Katledilen akademisyenler
Katledilen akademisyenler
Doçent Dr. Ayşe Aypay
Doçent Dr. Ayşe Aypay
Saldırgan Volkan Bayar
Saldırgan Volkan Bayar

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi doktora öğrencisi Volkan Bayar'ın, Dekan Yardımcısı Dr. Mikail Yalçın, Fakülte Sekreteri Fatih Özmutlu, Araştırma Görevlisi Yasir Armağan ile  Dr. Serdar Çağlak'ı silahla öldürmesi ve üç kişiyi yaralaması,  büyük üzüntüye neden oldu.

Üniversitede yaşanan olayın soğukkanlılıkla ele alınması için  Devlet aklının  harekete geçmesi gerekiyor. Bunun için öncelikle olayın iyi irdelenmesi gerektiği açık.

Katliamın sağlıklı biçimde değerlendirilebilmesi amacıyla cinayet sürecini özetleyelim.

Saldırgan Volkan Bayar

  1. MEB bursuyla Amerika'da lisansüstü eğitim görmüş,
  2. Tokat’tan doktora için Osmangazi Üniversitesine kabul edilmiş,
  3. Üniversitelerde görevli yüzün üzerinde kişiyi FETÖ’cü diye ihbar etmiş, bunlardan bir kısmı görevden alınmış, bir kısmı beraat ettiği hâlde görevine dönememiş,
  4. Hakkında çok sayıda şikâyet başvurusunda bulunulmuş, iddialara göre, dilekçeler ya işleme sokulmamış ya da somut bir işlem yapılmamış,
  5. Saldırgan, akademisyenleri öldürmekle tehdit etmiş,
  6. Ocak 2017'de Üniversite Rektörü  Prof.  Dr.  Hasan Gönen'i ziyaret eden akademisyenler, Bayar'ın tehditlerini aktararak, "Bu iş cinayete kadar gider" uyarısında bulunmuş,
  7. Saldırgana, eşi Saadet Aylin Bayar, "Canımızı sıkmayın, 24 kurşuna bakar." sözleriyle  destek vermiş,
  8. Ruhsatlı tabancasına el konulmamış,
  9. Olaydan hemen sonra üniversite yönetiminden bir akademisyen, "Akli dengesinin bozuk olduğunu" öne sürmüş,
  10. Üniversitede  âdeta terör estiren saldırganın, çalışma iklimini zehirlemesine bir anlamda göz yumulmuş,
  11. Uzun sözün kısası, Eskişehir Osmangazi Üniversitesine doktora için gönderilen Volkan Bayar, tanımlanması zorunlu bir kuvvet tarafından, 'koçbaşı' olarak görevlendirilmiştir.  

 Cinayet Uyarısı Bir Buçuk Yıl Önce Yapılmış!

Saldırganın cinayet işleyebileceği tam bir buçuk yıl önce gündeme getiriliyor! Bu durum, üniversite yetkililerine iletiliyor. Başvurular sonuçsuz kalıyor. Saldırgan göreve devam ediyor! Dikkat çekici bilgiyi,  Eğitim Fakültesinin eski Dekanı Prof. Dr. Sayın Engin Karadağ kamuoyuyla paylaşıyor:  

“2017 Ocak ayında ben dekan yardımcısıyken diğer hocamız Cemil Yücel ile birlikte Rektör ve rektör yardımcılarına gittik. Dedik ki ‘Bu iş cinayete kadar gidiyor, herkesi tehdit ediyor. ‘Bir şarjöre bakar’ diyor. Bununla ilgili kayıtlar var. Sürecin böyle sonuçlanacağı belliydi. Birileri FETÖ’cü olabilir, ama herkes olamaz. O, herkesi suçluyordu. Emniyet Müdürlüğü, KOM, İstihbarat Daire Başkanı’nın da bundan haberi var. Rektörlüğün odasında onlarla toplantı da yaptık ve ‘Volkan B. için bir önlem alın’ dedik.” (Hürriyet, 06.04.2018).

Volkan Bayar'ın  şikâyeti üzerine yargılanıp beraat eden ve üniversiteden ihraç edilen Dr.  Yalçın Bay, gazetecilere, saldırganın eşi Saadet Aylin Bayar'ın  tehdidini şöyle aktarıyor:

“Klavye delikanlıları, ben size ne yaptıracağımı biliyorum. Bunun hesabını vereceksiniz. Canımızı sıkmayın, 24 kurşuna bakar.” (Hürriyet, 06.04.2018).

 

Üniversitenin Vicdanı: Doç. Dr. Ayşe Aypay

Doç. Dr. Sayın Ayşe Aypay, olaydan kısa bir süre sonra şu açıklamayı yapıyor:

 "Rektörlük, Volkan Bayar hakkında dilekçelerimizin sisteme girmemesi için memurlara talimat verdi. Kavga dövüş işleme soktuk dilekçeleri. Hiçbirine yanıt alamadık. Şimdi kim verecek 4 tane canın hesabını? … Benim eşim, Volkan'ın iftiraları yüzünden işinden atıldı. 5.5 ay hapiste yattı. Bir sürü arkadaşım mağdur oldu. Bütün bunlara rağmen rektörlük korudu. Volkan Bayar denilen gerçek anlamda vatan haini, asıl FETÖ’cü olduğu, tescilli FETÖ’cü olduğu her ifadesinde ortada olan biri. Kimse görmek istemedi"  (Hürriyet, 05.04.2018). .

Doç. Dr. Ayşe Aypay'ın, üniversite atmosferini kirleten saldırganla ilgili açıklamaları, sadece Eskişehir Osmangazi Üniversitesinin değil, tüm akademi dünyasının çığlığı olarak tarihe geçiyor…   Birkaç elin, Ayşe Aypay'ın ağzını kapatmak için kullanılması da  utanç vesikası olarak belleklere kazınıyor. Sesi kısılıncaya kadar konuşuyor, Ayşe Aypay. Daha önce de susmamış, konuşmuş! Dilekçe vermiş, üniversiteye başvurmuş, yargıya şikâyette bulunmuş. Akademisyenleri korumakla yükümlü yöneticiler, dilekçelerini işleme bile koymak istememiş! Katil için uygun bir poligon hazırlamışlar sanki! Mermiyi namlunun ucuna sürmesi için gerekli koşulların yaratılmasına en azından seyirci kalmışlar. Türk Ceza Kanunu'na göre, yardım ve yataklık suçunun bütün koşulları oluşmuş.

Ayşe hoca isyan ederken gözleriniz diğer akademisyenleri arıyor…. Sahi onlar nerede? Susarak yükselme derdinde olanlar, korkudan sesi kısılanlar ve kalın perdelerin ardında film izler gibi cinayete seyirci kalanlar.  Bölüm başkanlığı, sözleşme süresinin uzatılması, yurt dışı görev vb. dünyalıklar için akademik özgürlüğü ve bilim insanlığı namusunu tekmeleyenlerden söz ediyoruz... O üniversitede Ayşe Aypay'dan başka konuşacak kimse yok mu?    

Üniversitede kan döken katile sessiz kalarak günü kurtarmaya çalışanlar, nasıl bir cinayete meydan verdiklerini düşündüler mi  acaba.

 Katliamdan Sonra ‘Deli’ Teşhisi!

Türkiye’nin canını yakan üzücü olayın ardından yapılan bir açıklama, hemen herkesi şaşırtmıştır. Sıcağı sıcağına yapılan açıklamadan, saldırganın 'akli dengesinin yerinde olmadığı'nı öğreniyoruz!  Açıklama,  Eğitim Fakültesi Dekanı  Prof. Dr. Sayın Cemil Yücel’e ait:“Akli dengesi yerinde değil, pek çok kişiyi şikâyet eden bir insan. … Ancak korkulan bir insandı" (Hürriyet, 05.04.2018).

Prof. Dr. Engin Karadağ,  Prof. Dr. Cemil Yücel'in, saldırganın cinayet işleyebileceği konusunda Rektör. Prof. Dr. Hasan Gönen'i  Ocak 2017'de ziyaret ederek uyarılarda bulunan heyette yer aldığını açıklıyor. Buna karşın, Yücel'in, saldırganla ilgili yaptığı açıklama kafaları karıştırıyor. Akla, saldırganla ilgili işlem yapamadığı, daha doğrusu işlem yapmasına izin verilmediği geliyor. Bu durumda, saldırganın birileri tarafından sopa olarak kullanıldığı düşünülüyor. Üniversitede çalışma barışının bozulmasını amaçlayan bir kuvvetin, saldırganı tehdit aracı olarak kullandığı konusunda haklı kuşkular uyanıyor.

 ‘Deli’ye Silah Ruhsatı mı Verilir?

Delilik, potansiyel suçluların en güçlü silahıdır. Akıl sağlığının yerinde olmadığına ilişkin cepte taşınan rapor, cinayet ve her tür soygunda bir tür kırmızı pasaport işlevi görür. ‘Deli’, AB’ye vizesiz giriş hakkı olan kişi demektir. Deli olmak, bazılarına suç işleme ayrıcalığı da kazandırır. Ne var ki ‘deli’ olana Emniyet Müdürlüğü silah bulundurma ve taşıma ruhsatı vermemektedir.  Çünkü bir kişinin silah taşıması ya da bulundurması için,  Emniyet Müdürlüğüne, “Silah ruhsatı alınmasında sakınca bulunmadığına dair sağlık raporu” sunması gerekir. Silah ruhsatı alabildiğine göre, saldırganın ‘akli dengesinin bozuk olma’ olasılığı sıfırdır. Kaldı ki bu açıklamanın saldırganın ifadesinin bile alınmadığı bir dönemde yapılmasının, sanık lehine bir durum yaratmaktan başka bir işlevinin olamayacağı değerlendirilmektedir. Cinayet silahını bulundurma ruhsatına sahip olan saldırganın akademisyen olması da üzerinde durulması gereken noktalardan biridir.

 Akademisyende Silahın Ne İşi  Var?

Milletçe üzerinde düşünmemiz ve  kafa yormamız gereken en önemli sorunlardan biri de  bireysel silahlanma olayıdır. Devletin kolluk güçlerinin dışında hiç kimsede bulunmaması gereken silahların, çeşitli gerekçelerle, bayram şekeri gibi dağıtılma nedenlerini sorgulamalıyız. İşlevi öldürmek olan bir nesnenin gelişigüzel dağıtılması, geleceğe ilişkin kaygıları artırmaktadır. Kamuoyunda, bireysel silahlanmanın, toplumsal barışın bozulmasına yol açacağına ilişkin endişe  büyümektedir. Bir akademisyenin silah sahibi olması  apayrı bir sorundur. Bilimsel çalışma yapmakla yükümlü bir görevlinin silaha sarılması, bunca tehdide karşın silah ruhsatının iptal edilmemesi, silahla okula gelmesi vb. sorunlar olayın ciddiyetini ortaya koyan önemli ipuçlarındandır.

 Sonuç ve Öneriler

  • Üniversitede akademisyenleri hedef alan cinayet, toplumda derin bir üzüntü ve öfkeye yol açmıştır. Bilim yuvasında pervasızca gerçekleştirilen katliam bütün boyutlarıyla aydınlatılmalı ve sorumlular hakkında yasal işlem yürütülmelidir.
  • Saldırganın, Eskişehir Osmangazi Üniversitesine kim ya da kimlerin desteğiyle geldiği konusu araştırılmalıdır.
  • Yurt dışında gördüğü lisansüstü eğitim bursunun nasıl ve kimler tarafından sağlandığı konusunda kamuoyu aydınlatılmalıdır.
  • Yurt dışına kimin desteğiyle çıktığı, nasıl barındığı, kimlerle ilişki içinde olduğu vb. sorular yanıtlanmalıdır.
  • 'Akli dengesinin bozuk olduğu' iddiasının olaydan hemen sonra niçin gündeme getirildiği açıklanmalıdır.
  • Yaklaşık bir buçuk yıl önce Rektör Prof. Dr. Hasan Gönen'e, saldırganın cinayet işleyebileceği konusunda yapılan ihbarın niçin ciddiye alınmadığı, okuldan neden uzaklaştırılmadığı, silahına niçin el konulmadığı vb. sorulara ikna edici yanıtlar verilmelidir.
  • FETÖ'yle mücadeleye direnç gösteren bazı 'kripto' yöneticilerin, vatansever akademisyenleri FETÖ'yle ilişkilendirerek tasfiye ettikleri, bu sayede bir yandan FETÖ'yle mücadele edildiği algısı yarattıkları, diğer yandan da kendilerini 'sağlama' aldıkları  öne sürülmektedir. Son üzücü  olay, üniversitelerde önemli görevlerde bulunan 'kripto' FETÖ elemanlarının tasfiyesinin ne kadar önemli olduğunu yeniden hatırlatmış olmalıdır.
  • Saldırgana 'koçbaşı' görevi verildiğine ilişkin kuşkuları ortadan kaldıracak adımlar atılmalıdır.
  • Üniversite yönetiminin, bugüne kadar, saldırganla ilgili somut bir adım atmamasının nedenleri irdelenmelidir. Bu konuda üniversite yönetimine herhangi bir baskıda bulunulmuşsa, baskıda bulunanların kimlikleri  açıklanmalıdır. Olayın bu yönüyle aydınlatılmasının, 'kripto' FETÖ'cülerin saptanmasında önemli  rol oynayacağı düşünülmektedir.
  • Bir buçuk yıl önce gündeme getirilen cinayet endişesine karşın herhangi bir önlem almayan üniversite yönetiminin görevde kalmasının, olayın aydınlatılması açısından sakıncalı olduğu kabul edilmelidir. Dört akademisyenin ölümü ve üçünün de yaralanmasıyla sonuçlanan cinayet sonrasında Rektör Sayın Hasan Gönen'in görevde kalmaması gerektiği düşünülmektedir. Kamuoyu, Rektörden,kendi isteğiyle görevinden ayrılarak, olayın aydınlatılmasına katkı sunmasını ve can güvenliğinden sorumlu olduğu üniversite personelini koruyamadığı gerçeğini kabullenmesini beklemektedir.    
  • Üniversite yönetiminin görevden ayrılmaması durumunda, YÖK harekete geçmeli ve ilgililer hakkında gereğini yapmalıdır.

 (Körfez, 06.04.2018)

Kaynakça:

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/goz-gore-gore-gelen-katliam-40796138   Erişim: 06.04.2018.

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/universitede-silahli-saldiri-yaralilar-var-40795630 Erişim: 06.04.2018.

http://www.kayseri.pol.tr/Sayfalar/Silah-Ruhsat/Silah-Ruhsat-Gerekli-belgeler.aspx Erişim: 06.04.2018.

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile

0
0
0
s2sdefault