Bu konuşma, 10 Kasım 2003 tarihinde,  Derince Huriye Pak ilköğretim Okulunda, 10 Kasım Atatürk’ü Anma töreninde yapılmıştır.

 

SAYIN  KONUKLAR,  DEĞERLİ  ARKADAŞLAR,  SEVGİLİ  ÖĞRENCİLER,

           

Cumhuriyet Devrimimizin büyük   önderi Mustafa Kemal’i, ölümünün 65. yılında  saygı ve sevgiyle anıyoruz. Ulusal Önderimizin aramızdan ayrılışının  yıldönümünde. gözyaşı dökerek, ağlayıp sızlayarak hiçbir sorunu çözemeyiz. Böyle bir tutum, Gazi’nin  hedefleri ve dünya görüşüyle  de çelişir.

            1881 yılında Selanik’te başlayan ve 10 Kasım 1938’de İstanbul Dolbabahçe Sarayı’nda  sonsuzluğa  adım  atan Mustafa Kemal’in  uzun yürüyüşü, ülkemizin  dağılma ve  parçalanma sürecinden  millî bütünlüğünü  Cumhuriyet atılımıyla   sağlayarak    çıktığı büyük bir  tarihsel tanıklığı  ifade etmektedir.

            Osmanlıdan  parça  parça    koparılan  vatan  topraklarında, Misakı  Millî  de  artık  tartışma  konusu  olmuş  ve  “hasta  adam”ın  elindeki  son  varlığa    göz dikilmiştir. Bize sözde  “medeniyet”  getirmek  isteyen  Avrupa  emperyalizmi,  yurdumuzu  teslim  almak  için  dört koldan  saldırıya  geçmiştir. İngiliz,  Yunan,  Fransız  ve  İtalyan  askerleri  yurdumuzu yine  “ medeniyet”  adına  işgal  etmiş,  kağıt  üzerinde    paylaşmışlardır. Tarihinde hiçbir  zaman  esareti  kabul  etmeyen  halkımız,  Çanakkale  savaşlarında  varını  yoğunu  ortaya  koyarak  büyük  bir  destan  yaratmıştır.

 Ulusal  Kurtuluş  Savaşımız,   emperyalizme  geçit  vermeyen  bu  şanlı  direnişi  Kuva-yı  Milliye  hareketi  ile  geliştirerek  Cumhuriyet  Devrimimizi  başarıya  ulaştırmıştır.

           

Değerli  Arkadaşlar,  Sevgili  Öğrenciler,

            Ülkemizin tarihi, bağımsızlığın  ve  başı dik  yaşamanın    eşsiz  örnekleriyle doludur. Bu  topraklarda,  boyun  eğme  ve  bükülme  geleneği  yoktur. En  zor   günlerimizde kazandığımız  başarıların  sırrı  budur.  Zor  günlerimizde edindiğimiz   önemli  bir  deneyim  de  millî  bütünlüğümüzü  korumaya  duyulan  ihtiyaçtır..  Türkiye,  Millî Kurtuluş  Savaşı’nı,   bütünlüğünü  koruyarak  başarmıştır. İşgal  kuvvetleri, Anadolu’ya  adım  attıkları  anda bütünlüğümüzü  bozmaya  yönelik  çeşitli  tertiplerde  bulunmuşlardır.  Mustafa  Kemal’in,  Samsun’da  başlayıp  Amasya,  Erzurum,  Sivas  ve  Ankara’da  devam  eden  uzun   yürüyüşü  bu  tertipleri  boşa  çıkarmış,  Anadolu,  Gazi’nin  ifadesi  ile  tekmil  millet  birleşmiştir. 

Millî  egemenliğimizin  ve  millî  devletimizin   tartışma  konusu  olduğu  günümüz  koşullarında,  yeniden  ve  daha  güçlü  bir  biçimde  kenetlenmek  zorundayız.

            Mustafa  Kemal,  bir  kartopu  gibi  eriyen  Osmanlının  dramını  1907’lerde  görmüştür. O  yıl,  Selanik’te bir kahvede  görüştüğü  arkadaşı  Kazım  Karabekir’e  bu  düşüncelerini  aktarır  ve  millî  devlet  düşüncesini  dile  getirir. Millî  devlet  düşüncesinin  daha  o  yıllarda  olgunlaşması,  Cumhuriyet  Devrimi’nin  Büyük  önderinin üstün yeteneği  ve  dehasının  ipuçlarını  vermektedir.

             Ezilen  dünyanın  birçok  ülkesi,  bağımsızlık  savaşlarında  ülkemizi  ve  Büyük  Önderimizi  örnek  almıştır. Bazı Üçüncü Dünya ülkelerinde Atatürk’ün heykellerinin dikilmesi,  cadde  ve  sokaklara  adının  verilmesi  boşuna  değildir. Bunlar,  mazlum  millet  dayanışmasının   güzel  örnekleridir. Ülkemizin tarihindeki  önemli  başarıların  birçoğunda,  bu  dayanışmanın  izlerine  rastlamak  mümkündür.

                        Atatürk,  Batı’nın  bizi parçalama girişimine millî devletle  cevap vermiştir. Yüzyılın  başında millî devletle bağımsızlığına kavuşan Türkiye,  bugün de varlığını sürdürmek için  millî-devleti bütün kurum ve kurallarıyla  yaşatmak zorundadır. Milli  devlet  ortadan kalktığında, ne demokrasi ne de bağımsızlıktan söz edilebilir. Balkanlarda ve Ortadoğu’da  emperyalizmin  yıktığı  millî devletlerden geriye kargaşa, millî boğazlaşma ve esaret kalmıştır.

 

Sevgili  Öğrenciler,

Atatürk’ün  size  emanet  ettiği  bağımsız  Türkiye’ye  ve  Cumhuriyet  Devrimi’ne  sahip  çıkmak dün  olduğu  gibi  bugün  de  en  önemli  görevlerinizden  biridir. Unutmayınız ki,  bağımsızlığını yitiren  milletler  esaret  altında  yaşar.  Biz,  İstiklal  Marşımızın  Şairi  Mehmet  Akif’in  ifadesiyle, ezelden  beri  hür  yaşamış  bir  milletiz. Sözlerimi,  Atatürk’ün  Gençliğe  Hitabesi’nden  kısa  bir  alıntı  ile  noktalamak  istiyorum:

İstiklâlimize kastedecek düşmanlar, dünyada  eşi  görülmemiş  bir  galibiyetin  mümessili  olabilir. İşte  bu  ahval  ve  şerait  içinde  dahi  vazifen,  Türk  istiklal  ve  Cumhuriyetini  müdafaa  etmektir.

 

            Hepinizi  saygı  ve  sevgilerimle  selamlıyorum!

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile

0
0
0
s2sdefault