26 kasım 2015 tarihinde tutuklanan Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül, 26 şubat 2016 tarihinde tahliye edildi. İkili, hapis yatılan 92 günü milletin burnundan getirecek ‘kahramanlık’ gösterilerine devam ediyor! Erdem Gül’ü tanıdığımı söyleyemem, ama Can Dündar hakkında söylenmesi gerekenlerin olduğunu düşünüyorum.
Cumhuriyet gazetesiyle lise yıllarımda tanıştım. Pülümür Lisesinde öğrenci olduğum yıllarda, Pülümür’de bir gazete bayisi vardı: Kâzım Ateş. Kâzım amca, babacan ve sevgi dolu bir insandı. Bakkalından pek bir şey almazdık, ama günlük gazeteler gelince elimiz durmaz, gazeteleri karıştırırdık. Kâzım amca, gazeteleri karıştırmamıza ses çıkarmazdı. Cumhuriyet gazetesinin bazı yazıları bana ağır gelirdi, ancak keyifle okuduğum yazarları vardı. Gazetede beğenerek okuduğum ilk köşe yazarları Oktay Akbal, İlhan Selçuk ve Uğur Mumcu’ydu. Tercüman gazetesi yazarı Ahmet Kabaklı ile Uğur Mumcu arasında yaşanan tartışmaları ilgiyle izlerdim. Edebiyat sevgisi kazanmamda, Cumhuriyet’in iki dev çınarı, İlhan Selçuk ve Oktay Akbal’ın büyük etkisi olmuştur.
Mezra Köyü İlkokulunda okuduğum yıllarda sınıfımızın duvarında Atatürk’ü Kocatepe’de görüntüleyen kalpaklı yağlı boya resim vardı. Resmi kimin yaptığını bilemiyorum. (Hasan Fırat, Hasan Hüseyin Renkal, Kemal Cahit Akçiçek ya da başka bir öğretmenimize ait olduğunu düşündüğüm resim, hâlâ yerinde duruyor mu acaba?) İlkokulda öğretmenlerimizin bize kazandırdığı Atatürk sevgisinin pekişmesinde Cumhuriyet gazetesinin de etkisi oldu. Gazete, Atatürk’e ve devrimlerine büyük saldırının yaşandığı 12 Eylül’den çıkışta etkili bir mücadele yürüttü.
Cumhuriyet; Atatürk devrimleri, ülkenin millî birlik ve beraberliği uğruna yazarlarını şehit veren gazetedir. Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı ve Onat Kutlar, aklıma ilk gelenlerdir.
Türkiye, büyük sorunlarla yüz yüze. ABD destekli terör, ülkemizin varlığını tehdit ediyor. ABD himayesindeki irticai örgüt, kamu kurumlarına sızmış ve önemli bir mali kaynağa hükmeder hâle gelmiştir. Türkiye, ancak millî seferberlikle aşabileceği sorunlarla karşıya karşıyadır.
Türkiye’yi savunacak güçlere her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır.
Can Dündar, işte bu koşullarda Cumhuriyet’in başına getirilmiştir.
Sistemin sinir merkezleri, ülkenin bölünmez bütünlüğünü savunacak güçleri yıkıma uğratırken Cumhuriyet’in bunun dışında tutulması düşünülemezdi.
Çakma Kahraman
Cumhuriyet gazetesi, ülkenin bağımsızlık ve egemenliğinin dış destekli yıkıcı-bölücü-irticai terörle tehdit edildiği bir dönemde, söz konusu odaklara göz kırparak ‘demokrasi’ mücadelesi vermektedir! Bu ‘mücadele’nin başında Can Dündar bulunuyor.
Can Dündar, olmaması gereken bir yerde, Cumhuriyet gazetesinde görev yapıyor. Mutfağında yetişmediği ve zor günlerinde en küçük emek vermediği Cumhuriyet gazetesinin tepesine adeta ‘operasyon’la oturtulmuştur. Dündar’ın ilk ‘eylem’i, Muğla Akyaka’da hasta yatağındaki Oktay Akbal’ı gazeteden kovmak olmuştur. Oktay Akbal’a, yaklaşık 50 yıl hizmet verdiği gazeteden kovulduğu bilgisi bile çok görülmüş!
Hapishane Taciri
Adamlar 92 gün hapis yatmış, ama yattıkları gün sayısını ikiye katlayan hacimde kitap yazmış! Milletin burnundan getirilen 92 günlük öykü, bir tür tiyatro gösterisi gibi sunulmakta. Kahramanlar, ‘uğruna hapis yattıkları’ Türk Milletinden adeta hesap soruyor. 25 liralık Tutuklandık kitabındaki fotoğraftan, Amerikan Büyükelçisi’nin basın özgürlüğü konusundaki duyarlılığını öğreniyoruz! Utanılacak bir durum…
Aidiyet duygusu zor günlerde daha iyi anlaşılır. Bu nedenle, yargılamaya yabancı elçilerin müdahalesini onaylamaları, ‘çakma kahramanlar’ın bir tür kimlik beyanı olduğu söylenebilir.
Türkiye’ye ait olmadığınızı, yabancı bayrak ya da flamaların önünde poz vererek kanıtlamak zorunda değilsiniz!
Çalıntı Habere Basın Özgürlüğü Ödülü!
Can Dündar, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nden ‘Basın Özgürlüğü Ödülü’ almış. 2015 yılında verilen ödülün gerekçesi, “Halkın haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkı adına uğradığı her türlü baskıya rağmen kamuoyunun bilgilendirilmesine yaptığı katkılar”. Karşıyaka Belediyesi ile İzmir Gazeteciler Cemiyeti tarafından, 2015 yılında 4. kez düzenlenen ‘Basın Özgürlüğü Ödülü’ de Can Dündar’a verilmişti. İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Misket Dikmen, törende, MİT Tırları ile ilgili haberi hatırlatarak şunları ifade ediyor:
Can Dündar yılın en önemli haberinden birine imza attı (Hürriyet, 24.07.2015).
Ödül, Cemiyet Başkanının ifadesinden de anlaşılacağı gibi, Cumhuriyet’te 29 mayıs 2015’te yayımlanan MİT Tırları ile ilgili haberden dolayı verilmiş. Aydınlık gazetesi aynı haberi 21 ocak 2014 tarihinde vermiş. Dündar, 21 ocak 2014 tarihinde Aydınlık’ta yayımlanan haberi kaynak göstermeden, yaklaşık bir buçuk yıl sonra yayımlayarak, yılın en önemli haberinden birine imza atmış oluyor! Bu haberden dolayı alınan ödül, özgür basın adına veriliyor! Dündar’ın, ödülü içine sindirebilmiş olması anlaşılır bir durum olabilir, ama ödülü verenlere ne demeli? Basın özgürlüğü ödülünü verenlerin ülke gündeminden bu kadar habersiz oldukları düşünülemeyeceğine göre işin içinde başka bir iş var demektir.
Millî Direnci Kırma Görevi
Herhangi bir gazetecinin tutukluluğu övünç kaynağı olamaz, ancak vatana ve millete karşı tertiplerde rol almanın da bir bedeli olmalı. Ülkenin egemenlik ve bütünlüğü için yürütülen mücadeleyi zaafa uğratabilecek bir siyasal iklim yaratma çabasının hoş görülemeyeceği açık. Dış destekli yıkıcı faaliyetlere özgürlük, hangi ‘habercilik’ mantığı ile açıklanabilir? Cumhuriyetle özdeşleşen bir gazetenin, operasyonla, ülkenin bağımsızlık ve egemenliğine karşı yürütülen faaliyetlerin propaganda aracına dönüştürülmesi, kabul edilemez.
Türkiye, çakma kahramanlardan kurtulacağı aydınlık günlere yürüyor!
Gelişmeler, çakma kahramanlığın, hapishane tacirliğinin, yabancı elçiler eşliğinde Türkiye’ye kafa tutma ‘özgürlüğü’nün sona ereceği yarınları müjdeliyor…
Kaynakça
http://www.hurriyet.com.tr/basin-ozgurlugu-odulu-can-dundar-a-29621542 Erişim: 26.04.2016