ekim 2018, Mardinli yoksul bir ailenin çocuğu olan Mehmet Ali’nin okulda son günüydü. Ölüm, onu henüz 7 yaşında, okulda, üstelik sonbaharda yakaladı. Sonbahar hüzün mevsimidir. Onun kaybıyla, bütün mevsimler sonbahardır artık. Mehmet Ali’nin acı kaybından sonra ilk sonbaharı yaşıyoruz. Yağmur yağıyor, ağaçlar yaprak döküyor yine. Geçen yılın sonbaharında, yaprakların sararma vaktinde uğurlamıştık onu. Okul kapısının altında kalmıştı. Yüreğimiz o kapının altında şimdi daha çok eziliyor. Bütün kapılar üzerimize sürülüyor sanki. Devrilen her kapının altında her gün yeniden ölüyoruz.
Raydan çıkan kapının altında kalmıştı Mehmet Ali. Raydan çıkan sadece kapı değil kuşkusuz. İnsanlık, devlet adamlığı, göreve bağlılık, sorumluluk bilincidir asıl raydan çıkan. Freni patlamış bir otomobilin uçuruma sürüklenmesi yani. İnsanı insan yapan değerlerin ayaklar altına alınmasıdır. O küçük beden, sorumsuzluğun ürünü olan ağır kapıya ancak birkaç gün direnebildi. 200 kiloluk okul kapısının altında son nefesini veren Mardinli Mehmet Ali, okuma yazma öğrenemeden, okul bahçesinde doyasıya eğlenemeden, bir çocuk romanı okumaya fırsat bulamadan, bayramlarda şiir okuyamadan, sınıfını süsleyemeden yaşama veda etti. Bedeninden okul bahçesine sıçrayan kan, ölümünde birinci derecede sorumlu olanlar için utancın bir anlam ifade etmediğini gösteriyor. Mehmet Ali, geçen yıl 6 Ekim’de, yoğun bakım ünitesinde gözlerini yummuştu. Onun göz kapakları bir daha açılmayacak. Anne babasının acısı hiçbir zaman dinmeyecek. Utanç, onu çocuk yaşta ışıktan ebediyen yoksun bırakanların yakasından asla düşmeyecek. Her sonbahar benim için hüzündür. Mehmet Ali’siz bu sonbahar acıların en büyüğüdür.
(Körfez, 8 Ekim 2019)