Mavi pencereli ev… Üç penceresi de ahşap. En son kim boyadı acaba? Yaklaşık otuz yıldır dumanı tütmeyen ocakta saklı taze ekmek kokusu. Ah şu duvar, Cura Ustası’nın ellerinde yükselen. Her bir taşında ince uzun parmakların izi. Duvarda yankılanır ustanın ezgileri, bin yıldır Pülümür Vadisi’ne yayılan. Duvarı ayakta tutan ezgiler… Bellektir duvar, yaşamın kıyısına sürülen bir toplumun. Özenle saklar her şeyi. Babaannenin masalları, Usta’nın eserleri duvarda saklı.
Evin genç kızının işlediği kanaviçeler, ilkokula yeni başlayan siyah önlüklü çocuğun solgun defterleri de öyle. Minik ellerin dokunduğu duvara kazınmış çocukluk yılları. Gaz lambasının ışığında sınavlara hazırlanan ağabeyin, kentin köhne yapısında geçirdiği öğrencilik yıllarının anıları. Tülbende oya işleyen ablanın saçları ağarmış artık. Babaanne sevdiği Taht’ta ebedî uykusunda. Evlat acısıyla veda etmiş Usta, curası duvarda mahzun. Torunlara masal anlatma sırası şimdi saçları ağarmış ablada. Ağabeyler, ablalar art arda veda etmiş sevenlerine. Sırasıyla değil üstelik, çoğu zamansız. Evin dilinden bal damlayan Söz Ustası, yıldızlara kavuşmuş. Bugün 12 Mart… Taht’ta yine hüzün. Yıllar önce birbirinden uzak düşen dostlar Taht’ın o kırmızı toprağında bir araya geliyor. Yokluklar, zorluklar, acılar içinde geçirilmiş koca bir ömre yoldaşlık yapan duvara veriyorum sırtımı. Bir yanımda Gavrag, diğer yanımda Akdik ve işte karşımda Mezra Köyü Mezarlığı yani Taht. Yıkıntılar, her yerde yıkıntılar…. Duvara sarılmaz mı insan, uzun ince boylu Cura Ustası’nın teriyle ıslanan. Usta, babaanne, zamansız yitip giden ağabeyler ve ablalar için süzülüyor damlalar… Doğup büyüdüğüm köyde ellerimle kazıyorum yıkıntıları, çocukluğuma dönmek için.
(Pülümür Mezra köyü, 12 Mart 2023)