Kurum ve kuruluşlardan,  açıklamalarına özen göstermeleri beklenir. Bu konuda demokratik kitle örgütlerinin daha dikkatli olmaları gerekir. Bizde durum böyle mi? Sendika ya da dernek yönetimini ele geçirenlerin karar ve uygulamalarında üyelerinin duygularını dikkate aldıkları söylenemez.

Daha önce üyesi olduğum bir sendikanın çıkardığı  takvimde millî bayramlara ve  Atatürk’e yer verilmediği için sendika genel merkezine faks çekerek Genel Başkanı protesto etmiştim. Genel Başkan, konuyla ilgili resmî bir açıklama yapmamış, yönetim kurulundan kendisine yakın bir üye aracılığı ile beni ‘uyarmıştı’! Aynı Genel Başkan, Avrupa Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi GünterVerheugen’e hitaben yazdığı mektupta, sendikanın kapatılmasının engellenmesi amacıyla, Türkiye’ye müdahale çağrısında bulunmuştu. O tarihlerde Genel Başkana açık mektup yazarak bu utanç verici durumdan dolayı kendisini istifaya davet etmiştim (Öğretmen Dünyası, Ekim 2004).

2007 yılında, Eğitim İş’e üye oldum. Eğitim İş üyeliğimde, sendika tüzüğünde yer alan genel amaçların belirleyici olduğunu belirtmeliyim. Sözü edilen amaçların, üye sayısının artışında en önemli etkenler arasında olduğu bilinmektedir. Öğretmenler, Eğitim İş’e Atatürk, Cumhuriyet, bağımsızlık, egemenlik, laiklik vb. değerlerin yaşatılıp geliştirilmesi için üye oldular.

 Eğitim İş tüzüğünde sendikanın amaçları şöyle tanımlanmaktadır:

“Üyelerinin üstün sorumluluk duygusuna ve eğitimin gücüne dayanarak; Atatürk’ün önderliğinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti‘nin bağımsızlığını, egemenliğini, ulus ve ülke bütünlüğünü, laik düzenini, demokratikleşme ve ulusal eğitim hedefini geliştirerek korumak ve sonsuza kadar yaşatmak için elinden gelen her türlü çabayı gösterir.” (Madde 3/c).   Sendikada özveriyle çalışan yönetici ve üyelerin sayısı oldukça fazla. Bu gerçeğe karşın zaman zaman ciddi hataların da yaşandığı kabul edilmelidir. Yönetimi ele geçiren grupların nerede konumlandığı, siyasi deneyimleri, ülkenin içinde bulunduğu koşulları kavrama düzeyleri sendika pratiğine çeşitli biçimlerde yansımaktadır. Doğru yerde konumlanmayan sendikal hareketlerin yön bulma yetenekleri zayıflar.

Pusulayı şaşırmamanın yolu, doğru yerde konumlanmaktan geçer.

Ülkemizde Amerikan güdümlü etnik/irticai terörün yıkıcı etkisi katliamlarla sınırlı değil. İnsanlarımızın bir arada yaşama duygusunu zayıflatmaya yönelik psikolojik savaş, canlı bombalardan daha tehlikeli. Yalan haberler ve sosyal medya aracılığı ile yayılan gerçek dışı bilgilerle, kitleler,  Atlantik sisteminin tutsağı yapılmaktadır.

Sendikalarımızın, Atlantik merkezli psikolojik bombardımandan etkilenmemesi için doğru cephede saf tutmaları artık bir zorunluluk. Ülkemizin bağımsızlık ve egemenliğini hedef alan Amerikan güdümlü teröre karşı sınır ötesinde yürütülen mücadele konusunda yaratılabilecek kafa karışıklığı, kime hizmet eder? Suriye ve Irak’ı parçalama stratejisini uygulayan Amerika’yla karşı karşıya gelen Türkiye, emperyalizme, Fırat Kalkanı’yla cevap vermektedir. Fırat Kalkanı, Amerika’nın 2. İsrail planını bozguna uğratma harekâtıdır.

TSK, Amerika’nın kukla devletçikler yoluyla milleti bölme girişimini, kaynağında göğüslemektedir. 

Fırat Kalkanı Harekâtı'nın Hedefi

ABD destekli BTÖ/YPG, IŞİD, Nusra vb terör örgütleri Suriye’de işgal ettikleri bölgeden Türkiye, Irak, İran ve Rusya’yı tehdit etmektedir. Rusya’nın bölgede bulunma gerekçesi, terörün hedefi olmasıdır. Terörist faaliyetleri merkezinde püskürtmek son derece önemlidir.

Maddeler hâlinde sıralayacak olursak, Türkiye, Fırat Kalkanı’yla şu  grupları hedef almaktadır:

 

·         Amerika’nın eğitip silahlandırdığı ve ‘kara gücü’ olarak nitelendirdiği BTÖ/YPG,

 

·         Amerika’nın kurdurduğu ve kullandığı IŞİD,

 

·         Tüm bunlardan önemlisi, bu örgütlerin en büyük dayanağı olan Amerika.

 Kendilerine ‘sol’cu diyen bazı çevrelerin Amerikan denetimindeki ‘Kobani’yi ‘Rojava Devrimi’ adına selamlamalarının arkasındaki gerçeği anlamadan,  Fırat Kalkanı’na gösterilen tepki kavranamaz.

 Fırat Kalkanı’na ‘kirli savaş’ demek, BTÖ/YPG’ye destek vermek demektir.

 Fırat Kalkanı’na karşı psikolojik savaşa alet olmak, emperyalizme alet olmaktır.

 Fırat Kalkanı’na çamur atmak BTÖ/YPG, IŞİD ve Amerika’ya teslim olmak demektir.   

Amerikan emperyalizminin Ortadoğu’daki varlık nedenini sorgulamayan kitle örgütlerinin, BTÖ/YPG  aracılığı ile Suriye ve Irak’ta oluşturulması planlanan 2. İsrail’i Akdeniz’le buluşturma projesine direnen Türk ordusunu ‘kirli savaş’ yapmakla suçlaması, vatanseverlikle açıklanamaz.

Kiralık katilleri Suriye’nin üzerine süren Amerika’yı temize çıkarma çabaları, dikkat çekicidir.

 

Fırat Kalkanı’ndan Rahatsızlık Duyanlar

Fırat Kalkanı’ndan kimler rahatsızlık duyabilir? Hemen söyleyelim en başta Amerika! Çünkü onların kukla devlet stratejileri çökmektedir. Peki, başka rahatsızlık duyanlar var mı? Örneğin Rusya, Çin, Hindistan, Irak, Suriye, İran, Küba, Venezuela, Kuzey Kore vb. ülkeler bu harekâttan rahatsız mı? Elbette hayır. Mazlum milletlerin yüreği, Fırat Kalkanı’nın başarısı için çarpıyor. Emperyalizmin bombardımanına yüreğiyle direnen mazlum Suriye halkı da harekâtın başarısından yana. O hâlde bizdeki tepkinin anlamı ne? Ülkemizle birlikte bölge ülkelerinin birlik ve beraberliğine katkı sağlayacağı düşünülen bir harekâtı, emperyalizmin işkenceleriyle özdeşleşen ‘kirli savaş’ kavramıyla tanımlamak, iyi niyetli bir değerlendirme olarak görülebilir mi? Bu değerlendirmeyi Eğitim İş Genel Yönetim Kurulu yapmışsa, üzerinde daha çok durulması gerekir.

 Eğitim İş’in, El Bab’da 16 askerimizin şehit edilmesi üzerine yaptığı, 22 Aralık 2016 tarihli açıklamasında dikkat çekici ifadeler yer almaktadır:

 “…Ancak bugün Atatürk’ün ‘yurtta barış, dünyada barış’ politikasından uzaklaşan siyasi iktidar, ülkemizi emperyalizmin Ortadoğu’da sürdürdüğü kirli savaşa alet etmiştir. Mazlum uluslara örnek ve önder Mustafa Kemal’in kurduğu Türkiye’nin dış politikasında yaşadığı çöküşten ve Ortadoğu’nun yaşadığı bunalımdan çıkışın en önemli yolu AKP siyasetinin değişmesidir. Eğitim-İş hem bir emek örgütü olarak ve hem de ülkesinin bütünlüğünü, bağımsızlığını savunan bir demokratik güç olarak Mehmetçiğin kanının emperyalist amaçlar için akıtılmasına karşıdır.”

 Açıklamayı madde madde özetleyelim:

 

·         Atatürk’ün ‘yurtta barış, dünyada’ barış politikasından uzaklaşılmıştır.

 

·     Siyasi iktidar, ülkemizi, Ortadoğu’da emperyalizmin yürüttüğü kirli savaşa alet etmiştir.

 

·         Türkiye dış politikada çöküş yaşamaktadır.

 

·         AKP’nin dış politikası değiştirilmelidir.

 

·         Mehmetçiğin kanı emperyalist amaçlar için akıtılmaktadır.

 Yukarıda sıralanan maddelere bakılırsa, Eğitim İş yönetimi, Atatürkçü dış politika izlenmesini savunmakta, Türkiye’nin, emperyalizmin yürüttüğü kirli savaşa alet olmasına karşı çıkmakta ve  Mehmetçiğin kanının emperyalist amaçlar için akıtılmasına tepki göstermektedir. Kulağa hoş gelen bu 'değerlendirme'ler hangi olgulara dayandırılmaktadır?  Kuşkusuz Atatürkçü dış politika izlenmesi, emperyalist amaçlara alet olunmaması, Mehmetçiğin kanının emperyalist çıkarlar için akıtılmaması Türkiye kamuoyunun ortak beklentisidir. 

Fırat Kalkanı Harekâtı, emperyalist çıkarlara alet olarak görülebilir mi

Türkiye'yi, emperyalizmle karşı karşıya geldiği bir savaşta emperyalizme alet olmakla suçlamak, bilgisizlik olarak görülüp geçiştirilebilir mi? Türkiye'nin güvenliğini yakındıran ilgilendiren bir harekâtın, bu tür açıklamalarla hedef  alınması ilgi çekicidir.Eğitim İş'in, Fırat Kalkanı Harekâtı'yla ilişkilendirdiği açıklamaya fazla kafa  yormadığı anlaşılmaktadır. Gerçeği kavramak için  o bölgede faaliyet yürüten terör örgütlerinin Fırat Kalkanı'na yaklaşımlarına bakmak da yeterlidir.Sendika açıklamasını sağlıklı biçimde ele almak için olgulara bakalım.

 

Gerçeği Olgularda Aramak

Gerçeği anlamanın en etkin yolu olgulara bakmaktır. Fırat Kalkanı Harekâtı  konusunda düşmanla saf tutanların da değerlendirmelerini olgulara dayandırmaları önerilir.

                ·              TSK, Ortadoğu’da, işgal amaçlı bir saldırı yürütmemektedir. Bunu en iyi bilenlerin başında Suriye gelmektedir.  Ordu, Suriye’de,      bölge ülkelerinin başına bela edilen kiralık katillerle mücadele yürütmektedir. Bu mücadeleyi ‘kirli savaş’ olarak tanımlamak, örtülü  düşman operasyonudur.  

 

·        İnönü Muharebelerini, vatan toprağını işgal eden Yunan kuvvetlerine karşı verdik. Fırat Kalkanı Harekâtı ile İnönü Muharebeleri arasındaki tek fark, Fırat Kalkanı’nın Suriye topraklarında konuşlanan emperyalizme karşı vatan bütünlüğünü sağlamaya yönelik oluşudur. Türkiye, Yunanlıları İzmir’e adım atmadan Ege’ye dökmüş olsaydı, Eskişehir-İnönü’de savaşa gerek duymayacaktı.  Suriye’de konuşlu emperyalizm, çağdaş Çerkez Ethemleri üzerimize sürerek vatanımızı işgale hazırlanırken, onları Diyarbakır ya da Ankara’da mı karşılamamız gerekirdi? Demek ki vatan savunması, bugün Ortadoğu’yu bize karşı saldırı üssü olarak kullanan ve komşularımızı parçalayarak bizi bölmeyi hedefleyen saldırganlara karşı yürütülmektedir.

 

·   Fırat Kalkanı, vatan savaşıdır. Bu gerçeği görmeyen/göremeyen/görmek istemeyenlerin, vatan savunmasını, Amerikan işgalcilerinin Vietnam, Irak, Guantanamo vb. bölgelerde halkı hedef alan ve kirli savaş olarak adlandırılan işkence yöntemleriyle aynı kefeye koymasını bilgisizlik olarak açıklamak, fazlasıyla iyimserlik olur.

 

·         Fırat Kalkanı’na ‘kirli savaş’ diyenler, El-Bab’da Türk askerinin Amerika’dan destek gören IŞİD militanlarının pususuna düşürüldüğünü görmemelerini,  rastlantı olarak açıklayabilir miyiz?

 

·   Suriye’de, Rusya-Türkiye-İran-Suriye cephesini işgalci Amerika’dan ayırt etmek o kadar zor mu? Onlar, Mehmetçiğin, Amerika’yla sürdürülen çatışmada şehit olduğunu görmek istemese de, gerçek değişmez. Vatan için, emperyalizmin pususunda can veren Mehmetçiğin, ‘emperyalist amaçlar’ için ölmekle suçlanmasını, üzerinde düşünülmeden ortaya atılmış bir iddia olarak görebilir miyiz?

 

·   Sendika açıklamasında soyut bir emperyalizm vurgusu yer almaktadır. ‘Emperyalizm’le ABD’nin değil, Türkiye’nin hedef alındığını anlamak için fazla kafa yormaya da gerek yoktur. Yönetim Kurulu, Atatürk’ün ‘yurtta barış, dünyada barış’ politikasından uzaklaştığını öne sürdüğü Türkiye’yi emperyalistlikle suçlayacak kadar rahattır. Bölgeyi yaşanmaz hâle getiren ABD’yi hedef alan bir cümlenin bile çok görüldüğü açıklama, sahibinin sesini ele vermektedir.

 

·    Atatürk’ün adını anarak ilerici olunmuyor. Emperyalizme karşı durmak, bugün vatanın birlik ve beraberliği için gerekirse can vermek demektir. Emperyalist diyerek mazlum ülke Türkiye’yi suçlamak için Atatürk’e sarılmak, Cumhuriyet Devriminin Önderine karşı yapılabilecek en büyük haksızlıktır ve gerçek emperyalistleri gizlemeye yönelik bir faaliyettir.

 

·         Bağımsızlık ve bütünlüğü korumanın yolu, savaşmaktan geçer. Bize bütünlüğümüzü korumak için savaştan başka seçenek bırakmayanlara karşı yürüttüğümüz savaş,  vatan savaşıdır. Vatan savaşını lekeleme, cephede tereddüt yaratma, saldırganları haklı çıkarma vb. ‘hizmet’lere anlayış gösterileceğini düşünmek, yanıltıcıdır.  

 

·    Rusya başta olmak üzere, bölge ülkeleriyle geliştirilen ittifaka en küçük katkı sunmayan kitle örgütlerinin Türkiye’yi hedef alan açıklamaları, birer ibret vesikasıdır. 

 

·   Sendika Yönetim Kurulu, bu açıklamayı yayından derhal kaldırmalı ve Türk Milletinden özür dilemelidir.

 

·   Eğitim İş, tüzüğünde belirtilen ilkelere aykırı açıklama yapan yöneticiler hakkında işlem yapmalı ve görevden uzaklaştırmalıdır.

 

·  Fırat Kalkanı’nda, ABD’nin yanında görünmekten rahatsızlık duymayanların işgal ettikleri koltuklarda daha fazla oturamayacakları günlere ilerliyoruz.

 

· Kitlelerin duygu ve düşüncelerini dikkate almayan, millî duruş sergilemeyen, ülkenin çıkarlarını gözetmeyen hareketlerin yenilgiye uğratılacağı bir dönemin eşiğindeyiz.

 

 (Körfez, 27.12.2016) 

Kaynakça:

 http://www.egitimis.org.tr/guncel/sendika-haberleri/ulusumuzun-basi-sagolsun-2246/#.WGEN5_CLS1s  Erişim: 26.12.2016

 http://www.egitimis.org.tr/files/bilgibelge/50dc80a384ef3_907516_egitimis_tuzuk.pdf Erişim: 27.12.2016. 

 

 

 

 

 

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile

0
0
0
s2sdefault