Bu yazı, Öğretmen Dünyası’nın Nisan 2004 tarihli 292. sayısında yayımlanmıştır.
Bu yazıyla, yaşama içgüdüsüne aykırı bir biçimde, insanı kendi eliyle ölüme sürükleyen intiharı eğitim kurumlarında tetikleyen etkenlere dikkat çekilerek, öğrencilerin bu trajik ölümden alıkonulmasına yönelik önerilere yer verilmesi amaçlanmıştır. Hangi koşullar öğrenciyi intihara zorlamaktadır? İntihar sadece psikolojik bir olgu olarak değerlendirilebilir mi? İnsan, nasıl oluyor da, kendi kendisinin katili olabiliyor? Toplumsal-ekonomik sistemle intihar ilişkisi… Öğretmenler, öğrencinin intihar eğiliminde olduğunu anlamak için hangi noktalara dikkat etmelidir? İntiharı kafasına koyan öğrencilerin ana babalarının alması gereken önlemler… Cinsiyet farklılığı intihar yöntemini nasıl etkiliyor? İntiharın, toplum yaşamından bütünüyle silinip atılması olanaklı mı?
Anahtar Sözcükler: İntihar, müntehir, yabancılaşma, depresyon
Çok katlı binaların çatısından atlayanlar… Boğaz Köprüsü’nden atlayarak Marmara’nın derinliğinde yitip gidenler… Birkaç metrelik iple boşlukta sallananlar… İlkbaharın taşkın sularına kendilerini bırakanlar… Çekmecedeki silahı kalbine boşaltanlar… Avuç dolusu hapla ebedi uykuya dalanlar…
Uzayıp gidiyor böylece. Benzer özellikler taşısa da, her ulus farklı bir ölüm yöntemi kullanıyor. Japonlar harakiriyi, Ruslar ruleti, Türkler de ipi ‘tercih’ ediyor. Tercihler yöresel olsa da evrensel gerçek değişmiyor: Ölüm!. Çünkü farklı ölüm yöntemleri, sonuçta, gencecik yaşta kıyılan canları toprağa gönderiyor.
W. Shakespeare, intiharı şu dizelerle ifade etmiş:
Vazgeçtim bu dünyadan, tek ölüm paklar beni/ Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez/Değil mi ki, çiğnenmiş inancın en seçkini/Değil mi ki, korkudan dili bağlanmış sanatın/Doğruya doğru derken, eğriye çıkmış adın/Vazgeçtim bu dünyadan,dünyadan geçtim ama/Seni yalnız koymak var, o koyuyor adama
Ölüm, bazen, onurunu korumak isteyen kişilerin ‘tercihi’ olabiliyor. Yıldırım Bayezit, bir söylentiye göre, Timur’a tutsak düşmeyi onuruna yediremeyince çareyi yüzüğündeki zehiri içerek intihar etmekte bulur.
Mutsuzluk da insanı ölüme sürükleyebilir; Aşk ve Zafer’in mutsuz kadını Süreyya gibi (Zorlutuna, 1978).
İntihar Nedir?
İntihar, kişinin araç ya da amaç olarak gördüğü kendi ölümüne, kendi isteğiyle yol açması olarak tanımlanmaktadır (Büyük Larousse).
İntihar, sonuçları çoğul olan tekil bir harekettir(Littauer, 2002).
Sözlüklerde intiharla ilgili ayrıca şu ifadeler yer almaktadır: Kendi kendini öldürme (Meydan Larousse), kendine kıyma (TDK Türkçe Sözlük).
İntihar bir tür yabancılaşmadır. Atabek’e göre (2002), yabancılaşma insanın çevresiyle bağlarını koparan, onu köklerinden ayrılmış olma duygusuna iten, sosyal değerlerini yok eden, yaşamını anlamsız kılan çok önemli bir etkendir.
İntihar, saldırgan dürtülerin, isteklerin bastırılması ve insanın kendi öz benliğine yönelmesi sonucu ortaya çıkan eylem biçimidir (Köknel,1987).
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, intiharlar, dünyada ölüm nedenleri arasında 13., 15-44 yaş grubundaki ölümler arasında da 4. sırada yer alıyor. Ayrıca sakatlığa yol açan nedenlerden 6’ncısını intiharlar oluşturuyor. Dünyada ortalama 40 saniyede bir kişi intihar ederek yaşamına son veriyor (Cumhuriyet, 29.09.2003).
Türkiye’de yılda 2-3 bin intihar vakasına rastlanıyor. Canına kıyanların büyük bölümünü 15-24 yaş grubu oluşturuyor (yüzde 29.7). DİE verilerine göre, 1991 yılında Türkiye’deki intihar olayı sayısı 1.228’dir. Aynı yıl, okuldaki başarısızlıklarından dolayı, 42 öğrenci intihar etmiştir.
Küçük Amerika’nın ‘anayurdu’nda öğrenciler arasında intihar oranı çok yüksektir. Amerika’nın ‘en prestijli’ okulu olarak kabul edilen Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde sadece 1990-2000 yılları arasında toplam 12 öğrenci intihar etmiştir (Sabah Pazar, 02.06.2002). ABD’de her yıl 500 bin erkeğin intihara kalkıştığı saptanmıştır (Larson, 1994). 1957’den 1987’ye kadar gençler arasındaki intiharın üçe katlandığı Amerika’da, her gün beş genç intihar ederek yaşamına nokta koymaktadır (Shapiro).
Canın Cehenneme!
İntihar, toplumda genelde üzüntüyle karşılanmaktadır. Gerekçesi ne olursa olsun, kişinin yaşamını sonlandırması, özellikle ana babalarda suçluluk duygusuna neden olmaktadır. Kuşkusuz intihara gösterilen tepkiler toplumsal, dinsel ve kültürel bir nitelik taşımaktadır.
İntiharı, Tanrı’nın emirlerine karşı ‘eylem’ olarak nitelendiren dinlere göre, canına kıyanlar cehennemliktir. Müntehirleri (intihar eden) bir de cehennem azabı beklemektedir!
İnsan hayatının, yurt savunmasında etkili bir silaha dönüşmesi yeni bin yılın acı gerçeğidir. Irak’ta ya da Filistin’de işgale karşı direnen direnişçiler, vatan savunması için canlarını feda etmektedirler. Bizim ulusal mücadele tarihimizde de emperyalist işgale karşı canlarını hiçe sayan sayısız kahramana rastlanmaktadır. Halide Nusret Zorlutuna, bir eserinde, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda Fransız işgaline karşı direnen Urfalılar’ın, işgalcilere karşı intihar eylemlerini göze aldıklarını anlatır (Zorlutuna, 1978 ).
İntiharın Nedenleri
Kişinin yaşamını sonlandırma girişiminin toplumsal-ekonomik yapıdan soyutlanarak sadece psikolojik gerekçelerle açıklanması nesnel bir tutum mudur? İnsan psikolojisinin, üretim ilişkilerinden soyutlanarak bir anlamda ‘kutsanması’ gerçekçi olabilir mi?
Psikologlar ekonomik sorunların intiharı tetiklediğini ifade ediyor (Cumhuriyet, 02.09.2003). Ekonomik sıkıntıların yarattığı yeni yaşam tarzının, ortak idealleri zayıflatması; toplumda güven bunalımının artması; ‘küreselleşen’ değer yargılarının, paylaşma, yardımlaşma, dayanışma duygularını ortadan kaldırması vb. etkenler intihara ortam hazırlamaktadır.
Boşanma, terk edilme, göç, doğal yıkım, ailelerin aşırı otoritesi ya da zayıf otorite, ilgisizlik vb. intihar açısından risk etkenleridir.
Yurdumuzda yaşanan Küçük Amerika süreci yabancılaşmayı artırmakta ve insanları yalnızlaştırmaktadır. Ülkemizde Batıcı yaşam tarzının (yalnızlık, bencillik, evcil hayvanlarla kurulan dostluğun insan ilişkilerinin yerin tutması vb.) yaygınlaşması, intiharla ölümü bir tür seçenek haline getirmiştir. Bu olgu, intiharla ölüm oranını yükseltmektedir.Türkiye’de, ’80 sonrasında, intiharla ölümlerde yüzde ellilik bir artış olmuştur.
İntihar, kişinin kendisine yabancılaşmasıdır. O halde, intiharlarda, insanı insana ve doğaya yabancılaştıran sistemin hiç mi payı yok? Kişiyi canına kıymak zorunda bırakan her psikolojik sorunun, kuşkusuz, maddi bir temeli bulunmaktadır. Sözgelimi rekabetçi sistemin yarattığı başarısızlık duygusu; barınma, beslenme, sağlık, eğitim vb. en temel gereksinimlerin karşılanmamasının yarattığı depresyon; kardan başka bir ‘değer’ tanımayan piyasa ekonomisinin yarattığı yıkım, insana, yaşamak için herhangi bir neden bırakmamaktadır!
Bu yıkım, Boğaz Köprüsü’nden atlayarak ya da bir metrelik ipi boynuna geçirerek yaşamına son veren insanların kişiliğinde somutlaşır. Sistem, köprüye kadar kovaladığı insanların peşine bir de kamera takmaktadır! Trajik ölümlerin nedenleri magazin boyutuyla (günlükler, e-posta mesajları, telefon görüşmeleri) didik didik edilirken, sistemin korkuluklardan denize attığı, eline ip tutuşturduğu insanların acı sonlarındaki sorumluluğu unutturulmaktadır.
Öğrenciler Depresyonda
Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Dilşad Save, Prof. Dr. Şanda Çalı ve Klinik Psikolog Oya Fidanoğlu tarafından yapılan bir araştırmada, İstanbul’daki orta gelirli aile çocuklarının öğrenim gördüğü liselerdeki öğrencilerin yüzde 32.3’ünün depresyonda oldukları belirlenmiştir (Sabah’la Günaydın, 26.12.2003).
Benzer bir çalışma da Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği Anabilim Dalı tarafından yapılmıştır. 2000-2001 eğitim-öğretim yılında yapılan araştırmada, lise öğrencilerinin yüzde 55.5’inin mutsuz ve umutsuz olduğu, yüzde 22.4’ünün de intihar etmeyi düşündüğü sonucuna ulaşılmıştır (Atabek, 2002; Posta, 04.05.2002).
American Journal of Psychiatry adlı dergide sonuçları yayımlanan bir araştırmaya göre; ağır depresyon hastalığı ve travmadan sonra yaşanan stres (PTSD), intihar riskini artırmaktadır. Söz konusu araştırmayı yapan Columbia Üniversitesi uzmanları, terör saldırısı, savaş, doğal afetler, ciddi kazalar ve cinayet gibi olaylara tanık olanların dörtte birinin PTSD durumunu yaşayabildiklerini ve bu kişilerde intihar riskinin yüksek olduğunu belirtiyorlar (Cumhuriyet, 04.03.2003).
Uzun İnce Bir Yol:İntihar
İntiharlar, ani bir buhran sonucunda değil; doğduğu günden itibaren ferdin yaşama, savaşma güç ve isteğinin yıpranması, şahsiyetinin için için kemirilip hafif bir rüzgarla yıkılacak kof bir ağaç gövdesi haline girmesiyle ortaya çıkar (Pars, Cırıtlı, Enç, Oğuzkan, 1960).
Dr. Sargent, intihar girişimini bir ile beş yıl arasında oluşmuş ve çözülememiş sorunların yansıması olarak değerlendirmektedir (Shapiro).
İntihar Yöntemi ve Cinsiyet İlişkisi
Uzmanlar, genç kızların genç erkeklere oranla daha çok intihara kalkıştıklarını dile getiriyor (Wolf, 2001). Kızların intihar girişiminde bulunma olasılığı erkeklerden daha fazladır. Fakat, erkekler sıklıkla , ‘sonuç alıcı’ yöntemlere başvuruyor (Shapiro). Araştırmalar, travma sonrası stres yaşayan kadınların, erkeklere oranla, intihara daha çok eğilimli olduklarını gösteriyor (Cumhuriyet, 04.03.2003).
Kimler İntihar Eder?
Depresyon geçiren gençlerde intihar eğilimi yüksektir. Fakat kendi canına kıyma düşüncesine sadece başarısız ve saldırgan gençlerde değil, başarılı gençlerde de rastlanmaktadır. Ailelerin gerçeklerle çelişen başarı beklentisi, öğrenciyi bunalıma sürükleyebilir.
Çok başarılı birisi de kırılgan olabilir. Katı yetiştirilmiş gençler, kendilerinin veya ebeveynlerinin büyük beklentilerini karşılayabilmek için sürekli endişe ve baskı duyarlar. Bu tip bir birey, bir sınavda başarısız olursa veya idealindeki işe giremezse, ümitsizlik onu sarmalar (Shapiro).
İntihar oranı ergenlik öncesi dönemde düşüktür. Ergenlik çağı, özekıyım açısından önemli bir risk faktörüdür. Bu dönemin geçici olduğunun bilinmesi, gençleri ölümden, aileleri de yılgınlıktan kurtarabilir.
Eğer bir genç, yaşamının anlamsız olduğu düşüncesine ulaşırsa, ‘yaşamaya değmez’ diye düşünmeye başlarsa, kendisinden ve geleceğinden beklentisi kalmazsa, sorunların çözümsüz olmasının yanında ‘çözüm diye bir şey yoktur’ sonucuna varırsa intihar eğilimine girebilir (Atabek, 2002).
Üniversite öğrencisi Esra Karakaya’nın (21 ), Boğaz Köprüsü’nden atlayarak canına kıymadan önce ailesine yazdığı mektup, uyumsuzluk ve geleceğe duyulan güvensizliğin, gençleri intihara sürükleyen önemli bir etken olduğunu göstermektedir:
“Çok denedim ama bir türlü bu yaşama uyum sağlayamadım. Bu hayatın bana göre olmadığını anladım. Gelecekteki günlerimde de yaşamın bana, mutlu edecek hiçbir şey vermeyeceğini anladım. Bu yaşam oyununa daha fazla dayanamayacağım. Ölmeye karar verdim.” (Hürriyet, 15.05.2003).
Öğrenciler Neden İntihar Eder?
Öğrenci intiharlarında, genel etkenlerin yanı sıra, bazı özel nedenler de etkili olmaktadır. Sistemin okulöncesi eğitimden itibaren öğrenciyi rekabete zorlayan eleyici özelliği, ailelerde, çocuğun yetenekleriyle çelişen başarı beklentisi yaratmaktadır. Bu beklenti, okul tercihi, alan belirleme ve meslek seçiminde belirgin bir biçimde ortaya çıkmaktadır.
Birçok öğrenci, yetenekleriyle örtüşmeyen bölümlerde okumaya zorlanmaktadır. Bu zorlamada, iş olanakları, maaş vb. maddi sorunlar belirleyici olmaktadır. Aileler, bir anlamda, sistemin çıkmazını çocuklarına yüklenerek aşmaya çalışmaktadır. İstemediği bölümde zoraki okuyan öğrencinin başarısızlık olasılığı da fazla olur. Kırık notlar, ders ya da sınıf tekrarları öğrencilerde başarısızlık duygusu yaratır. Kendisine büyük umut bağlanan bir öğrenci, okulu bitiremeyeceği düşüncesine kapılabilir. Bu durumda, ailesinin beklentisini boşa çıkaracağı duygusuyla canına kıyabilir.
Dokuz Eylül Üniversitesi öğrencilerinden Erdem Kaya (Yarın, 01.08.2003), Yalova Çınarcık Çok Programlı Lisesi 2. sınıf öğrencisi Zeynep Sarıoğlu (Hürriyet, 21.01.2003), Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi 4. sınıf öğrencisi Özay Durukan (Hürriyet, 03.07.2003), sınav başarısızlığından dolayı yaşamına son veren öğrencilerden sadece birkaçını oluşturmaktadır.
Okullarda fiziksel şiddet başta olmak üzere, öğrencinin kişiliğini hedef alan çeşitli uygulamalar da (onur kırıcı davranışlar, teşhir, aşağılama, alay etme, eğitici olmayan cezalar vb.) intihara yol açmaktadır. İstanbul Kadıköy’de, İlker Elmas (15) adlı öğrencinin, disiplin kuruluna verilince intihar etmesi (Hürriyet, 06.12.2003) okul yöneticilerinin sorumlu davranmaları gerektiğini ortaya koymaktadır.
İntihar Eğilimi Nasıl Anlaşılabilir?
İntihar, sanıldığı gibi, aniden ortaya çıkmaz. Kişi ölme düşüncesini çeşitli biçimlerde çevresindekilerle paylaşır. Üniversite öğrencisi Kenan Kılınç, yedi katlı binadan atlayarak yaşamına son vermeden bir yıl önce, hayatın anlamsızlığından söz etmiştir (Yeniçağ, 12.12.2002). Konak Ticaret Meslek Lisesi öğrencilerinden D.Y (18) de intihar girişiminde bulunmadan önce arkadaşlarına intihar edeceğini söylemiştir (Günaydın, 03.05.2002).
İntihar eğiliminin anlaşılmasında aile içi iletişim büyük önem taşır. Ana babalar ve öğretmenler, gençlerle sağlıklı bir iletişim kurduklarında, onlarda gelişen olağandışı davranışları zamanında fark edebilirler. Peki nedir bu olağandışı davranışlar? Uzmanlar, kişinin intihar eğilimini yansıtan davranışları şöyle sıralamaktadır (Steinberg, Shapiro, Wolf, 2001).
· Yaşamı hiçe sayan davranışlar (Ölümü hiçe sayarak araç kullanma, sağlığına dikkat etmeme, zararlı tüketim alışkanlıklarında artış vb.).
· Sık sık ölümden söz edilmesi ve bu düşüncenin resim, yazı ve müzikle ifade edilmesi.
· Okul başarısında belirgin bir düşüş.
· Okulun ilk günlerinde ve karne tatilinin ardından duyduğu kaygının altından kalkamama.
· Bir yakının yitirilmesi, kız ya da erkek arkadaş tarafından terk edilmek.
· Değer verilen eşyaların elden çıkarılması.
· Ani davranış değişiklikleri (Konuşkan birinin suskunluğu tercih etmesi vb.).
· Uzun süreli üzüntü, çaresizlik duygusu ve umutsuzluk.
· Sevilen insanlardan, aileden uzaklaşma ve yabancılaşma.
· Baskıcı bir aile ortamı ve aile içi şiddet.
· Madde kullanımı (UMATEM’in bir araştırmasına göre, ülkemizde bağımlılık yaşı 11’e düşmüştür (Cumhuriyet, 09.01.2003).
· Kişilik bölünmesi.
· Depresyon (uyku bozukluğu, iştahsızlık, yorgunluk, kiloda değişiklikler, ağlama, kendisi hakkında olumsuz düşünceler, suçluluk duygusu vb.).
İntihar Eğilimi Gösterenlere Karşı Yaklaşım
Çocuğunun intihar eğiliminde olduğunu anlayan ana babaların tutumu ne olmalıdır? Gerçeklerden kaçarak ya da temennilerde bulunarak çocuğu bu düşünceden uzaklaştıramayacağımıza göre ne yapmalıyız?. En başta yapılması gereken, paniğe kapılmadan, çocuğu dinlemek ve bir uzmanın yardımına başvurmaktır.
Çocukla intihar hakkında konuşurken, aklına hiç gelmediğini düşündüğümüz bir fikri ona verme korkusuyla intihar ve ölüm gibi sözcükleri kullanmaktan kaçınmamalıyız. Bir planları olup olmadığını veya daha önceden deneyip denemediklerini sormamız gereklidir. Planlarını öğrenmek düşüncelerinde ne kadar ileri gitmiş olduklarını bilmemizi sağlar (Nelson, Lott, 2001).
Evde silah vb. öldürme araçlarının bulundurulması, intihar eğilimi gösteren çocukların yaşamını tehlikeye sokabilir. Bu nedenle, evde, intiharı kolaylaştırabilecek araç gereçler (patlayıcı maddeler, kesici ve delici aletler, ilaçlar vb.) bulundurulmamalıdır. Muğla Anadolu Meslek Lisesi öğrencisi Mehtap Belen’in, babasına ait tüfekle canına kıyması (Hürriyet, 21.12..2002); Yalova Çınarcık Çok Programlı Lisesi öğrencisi Zeynep Sarıoğlu’nun da babasının tabancasıyla yaşamına son vermesi (Hürriyet, 21.01.2003) evde bulundurulan ateşli silahların yaratabileceği üzücü sonuçlara işaret etmektedir.
Öneriler
Eğitim kurumlarında gerçekleşen intiharlar, Milli Eğitim Bakanlığı’nca mercek altına alınmalıdır. MEB’in Mayıs 2002 tarihli genelgesiyle, intihar eğiliminde olan öğrencilerin belirlenmesi amacıyla, 26 ilde başlatılan çalışmaya işlerlik kazandırılmalı, uygulama yaygınlaştırılmalıdır. Bakanlık, intihar-eğitim sistemi arasındaki ilişkiyi irdelemelidir.
Ana babaların, okul ya da meslek seçiminde bulunacak çocuklara yapacağı yardım, rehberlik boyutuyla sınırlandırılmalıdır. Güzel sanatlarda öğrenim görmek isteyen öğrenci mühendisliğe zorlanmamalı, sosyal bilimlerde başarılı olan öğrenci fen bilimlerine yönlendirilmemelidir.
Ana babalar ve eğitimciler, çocuğun kapasitesini aşan başarı beklentisi içinde olmamalıdır.
Okullarda öğrenciler arasında kıyasıya rekabet yaratabilecek tutum ve davranışlardan kaçınılmalıdır..
Veliler, çocuklarının not durumunu karneden önce öğrenmelidir. Karne, başarı ya da başarısızlığı duyuran bir sürpriz olmaktan çıkarılmalıdır. Öğrencinin durumunun önceden bilinmesi, başarısızlığa karşı saldırgan ve kırıcı davranışları engelleyebilir.
Okullarda suç işleyen öğrencilere ceza verilirken, dikkatli olunmalıdır. Okul yöneticileri, öğrenciye, cezanın nedenlerini açık bir biçimde ifade etmelidir.
Yaşamın anlamsız olduğuna ilişkin yapılan yayınlar okullara sokulmamalıdır. Ölümü, ‘çileli dünyadan kurtulmak’ biçiminde yorumlayan Ahirete İnanıyorum* vb kitaplar, intihara zemin hazırlamaktadır. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi başta olmak üzere, bazı ders kitapları da benzer duygu ve düşünceler içermektedir.
Öğretmenler, derslerde ölüm teması işleyen (resim, müzik, edebiyat) öğrencilerin velileri ile mutlaka görüşmeli ve durumu kendilerine iletmelidir.
İntiharlarla ilgili haberlere bazı sınırlamalar getirilmelidir. Wayne Eyalet Üniversitesi Kriminal Adalet bölümü uzmanlarından Dr. Simon Stack, intiharlarla ilgili olarak basın-yayın organlarında yer alan haberlerin, intihar oranlarını yüzde 2.5 oranında artırdığını belirtiyor (Milliyet, 20.03.2003). İntihar haberleri, intihara eğilimli olan kişiler açısından özendirici olmaktadır.
Okula devam-takip işlemleri, öğrencinin olası yanlış yönelimlerini belirlemek amacıyla daha dikkatli yapılmalıdır.
Herhangi bir öğrencinin intiharı durumunda, okulda öğrenci anısına köşe vb. düzenlenmemeli ve ölümle ilgili haberler abartılmamalıdır.
Madde bağımlısı öğrencilerin tedavileri yapılmalıdır.
Ana babalar, gençlere, zorluklara karşı mücadele gücü kazandırmalıdır. Sorunlarla başa çıkmanın en etkili yolu, çocuklara, küçük yaşlardan itibaren görev ve sorumluluk bilinci kazandırmaktadır.
Çocuklar, okul dışında geçirecekleri zamanlarda da kontrol altında tutulmalıdır.
TCK Kime Uygulanmalıdır?
Türkiye’de intihar girişimi suç olarak değerlendirilmemektedir. İntihar hakkını sınırlayan hiçbir yasal düzenleme mevcut değildir. İntihar demokratik bir hak olarak algılanmaktadır! İntihar sadece düşünce boyutuyla değil, eylem boyutuyla da insan hakkı çerçevesinde değerlendirilmektedir.
TCK’de, kişiyi intihar girişimine zorlayanlarla ilgili yaptırımlar öngörülmüştür. TCK’nin 454. maddesinde kişiyi intihara ikna edenlerin cezalandırılacağı hükmüne yer verilmiştir:
“Birini intihara ikna ve buna yardım eden kimse, müntehirin (intihar edenin) vefatı vuku bulduğu takdirde (…) cezalandırılır”
Görüldüğü gibi, yasa, cezayı ölüm koşuluna bağlamıştır! İnsanı ölüme zorlayanların cezalandırılmaları için, son nefesin verilmiş olması, koşulu aranmaktadır. Ortada müntehir yoksa, ceza da yok demektir. Peki ekonomik ve toplumsal buhranlarla insanı intihara ikna eden sistem, genç yaşta ölenlerin cenazelerine çiçek göndermeye devam edecek midir?
Bütün bunlardan da önemlisi, TCK, müntehirlerin asıl müsebbiplerine ne zaman uygulanacaktır?…
(*) Huriye Pak İlköğretim Okulu Derince/KOCAELİ
Kaynaklar
(*) Bu kitap, 15 Temmuz 1985 de MEB tarafından öğrencilere tavsiye edilmiş, tavsiye kararı 2001 yılında kaldırılmıştır.
ATABEK, Erdal. Erken Büyüyen Çocuklar. Ekim 2002, İstanbul. Posta, 04.05.2002.
Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi. Milliyet Yayınları.
KÖKNEL, Özcan. Zorlanan İnsan. Altın Kitaplar, İstanbul, 1987.
LARSON, David E. Mayo Clinic. Hürriyet Yayınları, 1994.
LİTTAUER, Florence. Depresyonu Yenmek. Sistem Yayınları, Yayın No:127, Ekim 2002, İstanbul.
NELSON, Jane. LOTT, Lynn. Ergen Gençler İçin Pozitif Disiplin. Beyaz Yayınları, 2001.
PARS, Baha Vedide. CIRITLI, Hüsnü. ENÇ, Mithat. OĞUZKAN, Turhan. Eğitim Psikolojisi. MEB Basımevi, İstanbul, 1960.
SHAPİRO, Patricia Gottlieb. Çocukluk ve İlkgençlik Depresyonu. Papirüs Yayınları.
STEİNBERG, Laurence. Temple Üniversitesi, Amerika. Aktaran: ATABEK, Erdal. Erken Büyüyen Çocuklar. Ekim 2002, İstanbul.
WOLF, Anthony E. Hayatımdan Çık Git. Sistem Yayıncılık, Ağustos 2001.
ZORLUTUNA, Halide Nusret. Aşk ve Zafer. Töre-Devlet Yayınları, Yayın No:45, İstanbul
1978.