Park ve bahçelerde soluklanmak isteyenleri bekleyen sürprizlerden biri de çöptür. Masaların üstü, pazarcı tezgâhlarından farksızdır. Karpuz-kavun-kuru yemiş kabukları, plastik tabak-bardak-çatal-kaşıklar, yarılanan meşrubat şişeleri, masanın üzerinde dumanı tüten sigaralar, yemek artıkları… Bu liste uzatılabilir. Masa, son yılların yemek menüsünün canlı tanığı, hafızasıdır. Park sakinlerinin darbeleri dâhil, hemen her şeyin kaydını tutmuştur. Paslı bir çakıyla masada bırakılan derin yarık, birkaç gün öncesinin yemek lekelerinin izlerini taşımaktadır. Masanın üstü gibi altı da karışık çantalardan farksızdır. Masa, aranıp da bulunamayan hemen her şeyin depolandığı emanetçi dükkânı gibidir. Masada tutunamayan nesnelerin ilk durağı, masanın dibi olmaktadır. Masada unutulan ya da bırakılan nesneler, ilk esintide soluğu yerde almaktadır. Bardaklar, poşetler, cam-pet şişeler, sigara paketleri, kuru yemiş torbaları, fabrikada ikinci işlem basamağındaki ürünler gibi, masanın üzerinden yere sürüklenmektedir.
Masa sadece çöp demek değil kuşkusuz. Masadaki çöplere meydan okuyan kalp de bunlardan biridir. Peki, acemi bir ressamın elinden çıktığı anlaşılan şu kalp kime ait? Henüz on beşinde, bıyıkları yeni terlemiş bir delikanlının titreyen ellerinden çıkmış olmalı. Kız arkadaşının vedasından hemen sonra masaya koşmuş, içini masaya dökmüş. Dert ortağı olmuş masayla. Masaya derdini döken o genci ve arkadaşını merak ediyorum.
Masada bırakılan çöpleri birer birer topluyorum.
Geride sadece acemi ressamın yüreğinden süzülen o temiz kalbi bırakıyorum…
(Derince Yenikent, 16 Temmuz 2019)