Ülkemizde ‘sağ’ını ve ‘sol’unu karıştıranların sayısı oldukça fazla. Trafikte de sıkça tanık olduğumuz bu yön karıştırma sorunu, Türklere özgü bir durum değil. Sizin anlayacağınız, yönleri ve renkleri karıştırmak, ulusal bir sorun olarak görülemez. Bu durumda, uluslararası bir sorunla karşı karşıya olduğumuz söylenebilir. Turuncuyla sarıyı, pembeyle moru, maviyle laciverdi, siyahla griyi sadece Türkler değil, Almanlar, İsviçreliler, Çinliler, Ruslar, Mozambikliler de zaman zaman ayırt edemeyebilir.

Trafikte ‘sol’ ve ‘sağ’ şeritlerin karıştırılması, bazen ölümcül kazalarla sonuçlanabilir. Sol şeritte olması gereken aracın sağda, sağ şeritte olması gereken aracın ise solda olması, yolla birlikte ömürleri de kısaltabilir! Son model araçlarıyla uçsuz bucaksız otoyollara sığmayan ve kural tanımayan sürücülerin solu-sağı belli olmaz. Dikkatli bir sürücü değilseniz, umulmadık bir yönden karşınıza çıkıp ölümünüze ya da sakatlanmanıza neden olabilirler. Suçlu da olsalar, araçlarından inip birkaç yumrukla sizi ‘terbiye’ edebilirler!

Toplumumuz, sol elle iş yapmayı pek ‘makbul’ görmez. Tuvalette temizliğin hangi elle yapılacağı, iri gümüş yüzüğün hangi elin parmağına takılacağı konusunda sayısız fetvaya rastlanmaktadır. Tuvalete girişte sol ayağa  ‘ayrıcalık’ tanınsa da çıkışta şampiyonluk hakkı yine sağ ayağındır. Tuvalete girişte sol ayağın, çıkışta sağ ayağın tercih edilmesi, ‘sağ’ı kutsamak için midir bilinmez, ama sağını ve solunu karıştıran Nuri dayının tuvaletten çıkarken söyledikleri unutulacak gibi değildir:

Hangi ayakla girip çıktığımı yine unuttum. Allah’ım, beni affet!

Yaygın bir inanışa göre, güne, sol tarafından kalkarak başlamak  hayra alamet değildir.

Bebeklerin sol ellerini kullanmaları pek hoş görülmez. Bazı öğretmenlerin, öğrencilerin sol elindeki  kalemi sağ ele tutuşturma konusundaki yetenekleri görülmeye değerdir.

Yönlerin sık karıştırıldığı alanlardan biri de siyasettir. Siyasette rastlanan yön karışıklığı, günlük yaşamda karşılaşılanlardan pek farklı sayılmaz. Herkesin sol ve sağ algısı farklı olmaktadır.

Her mahallede bir milyoner yaratma ve  ‘küçük Amerika’ olma girişimleri, ‘sağ’ın önemli projeleri arasında sayılmıştır. Mazlum bir milletin temsilcileri, millî politika yerine Amerika’ya hizmet etmenin ‘yüce’ bir görev olduğunu, ‘sağ’a kabul ettirmeyi başarmışlardır.

ABD şirketi ‘Morrison’lu fotoğraflar, yönetime gelmek ya da itibar kazanmak için, ‘sağ’ adına  önemli bir referans olarak görülmüştür.

1969 yılında, Amerika’nın 6. Filo askerlerini protesto eden solcu gençleri bıçaklayarak öldürdükten sonra ABD savaş gemisi önünde secdeye eğilenler de kendilerini ‘sağ’cı olarak tanımlamışlardır.

            1922 yılında,  işgalci İngiliz güçlerine ait zırhlıyla yurdu terk eden Vahdettin’in, bazı ‘sağ’cıların ‘sultan’ı olmaya devam etmesi, üzüntü vericidir.

            Türkiye’nin bugünkü yüz ölçümünün iki katı kadar toprağı düşmana kaptıran, Türk donanmasını Haliç’te çürüten,  orduyu savaşamaz hâle getiren, halkına zulüm uygularken ‘ecnebi’lerin önünde eğilen 2. Abdülhamit’in, ‘sağ’ adına örnek alınması da trajiktir. Osmanlı  İmparatorluğu’nun kuruluş ve yükseliş dönemleri yerine çözülme ve dağılma dönemlerinin örnek alınması konusundaki ‘sağ’ ısrar, Türkiye’yi felaketin eşiğine getirmiştir.

            Şortlu kız çocuğunu tekme tokat döverek din adına terbiye eden ‘sağ’ın, Amerika’nın Irak’ta, Suriye’de, Libya’da Müslüman kanı akıtmasına sessiz kalması,  anlaşılır bir durum mudur?

            Millî olmayan ‘sağ’ şeritte ısrarın sonuçlarını görmek için NATO patentli yıkıcı ve bölücü teröre göz atmak yeterlidir.

 

Amerikan’ın, Irak’ı işgalini destekleyen Irak Komünist Partisi, ‘sol’cu olarak kabul edilebilir mi? Irak’ın ‘gerici’ ve yoksul halkının işgale direnmesini beğenmeyenler nasıl tanımlanabilir? Sol? Sağ? İslamcı? Liberal? Bir önemi var mı?

Emperyalist işgalden ‘yarar’ sağlama düşüncesi, ihanet çukuruna yuvarlar.

            Vatanını savunan ülkeleri, işgal güçleriyle eş değer tutan ‘sol’! ABD’nin Irak işgalini‘Ne Sam, Ne Saddam!’, Suriye’ye yönelik emperyalist müdahaleyi ‘Ne Sam, Ne Şam!’ diyerek sözde tarafsız kalan, gerçekte ise emperyalizme destek olan ‘sol’!

            Milyonlarca insan, Türk bayraklarıyla alanlarda Cumhuriyeti, bağımsızlığı, egemenliği, toprak bütünlüğünü, laikliği savunurken, onları beğenmeyen ‘komünistler’in balkondan seyirci kalmaları, hangi ‘sol’ literatürle açıklanabilir?

            ‘Darbelere karşıyız’ diyen, ancak 15 Temmuz  FETÖ darbe girişimine karşı alanlara dökülen ve vatana siper olan  halkı beğenmeyen bir ‘sol’!

            Bu ‘sol’un beğeneceği bir halk ya da halk hareketine yeryüzünün herhangi bir yerinde rastlanmış değildir. Halkın yürüttüğü hiçbir mücadeleyi bu ‘sol’a beğendiremezsiniz. Zaten halkın da böyle bir sorunu bulunmamaktadır.

            Amerikan Gladyosunun, Ergenekon-Balyoz-Casusluk vb. adlar altında Türk Devleti’ni yıkma operasyonuna ‘sol’ ya da ‘sağ’dan destek verenlerin akıl tutulmasını açıklayacak bir ifade bulmak ne kadar da zor!

            Tipik bir FETÖ/Gladyo eylemi olan Hrant Dink suikastından vatanseverleri sorumlu tutarak, başta dönemin ABD Büyükelçisi olmak üzere,  katillerle birlikte  ‘Hepimiz Ermeni’yiz, Hepimiz Hrantız!’  sloganlarını atan ‘sol’! O tarihlerde bu Gladyo eylemini belgelerle açıklayan millî güçleri ‘faşistlik’le suçlayarak katilleri perdeleyen, dokuz yıl sonra bile aynı göreve devam eden ‘sol’!

            Bütün faili meçhullerden ‘derin devlet’i sorumlu tutan, bu amaçla yıllardır Beyoğlu’nda yapılan ‘Cumartesi Anneleri’nin eylemlerinde elinden mikrofonu düşürmeyen ‘sol’un, haklarını savundukları FETÖ elemanlarının gerçekleştirdiği cinayetlerden tek kelimeyle bile söz etmeme nedenlerini  anlamak için kafa yormaya gerek var mı? (Bunlardan birinin FETÖ üyeliğinden tutuklanması, şebeke elemanlarının ‘sağ’ı ve ‘sol’unun belli olmadığını anlamak için yeterli değil midir).

Gladyonun Silivri kampına doldurduğu vatansever gazeteci, asker,  siyasetçi vd. aydınları hedef göstererek  Ergenekon operasyonuna destek veren bir ‘sol’!

Ergenekon adı verilen Gladyo operasyonunu yürüten savcı, hakim, polis, gazeteci, iş adamı vb. tetikçilere yönelik operasyona karşı çıkmayı ‘devrimcilik’ sanan ‘sol’!

            Yıllarca ‘kontrgerilla dağıtılsın, hesap sorulsun’ dediği hâlde, Amerikancı Gladyo FETÖ’ye yönelik temizlik operasyonuna katkı sunmak bir yana  ‘cadı avı’ olarak nitelendirerek engellemeye çalışan ‘sol’!

            Bir zamanlar Amerikan karşıtlığını biricik varlık nedeni olarak görürken, şimdi Suriye’de Amerikan istihbaratının himayesindeki ‘Rojava Devrimi’ni ABD bayraklarıyla karşılayan  ‘sol’!

            Ülkemizi hedef alan ABD güdümlü bölücü teröre, ‘devrimci ittifak’ iddiasıyla alet olan, emperyalist stratejilerde piyonluk rolü üstlenen, yıkıcı ve bölücü faaliyetleri ‘sosyalizm’ adına selamlayan ‘sol’!

            Vatan savaşına ‘Saray savaşı’ diyerek tepki gösteren, kukla devlet koridoru girişimine ABD’yle karşı karşıya gelerek darbe indiren TSK’yı suçlayan, ‘Rojava’da ABD’nin kara gücü olarak savaşan PYD’yle ‘sosyalist’ olduğu iddiasıyla dayanışma içinde olan bir ‘sol’!

            Belediye otobüslerini içindeki yolcularla, marketleri müşterileriyle birlikte yakan; emeklilik dilekçesini veren yaşlı polis memurunu kızının  gözleri önünde kurşuna dizen, ‘faşist’ diye Ümraniye’de beş işçiyi öldüren, Türk olduğu için dokuz mühendisi ferrokrom tesislerinde öldürenlere söyleyecek hiçbir sözü olmayan, ancak işçilerin katilleriyle mücadele eden solcuları ‘ajanlık’la suçlayan ‘sol’!

            12 Eylül döneminde işkenceye karşı mücadele eden istihbaratçıları ‘işkenceci’ diye katleden ve katliamı ‘devrim’ adına selamlayan ‘sol’!

            Bu ‘sol’un çıkardığı yayınları dikkatle inceleyin, yolunuzu aydınlatacak bir ışık bulamazsınız. İşleri güçleri millî güçleri yıpratma kampanyalarına alet olmak, zor durumda kalan emperyalizme açıklanması güç eylemlerle destek olmak ve Cumhurbaşkanı üzerinden ‘muhalefet’ yürütmektir. Varlık nedenleri ‘karşı’ olmaktan öteye gitmeyen bu grupların etkisine giren vatansever gençleri emperyalizme ezdirerek Türkiye’nin direnme potansiyeline zarar vermeleri, Gladyonun parmak izlerini ele vermektedir. Gladyo, denetlediği ‘sağ’ ya da ‘sol’ grupları, emperyalizmin ‘yüce’  menfaatleri için profesyonelce kullanmaktadır.

            Millî menfaatlerimiz yerine emperyalizmin menfaatlerini gözetenlere bir de bu      gözle  bakılmalıdır. Bugün temel sorun ‘sağ’ ya da ‘sol’ değil, millî olup olmamaktır. Millî olmayanın ‘sağ’ı ve ‘sol’unun belli olmadığı, millî devletlerin parçalanma sürecinde daha iyi anlaşılmıştır.  Millî olan tüm değerlere savaş açanlar ve millî devletlere düşmanlık besleyenleri büyük bir bozgun beklemektedir.

Hayat, millî olmayanlara ihanet dışında bir seçenek bırakmamaktadır.

           

 

18.09.2016/Körfez     

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile

0
0
0
s2sdefault