Ali Gül (Aliye Ğayis, 1898-1959) ve eşi Elif Gül (Fotoğraf: Gül ailesi arşivi).
Ali Gül (Aliye Ğayis, 1898-1959) ve eşi Elif Gül (Fotoğraf: Gül ailesi arşivi)

Ormanın kalbindeki  köyde doğmuştu. İlçenin güneydoğusundaki köyün toprak damlı evlerinin birçoğu ormanın arasına gizlenmiş gibiydi.  Köyü kuşatan orman, meşe ve ceviz ağırlıklıydı. Sincaplar, hiç yere inmeden daldan dala kilometrelerce  yol alabiliyordu. Kuşlar, kar ve yağmur sularının  emzirdiği  derenin sevincine ortak oluyordu.

1898 yılıydı.

İki yaşındaki bebeğin çevresinde toplanan köylülerden biri, doğacak çocuğunun cinsiyetini öğrenmek için sabırsızlanıyordu. Köylü, elinin tersiyle alnının terini sildi. Sırtını duvara yaslamıştı. Tabakasından bir tutam tütün aldı. Sararmış parmaklarıyla sardı.  Çocuk parmağı kalınlığındaki sigarasını âdeta çiğniyordu. Siyah püsküllü tespihiyle yarış hâlindeydi. Tespih tanelerini ikişer ikişer çekiyor, ağzından ve burnundan  eş zamanlı çıkardığı  duman,   gür saçlarını ve yüzünü  görünmez kılıyordu.

1959 yazında feodal zorbalığa kurban giden Ali Gül’ün Beğendik köyündeki evi, 1994 yılında yağmacıların uğrak yeri olmuştu. (Fotoğraf: Gül ailesi arşivi)
1959 yazında feodal zorbalığa kurban giden Ali Gül’ün Beğendik köyündeki evi, 1994 yılında yağmacıların uğrak yeri olmuştu. (Fotoğraf: Gül ailesi arşivi)

Tespihini bileğine doladı. Bebeği kendine doğru çekerek sordu:

Ayağını kaldır bakalım, erkek mi, kız mı? 

Yöre halkı, çocukların cinsiyetinin bu yöntemle öğrenildiğine inanırdı. Sağ ayağın kaldırılması, erkek doğacak demekti. Ya sol ayak? Sol ayak,  bebeğin kız olacağının habercisiydi. Kas gücüne dayalı üretim, erkek çocuk beklentisini büyütüyordu.  Erkek çocuğu fazla olan, üretimin yanı sıra, merkezi otoritenin etkisiz olduğu koşullarda kendini güvende hissediyordu. Kız çocuklar, genelde mutsuzluk kaynağıydı.

Ayağını kaldır, erkek mi, kız mı, sorusu, bazen yönlendirme amaçlı da olabiliyordu:

Sağ ayağını kaldır, erkek mi, kız mı?

Köylünün saçlarını okşadığı çocuk, sağ ayağını kaldırmış, böylece birkaç mecidiye hak etmişti.

Aradan fazla bir zaman geçmemişti.

İşten güçten yorgun düşen kadın doğum sancıları çekmeye başlamıştı. Ormanın derinliklerinde unutulmuş  köyde ebe ne arasın… Doğumları, köyün okul yüzü görmemiş ebeleri  yaptırıyordu. Evde doğum hazırlıkları tamamlanmıştı.

Çok geçmeden  beklenen haber geldi:

Hüseyin Ağa, müjdemi ver, oğlun oldu!

Bebeğe, Ali adı verildi. Kadınlara ziyafet çekildi.  Yemeğe gelen kadınlar, bebeğin yastığı altına çeşitli hediyeler bıraktı.

Ali, babasının övünç kaynağıydı. Çocuğunun elinden tutarak tarlaya götürüyor, temel becerileri kazandırmak için çaba gösteriyordu.

Baba oğulun mutluluğu, kısa sürdü.

Çocuk  okul çağına gelmeden babasını kaybetti. Bir yakını, Ali’yi ve kardeşi Hıdır’ı yanına aldı. Çocuk, oğlakları otlatıyordu.

Oğlak otlatırken, taştan oyuncak ev yapardı.  Oyuncak evin duvarının dikey yüzeyinin  yer küreye  dik doğrultuda yapılması gerektiğinin farkındaydı.  Bunun için çekül/şakül gerekiyordu. Ustaların bez alet çantalarında özenle saklanan çeküle erişim kolay değildi. Ali, ucuna ip bağladığı soğandan çekül yapmıştı.

Ali Gül’ün (Aliye Ğayis),    ustalık öyküsü işte böyle başlamıştı.

Pülümür’ün ünlü ustalarından Ali Gül’ün (Aliye Ğayis), Pülümür Beğendik köyündeki evinden geriye kalanlar. Beğendik köyü  boşaltıldıktan sonra ev yağmalanmıştı.
Pülümür’ün ünlü ustalarından Ali Gül’ün (Aliye Ğayis), Pülümür Beğendik köyündeki evinden geriye kalanlar. Beğendik köyü boşaltıldıktan sonra ev yağmalanmıştı.

 

Usta, alet çantasıyla köy yollarına düşer, aylarca eve dönmezdi. Pülümür köylerinde yükselen taş yapılara emek vermişti. Kovuklu, Mutu, Gökçekonak, ustanın ter döktüğü köylerden birkaçıydı. Ustanın çalıştığı yerlerden  biri  de Nazımiye Kımsor (Yayıkağıl) köyüydü.

Mehmet Gül, ustalık yaşamına babası Ali Gül’ün yanında adım atmıştı. (Fotoğraf: Aile arşivi)
Mehmet Gül, ustalık yaşamına babası Ali Gül’ün yanında adım atmıştı. (Fotoğraf: Aile arşivi)

Usta, köylere giderken, iki oğlunu da yanına alırdı.   Mehmet ve Hüseyin, ustalığa, babalarının yanında adım atmıştı.

Beğendikli ünlü usta Ali Gül’ün (Aliye Ğayis) oğlu Ahmet Gül (1944), 1994’te terk etmek zorunda kaldıkları eve döndüğünde, yağmalanmış bir yıkıntıyla karşılaşmıştı.
Beğendikli ünlü usta Ali Gül’ün (Aliye Ğayis) oğlu Ahmet Gül (1944), 1994’te terk etmek zorunda kaldıkları eve döndüğünde, yağmalanmış bir yıkıntıyla karşılaşmıştı.

Ali Usta, sadece taş duvar ustası değildi. Köy çeşmesine harç koymuş,  lülesi ağaçtan çeşmeye  taş kanaldan su akıtmıştı.  Ahşap oyma ustasıydı.  Oğlu Ahmet Gül, babasının işlediği ahşabı, 1994’te yağmalanan evden kurtarmayı başarmıştı. 

Marangozdu. Un ambarı, masa, sandalye yapardı.

 
(Solda şapkalı) Mehmet Ali Aslan  (1927-1965) babası Mehmet Aslan’la (1885-1959)  (Fotoğraf: Hakkı Aslan arşivi)
(Solda şapkalı) Mehmet Ali Aslan (1927-1965) babası Mehmet Aslan’la (1885-1959) (Fotoğraf: Hakkı Aslan arşivi)

37 yaşındayken Gökçekonaklı Kamber oğlu Mehmet Aslan’ın (1885-1959) çağrısı üzerine işe koyulmuştu.  İki katlı taş yapı için aylarca süren bir çalışmaya başlamıştı. Binanın kesme taşları köyden çıkarılmıştı.  1 Ağustos 1935’te binanın yapımı tamamlanmıştı. Binanın geniş ahşap kapısı, güneye açılıyordu.  Kapı ve diğer doğramaların yapım işini de usta üstlenmişti. Usta eline keskiyi almış, kesme taşa not düşmüştü:

“MAŞALLAH. YAŞASIN CUMHURİYET.  1.8.1935”

Taş yapı bölgenin zor yıllarına kafa tutmuştu.

 

Pülümür Beğendikli  Ali Gül’ün, Gökçekonaklı Mehmet Aslan’a (1885-1959) 1935 yılında yaptığı ve  1994 yılında kundaklanan  evden geriye batı cephesi ve kesme taşa kazınan “Maşallah. Yaşasın Cumhuriyet. 1.8.1935”  yazısı kalmış.
Pülümür Beğendikli Ali Gül’ün, Gökçekonaklı Mehmet Aslan’a (1885-1959) 1935 yılında yaptığı ve 1994 yılında kundaklanan evden geriye batı cephesi ve kesme taşa kazınan “Maşallah. Yaşasın Cumhuriyet. 1.8.1935” yazısı kalmış.

1959 yılı Temmuz ayı ortalarıydı. Usta,  Mirçikan bölgesinde çarçır biçiyordu. 4-5 kişilik bir grup, ustayı engellemek için yola düşmüştü. Kısa zamanda ustanın yanına varmış, bağırıp çağırmaya başlamışlardı. İçlerinden biri, ustaya arkadan sessizce yaklaşmış, elindeki baltayla  kafasını hedef almıştı.

Pülümür Beğendikli Ali Gül’ün  kafatası yarılmış, olduğu yere yığılmıştı.

Çarçıra ustanın kanı bulaşmıştı.

Alın  teriyle ıslanan   şapka, kana boyanmıştı.

Pülümür’ün ünlü ustası, feodal zorbalığa kurban gittiğinde 61 yaşındaydı. Geride dul bir eş ve  yetim çocuklar bırakmıştı.

Sadece çocuklar mı, ustanın ellerinde yükselen taş yapılar, ahşap işlemeler, masa ve sandalyeler, köy çeşmesi de yetim kalmıştı.

O  yıl   Gökçekonak’taki taş  yapının sahibi  Mehmet Aslan da yıldızlara kavuşmuştu.

Gökçekonak’taki  yapı,  1994 yılında kundaklanıncaya kadar ayakta kalmayı başarmıştı.  

Taş yapıdan geriye binanın batı cephesi ve ustanın taşa kazıdığı nottan başka bir şey kalmamıştı:

“MAŞALLAH. YAŞASIN CUMHURİYET.  1.8.1935”

Kimsesizlerin kimsesi Cumhuriyetin  yetim kaldığı yıllardı…  

 

(Solda) Mehmet Ali Aslan  (1927-1965) ve kardeşi  Yusuf Aslan (1925-2010), çocukluk yıllarını baba ocağı taş yapıda geçirmişti. (Fotoğraf: Hakkı Aslan arşivi)
(Solda) Mehmet Ali Aslan (1927-1965) ve kardeşi Yusuf Aslan (1925-2010), çocukluk yıllarını baba ocağı taş yapıda geçirmişti. (Fotoğraf: Hakkı Aslan arşivi)

  

 
Pülümür Gökçekonaklı Mehmet Aslan’ın (1885-1959), 1935 yılında yaptırdığı taş yapının ilk hâli. (Fotoğraf: Hakkı Aslan arşivi)
Pülümür Gökçekonaklı Mehmet Aslan’ın (1885-1959), 1935 yılında yaptırdığı taş yapının ilk hâli. (Fotoğraf: Hakkı Aslan arşivi)

  

(Soldan sağa)  Hüseyin Canerik ve Hakkı Aslan. Aslan,  baba dede yadigârı binadan geriye kalan değerli anıları yaşatmak için çaba gösteriyor.
(Soldan sağa) Hüseyin Canerik ve Hakkı Aslan. Aslan, baba dede yadigârı binadan geriye kalan değerli anıları yaşatmak için çaba gösteriyor.

   

8 yaşındayken, babası Ali Gül’ü  yitiren Hasan Gül (1951-16.09.1978), 37 yaşında yaşama veda etmişti.
8 yaşındayken, babası Ali Gül’ü yitiren Hasan Gül (1951-16.09.1978), 37 yaşında yaşama veda etmişti. (Fotoğraf: Aile arşivi)

 

Pülümür Beğendikli Ali Gül’ün oğlu Musa Gül (sağda), Hınzori Çeşmelerinin mimarı  Hasan Günal’la birlikte
Pülümür Beğendikli Ali Gül’ün oğlu Musa Gül (sağda), Hınzori Çeşmelerinin mimarı Hasan Günal’la birlikte.

 

Ali Gül’ün 1950’li yıllarda işlediği ahşap, 1994’te yağmalanan evinden kurtarılmıştı.
Ali Gül’ün 1950’li yıllarda işlediği ahşap, 1994’te yağmalanan evinden kurtarılmıştı.

  

Ali Gül’ün işlediği ahşap, oğlu Ahmet Gül tarafından koruma altına alınmış.
Ali Gül’ün işlediği ahşap, oğlu Ahmet Gül tarafından koruma altına alınmış.

 

(Pülümür Kırmızıköprü,  30 Temmuz 2023)

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile

0
0
0
s2sdefault