GAVRAG/KULIK’TE, MEZRA’YA AĞIT YAKAN KADIN
Pülümür Çayı’nın batı yakasında insana dair izlerin silindiği yıllar… Evler yakılmış yıkılmış, köyler viran olmuştur. Pülümür Çayı’nın doğusunda yaşayan köylüler, kış hazırlıklarına başlamıştır. İki bin rakımlı dağların eteğinde barınan köylüler, kış bastırmadan elini çabuk tutmak zorundadır.
Gavrag/Kulık’te yaşayan Arslan ailesinin kış hazırlıklarına gözyaşları karışmaktadır.
Süleyman Ağa’nın torunu, Kamer Ağa’nın 27 yaşındaki kızı Emine Arslan (1911-2000), Gavrag/Kulık’ten, Mezra köyünden yükselen alevleri gözü yaşlı seyretmektedir.
Çocuk yaşta evlendirilen Emine Hanım, Gavrag/Kulık’teki meşe ağacının altında köyüne ağıtlar yakmaktadır.
Mezra köyü, tarihinde üçüncü kez yangınla boğuşmaktadır.
Alevler baba ocağını yutarken patlamalar olmaktadır.
Mezra köyünde, Rus işgal güçlerine karşı direnişten artakalan mühimmat alev almış, aralıklarla patlamaktadır.
GÖKÇEKONAK KARAKOL KOMUTANININ GASBEDİLEN UNU
1942 yılı… 2. Dünya Savaşı’nın dünyayı kasıp kavurduğu yıllar… Savaşın dışında kalmayı başaran Türkiye, yokluk ve kıtlıklarla başa çıkmaya çalışmaktadır. Sıcak bir yaz günü. Gökçekonak (Tasniye) Jandarma Karakolunda hareketli saatler yaşanmaktadır. Gözaltına alınmak istenen bazı şüpheliler nasıl olmuşsa kayıplara karışmıştır.
Karakol Komutanı, olayda ihmali görülen erleri sıkıştırmaktadır.
Şüpheliler kayıplara karıştıktan birkaç gün sonra başka bir olay patlak verir. Salördek Çayı’nın kıyısındaki bir değirmen silahlı kişiler tarafından soyulmuştur.
Eşkıya, değirmenciye silah doğrultmuş, değirmende üst üste yığılan un çuvallarını sırtlayarak götürmüştür.
Un çuvallarını sırtlayan silahlı kişiler, meşe ormanında izini kaybettirmiştir.
Değirmenden unu çalınan kişilerden biri de Gökçekonak Jandarma Karakol Komutanı’dır!
1938 Dersim Sürgünü’nün üzerinden sadece dört yıl geçmiştir. Pülümür Çayı’nın batısındaki tüm köyler boşaltılmış, hayatta kalan köylüler yurdun dört bir yanına sürülmüştür. Kamer Düzgün’ün değirmeni, Pülümür Çayı’nın doğusunda, yani sürgün bölgesinin dışında kaldığından faaliyetlerine devam etmektedir.
HESENE MEMLİ’NİN DÜĞÜNÜNDE HALAY ÇEKEN PAŞA
Değirmenin soyulduğu günlerde Serdeniye’den davul zurna sesi yayılmaktadır. Köyde çalan davul zurnadan yayılan ses Pülümür Vadisi’nde yankılanmaktadır. Serdeniye’de, Mezra köyünden Hesene Memli (Ali Güler)’nin düğünü yapılmaktadır. Hesene Memli (1919-1997), Serdeniyeli Hatice Hanım’la (1916-2007) evlenmektedir. Hesene Memli ile Ferhat (Paşa) Arslan (1898-1973), sürgüne gönderilmekten son anda kurtulan Mezra köylülerindendir. Hesene Memli, yaklaşık üç yıl Çatalyaka (Denzeg) köyünde Kamer Düzgün (Qemere Hesene Momıd)’lerin yanında kaldıktan sonra Serdeniye’ye gitmiştir. Paşa, ailesiyle birlikte, Gavrag (Kulık)’da yaşamaktadır. Gavraglılar, hakim noktalardan köyü yaylım ateşe tutan silahlı kişilerden dolayı zor günler geçirmektedir.
Paşa, köylüsü Hesene Memli’nin düğünü için Kırmızıköprü’ye yaklaşık yedi km uzaklıktaki Serdeniye’deyken, Pülümür Çatalyakalı (Denzeg) Kamer Düzgün (Qemere Hesene Momıd)’ün değirmeni basılmış, talan edilmiştir.
Paşa’nın Serdeniye’de olduğu sırada, Gavrag/Kulık’teki ailesine, Kırmızıköprü’ye adını veren kayalıkların zirvesinden seslenilmektedir.
Sesi gür bir kişi alabildiğine bağırmaktadır:
“Paşa’yı karakoldan istiyorlar!”
Paşa, Gökçekonak Jandarma Karakoluna çağrılmaktadır.
Serdeniye’ye haber tez ulaşır.
PAŞA’NIN ÖLÜMLE İKİNCİ İMTİHANI
Paşa, köylüsü Hesene Memli’ye sarılır, mutluluklar diler. Halayda salladığı mendili köylüsüne verir, düğünü yarıda bırakarak Gökçekonak yoluna düşer. Yaklaşık on km yürüdükten sonra köye ulaşır. Karakola varır varmaz gözaltına alınır. Değirmen soygunuyla ilişkilendirilmek istenmektedir. Bir jandarma eri, Paşa’yı, kaçan şüphelilerden bir sanır. Tüfeğin namlusuna mermiyi sürer, Paşa’ya doğrultur! Jandarma, Paşa’dan, ‘kaçış’ın ‘hesabı’nı sormaktadır. Paşa, kaçan şüphelilerden biri olmadığını güç bela anlatır. Gözaltındayken, eşkıyadan, yeni soygun haberleri gelir. Olayla ilgisi olmadığı ortaya çıkınca serbest bırakılır.
Bu, Paşa’nın ölümle ikinci imtihanıdır.
Pülümür Gavrag/Kulık (Pülümür Çayı’nın doğusunda kimler ağladı?)
MÜDÜRAĞA İLE PAŞA’NIN ÖLÜMÜN KIYISINDAN DÖNMESİ
Paşa, 1938’de, kaynı Müdürağa’yla birlikte kurşuna dizilmekten son anda kurtulmuştur. 16 Ağustos 1938… Mezra köylüleri, asker gözetiminde, şimdi Mezra Köyü İlkokulu/Mezra Köyü Kültürevinin bulunduğu alanda toplanmıştır. Alanda, Mezra’dan Pülümür’e götürülecek ‘şüpheliler’ belirlenmektedir. Komutanın emri üzerine keçi kesilir, yemek hazırlanır. Askerin elindeki şüpheliler listesinde Paşa ve Müdürağa isimleri de yazılıdır. İsimleri okunarak komutanın karşısına çıkarılan bazı şüpheliler, köyüne bir daha dönemeyecektir. Listedeki isimler sırayla okunmaktadır. Sıra, Paşa’yla Müdürağa’ya gelir. Jandarma, listedeki isimlerle kimlik bilgilerini karşılaştırır. Paşa diye alınan kişinin Ferhat Arslan, Müdürağa’nın ise Hıdır Sadıkoğlu (1919-2002) olduğu anlaşılır. İkisi de serbest bırakılır. Paşa ve Müdürağa, birer sevgi unvanı olarak verilen adlarından dolayı ölümün kıyısından dönmüştür.
Jandarma, köylülerden sekizini yanına alır ve Kortakoy (Meçiye) üzerinden Pülümür’e götürür. Ferhat oğlu Hıdır Fırat, Ferhat oğlu İbiş Fırat, Ferhat oğlu Hüseyin Fırat, Hıdır oğlu İbiş Arslan, Hıdır oğlu Baki Arslan, Mustafa oğlu Ahmet Fırat, Ahmet oğlu Ali Binat Fırat, Ahmet oğlu Nuri Fırat, 16 Ağustos’ta, yaklaşık 20 km uzaklıktaki Pülümür’e kadar yürütülür.
Biri Mezra köyü Muhtarı Hıdır Fırat olmak üzere, sekiz köylü, jandarma eşliğinde götürüldüğü Pülümür’den bir daha dönemez!
Köylülerden Baki Arslan’ın cebinde beş kuruş bile yoktur. Hatice Hanım, aklına ölümü getirmediğinden, Musaye Memli (Musa Akkılıç, 1920-1981)’yle kocası Baki’ye harçlık gönderir. Musaye Memli, koşar adımlarla köylülerinin peşine düşer, Kortakoy’de yetişir. Baki Arslan, dönemeyeceklerinin farkındadır. Musaye Memli’ye sarılır ve parayı geri gönderir:
“Hatice’ye söyle, parayı, çocuklarımın ihtiyaçları için kullansın!”
Paşa, Gavrak/Kulık’teki evinin yoluna düşerken, Mezra köyünden alınıp götürülen köylüleri için endişelenmiştir. Mezralı sekiz köylü, Salördek’ten Keko oğlu Ali Arslan, Şihan (Akdik)’dan Maksut oğlu Dursun Pekin, Pardiye (Uzunevler)’den Derviş Kamer oğlu Kamer Düzgün, Tasniye (Gökçekonak)’den Seyit Mahmut oğlu Mahmut Düzgün, Tasniye (Gökçekonak)’den Mahmut oğlu Ali Düzgün, Gome Lolu (Doğanköy)’dan İsmail oğlu Mustafa Düzgün, Gome Lolu (Doğanköy)’dan Mustafa oğlu İsmail Düzgün, Gome Lolu (Doğanköy)’dan Mustafa oğlu Ali Düzgün’le birlikte dönüşü olmayan yola çıkarılmıştır.
17 Ağustos sabahı, on altı yoksul köylünün çığlığı Pülümür Vadisi’ne yayılır…
MEMLİ AİLESİNİN HAN YAYLASI VE HASKARE GÜNLERİ
Hesene Memli, Serdeniye’de birkaç yıl kalır, ardından Han Yaylası (Xane Worti)’na taşınır. Hatice Hanım ve eşi Hesene Memli, Serdeniye’den, toprağa emanet ettikleri Ahmet’ten dolayı gözü yaşlı ayrılır. Han’daki yayla evinde birkaç yıl kalırlar. Han’dan, 1951 ya da 1952 yılında, Pülümür Çayı ile Çemesol Çayı (Asgireg)’nın kesiştiği Haskare’ye taşınırlar. Haskare’de çığ, sel vb. zorlu koşullara karşı yıllarca mücadele ederler. Haskare’de kışın kıyamet kopmaktadır. Bir kış günü kopan çığ, Pülümür Vadisi’nin her iki yakasını birleştirir. Kar kütlesi, Pülümür ve Çemesol Çayları’nın önünü keser, su birikmeye başlar. Biriken su göle dönüşmeye başlar. Su, Memli ailesinin evinin yakınlarına kadar gelir. Aile büyük bir tehlikeyle karşı karşıya kalır. Neyse ki su çığ engelini aşar ve yoluna devam eder. Güler ailesi, 1958 yılında, geride çocuk yaşta toprağa verilen Ahmet’i bırakarak baba ocağı Mezra köyüne döner.
Hesene Memli’yle köylüsü Paşa Arslan, el değiştiren o hüzünlü mendilden yaklaşık on altı yıl sonra Mezra’da bir araya gelmenin mutluluğunu yaşar.
İşlemeli mendille hüzün dağılır.
PAŞA’YLA MÜDÜRAĞA’YI ON YILLIK ARADAN SONRA BULUŞTURAN MEKÂN
İbiş Ağa torunu, Ali oğlu Paşa, iki kez ölümün eşiğinden döner. O da diğer köylüleri gibi işinde gücünde bir insandır. Yaşamını sürdürmek için çalışmaktan başka bir seçeneği yoktur. Güçlü bir mizah ustasıdır. Mezralılar, çok sevdikleri Ferhat’a, Paşa adını vermişlerdir. ‘Paşa’ olarak girdiği karakoldan çıktığında özgürlüğüne kavuşmuş Ferhat’tır artık.
Paşa’yla kaynı Müdürağa, 1938-1948 yıllarında zorunlu bir ayrılık yaşadı. Müdürağa, on yıl kaldığı Çanakkale’den, 1948 yılında köyüne döner. Onları, 1948 yılında Süleyman Ağa’nın Kırmızıköprü’deki su değirmeni yeniden bir araya getirecektir.
(Yalova, 29 Şubat 2020)