Bu yazı, Öğretmen Dünyası’nın Temmuz 2004  tarihli 295. sayısında yayımlanmıştır.

 

ÖZET

            Bu yazıda, 0-72 aylarda  verilen  okulöncesi eğitimin,  çocuğun sosyal, zihinsel, kültürel  gelişimini  nasıl etkilediği  sorusuna yanıt aranmaktadır.  Ulusal dilin doğru  öğrenilmesinde en önemli  evre olan okulöncesi dönemde, bazı özel  okullarda yabancı dil derslerine yer verilmesi, bazılarında ise  yabancı  dille  eğitim yapılması, Türk Milli Eğitiminin Genel Amaçlarının yanı sıra   Öğretim Birliği Yasası’yla da  çelişmekte ve     öğrencilerin dil gelişimine zarar vermektedir.  15. Milli Eğitim Şûrası’nda iki yıl ve zorunlu   olması önerilen  okulöncesi eğitim, devletin görevi olmaktan adım adım çıkarılarak,  serbest piyasanın  insafına terk edilmektedir. Kreş, yuva ya da anaokullarında çocuklara verilen okulöncesi eğitimde ulusal eğitime aykırı  bazı etkinliklere yer verilmesi,  geleceğimiz açısından büyük bir sorun yaratmaktadır.  Okulöncesi  kurumlarda başvurulan kadrosuz usta öğretici uygulaması,  çalışanların  özlük haklarını olumsuz yönde etkilemekte  ve   eğitimin kalitesini düşürmektedir.      

           

Anahtar Sözcükler: Okulöncesi eğitim, kreş,  yuva, anaokulu

           GİRİŞ

 

Okulöncesi eğitim; 0-72  ay  arasındaki  çocukların  gelişim düzeylerine  ve bireysel özelliklerine  uygun, zengin  uyarıcı çevre  olanakları sağlayan; onların bedensel, zihinsel, duygusal ve sosyal yönlerden gelişmelerini destekleyen; toplumun  kültürel değerleri doğrultusunda  en iyi biçimde  yönlendiren  ve ilköğretime hazırlayan, temel eğitim bütünlüğü içinde yer alan  bir eğitim sürecidir  (Gürkan, 2000).

            Okulöncesi eğitim ailede başlar. Çocuğun eğitiminde  kalıtım ve çevre (aile, okul, arkadaş çevresi, kitle iletişim araçları)  belirleyici olmaktadır. Ülkemizde  0-36 aylık çocuklar kreş ya da yuvalarda,  36-72 aylık çocuklar  anaokullarında, 60-72  aylık çocuklar  ise   anasınıfları,  okulöncesi eğitim sınıfı  ya da uygulama  sınıflarında eğitim  görmektedir. Uzmanlar,  3 yaşın, okulöncesi eğitim için  ideal   olduğunu   belirtmektedir.

 

Okulöncesinin Tarihçesi

Osmanlılarda   sıbyan mekteplerinde, günümüzdekine  pek benzemeyen, bir tür okul öncesi eğitim verilirdi. Emrullah Efendinin (liselere felsefe dersleri onun zamanında konulmuştur)  maarif  nazırlığı  sırasında (1910-1912)    çıkarılan “Tedrisat-ı  İptidaiye Kanun-ı  Muvakkati” (Geçici  İlköğretim Yasası), okulöncesi eğitimle ilgili  ilk yasal düzenleme olarak kabul  edilmektedir (Oktay, 2000; Âtuf, 1916). Bu  Yasanın 4. maddesinde, okullarda  öğretilecek konular  şöyle sıralanmıştır:

        

    “Ana mektepleri ve sıbyan sınıfları çocukların sinleriyle (yaşlarıyla) mütenasip olarak  faydalı oyunlar  ve tenezzühler (gezintiler),  el işleri, ilahiler, vatani manzumeler, dürüs-i  eşyaya müteallik (ilişkin)  mükaleme  (karşılıklı konuşma) ve  musahabeler (söyleşiler) ile  nüma-yı  ruhi ve  bedenilerine hizmet eden  müesseselerdir.”

            1923-1924  yılında, 38 ildeki    toplam 80 anaokulunda  5880 çocuğa  okulöncesi eğitim olanağı sağlanmıştır. Türkiye’de  1940-1941 yılında  51 okulöncesi eğitim kurumunda   1690  öğrenciye   60 öğretmen tarafından eğitim verilirken,  1950-1951 yılında   kurum sayısı   52’ye, öğrenci sayısı 1760’a, öğretmen sayısı ise 71’e çıkmıştır. 1961 yılında yürürlüğe giren “222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu”ile   1962 yılında çıkarılan  “Anaokulları ve Anasınıfları Yönetmeliği” okulöncesi eğitimin  yaygınlaşmasına  uygun   zemin yaratmıştır.  Günümüzde okulöncesi eğitimden,  1992 yılında 3797 sayılı Yasayla kurulan  Okul Öncesi Eğitimi Genel Müdürlüğü sorumludur. 

            

          Okullaşma Oranı                                

Okulöncesi Eğitimi Genel Müdürlüğü’nün 2002-2003 yılı istatistiklerine göre, ülkemizde okulöncesinde okullaşma (okul çağındaki  çocuklara okul olanağının sağlanması) oranı  yüzde 11.7’dir (Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, 24.02.2004 tarihli Cumhuriyet’te  yayımlanan demecinde  bu oranın  yüzde 15.7 olduğunu belirtmiştir).  Bazı ülkelerde okulöncesinde okullaşma oranı  şöyledir:  Etiyopya  yüzde 1, Mısır yüzde 9,  Endonezya  yüzde 18, İngiltere yüzde 30,  Japonya yüzde 50,  Fas yüzde 68,  Almanya  yüzde 89,  KKTC  yüzde 100  (Anonim, 2001).   

MEB’in  verilerine göre, ülkemizde 2003-2004  yılında  9722’si   resmi,  1592’si özel olmak üzere   11.314 okul-derslikte    toplam  320.038 öğrenci okulöncesi eğitim görmektedir.   Okulöncesinde  okullaşma oranının düşük olması,  okulöncesi  çağdaki çocukların yüzde  89’unun eğitim hakkından yoksun kalmasına neden olmaktadır.

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, TÜSİAD’ın  düzenlediği  bir  seminerde, okulöncesi okullaşmada  yerel yönetimlerin  daha etkin ve  fonksiyonel olması gerektiğini  ifade etmiştir (Cumhuriyet, 24.02.2004). Söz konusu  açıklama,   Eyalet Yasası  olarak adlandırılan  Kamu  Yönetim Reformu’nun ‘önemi’ne dikkat çekmek amacıyla yapılmıştır. Okulöncesi eğitim  hizmetlerinin yerel yönetimlere ve  hükümet dışı kuruluşlara bırakılması,  ulusal devletin   geleceği açısından ciddi bir  tehlike olarak  değerlendirilmektedir.  Bu yönüyle ele alındığında, insan yaşamında kritik   öneme sahip  okulöncesi   eğitimin, tamamen merkezi yönetimin sorumluluğunda gerçekleştirilmesinin  önemi ortaya çıkmaktadır.

 

Fırsat Eşitsizliği  

            Araştırmalar, okulöncesi kurumda  eğitim görerek ilköğretime başlayan  çocukların, bu eğitimi göremeyenlere oranla  daha katılımcı, girişken ve uyumlu olduğunu göstermektedir (Yavuzer, 2002).Okulöncesi   eğitim alan çocukların zihinsel gelişimlerinde, okul başarısında, okula yönelik tutumlarında olumlu  farklılıklar ortaya çıkarken,  bedensel, duygusal,  sosyal gelişimlerinde okulöncesi eğitimden yararlanamayan çocuklara göre  önemli ilerlemeler kaydettikleri  tespit edilmiştir (Tekiner, 1996).

Okulöncesi Eğitimi Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre, Elazığ, Bolu, Çanakkale, Isparta, Kütahya, Sakarya, Bartın, Kırıkkale, Aksaray, Bayburt, Kilis, Düzce ve Iğdır’ın hiçbir ilçesinde (merkez hariç)  anaokulu  mevcut değildir. Sadece bir ilçesinde anaokulu bulunan illerimiz arasında Adıyaman (Besni),  Ağrı  (Doğubeyazıt), Ardahan (Göle), Artvin (Borçka), Amasya (Merzifon), Batman (Kozluk), Denizli  (Sarayköy),  Karabük (Safranbolu),  Kırşehir (Kaman), Malatya (Yeşilyurt), Nevşehir (Hacıbektaş),  Tekirdağ (Çorlu),  Van (Erciş)  yer almaktadır. Şanlıurfa’da, merkez ilçe dahil,  toplam 13  anaokulu bulunmasına  karşın,     okullaşma oranı  Türkiye ortalamasının altındadır (Tablo 1).

Okulöncesi eğitim kurumlarının  dağılımındaki dengesizlik, fırsat eşitsizliği yaratmaktadır. Ülkemizde  özellikle kırsal kesimde ve  kenar  semtlerde  okullaşma oranının   çok düşük  olması,  buralarda yaşayan  çocukların  okulöncesi eğitiminden yararlanma  hakkını  ortadan  kaldırmaktadır.  Köylerde ya da kenar  semtlerde  okulöncesi  eğitim  göremeyen  öğrenciler, ilköğretime  hazırlıksız  geldikleri  için  okuma  yazmayı  geç kavramakta  ve  yeterince başarılı  olamamaktadır.

 

Tablo 1

Bloom’a göre  insan yaşamının  ilk dört yılı, zihinsel gelişmenin en kritik evresidir. Bu dönemde insan zekasının  yüzde  50’si  0-4 yaş arasında,  yüzde 30’u 4-8 yaş arasında, yüzde 20’si de  8-17  yaş arasında  gelişmektedir. Bloom,  hayatın ilk dört yılında  eğitimsel uyaranların  çok önemli olduğu  ve zekayı  artırdığını  ileri sürmektedir  (Erkan, 1998).Çocuklar,  çevreleriyle  ilişki kurmalarına,  öğrenmelerine  ve gelişmelerine  olanak tanıyan fiziksel, sosyal ve psikolojik  yeteneklerle dünyaya gelirler. Eğer bu yeteneklerin farkına varılmaz ve desteklenmezse,  bunlar zamanla kaybolabilir. Çocuğun  ergenlik döneminde ulaştığı okuma düzeyinin  ve sözcük dağarcığının   yaklaşık yüzde 50’si dokuz yaşına kadar gerçekleşmektedir.  Bu nedenle, dil gelişimi ve   eğitim açısından   okulöncesi kritik bir dönemdir.   Çocuğun okulöncesinde aldığı eğitimin  uzun dönemli  etkilerine bakıldığında,  öğrenme yeteneği ve akademik başarı  üzerinde olumlu etkilerinin olduğu görülmektedir (Oktay, 2000).

            MEB Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı’nın belirlediği  okulöncesi eğitimin temel ilkeleri  şöyle özetlenebilir (Anonim, 2002):

v  Eğitimde çocuğun ve ailenin  etkin katılımını sağlamak esastır.

v  Eğitim, çocuğun gereksinimlerine uygun olmalıdır.

v  Demokratik eğitim anlayışına uygun eğitim ortamları hazırlanmalıdır.

v Etkinliklerde çocukların ilgi ve gereksinimlerinin yanı sıra, okulun ve çevrenin olanakları  göz önünde bulundurulur.

v Çocukların Türkçe’yi doğru ve güzel konuşmalarına  gereken önem verilir.

v Eğitim çocuğun  bildiklerinden başlar ve deneyerek öğrenmesine olanak sağlanır.

v Çocukla iletişimde, kişiliğini zedeleyici  şekilde davranılmaz, baskı ve kısıtlamalara  yer verilmez.

v Eğitimde çocuğun, kendine  saygı ve güven duyması sağlanır, öz denetim kazandırılır.

v Oyun çocuklar için en uygun öğrenme aracıdır.

v Okulöncesi dönemde verilen eğitim ile  çocukların  sevgi, saygı, işbirliği, sorumluluk, hoşgörü, yardımlaşma,  dayanışma ve paylaşma  davranışları geliştirilir.

v Çocukların bağımsız davranışlar geliştirmesi, kendisinin  ve başkalarının  duygularını fark etmesi desteklenir.

v Çocukların hayal güçleri, yaratıcı ve eleştirel  düşünme ve  ifade  edebilme becerileri geliştirilir.

v Program hazırlanırken,  ailelerin ve  çevrenin özellikleri  dikkate alınır.

            1953 yılında  toplanan  5. Milli Eğitim Şûrası’nda (MEŞ)  özel anaokullarına  vergi muafiyeti (Amerikancıların huyu hiç değişmiyor), öğretmen yetiştirme amacıyla yurtdışına  öğrenci gönderilmesi,    devlet   elindeki  uygun binaların  anaokulları için ayrılması, okulöncesi eğitimle ilgili  yayınların  Milli Eğitim Bakanlığı tarafından basılması  önerilmiştir.   1974 yılında düzenlenen   9. MEŞ’nda, okulöncesi eğitim kurumlarının bağımsız anaokulları  olarak kurulabileceği gibi, temel eğitim kurumlarının    birinci devresine  bağlı  anasınıfları  halinde  ya da  diğer  öğretim kurumlarına bağlı  uygulama  sınıfları  olarak açılabileceği   kararlaştırılmıştır. (Bu  öneri,  1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 21. maddesinde yapılan  değişiklikle -16/6/1983-2842/6-  yasalaşmıştır).  Okulöncesi eğitimle ilgili  olarak, ayrıca  10., 12. ve   14.  MEŞ’nda da çeşitli kararlar alınmıştır. 1996 yılında toplanan  15. MEŞ’nda okulöncesi eğitimin iki yıl süreli zorunlu eğitim kapsamına alınması, en önemli  kararlardan biri olmuştur.

 

Paralı Eğitim

Okullaşma oranının düşük ve eğitimin paralı oluşu,  okulöncesinden yararlanan öğrenci sayısını sınırlandıran iki önemli  etkendir. Eğitimin  isteğe bağlı olması,  okulöncesi eğitimin öneminin yeterince kavranamaması  vb.  nedenler  de  okulöncesinden  yararlanma  oranını olumsuz yönde etkilemektedir.

 Resmi  okullarda  aylık ücret 50 ile 60 milyon TL arasında değişirken, bu rakam bazı özel okullarda (TED   Ankara Koleji’ne bağlı  anaokulu)  24 milyar TL’ye kadar çıkmaktadır (Posta, 03.07.2003). Özel okulöncesi  kurumlarda  yıllık öğrenim ücreti ortalama  2 milyar TL’dir.  Bu ücretlere  genelde servis, yemek, boya, kağıt,  kalem, defter, boyama kitabı, özel kıyafet, ders dışı etkinlik vb. ücretler dahil değildir.

Türkiye’de, 5 yaşındaki  çocukların  yaklaşık yüzde 25’inin   kronik olarak yetersiz beslendiği, yüzde 8’inin ise  ciddi şekilde  kronik beslenme bozukluğu  gösterdiği  belirtilmektedir (Yücecan, 2004).  Çocuğunu  besleyemeyen aileler, okulöncesi eğitime para ayıramayacaklarına göre,  sosyal devlet, parasız eğitim  olanağı sağlayarak  Anayasal yükümlülüğünü yerine getirmek zorundadır.

 

Etkinlikler

Okulöncesi sınıflar eğitime hazırlanırken,  en ince ayrıntılar göz önünde bulundurulmalıdır. Kullanılacak araç ve gereçlerin eğitici  niteliği ağır basmalıdır. Çocuklar, şiddet (silah, kas gücünü öne çıkaran figürler vb.)  içeren oyuncaklar ve  kolay yoldan para kazanmayı  teşvik eden oyunlardan (kim milyoner olmak ister, emlak ticareti oyunu vb.) uzak tutulmalıdır. Bunlardan  daha önemlisi,  marka  tutkusu ve yabancı hayranlığı yaratabilecek tutum ve davranışlardan kaçınılmalıdır.

Çocuğun  sosyal, zihinsel, kültürel, psikolojik gelişiminde  belirleyici olan okulöncesi  eğitim kurumlarının etkinliklerinde bazı noktalara dikkat edilmelidir. Yabancı şarkıların eşliğinde gerçekleştirilen etkinlikler,   çocuğun kültürel gelişimine  zarar verebilir. Okul içi  ya da okul dışı (gezi, spor, tiyatro vb.) etkinliklerde öğrencilere Türkçe çocuk şarkıları  ve   düzeye uygun halk türküleri dinletilmelidir.   Okulda saz, gitar, flüt, mandolin, piyano vb.  enstrümanlarla halk ezgileri  sevdirilebilir.

Geziler, okulöncesi eğitimde  başvurulacak etkili araçlardan birisidir. Yakın çevre gezileri ve   çeşitli etkinliklere  (sinema, tiyatro, sergi, spor vb.) katılım,  öğrencilerin sosyal  gelişimlerine olanak  sağlar.

Yıl sonu etkinliklerinde,   yaş  grubunun özellikleri   dikkate alınmalı ve    uzak mekanlar  tercih edilmemelidir. Etkinliklerde büyüklerin eğlendirilmesi  değil, çocukların kendilerini ifade etmeleri esas alınmalıdır.

Âtuf  (1916),  anaokullarında   bir günlük meşguliyetin şöyle  olması gerektiğini belirtir: Mektebe girmek, selamlaşmak, temizlik yoklaması,  hayat-ı rüzmerreye  ait bazı işler, soyunmak, göğüslükleri giymek,  sınıfı gözden geçirerek intizamsızlıklar varsa  tashih etmek,  toz varsa almak, bir gün evvelki  vekayii anlatmak,  ahlaki nasihatlar, müştereken dua, fikri temrinler (alıştırmalar), eşya dersleri, lügat,  havas temrinleri, basit jimnastik, eğlenceli hareketler, sıra ile yürüyüş, mangalar arasında yürüyüş,  istirahat ve kısa bir dua, serbest oyunlar,  mümkün olduğu kadar açık havada oyunlar,  oda temizlemek,  eşyayı tanzim etmek, umumi temizlik yoklaması, mütalaa, el işleri, kil işleri ve sair nevi  el işleri, mümkün olduğu kadar  açık havada  müştereken jimnastik ve teganni (şarkı söyleme),  hayvanları ve nebatları (bitkileri) ziyaret.

           

Yabancı Dilde Eğitim Yasal Değil

            Okulöncesi eğitim  hizmeti sunan bazı özel okullar yasalara meydan okuyarak İngilizce eğitim vermektedir.  İngilizce  derslerinin verildiği  özel   eğitim kurumları arasında  (özel okulların neredeyse tamamı yabancı dil dersleri vermektedir)  İzci Çocuk, Bilfen  Erenköy, Batı Koleji, Pinokyo Işıl Anaokulları  (İstanbul),  TED’e bağlı Ankara, Zonguldak ve Kayseri anasınıfları, 9 Eylül Anaokulu (İzmir), Özel Marmara, Kocaeli İlköğretim Okulu ana sınıfı (Kocaeli).    

Bilfen  Erenköy Anaokulu, yabancı dil öğretiminin gerekçesini “Çocuklarımızı küresel rekabete hazırlamak”  biçiminde  açıklamaktadır. TED Ankara Koleji anasınıfında çocuklara  yabancı öğretmenler eşliğinde  İngilizce dersleri verilmektedir.

Okulöncesinde   yabancı dille eğitim  ne kadar sakıncalıysa,  İngilizce  öğretimi de o kadar sakıncalıdır. Okulöncesi eğitim kurumlarında  yabancı dil eğitiminin verilmesi yasal dayanaktan yoksundur. Kendi anadil eğitimlerini henüz  tamamlayamamış çocuklara ikinci bir dilin ‘öğretilmesi’,  Türk ulusal eğitiminin genel amaçlarıyla çelişmektedir. Okulöncesi eğitim programında yabancı dil eğitimi ile ilgili tek madde bile yoktur. Okulöncesi eğitimde uygulanan  zaman çizelgesinde (Ek-5) “Türkçe Dil/Oyun/Müzik/Sanat/Okuma Yazmaya Hazırlık/Fen ve Doğa/Drama” vb. etkinliklere  yer verilirken, yabancı dil derslerine değinilmemektedir.  Çok küçük yaşlarda yabancı dil eğitimi pedagojik olmadığından dolayı ilköğretimin  birinci kademesinde (1-3. sınıflar) yabancı dil derslerine yer verilmemiştir. Özel ilköğretim okullarında, müfredata aykırı olarak,  1. sınıftan itibaren yabancı dil derslerinin (bir kısmında da yabancı dille eğitim) verilmesi,  Öğretim Birliği Yasası’nın  fiilen uygulanmadığının kanıtıdır.

20. Yüzyılın başında yurtsever Türk aydınları, kozmopolit kültürün, çocuk eğitimindeki  yıkıcı etkilerine karşı  mücadele  yürütmüşlerdir.   Nafi Âtuf,  1916 yılında yazdığı bir makalede (Âtuf, 1916)  okulöncesinde anadilde eğitimin önemine değinerek şunları   söyler:

            “Ana mektebi her şeyden evvel  ana kucağıdır, çocuk  orada  anasının lisanını,anasının şefkatini,  anasının ihtimamını duymalıdır. Ana mekteplerini  4-7 yaşındaki  yaramazları, söz dinlemezleri  bir araya toplayarak  analarını   evde rahat  bırakacak  müesseseler  telakki eden bazı  yerler bu mektepleri ve  bu çocukları  yetmişlik ihtiyar kadınların  ve hatta erkeklerin  ellerine verdiler. Bir kısım yerde de  çocuklar  lisanı ve duygusu  itibariyle  kendisinden büsbütün   ayrılan  kadınlara teslim ettiler”

Köprülüzade Mehmed Fuad Bey,  1914 yılında  “Turan” gazetesinde yayımlanan “Lisan Meselesi” başlıklı  yazısında  yabancı dilde öğretimin yarattığı  tehlikelere  dikkat çeker: “Türk mekteplerinde  asıl tedrisatın  yabancı bir dille icra olunması ve milli lisanın  yalnız  ecnebi bir lisan  şeklinde kalması  öyle büyük bir felakettir ki, milli hislerle    çarpan yürekler için, bu, manevi vatan  üzerinde yabancı bir bayrağın  temevvücü  (dalgalanması) kadar  ye’s-âlud (ümitsizlik bulaşmış), matemli bir manzara teşekkül eder.” (A. Y.  (1915).

Araştırmalar,  birçok dilin konuşulduğu  çevrelerde  yetişen çocukların, okul çağına geldiklerinde, dil bakımından, tek dil  konuşulan evde yetişmiş  üç yaşındaki   bir çocuğun  seviyesinde olduğunu  göstermektedir  (Cole- Morgan, 1968).  

Okul Öncesi Eğitim Kurumları Yönetmeliği’nin  (Anonim.  2002. a) 5/c maddesinde,   çocukların Türkçe'yi doğru ve güzel konuşmalarını sağlamak, okulöncesi eğitimin amaçlarından birisi olarak gösterilmiştir. 1739 sayılı Milli Eğitim  Temel Kanunu’nun 19. maddesinde,  okulöncesi eğitimin,  zorunlu  ilköğrenim çağına gelmemiş  çocukların eğitimini kapsadığı ve  isteğe bağlı olduğu, 20. maddesinde ise  bu eğitimin milli eğitimin  genel amaçlarına ve  temel ilkelerine uygun  olması gerektiği belirtilmektedir.  Yasanın 20/4 maddesinde, çocukların Türkçe’yi doğru ve güzel konuşmalarını sağlamanın, okulöncesi eğitimin  amaçlarından  biri olduğu  belirtilirken, 2. maddesinde ise  Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren  yurttaşlar yetiştirmenin Türk milli eğitiminin genel amaçlarından biri olduğu   hükmüne yer verilmiştir. Söz konusu Yasanın 10. maddesinde, Türk dili, milli birlik ve bütünlüğün temel unsurlarından biri olarak nitelendirilmiş olup,  eğitimin her kademesinde  öğretilmesine  gereken önemin verileceği ifade edilmiştir.

Günümüzde   özel okulöncesi  kurumların büyük bölümü, yasalara karşın,  Batı’nın  siparişine uygun  kuşaklar yetiştirmektedir. Bu  tür kurumların tasfiyesi,  Cumhuriyetin  geleceği açısından  yaşamsal öneme sahiptir.

 

Kadrosuz Öğretmenler

Devletin resmi 9.722  okulöncesi kurumunda (okul-derslik) çalışan 14.708 öğretmen,  295.400 öğrencinin eğitiminden sorumludur. Okulöncesi Eğitimi Genel Müdürlüğü’nün,  2003-2004 eğitim yılında  görevlendirdiği   7.455  kadrosuz usta öğretici, 150 bin çocuğa eğitim hizmeti vermektedir Okulöncesi öğretmenlerinin  yarısını oluşturan  kadrosuz    usta öğreticiler,   okulöncesine kayıtlı   öğrencilerin yüzde  ellisi eğitmektedir. 

Adaylık eğitiminden geçmeyen  üniversite mezunlarının  kadrosuz öğretmen olarak görevlendirilmeleri, 1739 sayılı Milli  Eğitim Temel Kanunu’nun  45. maddesinin yanı sıra 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na  aykırıdır (Açıkgöz, 2004).  Bu  uygulama,   eğitimin kalitesini düşürmektedir. Öğretmenlerin sık sık değiştirilmesi pedagojik değildir. Bu durum ayrıca eğitimde süreklilik ilkesine de aykırıdır. Okulöncesinde ücretli öğretmen  atamalarında  yaşanan  hareketlilik,  eğitimcilerin  mesleki  gelişimlerini engellerken, çocuk  eğitimine de  zarar vermektedir.   

 

Tarihi Anaokullarımız

            Okulöncesi Eğitimi  Genel Müdürlüğü’nün  verilerine göre, bazı okulöncesi  eğitim kurumlarımız 65 yıldan beri aralıksız  faaliyet yürütmektedir. Tarihi   anaokullarımız  arasında   Ankara Çankaya Zübeyde Hanım Anaokulu (1938),   Edirne Merkez Anaokulu (1944),  Bolu  İzzet Baysal Anaokulu (1962),  Gaziantep Şahinbey Anaokulu (1963),  Gaziantep Şehitkamil  Cennet Süzer Anaokulu (1964),  Adana Seyhan  Necatibey Anaokulu (1967), Zonguldak Merkez Anaokulu (1968).

 

Karneler

Milli  Eğitim Bakanlığı, Öğrencilerle İlgili  Bazı Basılı  Evrakın  Milli    Eğitim  Bakanlığı’nca Hazırlanması, Bastırılması ve  Satılması Hakkında Kanun’a  (Anonim, 1983)  karşın okulöncesi  eğitim kurumlarında ihtiyaç duyulan  belgeleri  basmamaktadır.  Bakanlık, okulöncesi   karnelerin basımını üstlenmeyince,  karne,  başarı belgesi,  mezuniyet belgesi, gözlem dosyası   vb.  belgeler özel yayınevleri   tarafından basılmaktadır. Bu belgelerin büyük bir bölümü, reklam amaçlı olduğundan dolayı, resmi nitelik taşımamaktadır.

 

Öneriler

·         Okulöncesi eğitim,  Öğretim  Birliği  Yasası  doğrultusunda tek elde toplanarak, bu alandaki  dağınıklığa (yerel yönetimler, SHÇEK,  özel kurumlar vb.)  son verilmelidir. Bu nedenle,  okulöncesi özel eğitim kurumları kamulaştırılarak, Okulöncesi Eğitimi  Genel Müdürlüğü’ne devredilmelidir.

·         Okulöncesi  Eğitimi Genel Müdürlüğü, okulöncesi çağdaki  çocukların kesin  sayısını belirlemek amacıyla araştırma yapmalıdır.

·         Okulöncesi eğitim zorunlu ilköğretime dahil edilerek (bunun için 1739 sayılı Yasanın 19., 22.  ve 24. maddelerinde değişiklik yapılması gerekmektedir), kısa vadede  5, uzun vadede ise 4 yaşındaki çocuklara okulöncesi eğitim  olanağı sağlanmalıdır¹.

·         Okulöncesi eğitimi yaygınlaştırmak  amacıyla       kaynak ayrılmalıdır ².

·         Yeni yapılan ilköğretim okullarında okulöncesi eğitim için  derslik zorunlu hale getirilmelidir.  

·         Okulöncesinde kadrosuz usta öğretici uygulamasına son verilmelidir.  Okulöncesi öğretmen yetiştiren kurumlardan mezun olup   halen  ücretli olarak çalışan ve öğretmenlik koşullarına sahip usta öğreticilere   öğretmenlik olanağı  sağlanmalıdır. 

·         Her ilköğretim okulu  bünyesinde kademeli olarak  okulöncesi  eğitim sınıfı açılmalıdır.

·         İlk ve ortaöğretim  öğrencilerinin başarısızlıkları (özellikle matematik ve fen bilimleri) araştırılırken,    okulöncesi eğitim  faktörü dikkate alınmalıdır.

·         Milli Eğitim Bakanlığı,  okulöncesi eğitim kurumlarında ihtiyaç duyulan bütün  belgelerin (öğrenci dosyası, karne,  kitap ve diğer  eğitim araçları)  basımını üstlenmelidir.

·          Bağımsız anaokulu  öğretmenlerine yaz ve güz dönemi seminerlerinde   ek ders ücreti

ödenmelidir³.

·         Öğretmenlerin   uzun ve kesintisiz  çalışma   süresi  gözden geçirilerek,  yeniden düzenlenmelidir.

 

 

(*) Huriye Pak  İlköğretim Okulu  Derince/KOCAELİ

 

Dipnotlar

 (¹)  1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun  19. maddesinden,  okulöncesinin isteğe bağlı olduğu biçimindeki ifade  çıkarılarak, yerine,  okulöncesi eğitimin devlet okullarında  zorunlu  olduğu ifadesi konulmalıdır.

              Aynı Yasanın  22. maddesinde İlköğretim 6 - 14 yaşlarındaki çocukların eğitim ve öğretimini kapsar   ifadesindeki 6 yaş yerine 4 yaş  koşulu getirilmeli, 24. maddesinde de   zorunlu eğitimin süresi  10 yıl olarak yeniden düzenlenmelidir.

(²) Milli Eğitim Bakanlığı’nın  30 Ocak 2004 tarihli genelgesinde, okulöncesi eğitimin önemine dikkat çekilerek,   ilköğretim okullarında anasınıfı açılması ‘zorunlu’ hale getirilmiştir.  Okulöncesi eğitime yeterli kaynak ayrılmadan, bu tür genelgelerle sonuç  alınacağını düşünmek gerçekçi  değildir.

(³) Yaz ve güz dönemi seminerlerinde ek ders ücreti  sadece   ilköğretim okulu bünyesindeki anasınıfı öğretmenlerine  ödenirken, bağımsız anaokullarında görevli öğretmenlere  herhangi bir  ödeme yapılmamaktadır.

 

Kaynaklar

 

A. Y.  (1915). Düşünülecek Meselelerimizden. Türk Yurdu, Sayı:75.  Günümüz Türkçe’siyle yayımlayan: Tutibay Yayınları, 4.Cilt, s. 41,  Ankara, 1999.

Açıkgöz, Saim. (2004). Kavramlarda Anlaşmak 1. Öğretmen Dünyası, Sayı: 291.

Anonim. (1983).  Öğrencilerle İlgili  Bazı Basılı  Evrakın  Milli    Eğitim  Bakanlığı’nca Hazırlanması, Bastırılması ve  Satılması Hakkında Kanun.   25.07.1983/:2866.  

Anonim. (2001).Eğitimde Acı Tablo. Eğitim-Sen. 

Anonim. (2002).  MEB Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı, 36-72 Aylık Çocuklar İçin  Okulöncesi Eğitim Programı 2002. Yapa Yayınları,  İstanbul.

Anonim. (2002. a).  Okul Öncesi Eğitim Kurumları Yönetmeliği.  Resmi Gazete, 26 Şubat 2002.Sayı : 24679.

Âtuf,  Nafi. (1916).  Maarifimiz Hakkında-3.  Türk Yurdu,  Sayı:115. Günümüz Türkçe’siyle yayımlayan: Tutibay Yayınları, 5. Cilt, s.160,  Ankara,2000. 

Cole,Luella- Morgan,  John  J.B. (1968).   Çocukluk ve Gençlik Psikolojisi.  Öğretmen Kitapları: 126, s.330,  Milli Eğitim Basımevi,  İstanbul.

Erkan, S. (1998). Okulöncesi Eğitim Kurumlarında Hizmetiçi Eğitim. Milli Eğitim, Sayı:138. Aktaran: Alakuş, Ali Osman. Görsel Sanatlar Bakımından  Okulöncesi Dönem Bireyleri.  Eğitim Araştırmaları, Sonbahar 2003, Sayı:13.

Gürkan,Tanju. (2000).  Okulöncesi Eğitim İlke ve Yöntemleri (Açıköğretim Okulöncesi Öğretmenliği Lisans Programı).  TC Anadolu Üniversitesi Yayın No: 1219, Eskişehir.

Tekiner, Ö. (1996). Okulöncesi Eğitimin Önemi ve Çocuğa Kazandırdıkları. Milli Eğitim, Sayı:132. Aktaran: Alakuş, Ali Osman. Görsel Sanatlar Bakımından  Okulöncesi Dönem Bireyleri.  Eğitim Araştırmaları, Sonbahar 2003, Sayı:13. 

Yavuzer, Haluk. (2002). Çocuk Eğitimi El Kitabı.  Remzi Kitabevi, İstanbul. 

Yücecan, Sevinç. (2004).  Cumhuriyet, 03.02.2004.  

 

 

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile

0
0
0
s2sdefault