Efeağılı, Doğanköy ve Beğendik yolunun kıyısında, iki katlı bir ev.
Taş yapı.
Ceviz ağaçlarının kanatları altında.
El değmemiş doğanın kalbinde.
Bundan tam 52 yıl önce yapılmış.
Kesme taştan.
Bir zamanlar köyün en görkemli evlerinden biriydi.
Gece vakti kapıların tekmelenmediği, masum insanların canına kıyılmadığı yıllar.
Çatalyaka köylüsü, sabah erken saatlerde işe başlar, gün batımına kadar çalışırdı. Hava karardığında evlerine çekilir, kaygı ve korkudan uzak bir yaşam sürerdi. Coğrafyanın zorluklarıyla daha çok çalışarak başa çıkan yöre insanı, gerginliklerden uzak bir yaşam sürerdi.
Pülümür Çatalyakalı Ali Doğan (Baki oğlu), Almanya’da çalışıyordu. Yaban ellerde biriktirdiği parayla köyüne ev yaptırdığında çok gençti. Yazar Pir Ahmet Dikme, ev için 81 bin Alman markının gözden çıkarıldığını unutmayan isimlerden.
1972 yılıydı.
Baba, ailesini güzel bir eve kavuşturmanın sevincini yaşamıştı.
Aile, yeni evde huzurlu yıllar geçirmişti.
Aradan zaman geçti.
Türkiye’yi karıştıran parmak, yurdun dört bir yanını cehenneme çevirdi.
Gladyo eylemlerinin faturası, Pülümür köylüsüne kesildi.
Bir ömür harcanarak yapılan yapılar birer birer terk edildi. Köylülerin birçoğu eşyasını bile alamadan kentlere sürüldü. Evlerinde rahat uyku uyuyamayan köylülerin bırakmak zorunda kaldığı eşya, yasaklı alanlarda özgürlüğün tadını çıkaran yağmacıların mülkiyetine geçti.
Terk edilen evlerin çatıları bile söküldü.
Anayasal güvence altındaki özel mülkiyet, ‘askı’daydı.
Ali Doğan’ın bin bir emekle yaptırdığı evin kapısı, 1990’lı yılların başında bir daha açılmamak üzere kilitlendi.
Taş yapı yaklaşık 32 yıldır kullanılmıyor. Evin sediri (sof), dostluk ve kardeşlik günlerinden kalan güzel anılarla yüklü. Sedirin olduğu odanın üç penceresinden ikisi doğuya, biri kuzeye açılıyor. Mutfağın iki penceresi doğuya bakıyor. Evin büyükleri, Güneş’i, doğuya açılan pencerelerin önünde karşılamış olmalı.
Çift kanatlı pencereler, rüzgâra teslim olmuş. Ahşap pencerelerin camları kırılmış. Parmaklıkların mavi boyası silinmeye yüz tutmuş.
Gıcırdayan pencereler, köylüye haram edilen yılların dehşetini çağrıştırıyor.
Sedirin üzerinde kim bilir kaç yıldır duran bir petek balda saklı arı uğultusu.
Koridor duvarına yaslanmış bir tırmık ve arı kovanı…
Doğan ailesinin kapısını ilk kez geçen yıl 25 Haziran’da, 07.29’da çalmıştım. Yarı aralık kapıdan çekinerek içeri girmiş, ağır adımlarla evi yoklamıştım. Evin iki ocağında mutlu yıllardan armağan bir ize rastlamayı umut etmiştim.
Uçuşan yarasalardan başka canlı yoktu.
Bir yıl sonra, 16 Temmuz’da, 07.58’de kapıyı yine çalıyoruz. Çağla ve Gök’le birlikte eve konuk oluyoruz. Dışarıda yağmur çiseliyor. Gözlerimiz yarasaları arıyor, ama yok. Evin duvarları biraz daha göbek vermiş. Sedir, fosilleşmiş bal peteği, pet şişe, plastik kova ve kovan yerinde duruyor.
Tırmık, yerinden oynatılmış.
Duvarın iç sıvası yer yer dökülmüş.
1972 yılında büyük umutlarla yükselen yapı, ömrünün son yıllarını geçiriyor. Bina sahibi Ali Doğan, zor koşullarda yaptığı binanın içler acısı durumunu görmeden yıldızlara kavuşmuş.
Çatalyaka (Denzek) köyüne veda zamanı geliyor. Bir zamanlar okul yoluna düşen çocukların büyük sevinciyle yola düşüyoruz. Sevinçlerini paylaşan, acıların ağır yükünü sırtlayan köylülerin anılarına ev sahipliği yapan köy geride kalıyor.
Yüreğimi döven dalgalar, büyük aşkların coğrafyasından armağan.