Okulöncesi eğitim kurumlarında, Anayasanın 3. ve  42. maddesi  ile 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu’na aykırı bir biçimde,  yabancı dilde eğitim verilmektedir. Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılma dönemindeki yabancı  hayranlığını çağrıştıran bu durum, bağımsız ve  egemen devlet anlayışına aykırıdır. Türkiye, millî bütünlüğünü  tehdit  eden bu kültürel yozlaşmaya karşı gereken önlemleri  almak zorundadır.

 

Ülkemizde 2003-2004  yılında  9722’si   resmi,  1592’si özel olmak üzere   11.314 okul-derslikte    toplam  320.038 öğrenci okulöncesi eğitim görmektedir (MEB,2003).   Türkiye’de okulöncesi  çağdaki çocukların yaklaşık yüzde  89’u eğitim hakkından yoksundur. Peki  özel ya da resmi herhangi bir okulda eğitim gören çocuklarımız, Türk  millî  eğitiminin   genel amaçlarına uygun bir biçimde yetiştirilmekte midir?  Bu soruya olumlu bir cevap vermek  pek mümkün görünmemektedir. 

            Eğitimin parasız ve  zorunlu olmaması, kadrolu  öğretmen  sıkıntısı,  henüz doğru dürüst bir müfredat hazırlanmaması vb.  sorunlar  okulöncesi  eğitimde karşılaşılan  zorluklardan sadece birkaçını oluşturmaktadır. Fakat  bunlardan daha önemli bir sorun var ki, yeterince gündeme getirilmemektedir: Okulöncesinde yabancı dil dersleri. 

Kreş, anaokulu ve  anasınıflarında  yabancı dille eğitim yapılması ya da yabancı dil derslerinin verilmesi  mevzuata uygun mudur?  Yabancı dil eğitimi,  çocuğun anadil gelişimini nasıl etkilemektedir? Daha doğrusu,   henüz Türkçe dil gelişimini  tamamlayamamış  çocukların kundaktayken  ecnebî kültürüyle tanıştırılması, normal karşılanabilir mi?  20. yüzyılın başında,  Türkçü aydınlarımız  yabancı dille eğitime karşı nasıl tavır almışlardır?

Özel bir anaokulu (¹), yabancı dil öğretiminin gerekçesini “Çocuklarımızı küresel rekabete hazırlamak”  biçiminde  açıklamaktadır! Yine özel bir kolejin (²) anasınıfında  çocuklara  yabancı öğretmenler eşliğinde  İngilizce dersleri verilmektedir. Burada adlarıyla birlikte  belirtmek istemediğimiz yüzlerce özel okulöncesi eğitim kurumunun bir kısmında yabancı dille eğitim yapılırken, bir kısmında ise yabancı dil dersleri  verilmektedir. 

Görüldüğü gibi,  çocuklar, küresel rekabete  kurban edilmektedir. Aslında çocuklarla birlikte Türkiye feda edilmektedir. Çünkü bu rekabette,  Türkçe başta olmak üzere,   ulusal kültüre yer yoktur. Bir milleti  çökertmek ve yok etmek için bundan daha  etkili bir yol olabilir mi?  Okullarımızda  iyi derecede Türkçe  öğretilemediği (öğrencilerin Türkçe   bilgisinin ne kadar zayıf olduğunu anlamak için 2004 ÖSS  sonuçlarına bakılabilir)  halde,  yabancı dilde eğitimin dayatılması,   ancak   millî  devlet düşmanlığı ile açıklanabilir.  

Okulöncesi yabancı dil eğitimi mevzuata aykırıdır. Küçük yaşta çocukları  köklerinden  koparan bu yıkımın  pedagojik  gerekçelerle açıklanması mümkün görünmemektedir. Anadil gelişimini tamamlamayan  çocukların yabancı dil eğitiminden geçirilmesi,  bağımsız ve egemen  devlet anlayışıyla çelişmektedir. Ancak sömürgelerde rastlanan  bu tür  uygulamalar, millî  devletin   varlığını    tartışma konusu yapmaktadır.

Yabancı dilde eğitim Anayasaya  da aykırıdır.  Anayasamızın yabancı dilde öğretimi  yasaklayan 42. maddesinde şu hüküm yer almaktadır: “Türkçe’den başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez.”

Araştırmalar,  birçok dilin konuşulduğu  çevrelerde  yetişen çocukların, okul çağına geldiklerinde, dil bakımından, tek dil  konuşulan evde yetişmiş  üç yaşındaki   bir çocuğun  seviyesinde olduğunu  göstermektedir  (Cole- Morgan, 1968).  

Yabancı dille eğitimin sakıncaları biliniyor.  0-6 yaş grubundaki çocuklara yabancı dil dersi vermek  veya  yabancı dilde eğitim  yaptırmak, aslında bir eğitim faciasıdır. Üstelik okulöncesinde  yabancı dil eğitiminin verilmesi yasal değildir. Kendi anadil eğitimlerini henüz  tamamlayamamış çocuklara ikinci bir dilin ‘öğretilmesi’, dil öğretiminden  ziyade,   yabancı  kültür ve yaşam tarzının benimsetilmesine  hizmet etmektedir.  Ayrıca  okulöncesinde yabancı dil  eğitimi Türk ulusal eğitiminin genel amaçlarıyla çelişmektedir.  MEB’in Okulöncesi Eğitim Programında (2002) yabancı dil eğitimi ile ilgili tek maddeye bile yer verilmemiştir. Okulöncesi eğitimde uygulanan  zaman çizelgesinde (MEB, 2002)  “Türkçe Dil/Oyun/Müzik/Sanat/Okuma Yazmaya Hazırlık/Fen ve Doğa/Drama” vb. etkinliklere  yer verilirken, yabancı dil derslerine değinilmemektedir. 

Okul Öncesi Eğitim Kurumları Yönetmeliği’nin  (Anonim,  2002. a) 5/c maddesinde,   çocukların Türkçe'yi doğru ve güzel konuşmalarını sağlamak, okulöncesi eğitimin amaçlarından birisi olarak gösterilmiştir. 1739 sayılı Milli Eğitim  Temel Kanunu’nun 20. maddesinde okulöncesi eğitimin milli eğitimin  genel amaçlarına ve  temel ilkelerine uygun  olması gerektiği belirtilmektedir.  Yasanın 20/4. maddesinde, çocukların Türkçe’yi doğru ve güzel konuşmalarını sağlamanın, okulöncesi eğitimin  amaçlarından  biri olduğu  belirtilirken, 2. maddesinde ise  Türk Milletinin millî, ahlâkî, insanî, manevî ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren  yurttaşlar yetiştirmenin Türk millî eğitiminin genel amaçlarından biri olduğu   hükmüne yer verilmiştir. Söz konusu Yasanın 10. maddesinde, Türk dili, millî  birlik ve bütünlüğün temel unsurlarından biri olarak nitelendirilmiş olup,  eğitimin her kademesinde  öğretilmesine  gereken önemin verileceği ifade edilmiştir.

İlköğretimin  birinci kademesinde (1-3. sınıflar), pedagojik olmadığı  için, yabancı dil derslerine yer verilmemiştir. Özel ilköğretim okullarında, müfredata aykırı olarak,  1. sınıftan itibaren yabancı dil derslerinin (bir kısmında da yabancı dilde eğitim!) verilmesi,  Öğretim Birliği Yasası’na  da aykırıdır. Bu sistemle,   birbirini anlamakta  zorluk çeken,  ulus bilinci  zayıf kuşaklar yetiştirilmektedir. 

Günümüzde yabancı dilde eğitimin okulöncesine kadar inmesi, insanı şaşırtan sessiz bir onay görmektedir. Oysa daha 20. Yüzyılın başında yurtsever Türk aydınları, kozmopolit kültürün çocuk eğitimindeki  yıkıcı etkilerine karşı  mücadele  yürütmüşlerdir.   Nafi Âtuf,  1916 yılında yazdığı bir makalede (Âtuf, 1916)  okulöncesinde anadilde eğitimin önemine değinerek şunları   söyler:

            “Ana mektebi her şeyden evvel  ana kucağıdır, çocuk  orada  anasının lisanını,anasının şefkatini,  anasının ihtimamını duymalıdır. Ana mekteplerini  4-7 yaşındaki  yaramazları, söz dinlemezleri  bir araya toplayarak  analarını   evde rahat  bırakacak  müesseseler  telakkî eden bazı  yerler bu mektepleri ve  bu çocukları  yetmişlik ihtiyar kadınların  ve hatta erkeklerin  ellerine verdiler. Bir kısım yerde de  çocuklar  lisanı ve duygusu  itibariyle  kendisinden büsbütün   ayrılan  kadınlara teslim ettiler”

Köprülüzade Mehmed Fuad Bey,  1914 yılında  “Turan” gazetesinde yayımlanan “Lisan Meselesi” başlıklı  yazısında  yabancı dilde öğretimin yarattığı  tehlikelere  dikkat çeker: “Millî   lisanın hâkimiyetini en çok ihlâl  edecek şeylerden biri de, tedrisâtı  ana lisanıyla  değil  yabancı bir dille icra edilen  zâhiren millî  veya resmî  mekteplerdir. Herhangi milletin lisanı olursa olsun,  Türk mekteplerinde  asıl tedrisâtın  yabancı bir dille icra olunması ve millî lisanın  yalnız  ecnebî bir lisan  şeklinde kalması  öyle büyük bir felakettir ki, millî  hislerle    çarpan yürekler için, bu, manevi vatan  üzerinde yabancı bir bayrağın  temevvücü  (dalgalanması) kadar  ye’s-âlud (ümitsizlik bulaşmış), matemli bir manzara teşekkül eder. (...)  Yarınki büyük  Türk vahdet-i  milliyesini  ancak  millî irfan ile  ve millî irfanı ise yalnız millî  lisan  ve millî   edebiyat sayesinde  tesis edebileceğiz. Binaenaleyh bu büyük işe  mukaddime olarak  evvelâ  siyasî hudutlarımız  dahilinde  ve mekteplerimizde millî  lisanın  hâkimiyetini tesis edelim.  (...)  Tarih ve coğrafyanın, ilim ve fennin yabancı bir dilde okutulması , kendi lisanında  tedrise muktedir olamayan “Hotanto”  vahşilerince  makul ve makbul olabilir; ama bizim için züldür.” (A. Y.  1915). 

Milli Eğitim  Bakanlığı, millî  lisanın  hâkimiyetinin tesisi  için   derhal harekete  geçmelidir! Bu nedenle,  okulöncesinde yabancı dil derslerine  son verilmelidir. 

 

 * Eğitimci, Derince Huriye Pak İlköğretim Okulu/KOCAELİ

 

Dipnotlar:

(¹)  Bilfen  Erenköy Anaokulu

(²)   TED Ankara Koleji

 

Kaynaklar:

A. Y.  (1915). Düşünülecek Meselelerimizden. Türk Yurdu, Sayı:75.  Günümüz Türkçe’siyle yayımlayan: Tutibay Yayınları, 4.Cilt, s. 41,  Ankara, 1999.

Anonim. (2002).  MEB Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı, 36-72 Aylık Çocuklar İçin  Okulöncesi Eğitim Programı 2002. Yapa Yayınları,  İstanbul.

Anonim. (2002. a).  MEB Okul Öncesi Eğitim Kurumları Yönetmeliği.  Resmi Gazete, 26 Şubat 2002.Sayı : 24679.

Âtuf,  Nafi. (1916).  Maarifimiz Hakkında-3.  Türk Yurdu,  Sayı:115. Günümüz Türkçe’siyle yayımlayan: Tutibay Yayınları, 5. Cilt, s.160,  Ankara,2000. 

Cole,Luella- Morgan,  John  J.B. (1968).   Çocukluk ve Gençlik Psikolojisi.  Öğretmen Kitapları: 126, s.330,  Milli Eğitim Basımevi,  İstanbul.

 

MEB. (2003). http://www.meb.gov.tr/index800.htm

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile

0
0
0
s2sdefault