Bu yazı, Öğretmen Dünyası’nın  Nisan 2004 tarihli 292. sayısında yayımlanmıştır.

 

 Bu  yazıyla, yaşama içgüdüsüne aykırı bir biçimde,  insanı kendi eliyle  ölüme sürükleyen intiharı eğitim kurumlarında  tetikleyen etkenlere  dikkat çekilerek,  öğrencilerin  bu  trajik  ölümden alıkonulmasına yönelik  önerilere yer verilmesi amaçlanmıştır.  Hangi  koşullar  öğrenciyi intihara zorlamaktadır? İntihar sadece psikolojik bir  olgu olarak değerlendirilebilir mi? İnsan, nasıl oluyor da,  kendi  kendisinin katili  olabiliyor?    Toplumsal-ekonomik sistemle intihar ilişkisi… Öğretmenler,  öğrencinin intihar eğiliminde olduğunu anlamak  için  hangi noktalara  dikkat   etmelidir? İntiharı  kafasına koyan öğrencilerin  ana babalarının  alması gereken önlemler… Cinsiyet  farklılığı intihar  yöntemini   nasıl   etkiliyor?  İntiharın,    toplum yaşamından bütünüyle silinip atılması  olanaklı mı?

 Anahtar Sözcükler: İntihar, müntehir,  yabancılaşma, depresyon

Çok katlı  binaların çatısından   atlayanlar... Boğaz Köprüsü’nden     atlayarak Marmara’nın derinliğinde yitip gidenler...  Birkaç metrelik  iple  boşlukta sallananlar…  İlkbaharın taşkın sularına kendilerini bırakanlar…  Çekmecedeki   silahı  kalbine  boşaltanlar…   Avuç dolusu  hapla   ebedi uykuya dalanlar…

Uzayıp gidiyor böylece.  Benzer  özellikler  taşısa  da, her ulus   farklı bir ölüm yöntemi kullanıyor.   Japonlar harakiriyi,   Ruslar ruleti, Türkler de  ipi   ‘tercih’ ediyor.   Tercihler  yöresel olsa da evrensel gerçek   değişmiyor: Ölüm!. Çünkü farklı  ölüm  yöntemleri,  sonuçta,  gencecik yaşta kıyılan  canları  toprağa gönderiyor.

W.  Shakespeare,  intiharı şu dizelerle  ifade etmiş:

Vazgeçtim bu dünyadan, tek ölüm paklar beni/ Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez/Değil mi ki, çiğnenmiş inancın en seçkini/Değil mi ki, korkudan dili bağlanmış sanatın/Doğruya doğru derken, eğriye çıkmış adın/Vazgeçtim bu dünyadan,dünyadan geçtim ama/Seni yalnız koymak var, o koyuyor adama

Ölüm, bazen,  onurunu korumak isteyen  kişilerin ‘tercihi’ olabiliyor. Yıldırım Bayezit,  bir söylentiye göre, Timur’a  tutsak düşmeyi onuruna yediremeyince  çareyi yüzüğündeki  zehiri içerek  intihar etmekte bulur.

Mutsuzluk da insanı  ölüme sürükleyebilir; Aşk ve Zafer’in  mutsuz kadını   Süreyya gibi   (Zorlutuna, 1978).

 

İntihar Nedir?

İntihar, kişinin araç ya da amaç olarak gördüğü kendi ölümüne, kendi isteğiyle yol açması olarak tanımlanmaktadır (Büyük Larousse).

İntihar,  sonuçları çoğul olan tekil bir harekettir(Littauer, 2002).

Sözlüklerde  intiharla ilgili  ayrıca  şu ifadeler yer  almaktadır:  Kendi kendini öldürme (Meydan Larousse), kendine kıyma (TDK Türkçe Sözlük).

İntihar bir tür yabancılaşmadır.  Atabek’e göre (2002), yabancılaşma insanın çevresiyle bağlarını  koparan,  onu köklerinden ayrılmış olma duygusuna  iten, sosyal değerlerini  yok eden,  yaşamını anlamsız kılan  çok önemli bir etkendir.

İntihar, saldırgan dürtülerin, isteklerin bastırılması  ve insanın kendi öz benliğine  yönelmesi sonucu ortaya çıkan eylem biçimidir (Köknel,1987).

Dünya Sağlık Örgütü  verilerine göre,  intiharlar,  dünyada ölüm nedenleri arasında  13., 15-44 yaş grubundaki ölümler arasında da 4. sırada yer alıyor.  Ayrıca sakatlığa  yol açan  nedenlerden  6’ncısını  intiharlar oluşturuyor. Dünyada  ortalama   40 saniyede  bir kişi  intihar ederek yaşamına son veriyor (Cumhuriyet, 29.09.2003).

Türkiye’de   yılda 2-3 bin intihar  vakasına rastlanıyor. Canına kıyanların  büyük bölümünü 15-24 yaş  grubu oluşturuyor (yüzde 29.7). DİE verilerine göre,  1991 yılında Türkiye’deki intihar olayı  sayısı  1.228’dir.  Aynı yıl,   okuldaki başarısızlıklarından  dolayı, 42 öğrenci  intihar etmiştir.

 Küçük Amerika’nın  ‘anayurdu’nda  öğrenciler arasında  intihar oranı   çok yüksektir. Amerika’nın ‘en prestijli’ okulu olarak kabul edilen  Massachusetts  Teknoloji Enstitüsü’nde  sadece 1990-2000  yılları arasında toplam 12 öğrenci intihar etmiştir (Sabah Pazar,  02.06.2002).  ABD’de her yıl 500 bin erkeğin intihara kalkıştığı saptanmıştır (Larson, 1994).   1957’den 1987’ye kadar   gençler arasındaki  intiharın  üçe katlandığı Amerika’da,   her gün  beş  genç  intihar ederek yaşamına nokta koymaktadır (Shapiro).

 

Canın  Cehenneme!

İntihar, toplumda  genelde üzüntüyle  karşılanmaktadır.  Gerekçesi ne olursa olsun, kişinin   yaşamını sonlandırması,  özellikle ana babalarda suçluluk duygusuna neden olmaktadır.     Kuşkusuz  intihara  gösterilen tepkiler toplumsal, dinsel ve kültürel   bir nitelik taşımaktadır.

İntiharı, Tanrı’nın  emirlerine karşı   ‘eylem’  olarak  nitelendiren dinlere göre,  canına kıyanlar cehennemliktir. Müntehirleri  (intihar eden)   bir de cehennem  azabı beklemektedir!

İnsan  hayatının,     yurt savunmasında   etkili bir    silaha  dönüşmesi   yeni  bin yılın  acı gerçeğidir.  Irak’ta   ya da Filistin’de işgale karşı direnen  direnişçiler,   vatan savunması için   canlarını feda etmektedirler. Bizim ulusal mücadele  tarihimizde de  emperyalist  işgale karşı canlarını hiçe sayan  sayısız   kahramana rastlanmaktadır. Halide Nusret Zorlutuna,  bir eserinde,  Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda  Fransız işgaline karşı direnen  Urfalılar’ın, işgalcilere karşı  intihar eylemlerini  göze aldıklarını anlatır (Zorlutuna,  1978 ).

 

İntiharın Nedenleri

Kişinin  yaşamını sonlandırma girişiminin   toplumsal-ekonomik yapıdan  soyutlanarak sadece  psikolojik gerekçelerle açıklanması nesnel bir tutum mudur?  İnsan psikolojisinin,    üretim ilişkilerinden  soyutlanarak bir anlamda  ‘kutsanması’  gerçekçi   olabilir mi?

Psikologlar    ekonomik   sorunların intiharı tetiklediğini ifade ediyor (Cumhuriyet, 02.09.2003).  Ekonomik  sıkıntıların  yarattığı yeni  yaşam  tarzının,  ortak idealleri zayıflatması; toplumda güven  bunalımının  artması; ‘küreselleşen’  değer yargılarının,  paylaşma, yardımlaşma, dayanışma duygularını  ortadan kaldırması   vb. etkenler  intihara  ortam  hazırlamaktadır.

Boşanma,  terk edilme, göç, doğal yıkım,  ailelerin aşırı otoritesi  ya da   zayıf otorite,  ilgisizlik  vb.  intihar açısından  risk etkenleridir.

Yurdumuzda  yaşanan  Küçük Amerika  süreci  yabancılaşmayı artırmakta ve  insanları yalnızlaştırmaktadır. Ülkemizde  Batıcı yaşam tarzının (yalnızlık, bencillik,   evcil hayvanlarla kurulan dostluğun insan ilişkilerinin yerin tutması  vb.) yaygınlaşması,       intiharla ölümü  bir tür seçenek haline getirmiştir. Bu olgu,   intiharla ölüm  oranını   yükseltmektedir.Türkiye’de, ’80 sonrasında,   intiharla ölümlerde  yüzde ellilik  bir artış olmuştur.

İntihar,   kişinin kendisine  yabancılaşmasıdır.  O halde, intiharlarda,  insanı insana ve doğaya  yabancılaştıran  sistemin  hiç mi   payı yok?  Kişiyi  canına kıymak zorunda bırakan  her psikolojik   sorunun, kuşkusuz,   maddi bir temeli  bulunmaktadır.   Sözgelimi    rekabetçi sistemin yarattığı   başarısızlık duygusu;  barınma, beslenme, sağlık, eğitim  vb. en temel  gereksinimlerin karşılanmamasının  yarattığı  depresyon;  kardan  başka  bir ‘değer’ tanımayan  piyasa ekonomisinin    yarattığı yıkım,  insana,  yaşamak için  herhangi bir neden bırakmamaktadır! 

Bu yıkım,   Boğaz Köprüsü’nden  atlayarak  ya da   bir metrelik ipi boynuna geçirerek yaşamına son veren  insanların  kişiliğinde somutlaşır. Sistem,   köprüye kadar kovaladığı  insanların peşine  bir de kamera takmaktadır!  Trajik ölümlerin nedenleri  magazin  boyutuyla (günlükler, e-posta mesajları, telefon  görüşmeleri) didik didik edilirken,   sistemin   korkuluklardan  denize attığı,  eline ip tutuşturduğu  insanların acı  sonlarındaki  sorumluluğu unutturulmaktadır.

 

 Öğrenciler Depresyonda

Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi  Halk Sağlığı Anabilim Dalı  öğretim üyelerinden  Yrd. Doç. Dr. Dilşad  Save,   Prof. Dr. Şanda Çalı ve Klinik  Psikolog  Oya Fidanoğlu   tarafından  yapılan  bir araştırmada,  İstanbul’daki orta gelirli  aile çocuklarının  öğrenim gördüğü liselerdeki  öğrencilerin  yüzde 32.3’ünün   depresyonda  oldukları  belirlenmiştir (Sabah’la Günaydın,  26.12.2003).

 Benzer  bir çalışma da Çukurova  Üniversitesi  Tıp Fakültesi  Aile Hekimliği Anabilim Dalı  tarafından  yapılmıştır.  2000-2001  eğitim-öğretim yılında  yapılan  araştırmada, lise öğrencilerinin   yüzde 55.5’inin mutsuz ve umutsuz olduğu,  yüzde 22.4’ünün de intihar etmeyi düşündüğü  sonucuna ulaşılmıştır (Atabek, 2002; Posta, 04.05.2002).

American Journal of  Psychiatry    adlı dergide  sonuçları yayımlanan bir araştırmaya göre; ağır  depresyon  hastalığı ve travmadan  sonra  yaşanan  stres (PTSD), intihar riskini artırmaktadır.  Söz konusu araştırmayı  yapan  Columbia Üniversitesi   uzmanları, terör saldırısı, savaş,  doğal afetler,  ciddi kazalar  ve cinayet gibi  olaylara tanık olanların  dörtte birinin PTSD   durumunu yaşayabildiklerini ve bu kişilerde intihar riskinin yüksek olduğunu belirtiyorlar (Cumhuriyet,  04.03.2003).

 

Uzun İnce Bir Yol:İntihar

İntiharlar, ani bir buhran sonucunda   değil; doğduğu günden itibaren  ferdin   yaşama,  savaşma güç ve  isteğinin  yıpranması, şahsiyetinin  için için  kemirilip  hafif bir  rüzgarla  yıkılacak  kof  bir  ağaç gövdesi  haline girmesiyle  ortaya çıkar (Pars, Cırıtlı, Enç, Oğuzkan,   1960).

Dr.  Sargent,  intihar girişimini  bir ile beş yıl arasında  oluşmuş  ve çözülememiş sorunların yansıması olarak değerlendirmektedir (Shapiro).  

 

İntihar Yöntemi ve Cinsiyet İlişkisi

Uzmanlar,  genç kızların genç erkeklere oranla  daha çok intihara kalkıştıklarını dile getiriyor (Wolf, 2001).  Kızların intihar girişiminde bulunma  olasılığı  erkeklerden daha  fazladır.  Fakat, erkekler sıklıkla ,  ‘sonuç alıcı’  yöntemlere  başvuruyor  (Shapiro)Araştırmalar,  travma  sonrası stres   yaşayan kadınların,   erkeklere oranla,  intihara daha çok eğilimli olduklarını  gösteriyor (Cumhuriyet,  04.03.2003).

 

Kimler  İntihar Eder?

Depresyon geçiren   gençlerde intihar eğilimi  yüksektir. Fakat   kendi canına kıyma  düşüncesine sadece başarısız ve   saldırgan gençlerde  değil,    başarılı  gençlerde de rastlanmaktadır. Ailelerin gerçeklerle  çelişen  başarı beklentisi, öğrenciyi bunalıma  sürükleyebilir.

Çok başarılı birisi de kırılgan olabilir. Katı yetiştirilmiş   gençler, kendilerinin veya  ebeveynlerinin  büyük beklentilerini karşılayabilmek için sürekli endişe ve baskı  duyarlar. Bu tip bir birey,   bir sınavda başarısız olursa veya  idealindeki işe giremezse, ümitsizlik onu sarmalar (Shapiro).

İntihar oranı ergenlik öncesi dönemde  düşüktür. Ergenlik çağı, özekıyım  açısından  önemli bir risk   faktörüdür. Bu dönemin geçici olduğunun  bilinmesi,  gençleri  ölümden, aileleri de  yılgınlıktan kurtarabilir.

Eğer bir genç, yaşamının   anlamsız olduğu düşüncesine  ulaşırsa, ‘yaşamaya değmez’  diye düşünmeye  başlarsa, kendisinden ve geleceğinden beklentisi  kalmazsa,  sorunların  çözümsüz olmasının yanında   ‘çözüm diye bir şey yoktur’   sonucuna varırsa  intihar eğilimine   girebilir (Atabek, 2002).   

Üniversite  öğrencisi   Esra Karakaya’nın (21 ), Boğaz Köprüsü’nden atlayarak  canına kıymadan  önce  ailesine  yazdığı  mektup,  uyumsuzluk ve  geleceğe   duyulan güvensizliğin,  gençleri intihara  sürükleyen  önemli bir etken olduğunu göstermektedir:

“Çok denedim ama  bir türlü  bu yaşama  uyum sağlayamadım. Bu hayatın  bana göre olmadığını  anladım. Gelecekteki günlerimde  de  yaşamın bana, mutlu edecek hiçbir şey vermeyeceğini anladım. Bu yaşam oyununa   daha fazla dayanamayacağım. Ölmeye karar verdim.” (Hürriyet, 15.05.2003).

 

Öğrenciler Neden İntihar Eder?

Öğrenci  intiharlarında,    genel etkenlerin  yanı sıra,   bazı özel nedenler de   etkili  olmaktadır. Sistemin  okulöncesi eğitimden itibaren öğrenciyi  rekabete zorlayan  eleyici  özelliği,  ailelerde,  çocuğun  yetenekleriyle çelişen   başarı beklentisi  yaratmaktadır. Bu beklenti,   okul   tercihi,  alan   belirleme  ve meslek  seçiminde belirgin bir  biçimde  ortaya çıkmaktadır.

Birçok öğrenci,   yetenekleriyle örtüşmeyen  bölümlerde okumaya zorlanmaktadır. Bu zorlamada,     iş olanakları,  maaş vb.  maddi   sorunlar  belirleyici olmaktadır. Aileler,  bir anlamda, sistemin   çıkmazını  çocuklarına yüklenerek  aşmaya çalışmaktadır.  İstemediği bölümde    zoraki  okuyan  öğrencinin başarısızlık olasılığı da fazla olur. Kırık notlar, ders ya da  sınıf tekrarları  öğrencilerde  başarısızlık duygusu yaratır.  Kendisine büyük umut bağlanan bir öğrenci, okulu bitiremeyeceği düşüncesine kapılabilir. Bu durumda,  ailesinin beklentisini boşa çıkaracağı  duygusuyla canına kıyabilir.

Dokuz Eylül  Üniversitesi  öğrencilerinden  Erdem Kaya  (Yarın, 01.08.2003),   Yalova Çınarcık  Çok Programlı Lisesi   2. sınıf öğrencisi   Zeynep Sarıoğlu  (Hürriyet, 21.01.2003),  Samsun 19 Mayıs Üniversitesi  Tıp Fakültesi  4.  sınıf öğrencisi  Özay Durukan (Hürriyet, 03.07.2003),  sınav başarısızlığından dolayı   yaşamına  son veren  öğrencilerden sadece birkaçını oluşturmaktadır.

Okullarda  fiziksel  şiddet  başta olmak üzere, öğrencinin   kişiliğini hedef alan  çeşitli  uygulamalar da (onur kırıcı davranışlar,  teşhir,   aşağılama,  alay etme,  eğitici olmayan cezalar vb.)  intihara yol açmaktadır. İstanbul Kadıköy’de,   İlker  Elmas (15)  adlı   öğrencinin,  disiplin kuruluna verilince intihar etmesi (Hürriyet, 06.12.2003)  okul yöneticilerinin  sorumlu davranmaları  gerektiğini ortaya koymaktadır.

 

İntihar Eğilimi Nasıl Anlaşılabilir?

İntihar, sanıldığı gibi,  aniden ortaya çıkmaz. Kişi ölme   düşüncesini   çeşitli   biçimlerde çevresindekilerle  paylaşır. Üniversite öğrencisi Kenan Kılınç,   yedi katlı binadan atlayarak  yaşamına son vermeden  bir yıl önce, hayatın  anlamsızlığından   söz etmiştir (Yeniçağ,  12.12.2002).  Konak Ticaret Meslek Lisesi  öğrencilerinden  D.Y (18)  de  intihar girişiminde bulunmadan  önce  arkadaşlarına  intihar  edeceğini  söylemiştir (Günaydın, 03.05.2002).

İntihar eğiliminin  anlaşılmasında  aile içi iletişim  büyük  önem taşır. Ana babalar   ve öğretmenler,  gençlerle  sağlıklı bir iletişim kurduklarında, onlarda gelişen olağandışı  davranışları  zamanında fark edebilirler. Peki  nedir bu olağandışı  davranışlar? Uzmanlar,  kişinin intihar eğilimini yansıtan    davranışları  şöyle sıralamaktadır (Steinberg,   Shapiro, Wolf, 2001).

·         Yaşamı hiçe sayan  davranışlar (Ölümü hiçe sayarak araç kullanma, sağlığına dikkat etmeme,  zararlı  tüketim alışkanlıklarında artış vb.).

·      Sık sık   ölümden söz edilmesi  ve bu düşüncenin   resim, yazı  ve  müzikle ifade edilmesi.

·      Okul başarısında   belirgin bir düşüş.

·      Okulun ilk günlerinde  ve  karne tatilinin  ardından duyduğu  kaygının altından kalkamama.

·      Bir yakının  yitirilmesi,  kız ya  da  erkek arkadaş  tarafından terk edilmek.

·      Değer verilen  eşyaların elden çıkarılması.

·      Ani davranış  değişiklikleri (Konuşkan  birinin suskunluğu  tercih etmesi vb.).

·      Uzun süreli  üzüntü,  çaresizlik duygusu  ve umutsuzluk.

·      Sevilen  insanlardan, aileden uzaklaşma ve yabancılaşma.

·       Baskıcı bir aile ortamı ve  aile içi şiddet.

·      Madde  kullanımı (UMATEM’in bir araştırmasına göre,  ülkemizde bağımlılık yaşı  11’e düşmüştür (Cumhuriyet,  09.01.2003).

·      Kişilik bölünmesi.

·      Depresyon (uyku bozukluğu, iştahsızlık,  yorgunluk,  kiloda değişiklikler,  ağlama, kendisi  hakkında  olumsuz  düşünceler, suçluluk duygusu  vb.).

 

İntihar Eğilimi Gösterenlere Karşı Yaklaşım

Çocuğunun   intihar  eğiliminde olduğunu   anlayan ana babaların   tutumu  ne olmalıdır? Gerçeklerden kaçarak ya da   temennilerde bulunarak  çocuğu bu düşünceden uzaklaştıramayacağımıza göre  ne yapmalıyız?. En başta yapılması gereken, paniğe kapılmadan,  çocuğu  dinlemek  ve bir uzmanın  yardımına başvurmaktır. 

Çocukla  intihar hakkında  konuşurken, aklına hiç gelmediğini düşündüğümüz  bir  fikri  ona verme korkusuyla  intihar ve ölüm  gibi sözcükleri kullanmaktan  kaçınmamalıyız. Bir planları olup olmadığını veya daha önceden  deneyip denemediklerini  sormamız gereklidir. Planlarını öğrenmek  düşüncelerinde  ne kadar ileri  gitmiş olduklarını bilmemizi  sağlar  (Nelson, Lott, 2001).

Evde   silah  vb. öldürme araçlarının  bulundurulması, intihar  eğilimi gösteren çocukların   yaşamını tehlikeye  sokabilir. Bu nedenle,  evde,  intiharı kolaylaştırabilecek   araç gereçler (patlayıcı maddeler, kesici ve delici aletler, ilaçlar vb.)  bulundurulmamalıdır. Muğla   Anadolu Meslek Lisesi  öğrencisi  Mehtap Belen’in, babasına ait tüfekle   canına kıyması (Hürriyet, 21.12..2002); Yalova Çınarcık Çok Programlı Lisesi  öğrencisi  Zeynep  Sarıoğlu’nun   da babasının tabancasıyla  yaşamına son vermesi (Hürriyet, 21.01.2003)    evde bulundurulan   ateşli silahların yaratabileceği üzücü sonuçlara   işaret  etmektedir.

 

Öneriler

Eğitim  kurumlarında gerçekleşen intiharlar,   Milli Eğitim Bakanlığı’nca  mercek altına alınmalıdır. MEB’in   Mayıs 2002 tarihli  genelgesiyle,  intihar eğiliminde olan öğrencilerin belirlenmesi amacıyla,  26 ilde başlatılan  çalışmaya işlerlik kazandırılmalı, uygulama yaygınlaştırılmalıdır. Bakanlık, intihar-eğitim sistemi  arasındaki ilişkiyi  irdelemelidir.

Ana babaların, okul  ya da meslek seçiminde  bulunacak çocuklara yapacağı yardım,   rehberlik  boyutuyla sınırlandırılmalıdır. Güzel sanatlarda öğrenim görmek isteyen öğrenci mühendisliğe zorlanmamalı, sosyal bilimlerde başarılı olan öğrenci  fen bilimlerine  yönlendirilmemelidir. 

Ana babalar ve eğitimciler,  çocuğun  kapasitesini aşan  başarı beklentisi içinde olmamalıdır.

Okullarda öğrenciler arasında  kıyasıya rekabet yaratabilecek tutum ve davranışlardan kaçınılmalıdır..

Veliler, çocuklarının not durumunu karneden önce  öğrenmelidir. Karne, başarı ya da başarısızlığı duyuran bir sürpriz olmaktan çıkarılmalıdır. Öğrencinin durumunun önceden bilinmesi,  başarısızlığa karşı  saldırgan ve  kırıcı davranışları   engelleyebilir.

Okullarda suç işleyen öğrencilere ceza verilirken,  dikkatli olunmalıdır.  Okul yöneticileri, öğrenciye,  cezanın  nedenlerini  açık bir biçimde ifade etmelidir.

Yaşamın anlamsız  olduğuna  ilişkin  yapılan  yayınlar okullara  sokulmamalıdır.  Ölümü, ‘çileli dünyadan kurtulmak’  biçiminde  yorumlayan   Ahirete İnanıyorum* vb kitaplar, intihara zemin hazırlamaktadır. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi  başta olmak üzere, bazı   ders kitapları  da  benzer duygu ve düşünceler  içermektedir.

Öğretmenler, derslerde ölüm teması işleyen (resim, müzik,  edebiyat)  öğrencilerin  velileri ile  mutlaka görüşmeli  ve  durumu kendilerine iletmelidir.

İntiharlarla ilgili haberlere  bazı sınırlamalar getirilmelidir.   Wayne Eyalet Üniversitesi  Kriminal Adalet   bölümü  uzmanlarından  Dr. Simon Stack, intiharlarla   ilgili olarak basın-yayın organlarında yer alan  haberlerin, intihar oranlarını yüzde 2.5 oranında artırdığını  belirtiyor (Milliyet, 20.03.2003).  İntihar haberleri,  intihara eğilimli olan  kişiler açısından özendirici   olmaktadır.

Okula devam-takip  işlemleri,  öğrencinin  olası  yanlış yönelimlerini  belirlemek  amacıyla daha dikkatli  yapılmalıdır.

Herhangi bir öğrencinin  intiharı durumunda,   okulda öğrenci anısına köşe  vb.  düzenlenmemeli ve  ölümle ilgili haberler abartılmamalıdır.

Madde bağımlısı öğrencilerin  tedavileri yapılmalıdır.

Ana babalar,  gençlere,   zorluklara karşı mücadele  gücü kazandırmalıdır. Sorunlarla başa çıkmanın   en etkili yolu, çocuklara, küçük yaşlardan itibaren görev ve sorumluluk  bilinci  kazandırmaktadır.

Çocuklar, okul dışında geçirecekleri zamanlarda  da  kontrol altında tutulmalıdır.

 

TCK Kime Uygulanmalıdır?

Türkiye’de intihar  girişimi suç olarak değerlendirilmemektedir. İntihar hakkını sınırlayan   hiçbir yasal düzenleme mevcut değildir. İntihar   demokratik bir hak olarak algılanmaktadır!  İntihar sadece düşünce boyutuyla değil, eylem boyutuyla da   insan hakkı     çerçevesinde  değerlendirilmektedir.

 TCK’de,    kişiyi  intihar girişimine  zorlayanlarla ilgili  yaptırımlar  öngörülmüştür.  TCK’nin  454. maddesinde kişiyi intihara ikna  edenlerin cezalandırılacağı   hükmüne yer verilmiştir:

“Birini intihara ikna  ve buna yardım eden  kimse, müntehirin (intihar edenin) vefatı  vuku bulduğu takdirde (...) cezalandırılır”

Görüldüğü gibi, yasa,  cezayı ölüm koşuluna bağlamıştır!  İnsanı ölüme zorlayanların  cezalandırılmaları için,   son nefesin  verilmiş olması,   koşulu aranmaktadır. Ortada müntehir yoksa,  ceza da  yok demektir. Peki  ekonomik ve  toplumsal buhranlarla   insanı  intihara   ikna eden  sistem,  genç  yaşta ölenlerin  cenazelerine çiçek  göndermeye devam edecek  midir?

Bütün bunlardan  da önemlisi, TCK,   müntehirlerin   asıl müsebbiplerine  ne zaman uygulanacaktır?...

 

 

(*) Huriye Pak İlköğretim Okulu  Derince/KOCAELİ

 

Kaynaklar

 

(*) Bu kitap, 15 Temmuz 1985 de MEB tarafından    öğrencilere  tavsiye edilmiş,   tavsiye kararı 2001 yılında  kaldırılmıştır. 

 

ATABEK, Erdal. Erken Büyüyen   Çocuklar. Ekim 2002, İstanbul. Posta, 04.05.2002.

Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi. Milliyet Yayınları.

KÖKNEL, Özcan.  Zorlanan İnsan. Altın Kitaplar, İstanbul,  1987.

LARSON, David E.  Mayo Clinic.  Hürriyet Yayınları, 1994.

LİTTAUER, Florence.  Depresyonu Yenmek.  Sistem Yayınları, Yayın No:127,  Ekim 2002, İstanbul.

NELSON, Jane.  LOTT, Lynn.  Ergen Gençler İçin Pozitif Disiplin.   Beyaz  Yayınları, 2001.

PARS, Baha Vedide. CIRITLI, Hüsnü.  ENÇ, Mithat.  OĞUZKAN, Turhan.  Eğitim Psikolojisi.  MEB Basımevi, İstanbul,  1960.

SHAPİRO,  Patricia Gottlieb.  Çocukluk ve İlkgençlik Depresyonu.  Papirüs Yayınları.

STEİNBERG,  Laurence. Temple Üniversitesi, Amerika. Aktaran: ATABEK, Erdal. Erken Büyüyen   Çocuklar. Ekim 2002, İstanbul.

WOLF, Anthony  E.   Hayatımdan Çık Git.  Sistem Yayıncılık, Ağustos  2001.

ZORLUTUNA,  Halide Nusret. Aşk  ve Zafer. Töre-Devlet Yayınları, Yayın No:45,  İstanbul

 

1978.

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile

0
0
0
s2sdefault