Başı sıkışanların ilk çağrısı, devlete olmaktadır. Bu son derece haklı bir yardım çağrısıdır. Sorunlar, en büyük örgütlü güç olan devlet tarafından çözümlenebilir. Vatandaşların sorunlara bireysel çözüm üretmek zorunda bırakılması, hukuk devleti açısından kabul edilemez niteliktedir. Kanunsuzluğun, kuralsızlığın, başıbozukluğun, hukuk tanımazlığın olduğu yerde gözleriniz devleti arar. Sanırım devleti göreve çağıran o meşhur sözü ilk olarak Reha Muhtar kullanmıştı:
Nerede bu devlet?
Doğaya zarar veren uygulamalarda da gözleriniz devleti arar. Elde tüfek hayvan avlayan, orman yakan, gölleri ve denizleri kirleten, havaya zehir saçanlara karşı, devletten, yaptırım gücünü kullanması beklenir. Şehrin orta yerinde atık maddeleri yakarak üç kuruşluk metal elde edenlere tanınan ‘özgürlük’, olağan karşılanabilir mi? Kuşkusuz, onların üç kuruşa mahkûm edilmeleri hepimizin ayıbı. İnsanlık onuruna yakışan istihdam seçeneklerini sunmak da görevimiz. Bu eylemi gerçekleştirenlerin, sorunun bilincinde olduklarını söylemek zor. Ya devlet? Devlet nerede? O saatte devlet uykuda mı? Yukarıdaki fotoğraflar 24 Mayıs’ta, sabah vakti çekildi. Yer Körfezkent, Migros’un hemen arkası…
Toplu yerleşime açılan bölgeyi kirleten tesisler hâlâ faaliyetlerine devam ediyor. Bu da yetmiyormuş gibi hemen her gün farklı saatlerde yakılan atık maddeler havayı zehirliyor. Ağır sanayi yükünün altında ezilen kentte dileyen herkesin çevreye zarar verebilmesi, şaşırtıcı değil mi? Zehirli havayı soluyan bir vatandaş olarak gözlerim devleti arıyor:
Nerede bu devlet?
(Körfez, 26 Mayıs 2018)