Muharrem Açıl, Sakarya Geyve Ali Fuat Paşa İlkokulu öğrencileriyle  geçit töreninde
Muharrem Açıl, Sakarya Geyve Ali Fuat Paşa İlkokulu öğrencileriyle geçit töreninde

6 Mayıs 2022.   Günlerden Cuma. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Süleyman Demirel Kültür Merkezinin önündeyim.  Ak saçlı delikanlıyla buluştuğumuzda saatime bakıyorum, 12.38.  Birkaç yüz metre uzaklıktaki evinden yüksünmeden yola düşmüş, konuğunu karşılamaya gelmiş.

Birlikte yola düşüyoruz.

Yahyakaptan’da  yalnız yaşadığı  evin kapısını açıyor.

Yalnızlık, ilerleyen yaşlarda yakanızdan düşmeyen ölümcül bir virüs gibidir.  

Birkaç yıl önce Derince’deki evinden Yahyakaptan’a taşınmak zorunda kalmış. Eşi Neziha Hanım’ı yakın zamanda kaybetmiş. Bir başına kalmış şimdi. Aynı binada oturan kızı Aysel Hanım, iki ev arasında mekik dokuyor.

Anılarla yüklü çalışma odasında baş başa konuştuğumuz ak saçlı delikanlı, Çifteler Köy Enstitüsü mezunu öğretmenlerimizden.

Ona Son Enstitülü de denebilir. 

Anılarını duru ve akıcı Türkçeyle, hiç takılmadan anlatıyor.

Arada bir ayağa kalkıyor, raftan kitap çıkarıyor. Altını çizdiği bölümleri paylaşırken heyecanlanıyor.

20 Ekim 1938’de, Sakarya Geyve  Doğantepe köyünde yaşama gözlerini açan Muharrem Açıl’ın  söz varlığı,  dilbilimcileri kıskandıracak türden.   Havanın, suyun, insanın kirlendiği/kirletildiği  dünyada dil de kirlenir.  Muharrem Öğretmen, bal damlayan dilinden dökülen sözcüklerle, dilde kirliliğe meydan okuyor.

SELANİK’TEN ARMAĞAN

Dedesi, 1924 yılında Selanik’ten Türkiye’ye yerleşmiş. Ramazan Açıl (1916-1992) ve   Zeynep  Açıl (1921-?)  çiftinin oğlu. Devlet,  4 kardeşe 20 dönüm toprak vermiş.  Çocukluğu, Geyve Doğantepe köyünde geçmiş.

Açıl ailesi, başlangıçta Mehmet Paşalılar, daha sonra Köroğulları adıyla adlandırılmış.

 

Muharrem Açıl, yaşamını adadığı öğrencileriyle bir arada
Muharrem Açıl, yaşamını adadığı öğrencileriyle bir arada

HENDEK DEPREMİNDE ASKERE GİDEN BABA

20 Haziran 1943’te Sakarya Hendek Depremi yaşanır. Sarsıntı faciayla sonuçlanır. 336 yurttaş yaşamını yitirir. Ramazan Açıl, o tarihte ikinci kez askere çağrılır. 1940’ta İstanbul Hadımköy’de askerlik görevini tamamlayan baba,  iki jandarma  eşliğinde,  yaklaşık bir buçuk yıl  sürecek askerlik için yola koyulur. 

Köylüler askere gönderilirken, bazı kadınlar gözyaşlarını tutamaz.

Gözyaşı akıtan kadınlardan biri de Zeynep Açıl’dır.

Zeynep  Hanım,  o zor yılları üç çocuğuyla tek başına göğüsler.

Baba, 1945’te köyüne döner. İlk işi, iki katlı ahşap evi onarmak olur.

 

Muharrem Açıl, öğrencisiyle birlikte
Muharrem Açıl, öğrencisiyle birlikte

 

İPEK BÖCEKÇİLİĞİ

İpek böceği yetiştiriciliği, Doğantepe köylüsünün önemli geçim kaynakları arasında yer alır.  O yıllarda yaklaşık 300 haneli  köyde  19 ipekböceği atölyesi bulunmaktadır.

Doğantepe, Cumhuriyet döneminin ilk planlı köylerinden.  Selanik’ten köye yerleştirilenlerden bazılarına sağlanan ayrıcalıklar, köyde tepkiye yol açar.  Köylüler, bu ayrıcalıklardan olumsuz yönde etkilenir. Sistem gübrelik, zeytinlik, harmanlık vb. ortak alanlara, Hacılar tarafından el konulmasına sessiz onay verir.  

Ortak alanların ‘zor’la ele geçirilme süreci, özel mülkiyetle noktalanır!   

O, yaşamı boyunca her tür ayrıcalığa tavır alır. İki yıl kadar önce paramatik kuyruğunda beklerken, sırasını vermek isteyen genç kızla yaşadıkları da buna örnek. Genç kız, Kocaeli Hukuk Fakültesinden tanıdığı Muharrem Öğretmen’in yaşını düşünerek sırasını vermek ister.

Öğretmen, kız öğrenciye kuyrukta ders verir:

“Kızım, burada çok sayıda kişi kuyrukta bekliyor. Sıraları değişsek bile, birilerine göre, ben haksız yere öne geçmiş olurum.”

 

DOĞANTEPE YEMEKLERİ

Doğantepe köylüsünün beslenme kültürü, ‘yerli’ köylülerden daha ileri durumdadır. Köyün düğün sofralarında, çevre köylerden çok sayıda meraklı ağırlanır.    

Mısır unundan bulamaç, fırında ekmek (haftada bir), çiğnenerek sıkılan zeytinyağı; köyde beslenen inek ve koyunlardan elde edilen süt,  yoğurt,  kaymak,  tereyağı, peynir temel besin kaynakları arasında yer alır.

Doğantepe kadınları, köyde üretilen sebze ve meyveleri işleme konusunda oldukça yaratıcıdır. Üzüm, erik,  patlıcan, kabak  ve  vişne reçelleri, sofranın vazgeçilmezlerindendir.

Kuskus, bulgur, sebze yemekleri (biber, patlıcan, fasulye aşı), sofrada aile bireylerini bir araya getirir.  Çevre köylerden, kuskus sanılan, burçak  ‘çalan’lar olur. Yerlilerden, kuskus ‘tohumu isteyenlere rastlanır!

 

DUMLUPINAR’DAN AKITILAN SU

Doğantepeliler, bazı işlerini, meci olarak adlandırdıkları imeceyle halleder. İmeceyle ilgili güzel örneklerden biri de Dumlupınar’dan getirilen içme suyudur. Yaklaşık 2 saat uzaklıktaki kaynaktan köye su getirmek için Rum ya da Ermeni’lerden kalma toprak borular (künk) kullanılmış. Boruların geçtiği ‘yerli’ köyün bazı sakinleri,  ‘sabotaj’la içme suyunu kesmiş! Bin bir emekle döşenen  bazı borular kırılmış! Doğantepeliler, bu kez kırık boruları yenilemek  için işe koyulmuş. 

  

DOĞANTEPE CAMİSİNDE OKUL

1 Kasım 1928’de Harf Devrimi gerçekleşir. Harf Devrimi’nden sonra yetişkinlere okuma yazma öğretimi için gece kursları açılır. Resmî kaynaklara göre, 1933’te, Doğantepe’de gezici okul uygulaması başlar. 1935 yılında,  caminin altında ilkokul açılır. O zamanın camileri gösterişten uzak, mütevazı yapılardır. Doğantepeli çocuklar, ahşap caminin giriş katında ders başı yapar.

Selanikli Muharrem, 1945’te,  Doğantepe (Köyü) İlkokulunda öğrenime başlar. 1. ve 2. sınıfta Hasan Fehmi Tan, 3. sınıfta Mehmet Baha Dinçer, 4. ve 5. sınıfta  İsmet Yürüker tarafından okutulur.

Açıl ailesinin iki katlı ahşap evi, okula çok yakındır.

Öğretmeni Hasan Fehmi Tan, okuma yazmayı masal tadındaki öykülerle öğretir.

2. sınıftayken Kur’an’ı hatmeder. Öğretmeni, Kur’an’ı hatmeden öğrencisine şiir okutmak ister, öğrenci okuyamaz.

Çocuğu tokatlar:

“Kur’an’ı ezbere okuyorsun, ama şiir okuyamıyorsun!”

 

(Ayakta, ortada) Muharrem Açıl, Geyve Ali Fuat Paşa İlkokulunda meslektaşlarıyla, 1963
(Ayakta, ortada) Muharrem Açıl, Geyve Ali Fuat Paşa İlkokulunda meslektaşlarıyla, 1963

HACI, ‘KOMÜNİST MEKTEBİ’ İÇİN BORÇ VERMİYOR

1950 yılında Arifiye Köy Enstitüsüne giriş sınavı açılır. 125 öğrenci Arifiye’de sınava girer. Sınavda Balkan rüzgârı eser. Enstitüyü 2., 3. ve 6. sırada  kazananlar, Doğantepelidir. Muharrem, okula 3. sırada girmeye hak kazanır. Aynı köyden Abdülkerim İnönü, sınavı 2. sırada kazanır.  

Arifiye Köy Enstitüsüne kayıt yaptırabilmek için 30 lira tutarında noter masrafını karşılamaları gerekir. Babası Ramazan Açıl, köylüsü Hacı Mümin’in kapısını çalar, borç para ister.  Hacı, dini bütün Müslüman olarak Köy Enstitülerinden rahatsızdır:

“Komünist mektebine yazmışsın, paramla günaha giremem!”

Zor durumdaki babanın yardımına, oğlunun öğretmeni Mehmet Baha Dinçer koşar. Geyve Doğantepeli Muharrem Açıl, 1950 yılında, Sakarya Arifiye Köy Enstitüsünün 1/B Şubesine  237 numarayla kaydedilir.

Doğantepe (Köyü) İlkokulu mezunlarından Muharrem AçılAbdülkerim İnönü ve İskender Kıroğlu’nun  Köy Enstitüsü yılları başlar.

 

KÖY ENSTİTÜLERİ HEDEFTE

Türkiye, çok partili yaşama geçmiş, Köy Enstitüleri sahipsiz kalmıştır. Enstitülere karşı kara propaganda doruğa çıkmıştır.

Ülkede, Arifiye Köy Enstitüsünün 20  günlük öğrencisinin de yaşamını etkileyen olağan dışı hareketlilikler yaşanmaktadır.  

Karma eğitime ‘savaş’ açan  Millî Eğitim Bakanlığı, kız ve erkek öğrencileri ayırmak için harekete geçer. Kızılçullu Köy Enstitüsündeki erkek  öğrenciler Arifiye Köy Enstitüsüne nakledilir. Arifiye’deki erkek öğrenciler çeşitli  okullara dağıtılır, kız öğrenciler  Kızılçullu’ya gönderilir.

Kızılçullu, erkek öğrencilerden tamamen arındırılır!

Amerikan çıkarları uğruna Kore’de Türk askerinin kanını pazarlama sürecini yönetenler,  kız ve erkek öğrencileri ayrı mekânlarda toplayarak,  ülkeyi uçurumun eşiğinden kurtarır!

Arifiye Köy Enstitüsünün yoksul köylü çocukları, adı konmamış bir tür sürgünle karşı karşıya kalır. Öğrencilerin ‘sürgün’ edileceği okullar için kura çekilir. 

237 numaralı öğrenciye, Kastamonu Gölköy Köy Enstitüsü çıkar.

Trenle ulaşım olanağı olmayan Kastamonu’ya nasıl gidilecek?  30 lira noter masrafı için borçlanan aile, çocuğunu Kastamonu’ya nasıl gönderecek? 12 yaşındaki Köy Enstitülü Muharrrem, umutsuzluğa kapılır ve Geyve’ye kaçar. Tarlalardan yürüyerek köye ulaşır.  

Aile bireylerinin tütün için ter döktüğü bir zaman dilimidir.

Baba, elindeki kazmaya tutunarak yere çöker.

Ertesi gün sabah erken saatlerde baba oğul Arifiye’ye giderler. Çifteler’e gönderilecek 10 öğrenci için yola çıkma zamanına dakikalar kalmış,  ama iki öğrenci henüz gelmemiştir. Muharrem, 30 lirayı ve senetleri kurtarma derdindedir. 237 numaralı dosya kayıplara karışmıştır. Öğrenciye, kaydının silindiği söylenir! Kaydı silindiği belirtilen öğrencinin dosyası bir türlü bulunamaz.

Bu arada Arifiye kurası çeken köylüsü de Çifteler’e gitmeye karar verir.

Gelmeyen öğrencilerin yerine Doğantepeli iki arkadaş Eskişehir Çifteler’e gönderilir.

 

Eskişehir Çifteler Köy Enstitüsü, 1953 (Fotoğraf: Muharrem Açıl)
Eskişehir Çifteler Köy Enstitüsü, 1953 (Fotoğraf: Muharrem Açıl)

 

ÇİFTELER KÖY ENSTİTÜSÜNDE  ‘TENZİLİRÜTBE’

Eskişehir Çifteler Köy Enstitüsünün önü ana baba gününe dönmüştür. Okul yöneticileri şaşkındır. Dört bir yandan gelen öğrencilerin nereye, nasıl yerleştirilecekleri konusunda zor durumda kalmışlardır.  Çifteler Köy Enstitüsüne gönderilen 128 öğrenci için atmış dörder kişilik iki hazırlık sınıfı açılır!

1.sınıf öğrencileri ‘tenzilirütbe’yle ‘hazırlık’ sınıfına kaydedilir!

612 numaralı öğrenci,  cebinde  1 lira harçlıkla Çifteler’de eğitim yaşamına başlar. 

Çifteler Köy Enstitüsündeki fazla öğrencileri elemek için akıllara durgunluk veren uygulamaya imza atılır. İlk yarıyıl 4. sınıf, ikinci yarıyı 5. sınıf kabul edilir. Yarıyıl sonunda düzenlenen sınavda başarı gösteremeyen öğrencilerin okulla ilişiği kesilir. Benzer uygulamaya  2. yarıyıl da devam edilir. 5 yıllık ilkokul diplomasıyla Köy Enstitüsüne kaydolan öğrencilere, 4. ve 5. sınıf tekrar okutulur!

Uygulamayla, çok sayıda öğrencinin eğitim hakkı engellenir. 128 öğrenciden  70’i  eğitim hakkını korurken, 58’i Enstitüden uzaklaştırılır.

Elenen öğrenciler,  köylerine geri dönmek zorunda kalır.

Muharrem Açıl, Çifteler Köy Enstitüsünde öğrenim hakkını koruyan 70 öğrenci arasında yer alır.

 

Çifteler Köy Enstitüsü Müdürü Hüseyin Avni Özbenli (1919-2007), Yurttan Sesler Topluluğu bağlama sanatçısıydı
Çifteler Köy Enstitüsü Müdürü Hüseyin Avni Özbenli (1919-2007), Yurttan Sesler Topluluğu bağlama sanatçısıydı

Enstitüde Hilmi Metiner, Hüsnü Angın ve son olarak Hüseyin Avni Özbenli,  müdür olarak görev yapar. ABD dönüşü, 1954’ten sonra göreve getirilen  Hüseyin Avni Özbenli’nin adı bir öğrenci ve bazı işçilerin dövülmesi olayıyla anılır.

Demokratik ortamda eğitim verilen Köy Enstitüleri, katı kurallarla hizaya getirilmeye çalışılır.

Çok Partili Sistem,  öğrenciye el kaldırılmayan Köy Enstitülerinde,  köy çocuklarını dayakla tanıştırır.  Köy Enstitülerinin demokratik iklimini zehirleme çalışmalarına hız verilir.  

Gazeteci Mustafa Afacan, 26 Temmuz 2022 tarihli Kastamonu gazetesindeki köşesinde, Ankara Dil  ve Tarih-Coğrafya Fakültesi (DTCF) mezunu Hüseyin Avni Özbenli’yle ilgili dikkat çeken bir bilgi paylaşıyor:

“DTCF’de dönemin en ünlü akademisyenlerinden felsefe dersleri alıyordu; ‘Muzaffer Şerif, Behice Boran, Pertev Naili Boratav, İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu’…
Fikri zenginliğe bakar mısınız?”

Hüseyin Avni Özbenli, mesleki birikiminin yanı sıra sanatçı kimliğiyle de tanınır. Sanatsal çalışmalara imza atan, birikimli bir yöneticinin  Çifteler Köy Enstitüsündeki bazı uygulamaları  çoğu insanı  şaşırtır. Özbenli’nin bu tavrında, feodal gericiliği besleyen iktidarın etkili olduğu düşünülür.

 

Muharrem Açıl (ortada), okul arkadaşlarıyla
Muharrem Açıl (ortada), okul arkadaşlarıyla

Enstitüde Ahmet  Bey (Meslek Dersleri), Cemalettin Yelbaş (Eğitim Şefi), Akif Olgaç (Tarih), Hüseyin Avni Özbenli (Psikoloji), Müslüm Yeniay (İş) ve Süleyman Gültekin’in yer aldığı öğretmenler görev yapar.

Fen Bilimleri (FKB) Öğretmeni Süleyman Gültekin,  öğrencilere tutumluluk bilinci kazandırmaya yönelik davranışlarıyla iz bırakır. Öğretmen, öğrencilerden, tavuğun sindirim sistemini çizmelerini ister. Bir öğrenci, çizimini beğenmediğinden, kâğıdını yırtar. Öğretmen, yırtılan kâğıdı alır, sınıfta, okulda, Eskişehir’de ve Türkiye genelindeki her bir öğrencinin kâğıt yırttığı varsayımını dikkate alarak hesap yapar.

Kâğıdı yırtan öğrenciye seslenir:

“Sen Anadolu’da bir okul yıktın!” 

Enstitüler, 1954’te  Öğretmen Okullarına dönüştürülür. Muharrem Açıl ve arkadaşlarının eğitim süresi,  hukuksuz biçimde 2 yıl uzar. Enstitülerin eğitim süresi 5, Öğretmen Okullarının ise  6 yıldır. Çifteler’de bir yıl ‘hazırlık’ adı altında 4. ve 5. sınıfı okuyan öğrenciler, Öğretmen Okulundan mezun olabilmek için  toplam 7 yıl eğitim görür.

1950 yılında başladıkları Köy Enstitüsünden 1957 yılında mezun olurlar! Çifteler Köy Enstitüsü öğrencileri, Yunus Emre İlköğretmen Okulu diplomasıyla köylere uğurlanır. 

 

Mardin Midyat Mercimekli (Hapisnas) İlkokulu  (Fotoğraf: Mercimekli İlkokulu Resmî Genel Ağ Sayfası)
Mardin Midyat Mercimekli (Hapisnas) İlkokulu (Fotoğraf: Mercimekli İlkokulu Resmî Genel Ağ Sayfası)

MARDİN’DE SAKARYALI BİR ÖĞRETMEN

28 Temmuz 1957’de Mardin’e atanır. Diyarbakır’a tren yolculuğu 3 gün sürer. Diyarbakır’dan otobüsle Mardin’e gider.

Mardin Yıldız Otelde kalır.

Midyat  Hapisnas (Mercimekli)  Köyü İlkokulu Başöğretmeni olarak  görevlendirilir.

Mercimekli, Midyat’a 7, Mardin’e 66 km uzaklıktadır.

19 yaşındaki genç öğretmen, Hapisnas köyünde kendisini bekleyen sürprizden habersizdir. Kendini tanıtır. Köylüler, Sakaryalı öğretmeni, kazık çakılmış, kireçle işaretlenmiş boş bir arsaya götürür:

İşte okul!

Mardin Maarif Müdürlüğü, okulu olmayan köye öğretmen atama becerisiyle alanında çığır açmıştır.  

Maaşını alır, Sakarya’ya döner.

 

ÖĞRETMEN MAAŞI RADYOYA YETMEZ

Babası Ramazan Bey,  öğretmen olunca 300 liraya veresiye transistörlü bir radyo alır. Radyo, Doğantepe’de kalır. O tarihte öğretmen maaşları ortalama 142 TL dolayındadır.  Başöğretmenlere 10 TL ‘makam’ ücreti ödenir. Midyat Hapisnas İlkokulu Başöğretmeni Muharrem Açıl’ın  maaşı,  152 TL’dir. Bunun  2 TL’si mutemet tarafından  kesilmektedir.

 

MİDYAT MAARİF MEMURLUĞUNDA TİCARET

Mercimekli Köyü İlkokulunun aday  öğretmeni, okulların açıldığı Eylül ayında Midyat’a gider. Midyat Maarif Memurluğunda, sicil,  sınıf defteri  vb. basılı belgelerin yüksek fiyatla genç öğretmenlere pazarlanmasına  tanıklık eder.  Enstitü kültürüyle yetişen öğretmen, pazara sürülen belgeleri almaz. İstanbul Bakış Matbaasına sipariş verir. İstanbul’dan 5 kuruşa aldığı karne, Maarif Memurluğunda 25 kuruşa alıcı bulmaktadır! 5 kuruşluk karne kartona, 25 kuruşluk karne ise kalitesiz kâğıda basılmıştır.

 

HAPİSNAS’TA BİR TÜRK

Midyat’ta Berber Aziz Tezel’e uğrar. Aziz, konuğuna çay ısmarlar. Berber, Hapisnas  köyünden Hacı’nın  ilçeye geldiğini,  heybesini dükkâna bıraktığını söyler. Hacı’nın ‘aksi’  biri olduğunu, Türkçe bilmediğini, ne söylerse yapması gerektiğini hatırlatır:

“Hacı Halil Kahraman, geldi. Sakallı, sarıklı, diz altına kadar fistanlı, parmak arası terlik giymiş. Köyde beyaz eşekler var, hımar, diyorlar eşeğe. İri beyaz eşek önde, Hacı ve 15 yaşında Kur’an kursu öğrencisi oğlu arkada, yürüyoruz. Hacı’ya,  bin, diyorum, ama binmiyor. Sonunda ben bindim. Köy görününce ayıp olur,  diye eşekten indim. Ayıbo, lo, dedim.”

Köyde müzik eşliğinde bulgur dövülmektedir. Köylülerin seslendirdiği müziğe kulak vererek Hacı Halil Kahraman’ın evine giderler. Hapisnas köylüsü, konukseverdir.  Hacı’nın eşi Menci Kahraman, tereyağında yumurta pişirir. Yağda yumurtayla ilk kez tanışır. Yemekten sonra Muhtar Abdülkadir Aslan’ın evine gider. Kırsal alanda barınma sorunu çözüm beklemektedir. Kalabalık aileler evin tek odasını paylaşmak zorundadır.   

Halil Kahraman, 19 yaşındaki öğretmenin dokunulmazlığını ilan eder:

“O artık bizim konuğumuz, kimse ona dokunamaz!”

O tarihte ülkede feodal zincirler henüz kırılmış değildir. Kız çocuklarını okula vermeme eğilimi, sistemin de gizli onayını görmektedir. Hapisnas’ta da durum farksızdır. Öğretmenin, kızları kaydetme girişimi başlangıçta engellenmeye çalışılır.  Muhtar, öğretmenden, kızları okula kaydetmemesini ister.  Öğretmen, kanunları hatırlatır.  Muhtar, kanunları boş ver, der.

Sabah öğrencileri kaydetmek için köyü dolaşırlar. Ağa Halil Demir, Muhtar Abdülkadir Aslan, Bekçi Çelo Taş’la birlikte evlerin kapısı çalınır.  

26 Kasım 1934 tarihli Lakap ve Unvanların Kaldırılması Hakkındaki Kanun’la ‘ağa’, ‘bey’, ‘paşa’, ‘hacı’, ‘molla’ vb. unvanların kaldırılmasının üzerinden 23 yıl geçmiştir. Cumhuriyetin idealist öğretmeni, Ağa’ya, adıyla seslenir.

Halil Demir, kızların kaydedilmemesinden yanadır.  Ağa’ya,  Devlet’in kanunlarından söz eder. Halil Ağa, burada benim sözüm geçer, der. 

 

(Soldan sağa) Prof. Dr. Fikri Kahraman ve Emekli Adana Nüfus İl Müdürü Abdülkadir Gül (Midyat Hapisnas’ın  tozlu yollarından zirveye çıkan ikili)
(Soldan sağa) Prof. Dr. Fikri Kahraman ve Emekli Adana Nüfus ve Vatandaşlık  İl Müdürü Abdülkadir Gül (Midyat Hapisnas’ın tozlu yollarından zirveye çıkan ikili)

MUALLİM NASIL BİR ŞEY

Hapisnas köylüsü, 1957 yazında ilk kez bir öğretmenle tanışır. Okul çağındaki çocuklar, öğretmeni merak eder.  Meraklı çocuklardan biri de Abdülkadir Gül’dür (Emekli Adana Nüfus ve Vatandaşlık İl Müdürü). Abdülkadir, öğretmeni görmek için sabırsızlanır. Ne var ki o gün hayvan otlatma sırası kendisindedir.

Abdülkadir Bey,  duygularını, 1997’de,  Adana’da öğretmeniyle paylaşır:

“Duyduk ki köye muallim gelmiş. Kardeşime bir avuç kuru üzüm verdim,  yerime hayvan otlatsın, diye. Duvarın dibinde dikiliyordum. Muhtar, bekçi, ağa ve öğretmen çıkmış öğrenci kaydetmeye. Ana, dedim, hani öğretmen? Annem, öğretmeni gösterdi. Anne, dedim, o da bizim gibi!” 

 

32 KİMLİĞİN ÖYKÜSÜ

1957 yılında öğrencileri kaydederken bir gerçeğin farkına varır. Öğrenim çağındaki 32 öğrenci nüfusa kaydedilmiştir. Öğrencilere kimlik çıkartmak için  Midyat Nüfus Müdürlüğüne gider. Memur, umursamaz, onların anne ve babalarının evlilikleri bile yok, der. Memur,  biraz tartıştıktan sonra, 2 fotoğraf ister.   Öğrencilerin fotoğraflarını çektirir, memura teslim eder.   Aradan uzun zaman geçer, ama çabaları sonuçsuz kaşır. Nüfus memuru, sağda solda öğretmeni tehdit eden konuşmalar yapar.  Memurun tehditleri, öğretmenin kulağına kadar gider. Soluğu Midyat Kaymakamlığında alır. Midyat Kaymakamı,   nüfus memuruna, kimlikler için önce iki hafta, memurun isteği üzerine,  bir ay süre tanır. Kaymakam, memuru, öğretmenin güvenliği konusunda uyarmayı da ihmal etmez:

“Bir ay sonra 32 nüfus cüzdanı hazır olacak. Bu öğretmen burada olduğu sürece başına bir şey gelirse müsebbibi sensin!”

Bir ay sonra 32 nüfus cüzdanıyla köye döner. Köylüler, oğlak ya da tereyağı ‘zayiatı’ olmadan halledilen işten dolayı şaşkınlık içindedir. 

 

Savur’da kazada yaşamını yitiren Midyat Belediye Başkanı Nuri Midyat’ın koltuğuna   eşi Zekiye Midyat oturmuştu
Savur’da kazada yaşamını yitiren Midyat Belediye Başkanı Nuri Midyat’ın koltuğuna eşi Zekiye Midyat oturmuştu

MİDYAT’TA KADIN BELEDİYE BAŞKANI

Kız çocuklarını okula gönderme eğiliminin zayıf olduğu yıllarda Midyat’ta dikkat çekici bir gelişme yaşanır.   Midyat Belediye Başkanı  Nuri Midyat,  1957 yılında, Savur yakınlarında trafik kazası geçirir. Belediye Başkanı yaşamını yitirir. Midyat Belediye Meclisi, yeni başkanı belirlemek üzere toplanır. Toplantıda,  Nuri Midyat’ın eşi Zekiye Midyat’ın,  belediye başkanlığı görevine getirilmesine karar verilir.  

Kadının yok sayıldığı koşullarda Midyat Belediyesini bir kadın yönetir.  Kadın Belediye Başkanı, Midyat’ta  yaklaşık 3 yıl görev yapar.

 

BEKÇİ ÇELO’NUN MAVZERİ

Okulların açılmasına sayılı günler kalmasına karşın, okul yapımıyla ilgili somut bir gelişme olmaz. Maarif Memurluğuna giderek durumu bildirir. Maarif Memuru, rahat davranışlarıyla dikkat çeker:

”Bunları kafaya takma. Devlet yaparsa yapar.”

“Maarifteki işlerim bitmeden Bekçi Çelo (Taş) çıkageldi, köye gidiyoruz, dedi. İşlerimin bitmediğini söyledim.  Ağa’nın emri, seni götürmezsem beni öldürür, diyerek  mavzerini bana doğrulttu! Baktım Çelo ağlıyor, yapma, diyor, döndüm. O gece Hacı’nın evinin damında  yattım. Sabah uyandığımda yatağın üzerinde oğlaklar geziniyordu.”

Öğretmenin Midyat’ta olduğu gün köylüler,  kız çocuklarının durumunu görüşür ve okula göndermeye karar verir. 7’si kız, 32 öğrenci okula kaydedilir. Okul için kiliseden daha uygun bir yer bulunamaz. Kilise balkonunun altı dersliğe çevrilir. İlk gün okula 17 öğrenci gelir. Kilise görevlisi, öğretmene iki odalı kilisenin bir odasını tahsis eder.

 

Mardin Midyat Hapisnas (Mercimekli) köyü  (Fotoğraf: Ali Alp)
Mardin Midyat Hapisnas (Mercimekli) köyü (Fotoğraf: Ali Alp)

 

HAPİSNAS KİLİSESİNDE DERS BAŞI

Odanın birinde papaz, diğerinde öğretmen kalır. Öğretmene verilen oda karpuz deposu olarak da kullanılmaktadır. Masanın üzerine yatak serilir. Papaz Efraim, Hapisnas Kilisesinde iki gün hizmet sunar, diğer günlerini Midyat’taki evinde geçirir. Papaz,  köye geldiğinde beraberinde Tevrat, Zebur ve İncil getirir.

Öğretmenin kaldığı odanın kapısı çıtaya çakılmış bezden yapılmıştır. Köylüler, öğretmeni konuk etmek istese de kabul etmez. Papazın Midyat’a gittiği gün, kilisede yalnız kalır. Karanlık bastırınca aklına cin masalları gelir. Bildiği bütün duaları okuyarak rahatlamaya çalışır. Yorganının üzerine çöken ağırlıktan dolayı korkuya kapılır. Yorganı üzerinden atar, Halep’ten aldığı  muhtar çakmağıyla odayı aydınlatır.  Çakmağın aydınlattığı odada ürkek bir kediyle göz göze gelir!  

Gizli oda arkadaşının varlığıyla rahatlar.

Eğitim kurumu  ve lojman olarak kullanılan kiliseden    ayrılma zamanı gelir. Kilisedeki misafirliğine 3 ay sonra nokta koyar. Alkan ailesinin ahırını temizleyerek dersliğe ve lojmana çevirir. Birinci yarıyıl sona erer. İkinci yarıyıl başında okul binasının yapımı tamamlanır.

  

ÖĞRENCİSİ MELKE GABRİEL (ALKAN) 5  DİL  BİLİYOR

Öğrencisi Melke Gabriel (Alkan),  ahırı dersliğe dönüştürülen  ailenin çocuğuydu. Yazar Kemal Yalçın, Muharrem Öğretmen’e gönderdiği “Süryani Halk Kahramanı Şemun Hanne Haydo”  kitabına   şu satırları yazmıştı:

“Bochum, 4 Ocak 2021

Sayın Muharrem Açıl Öğretmenim, ben Kemal Yalçın.  45 yıl öğretmenlik yaptım ve ayrıca bu kitaplar dâhil, 35 kitap yayınladım.

Melke abi, 5 dil biliyor. Bana Süryanileri Melke abi anlattı. Bu kitapların düzeltmelerinde bana çok yardımcı oldu. Bu 4 cildi, toplam 2 bin 500 sayfayı en az  5 sefer okudu.  Melke abiye Türkçe öğrettiğiniz için size çok teşekkür ederim. Kemal Yalçın”

 

1957 SEÇİMLERİNDE DP TULUM ÇIKARIR

27 Ekim 1957’de erken genel seçimler yapılır.  Sandık başkanı, CHP yanlısıdır. Seçim listesine papazın adı yerine unvanı yazılır.  Papaz Efraim,  itiraz eder, adının yazılmasını ister. Sandık görevlisi, ne  fark eder, diyerek geçiştirir.

Demokrasiye geçiş sürecini  feodal beyler yönetmektedir.   

Ağa, köylüleri uyarır:

“DP’den farklı bir oy çıkarsa köyü yakarım!”

Öğretmen, sandık başkanını müdahale konusunda uyarır. Başkan, sen karışma muallim, diyerek tepki gösterir.

Sandıktan, DP dışındaki partilere oy çıkmaz!

Hapisnas’ta, vatandaşın hür iradesiyle,   demokrasi tecelli eder!

 

Muzaffer Sarısözen (1899-1963)
Muzaffer Sarısözen (1899-1963)

MUZAFFER SARISÖZEN, HAPİSNAS’TA

O tarihte Hapisnas’ta radyo yoktur. Komşu köyde görevli bir öğretmen tamir ettirdiği radyosuyla Hapisnas’tan geçer. Hapisnas’ın Başöğretmeni, yorgun öğretmeni ağırlar:

“Yorulmuş, gel oturalım, dedim. Çocuklardan ayran istedim. Radyo çalıyor mu, dedim. Tamirden getirdim, dedi. Çalmasını istedim, anten için uzun bir sırık lazım,  dedi. Çocuklar sırık getirdi. Okulun önündeydik, masaya koyduk.  Saat 12.15’te Muzaffer Sarısözen’in Yurttan Sesler Korosu başladı. Fikri Kahraman yanıma geldi, radyo için, bu Arapça, Kürtçe de bilir mi, dedi. Her dili bilir, dedim.”

  

MİDYAT HAPİSNAS (MERCİMEKLİ) KÖYÜ

Hapisnas köyünde Arap, Kürt ve Süryaniler iç içedir. Süryaniler, görece iyi koşullarda yaşamaktadır. Köyde tuvaletin olduğu tek yapı, kilisedir.   Öğretmen atamasıyla köyün sayım cetveline bir de Türk eklenir.  Muharrem Açıl,   Mercimekli’de yaşayan tek Türk olarak kayıtlara geçer.

2021 yılı verilerine göre, köyde 304 kişi yaşıyor. 

Emekli Mal Müdürü ve Mercimekli Köyü Muhtarı Celal Ercan, köyde yaşanan gelişmeleri şöyle özetliyor:

“Köyümüz şu an 52 haneli. Midyat-Hapisnas yolu asfaltlandı. Köy,  içme suyuna kavuşturuldu. Köylümüz artık kuyu  suyu içmiyor. Köyün kanalizasyon altyapı sorunu  2 yıl önce çözüme kavuşturuldu.  Köydeki Süryaniler, iki yaşlı dışında,  Avrupa ülkelerine yerleşti. Mercimekli İlkokulu ve köyün yüzde 70’i SİT alanı olarak tescil edildi, koruma altına alındı. Köydeki yeni yapılar Midyat taşıyla yapılıyor. Hapisnas’ta koruma altına alınan 3 kilise bir de cami var. Köy, adını, bir zamanlar hapishane olarak kullanılan kiliseden alıyor.”

 

GEYVE KAMIŞLI İLKOKULU

1959 yılında adaylığı kaldırılır. Aynı yıl Sakarya Geyve Kamışlı Köyü İlkokuluna atanır. Aile, oğlunu evlendirmek için arayışa girer. Dönemin toplumsal yapısı, gençlere  eşini seçme hakkı tanımaz. Annesi Zeynep Hanım, Geyveli bir kızı beğenir,  oğluna gelin olarak ister. 1959 yılında,  Neziha Hanım’la yaşamını birleştirir.  Muharrem-Neziha çiftinin bu evliliğinden, Aysel, Aysun ve Erdoğan  dünyaya gelir.

 Muharrem Açıl, eşi Neziha Açıl ve çocuklarıyla, 1972
Muharrem Açıl, eşi Neziha Açıl, çocukları Aysel ve Aysun, 1972

Kamışlı’da bir yıl görev yaptıktan sonra Geyve Ali Fuat Paşa İlkokulunda görevlendirilir. 1962 yılında askerliğini Edremit’te yedek subay olarak yapar.  1964’te İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini kazanır.

Ali Fuat Paşa’da 5 yıl çalışır.

1965’te Kocaeli Karaabdülbaki  Köyü İlkokuluna atanır. İstanbul’da hukuk öğrenimini sürdürebilmesi için istasyona yakın bir yerde çalışması gerekir. Yaptığı başvurulardan sonuç alamaz. Bu arada Karaabdülbaki İlkokulunun sıra ve masaları  yoktur. Köylülerle işe koyulur, öğrencilerin oturması için bir tahta bulunur.

Muharrem Açıl, Sakarya Geyve Ali Fuat Paşa İlkokulunda 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı töreninde  günün anlam ve önemini belirten konuşmayı yaparken, 29 Ekim 1962
Muharrem Açıl, Sakarya Geyve Ali Fuat Paşa İlkokulunda 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı töreninde günün anlam ve önemini belirten konuşmayı yaparken, 29 Ekim 1962

  

MAARİF MÜDÜRÜ, ÖĞRETMEN AVINDA

Komşu Aşırlar İlkokulunda kullanım dışı kalan  sıra ve masaların onarılması için kolları sıvar. Köylülerle birlikte Aşırlar’a, okul araç gereçlerini getirmek için gittiği sırada, Kocaeli Maarif Müdürü Sabri Yahşi (1927-2009), Karaabdülbaki İlkokuluna ‘baskın’ düzenler! Müdür, öğretmeni ciple alır, sorguya çeker! Öğretmenin Karaabdülbaki’de olmadığı saatte, Maarif Müdürü, köylüleri öğretmen aleyhinde ifadeye zorlar. Köylüler, öğretmeni kollayan bir tavır sergiler. Müdür, bunlar solcu, böyle girer, etkilerler, der. Muhtarın oğlu şaşırır:

“Ne demek solcu?”

Hukuk öğrenimi için atama başvuruları sonuçsuz kalır. Sınav harcını yatıramaz.  İstifa etmeye karar verir:

Dönemin Kocaeli Maarif (Millî Eğitim)  Müdürü Sabri Yahşi (1927-2009)
Dönemin Kocaeli Maarif (Millî Eğitim) Müdürü Sabri Yahşi (1927-2009)

Medeni Hukuk kitabını okurken, İzmir Maarif Memuru Hüseyin Aydos, yanına gelir. Aydos’un desteğiyle, İzmit Yenidoğan İlkokuluna atanır. Muharrem Açıl’ın önerisiyle, 1974 yılında,  okulun adı İsmet İnönü İlkokulu olarak değiştirilir. 1965-1984 yılları arasında İsmet İnönü İlkokulunda çalışır.

1984’te emekliye ayrılır.

 

Muharrem Açıl, İzmit Yenidoğan (İsmet İnönü) İlkokulunda, 6 Haziran 1975
Muharrem Açıl, İzmit Yenidoğan (İsmet İnönü) İlkokulunda, 6 Haziran 1975

DİNMEYEN  EVLAT ACISI

Onun yaşamında derin izler bırakan en büyük acı, oğlunu genç yaşta kaybetmesidir. Oğlu Erdoğan Açıl (1973-1992), liseyi bitirdikten sonra üniversite sınavına girer. Sınav sonuçlarını heyecanla bekleyen delikanlı, yaz sıcağında serinlemek için Kandıra Kefken’e gider.

Amcasının yazlığına gitmeden önce babasını da davet eder:

“İnsan oğlunun nasıl yüzdüğünü merak etmez mi…”

Bu arada ablasının düğün davetiyeleri dağıtılmış, hazırlıklar tamamlanmıştır.

Karadeniz’de arkadaşlarıyla birlikte yüzerken, bir arkadaşı boğulma tehlikesi geçirir. Hemen yardımına koşar, ama azgın dalgalara yenik düşer.

19 yaşındaki delikanlı, amcasının Kefken’deki yazlığından bir daha dönemez. Kefken’den gelen acı haber, aileyi derinden sarsar.  

Erdoğan, sınav sonucunu öğrenemeden sonsuzluğa uğurlanır.

Postacı, bir süre sonra ÖSYM Sınav Sonuç Belgesini  baba ocağına teslim eder.  Belgenin üzerine acılı anne ve babanın gözyaşları akar.

Yıllar geçer…

ÖSYM başlıklı zarfın kapağı asla açılmaz…

Muharrem Açıl’ın  oğlu Erdoğan Açıl (1973-1992),  Kandıra Kefken’de Karadeniz’in azgın dalgalarına yenik düşmüştü
Muharrem Açıl’ın oğlu Erdoğan Açıl (1973-1992), Kandıra Kefken’de Karadeniz’in azgın dalgalarına yenik düşmüştü

   

DOĞANTEPE’NİN KALDIRIMLARI

Doğantepe köylüsü, Selanik’in aydınlık  birikimini Geyve’ye taşımış. Cumhuriyet döneminin ilk planlı köylerinden biri olan Doğantepe, kanalizasyon sorununu yıllar önce çözmüş.

Doğantepe’de, kaldırım taşları köylüler tarafından döşenmiş. Dere kıyılarından toplanan taşları, mal ya da hizmet karşılığında çalışan ustalar  döşemiş. Her köylü, evinin önündeki kaldırım işini üstlenmiş.  

Köyün kanalizasyon altyapı sorunu çözüme kavuşturulmuş.  

İlçeye  4 buçuk km uzaklıktaki köye mahalle statüsü  verilmiş.  Mahallede eğitim hizmetleri iki ilköğretim okulunda  veriliyor:  Doğantepe Şehit  Erkan Eren Yatılı Bölge Ortaokulu ve Doğantepe İlkokulu. İlkokul ve  ortaokul binası ortak kullanılıyor. 12 öğretmenin görev yaptığı ortaokulda 71 öğrenci öğrenim görüyor. 62 öğrencisi olan Doğantepe İlkokulunda 7 öğretmen eğitim hizmeti sunuyor.  

 

Muharrem Açıl, Geyve Ali Fuat Paşa İlkokulunda 27 Mayıs Hürriyet ve Anayasa Bayramı geçit töreninde, 1965
Muharrem Açıl, Geyve Ali Fuat Paşa İlkokulunda 27 Mayıs Hürriyet ve Anayasa Bayramı geçit töreninde, 1965

AKLI VE YÜREĞİ, HAPİSNAS’TA

Midyat  Hapisnas (Mercimekli)  İlkokulu, Geyve Doğantepeli öğretmenin ilk göz ağrısıydı.      1957 Eylül’ünde Hapisnas  Kilisesinin altında 32 öğrenciye ders vermişti. O zaman köyün tek öğretmeniydi. Mercimekli İlkokulunun şimdiki öğrenci sayısı, 37. 3 öğretmenli okulun öğrenci mevcudu, 66 yıl sonra da pek değişmemiş.   

Hapisnas adı onu hep heyecanlandırdı. Köyden ayrıldıktan yaklaşık 65 yıl sonra Hapisnas’la  ilgili duygularını kâğıda döktü:

“Ey benim sevdiğim, seçildiğim, yaşamımda özel bir yeri olan,  hiç unutmadığım, daha doğrusu unutamadığım, candan sevdiklerine inandığım, her zaman sofralarında yer bulduğum, ekmeklerine aşlarına ortak olduğum o güzel insanları ile HAPİSNASI'm… Hasretini çekiyorum her zaman.”

Hapisnaslı öğrencileriyle iletişimini koparmadı.  Her biriyle yurdun farklı bölgelerinde karşılaştı. Kimi profesör olmuştu kimi il müdürü.   MEB Müfettişi olan öğrencisi, kişisel dosyasına yazılan öğretmen görüşünü paylaştığında, öğretmeni çoktan emekli olmuştu.

Genç öğretmen, öğrencisi için şu ifadelere yer vermişti:

“Çok meraklı, sürekli soru sorar!”

Yıllar, öğretmeni haklı çıkarmış, adı geçen öğrenci meslek yaşamının doruğuna çıkmıştı.

Bir insan 66 yıl önce okuttuğu öğrencilerinin adını nasıl olur da akılda tutar! Son Enstitülü, yüreğine işlediği öğrencilerinin çoğunu hatırlama yeteneğiyle unutkanlığa meydan okuyor:

Aziz Gül, Çelebi Gül (Öğretmen), Yusuf Talay (Avrupa’da),  Abdülkadir Gül (Eski Adana İl Nüfus Müdürü), İbrahim Demirdağ (Mühendis), Bahattin Kahraman (MEB Bakanlık Müfettişi), Fikri Kahraman (Profesör),  Ziver Demir (Sağlık Bakanlığından emekli), Gebruel Acar.

Muharrem Açıl, Kocaeli İzmit Yenidoğan (İsmet İnönü) İlkokulunda öğrencisi Nuran’la,  8 Nisan 1970
Muharrem Açıl, Kocaeli İzmit Yenidoğan (İsmet İnönü) İlkokulunda öğrencisi Nuran’la, 8 Nisan 1970

  

SON ENSTİTÜLÜYE VEDA

Hapisnas (Mercimekli) İlkokulunun ilk öğretmeni Muharrem Açıl, göreve başladığında 19 yaşındaydı. Mesleğe 1957’de adım atmıştı. Aradan tamı tamına 66 yıl geçmiş.  Şimdi 85 yaşında. Yaşamının son 31 yılını, 19 yaşında Karadeniz’in azgın dalgalarına kapılan oğlu Erdoğan’ın acısıyla geçirdi. Bir gün çıkıp gelecek diye, ÖSYM’niin sınav sonuç belgesinin zarfını bile açmadı.

Mardin Midyat Hapisnas’ta, güzel yürekli insanların sofralarına ortak oldu. Dillerini bilmediği köylülerle sıcak ilişkiler kurdu. Onların güzel anılarını,  yüreğinin derinliklerinde yaşattı.  Gittiği her yerde onlardan sevgiyle söz etti.

1964 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisiydi. ‘Müdür’ koltuğunda oturanların müdahalesiyle öğrenim hakkından yoksun bırakıldı. Tek isteği, İstanbul’a rahat gidebileceği tren istasyonuna yakın bir okula atanmaktı oysa. Kimsesizlerin kimsesi Cumhuriyet, niteliksiz kadroların eline geçmişti. Sistem,  karşılıksız çalışan öğretmene, sonradan ‘mebus’ yaptığı, Maarif Müdürü’nün utanç verici baskınıyla karşılık vermişti. O hiç yılmadı. Enstitüde kazandığı vatanseverlik duygusuyla hareket etti.

Yaşamına insan, doğa ve vatan sevgisi yön verdi. Atatürk Devrimlerinin ödünsüz savunucusu oldu.

Güzel bir dünya kurma umudunu hep korudu. Bu amaçla, çok sayıda konferansa katıldı.

Hapisnaslı Süryanilerin  acı  öykülerini yüreğine işledi.

Ülkesinin insanını koşulsuz sevdi. Hapisnaslı Süryani kökenli arkadaşı Efraim Acar, 66 yıl önce aynen şunları söylemişti:

“Hocam, bütün Müslümanlar sizin gibiyse ben de Müslüman olmaya hazırım.”

Öğrencileriyle, kitaplarıyla, karatahta başında geçirdiği koca ömür, onun en büyük serveti.

Köy Enstitülü öğretmeni İsmet Yürüker, mandolin çaldığında, yalın ayaktı.  Çıplak ayaklarından dolayı oyun oynamaktan utanmıştı. Eve kaçmış, annesi Zeynep Hanım’a sarılmıştı. Anne oğul birlikte gözyaşı dökmüştü. O gün yaşadıklarını unutamadı. Yaşamını, ülkesinin yalınayak  çocuklarına adadı.    

Ailesi Selanik’ten çıkmıştı yola… Yol öyküleriyle büyüdü. Sakarya’dan Eskişehir’e, Diyarbakır’dan Mardin’e ülkesinin hemen her yerini büyük tutkuyla dolaştı. Cebindeki son kuruşları yollarda tüketti. 66 kenti yakından tanıma fırsatı buldu. 

Çok sevdiği vatanını hücrelerine kadar tanıma tutkusunu ilerleyen yaşına karşın sürdürüyor. Pülümür ve Munzur Vadilerini tanımak için sabırsızlanıyor. 

6 Şubat’ta Kahramanmaraş’ta yaşanan ve  bölgeyi yerle bir eden deprem felaketinin hemen ardından telefondan aramış, üzüntüsünü dile getirmişti. Uzun bir aradan sonra, 7 Şubat’ta yeniden kapısını çalıyorum. Kocaeli’ye lapa lapa kar yağıyor. Yıkıntıların altında kalan binlerce insanımızı donduran soğuğa isyan ediyoruz.

Kar sevinci,  yerini hüzne bırakıyor.

Mart ayında yapılması planlanan eğitim sempozyumuna hazırlık çalışmalarına çoktan başlamış.

Mutfakta bulabildiği bütün yiyecekleri masaya koyuyor. Benim tercihim, mısır unundan yapılan karmaca oluyor. Çay demliyor. Birlikte yudumluyoruz çaylarımızı.  

Ağırbaşlı, mütevazı, birikimli Son Estitülüden ayrılma vakti geliyor. Onu Pülümür Vadisi’nde, ulu bir meşe ağacının gölgesinde ağırlama umuduyla yola düşüyorum. Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi 3. sınıf öğrencisi, yüreği aydınlık Son Enstitülü geride kalıyor.

Kirlenmiş/kirletilmiş bir dünyada temiz ve başı dik yaşama geleneğini sürdüren Son Enstitülüyü yüreğimin derinliklerine kazıyorum…

 

Muharrem Açıl,  Tuncelili öğretmen arkadaşıyla
Muharrem Açıl (sağda), Tuncelili öğretmen arkadaşıyla

 

Muharrem Açıl, Geyve Ali Fuat Paşa İlkokulunda öğretmen arkadaşlarıyla, 1964
Muharrem Açıl, Geyve Ali Fuat Paşa İlkokulunda öğretmen arkadaşlarıyla, 1964

 

 

Muharrem Açıl (solda) ve  öğretmen arkadaşı, Haziran 1975
Muharrem Açıl (solda) ve öğretmen arkadaşı, Haziran 1975

 

 

Muharrem Açıl, öğretmen arkadaşı Ebru Mısırlı ve öğrencileri, İzmit İsmet İnönü İlkokulu, 5 Haziran 1977
Muharrem Açıl, öğretmen arkadaşı Ebru Mısırlı ve öğrencileri, İzmit İsmet İnönü İlkokulu, 5 Haziran 1977

 

 

Muharrem Açıl, Derince Turgut Reis Ortaokulunda  öğrencilere konferans verirken  Okul Müdürü Hüseyin Canerik’le, 8 Nisan 2013
Muharrem Açıl, Derince Turgut Reis Ortaokulunda öğrencilere konferans verirken Okul Müdürü Hüseyin Canerik’le, 8 Nisan 2013

  

Muharrem Açıl (Soldan sağa 2.), Atatürkçü Düşünce Derneği Derince Şubesinin düzenlediği etkinlikte sunum yaptıktan sonra Cantürk Şanal (soldan sağa 3.) ve diğer dostlarıyla bir arada, Yenikent Tanyıldızı Düğün Salonu, 2014
Muharrem Açıl (Soldan sağa 2.), Atatürkçü Düşünce Derneği Derince Şubesinin düzenlediği etkinlikte sunum yaptıktan sonra Cantürk Şanal (soldan sağa 3.) ve diğer dostlarıyla bir arada, Derince Yenikent Tanyıldızı Düğün Salonu, 2014

 

 

Muharrem Açıl (orta sıra sağ başta, gözlüklü),  Çifteler Köy Enstitüsü mezunları buluşmasında arkadaşlarıyla  Eskişehir Çifteler Köy Enstitüsü binasının bahçesinde
Muharrem Açıl (orta sıra sağ başta, gözlüklü), Çifteler Köy Enstitüsü mezunları buluşmasında arkadaşlarıyla Eskişehir Çifteler Köy Enstitüsü binasının bahçesinde

 

 

Muharrem Açıl ve Hüseyin Canerik, Derince Turgut Reis İlkokulu, 24 Şubat  2016
Muharrem Açıl ve Hüseyin Canerik, Derince Turgut Reis İlkokulu, 24 Şubat 2016

 

Muharrem Açıl, İzmit,  7 Şubat 2023 (Cumhuriyetin aydınlık birikimi)
Muharrem Açıl, İzmit, 7 Şubat 2023 (Cumhuriyetin aydınlık birikimi)

 

 

Muharrem Açıl adına düzenlenmiş, Kocaeli Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Servettin Bilir imzalı, 26 Nisan 2001 tarihli  belge
Muharrem Açıl adına düzenlenmiş, Kocaeli Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Servettin Bilir imzalı, 26 Nisan 2001 tarihli Teşekkür Belgesi

 

 

Muharrem Açıl adına düzenlenmiş, Kocaeli Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Servettin Bilir imzalı, 23 Nisan 2007 tarihli  belge
Muharrem Açıl adına düzenlenmiş, Kocaeli Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Servettin Bilir imzalı, 23 Nisan 2007 tarihli belge

 

 

Muharrem Açıl adına düzenlenmiş, Kocaeli Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yunus Kishalı  imzalı, 20 Nisan 2010 tarihli  Teşekkür Belgesi
Muharrem Açıl adına düzenlenmiş, Kocaeli Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yunus Kishalı imzalı, 20 Nisan 2010 tarihli Teşekkür Belgesi

 

 

Mardin Midyat Mercimekli İlkokulu (Fotoğraf: Ayetullah  Gül)
Mardin Midyat Mercimekli İlkokulu (Fotoğraf: Ayetullah Gül)

 

Mardin Midyat Mercimekli (Hapisnas) İlkokulu (Fotoğraf: Bilal Gül)
Mardin Midyat Mercimekli (Hapisnas) İlkokulu (Fotoğraf: Bilal Gül)

 

Mardin Midyat Mercimekli İlkokulu (Fotoğraf: Ayetullah  Gül)
Mardin Midyat Mercimekli İlkokulu (Fotoğraf: Ayetullah Gül)

 

 

Mardin Midyat Hapisnas (Mercimekli) köyü  (Fotoğraf: Ayetullah Gül)
Mardin Midyat Hapisnas (Mercimekli) köyü (Fotoğraf: Ayetullah Gül)

 

  

 

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile

0
0
0
s2sdefault