667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’yle, FETÖ/PDY bağlantılı 15 üniversite, 934 ilk ve orta dereceli okul, 109 öğrenci yurdu, 35 hastane/tıp merkezi, 2 ayrı konfederasyona bağlı 19 sendika, 104 vakıf, 1125 dernek kapatıldı (Resmî Gazete, 23.07.2016).
Kapatılan okullarda yaklaşık 140 bin öğrencinin öğrenim gördüğü ve bu öğrencilerin Devlet okullarına geçiş yapacakları belirtilmekte. Bilindiği gibi, özel okullarda görev yapan 21 bin öğretmen görevden alındı.
Okullar ve Yurtlar Devlet Mülkiyetinde
Kararnamenin 2. maddesinin 2. fıkrasıyla, kapatılan kurumların mal varlığı bedelsiz olarak Hazineye devredildi:
“Kapatılan vakıfların her türlü taşınır ve taşınmazları ile her türlü mal varlığı, alacak ve hakları, belge ve evrakı Vakıflar Genel Müdürlüğüne bedelsiz olarak devredilmiş sayılır. Kapatılan vakıf yükseköğretim kurumlarının sağlık uygulama ve araştırma merkezleri ve kapatılan diğer kurum ve kuruluşlara ait olan taşınırlar ile her türlü mal varlığı, alacak ve haklar, belge ve evrak Hazineye bedelsiz olarak devredilmiş sayılır, bunlara ait taşınmazlar tapuda resen Hazine adına, her türlü kısıtlama ve taşınmaz yükünden ari olarak tescil edilir. Birinci fıkrada sayılanların her türlü borçlarından dolayı hiçbir şekilde Hazineden bir hak ve talepte bulunulamaz. Devire ilişkin işlemler ilgili tüm kurumlardan gerekli yardımı almak suretiyle ilgisine göre Maliye Bakanlığı veya Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yerine getirilir.”
Bu kadar okulun nasıl açıldığı vb. soruların yanıtı olmakla birlikte, bugün yürütülen mücadelenin önüne konulmasının kime yarar sağladığı konusu üzerinde düşünülmelidir. Bazı çevrelerin ‘geçmiş’i hatırlatma konusundaki ısrarları, iyi niyetli olsa bile, karanlık yapının korunmasına hizmet eder. Yıllardır savunulan özel okullar kamulaştırılsın mücadelesi sonuç vermiştir. Kamuoyunun beklentisi, FETÖ okullarına karşı yürütülen kararlı mücadelenin diğer karanlık odakların denetimindeki okul ve yurtları da kapsayacak biçimde geliştirilmesidir.
Türkiye, bağımsızlık ve egemenliğini, toprak bütünlüğünü korumak için ezilen ülkelere örnek olabilecek kararlı adımlar atmaya adeta mahkûmdur. Devleti çürüten cemaat okullarının ve mafyalaşan sistemin kökünün kazınması vb. acil sorunlar, Türkiye’nin gündemindedir.
Kararnameyle, okullar kapatılmış ve Devlet mülkiyetine geçirilmiştir. Bu doğru kararın uygulanması ile ilgili olarak atılması gereken adımlar şöyle özetlenebilir:
· Sürecin yönetiminde, FETÖ/PDY vb. karanlık ilişkiler içinde olduğu belirlenen yöneticiler devre dışı bırakılmalı ve haklarında yasal işlem yapılmalıdır. (Katile, cinayeti aydınlatma görevi verilemez. 2014 yılında yapılan, FETÖ/PDY ilişkili müdür atamalarının bu yönüyle incelenmesi gerekir. Kimler, nasıl atandı? O atamaları yapanların ve atananların aktif görevde olması, mücadeleyi zaafa uğratmaktadır).
· Çetenin kamudan temizlenmesine ‘alt’tan başlandığı görülmektedir ki, bu son derece yanlıştır. Temizliğe yukarıdan aşağıya, yani üst düzey yöneticilerden başlanmalıdır. Diğer bir ifadeyle, temizlikte hiyerarşik yapının dağıtılması birincil görev olmalıdır. Örgüt, varlığını etkin görevlerde bulunan üyeleri aracılığı ile sürdürmektedir.
· Bugün çete elemanlarını soruşturmakla görevli makamlarda oturanların bir bölümünü, çeteyi kolladıkları, tayin ve terfilerde gözettikleri bilinenler oluşturuyor. Etkin ve sonuç alıcı mücadele için, tepedeki ‘abi’lerin tasfiye edilmesi zorunludur.
· İstanbul’da bazı okullarda öğretmenlerden alınan, “FETÖ/PDY üyesi değilim.” vb. taahhütlerle, mücadele itibarsızlaştırılmakta ve ‘in’lere girilmesini engellemektedir. Bilerek ya da bilmeyerek bu tür faaliyetlerde bulunan okul yöneticileri hakkında idari işlem yapılmalıdır.
· İl ve ilçe millî eğitim müdürlüklerinde oluşturulan ve FETÖ/PDY bağlantılı elemanların da görevlendirildiği “İnceleme ve Soruşturma” komisyonları lağvedilerek yeni görevlendirmeler yapılmalıdır.
· MEB’de görev yapan kurum avukatları gözden geçirilmelidir. ‘Özel’ ilişkiler aracılığı ile yapılan FETÖ/PDY bağlantılı görevlendirmelerin, çete elemanlarına karşı yürütülen hukuki mücadeleye zarar verebileceği değerlendirilmektedir.
· Sendika odaklı ‘temizlik’, örgütün kazınması konusunda tek belirleyici öge olarak görülemez. FETÖ/PDY bağlantılı çok sayıda üst düzey yöneticinin hükûmete yakın bir sendikada mevzilendiği, önemli bir bölümünün söz konusu sendikada yönetici olarak görev yaptığı bilinmektedir. Aktif Eğitim-Sen’e, ‘abi’ ve ‘abla’ların değil, alt düzeyde elemanların üye oldukları gerçeği gözden kaçırılmamalıdır. Örgütün, ‘abi’ ve ‘abla’lara, sendika değiştirme talimatı vermediği iddiası üzerinde durulmalıdır.
· İl millî eğitim müdürlükleri bünyesinde oluşturulan ve idari yaptırım itirazlarını karara bağlayan il millî eğitim müdürlüğü disiplin kurullarında görevli ‘Paralel’ elemanların görevine son verilmelidir.
· İl ve ilçe MEBBİS, E-okul, TEFBİS vb. yetkili kullanıcılar gözden geçirilmeli, karanlık bağlantıları saptananlar görevden uzaklaştırılmalıdır.
· 2014-2015, 2015-2016 yıllarında özel okullara dağıtılan teşviklere büyüteç tutulmalı, terör örgütleriyle ilişkili kurumlara kaynak aktaran yetkililer hakkında yasal işlem yapılmalıdır.
· Özel okullara ‘teşvik’ adı altında kaynak aktarma uygulamasına son verilmeli ve kamu okulları güçlendirilmelidir. Özel okullara aktarılan kaynakların, ileride, semiren yeni cemaatleri Devletin başına bela edeceği gerçeği göz ardı edilmemelidir. Devletin kundağında potansiyel yıkıcıların büyütülmesine izin verilmemelidir.
· Mücadeleyi engellemek/saptırmak/yanlış yönlendirmek amacıyla öne sürülen yalan haber kaynakları belirlenmeli ve önlem alınmalıdır.
· Mücadelenin hedefi, CIA tarafından kurulan ve vatana kasteden terör örgütünün kökünün kazınması olmalıdır. Terörle bağlantılı grupların hedef büyüterek mücadeleyi etkisizleştirme çabaları görülmelidir. Herkesin bağlantısı var, herkes suçlu, onlardan olmayan yok vb. ifadeler, ancak düşmanın işine yarar. Örgütü ve bağlantılarını yalnızlaştırarak tecrit etmek, başarının ön koşuludur.
· Kararnamenin kararlılıkla uygulanabilmesi, yöneticilerin cesur ve kararlı olmalarını gerektirir. Kapatılan okulların faaliyetlerini desteklemiş, onlar tarafından desteklenmiş, onlardan ödül almış ya da ödül vermiş, ziyafetlerine katılmış yöneticilerle bu işin olamayacağı bilinmelidir.
· Kapatılan yurtlar, Kocaeli’nde olduğu gibi, elden geçirilmeli ve 2016-2017 öğretim yılında öğrencilerin hizmetine sunulmalıdır. Sözü edilen yurtlara, zaman geçirmeksizin, yönetici ve işçi atanmalıdır.
· Yurt ve okulların örgütle bağlantılı çalışanları tasfiye edilmeli, bu kurumlarda, vatanına ve milletine bağlı, karanlık bağlantıları olmayan kadrolar görevlendirilmelidir.
· Devletleştirilen okul adları değiştirilmeli, terör örgütünü çağrıştıran bütün izlerden (Okul köşeleri, panolar, vitrinler vb.) arındırılmalıdır.
· Kapatılan bazı okulların genel ağ (veb) sayfalarının hâlâ yayında olduğu görülmektedir. Okulların veb sayfaları kapatılmalı, yeni yönetici atamalarından sonra aktif hâle getirilmelidir.
· Kapatılan okulların faaliyetlerine bazı devlet okullarının resmî veb sayfalarında yer verildiği, söz konusu tanıtımların okullar kapatıldığı hâlde yayından kaldırılmadığı görülmektedir.
· Kapatılan okullara en kısa sürede yönetici ataması yapılmalıdır. ‘Kurucu’ müdür olarak görevlendirilen yöneticiler, öğretmen norm sayısını güncellemeli ve okulu 2016-2017 yılında eğitime hazır hâle getirmelidir.
· Yöneticilerin, cemaatçi-tarikatçı-ayrılıkçı vb. eğilimlerde olmamasına özen gösterilmelidir.
· Millî Eğitim Bakanlığı, sözü edilen okulların norm bilgilerini esas alarak öğretmen ve yardımcı hizmetler personeli görevlendirmelidir. (Hazineye devredilen kaynaklar bu işin finansmanında kullanılabilir).
· Okullar açılmadan önce alım bölgesi belirlenmeli, ‘paralı’ öğrenim uygulaması kademeli olarak sona erdirilmelidir. 2016-2017 yılı kayıtları, alım bölgesi esasına göre yapılmalıdır.
· Okulların mevcut öğrenci yapısının korunup korunmayacağı konusu kafa karışıklığına yol açmaktadır. İlkokul ve ortaokullarda bir sorun yaşanabileceği değerlendirilmemektedir.
· Ortaöğretim kurumlarında yaşanabilecek olası sorunlara karşı bazı önlemler alınabilir. Örneğin okulların alım bölgesi belirlenmeli ve açık kontenjanlar doldurulmalıdır. Nakil ve kayıtla alınan öğrencilerin, değişen yönetici ve öğretmenlerle birlikte yeni bir okul ikliminin oluşmasına katkı sağlayacağı değerlendirilmektedir.
· Bu okullarda, millî, laik ve bilimsel eğitime ağırlık verilmeli; çalışkanlık, fedakârlık, millete bağlılık, dürüstlük vb. değerlerin kazandırılması esas alınmalıdır.
· Devletleştirilen okullardan, yeni okul binası ihtiyacının giderilmesi için etkin biçimde yararlanılmalıdır. Binaların atıl durumda kalması ya da farklı amaçlarla kullanılmasına izin verilmemelidir.
· FETÖ/PDY ile mücadele bağlamında dershanelerin kapatılarak özel okullara dönüştürülmesi sürecinde izlenen yöntem, örgütü büyütmüş ve güçlendirmiştir. 6528 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, FETÖ/PDY’nin eğitimde daha etkin hâle getirilmesine hizmet etmişti. Sözü edilen Kanun’un hazırlık ve yasalaşma sürecinin iyi irdelenmesinin, ‘siyasi’ bağlantıların açığa kavuşturulmasını kolaylaştıracağı ön görülmektedir.
· Türkiye, eğitim hizmetlerini bütünüyle devletleştirerek mazlum dünyaya örnek olmalıdır.
08.08.2016, Körfez