Yalova Safranyolu’ndan yola çıkan dere Marmara’ya akar. İki yakasına örülen duvarla dere mahalleden koparılmıştır. Mahalle dereye, dere mahalleye yabancılaştırılmıştır. Betondan saksılarda boy veren renk renk sardunyalar, dereyle yolu birbirinden ayıran şerit işlevini görmektedir. Ziver Tüzel Sokak ile Sanat Sokak, birkaç km’lik yolculuktan sonra denize kavuşan dereye paralel uzanır. Salkım söğüt, akasya, çınar, incir, ardıç, ceviz, erik, iğde, ıhlamur ağaçları yolculuğu süresince dereye eşlik eder. Dere, yeşil atkılı ördeklerin, güvercinlerin ve martıların uğrak yeridir. Yalovalılar, günün herhangi bir saatinde dereyi ziyaret eden martıları, güvercinleri, ördekleri eli boş çevirmez. Avuçlar dolusu yiyecek ikram edilir derenin sevimli konuklarına. Bazen çekik gözlü bir kız çocuğunun minik ellerinde ufalır ekmek, kuşlara yem olur. Suyun sürüklediği ekmekle hareketlenir dere. Yiyecek kapma mücadelesi başlar. Gagasını ufalanmış ekmeğe uzatan ördeğin, yiyeceğini martıya kaptırdığı da olur. Martı, ördekten tez davranmıştır. Yaşlı bir adamın titreyen ellerinden duvarın üzerine dökülen yem, belli ki cepte kalan son kuruşlarla alınmıştır. Bastonuna dayanarak kuşları seyreden adamın mutluluğu, kuşların iştahını açacak türdendir. Kediler, derenin en şanslı yaratıklarıdır.
Saçları ağarmış kadınların tercihi, kediler olmaktadır. Kedilere evden yemek taşıyan kadınlar, dereyi renklendirmektedir. Mama ve ev yemekleriyle karın doyuran tombul kedilerin, dere kıyısında pusuya yatmalarını, öldürme içgüdüsü dışında açıklama olanağı yoktur. Kediler, genelde, derenin en güçlü ve şanslı yaratıklarıdır. Kıyı, âdeta onlara tahsis edilmiştir. Arada bir kıyıya uğrayan köpekler bu gerçeği değiştirmemektedir. Derenin şanslı yaratıklarının yanında bir de şanssız yaratıkları vardır. Onlardan biri de kıyıda yaşamaya mahkûm edilmiş kır bir attır. Dereyi kuşatan duvarlar arasında ömür tüketen atın sağ ön ayağı kırılmış. Ayak, diz kapağından itibaren uzun süre bükülü hâlde kalıyor. Ayağının ne zaman, nasıl kırıldığı bilinmiyor. Kır At’ın ağırlığını, genelde sol ön ve arka iki ayağı taşıyor. Zamanla iyileşmiş ayak, ancak at sakat kalmış. İşe yaramadığı düşünülünce kovulmuş! Kıyıcılığın tavan yaptığı bir toplumda at feda etmek, sıradan bir olaydır. Sokağa salınan at, sanki kahrından ölmek istiyor. İyice zayıflamış, göz göre göre intihar ediyor. Ölmek için çabalıyor! Bazen olduğu yerde dakikalarca kalıyor, kımıldamıyor. Bir salkım söğüdün, mor yapraklı eriğin ya da ardıcın altında dalıp gidiyor. Uyarılara tepkisiz kalıyor. Kır At’ın gözlerini okuyanlar için hayvanlar üzülür mü sorusu, anlamsızlaşıyor.
Yalova’da, Ziver Tüzel Sokak’la Sanat Sokak arasına sıkışan derenin kıyısında yaşamaya mahkûm edilmiş Kır At, kadirbilmezliğin yürek sızlatan örneklerinden biri olmaya devam ediyor.
(Yalova, 9 Kasım 2019)