1974 yılı Nisan ayı. Pülümür Kocatepe Köyü İlkokulunda biriken topluluk, heyecanlı bir bekleyiş içinde. Köylüler, Cahit Atay’ın (1925-2012) 1961’de yazdığı tek perdelik Pusu oyununun sahnelenmesi için sabırsızlanır. Oyun başladığında herkes pürdikkat kesilir. Ahmet Kalik, Dursun Akar ve Hüseyin Özdemir’in rol aldığı tiyatro gösterisi ilgiyle izlenir.
Aday öğretmen Ahmet Kalik, Kocatepe Köyü İlkokulu öğretmeni Dursun Akar ve Sarıgül Köyü İlkokulu öğretmeni Hüseyin Özdemir’in sunduğu gösteri, büyük alkış toplar. Oyunun sonunda öğretmenlere sarılan bir ‘yabancı’, gözyaşlarını tutamaz.
Sevinç gözyaşlarını tutamayan kişi, Erzincan Kemaliye Akçalı (Sosik) köyünden, 46 yaşında, usta fotoğrafçıydı.
Fotoğraf sanatçısı, bir katır yükü ağırlığındaki makinelerle yörenin güzelliklerini kayıt altına almak için emek harcıyordu.
Kemaliyeli fotoğrafçı, Erzincan’dan aldığı bir gazeteyle köye gelir, dağları ve yaylaları dolaşır. Kocatepe (Askireg/Aşkirek), Çakırkaya (Pancıras/Pancılas), Boğalı (Zmage), Karagöz (Gurık) vd. köylere konuk olurdu.
SÜLEYMAN KALİK’İN EVİNDE BİR KEMALİYELİ
Fotoğrafçı, gösteriyi izledikten sonra, Fatma Kalik (1930-2015)-Süleyman (Terzi Süleyman) Kalik (1930-2015) çiftinin evinde kalır. Terzi Süleyman, 1938 yılında, Erzincan Buğday Meydanı’nda kimsesiz çocuklar arasından alınarak yetiştirilmiştir. 8 yaşında babasız bırakılan Süleyman, Erzincan Tercanlı bir terzinin yanında mesleğe adım atmıştır.
Sanatçı, Kocatepe köyünde en çok Ali İbrahim Aydın’ın (1928-1987) evine konuk olur. Dönemin Kocatepe Muhtarı Ali İbrahim Aydın’ın oğlu Süleyman Aydın (1953), o günlere ilişkin anılarını şöyle özetliyor:
“1970’li yıllarda birlikte çekime giderdik. Çok iyiydi. Yabancı olduğu için iyi karşılanırdı. Bir sürü makine vardı sırtında, ‘katır yükü’ kadar makine taşıyor, denirdi. Bir fotoğrafa, Buyerbaba Munzur Dağları diye yazmıştı. Babam, Pülümür Buyerbaba yazmasını istemişti. İlkbaharda henüz kar varken, kızakla yük taşıyanların fotoğraflarını çekerdi.”
SOĞUĞA VE KARA ALDIRMAYAN SANATÇI
1975 yılı Mayıs ayı. Pülümür Karagöz (Gurık) köyünde krom madeni işleten Ahmet Aksu, madende çalışan Çakırkayalı (Pancıras/Pancılas) Hakkı Özdemir’le Erzincanlı Hakkı’yı yanına çağırır. Çakırkayalı delikanlı o zaman 16 yaşındadır. Erzincanlı Hakkı, Çayırlı Gomuludur. Maden sahibi, çift namlulu tüfeği, Çakırkayalı delikanlıdan yaşça büyük olan Hakkı’ya verir:
“Yusuf Bey fotoğraf çekecek. Onu Hel Dağı’na götürün.”
İki genç, 47 yaşında, gür saçlı, güler yüzlü fotoğraf sanatçısıyla birlikte yola düşer. Hava serin ve yağışlıdır. Üç yolcu, çiseleyen yağmurun altında Hel Dağı’na doğru yürür. Yağmur, yükseklerde yerini kara bırakır. Soğuk ve kar, ne fotoğraf sanatçısının ne de gençlerin umurundadır. Fotoğrafçı, Çetu Yaylası (Ware Çetu) ile Hel Dağı’nda defalarca deklanşöre dokunur.
Fotoğraf makinesinin buğulanan merceğini arada bir siler. Üşüyen ellerini hohlayarak ısıtmaya çalışır.
Erzincanlı Hakkı, kırmayla bir ya da iki el havaya ateş eder. Fotoğrafçı, tepki gösterir:
“Hakkı niye atıyorsun? Ayıları tahrik edersin!”
Yaşamı boyunca silah ve şiddetten uzak duran sanatçı, ayılardan korkar. Kemah Koçkar köyünden Alaattin Yılmaz, yaşamını doğaya adayan sanatçının, ayılardan korktuğunu doğruluyor.
Pülümür köylerini dolaşan fotoğrafçıya zaman zaman başka köylüler de yardımcı olur. Bunlardan biri de Kocatepeli köylülerden Zeynel Esen’di. Esen, 1970’li yıllarda, ünlü fotoğraf ustasının bir gezisine eşlik etmişti:
“O bir Munzur sevdalısıydı. … 1970’li yılların başında defalarca ilkbaharın karında bata çıka Askireg’in (Kocatepe) tepelerine, Kepir Yaylası’nın yamaçlarına götürdüm. Bize Veli Aykut’un (Weliye Kek) Sarıgül (Mazrakoy) köyünde çektiği fotoğraf hatıra kaldı. Saygıyla anıyorum.”
Fotoğrafçı kimdi ve dağlarda ne arıyordu?
YUSUF ZİYA ADEMHAN
Pülümür Sarıgül’den Hel Dağı’na çıkan fotoğrafçı, 1928 doğumlu Yusuf Ziya Ademhan’dı. Kemaliye’nin Akçalı (Sosik)
köyündendi. Çeşitli gazetelerde çalışmıştı. 1955 yılında Akis dergisinde Yazıişleri Müdürü olarak görev yapmıştı. 1960-1970 yıllarında Erzincan İl Genel Meclisi üyeliği görevinde bulunmuştu. 14 Ekim 1973’te yapılan Milletvekili Genel Seçiminde Erzincan’dan bağımsız milletvekili adayı olmuştu.
Şair, yazar ve fotoğraf sanatçısıydı.
Yaşamını doğaya adamıştı. Söz gelimi kayalıklarda açan badem çiçeğini çekmek için birkaç yıl uğraşmıştı. Arkadaşı Lütfi Özgünaydın, Ademhan’ın badem çiçeğiyle ilgili yaşadığı düş kırıklığını şöyle aktarır:
“Dağlara ve Fırat’a âşıktı o… Her ilkbaharda, Fırat boylarında aylarca yürürdü. Bir badem çiçeğini çekebilmek için, beş yıl Fırat vadilerine koşmuştu. Bir türlü tutturamamıştı fotoğrafı. Badem kâh erken çiçek açmış kâh hava yeterli olmamıştı. Beş yılın sonunda, kayaların arasından çıkan bademi kurumuş olarak bulunca oturup saatlerce ağlamıştı…”
Kuruyan badem ağacına gözyaşı döken sanatçı, boynunda fotoğraf makineleri, kanyonlarda, Fırat boylarında, Munzurlar’da, Kaçkarlar’da, erişilmez dağlarda, sarp kayalıklarda aylarca gezer, yurdun güzelliklerini ölümsüzleştirirdi.
Kemaliyeli gazeteci ve yazar Abdullah Ataman (1944-2015), Ademhan’ın, çiçek açan badem ağacı öyküsünü yedi yıl önce paylaşmış:
“Telefonla aradı, ‘Git bak, Apçağa’nın Portes kayasının başında bir badem vardır. Ne zaman çiçek açar, sor öğren, lütfen birkaç gün öncesinden bana bildir’ demişti. Dediğini yaptım, haber verdim. Sonra geldi birlikte gittik, Köyün muhtarı dayım rahmetli Mustafa Berkay’dan bir uzun merdiven aldık. Mahallinde keşfini yaptık. Birkaç gün çıkıp inmiş, uygun ışık ve ortamı bulunca da çekmiş. Sevinçle yanımıza geldi. ‘Bu sefer oldu, ağam’ dedi. Rahmet ona, saygı ona… Sevgili dostum, benzeri bulunmayan, güzelim adam gibi adama hayranlığımla…” (Erzincan Nostalji, 2 Ekim 2014)
Kemaliyeli doğa fotoğrafçısı Şevket Gültekin, Yusuf Ziya Ademhan’ın tren fotoğrafı için bir hafta beklediğini hatırlıyor. Gültekin, Kemaliyeli sanatçıyla ilgili duygu ve düşüncelerini şu sözlerle dile getiriyor:
“Yusuf Ziya Ademhan, kendisini dağlara, çiçeklere adamış bir adamdı. İnsana güveni, dürüstlüğü öğretirdi. Sevdiği dağlarda kayboldu.”
Erzincan Kemaliye (Eğin), sanatçılar diyarı… Yusuf Ziya Ademhan, Kemaliyeli fotoğraf sanatçılarından Sıtkı Fırat (1930-2016) ve Lütfi Özgünaydın’ın (1945) yakın dostuydu. Fotoğrafçılığa başlamasında köylüsü Sıtkı Fırat’ın etkisi olmuştu.
PÜLÜMÜR MEZRA KÖYÜNDE ÇEKİM
Pülümür Mezra köyünden Ahmet Yaman, 1970’li yıllarda, Erzincan Kemaliyeli fotoğrafçıyla birlikte yolculuk yapmış. Eski Pülümür Belediye Başkanı Yaman, Yusuf Ziya Ademhan’la, Erzincan’dan Kırmızıköprü’ye gelmiş. İlkbaharda bölgeye gelen ünlü fotoğrafçı, Çolabol’dan (Mezra köyünün karşısı) Mezra köyünün fotoğrafını çekmiş. Sanatçı, çekime engel olduğunu düşündüğü meşe dalını Mezralı çocuklara kestirmiş.
PÜLÜMÜR BOĞALI’DA ALİ KESKİN’İN KONUĞU
Pülümür Boğalı köyünden Ali Kemal Keskin, Yusuf Ziya Ademhan’ı hatırlayan köylülerden. Unutulan Ademhan’ı hepimize yeniden hatırlatan gençlerden. Ademhan, çeşitli tarihlerde Keskin ailesinin kapısını çalmış, konuk olmuş. Ali Kemal, yörede çalışkanlığıyla tanınan babası Ali Keskin’in (1925-2014) misafir odasında ağırladığı Ademhan’la ilgili olarak şunları söylüyor:
“Bize de çok gelirdi. İlkokuldaydım. Biz o zaman çocuktuk, ama hayal meyal hatırlıyorum. Rahmetli babamla iyi arkadaş gibiydiler.”
Fotoğraf sanatçısı, konuk olduğu Ali Keskin’e, yörede çektiği resimlerden birkaçını armağan etmiş. Keskin, sanatçının çerçevelettiği resimleri evinin duvarlarına asmış. Resimler, yaklaşık 40 yıldır ailenin duvarlarında asılı duruyor.
Ali Kemal Keskin, Yusuf Ziya Ademhan’la ilgili olarak, annesi Fidan Keskin’den (1944) şunları aktarıyor:
“Yusuf Ziya Bey, atmışlı, yetmişli ve seksenli yıllarda bölgemizi sık sık ziyaret etmiş, yöre halkıyla güzel dostluklar kurmuş, kendini yöre halkına sevdirmiştir. Genellikle bahar aylarında gelir, çevre temizliğinde ve bostanların ekilmesinde köylülere yardımcı olurmuş. Tanıştığı ailelere misafir olur, ev sohbetlerine katılırmış. Yöre halkı tarafından sevilen, saygı duyulan, akıllı, kültürlü bir insan olduğu anlatılagelir. Yöresel köy yemeklerini (zervet, hasıle/xasıle vb.) çok sevdiğini ve ilginç bulduğunu anlatırmış.”
Erzincanlı köylülerden Sebahattin Sevinç, Ademhan’la ilgili 2014’te yayımlanan bir yazıya şu katkıyı yapmış:
“Bize çok gelirdi. En çok sevdiği tandır ekmeği, tulum peyniri ve kavurma ile kahvaltı yapmaktı.”
BÖLGE İNSANIYLA SICAK İLİŞKİLER
Ünlü fotoğrafçı, bölge insanına güven veren sıcak ilişkilerden dolayı saygıyla ağırlanır. Yolunun düştüğü hemen her köy ya da mezrada soluklanır. Pülümür Ateşler Mezrası’ndan Ali Ateş, konuğuna büyük değer verir. Çakırkayalı Hatice Özdemir (1929)- İbiş Özdemir (1923-2013) çiftinin kapısı, Erzincanlı sanatçıya her zaman açıktır. Hakkı Özdemir, evlerine konuk olan fotoğrafçıya tavuk keserken büyüklerinden izin istemeye bile gerek duymaz.
Hakkı Özdemir, Erzincanlı fotoğraf ustasını şöyle tanımlıyor:
“Temmuz ayıydı. Dinçti, neşeli bir adamdı. 1976’da sanırım, biz Aşağı Mahalle’deydik. Hava kararmaya yüz tutmuştu, biz harmandaydık. Biri geldi, selam verdi. Baktık Yusuf Ziya Ademhan! O gün annemle şehriyeli pilav ve et yemeği yaptık. Şirin bir insandı, konuşkandı, muhabbeti güzeldi. Bir gezgindi. Munzur Dağları’na âşıktı. Dağlara hayrandı. Dağlarda aşkla yürüyordu. Ben 1976’da Temmuz ayında köyden ayrıldım. Munzur Dağları’nda kaybolduğunu duyduğumda üzüldüm. Eskiden olsaydı ‘sır’ oldu, derdik… Yusuf Ziya Ademhan, o yörenin güzelliklerini bizden daha önce keşfetmişti.”
CEBİNDE FİLM ALACAK PARASI YOK
Lütfi Özgünaydın, Yusuf Ziya Ademhan’ın yaşadığı ekonomik sıkıntılara dikkat çeker:
“Çok çile çekiyordu, cebinde film alacak parası olmazdı. Eski püskü ayakkabılarla dağlara gidiyordu. Çok üzülüyordum, onun için anımsatıyordum, ama sonradan öğrendim ki, ‘Ademhan gelsin, ona yardımcı olacağız, fotoğraflarını satın alacağız…’ diye haber gönderen bakanların bile yanına gitmiyordu”
Kemaliyeli doğa fotoğrafçısı Şevket Gültekin, Kemaliye Belediyesinde çalıştığı yıllarda, Yusuf Ziya Ademhan’ın para sıkıntısı çektiğine tanıklık eden isimlerden. Gültekin, Ademhan’ın, yeni film edinmek için kendilerinden borç para aldığını ve borcunu ödediğini ifade ediyor. Ünlü fotoğrafçı Ademhan, belediye çalışanlarından borç isterken, karşılığında filmlerini ‘rehin’ bırakırmış. Şevket Gültekin ve arkadaşları, sanatçının, filmlerini ‘rehin’ bırakmasına tepki gösterirmiş.
Erzincanlı deneyimli Gazeteci-Yazar Halil İbrahim Özdemir, Ademhan’ın yaşadığı parasal sıkıntılara tanıklık etmiş. Gazeteci Özdemir, Ademhan’ın çektiği maddi sıkıntılara dikkat çekiyor:
“Maddi varlığı olan biri değildi. Bana birkaç kez geldi. Filmim bitti, der para alırdı. Tekrar gelir, öderdi.”
HALKIMA, OBJEKTİFİMDEN ÇIKACAK MİRASI BIRAKMAK İSTERİM
Kemaliyeli sanatçı, varlığını ülkesinin güzelliklerine adamıştı. Fotoğrafçılık için Basın Sitesindeki evini satmasını eleştirenlere verdiği yanıt, ders niteliğindedir:
“10 tane dairem olsa yine satarım. Ben ölürken daire bırakmak istemiyorum. Halkıma objektifimden çıkacak mirası bırakmak istiyorum.”
Fotoğraf çekmek için gittiği hemen her yerde güzel dostluklar kurdu.
Pülümür köylerine konuk olur, günlerce çekim yapardı. Pülümür Kırmızıköprü ve çevre köylerin birçok fotoğrafı, onun objektifinden armağandır.
İKİ FİLM İÇİN İKİ GÜN YOL YÜRÜMEK
Lütfi Özgünaydın, Ademhan’ın Kaçkar’da yaşadığı bir serüveni de yazıya dökmüş:
“Biz onu yine kayıp etmiştik o günlerde. Ademhan Tortumdan Kaçkar Dağları’na gitmek üzere dağlara çıkmış. Kaçkar Dağları’nın çok güzel bir yerinde filmi bitmiş. İki gün yol yürüyüp Tortum’a gelmiş. Ancak iki film alabilmiş tekrar dağlara doğru yürümüş. Bu sefer de dağda yaylacılar onu hazine avcısı diye bir kulübeye kapatmışlar. İki gün aç susuz kalmış dağın başında. Sonra onları inandırmış ve yollara düşmüş.”
PÜLÜMÜR’DE KAYALIKLARDAN DÜŞMESİ
Yusuf Ziya Ademhan, 1977 yılında Pülümür’de kayalıktan düşmüş, ölümden dönmüştü. Bir süre kendisinden haber alınamayınca öldüğü düşünülmüştü. Erzincan gazeteleri, ölüm haberini duyurduktan bir süre sonra usta sanatçının yaşadığı anlaşılmıştı.
NE ZAMAN KAYIPLARA KARIŞTI?
Ademhan acaba hangi tarihte kayıplara karışmıştı? Ahmet Yesevi Üniversitesinin yayımladığı Yeni Edebiyat / 20. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye’ye göre, sanatçı, 6 Temmuz 1991’de çıktığı Munzur Dağı’ndan bir daha dönmemişti.
Akçalı Köyü Derneğinin internet sitesinde yayımlanan bir yazıya göre, Ademhan, 6 Temmuz 1991 tarihinde fotoğraf çekmek için gittiği Kemah’ın Koçkar köyündeki Şahmelik Yaylası’ndan geriye dönememişti. (Yazıda, Sohmarik yerine yanlışlıkla Şahmelik adının kullanıldığı tahmin ediliyor.)
Şair Abdurrahman Adıyan, Ademhan Destanı’nda, Kemah Koçkar Sohmarik Yaylası’nın, 1993 yılında, Yusuf Ziya Ademhan’ın doğal kabri olduğunu belirtiyor.
Erzincan Nostalji Genel Yayın Yönetmeni Abdullah Bozdemir, 17 Aralık 2016 tarihinde yayımlanan Munzurlara Karışan Gazeteci/Yusuf Ziya Ademhan başlıklı yazısında, Ademhan’ın, Temmuz 1992’de kayıplara karıştığını ifade ediyor.
Yakın arkadaşı Lütfi Özgünaydın, Ademhan’ın, 1992 yazında Munzur’a çıktığını yazmıştı. Munzur’a çıkmadan önce Özgünaydın’la vedalaşan Ademhan, son gezisinde arkadaşına uğrayamamış. Fotoğraf ustası Lütfi Özgünaydın, bunun nedenini çıktığı geziye bağlıyor:
“Her seferinde bana uğrardı. Vedalaşır gibi çıkar giderdi. Son kez Munzurlar’a çıkarken ben de fotoğraf gezisindeydim. Son gidişinde görmemiştim onu…” (Cumhuriyet Dergi, 2 Mart 1987).
Naci Nacar, dayısı Yusuf Ziya Ademhan’ın, 5 Temmuz 1991 tarihinde, doğa resimleri çekmek üzere gittiği Kemah’ın Tabla Dağı zirvesinde kaybolduğunu aktarıyor.
Kemah Koçkar Köyü Muhtarı Alaattin Yılmaz, yakından tanıdığı Yusuf Ziya Ademhan’ın, 1991 yılı Haziran ayı sonlarında Sohmarik’e yakın Ahurik Yaylası’na geldiğini, çekim amacıyla Ortadağ’a gittiğini, dağın zirvesinde görüldüğünü, ama bir süre sonra kaybolduğunu belirtiyor.
HERKESİN TANIDIĞI SANATÇI BULUNAMIYOR!
Hacı Ömer Kayalar’ın, 27 Temmuz 2013’te Kemah’ın Akçalı köyünde çektiği video görüntülerinden, köylülerin kayıp sanatçı hakkında ayrıntılı bilgiye sahip olmadığı anlaşılıyor. Kayalar’ın mikrofon uzattığı TRT emeklisi Ahmet Şinasi Öztürk (1941), köylüsü Ademhan’la ilgili olarak şunları söylüyor:
“Maalesef son zamanlarda kayıplara karıştı. Onun akıbeti de öyle oldu.(Sıtkı Fırat’tan söz ediyor) O da fotoğrafçıydı. Eski Akis mecmuasının Yazıişleri Müdürlüğünü de yapıyordu. Ben onu hatırlıyorum.”
Koçkar Köyü Muhtarı Alaattin Yılmaz, Ademhan’la ilgili bir anısını anlatıyor:
“Sene 1975. Sohmarik Yaylası’nın hastasıydı. Biz kuzuları otlatıyorduk. Karanlıktı, yağmur yağıyordu. Ayıdan çok korkardı. Yanıma geldi, ayıları sordu, var dedim. Keçe yağmur yemiş, ıslanmış. ‘Sen bana ver, ben yatarım’ dedi. Doğaya âşıktı.”
Eski Koçkar Köyü Muhtarı Avni Yaren, Koçkar’a zaman zaman konuk olan Yusuf Ziya Ademhan’ı şöyle tanımlıyor:
“Alçak gönüllü, terbiyeli adamdı. Adam gibi adamdı.”
Evet, hemen herkes onu tanıyor ve seviyordu… Ne var ki sevilen ve tanınan sanatçı bir türlü bulunamıyordu.
Peki, niçin?
ERZİNCAN MİLLETVEKİLLERİNİN ÇALIŞMALARI
Erzincan 18. Dönem (14 Aralık 1987 – 1 Eylül 1991) Milletvekilleri Mustafa Kul (SHP), Metin Yaman (ANAP) ve Yıldırım Akbulut’tan (ANAP) oluşuyordu. ANAP iktidardaydı. Erzincan Valisi Metin İlyas Aksoy (1939), 1985’te oturduğu koltuğu, 19 Ağustos 1991’de, o sırada henüz 43 yaşında olan Recep Yazıcıoğlu’na (1948-2003) devretmişti.
Erzincan, 19. Dönemde (14 Kasım 1991 – 4 Aralık 1995) TBMM’de Ali İbrahim Tutu (SHP), Mustafa Kul (SHP) ve Yıldırım Akbulut (ANAP) tarafından temsil edilmişti.
Kayıp olayının yaşandığı yıl, 18. ve 19. Dönem Milletvekilleri görev başındaydı.
Ademhan’ın kaybolması olayı TBMM’ye taşınmamıştı.
Erzincan Milletvekili Mustafa Kul, Yusuf Ziya Ademhan’ı yakından tanıyan milletvekillerindendi. Dönemin Erzincan Milletvekili Mustafa Kul, Ademhan’ı arama çalışmalarını yakından izlemişti. Milletvekili Kul, o zaman yürütülen arama çalışmalarını şöyle aktarıyor:
“… Rahmetli Ademhan’ı ben de yakinen tanıyordum. Kaybolmuş olmasına da çok üzüldüm. O dönem gerek Vali Recep Yazıcıoğlu gerek Jandarma Alay Komutanı Kazım Baturalp Bey’le birlikte çok araştırdık. Jandarma haftalarca araştırdı, ama herhangi bir ize rastlanmadı. Tam olarak nerede kaybolduğu konusunda da tereddütler vardı. Son olarak, Karasu’ya düşmüş olabileceği ihtimali üzerinde duruldu. Bu olayı, adli bir konu olması ve kolluk kuvvetlerini ilgilendirmesi nedeniyle TBMM’de gündeme getirmemizin bir anlamı yoktu, ama Erzincan’daki arama sürecinde konuyla yakından ilgilenmiştim. Hatta Vali Bey’le birlikte Koçkar’a dahi gitmiştik.”
19.Dönem Erzincan Milletvekili Ali İbrahim Tutu da Ademhan’ı tanıyordu. Milletvekili Tutu, usta fotoğrafçının kaybolmasından dolayı büyük üzüntü duymuş, konuyla ilgili olarak Vali Yazıcıoğlu’yla bazı temaslarda bulunmuştu.
Kayıp olayını TBMM’de gündeme getirmeyen Erzincan Milletvekili Yıldırım Akbulut’un (1935-2021) konuyla ilgili herhangi bir temasta bulunup bulunmadığı bilinmiyor. Bir şiirinden dolayı, Bülent Habora’nın Akbulut’a yağcılıkla suçladığı Ademhan’a, dönemin etkili isimlerinden Yıldırım Akbulut’un ne kadar sahip çıktığı, tartışma konusudur.
Erzincan Milletvekili Metin Yaman’ın (1939), Kemaliyeli fotoğraf sanatçısının kaybolması ile ilgili olarak Meclis tutanaklarına geçmiş bir çalışmasına rastlanamamıştır. Milletvekili Yaman’ın, konu hakkında, dönemin askerî ve mülki erkânıyla temas kurup kurmadığı konusunda da bilgi edinilememiştir.
SORULAR SORULAR SORULAR
Fotoğraf sanatçısı Yusuf Ziya Ademhan’ın, Erzincan-Tunceli il sınırlarında kaybolduğu düşünüldüğünde, arama çalışmalarının adı geçen iller tarafından ortaklaşa yürütülmesi gerekir. Sanatçının Munzurlar’da kaybolduğu tarihte Tunceli Valiliği görevini Arif Atilla Osmançelebioğlu (1947-2021) yürütüyordu. Kentte 10 Ağustos 1988-16 Ağustos 1991 tarihleri arasında görev yapan Vali Çelebioğlu’nun, konuyla ilgili çalışma yürüttüğüne ilişkin herhangi bir kayda rastlanmıyor. Çelebioğlu’ndan boşalan Tunceli Valiliği koltuğuna 16 Ağustos 1991’de Erdi Batur oturmuştur. Tunceli Valisi Erdi Batur, kentte, 20 Şubat 1992 tarihine kadar görev yapmıştır.
Yusuf Ziya Ademhan’ın ortadan kaybolduğu Temmuz 1991’de Erzincan Valisi Metin İlyas Aksoy’du. Aksoy, arama çalışmalarının en kritik evresinde görev yapmıştı. Aydın’dan Erzincan’a atanan Recep Yazıcıoğlu’na, 19 Ağustos 1991’de görevi devretmişti. Vali Aksoy’un, kayıp olayının ardından yapılan arama çalışmaları hakkında kamuoyunu bilgilendirmesi bekleniyor (Olay hangi tarihte haber alındı, arama çalışmalarına ne zaman başlandı, çalışmalarda kaç ekip görevlendirildi, kayıp olayı ulusal basına niçin yansımadı? vb.)
Vali Yazıcıoğlu’nun duyarlılığı kamuoyunca biliniyor. Ademhan’ın fotoğraflarının bir kısmını 1996 yılında kitapta toplayan Recep Yazıcıoğlu’nun, olayı aydınlatma çabalarından sonuç alamadığı görülüyor. 19 Ağustos 1991-2 Ekim 1999 tarihlerinde kentte görev yapan Yazıcıoğlu döneminde yapılan arama çalışmalarının sonuçsuz kalması, bazı soru işaretlerini beraberinde getiriyor.
Lütfi Özgünaydın, Munzurlara Karışan Gazeteci (Cumhuriyet Dergi, 2 Mart 1997) başlıklı yazısında, yayladaki çadırlara ceketini bırakan Ademhan’ın dağın zirvesinden fotoğraf çekmeye gittiğini, ama dönmediğini belirtiyor. Özgünaydın’ın sözünü ettiği yayla, Şair Abdurrahman Adıyan’ın kaleme aldığı Ademhan Destanı’na göre, Kemah Koçkar Sohmarik Yaylası’ydı.
Kemah Koçkar Köyü Muhtarı Alaattin Yılmaz, Ademhan’ın, Sohmarik’e yakın Ahurik Yaylası’nda kaybolduğunun altını çiziyor.
Erzincan Kemah Sohmarik Yaylası, Koçkar ve Muratboynu köylerine ait. Yaylaya yakın bölgede bir de Ahurik Yaylası yer alıyor. Yaylalar, Tunceli il sınırında. 2 bin 500 rakımlı yaylaya en yakın köy, Kemah Yücebelen köyü. Yücebelen-Sohmarik arası 15 km dolayında. Muratboynu-Sohmarik 20 km, Koçkar-Sohmarik ise yaklaşık 30 km uzaklıkta. Yaylalara, Koçkar ve Muratboynu köylerinde hayvancılık yapan ailelerden başka kimse gitmiyor. Yayla, bugüne kadar ‘yabancı’ sürü sahiplerine ya da ‘göçer’lere kiraya verilmemiş.
Yusuf Ziya Ademhan, Erzincan Kemaliyeli. Gittiği yerlerde güven verici sıcak ilişkiler kurmayı başarmış. Bölgede yaşayan köylülerin, Ademhan’a zarar vermesini gerektiren herhangi bir somut neden yok.
Ademhan, geride bırakacağı büyük mal varlığına da sahip değildi. Fotoğraf çekimi için gerekli kaynağı, emekli maaşı ve arkadaşlarına borçlanarak yaratıyordu. Bu nedenle, ‘mal varlığı’ gerekçesiyle hedef alınması söz konusu olamazdı.
Yusuf Ziya Ademhan, ceketini kimin çadırına bırakıp gitmişti? Bu konu yeterince soruşturuldu mu? Sanatçının ceketini yaylacılara bırakması, fotoğraf çekiminin yakın çevrede planlandığını gösterir. Bir insan normal tempoyla saatte ortalama 5-6 km yol yürüyebilir. Bu süre, arazinin yapısına göre uzayıp kısalabilir. Ademhan’ın, fotoğraf çekme süresi ve arazi yapısı hesaba katıldığında, çadırlardan fazla uzaklaşması mümkün görünmüyor.
Tahminen 10 km²’lik alanda kaybolduğu değerlendirilen usta fotoğrafçının bir türlü bulunamaması, şaşırtıcı değil mi? Hayvanların geniş bir alana yayıldığı alanda en küçük hareketlilik bile dikkat çeker. Olası bir kaza, yaralanma, ölüm vb. olaylara, yüzlerce hayvanın karış karış otlatıldığı alanlarda tanık olunmaması, gerçekçi görünmüyor. Bu bağlamda, Ademhan’ın ortadan kaybolması, açıklanması güç olaylardandır.
Fotoğraf ustası Ademhan’ın, bazı çekimlere kılavuz eşliğinde gittiği biliniyor. Sanatçı, Kemah’tan Munzurlar’a doğru yol alırken yanına kılavuz almış mıydı?
Sanatçının kaza ya da sağlık nedeniyle yaşamını yitirdiği varsayılabilir. Bu durumda, ölüsüne ulaşılması gerekmez mi? Sanatçıdan geriye, yaylacılara emanet edildiği belirtilen ceketten başka bir şey kalmaması, olağan karşılanabilir mi? Fotoğraf makineleri, negatifleri, çantası, kemer tokası, üstü başı ne oldu?
Sanatçıya bugüne kadar ulaşılamaması, Temmuz 1991’de yayladan ayrıldıktan bir süre sonra yaşamını yitirdiğini düşündürüyor. İnsan vücudu, ölümden bir gün sonra çürümeye başlar. Vücuttan yayılan koku, belli bir alanda hissedilir. Bu durumda, Ademhan’ın bedenine 8-10 km²’lik alanda nasıl olur da ulaşılamadığı sorusu, yanıtsız kalıyor.
İnsan bedeni, herhangi bir dış müdahale olmaksızın, kısa sürede ‘yok’ olmaz. Sanatçıdan geriye hiçbir şeyin kalmaması, bedeninin açık alanda kalmadığını düşündürüyor. Yusuf Ziya Ademhan’ın sınırlı bir alanda âdeta buharlaşması, kuşku uyandırıyor.
Ademhan’dan geriye kemiklerinin bile kalmaması, şaşırtıcı değil mi?
Açık alanda kalan ölü bedenden yayılan koku, kısa sürede çevreye yayılır. Kartal vb. kuşlar ölü bedenin olduğu bölgede dikkat çekici bir hareketlilik yaratır. Bu hareketliliğin, arama çalışmalarını yürüten ekipler ve bölgede yaşayan yaylacıların gözünden kaçmasının söz konusu olamayacağı düşünülmektedir.
Olgular, sanatçının bedeninin dış müdahaleye uğradığını akla getiriyor. Bu durumda sorulması gerek soru şu oluyor: Kim/kimler, niçin? Bir müdahale söz konusuysa, bunun, olayı ‘saklama’ amacı dışında yorumlanamayacağı açık. ‘Saklama’, ‘hesap’ vermekten kurtulmak için mi yapıldı?
Kimden, niçin?
Börtü böceğe bile zararı dokunmayan bir sanatçı niçin hedef alınsın? Olayın, bölücü terörün dorukta olduğu bir dönemde yaşanması, ‘müdahale’ kuşkusunu büyütüyor. Erzincanlı Gazeteci-Yazar Halil İbrahim Özdemir, Ademhan’ın kaybolduğu dönemde bölgede yaşanan bazı terör olaylarını hatırlatıyor.
Acaba Ademhan, terör örgütlerinin hedefi mi olmuştu?
Karasu iddiası, hedef şaşırtmak için mi ortaya atılmıştı?
Sanatçı, fotoğraf çekimi sırasında bazı kişi/olay/yer vb. durumlara mı tanık oldu? Kişi/olay/yer vb. ‘gizli’ durumların açığa çıkma endişesi, sanatçıyı ‘susturma’ nedenlerinden biri olabilir mi? Sevilen sanatçının kimliği, ‘susturma’ eyleminin açık biçimde yapılmasını engellemiş olamaz mı? Olası tepkilerden ve hesap vermekten kaçınma duygusunun, ‘açık’ bir cinayet yerine, ‘kaybetme’ yönteminin ‘tercihinde’ etkili olduğu varsayımı değerlendirilmesi gereken olasılıklardandır.
Deneyimli sanatçının, sıcak havadan dolayı ceketini yanında götürmediği tahmin edilebilir. Yüksek kesimlerde gün batımından sonra hava soğur. Dağlarla iç içe bir ömür süren usta fotoğrafçıdan, güneş batmadan çadıra dönmesi gerektiğini bilmesi beklenir. Ademhan’ın çadıra dönmemesi, hava kararmadan önce yaşamının tehlikeye girdiğine işaret ediyor. Böylece yetkililerin olaydan ne zaman haberdar edildikleri ve arama çalışmalarına ne zaman başlandığı sorusu önem kazanıyor.
Ademhan’ın kaybında, aralarında 3. Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk, Erzincan MİT Bölge Başkanı Ş. D. ile Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’in de yer aldığı bazı asker, yargı mensubu ve kamu görevlilerinin hedef alındığı Ergenekon tertibini düzenleyen FETÖ bağlantılı Gladyo’nun rolü araştırıldı mı?
Erzincan MİT Bölge Başkanlığının kapısına silahla dayanma cüretini gösteren Amerika’nın denetimindeki Gladyo’nun, bölgeyi istikrarsızlaştırma çalışmalarına büyüteç tutuldu mu?
Kemah-Koçkar köyü arasındaki uzaklık 16 km dolayında. Munzur’un eteklerindeki Sohmarik Yaylası, Koçkar, Muratboynu ve Yücebelen köylerine birkaç saat mesafede. 2 bin 500 rakımlı Sohmarik ya da Ahurik yakınlarında gerçekleşen kayıp olayından, yetkililer zamanında haberdar edildi mi? Bölgede görev yapan haber kaynakları, olumsuz hava koşulları vb. dış etkenlerin söz konusu olmadığı bir mevsimde yaşanan kayıp olayını zamanında bildirdi mi?
Arama çalışmaları sırasında, sanatçının, Karasu’ya düşme olasılığının da akla geldiği görülüyor. Arama çalışmalarının Karasu’da yapıldığına ilişkin somut herhangi bir veriye rastlanmıyor. Olayın yaşandığı. Temmuz ayında debisi düşük Karasu’da kayıplara karışma olasılığının çok zayıf olduğu gerçeğine dikkat çekiliyor.
Ademhan’ın ‘kayıplara karışması’ olayının kamuoyunda yeterince tartışıldığı söylenemez. Olay âdeta ‘doğal’ karşılanmıştır. Olgular, acı olayın aydınlatılması konusunda etkili bir çalışma yürütülmediğine işaret ediyor. Olayı aydınlatmak için çaba gösteren dönemin Erzincan Valisi Recep Yazıcıoğlu bile Ademhan’ın kaybını, sanatçının yaşamıyla ilişkilendirmiştir:
“Yusuf Ziya Ademhan, ömrünü Erzincan’ın dağına, taşına, çiçeğine, ağacına, suyuna, havasına, toprağına adamış ve ne gariptir ki ömrünü verdiği doğaya canını da vererek, ilginç yaşamına uygun sonunu da âdeta kendisi hazırlamıştır.” (Kemaliye Forumu).
Eşi kaybolan Perihan Ademhan, yalnız kalmıştı. Yüzlerce aydın, siyasetçi, bürokrat ve iş insanı birikimine sahip Kemaliye, hemşehrisi Yusuf Ziya Ademhan’ı dağlarda sahipsiz bırakmıştı. Prof. Dr. Ali Demirsoy’un 2009 yılında yaptığı bir araştırmaya göre, Kemaliye kökenli 65 profesör ve 20 doçent yurdun dört bir yanında görev yapıyor. Bu kadar aydını olan bir ilçenin, kayıp sanatçı için harekete geçmemesi, şaşırtıcıydı.
Ademhan için yıllar sonra birkaç yazı kaleme alınmıştı. Bunlardan biri de Kemaliyeli siyasetçilerden Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’e aitti. Perinçek, olaydan 27 yıl sonra kaleme aldığı bir yazıda şunları ifade etmişti:
“Fotoğraf sanatının şehidi olur mu, Kemaliye’nin o zorlu coğrafyasında o da vardır. Yusuf Ziya Ademhan’ı dağlarda yitirdik. Lütfi Özgünaydın dostumuzun dediği gibi, ‘O bir efsane.’
Ademhan, Akis dergisi Yazı İşleri Müdürü olduğu için 1960 öncesinde hapislere atılmış, 1960 Devrimiyle çıkmış. Dağların doruklarından çekeceğim, ağaçların tepesinden çekeceğim, kayalara tırmanırken çekeceğim, Fırat’ın coşkun dalgalarının içinden çekeceğim, şafakta çekeceğim, zifiri karanlıkta çekeceğim derken ‘Munzurlar aldı onu.’ Son fotoğrafını kimse bilmiyor, çünkü bulunamadı. Âşığı olduğu o coğrafyaya karıştı. Kemaliye’nin fotoğrafı uğruna şehit oldu.” (Aydınlık, 05.12.2018).
Kemaliyeli gazetecilerden Tuncay Özkan, çalıştığı Cumhuriyet’te, Ademhan için kalem oynatmamıştı.
Resmî kayıtlara ‘kayıp’ olarak geçen Yusuf Ziya Ademhan’ın yaşamı destana konu olmuştu. Vanlı Şair Abdurrahman Adıyan, dağlarda unutulan sanatçı için, 2005-2006 yıllarında Ademhan Destanı’nı yazmıştı:
“yüreğini ateşleyen bir dağdağası vardı hep/gözlerini salkım salkım bulutlardan/ayaklarını uçuk maceralardan alamazdı/başındaki dağ yellerini/serin sel yataklarından aşırır da/objelerin sevdasına/ dağların çakısı, filintası kesilirdi”
Biri Kemaliyeli (Şemsettin Günaltay, 1883-1961), üç başbakan (Yıldırım Akbulut, 1935-2021 ve Binali Yıldırım, 1955) yetiştirmiş, ülke çapında etkili insan kaynağına sahip Erzincan, fotoğraf sanatçısı Yusuf Ziya Ademhan’ı başı karlı Munzurlar’da unutmuştu.
Yusuf Ziya Ademhan, çok sevdiği dağlarda kaderiyle baş başa bırakılmış, unutulmuştu. Ülkede, sanatçıları uçurumlarda yalnız bırakan yeni bir kültürel iklim yaratılmıştı. Babıali, fotoğraf sanatçısının yürek burkan kaybını sayfalarına taşımaya değer bulmamıştı.
Türkiye, güzel bir insanını kaybetmenin utancıyla bir türlü yüzleşemedi.
Kamu vicdanını yaralayan ‘kayıp’ olayı belki bir gün aydınlatılır.
Rafta unutulmuş dosyanın kapağı aralandığında, huzur içinde açacak bütün çiçekler…
Bir Munzur âşığıydı. Yakınlarına, “Beni öldükten sonra Munzur’a gömün” demişti.
Kaçkarlar’ın eteğinde kuzu otlatan çobanlar, Kemahlı yaylacılar, Pülümürlü arıcılar, Sohmarik ve Ahurik’te yayık yayan kadınlar, Kemah’ta sofraya oturan köylüler onun yolunu gözlüyor. Yolunu gözlüyor ilkbaharda açan çiçekler, kar sularıyla beslenen dereler, sarp kayalıklar… Dağkeçileri, kurtlar, vaşaklar, ayılar, Buyerbaba’nın doruğunda daireler çizen kartallar…
Bir gün çıkıp gelecek diye sofraya fazladan bir tabak koyuyor, Kocatepeli, Dağbekli, Çakırkayalı köylüler… Sacda ekmek pişiren kadınlar, çiçeğe gözyaşı döken adamın payını unutmuyor. Her ilkbaharda köylülerin kapısını çalan Kemaliyeli sanatçı için ayrılan misafir sandalyesi yıllardır sahibini bekliyor.
Yusuf Ziya Ademhan, Kemaliye’den Munzurlar’a yayılan bir çığlıktır artık… Onun sesi, Munzurlar’da, Kaçkarlar’da hep yankılanacak, kuruyan badem ağacı için döktüğü gözyaşları, yeni badem ağaçlarına hayat verecektir.
(Körfez, 5 Mart 2022)
Kaynakça:
https://www.erzincannostalji.com/2016/12/17/munzurlara-karisan-gazeteci-yusuf-ziya-ademhan-2/ Erişim: 15.02.2022.
http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/ademhan-yusuf-ziya Erişim: 15.02.2024.
http://www.akcalikoyudernegi.org/sanatcilar/ Erişim: 24.02.2022.
https://kemaliyeforumu.blogspot.com/2016/08/yusuf-ziya-ademhan-i.html Erişim: 24.02.2022.
https://www.aydinlik.com.tr/haber/gonul-gozuyle-cekilen-fotograflar-110970 Erişim: 25.02.2022.
https://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/14658.pdf Erişim: 27.02.2022.
https://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/topragindan-profesor-fiskiriyor-11772169 Erişim: 28.02.2022.
https://www.facebook.com/100004369483845/videos/209566795865635 Erişim: 28.02.2022.
https://www.evrensel.net/yazi/69954/yagli-siirler Erişim: 28.02.2022.
Abdurrahman Adıyan, Sündüs Döşeği, Okur Kitaplığı, İstanbul: Mayıs 2012.
https://www.milliyet.com.tr/siyaset/15-20-polis-olebilirdi-1209819 Erişim: 03.03.2022.
https://www.cnnturk.com/2012/turkiye/04/08/cillioglu.once.dovuldu.sonra.olduruldu/656434.0/index.html Erişim: 04.03.2022.
https://www.star.com.tr/politika/o-kursunun-parasini-verin-haber-798240/ Erişim: 04.03.2022.
https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/cillioglunun-kemikleri-mezarina-konuldu/352155 Erişim: 04.03.2022.