Kışı karşılamaya hazırlanan çınar (Pülümür Çatalyaka köyü, 23 Ekim 2019)
Kışı karşılamaya hazırlanan çınar (Pülümür Çatalyaka köyü, 23 Ekim 2019)

Yaklaşık otuz yıl önceydi. Ilık bir sonbahar günü... Erzincan'da rastladım ona! 

Henüz 24 yaşındaydım.

O, 26 yaşındaydı.

Kucağında özenle taşıdığı ders kitapları yoktu.

Genellikle göğsünde taşırdı kitaplarını. Evi okula yakındı. Üst kattaki evinden ağır ağır iner, birkaç dakikalık yokuşu hızlı adımlarla çıkardı. Göğsünde kitaplar, önüne bakarak yürürdü.

Genç kızların çarşıda sağına soluna bakmasının ayıplandığı yıllar…

Saçları bazen örgülü olurdu. Sabah vakti saçı örülürken annesinin dizlerine yaslanırdı. Bazı günler atkuyruğu bağlanırdı saçlar. Okul bahçesinde yürürken gülümserdi. Okulda hep mutluydu. Okul ona mutluluk verirdi. Mutluluk yayardı okula o da. Lacivert üniforması, beyaz gömleği pırıl pırıldı. Sadece giysileri değildi temiz olan, tertemizdi.

Okulun en başarılı öğrencisiydi.

Anne ve babaların özlem duyduğu bir genç kızdı.

Kıskanılırdı…

Onun gibi olmak isteyen öğrencilerin çoğu onu içten içe kıskanırdı. Acaba onun kıskandığı kimse var mıydı? Okulda örnek bir öğrenciydi. Evde ve sokakta saygılı, ağırbaşlı bir çocuktu. Sevgiyle büyüdü. Usta bir babanın başarılı ve güzel kızıydı. Annesine sevgiyle sarılırdı.

Sevgiyle sarılırdı annesi…

Konuşurken, bebeğine ninni söyleyen bir anne gibiydi.

Bir sanatçı duyarlığıyla konuşurdu.

Benden iki yaş büyüktü. İlk gençlik yıllarında bir ya da iki yaş farkı bile büyük sayılır. Yaş ilerledikçe makas daralır. Orta yaşa gelindiğinde makas tamamen kapanmış olur, eşitlenir yaşlar.  Şimdi aynı yıl doğmuş çocuklar gibiyiz.

Kalın yün yorganın altında iki büklüm geçirirdim geceleri… Islık çalan rüzgârla kasabaya savrulan kar, dış kapı aralığından evin içine girerdi. Üşürdüm… O yüzden üşümekten korkmuşumdur hep. Öğrencilik yıllarım, soğuk kış günlerini yüreğime işlemiştir.   Kasabanın bankasının önünde göründüğünde dondurucu soğukları unuturdum.

Kasabaya bahar gelirdi.

Karlı kasabada çiçekler açardı.

Kayıp düşmemek için dikkatle atardı adımlarını. Banka, okulun hemen yanı başındaydı. Önce sağa, sonra sola dönerdi. Okul bahçesini bir dakikada yürürdü. Bahçe niçin o kadar küçüktü? Ne olurdu sanki biraz büyük olsa…  Bahçe daha büyük olmalıydı ki yürüyüş uzun sürsün. Yavaş, çok yavaş yürüseydi ya da… Yürüyüş birkaç dakika daha sürseydi.  Lacivert üniformalı kız bunların farkında değildi.  L koridora adım attığında dersliğe yönelir, gözden kaybolurdu. Sabah ders başladıktan sonra görünmez olurdu. Onu nadiren dışarıda görürdüm. Bir sonraki gün buzlu yolda rastlama umuduyla eve dönerdim.

Sabah olunca yine koşardım bankanın yanı başına.

Kışa göz kırpan kavaklar (Pülümür Salördek köyü, 23 Ekim 2019)
Kışa göz kırpan kavaklar (Pülümür Salördek köyü, 23 Ekim 2019)

Havalar ısınmış,  karlar erimişti. İlkbahar gelmişti. Evde ısınma derdinden kurtulmuştuk. Akşamüzeri ısınmak için kapısını çaldığımız lokantaya uğramaz olmuştuk. İlkbaharın gelişine ilk kez sevinememiştim.  Çünkü o son sınıftaydı. Kasabadan ayrılıp gitmesine sadece birkaç ay kalmıştı. O gidecekti, ama ben kasabada kalmaya devam edecektim. İsyan ettim o zaman yaşıma.

Onunla aynı yaşta ve aynı sınıfta olamayışıma öfkelendim.

Tatil başlamıştı. En uzun yaz tatilim oldu o tatil. Tatil sona ermiş, okula dönmüştük yine. Bu kez o yoktu. Sonbahar onu alıp götürmüştü. Bir yaprak gibi sürüklenmişti sonbaharda.  Kasaba bomboştu… Bankanın önündeki bekleyişlerin yerini hüzün aldı bu kez.  Uzak, çok uzak bir kentteydi artık. Kış çok erken başlamıştı. Kalın yün yorgan altında kollarımı göğsümde kavuşturuyor, ısınmaya çalışıyordum.

Onun, göğsünde taşıdığı kitaplardan arta kalan sıcaklığını özlüyordum.

Otuz yıl sonra, onunla karşılaşıyorum yine. Gözler, parmak izi gibi, kişiye özgüdür. Gözlerinden tanıyorum onu.  Otuz yıl insan yaşamına çok şey katar, ya götürdükleri? Simsiyah saçlarınız sözgelimi… İnce bedeniniz, tükenmek bilmeyen enerjiniz… Önünüzde duran uzun yıllar… Zaman birer birer elinizden almıştır onları. Zamanın hışmına uğrar insan.    Ne yapsanız da özlem duyduğunuz o gençlik yıllarınıza dönemezsiniz. Hepimizden bir şeyler çalmıştır zaman. Yılların eksilttiklerini saymaya dilim varmıyor bugün. Otuz yılda çok değişir, ama gözler asla! Onun otuz yılda hiç değişmeyen gözlerinin içine bakıyorum. Güzellik üreten gözler… Sevgiyi, pazarlıksız aşkı ve tutkuyu gözlerinden okuyorum. Özlemişiz meğer kar beyazı sevdaları, aşkları… Paranın hükümsüz olduğu sevgiye susamışız.  Sarılıyoruz birbirimize otuz yıl sonra.  Onun göğsünde taşıdığı kitaplar sanki hiç inmemiş gibi.  Birkaç dakikaya sığdırıyoruz yaşamımızdan çalınan yılları. Vedalaşıyoruz. Kentin koca çınarından yere dökülen yapraklara bakıyorum, o,  gözden yitip gidinceye kadar.

Penceremi açıyorum, rüzgârla savrulan yapraklar doluyor odama. Kapıyı çalmaya hazırlanan kış mevsimi ürkütüyor beni yine. Biliyorum, bu vedayla,  kış mevsimi daha soğuk geçecek.

Üşüyorum…

Çok üşüyorum… 

(Yalova, 4 Kasım 2019)

  

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile

0
0
0
s2sdefault