Olcay Soğuk, Efsane Vali (İstanbul Valisi Dr. Lütfi Kırdar’ın Yaşam Öyküsü)
Olcay Soğuk, Efsane Vali (İstanbul Valisi Dr. Lütfi Kırdar’ın Yaşam Öyküsü)

Vali var, vali var! Sahilde bira içen bayan doktorlara kafayı takan valiler örneğin. Belediye başkanlığına vekâlet ederken kurdelesini kestiği köprüde bile adını sonsuza kadar yaşatmayı umut eden valilerimiz ya da…  Maskesiz gezen ‘avam’a sokakta haddini bildiren siyasetin medarıiftiharı valilerin de hakkını yememek gerekir.  Cinsel içerikli kitaba ön söz yazarak okullara dağıttıran,  tepki üzerine toplatarak puan kazanan valiler de unutulacak değil ya.  Devlet okullarında yönetici ve öğretmenlere posta koymayı vazifeden sayan valiler ve daha niceleri…

Yakın zamanda tanık olunan bu ve benzer olaylara adı karışan valilere idari yaptırım uygulanıp uygulanmadığı konusunda herhangi bir bilgimiz yok.  Yaptırımdan daha önemlisi, bu tür fuzuli davranışları sergileyenlerin tepe noktalara nasıl ve niçin getirildikleri sorusudur.  

Bir sistem, bilime yaklaşımın yanı sıra, askeri ve mülki erkânın yetenek ve birikimleriyle test edilir.

1927 yılında Kastamonu'da düzenlenen bir balo, bu açıdan öğreticidir. Bir öğretmenle Vali arasında geçtiği belirtilen olaya karşı Ankara'nın aldığı tavır, dikkat çekicidir. Genç bir öğretmen vali girdikten kısa  süre sonra ayağa kalkmıştır.  Vali, öğretmenin geç  ayağa kalkmasına öfkelenir. Millî Eğitim Müdürünü yanına çağırarak uyarır. Amacı, öğretmenin görevden alınması ya da ağır bir cezayla cezalandırılmasıdır. Müdür işi ağırdan alır,  öğretmenin kasıtlı davranmadığını anlatmaya çalışır, olayın soğumasını bekler. Fakat Vali, öğretmeni cezalandırma konusunda sabırsızdır.

Muallimler Birliği Başkanı Rafet Sadetin (Tok), Vali’yle görüşerek yatıştırmak ister. Vali, direnir. Konu, Bakanlığa bildirilir. Ankara’ya, Millî Eğitim Bakanlığına konuyu bildirerek öğretmenle ilgili işlem yapılmasını ister. O tarihlerde Mustafa Necati, Millî Eğitim Bakanı’dır. Soruşturma açılır. Müfettiş, Vali’nin isteğini yersiz görür. Sorun iki bakan (Dahiliye-Milî Eğitim)  arasında çekişme konusu olur. Bir gün Gazi’nin önünde konuşulur.  Gazi Mustafa Kemal Atatürk, böyle önemsiz ve değersiz bir sorun çıkarıp,  onunla böylesine uğraşan Vali’nin oradan alınarak sorunun çözülmesini buyurur (M. Rauf İnan, Mustafa Necati, s. 29-30).

Tartışma, Kastamonu Valisi'nin  görev yerinin değiştirilmesiyle   sonuçlanır!

1927 yılında Kastamonu’da üç vali görev yapmıştı:  Müştak Lütfü Gürsan, Ahmet Mithat Kalabalık ve İsmail Adil Güven.  Dr. Recep Murat Geçikli’ye göre, Vali Müştak Lütfü Gürsan’ın görev yeri değiştirilmişti.

Yrd. Doç. Dr. Recep Murat Geçikli, bir araştırmada,  balo olayının farklı biçimde yaşandığını işler:

 “Kastamonu Himaye-i Etfal Cemiyeti, bir balo tertip etme kararı alır ve baloya katılımın eşli olması istenir. Kastamonu Valisi Müştak Lütfü Bey’in ailesi Kastamonu’da olmadığı için bu baloya davet edilmez. Vali Müştak Lütfü Bey, balonun tertip edildiği akşam, polis müdürünü görmek bahanesiyle balo mahalline gelir. Vali’nin baloya geldiğini öğrenen balo katılımcıları bu duruma tepki göstererek Vali’den baloyu terk etmelerini isterler. Bunun üzerine Vali Müştak Bey, kendisinin vilayetin valisi olduğunu hatırlatarak bu teklifi reddeder. Bundan sonra baloyu terk eden katılımcılar, belediye salonundan ayrılarak Muallimler Birliği’ne giderler ve orada Vali’nin aleyhinde konuşmalar yaptıktan sonra Dâhiliye Nezareti’ne şikâyet telgrafı gönderirler.” https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/26229

 

Olcay Soğuk (Efsane Vali, yıllar sonra yeniden gündemde)
Olcay Soğuk (Efsane Vali, yıllar sonra yeniden gündemde)

UNUTULMAYAN VALİ DR. LÜTFİ KIRDAR

Bu yaz Pülümür köylerini dolaşırken, Dr. Lütfi Kırdar (1889-1961) ve Ömer Faruk Toprak’la (1920-1979) ilgili eserleri yanımdan ayırmadım.  Dr. Kırdar, eski İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı. Ömer Faruk Toprak, günümüz kuşağının yeterince tanımadığı yazar-şairlerimizden. Kırdar ve Toprak, yıllar önce aramızdan ayrılmıştı. Vali  Kırdar ve Toprak, köy ziyaretlerinde iki eserle bana eşlik etti:

Efsane Vali (İstanbul Valisi Dr. Lütfi Kırdar’ın Yaşam Öyküsü)

Tuz ve Ekmek

Efsane Vali’yi, genç araştırmacılarımızdan Olcay Soğuk kaleme almış (Doğan Kitap, 2019). Tuz ve Ekmek, Ömer Faruk Toprak’ın ilk romanı (Cem Yayınevi, 1991).  Dr. Lütfi Kırdar, 1938-1949 yıllarının İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı. Tuz ve Ekmek, İkinci Dünya Savaşı koşullarında aydınları canından bezdiren baskıların ustaca işlendiği bir eser. Tuz ve Ekmek’teki polis-aydın kovalamacası, Rıfat Ilgaz’ın Karartma Geceleri’ndeki gerilimle devam eder.

Pülümür’ün terk edilmiş köylerinde yüzyıllık ceviz, meşe ya da ahlat ağaçlarının gövdesine yaslanarak çantamdaki kitaplara göz atıyorum. Bazen bir köy çeşmesinde soluklanmak için çıkarıyorum kitapları. Olcay Soğuk’un Efsane Vali (İstanbul Valisi Dr. Lütfi Kırdar’ın Yaşam Öyküsü) ile  Ömer Faruk Toprak’ın Tuz ve Ekmek  adlı eserlerini birlikte okuyorum.

Dr. Lütfi Kırdar (1889-1961)
Dr. Lütfi Kırdar (1889-1961)

LÜTFİ KIRDAR KİMDİR?

Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Lütfi Kırdar,  1889 Kerkük doğumlu. Balkan Harbi’ne gönüllü girmiş, 1. Dünya Savaşı’nda, yedek tabip yüzbaşı rütbesiyle Güney Cephesi’nde görev almış. Erzurum’da Hilal-i Ahmer Cemiyetinin 3. ve 5. Sağlık Kurullarının başkanlığını yapmış, ardından Nazilli Cephesi Kızılay Sıhhi İmdat Ekibi Başkanı olarak Millî Hükûmet emrine girmiş (s. 223-224).

1933 yılına kadar İzmir Sıhhat ve İçtimai Muavenet Müdürü olarak görev yapan Kırdar, 1935 yılında Kütahya’dan milletvekili seçilir. Manisa Valiliğinin ardından, 1938 yılında İstanbul’a atanır.  İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı Kırdar, baskılar üzerine, 1949’da görevinden ayrılmak zorunda kalır,  aynı yıl yapılan ara seçimde Manisa milletvekili olur. 1957’de, DP listesinden bağımsız milletvekili olarak TBMM’ye giren Kırdar, 5. Menderes Hükûmeti’nin  Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı olarak görev yapar.  27 Mayıs Askeri Müdahalesinden sonra  yargılanan Dr. Lütfi Kırdar, 17 Şubat 1961’de, Yassıada’da, duruşma sırasında geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitirir.

Dr. Kırdar, 72 yaşında yaşama veda eder.

Olcay Soğuk (Öğretmenler odasında sadece para konuşulmuyor)
Olcay Soğuk (Öğretmenler odasında sadece para konuşulmuyor)

TUTUCULAŞAN CUMHURİYET KADROLARI

Olcay Soğuk, sağlığında adının herhangi bir kuruma verilmesini istemeyen Dr. Kırdar’ı, ölümünden yaklaşık 25 yıl sonra adının verildiği İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayından alarak günümüze taşıyor. Nazım Planı bile hazırlanmamış İstanbul’u, yokluk ve zorluklar içinde yeniden yaratan Kırdar’ın öyküsü, Millî Mücadele’de etkin görevler almış, gözünü budaktan sakınmayan kadroların özellikle 40’lı yıllarda adım adım tutuculaşmalarına da  ışık tutuyor. Okuyucu, Vali Kırdar’ın, 40’lı yıllarda aydınları hedef alan uygulamalar hakkındaki düşüncelerini merak ediyor. Bu konuya kitabın yeni baskısında yer verilmesinin önemine işaret ediliyor.

İstanbul’da kamu yararı gözeten bir valiyi engelleme girişimlerinin bu tutucu  kadrolar eliyle yürütülmesi, 40’lı yılları asr-ı saadet dönemi olarak nitelendiren değerlendirmeleri tartışılır hâle getiriyor. Söz gelimi Vali Kırdar’ın Taksim, Maçka ve Dolmabahçe arasındaki vadiyi kamulaştırarak parka dönüştürdüğü alanın kalbi, 1949 yılında CHP tarafından göreve getirilen İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı Dr. Fahrettin Kerim Gökay  tarafından Hilton Oteli ve bahçesi için tahsis edilmiştir (s. 229). Terekesinde 630 tapu bulunan Dr. Gökay’ın, dönemin Başbakanı Adnan Menderes’le yaşadığı anlaşmazlığın nedenlerinden birinin kamulaştırma olması, CHP-DP arasındaki gerilimin ileri-geri mücadelesinden ibaret olduğunu düşünenleri hayal kırıklığına uğratıyor. CHP’li İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı Dr. Fahrettin Kerim Gökay,   kamulaştırmadan yana tavır alan dönemin Başbakanı Adnan Menderes’e tepki göstermektedir!

Dr. Lütfi Kırdar, İstanbul’daki 11 yıllık görevinin altı yılını İkinci Dünya Savaşı’nın zor günlerinde geçirir. Savaşta tarafsızlık siyaseti izleyen Türkiye’de, Cumhuriyet atılımlarının soluğu kesilmiştir. CHP Sivas Milletvekili Şemsettin Günaltay, Başbakanlık koltuğuna oturur oturmaz ilkokullara din dersleri konulmuş, üniversitelerde din fakülteleri kurulmuştur (s. 136).  Emperyalizm destekli irticaya ödünlerin verildiği yıllar, aydınların yanı sıra, namuslu bürokratlar için de oldukça zordur. Devrimleri savunanlar, sistemin sinir merkezleri tarafından kıyıya sürülmekte, susturulmaya çalışılmaktadır. İfade ve basın özgürlüğü, yıllarca süren ‘örfi idare’ yüzünden anlamsızlaşmıştır. Gazetelerde hangi haberlere, ne kadar yer verileceğine bile hükûmet karar vermektedir. Basına yönelik müdahalelere, Cumhuriyet’in Başyazarı Nadir Nadi bile isyan etmektedir. Dr. Lütfi Kırdar, Başbakan Refik Saydam’ın,  gazete yöneticilerini bir araya toplayarak,  ertesi gün ne yazmaları gerektiği konusunda direktif verdiği  koşullarda İstanbul basınıyla sağlıklı ilişkiler kurmayı başaran bürokratlardandır (s. 125).

 

Soldan sağa Üner, Hayrunnisa, Lütfi ve Erdem Kırdar (İstanbul Valikonağı, 1945)
Soldan sağa Üner, Hayrunnisa, Lütfi ve Erdem Kırdar (İstanbul Valikonağı, 1945)

PARTİZANLIĞA   NET TAVIR

Vali Kırdar, partizanlığa hayır deme cesaretini gösteren ender bürokratlardan biri olarak belleklere kazınmıştır. Kırdar’ın, Partisi lehine seçim propagandası yapmaması, seçim hilelerine izin vermemesi,  partizanlığa karşı çıkması ve hukuk dışı uygulamalara tavır alması, karşılıksız kalmamıştır:

Partisi,  Kırdar’ı, İstanbul polisiyle iş birliği yaparak izlettirmiş,  

Sıkıyönetim, kapattığı İstanbul gazetelerine, Vali Kırdar aleyhinde haber yapma koşuluyla yayın izni verileceğini bildirmiş,

İstanbul Valisi hakkında yalan haber yapan haftalık bir yayın çıkarılmış, Parti kongresinde üyelere dağıtılmış,

Parti örgütü, DP İstanbul İl Başkanı Kenan Öner’e, Vali aleyhinde iş birliği önerisi sunmuştur (s. 288).

İstanbul Valisi, tüm bunlar yetmiyormuş gibi, Veli Efendi’de çıkan yangınla ilişkilendirilmek istenmiştir (s. 140). Görevden alınmak istenen Vali Lütfi Kırdar, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün İsviçre ya da Viyana’ya elçilik önerisini kabul etmemiştir (s. 139).

 

Dr. Lütfi Kırdar, eşi Hayrunnisa Hanım’la
Dr. Lütfi Kırdar, eşi Hayrunnisa Hanım’la

 İSTANBUL’UN İMARI

İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı Dr. Lütfi Kırdar, kentin imarında önemli roller üstlenmiştir. Kentin yol, su, elektrik, köprü, meydan, park, okul, spor ve kültür merkezi, tarihi varlık, ibadethane vb. hemen her sorununa el atmış, çözüm üretmiştir. Kırdar zamanında  Eminönü Meydanı açılmış,  Mısır Çarşısı kamulaştırılmış,  geniş alanlar parka dönüştürülmüştür (s. 87, 94). Açık Hava Tiyatrosu, İnönü Stadyumu, Zincirlikuyu Mezarlığı, Haydarpaşa Köprüsü ve Rıhtımı, Atatürk İnkılabı Müzesi, Tevfik Fikret Edebiyat-ı Cedide Müzesi, İstanbul Belediye Müzesi ve Kütüphanesi, Spor ve Sergi Sarayı, Gazi (Atatürk) Köprüsü, Haseki Çocuk Hastanesi, Süleymaniye Doğumevi, Cerrahpaşa Verem Hastanesi vd. eserler Kırdar tarafından İstanbul’a kazandırılmıştır (s. 80, 81, 89, 91, 94, 95, 96, 97, 102, 104, 108, 111, 112, 115 vd.).

 

Soldan sağa Şemsettin Günaltay, İsmail Adil Güven, Adnan Menderes, Fahrettin Kerim Gökay
Soldan sağa Şemsettin Günaltay, İsmail Adil Güven, Adnan Menderes, Fahrettin Kerim Gökay

27 MAYIS VE DEMOKRAT PARTİ

İktidara gelir gelmez, NATO üyesi olmayan Türkiye’yi ABD çıkarları uğruna Kore’de savaşa sürükleyen  DP’nin on yıllık iktidarı,   bozulan ekonomi, ağır baskılar, hukuk dışı uygulamalar, partizanlık vb. nedenlerle sarsıntı geçirmektedir. Mehmetçiğin kanını pazarlama sürecinde ABD’den dış yardım alan iktidarın balayı dönemi çoktan sona ermiştir. ABD’nin dirsek çevirdiği DP, yeni arayışlara girer.

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) ile ilişkiler bu zorlu koşullarda gündeme gelir. Hükûmet, Sovyet ilişkilerinin onarılması için çaba gösterir.

Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı Dr. Lütfi Kırdar, 22 yıllık aradan sonra SSCB’yi resmen ziyaret eden ilk devlet yetkilisi olarak tarihe geçer. Bakan Kırdar, Başbakan Adnan Menderes’in talebi üzerine, 9-24 Aralık 1959 tarihleri arasında, bir heyetle birlikte, Sovyetler Birliği’ni ziyaret eder (s.190). SSCB, Atatürk’ün sağlığında, 1937 yılında,  Dışişleri Bakanı Dr. Tevfik Rüştü Aras tarafından ziyaret edilmiştir (s. 187). 

Başbakan Adnan Menderes, Kırdar’dan bir yıl sonra, Temmuz 1960 tarihinde SSCB’yi ziyaret etme düşüncesindedir. Ziyaretten iki ay önce, 27 Mayıs 1960'ta,  Askeri Müdahale gerçekleşir. Böylece Başbakan'ın SSCB'ye planladığı ziyaret gerçekleşmez. 

Araştırmada, 27 Mayıs’ta, Türk-Sovyet ilişkilerini hedef alan ABD-NATO’nun rolü vb. iddialara da yer veriliyor. 27 Mayıs’ta,   DP’nin, sallanan iktidarını ayakta tutmak için  yeni arayışlara girmesi, bu bağlamda SSCB ile ilişkileri onarma  çabaları  vb. etkenlerin  rolü tartışılabilir. Bununla birlikte bir gerçeğin  altını çizmek yararlı olabilir. Ekonomisi bozulmuş, siyasal çalkantılara sürüklenmiş Türkiye’nin,  ülkeyi aralıksız on yıl yöneten, yıpranmış bir DP tarafından yönetilmesi iyice zorlaşmıştı. Yükselen kitle hareketleri de bunun habercisiydi.  Askeri  müdahalenin, yükselen kitle hareketlerine   sistemin ürettiği çözüm  olduğu da öne sürülebilir.  Buna karşın 27 Mayıs Anayasasıyla temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alındığı genel kabul görmektedir.   

 

Olcay Soğuk
Olcay Soğuk

NAMUSLU İNSANLARIN YÜREĞİNE SU SERPEN ARAŞTIRMA

Efsane Vali, titiz bir çalışmanın ürünü.  260 sayfadan oluşan kitabın ön sözünü Dr. Lütfi Kırdar’ın şimdi 87 yaşında olan  oğlu Dr. Üner Kırdar yazmış. Kitabın sonundaki 18 sayfa, Vali Kırdar’ın fotoğraflarına ayrılmış.  

Araştırmacının öğretmen oluşu, çalışmayı değerli kılan ögelerden. Eser, Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsünde yüksek lisans eğitimini tamamlayan araştırmacının yüksek lisans tezi. Kitabı elinize aldığınızda, kırtasiyelerde parayla yazdırılan, bilim dünyasının yüzünü kızartan tezlerden farklı olduğunu hemen ayırt edebiliyorsunuz.  Bazı öğretmen odalarının masalarını süsleyen reklam kataloglarına hayıflanan eleştirmenlerin, Cumhuriyet tarihçisi bir öğretmenin eserini niçin görmezlikten geldiği sorusunu bir kenara not ediyorsunuz.

Eski İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı Dr. Lütfi Kırdar, bugün unutulmaya yüz tutmuş, çalışkan ve namuslu yönetici geleneğini temsil eden  şahsiyetlerden biri olarak yeniden gündeme gelmeyi hak ediyor.

Olcay Soğuk, fuzuli işlerle ömür tüketmenin vazife sanıldığı günümüz koşullarında yetenek, birikim ve uygulamalarıyla toplumda derin izler bırakan Dr. Lütfi  Kırdar’ı yeniden keşfederek   namuslu insanların yüreğine su serpiyor.

(Erzincan Çağlayan, 16 Kasım 2020)

 

Kaynakça:

Olcay Soğuk. Efsane Vali (İstanbul Valisi Dr. Lütfi Kırdar’ın Yaşam Öyküsü). İstanbul: Doğan Egmont Yayıncılık ve Yapımcılık Tic. AŞ, 2019.

Ömer Faruk Toprak. Tuz ve Ekmek. İstanbul: Cem Yayınevi, 1991.

 https://www.biyografya.com/biyografi/3480 Erişim: 13.11.2020.

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile

0
0
0
s2sdefault