AMASYA GÜMÜŞHACIKÖY BEDEN KÖYÜNDE BİR DERSİM SÜRGÜNÜ: PÜLÜMÜR SALÖRDEK KÖYÜNDEN KEKO AHMET OĞLU HÜSEYİN ASLAN

Hüseyin Aslan (1928-1974). Fotoğraf: Ali Rıza Aslan arşivi
Hüseyin Aslan (1928-1974). Fotoğraf: Ali Rıza Aslan arşivi

 

Keko oğlu Ali’nin dillere destan malvarlığının, bir ailenin, daha doğrusu bir köyün kaderinde oynayabileceği rol kimsenin aklına gelmemişti. Ali Arslan (Aliye Qek) ve eşi Fatma  Arslan, Saldag Kewl’in,  hayvancılığın hakkını veren çalışkan çiftlerindendi.

Fatma Hanım, Torne Ap’in kızıydı. Babadan kalma  altınlarla evliliğe adım atmıştı.  

Aile, hayvansal ürünlerden elde edilen parayı, Reşat altına çevirirdi.  

Ali, paraya sıkışan köylülere borç veren sayılı isimlerdendi. Bölgede  hâli vakti yerinde bazı köylüler, ihtiyaç duyan kişilere ‘kredi’ açan  tabelasız  banka gibiydi.

Belli süreliğine verilen  para, çoğalarak  sahibine  dönerdi.

Ali-Fatma Arslan, Reşat altınları özenle tunç küpe yerleştirir, kimsenin hayal edemeyeceği yerlerde saklardı. Sürgün yıllarını Gavrag Kulik’te geçiren, Süleyman Ağa’nın torunu, Kamer Ağa-Emine Hanım çiftinin kızı Emine Arslan’la (1911-2000) eşi Ferhat (Paşa) Arslan (1898-1973), Ali-Fatma Arslan çiftini yakından tanıyan isimlerdendi.

Pülümür Salördek köyü Kewl Mahallesi, 1985, Fotoğraf: Alişan Arslan
Pülümür Salördek köyü Kewl Mahallesi, 1985, Fotoğraf: Alişan Arslan

Emine Arslan, altınların öyküsünü Fatma Hanım’dan dinlemişti. Fatma, altınları güvende tutma konusunda önemli deneyimler kazanmıştı.  Bu deneyimlerin her zaman işe yaradığı söylenemezdi.  Duvar boşluklarına ya da yaylada akla gelmeyen yerlere, sözgelimi çarçır dibine saklanan altınların güvende olduğunu söylemek güçtü.

Aile, yoksulluğun diz boyu olduğu koşullarda azımsanmayacak miktarda servet edinmişti. Bu servet, Salördekli köylünün  ‘derebey’liği için yeterli sayılmış, yaşamına mal olmuştu. Arslan ailesinin serveti, 1938 yılında ateşe verilen evden yükselen dumanlarla  havaya karışmış, herhangi bir olayla uzaktan yakından ilgisi olmayan Ali Arslan, Pülümür’de 16 köylüyle birlikte kurşuna dizilmişti!

Pülümür Çayı’nın doğusunda, ilçe merkezinin güneydoğusunda kalan  Salördek, Dersim operasyonlarının kapsamı dışındaydı. Köyde, Arslan ailesi dışında, kimse sürgüne gönderilmemişti.

1938’de, Salördek köyünde Ali-Fatma Arslan çiftinin evinden başka hiçbir ev yakılmamıştı. Ev yakılmadan önce, ailenin depoladığı yiyecekler (elma ve armut kurusu, öğütülmüş armut kurusu, çökelek,  tereyağı,  kavut, un vb.) birer birer dışarıya çıkarılmıştı. Kewl’de evin çevresinde toplanan köylülere seslenen komutan, yiyecekleri almaları için çağrıda bulunmuş,  çuvallar dolusu yiyeceğe  el süren olmamıştı.  Komutan, “Keko’dan  korkuyorsunuz, değil mi?” diyerek, aralarında Gavraglıların da bulunduğu köylülere tepki göstermişti. Evin  Acem halısı ya da kilimi  bir kenara ayırılmış,  ev  ve yiyecekler  ateşe verilmişti.

Evden dumanlar yükseldiğinde Salördek köylüsü Korte Yaylası’ndaydı. Ev sahibi Fatma Hanım, evin ateşe verildiği haberini alır almaz, alevlerin  nereye kadar yayıldığını  öğrenmeye çalışmıştı.  Çift,  bazı altınları evin çeşitli  bölümlerinde saklamıştı.  

Fatma Hanım, ölüm döşeğindeyken, yakınlarının tüm ısrarlarına karşın,  sakladığı altınların yerini kimseye göstermemiş, kendisine  ağıt yakmasını istediği Mezralı Emine Hanım’a şöyle seslenmişti:

“Süleyman Ağa’nın torunu, yerde çürüsün, yerde çürüsün!”

‘Servet’inin bedelini canıyla ödeyen Keko oğlu Ali,  16 köylüyle  birlikte katledildiğinde, kardeşi Ahmet,   eşi ve çocuklarıyla birlikte   ormanın derinliklerine karışmıştı. Gözden kaybolan 10 köylü,  ölümle burun buruna, tehlikeli ve yorucu günler geçirmişti.

(Soldan sağa oturanlar) Musa Aslan (1930-2024), Hıdır Aslan (1916-1987) ve yeğeni Kazım Aslan (1947), Ali Aslan (1907-2001) ve oğlu Aşur  Aslan (1944), Hüseyin Aslan (1928-1974). (Ayaktakiler  soldan sağa)  Musa eşi Mercan Aslan, Hıdır eşi Gülüzar Aslan (1928-2006) ve yüzü görünmeyen, bebekken yitirdiği ikiz kızı, Ahmet eşi Ğeyal Aslan (1880, 02.06.1955), Ali eşi Melek Aslan (1916-1986), Ali oğlu Hasan Aslan (1935-2002) ve Hüseyin eşi Huriye Aslan (1920-2019), Gümüşhacıköy, 1947.   Fotoğraf: Ali Rıza Aslan arşivi
(Soldan sağa oturanlar) Musa Aslan (1930-2024), Hıdır Aslan (1916-1987) ve yeğeni Kazım Aslan (1947), Ali Aslan (1907-2001) ve oğlu Aşur Aslan (1944), Hüseyin Aslan (1928-1974). (Ayaktakiler soldan sağa) Musa eşi Mercan Aslan, Hıdır eşi Gülüzar Aslan (1928-2006) ve yüzü görünmeyen, bebekken yitirdiği ikiz kızı, Ahmet eşi Ğeyal Aslan (1880, 02.06.1955), Ali eşi Melek Aslan (1916-1986), Ali oğlu Hasan Aslan (1935-2002) ve Hüseyin eşi Huriye Aslan (1920-2019), Gümüşhacıköy, 1947. Fotoğraf: Ali Rıza Aslan arşivi

Ali Arslan, Pülümür’de yıldızlara kavuştuğunda, kardeşi Ahmet Aslan (Hemede Qek, Pülümür 1857-Amasya Gümüşhacıköy 1940) eşi Ğeyal Hanım (1880-1955), çocukları, gelinleri ve torunuyla ormanda saklanmıştı.  Baba ve annenin dışında, ormanda saklanan aile bireyleri Ali Aslan (1907-2001),  eşi  Melek Aslan (1916-1986), oğlu Hasan  Aslan (1935-2002); Hıdır Aslan (1916-1987) ve eşi Arzum (Çiçek) Aslan (?-?),   Hüseyin Aslan (1928-1974),    Musa Aslan (1930-2024) ve Gülüzar  Aslan’dan (1934-2019) oluşuyordu.  

Ormanda günlerce yer değiştiren  aile, Pülümür Çayı’nın batısında yaşayan köylülerle  birlikte sürgün kapsamına alınmış, Amasya Gümüşhacıköy Beden köyüne yerleştirilmişti.   Gümüşhacıköy’de yaşama tutunmaya çalışan aile, sürgünün ikinci yılında babasız kalmıştı.  

Keko oğlu Ahmet,  sürgün acısı yaşadığı Gümüşhacıköy Beden köyünde  her sabah yönünü Güneş’e dönerek  dua ederdi:

“Allah’ım benim ruhumu doğduğum topraklarda al!”

Yaşlı köylünün bu dileği gerçekleşmez.

81 yaşında kaçak duruma düşen Ahmet Aslan, ata toprağından koparılışının ikinci yılında  yaşama veda eder.

Yaşamdan tek beklentisi  köyünde  gömülmek olan yaşlı köylü, sürgünde olduğu Beden köyünde  toprağa emanet edilir.

Beden, sürgün yorgunu Pülümürlünün, geriye dönüşü olmayan bir tür zorunlu iskânıdır artık.   

Babanın ölümünden sonra çocukları yoğun emek gerektiren işlerde çalışmaya başlar. Aslan ailesi, Gümüşhacıköy’de yapı ustalığı, marangozluk vb. işlerle yaşamını sürdürmeye çalışır.  Onlardan biri de Hüseyin’dir.

Hüseyin Aslan, Gümüşhacıköy Beden köyüne sürüldüğünde 10 yaşındaydı. Düzgün tutulmayan  kayıtlar göz önünde bulundurulduğunda  en çok 15’indeydi.  Çocuk yaşta  babasız  kalan Salördekli sürgün, ağabeyleri  ve kardeşleriyle ayakta kalma mücadelesi verir.  

Resmî kayıtlara göre, 1928’de,  Pülümür Salördek köyü Kewl’de dünyaya gözlerini açan Hüseyin Aslan,  Ğeyal ve Ahmet çiftinin oğluydu.   Çift,  4’ü erkek,  8 çocuk sahibiydi.  Ğeyal Hanım,  Ahmet’in ikinci eşiydi. Keko oğlu Ahmet’in ilk eşi Gülüzar Hanım’dan bir kız bir de erkek çocuğu dünyaya gelmişti.

Hüseyin Aslan, çocukluğunu Salördek Kewl’de geçirir.  Aile, 1938 yılında,  köylüler arasındaki çelişkiler  ya da  Keko oğlu  Ali’yi hedef alan  operasyondan kaynaklandığı düşünülen  nedenlerden dolayı, sürgünle tanışır.

Huriye Aslan (1920-2019)
Huriye Aslan (1920-2019).

Hüseyin’in yolu,  Gümüşhacıköy Keçiköy’de,   Dersim’in kayıp kızlarından Huriye Hanım’la (1920-2019) kesişir.  Ovacık Mergasureli  bir askerin vesile olduğu tanışma,   1943 yılında evlilikle sonuçlanır.

İki sürgünün evliliğinin ikinci yılında, 1945’te Kazım dünyaya gelir.  

Aile,  sürgünde olduğu Amasya Gümüşhacıköy Beden köyünden,  1947 yılında memlekete döner. Aslan ailesi, 18 Haziran 1947 tarih ve 5098 sayılı İskan Kanunun Bazı Maddelerinin Kaldırılmasına, Değiştirilmesine ve Bu Kanuna Yeniden Bazı Madde ve Fıkralar İlavesine Dair Kanun’un  24 Haziran’da yürürlüğe girmesinin ardından memlekete dönen ilk aileler arasında yer alır.   

10  kişiyle sürgüne gönderilen  aile,  baba ve  3 torununu   Beden’e emanet etmiş, 16 kişiyle geri dönmüştür.

Sürgün yıllarında ustalık deneyimini geliştiren  Aslan kardeşler,  kereste biçme hızarı,   farklı ağırlıklarda balyozlar,  düz-sivri-tarak uçlu  murçlar (keski),   gönye,  metre,  çekül (şakul),  su terazisi ve   madırgalarıyla Salördek’e geldiklerinde  yıkılmış evlerle karşılaşır.  

Toprak damlı taş yapı, 9 yıllık ayrılığın hasretine dayanamamış, yerle bir olmuştur.

Ali, Hıdır, Hüseyin ve  Musa Aslan kardeşlerin hepsi evli ve çocukludur.

Aslan ailesinin  Salördek’te terk edilen evi zamana yenik düşmüş,  harabeye dönmüştür. Bir süre yakınlarıyla bir arada kalırlar. Usta kardeşler, bir yıl içinde  ilk evi, ardından ikinci evi inşa eder. 

Hüseyin Aslan, Hatay Dörtyol, 1950. Fotoğraf: Ali Rıza Aslan arşivi
Hüseyin Aslan, Hatay Dörtyol, 1950. Fotoğraf: Ali Rıza Aslan arşivi

O yıllarda sürgünde yaşayan bazı kişiler, memlekete döndükten sonra askere gönderilir. Mezra köyünden Kamber (Çavuş) Canerik (1912-2005),  sürgün dönüşü, 1950  yılında, 38 yaşında  silah altına alınır. Hüseyin Aslan, sürgün dönüşü, 1950 yılında askere gider. 22 yaşında Hatay Dörtyol’da askerlik görevine başlayan delikanlı, marangozluk vb. işlerde görevlendirilir. Aslan, askerlik görevi sırasında yaptığı işlerden  cep harçlığı kazanır.

(Solda) Huseyin Aslan ve Hıdır Doğan (Gavraglı Uzun Hıdır), Kırmızıköprü, 1965. Fotoğraf: Ali Rıza Aslan arşivi
(Solda) Hüseyin Aslan ve Hıdır Doğan (Salördek Gavraglı Uzun Hıdır), Kırmızıköprü, 1965. Fotoğraf: Ali Rıza Aslan arşivi

1959 yılında bucak statüsü kazanan Kırmızıköprü, çevre köylerin ortak buluşma noktası olarak yıldızı parlayan yerleşim birimi olmaya adaydır. Kasaba, ticaret ve ulaşım olanakları yönünden  gelecek vadeder. 

Hüseyin Aslan, 1958’de Akdik Şihanlı Ali (Hıdır) Pekin’le (1936-2014) ortaklaşa ticarete adım atar. Aslan-Pekin ortaklığında açılan bakkaliye ve kahvehane, Hıdır (Müdürağa) Sadıkoğlu’nun (1919-2002), Salördek köprüsü yakınlarındaki binasında faaliyet yürütür. Kazım Aslan, kahvehanenin açıldığı  ilk gün çalışmaya başlar. Ali Pekin’e özenerek bir elinde 3 çay bardağını taşımak isteyen 13 yaşındaki kahveci, bardaklardan ikisini yere düşürür. Pekin, çocuğun sırtını sıvazlar, bu işi öğreneceksin, diye teselli eder.

Ali (Hıdır) Pekin (1936-2014), Pülümür Kırmızıköprü’de ticaretin önemli aktörlerinden biriydi.  Fotoğraf: Hüseyin Dalkılıç arşivi
Ali (Hıdır) Pekin (1936-2014), Pülümür Kırmızıköprü’de ticaretin önemli aktörlerinden biriydi. Fotoğraf: Hüseyin Dalkılıç arşivi

 

Ortaklar, günümüz süpermarketlerini  aratmayan ürünlerle müşterilerinin karşısına çıkar. Hüseyin Aslan, saman, buğday, un,  şeker, çay, manifatura, gıda, kuruyemiş (leblebi, üzüm),  sigara,  kara lastik vb ürünlerin satıldığı dükkân ortaklığına,  ağabeyinin isteğiyle nokta koyar.  

Usta kardeşler,  Ali Aslan’ın önerisiyle, 1960’ta,   el birliğiyle  Kırmızıköprü’de kendilerine ait alanda tek katlı  taş yapıya imza atar. Yapının temelinde Ahmet Dikme çalışır. Çalışmalar, el altından şikâyet edilir. Kara yolları ve orman işletmesinden iki yetkili, yanlarında Ali adlarında, biri Kureyşanlı, diğeri Yusufanlı orman muhafaza memuruyla birlikte alanda inceleme yapar.

Hüseyin Aslan,  yetkililere, “Bizi 1938’de ormana sürdünüz, biz medeniyete gelmek istiyoruz ama siz izin vermiyorsunuz!”  diye seslenir. Yetkililerin oluruyla inşaata izin çıkar  ve çalışmalar tamamlanır.

Düzgün Geyik, Hüseyin Aslan, Kamer  Akdağ  (Kamere Wale), Hıdır Canerik, Ali Arslan (Koca Ali). Fotoğraf: Ali Rıza Aslan arşivi
Düzgün Geyik, Hüseyin Aslan, Kamer Akdağ (Kamere Wale), Hıdır Canerik, Ali Arslan (Koca Ali). Fotoğraf: Ali Rıza Aslan arşivi

Salördek köylüsü, 1963 yerel seçimlerinde, Hüseyin Aslan’ı muhtar olarak  seçer. 35 yaşında göreve başlayan muhtarın  ilk işi, köyü okula kavuşturmak olur. Şiya Gewre, Kewl, Torne Ap, Kulık, Gavrag (Bektaşlar) ve  Gavrag  (Pınarlar-Doğanlar) vd. mezra-mahallelerden oluşan dağınık köyün okulu için en uygun yerin  Kırmızıköprü olduğu düşünülür.  

Pülümür Salördek İlkokulu, Kırmızıköprü’de,  1964 yılında, iki derslikli okul binası ve bir lojmanda hizmet vermeye başlar.  

Salördek İlkokulunun ilk ders zili çaldığında  Köy Muhtarı Hüseyin Aslan’ın iki oğlu Ali Rıza ve Ahmet Aslan, yeğeni Hasan Hayri  Aslan,   Hasan Gül (Ferhat oğlu),   Rıza Doğan (Hasan Ali oğlu), Musa Doğan (Baki oğlu), aralarında Kırmızıköprülü öğrencilerin de yer aldığı bir grup ders başı yapar. Bu öğrencilerden bazıları  daha önce çevre okullarda (Çatalyaka İlkokulu) eğitim görmüştü.   Yaşı ilerleyen öğrenciler sınıf yükseltme sınavları sonucu bir üst sınıfa geçirilir. Üst sınıfa geçirilen ya da başka okullardan gelen öğrenciler,  1965- 1966 eğitim-öğretim yılında mezun olur. 

Pülümür Salördek Korte Yaylası, 21 Mayıs 2022. Fotoğraf: Hüseyin Canerik
Pülümür Salördek Korte Yaylası, 21 Mayıs 2022. Fotoğraf: Hüseyin Canerik

Salördek Köyü Muhtarı, köy okulunun ardından, su sorununa el atar.  1947’de, kilometrelerce uzaklıktaki Korte Yaylası’ndan,  Ali, Hıdır, Hüseyin ve Musa kardeşlerin kol gücüyle  açtığı kanaldan (ark) köye su getirilir. Bu çalışmadan  birkaç yıl sonra, tahminen 1953’te,  devlet desteğiyle kanala beton borular (künk/büz/pöhrenk)  döşenir. 

Muhtar, 1953’te, beton borularla  sadece iki mahalleye, Şiya Gewre ve Kewl’e,  akıtılan suyu diğer mahalle/mezralara  ulaştırmak için kolları sıvar. 1967’de,  beton boruların tamamı demir borularla değiştirilir. Köydeki çeşme sayısı zamanla 2’den 9’a yükselir. Kulik, Gerise, Tale, Çengel, Kewl,  Şiya Gewre, Dewa Bınene ve  Torne Ap çeşmelerinin lülesinden sevinç  dalgası yayılır.

Ali Geyik-Mahmut Öznur (Rayber)-Hüseyin Aslan-Ali Arslan (Koca Ali)-Mehmet Geyik-Hasan Canpolat. (Ayaktakiler)  ? ,  Kamer Geyik (Hemil oğlu), Hıdır Geyik, Hasan Akdağ, Düzgün Geyik, Kamer Geyik, Hüseyin Geyik. Fotoğraf: Ali Rıza Aslan arşivi
Ali Geyik-Mahmut Öznur (Rayber)-Hüseyin Aslan-Ali Arslan (Koca Ali)-Mehmet Geyik-Hasan Canpolat. (Ayaktakiler) Hıdır Şahin (Nazımiye), Kamer Geyik (Hemil oğlu), Hıdır Geyik, Hasan Akdağ, Düzgün Geyik, Kamer Geyik, Hüseyin Geyik. Fotoğraf: Ali Rıza Aslan arşivi

Salördek Köyü Muhtarı’nın köyde çalışma yürüttüğü yıllarda,   Almanya ve  Avusturya’dan izne gelen gurbetçiler köylülerin dikkatini çeker. Yoksul köylüler, boyunlarında dürbün ve fotoğraf makinesi, omuzlarında teyple  köyde heyecan yaratan Almancılara gıpta eder. Köye izinli gelen gurbetçilerin yarattığı Avrupa algısı, kötü  koşullarda yaşayan köylüler üzerinde mıknatıs etkisi yaratır.   

1950’li yıllardan itibaren iş için İstanbul’a akan, genellikle hamallık vb. ağır işlerde ter döken   Pülümür köylüsü, rotayı  bu kez Avrupa’ya çevirir.

(Soldan sağa) Pir Ahmet Dikme, Hüseyin Kul (Pıriye), Musa Aslan, Ali Çiçek (Beğendik), Hüseyin Aslan,  Ali Kul,  Ali Doğan (Uzun Ali Çatalyaka),   ?,  Kadir Çiçek   (Ayaktakiler) Hikmet Şahin, Berber Nuri’nin  babası, Düzgün Doğan (Kemal Doğan babası), Ali Binat Dikme, Berber Nuri Doğan
(Soldan sağa) Pir Ahmet Dikme, Hüseyin Kul (Beyce/Pıriye), Musa Aslan, Ali Çiçek (Beğendik), Hüseyin Aslan, Ali Kul, Ali Doğan (Uzun Ali Çatalyaka), ?, Kadir Çiçek (Ayaktakiler) Hikmet Şahin, Kamer Doğan (Berber Nuri’nin babası), Düzgün Doğan, Ali Binat Dikme,  Nuri Doğan (Berber)  Fotoğraf: Ali Rıza Aslan arşivi

Hüseyin Aslan, Çatalyakalı aile dostu  Hıdır Geyik’in desteğiyle, bavulunu alır,  Fransa  yoluna düşer. 12 Ağustos 1968’de  Fransa’ya giden Aslan,  yaklaşık iki  ay  burada çalışır. Aynı yıl Almanya’ya gider.  Stuttgart’taki  Erns Herre adlı inşaat kuruluşunda   1 Ekim günü  iş başı yapar.

Erns Herre’den  10 Ocak 1969’da ayrılır,  Bad Cannstatt’ta  Streicher  Demir Çelik Fabrikasının  (Streicher Group)  Asperg kolunda, 13 Ocak 1969’da iş başı yapar. Fabrikadaki görevi, toprak kapların  içine döküm dökmekti.  Hava basıncıyla çalışan bu makinede yıllarca ter döker.

1970 yılında oğlu Kazım’ı yanına  getirir. Baba-oğul   birlikte kalmaya başlar.  1972’de, oğlu Ali Rıza’yı da Almanya’ya davet eder.   Ali Rıza,   asfalt işi yapan bir kuruluşta çalışmaya başlar. Onun iş yeri uzak olduğundan, başka bir evde kalır.  Baba ve iki oğlu, hafta sonlarını bir arada geçirir.

Evde baba ve  oğlu Kazım’ın dışında  kardeşi Musa Aslan, yeğenleri Hasan ve Aşur Aslan, Nazımiye Eğribelen (Koyeser) köyünden Ali Sarı  birlikte yaşar. Hüseyin Aslan, ailenin  ‘kasa’ yönetimini oğlu Kazım’a devreder.

Hüseyin Aslan, 1 Ekim 1968’de Almanya’da çalışmaya başlamıştı.
Hüseyin Aslan, 1 Ekim 1968’de Almanya’da çalışmaya başlamıştı.

5 işçi, 5 yataklı odayı paylaşır. Hüseyin, odanın solundaki tek yatakta, diğerleri iki katlı ranzalarda yatar.

Ali Rıza, bir süre babasının yanına taşınır.

Hafta sonu alışverişleri, et dâhil, her tür yiyecek ve içeceğin bulundurulduğu satış arabalarından yapılır.

Streicher  Demir Çelik Fabrikasının  Asperg şubesinde  çalışan yüzlerce  işçinin  büyük bölümünü Türkiye’den gidenler oluşturur. Fabrikada çoğunluğu oluşturan  Dersim  kökenliler, Muharrem ayı ve  Kurban Bayramı’nda geleneksel inançlarının gereğini yerine getirir.  Aşure dağıtmak,  kurban  kesmek de onlardan biridir. 1970’li yılların başında  fabrika pansiyonunun (heim/haym) arkasında  üç kuzuyu kurban eden işçiler, eti aldıktan sonra sakatatlarını deri içinde toprağa gömer.  Hayvan ‘katliamı’, polise bildirilir.

Polis, olay yerinde inceleme yapar.

Fabrikanın çevirmeni Pülümür Çatalyakalı Hüseyin Düzgün,  yapılanları uygun dille anlatır. Polis,  elverişsiz koşullarda kesilen hayvanların sakatatının  niçin toprağa gömüldüğünü merak eder. Çevirmen, kesilen hayvan etinin paylaşıldığını,  sakatatının da deriyle birlikte  gömülerek, toprakta yaşayan canlıların beslenmesinin amaçlandığını belirtir. Polis,  uygulamayı doğru bulmakla birlikte,  tekrar etmemesi uyarısında bulunur ve olay atlıya bağlanır.

Kazım Arslan (Hüseyin Arslan oğlu), Hüseyin Dikme (Ayaktakiler)   Musa Aslan, Hüseyin Aslan, Hasan Aslan, ?, Kazım Aslan, Aşur Aslan. Fotoğraf: Ali Rıza Aslan arşivi
Kazım Arslan (Hüseyin Arslan oğlu), Hüseyin Dikme (Ayaktakiler) Musa Aslan, Hüseyin Aslan, Hasan Aslan, ?, Kazım Aslan, Aşur Aslan. Fotoğraf: Ali Rıza Aslan arşivi

Streicher  Demir Çelik Fabrikasının  Asperg şubesi,  işçilerin bir tür haberleşme merkeziydi.    Tek iletişim aracı olan mektupların kaplumbağa hızıyla ulaştığı yıllarda, izne ayrılanlar gönüllü birer postacıydı.  İşçiler Almanya-Türkiye arasında iletişim sağlayan önemli kanallardan biriydi. Mektuplarla memlekete giden işçiler, mektup yüküyle dönerdi. 

Hüseyin Aslan, 31  Ocak 1974’te,   sabah saatlerinde uyanmış, işe gitmek için son hazırlıklarını yapmıştı. Günlerden Perşembe’ydi.  O sırada bir rahatsızlık geçirir. Çatalyakalı Hıdır Düzgün (Başbakan), arabasıyla hastaneye kaldırır.  Ludwisgburg Hastanesinde tedavi altına alınan Aslan’ın beyin kanaması geçirdiği anlaşılır.

Ali Rıza Aslan, geceyi hastanede babasıyla geçirir. Hasta yatağında huzursuz, acı içinde kıvranmaktadır.  

Hastanın beyin atardamar duvarının zayıflaması sonucu (Anevrizma)  baloncuk oluşmuş,  beynine iki damla kan damlamıştır.

Hastanın sakin olması gerekir. Canı yanan hasta yerinde duramayacak durumdadır.  Oğlu Ali Rıza ve yeğeni Mehmet Ali Aslan,  başında nöbet  tutar. 

Durumun ciddileşmesi üzerine 19 Şubat’ta,  Stuttgart Katharinen Hospitale sevk edilir.  

Hastanenin Nöroloji kliniğinde tedavi görmeye başlar.

Aşur Aslan, Ali Arslan (Ali Bra), Hüseyin Aslan, Musa Aslan, Temmuz 1974. Fotoğraf: Ali Rıza Aslan arşivi
Aşur Aslan, Ali Arslan (Ali Bra), Hüseyin Aslan, Musa Aslan, Temmuz 1974. Fotoğraf: Ali Rıza Aslan arşivi

Adı geçen hastanede çalışan Dr Atalay Bulut, gelişmeleri aile bireyleriyle paylaşır. Hastanın ameliyattan başka bir seçeneği olmadığını, ameliyatın yüzde 95 oranında risk içerdiğini anlatır. Çocukları, babaya, doktorun anlattıklarını iletir. Yüzde 95 kurtulursun, yüzde 5 ameliyattan uyanamazsın, derler. Baba, narkozun başlı başına bir risk olduğunu belirtir ve ameliyat olmayı kabul eder.

Prof.  Dr. ameliyatın  8-10 saat sürebileceğini, ameliyat  sonrası organlardan herhangi birinin (el, kol, bacak)  işlevsiz kalabileceğini belirtir.  Almanya’da hasta başında beklemeye gerek olmasa da salonda kaygılı  bekleyiş başlar.

Akşam saatlerinde Dr.  Atalay gelir, müjdeyi verir:

“Ameliyat başarılı geçti, gözünüz aydın! Yarın gelmenize gerek yok.”

Beyin ameliyatlarından sonra yaklaşık 48 saat süren ‘uyku’ hâli, Pülümürlü hastada bir gün bile sürmez. Hasta 23. saatte uyanır. Prof. Dr. bunun,  hastanın iç organlarının çok sağlam oluşuna bağlar.    

Hasta uyandıktan sonra çocukları ziyarete gider. Kafası tamamen sargıda olan hasta konuşsa da bilinci yerinde değildir.

Dr.   Bulut,  hastanın  beyninde oluşan hasardan dolayı algı sorunu yaşayacağını, yaşamını ancak hastane koşullarında düzenleyebileceğini aktarır. Hastanın belleğinde, beynin beslenmesinde oluşan hasar nedeniyle gerileme olur. 

(Soldan sağa) Ali Rıza Aslan, Kadri Çiçek (Beğendik),  Aşur Aslan, Hüseyin Aslan, Hüseyin Doğan, Hasan Çiçek, Kamer  Düzgün  (Hüseyin Düzgün’ün kardeşi), Kamber Canpolat (Mezra), Hüseyin Canpolat (Akdik)  (Fotoğraf: Ali Rıza Aslan arşivi)
(Soldan sağa) Ali Rıza Aslan, Kadri Çiçek (Beğendik), Aşur Aslan, Hüseyin Aslan, Hüseyin Doğan, Hasan Çiçek, Kamer Düzgün (Hüseyin Düzgün’ün kardeşi), Kamber Canpolat (Mezra), Hüseyin Canpolat (Akdik).  Fotoğraf: Ali Rıza Aslan arşivi

 

Türkiye, o tarihte Kıbrıs Barış Harekâtı’nı gerçekleştirir. Dr. Atalay Bulut ile  aile üyeleri, dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’in, “Ayşe tatile çıksın!” parolasıyla ilgili sohbet eder.

Hüseyin Aslan, Katharinen Hastanesinden,  Winnenden Hastanesine sevk edilir.

Almancası yetersiz, ameliyat yarası kapanmamış  babanın Winnenden Hastanesine sevki,  çocuklarını derinden üzer.

Ali Rıza, babasına daha çok zaman ayırmak için çalışma saatlerinin düzenlenmesini sağlar. Akşam vardiyasında, 18.30-05.15 saatlerinde çalışır. 2-3 saatlik uykunun ardından,  09.00’da, hastane yoluna düşer.  Arabası olmayan delikanlı, trenle Asperg,  Stuttgart ve oradan da ikinci trenle Winnendene’ye gider. Günün yaklaşık 4 saati yolda geçer. Dönüşte birkaç saat uyuduktan sonra yeniden fabrika yolunu tutar.

Babanın sağlığındaki en küçük iyileşme günün yorgunluğunu unutturur.

Aşur Aslan, Ali Rıza Aslan, Hüseyin Aslan, Musa Aslan. Fotoğraf: Ali Rıza Aslan arşivi
Aşur Aslan, Ali Rıza Aslan, Hüseyin Aslan, Musa Aslan. Fotoğraf: Ali Rıza Aslan arşivi

Baba, hastane ortamında kalmak istemez. Çocukları,  yabancısı oldukları bir ülkede babanın isteklerini yerine getirebilecek konumda değildir.   Almancaya hâkim olamamak, başlı başına bir sorundur. 

Aile, doktorlardan, babanın kısa süreliğine eve gönderilmesi, eş dostla görüşmesine izin verilmesi talebinde bulunur.  Yaklaşık bir aylık tedavi sürecinden sonra bu talebe olumlu yanıt verilir. Hastaya, Cumartesi günü 6 saatlik  izin belgesi düzenlenir.  Ali Rıza Aslan, amcasının oğlu Aşur Aslan’la birlikte babasını almaya gider.  Baba, Aşur’un arabasıyla eve getirilir.  Musa Karagöz ve Hıdır Bektaş, durumdan haberdar edilir. Onların da yer aldığı kalabalık bir ziyaretçi topluluğu, evde bir araya gelir.  

Tedavi sürecindeki ilk ev izni olumlu sonuçlanır.

Kazım Aslan
Kazım Aslan

Ev ziyaretinden sonra hastanın durumunda gözlenen olumlu  gelişmeler, doktorların dikkatini  çeker. Böylece ev ziyareti için verilen iznin süresi uzatılır. Hasta, Cuma akşamından Pazar akşamına, ilerleyen günlerde ise Pazartesi sabahına  kadar evde kalmaya başlar.

Evine gelen baba, çocuklarıyla birlikte yürüyüşe çıkar,  geleceğe ilişkin planlar yapmaya başlar.

27  Temmuz  1974 tarihinde hastaneden taburcu edilen baba eve döner.   

Baba hastalıkla mücadele ederken anne Huriye Hanım, Almanya’ya gelmek için son hazırlıklarını yapar.  

16 Ağustos’ta İstanbul’a gitmeyi planlayan Kazım Aslan,  18 Ağustos’ta annesiyle Almanya Stuttgart’a dönme konusundaki çalışmaları  tamamlar.   

Biletler alınmış, gün sayılmaya başlanmıştı.  

Kazım, Huriye, Yazgülü, Ahmet, İbrahim, Songül, Örge, Şükrü, Ali Rıza ve Fintoz Aslan.  Fotoğraf: Ali Rıza Aslan arşivi
Kazım, Huriye, Yazgülü, Ahmet, İbrahim, Songül, Örge, Şükrü, Ali Rıza ve Fintoz Aslan. Fotoğraf: Ali Rıza Aslan arşivi

Baba evde yalnız bırakılmaz.  Ali Rıza, akşam vardiyasındaydı. Hasan Aslan ve Kazım Aslan, gün içinde dönüşümlü çalışıyordu. Biri sabah giderken, diğeri onun işi bıraktığı saatte çalışmaya başlıyordu.

İki odalı müstakil evin sahibi Katolik bir kadındı. Kadının köpeği vardı.  Baba, dışarı çıktığında köpek havlar,  olası tehlikeyi  haber verirdi.

Bir gün  saat 06.00’da Ali Rıza işten eve dönmüştü.   Kazım o gün sabahçıydı. Öğleden sonra çalışan Hasan evdeydi.   Saatler   09.00’u gösteriyordu. Baba, uyuyan oğluna şapkasının nerede olduğunu sordu. Ameliyattan dolayı saçı kazınmış, şapkasız dolaşmamaya başlamıştı. Oğlu, duvara asılı şapkanın yerini gösterdi.

Hasan, o sırada kahvaltı hazırlıyordu.

Ali Rıza, kısa süre sonra derin bir uykuya daldı.

Hasan Aslan ve amcası Hüseyin Aslan, 1971. Fotoğraf: Ali Rıza Aslan arşivi
Hasan Aslan ve amcası Hüseyin Aslan, 1971. Fotoğraf: Ali Rıza Aslan arşivi

Baba, şapkayı alıp sessizce dışarı çıktı. Mutfakta kahvaltı hazırlayan Hasan, herhangi bir gürültü duymadı. Köpeğin  o gün âdeta dili tutulmuştu.  O arada odaya gelen Hasan, amcasını göremeyince sokağa fırladı. İkiye ayrılan yollardan biri mezarlığa, diğeri kiliseye çıkıyordu. Amcasının izine rastlayamayınca hemen Asli Rıza’yı uyandırdı.

Polise hemen haber verildi. Polis, kaybolan babanın eşkâlini çizdi. 

Ali Rıza, soluğu ağabeyi Kazım’ın çalıştığı Streicher’da  aldı.  Haber kısa sürede yayıldı. Duyan tanıdıklar bölgeye akın etti.  

Asperg, nüfusu az,  küçük bir yerleşim birimiydi. Streicher’da çalışan yüzlerce kişi arama çalışmalarına omuz verdi.  Günde ortalama 150 kişi Asperg’i tarıyor, kayıp babayı bulmak için çaba gösteriyordu.

Aile üyeleri ve dostlar, 15 Ağustos  günü  öğle  saatlerinde evde toplanmış,  yeni bir rota belirlemeye çalışıyordu.  O saatlerde evin önünde bir araç durdu. Araçtan inen sivil giyimli kişi, aracın yanına gelen Ali Rıza’ya üzücü haberi verdi. 

Hasan Aslan, Ali Sarı, Kazım  Aslan, Musa Aslan ve Hüseyin  Aslan,  1971. Fotoğraf: Ali Rıza Aslan arşivi
Hasan Aslan, Ali Sarı, Kazım Aslan, Musa Aslan ve Hüseyin Aslan, 1971. Fotoğraf: Ali Rıza Aslan arşivi

Kazım ve Aşur  Aslan,   polis aracına bindi. Nereye götürüldüklerinden habersiz, yol alıyorlardı.  Asperg’e 23 km uzaklıktaki Hessigheim’de araç durdu.  Polis, yanına aldığı iki kişiyi hastane morguna götürdü. Buz gibi odada yatan ölüyü teşhis ettirmek için morgun kapısından içeri girdiler. Ali Rıza’nın gözyaşları, beynindeki klipsleri açılan babasının yattığı soğuk odanın yüzeyine damladı.

Boylu boyunca uzanan babanın sırtı mosmordu.   

Polise göre, 13 Ağustos günü evden çıkan baba  yaklaşık 50 metre ilerde sağa  sapmış, küçük bir tepeye çıkmıştı. Oradan Tam  köyüne  dönmüş ve yürümüştü. O gün Asperg de sıcaklık 27 dereceydi.  Endüstri bölgelerinde hissedilen  sıcaklık 35-40 derece dolayındaydı.  Nereye gittiğinin farkında olmayan baba, sıcak havada şapkasını düşürmüş,  2 km yürüyerek ana yola gelmişti. Yoldan  geçen bir Mercedes sürücüsü, sarhoş olduğunu düşündüğü yolcuyu aracına almıştı. Sürücü, konuşamayan yolcuyu  Hesigheim’de indirmişti.

Hüseyin Arslan,  Sevim Aslan, İbrahim  Aslan, Huriye Aslan,  Ali Ekber Aslan,  Şükrü   Aslan, Gülsün  Aslan, 1972. Fotoğraf: Ali Rıza Aslan arşivi
Hüseyin Arslan, Sevim Aslan, İbrahim Aslan, Huriye Aslan, Ali Ekber Aslan, Şükrü Aslan, Gülsün Aslan, 1972. Fotoğraf: Ali Rıza Aslan arşivi

O akşam Aspergli  iki aileyle karşılaşmış,  düşüncelerini ifade edememişti. Onlar da sarhoş olduğunu düşünerek ilgilenmemişti. Bir süre sonra bir bahçede yüzükoyun yere uzanmıştı.  Yerde yatan babayı bir kadın görmüş,   sarhoş diye  müdahale etmemişti.

Kayıp olayı polise bildirildikten 3 gün sonra basına yansıtılmıştı.  Bahçede yatan adamı gören  kadın haberi okur okumaz  olay yerine  gitmişti. İlk gün gördüğü kişi aynı yerde hâlâ yatıyordu.   Yerde yatan,  yüzlerce kişi ve polis tarafından aranan Hüseyin Aslan’dı.  Gazetedeki fotoğraf ve üzerindeki kazak, bire bir örtüşüyordu. Polisin, olay yerine gelmesiyle, yerde yatan kişinin aranan  isim olduğu kesinlik kazanmıştı.

Olay bekletilmeden basına yansıtılmış olsaydı durum değişir miydi? Otopsi rapora göre, baba evden ayrıldığı günün akşamı yıldızlara kavuşmuştu.

Cenaze, otopsi  işlemlerinin ardından bir hafta sonra yurda getirildi.

Anne İstanbul’da, kendisini Almanya’ya götürecek oğlu Kazım’ın yolunu gözlüyordu.

Acılı  aile, Türkiye’ye giden Musa Karagöz’le, İstanbul’da bekleyen anneye haber yollar. Çatalyakalı Musa Karagöz, çocukların bir hafta sonra ülkeye geleceklerini, memlekete gitmesi gerektiğini söyler. Anne, çocuklarından yana kaygılanır,  Karagöz yemin ederek genç kadını  rahatlatır.  Ahmet Aslan, annesini alıp  memlekete döner.

Anne, acı olayı memlekette öğrenir.

Gülüzar (Aslan) Fırat (1931-2019), Gülüzar Aslan (1928-2006)  Fotoğraflar: Ali Rıza Aslan ve Hasan Hayri Aslan arşivi
Gülüzar (Aslan) Fırat (1931-2019), Gülüzar Aslan (1928-2006) Fotoğraflar: Ali Rıza Aslan ve Hasan Hayri Aslan arşivi

Kara haber, Salördek’e ulaştığında ortalık hareketlenmişti. Gülüzar Fırat (1931-2019), ağabeyinin ölümünden habersiz,  memlekete getirilmişti. Nazımiye Oğullar (Hılves) köyünden  Şehriban (Aslan) Sağlam, kayınpederi Süleyman  Sağlam, kayınvalidesi Elif Sağlam,  Ahmet Sağlam,  sabah erken saatlerde ağıtların yükseldiği Salördek’e ulaşır.  Kırmızıköprü ve çevre köylerden  çok sayıda köylü,  Aslan ailesinin acısına ortak olmak için Salördek’e akın eder.  

Gülüzar Fırat, kardeşinin ölümünü, cenazenin köye getirildiği gün yengesi Gülüzar Aslan’dan (1928-2006) öğrenir.   

Hıdır Arslan (Hıdıre Mustafaye Qek, 1914-1998). Fotoğraf: İsmail Arslan arşivi
Hıdır Arslan (Hıdıre Mustafaye Qek, 1914-1998). Fotoğraf: İsmail Arslan arşivi

Çocukluk yılları çalınmış, babası  ve amcası elinden alınmış,  46 yaşında gurbet elde son nefesini vermiş  usta  için dökülür gözyaşları. Ağıt yakanlardan Gülüzar Aslan, babası Baki ve amcası İbiş elinden alınmış sürgünlerdendi.  Hıdır Arslan (Hıdıre Mustafaye Qek, 1914-1998), ağıda, genç yaşta yitirdiği oğlu Mehmet (Apıl) için başlamış, sonsuzluğa uğurlanan yakını Hüseyin için devam etmişti.

Hag’dan Kewl’e yayılan ağıtlar, koca bir coğrafyada dinmeyen yürek sızısıydı.

Babanın  acı ölümü, ailede travma  yaratır. 1925 ya da 1926 yılında doğmuş,  kayıtlara 1928 tarihi işlenmişti.   Resmî kayıtlara göre,  oldukça genç sayılabilecek bir yaşta,  46 yaşında yaşama veda etmişti. 

Ali Rıza Aslan, Kazım Aslan,  Kamber Doğan, Streicher  Demir Çelik Fabrikası, 1973
Ali Rıza Aslan, Kazım Aslan, Kamber Doğan, Streicher Demir Çelik Fabrikası, 1973

Bugün  babanın sonsuzluğa uğurlanışının 50. yıl dönümü…

Salördek’in naif yapılı, edep erkân bilen yetenekli ustası, Hag’da, 2019’da eşi Huriye Hanım’a kavuşmuş, 45 yıllık ayrılık acısı ebediyen sona ermişti.

Eşi ve çocukları, yılda bir,  13 Ağustos’ta Salördek köyünde, meşe ve kavak ormanının kıyısındaki Hag Mezarlığında yatan babayı ziyaret eder, anıları tazeler. Birer birer azalıyor o ziyaretçiler şimdi.  Her Ağustos’ta  babaya gözyaşı döken İbrahim, 2015’te çekip gitti şu kahrolası dünyadan. Huriye Hanım, 2019 yılında, sıradan bir insanın kaldıramayacağı ağır yükten kurtuldu.

Anne-oğul,  devraldıkları acı mirası geride kalan  aile bireylerine bırakarak göçüp gittiler bu diyardan.

Acıların yükünü şimdi Kazım, Ali Rıza, Ahmet  ve Şükrü  kardeşler paylaşıyor. Haksızlığa uğramış, büyük acılar çekmiş bölge insanı, Şükrü Hoca’nın  kalemiyle ölümsüzleşiyor. Kazım, yıllardır ayrı düştüğü anne ve babasının yanı başında geçiriyor ömrünün kalan yıllarını. Ağır adımlarla çıktığı Hag’da insan sesine hasret  çiçeklere can  veriyor. Bazen gözyaşlarıyla suluyor, acılı anne-babanın mezarında boy veren çiçekleri. Ahmet’in acıları, memlekete her geldiğinde Hag’da tazeleniyor.  

Aşur Aslan, Hüseyin Aslan, Ali Arslan (Ali Bra), Musa Aslan, Temmuz 1974. Fotoğraf: Ali Rıza Aslan arşivi
Aşur Aslan, Hüseyin Aslan, Ali Arslan (Ali Bra), Musa Aslan, Temmuz 1974. Fotoğraf: Ali Rıza Aslan arşivi

Ali Rıza Aslan,  her 13 Ağustos’u,  baba acısıyla geçiren evlatlardan. Hüseyin Aslan ailesinin kendine özgü  naif yapısı ve duyarlığına sahip  oğlu,  her kapı gıcırtısında uykusundan uyanır, Asperg’de ölüm yürüyüşüne çıkan babasının peşine düşer. Asperg’in tükenmek bilmeyen yollarında,  ara sokaklarında, bağ ve bahçelerinde  babasından armağan küçük bir ize rastlama umuduyla ömür tüketir.  Aradan 50 yıl geçmiş, ama o gün yorgunluğa yenik düşen göz kapaklarından dolayı kendini sorumlu tutmaktan kurtulamamıştır.

1938 yılı Ağustos ayında Pülümür ormanlarında can derdine düşen Wuşene Hemede Qek, Hag’da sonsuzluğa uğurlandıktan 48 yıl sonra, 2022 yılından bu yana, aralarında amcası Ali’nin de yer aldığı, kefensiz 16 köylüyle koyun koyuna yatıyor şimdi.

2022 yılında, masum köylülerin toprağa karışan kemiklerinden ulaşılabilenler Kewl’in yanı başındaki Hag’da sonsuz uykuda şimdi. Hag’da  yatan  Keko Ahmet oğlu Hüseyin Aslan’ın, 50. ölüm yıl dönümünde,  yanıtsız kalan  sorular ve Kewl’den yükselen dumanlar, insanlığın vicdanını kanatmaya devam ediyor.

  

Huriye Aslan (1920-2019). Fotoğraf: Ali Rıza Aslan arşivi
Huriye Aslan (1920-2019). Fotoğraf: Ali Rıza Aslan arşivi

  

Hıdır Aslan (1916-1987) ve ağabeyi Ali Aslan (1907-2001). Fotoğraf: Ali Rıza Aslan arşivi
Hıdır Aslan (1916-1987) ve ağabeyi Ali Aslan (1907-2001). Fotoğraf: Ali Rıza Aslan arşivi

 

Keko Ahmet kızı Emine Dikme (1894-1983) v eşi Ali Dikme (Aliyo Qız, 1884-1970). Fotoğraf: Kazım Aslan arşivi
Keko Ahmet kızı Emine Dikme (1894-1983) v eşi Ali Dikme (Aliyo Qız, 1884-1970), Çatalyaka köyü Göl mezrası.  Fotoğraf: Kazım Aslan arşivi

 

Hasan Aslan, Hüseyin Dikme, Aşur Aslan ve Kazım Aslan, Asperg, 1970. Fotoğraf: Ali Rıza Aslan arşivi
Hasan Aslan, Hüseyin Dikme, Aşur Aslan ve Kazım Aslan, Asperg, 1970. Fotoğraf: Ali Rıza Aslan arşivi

 

Hüseyin Aslan,  Kamber Arslan (Alişan Arslan’ın babası), Ali Arslan (Koca Ali), Ali Dikme (Ali Bra)   (Ayaktakiler)  Hüseyin Eroğlu, Hıdır Canerik,   Ali Akkılıç, Hasan Canpolat. Fotoğraf: Ali Rıza Aslan arşivi
Hüseyin Aslan, Kamber Arslan (Alişan Arslan’ın babası), Ali Arslan (Koca Ali), Ali Dikme (Ali Bra) (Ayaktakiler) Hüseyin Eroğlu, Hıdır Canerik, Ali Akkılıç, Hasan Canpolat. Fotoğraf: Ali Rıza Aslan arşivi

 

Hüseyin Dikme (Dılo), ?, Hasan Dikme, Hasan Aslan, Ali Rıza Aslan.  (Ayaktakiler) Mahmut  Öznur,  Hüseyin  Aslan, Hüseyin Doğan (Muhtar), Ali Dikme  (Ali Bra)  Mustafa Öznur (Koreli), Musa Dikme (Hasan oğlu), Musa Aslan, Hüseyin Dikme,   Kamer Düzgün (Postacı), Kekil Dikme (Löriz).  Fotoğraf: Ali Rıza Aslan arşivi
Hüseyin Dikme (Dılo), ?, Hasan Dikme, Hasan Aslan, Ali Rıza Aslan. (Ayaktakiler) Mahmut Öznur, Hüseyin Aslan, Hüseyin Doğan (Muhtar), Ali Dikme (Ali Bra) Mustafa Öznur (Koreli), Musa Dikme (Hasan oğlu), Musa Aslan, Hüseyin Dikme, Kamer Düzgün (Postacı), Kekil Dikme (Löriz). Fotoğraf: Ali Rıza Aslan arşivi

 

Kamer Düzgün, Hüseyin Aslan, Kazım Aslan, Hasan Aslan, Musa Doğan. Fotoğraf: Ali Rıza Aslan arşivi
Kamer Düzgün, Hüseyin Aslan, Kazım Aslan, Hasan Aslan, Musa Doğan. Fotoğraf: Ali Rıza Aslan arşivi

 

Musa Arslan (Beğendik), Hüseyin Aslan, Hasan Aslan, Ali Arslan (Ali Bra), Musa Aslan, Kazım Aslan, Ahmet Arslan (Bego). Fotoğraf: Ali Rıza Aslan arşivi
Musa Arslan (Beğendik), Hüseyin Aslan, Hasan Aslan, Ali Arslan (Ali Bra), Musa Aslan, Kazım Aslan, Ahmet Arslan (Bego). Fotoğraf: Ali Rıza Aslan arşivi

 

Musa Dikme, Ali Dikme (Dılo’nun kardeşi), Hasan Aslan (Ayaktakiler) Mahmut Öznur (Rayber), Mustafa Öznur (Koreli), Hüseyin Dikme (Postacı),  Streicher  Demir Çelik Fabrikası,1973.  Fotoğraf: Ali Rıza Aslan arşivi
Musa Dikme, Ali Dikme (Dılo’nun kardeşi), Hasan Aslan (Ayaktakiler) Mahmut Öznur (Rayber), Mustafa Öznur (Koreli), Hüseyin Dikme (Postacı), Streicher Demir Çelik Fabrikası,1973. Fotoğraf: Ali Rıza Aslan arşivi

 

Hüseyin  Aslan, Aşur Aslan, Ali Fırat ve Musa Aslan. Fotoğraf: Ali Rıza Aslan arşivi
Hüseyin Aslan, Aşur Aslan, Ali Fırat ve Musa Aslan. Fotoğraf: Ali Rıza Aslan arşivi

 

Bu çalışmaya sunduğu büyük katkıdan dolayı Sayın Ali Rıza Aslan’a candan teşekkür ederim. Sayın Aslan, yıllarca emek vererek oluşturduğu fotoğraf arşivini ve edindiği bilgileri paylaşarak, çalışmanın zenginleşmesine değerli  katkı sunmuştur. Çalışmada ayrıca Sayın Kazım Aslan, Sayın Hıdır ve Emine Canerik, Sayın Hüseyin Arslan (Eski Tunceli İl Genel Meclisi Başkanı), Sayın İsmail Arslan, Sayın Kezban Fırat ve Sayın Şehriban Sağlam’ın sunduğu değerli katkı, övgüye değer. Kendilerine ayrı ayrı teşekkür ederim.

 

(Pülümür Kırmızıköprü-Salördek köyü, 13 Ağustos 2024)

  • Related Posts

    PÜLÜMÜR AKDİK ŞİHAN KÖYÜNÜN ÜNLÜ FUTBOLCUSU MUSA PEKİN

    Musa Pekin, Kahramanmaraşspor formasıyla.   Pülümür Vadisi’nin batısında yükselen toprak damlı evler… Usta ellerin işlediği kesme taş yapılar. Tek ya da iki katlı evler, zorluklarla mücadele eden bir kuşağın ürünü.…

    PÜLÜMÜR ÇATALYAKALI ALİ DOĞAN’IN TERK EDİLMİŞ EVİ: YÜREĞİMİ DÖVEN DALGALAR

      Ali Doğan’ın 1972 yılında yaptırdığı ev, Pülümür Çatalyaka köyü, 16 Temmuz 2024. Efeağılı, Doğanköy ve Beğendik  yolunun kıyısında,  iki katlı bir ev. Taş yapı. Ceviz ağaçlarının  kanatları altında. El…

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Kaçırdıkların

    PÜLÜMÜR MEZRA KÖYÜ PİŞİ DERESİ KIYISINDA ULU BİR CEVİZ  AĞACI

    • Kasım 19, 2024
    • 7 views
    PÜLÜMÜR MEZRA KÖYÜ PİŞİ DERESİ  KIYISINDA ULU BİR CEVİZ  AĞACI

    PÜLÜMÜR EFEAĞILI KÖYÜNDE  HÜSEYİN (ALİ) ŞANLI’NIN  110 YAŞINDAKİ EVİNDEN ARTAKALANLAR

    • Kasım 5, 2024
    • 36 views
    PÜLÜMÜR EFEAĞILI KÖYÜNDE  HÜSEYİN (ALİ) ŞANLI’NIN  110 YAŞINDAKİ EVİNDEN ARTAKALANLAR

    ORTAOKUL FOTOĞRAFLARIMIZ

    • Ekim 30, 2024
    • 1418 views
    ORTAOKUL FOTOĞRAFLARIMIZ

    PÜLÜMÜR  KOVUKLU AZGULERE’DEKİ   KOÇ BAŞLI MEZARLARA NE OLDU?

    • Ekim 24, 2024
    • 50 views
    PÜLÜMÜR  KOVUKLU AZGULERE’DEKİ   KOÇ BAŞLI MEZARLARA NE OLDU?

    PÜLÜMÜR MEZRA KÖYÜNDE BEYCELİ  BİR GELİN: GÜLÜZAR FIRAT

    • Ekim 11, 2024
    • 92 views
    PÜLÜMÜR MEZRA KÖYÜNDE BEYCELİ  BİR GELİN: GÜLÜZAR FIRAT

    SORU VE YANITLARLA NARİN GÜRAN CİNAYETİ

    • Ekim 8, 2024
    • 48 views
    SORU VE YANITLARLA NARİN GÜRAN CİNAYETİ