ATATÜRK DÜŞMANLIĞINA KARŞI NASIL TAVIR ALINMALI?
TVnet’te, 6 mayıs günü yayınlanan ‘Derin Tarih’ adlı programda, Mustafa Kemal Atatürk hedef alındı. Yavuz Bahadıroğlu (Niyazi Birinci) ve Mustafa Armağan’ın hazırladığı programa Süleyman Yeşilyurt katıldı. Programda, Atatürk’ü, manevi kızı Afet İnan’la ‘ilişki’lendirmeye çalışan Süleyman Yeşilyurt’a, Yavuz Bahadıroğlu ve Mustafa Armağan’ın da destek verdiği görüldü.
Soldan sağa Yavuz Bahadıroğlu (Niyazi Birinci), Süleyman Yeşilyurt, Mustafa Armağan.
(Fotoğraf, Hürriyet)
Atatürk’e hakaret yağdırılan program tepkiyle karşılandı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, programla iligili olarak soruşturma başlattı. RTÜK, TVnet’e bir önceki ayın reklam gelirinin yüzde 5’i oranında para cezası verdi. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının başvurusu üzerine, Süleyman Yeşilyurt tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Süleyman Yeşilyurt, Adalet Sarayı önünde, tutuklanmadan önce dikkat çekici bir konuşma yaptı:
“Yalnız burada çifte standart var. Ben o programa konuk olarak gittim. Moderatörler yok. Hakkaniyet olması lazım. Şimdi o insanlar meydanda yok. 4 gündür evde polis bekliyorum. Çocuklarıma dedim ki ‘Ben gidiyorum artık. Dayanamayacağım.’ Kaçmadım, buradayım. Bu bilinsin”.
Yeşilyurt’un ‘moderatör’leri Yavuz Bahadıroğlu ile Mustafa Armağan. Yeşilyurt, onlar dururken kendisinin tutuklanmasına isyan ediyor. Haksız da değil. Programda, Atatürk’e hakaret konusunda ‘ittifak’ kuran üçlüden sadece birinin tutuklanması, Yeşilyurt’un ifadesiyle, hakkaniyete uygun değil. Türk yargısı bu sorunu mutlaka çözecek ve haksızlığa son verecektir.
Yeşilyurt’un ifadesi, insanları kör testereyle kesecek kadar ‘cesur’ olan yobazların, en küçük bir yaptırım karşısında bile diz çöktüklerini ve ‘dava’ arkadaşlarını sattıklarını göstermek bakımından öğreticidir.
Siz hiç 15 Temmuz Amerikancı FETÖ darbesinde halka kurşun sıkacak kadar pervasızlaşan teröristlerin, polis ve mahkemelerdeki davranışlarını izlediniz mi? Kendi kurumlarına ve insanlarına bomba yağdıran teröristlerin hepsinin başı eğik! Hepsi korkak! Daha bir yıl önce Türkiye’ye meydan okuyorlardı. Gazeteci kaçırıp ellerini kollarını bağlayıp denize atacak kadar acımasızlardı. Oysa şimdi utanç içindeler. Canları tehlikeye girdiğinde en yakın arkadaşlarını bile ele verdiler. Yaptıklarını savunan, davasının haklılığına inanan bir kişi bile yok. Arkadaşlarını hemen satan bu yaratıkların pervasızlıklarının nedeni, zayıflatılan Cumhuriyet otoritesidir. Düşünün, TSK’nın karargâhına böcek yerleştiren, millî istihbaratın temel belgelerini ele geçirip Amerika’ya pazarlayan, suçsuz insanların ev ve işyerlerine gizlice girip suç kanıtları imal eden bu çete elemanlarının içinde bugün başını dik tutan kimse yok!
Bunların niçin böyle davrandıklarını merak ediyor musunuz? İki önemli nedenden söz edilebilir. Birincisi, Türkiye’ye karşı suç işlemeleridir. Vatana ve millete karşı işlenen suçlar, insanın başını öne eğer. Bu suçlar başı dik savunulamaz! Sözü edilen suçları kendi iradeleriyle değil, emperyalizmin talimatlarıyla işlediler. Amerika’ya çok güvendiler. Efendilerinin yenilmezliğine inandırılmışlardı. Biraz tarih bilgisi olan bir kimse, Amerika’nın yaşadığı yenilgilerden haberdar olur. Onlarda bu kadarcık bir tarih bilgisi bile yok. İkinci önemli neden, ‘cemaat’ kültürüyle yetişmiş olmalarıdır. Mürit kültürü, başı dik yaşamanın önündeki önemli engellerden biridir. Sorgulamadan katıldıkları eylemlerin vatana ve millete vereceği zararı anlama kapasiteleri zayıf.
Süleyman Yeşilyurt da şaşırmış olmalı. Adam kendisine verilen görevi tam bir bağlılıkla yerine getiriyor. Bugüne kadar yaptığı çalışmalardan dolayı herhangi bir sorunla karşılaşmamış. Hep huzur içinde yaşamış. Paralı davetlere katılıp halkı ‘aydınlatmış’. Konuk evlerinde ağırlanmış. Ona verilen görev, Türkiye’yi bir arada tutan değerler konusunda kuşku yaratmak ve milletin birliğini dinamitlemek. TVnet, Süleyman Yeşilyurt’u programa davet ederken bunları bilmiyor muydu? Onun ağzından akıttığı zehirle , milletin arasına nifak sokmaya çalıştığından haberdar değil miydi? Programda neler söyleyeceği önceden belli olan bu adamın programa çağrılması, suç ortaklığından başka nasıl tanımlanabilir? Demek ki onu programa çağırmaları bir rastlantı değil. Programa çağıranlar kim peki?
Yavuz Bahadıroğlu… Gerçek adı, Niyazi Birinci. Anne ve babasının verdiği isimle barışık olmayan biri. Bir insan kendi adı yerine niçin takma ad kullanır? Bunu anlamak zor. Adam Yeni Akit adlı gazetenin köşe yazarı. Adı geçen gazetede görevli 70 yaşındaki köşe yazarı arkadaşının, 14 yaşındaki kız çocuğu ve annesiyle yaşadığı yüz kızartıcı ilişki konusunda en küçük bir eleştiride bile bulunmamış! Kalkmış Atatürk hakkında ileri geri konuşuyor!
Programda tarih tartışılmıyor, dedikodu üretiliyor.
Mustafa Armağan… Yeni Şafak gazetesi yazarı. ‘Derin Tarih’ dergisinin Genel Yayın Yönetmeni. Köşe yazılarında Atatürk’le ilgili kuşku yaratmayı meslek edinmiş. Gazi’yle arkadaşları arasına bugün bile nifak sokma arayışında. Kalitesini anlamak için programda ifade ettiği bir söze kulak vermek yeterli. Afet İnan’la ilgili dedikoduları ekrana taşımaya aracılık eden Armağan, Niyazi Birinci’nin, Afet İnan’ın güzelliğine ilişkin sorusunu şöyle yanıtlıyor:
“Gençliğinde güzeldi ancak sonradan şişmanlıyor.”
Sistemin tarihçisi, efendilerinin beklentilerine uygun hareket ediyor.
Amerika, Namlusunu Türkiye’ye Doğrultmuşken
Üçü bir aradanın Atatürk’e nefret saçtığı tarihlerde Türkiye hangi sorunlarla boğuşuyor? Amerika, kara gücü PYD/YPG’ye ağır silah veriyor. Sınırımıza konuşlandırılan Amerikan tankları varlığımızı tehdit ediyor. Ülkesinin bağımsızlığını, egemenliğini, toprak bütünlüğünü savunan bir aydın, milletin birlik ve beraberliğine en çok ihtiyaç duyulan bir dönemde, millî kahramanlarını hedef alır mı? Atatürk ve Cumhuriyeti yıpratmayı amaçlayan psikolojik savaşa alet olur mu?
Atatürk’ü hedef alan bu kampanyanın, Amerikan tanklarına hareket serbestisi kazandırmaktan başka bir işlevi bulunmuyor.
Bunların, ‘Kör Agop’ta Türk tarihinin hakkından gelmek için kadeh kaldıran Bayan Fogg ve mesai arkadaşlarından ne farkları var?
Amerikan Tanklarına Karşı Tavrınızı Açıklayın
Atatürk’le ilgili sorumsuz açıklamalar, beraberinde bazı soruları gündeme getirmektedir:
Amerika’nın, Türkiye’yi bölme girişiminin neresindesiniz?
Sınırımıza konuşlandırılan Amerikan tanklarına karşı tavrınız nedir?
NATO’ya karşı tutumunuz nedir? Varlığımızı tehdit eden bu örgütten çıkmamız konusunda herhangi bir çabanız oldu mu? Olacak mı?
Türkiye’deki Amerikan üsleri ile ilgili ne düşünüyorsunuz? Özellikle, 15 Temmuz FETÖ’cü darbe girişiminde kritik rol oynayan İncirlik Üssü’yle ilgili görüşleriniz? Kaldırılmasını savunuyor musunuz? Amerikan üslerine, Atatürk’e karşı yürüttüğünüz düşmanca propagandanın onda biri kadar tepki gösterebilir misiniz?
Atatürk hakkında olduğu gibi, ABD başkanları hakkında da ileri geri konuşabiliyor musunuz?
Amerika’nın 6. Filo’sunu denize döken Türk gençlerini bıçaklayarak öldürdükten sonra ABD savaş gemisi önünde namaz kılan arkadaşlarınız hakkında ne düşünüyorsunuz?
Suriye’yi bölmeye çalışan İsrail ve Amerikan planları hakkındaki düşüncelerinizi açıklar mısınız? Siz kimin yanındasınız? Suriye’nin mi, İsrail ve Amerika’nın mı?
Daha çok soru sorulabilir. ‘Derin Tarih’in bu sorulara açık yüreklilikle yanıt verebileceği, kuşkuludur.
Atatürk Düşmanlığı, Millî Devlet Düşmanlığıdır
Atatürk, kiralık kalemlerin saldırılarıyla yıkılmaz. İngilizleri, Fransızları, Yunanlıları, İtalyanları ve onların yerli iş birlikçilerini (Anzavur, Şey Sait, Çapanoğlu vb.) püskürten büyük önder, çöplükte imal edilen uyduruk belgelerle yıkılamayacak kadar büyüktür. Bu saldırılarla Türkiye’nin direncinin kırılması amaçlanmaktadır. Millette güvensizlik ve kuşku yaratarak bölünmenin zeminini güçlendirme projesinin, televizyonlarda rahat biçimde yürütülmesine izin verilemez.
Atatürk Düşmanlığına Karşı Somut Önlemler
Atatürk’e yönelik hakaretler, ‘düşünce özgürlüğü’ kapsamında görülemez.
Hakaretlerin ‘azmettiricileri’ bulunmalı ve haklarında yasal işlem yapılmalıdır.
Olaydan, çöplükten beslenen ‘aydın’ları ağırlayan yayın kuruluşları birinci derecede sorumlu tutulmalıdır. Süleyman Yeşilyurt’u TV’ye davet eden, ağırlayan, iftiralarına çanak tutan sorumlular hakkında yasal işlem yapılmalıdır.
‘Derin Tarih’ adlı program yayından kaldırılmalıdır.
TVnet, Atatürk ve Afet İnan’ı hedef alan hakaretlerle ilgili özeleştiride bulunmalı ve söz konusu hakaretleri kınamalıdır.
Millî Devlete karşı psikolojik savaş bülteni işlevi gören ‘Derin Tarih’ dergisi kapatılmalıdır.
Bu tür yayınlarla milletin arasına nifak sokulması, birlik ve beraberliğin dinamitlenmesi, ülke içinde karışıklık yaratılması amaçlanmaktadır. Suriye’de Amerika’yla karşı karşıya gelen bir Türkiye, iç cephede bozgunculuğa izin veremez.
Hükûmete yakınlığı ile bilinen Yeni Şafak gazetesinden, Atatürk düşmanı bir yazarı barındırmaması beklenmektedir. Türkiye’nin millî birikimini hedef alan Mustafa Armağan görevden uzaklaştırmalıdır. Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül, harekete geçmelidir.
Başbakan Sayın Binali Yıldırım’ın, hakarete gösterdiği tepkiyi diğer Devlet yetkilileri de göstermeli ve bu tür yıkıcı faaliyetlere izin verilemeyeceği belirtilmelidir.
Mustafa Armağan, Süleyman Yeşilyurt ve Niyazi Birinci’nin hesap hareketleri incelenmeli, malvarlıkları araştırılmalıdır.
Atatürk düşmanı Mustafa Armağan’ın TRT’deki ‘danışmanlık’ görevine (Yeniçağ, 14.05.2017) son verilmelidir. (TRT, Armağan’a, Atatürk düşmanlığını mı danışıyor?)
‘Derin Tarih’ dergisinin kaynakları soruşturulmalı, dergiye aktarılan kaynaklara projektör tutulmalıdır.
14.05.2017/Körfez
Kaynakça:
http://www.hurriyet.com.tr/ataturke-hakaretlere-rtukten-ceza-geldi-40453745 Erişim: 14.05.2017.
http://www.turkiyegazetesi.com.tr/gundem/472820.aspx Erişim: 14.05.2017.
http://www.sozcu.com.tr/2017/gundem/skandal-sozler-icin-sorusturma-baslatildi-1838049/ Erişim: 14.05.2017.