Öğretmenlik  Kariyer  Basamaklarında Yükselme  Yönetmeliği  (ÖKBYY) Ağustos  ayında  Resmî Gazete’de yayımlanarak  yürürlüğe girdi (MEB, 2005).  Öğretmenlik  Kariyer   Basamaklarında  Yükselme  Sınavı (KBYS),   27 Kasım 2005   tarihinde  81 il  merkezinde  gerçekleştirilecek.  ÖSYM  tarafından  yapılacak  olan sınavda başarılı  olmak  için 60  puan  almak  yeterli sayılacak. Tek  oturumda,   üç saatte tamamlanacak  olan sınavda adayların Türkçe, Pedagojik  Formasyon,  Genel  Kültür,  Millî Eğitim Mevzuatı,   Eğitim Yönetimi  ve Eğitim Sistemleri  ile  ilgili bilgileri ölçülecek.  KBYS’de  adaylara  alanları  ile  ilgili  herhangi  bir  soru  yöneltilmeyecek.

 KBYS, aralarında Eğitim-Sen  ve  Türk Eğitim-Sen’in de bulunduğu  bazı eğitim  sendikalarının  tepkisine  yol açtı. Sendikalar,    öğretmenlere  çeşitli  unvanlar verilmesinin  eğitimde yaratabileceği  sıkıntılara  dikkat  çekerek,  yürütmenin  durdurulması amacıyla  yargıya başvurdular.  Bu  yazıda,  Uzman  Öğretmenlik    Sınavı,  ulusal eğitim  ve   hukukİ  boyutuyla ele alınmaktadır.

 Veterinerler  Başöğretmen Oluyor

Sınava  giriş  koşullarıyla, unvan  verilmeden  önce  öğretmenler  arasında  ayrım yapılmaktadır.   Öğretmen lisesi, eğitim  enstitüsü  veya  eğitim  yüksekokullarından  mezun olan  öğretmenler   uzman  öğretmenlik  sınavına  başvuramamaktadır.  Mesleği  öğretmen  olan   ve  yıllardır Millî Eğitim  Bakanlığı (MEB)’na   bağlı  okullarda    görev yapan öğretmenler,    uzmanlık  hakkından  yoksun  bırakılmaktadır. Öğretmen  yetiştiren kurumların  öğrenim  süreleri öğretmen  adayları tarafından  belirlenmediğine  göre,  devletin  günün koşulları  içinde yeterli  gördüğü  eğitim süresini  tamamlayan  öğretmenlerin  görevde  yükselmelerine  sınırlama  getirmek, hukuka aykırıdır.     Bu durumda fakülte  mezunu olmayan  öğretmenler, uzmanlığın   sağlayacağı  maddİ ve  manevi olanaklardan yararlanamayacak, statü kaybına  uğrayacaklardır.  Uzman  öğretmen  olma hakkı tanınmayan   öğretmenlerin  maaşlarındaki  kayıplar, emekliliklerine  de yansıyacak  ve  adaletsizlik ömür boyu  sürecektir.

 MEB,  öğretmen  yetiştiren  kurumlardan  mezun  olan  öğretmenlerin  sınava  girişlerini  sınırlandırırken, öğretmen  yetiştirmeyen  kurumlardan  mezun  olan  adaylara (veteriner vb.)  herhangi  bir  sınırlama  getirmemiştir. Sadece  öğrenim  süresini  dikkate  alan bu   maddeyle,  aslî  görevi  öğretmen  olmayan  MEB  personeline    uzman  öğretmenlik   unvanı verilmesinin  yasal  zemini  yaratılmıştır. Sınırlamada,  mezun  olunan  okulun  programı yerine öğrenim  süresinin  ölçüt  alınması,  uzmanlık yönetmeliğinin  hazırlanmasında eğitimle  ilgili  kaygıların  belirleyici  olmadığını   göstermektedir.  Öğretmene  aslî  görevde  yükselme   olanağı  sağlamadığı  halde,   kaynak dışı  görevlendirilenlere     başöğretmenlik  yolunun  açılması,  yönetmeliğin hukuksal  temelden yoksun  olduğunun  somut örneğidir.  

 Fakülte  mezunu  olmadığı  halde,  okul  ve eğitim  yöneticisi  olarak görev  yapan   öğretmenlerin   uzman  olamayacaklarını  düşünmek,  hiçbir  gerekçeyle  açıklanamaz. Mezun olunan  okulun, öğretmenlerin  görevde  yükselme  sınavının giriş   koşullarından biri  olması,  fırsat eşitliğine  de  aykırıdır.   Uzmanlığın  gerektirdiği  bilgi  birikimini  ölçmek  amacıyla   yapılan sınava  katılma  hakkı olmayan  öğretmenin  uzmanlık  niteliğine  sahip  olmadığını  söylemek,  hukuka  uygun değildir.  Öğretmenler, sahaya  inmeden hükmen  mağlûp ilân  edilmektedirler.   ÖKBYY’nin  sınava  girişi  sınırlayan   8. maddesi,  Anayasanın 5.,  10.  ve 17.  maddelerine  aykırıdır. 

 

Lisanüstü   Eğitim  Uzmanlık  İçin  Yeterli mi?

Lisanüstü  eğitim ve  doktora öğrenimini tamamlamak,  yürürlükteki mevzuata  göre,  öğretmenlikte  aranan koşullardan  biri  değildir. Fakat Yönetmeliğin  4.  maddesiyle,   lisansüstü  eğitim görenlere  sınavsız uzmanlık, doktora  yapanlara  ise  başöğretmenlik  olanağı sağlanmıştır.  Lisansüstü  eğitim,  uzmanlığın  gerektirdiği  mesleki  bilgi  ve  birikim  için  yeterli  olabilir  mi?   Farklı  dallarda  (dil, toplumbilim, teoloji vb.) yapılan   lisansüstü  eğitimin   farklı  alanları kapsayan   uzmanlık  için    tek ölçüt  olarak  kabul  edilmesinin,  bilimsel   bir değeri  yoktur.

MEB’in, lisansüstü   eğitim gören  öğretmenleri  uzmanlık  sınavından  muaf  tutmasının  en  önemli  nedeni,   Ankara  Üniversitesi  İlahiyat  Fakültesi  ile  Atatürk  Üniversitesi   İslâmi  Bilimler Fakültesinde öğrenim süresinin   5  yıl  oluşudur. Bu  okullardan     mezun  olan     din  kültürü  ve ahlâk  bilgisi, Arapça  ve  imam  hatip  lisesi meslek  dersleri  öğretmenleri lisansüstü öğrenim  görmüş olarak  kabul edilmektedir (Cumhuriyet, 01.10.2005). Değerlendirmede  idarenin   ağırlığı  göz önüne  alındığında,  uzman  öğretmenlerin  sınavdan  çok  önce  belirlendiği   ortaya  çıkmaktadır.

 

AB’ye  Hizmet Edecek  Uzmanlar

Sınavda  sorulacak soruların  bir kısmı, akla,   uzmanlık  unvanının  Türk  eğitim  sistemine  ne  tür  katkı  sunacağı  sorusunu getirmektedir. Çünkü  sınavda,  eğitim  sistemimizle  hiç ilgisi  olmayan  şu sorular   yöneltilecektir:  Avrupa  ve  Avrupa Okulları, AB Öğrenci  Transferleri, AB Projeleri,  Socrates,  Leonardo Da Vinci,  Youth, Erasmus, TIMSS,  PISA vb.  Bu  konularda bilgi  sahibi  olan  öğretmen uzmanlık sınavında  bir  adım  öne  geçmektedir. Peki  bu  konularda  bilgi  sahibi  olmak, ulusal  eğitimimizi geliştirebilir mi?   Soruların  bir  kısmı,  öğretmenlerin  dikkatini,  AB’nin  finanse  ettiği projelere çekmektedir.  AB’nin  sorunlarına  çözüm üretmeye  hizmet eden projelerde görev  almak, eğitim  sistemimizin  hangi  sorununa  çözüm  üretebilir?  Bir  diğer  önemli nokta da, projeler yoluyla,  ülkemizden  beyin  göçüne  zemin  hazırlanması  ve  bazı  aydınlarımızın  devşirilmesidir.  ‘Kariyer’  sınavı,  ulusal  devletin  zayıflatılması  plânına  alet edilmektedir.

Uzmanlık  seçiminde,  ulusal  eğitimimize hiçbir  katkı  sunmayacak  olan   sorulara   yer  verilmesi,  3797  sayılı  Millî  Eğitim  Bakanlığının Teşkilât ve  Görevleri  Hakkındaki  Kanun’un   2.  maddesine  aykırıdır. Söz konusu  maddede,    öğretmen ve  öğrencilere  yönelik  bütün   eğitim-öğretim  hizmetlerinin  plânlanmasında   vatan ve  millet  sevgisinin  kazandırılması,  Türk  milletinin  millî,  ahlâki, manevi   ve  tarihi  değerlerinin  benimsetilmesi,  MEB’in  görevlerinden  biri  olarak ifade  edilmektedir.  Söz konusu    Yasanın  5.  maddesinde, eğitim  hizmetlerinin  yürütülmesinde  Türk toplumunun  ihtiyaçlarının  dikkate alınacağı  belirtilmesine karşın,  sınavın düzenlenmesinde   toplumumuzun ihtiyaçları  belirleyici  rol  oynamamıştır.   

 

Alan  Dışı Uzmanlık Olur mu?

Uzman, sözlüklerde  şöyle tanımlanmaktadır: Yalnız  bir  bilim  ya da sanat  alanında  geniş görgü  ya da bilgisi  olan kişi (Demiray, 1988: 961).  Belli  bir  işte,  belli bir  konuda, bilgi,  görüş  ve  becerisi çok  olan  kimse (TDK, 1998: 2301).  Bilim  ya  da sanatın    belli  bir dalında  geniş  bilgisi olan, o  konuda söz  sahibi  kimse (Büyük  Larousse: 12006).    Demek ki  uzmanlık,    bir  dalda  daha  fazla  bilgi, beceri  ve deneyim sahibi  olmayı gerektirmektedir. Tıp doktorları  uzmanlık  ünvanını  ancak  belli  bir  dalda eğitim  görerek  kazanabilmektedir. TUS, tıpla ilgili  temel  bilgiyi  ölçer. TUS’u  kazanan    doktorlar,  birkaç  yıllık  eğitimden  sonra  girdikleri  sınavda  başarılı  olmak  koşuluyla,   uzmanlık   sıfatını kazanabilmektedir.

 MEB,   temel  bilimlerden  bir tek  soruya  yer  verilmeyen  bir  sınav  ve      tartışmaya açık  değerlendirme  çizelgesi  sonucuna  göre   uzman görevlendirecektir.   Peki  uzman  öğretmen  hangi  dalın  uzmanı  olacaktır?  Kimya, fizik,  matematik, sınıf, yabancı dil, felsefe,  din kültürü  ve ahlâk bilgisi, sosyoloji, tarih, müzik  ve  spor   öğretmenlerinin  tamamına  aynı soruların  yöneltileceği   KBYS sonucuna göre  verilecek  uzmanlık  ünvanının bilimsel  bir  geçerliliği   olamaz.  Kimya  öğretmeninin uzmanlığı  kendi  alanıyla  ilgili  olabilir. Benzer durum diğer  branşlar  için de geçerlidir.  Matematik  öğretmeni ile  Türkçe  öğretmeninin aynı  sınav  sonucuna göre  uzman  olabilmesi,  uzmanlığın  gerektirdiği  ölçütlere  uymamaktadır.  Uzmanlık  ünvanı  verilen  sınıf  öğretmenleri, alanının en  iyi öğretmenleri mi  olacaktır?  Sınav ve  değerlendirme  sistemine  bakıldığında,   uzmanlık  ünvanının,    öğretmenin alanının  gerektirdiği nitelikleri  ölçmekten  çok  uzak  olduğu görülmektedir.  KBYS’le,  alanında  özel  bir  çaba  göstermeden  uzmanlık  sıfatı  kazanan  öğretmenle  aynı  koşullarda  çalışan  diğer  öğretmenler arasında  eşitsizlik yaratılmaktadır.       

 

Türkiye  Aşağılanıyor

Bu  sınav,   Türkiye’yi  aşağılamanın  bir  aracı  olarak  kullanılmaktadır.   Öğretmen/Uzman Öğretmen   Değerlendirme  Çizelgesi (Ek-1)’nde   yer alan  konular ve  puan değerleri,  sınavın  düzenlenmesine  karar  verenlerin  ulusal eğitime  ne  kadar  yabancılaştıklarının da  göstergesidir.  Uzmanlık  sınavında  başarılı olan  adayın  değerlendirme  çizelgesi  işlenirken,   etkinlik  konuları  ve  puan değerleri  tek  tek  belirtilmiştir.  Buna göre adayın  yurtiçi  hakemli dergide yayımlanan  makalesi 3 puan,  yurtdışı hakemli dergide yayımlanan  makalesi  ise  5 puanla değerlendirilecektir.  Yurtiçi  kurumlarca bilimsel  etkinliklerde  ödüllendirilen  adaya  5 puan, yurtdışı   kurumlarca  ödüllendirilen adaya ise  7 puan  verilecektir.  Yurtiçi  bilgisayar  yazılımlarında  ödüllendirilen adaya 5 puan,   yurtdışı bilgisayar  yazılımlarında ödül  alanlara da   7 puan  verileceği  belirtilmektedir.  Yurtiçi bilgi  ve  beceri  yarışmalarında  dereceye  giren  öğrencilere danışmanlık  yapan  öğretmenler 3 puanla  değerlendirilirken,   yurtdışında dereceye  giren  öğrencilere danışmanlık  yapan  öğretmenler   5  puanla ödüllendirilecektir.   Benzer  bir  yaklaşım,  Kültürel Etkinliklerde de  benimsenmiştir. Bu   değerlendirme sistemi, MEB’in,  eğitim hizmetlerini  Türkiye’yi  kalkındırma  ve  geliştirme aracı olarak görmediğinin işaretidir.    MEB, ülkemizin  bilimsel  kurumlarına güvenmemekte, ülkemizde  yapılan  bilimsel  incelemelere  değer  vermemektedir. Türkiye,  okullarında  görev yapacak  uzman öğretmenleri  seçerken  kendi  ölçütlerini  değil  yabancı  ülkelerin  ölçütlerini esas almaktadır.  Türkiye’de  görevlendirilecek    uzman  öğretmenlerde aranan  nitelikler, ulusal  eğitimde  geniş  çaplı  bir erozyon  yaşandığını  gözler önüne  sermektedir.     

 

Değerlendirme Nesnel  Değil

Uzmanlığın belirlenmesinde  bilgi  ve  beceri  değil,   millî  eğitim  müdürlükleri  etkili olacaktır.  Yönetmelik  bu  haliyle  uygulanırsa, uzman  öğretmenler  idarî  tasarruf  eseri  olacaklardır.  Sınavda  60  puan  alan  öğretmenlerden idareye  en  yakın  olanlara  uzmanlık  yolunu  açan   değerlendirme  sistemi  belli ki  daha  çok  tartışılacaktır.              Öğretmenlik kariyer basamaklarında yükselmek üzere başvuruda bulunan öğretmenlerin değerlendirilmesi amacı ile her ilde İl Öğretmen Değerlendirme Komisyonu kurulur.  Bu  komisyon, il millî  eğitim müdür  yardımcısı  ya  da  şube  müdürünün  başkanlığında,  özlük ve  hizmet içi eğitimden  sorumlu  şube  müdürleri,  bir ilköğretim  müfettişi  ile  farklı  tür  ve  düzeyden   üç eğitim kurumu  müdürü olmak üzere bir  başkan  ve altı  üyeden  oluşur (Madde-11).   Bu komisyonların benzeri,  yoğun  tepkilere  neden  olan müdür  atamalarında da  oluşturulmuştu.  İl  Komisyonu,   belgeyle kanıtlanması  olanaksız  olan  ve  toplam  25  puan  değerindeki  şu  kültürel  etkinliklerden    adayları  değerlendirmeye  alacaktır:  Yürüttüğü  Sosyal  Etkinlikler, Şiir Dinletisi  Düzenleme, Konser vb.  Düzenleme, Okul-Sınıf  Gazetesi, Drama,  Okul  Dışındaki  Kaynak  Kişilerle  Konuşma, Yıl  Sonu  Sergisinde  Bireysel  Katkı,  Fuar  Faaliyetine  Katılım,  Yurtiçi  ve  Yurtdışında  Müzik   Alanında  Ödül  Alma, Öğrencilere  Meslekleri  Tanıtma  ve  Yönlendirme  Çalışmalarına  Katılma, Okul  Mezunlarını  İzleme  ve  İşe  Yerleştirme, Okulun  Gelişmesine  Yönelik  Çevreden  Katkı  Sağlama, Sivil  Toplum  Kuruluşları ile Özel Sektör  ve Kamu Kurum-Kuruluşlarının Projelerinde  Aktif  Olarak  Görev  Alma,  Eğitim  Faaliyetleri İçinde  Üretim  Faaliyetlerinde  Görev Alma.

Yukarıda  sıralanan  maddelerin  hiçbiri objektif  biçimde  değerlendirilemez.  Öğretmenin   sosyal  etkinlik  yürütüp  yürütmediği, okul dışında  kaynak  kişilerle (kimlerle, niçin?)  görüşüp  görüşmediği,  yıl sonu  sergisine  bireysel    katkı  sunup  sunmadığı,  fuar faaliyetine  katılıp  katılmadığı,  öğrencilere  meslekleri  tanıtıp  tanıtmadığı, müzik  ödülü  alıp almadığı (kimden ve  nasıl  ödül  aldığı, ödülün  gerçek ya da  sahte  olup olmadığı konusu araştırılacak  mı? Sözgelimi  özel  dershaneler ya  da  Türkiye  aleyhine  faaliyet  yürüten  ‘sivil’ kuruluşlardan  ödül  alanlara  da   puan  verilecek  mi?),  okul  mezunlarını  işe  yerleştirip  yerleştirmediği (işe  yerleştirme  öğretmenin  görevi mi?),  okulun  gelişmesine  çevreden  katkı  sağlayıp  sağlamadığı (ne  tür  katkı, para  toplama da  buna  dahil mi?),  sivil  toplum  kuruluşlarının  projelerinde  görev  alıp  almadığı (bu  projelerde  görev almak, yasal mı?),   eğitim  faaliyeti  içinde üretim faaliyetinde  bulunup  bulunmadığını  saptamak  ve  belgelemek  hiçbir  koşulda  mümkün  görünmemektedir.   ÖKBYY   öznel  değerlendirme   sistemini  esas  almaktadır.  Yönetmeliğin  objektif   değerlendirme   sistemine  dayanmadığı anlaşılmaktadır. 

Yedek Subay Öğretmenlik Hizmetten  Sayılmıyor

KBYS’ye girişte,   adaylarda     en az  yedi  yıl  görev  yapmış olma  koşulu  aranmaktadır. Yedi  yıllık   süre belirlenirken,  adaylık  ve  yedek subay  öğretmenlik dahil  muvazzaf  askerlikte geçirilen  zaman  dikkate  alınmamaktadır.  Yönetmelikle,  meslekî kıdem  ve  emeklilikte  esas alınan  çalışma  süreleri   yok  sayılmaktadır. Yönetmeliğin  bu  maddesiyle,   öğretmenlikte  geçirilen   iki  yıl   hizmetten sayılmamaktadır. Oysa  aday  ve  yedek subay  öğretmenler tüm  özlük  haklarından yararlanabilmekte,  terfilerinde  bu  süreler dikkate  alınmaktadır. KBYS, bu anlamda  kazanılmış  hakları ortadan  kaldırmaktadır.

Muvazzaf  askerliğin hizmetten  sayılıp  sayılmayacağı konusuna  657  sayılı Devlet  Memurları  Kanunu’nun 83. maddesiyle (Değişik: 12.05.1982-2670/26. md.) açıklık  getirilmiştir:       “Devlet  memuru iken  muvazzaf  askerlik  hizmetini yapmak  üzere silah  altına  alınanlardan askerlik  görevini  tamamlayıp memuriyete  dönmek isteyenler, terhis  tarihinden  itibaren  30  gün  içinde  kurumlarına  başvurmak  ve  kurumları  da  başvuru  tarihinden  itibaren  azami  30  gün   içinde  ilgilileri göreve  başlatmak  zorundadırlar. Bunların  muvazzaf  askerlikte  geçen  süreleri muvazzaf  askerliğe  ayrıldıkları  sırada  iktisap etmiş  oldukları   derecede kademe  ilerlemesi  yapılmak  suretiyle  değerlendirilir.”  Öğretmenlerin  askerlik sonrası  kademe  ilerlemeleri bu  madde  doğrultusunda  yapılmaktadır. Muvazzaf  askerlik  görevini hizmetten  saymayan  ÖKBYY,   657  sayılı   Yasanın  83.  maddesiyle  çelişmektedir. Yönetmelikle,    öğretmenlerin  askerlikte  geçen günlerini  hizmetten sayılmayarak,  erkek  öğretmenlerle  bayan  öğretmenler  arasında  eşitliğe    ters  düşen  bir  durum  yaratılmıştır.

Sonuç  ve Öneriler

Ø  KBYS’ye girişi sınırlayan  4. maddeyle,  öğretmen  yetiştiren  kurumlardan mezun  olup  yıllardır görev yapan öğretmenlere  uzmanlık  kapısı  kapatılırken,  öğretmen  yetiştirmeyen  kurumların  mezunlarına (ziraat  mühendisi,  veteriner, diş hekimi, işletmeci vb.)  başöğretmenlik  olanağı  sağlanmıştır. Bundan  böyle  veterinerler  uzmanlıkla    taltif  edilecek, ama  aslî  görevi  öğretmen  olanlar   kendi   kurumlarında   ikinci    sınıf   memur   olarak  görüleceklerdir.

Ø  1739    sayılı Millî  Eğitim Temel  Kanunu’nun  43.  maddesinde  öğretmenlik  şöyle  tanımlanmıştır: “Öğretmenlik, Devletin  eğitim, öğretim  ve   bununla  ilgili  yönetim  görevlerini  üzerine  alan  özel  bir  ihtisas (uzmanlık)  mesleğidir.”   MEB’in,  yasal  açıdan   uzman olarak kabul  edilen  öğretmenlere  yeniden  uzmanlık  ünvanı  verme  yetkisi  bulunmamaktadır.  ÖKBYY,   1739  sayılı   Yasanın 43.  maddesiyle çelişmektedir.  

Ø  Uzmanlık,  belli  bir  dalda bilgi, beceri  ve  deneyim  sahibi  olmayı  gerektirir.  Oysa  Uzmanlık  Sınavı,  kimin  hangi  dalda  uzman  olacağını  belirlemekten  uzaktır.  Bütün  öğretmenleri  kapsayan  bir  sınavla,  onlarca ayrı  dalda  uzmanlık  hakkı  elde  edilemez. Tüm  öğretmenlere  aynı  soruların  yöneltildiği  bir  sınavla  kazanılan  uzmanlık   ünvanının  bilimsel   geçerliliği  olmayacak, güvenirliği  tartışma  konusu  olacaktır.

Ø   Türk  eğitim  sistemine   somut  hiçbir  katkı  sunmayacağı belli  olan  kariyer  sistemiyle, öğretmenlerin,   proje  ‘zoka’sıyla  AB’ye  hizmet etmelerinin  önü açılmaktadır.  

Ø  ÖKBYY’nin     Öğretmen/Uzman Öğretmen   Değerlendirme  Çizelgesi (Ek-1)’nde  yer  alan    soruların  birçoğu  öznel  değerlendirmeye  elverişlidir. 25  puan değerindeki  Kültürel Etkinlikler bölümü,   belgeye  dayanmadan,    bazı  adayların  aleyhine   kullanılabilir.

Ø  ÖKBYY’nin     Öğretmen/Uzman Öğretmen   Değerlendirme  Çizelgesi (Ek-1)’nde  25  puanla  değerlendirilen  Toplam  Sportif  Etkinlikler  de  öznel  değerlendirmeye açıktır.  Ancak  spor  öğretmenleri ile  profesyonel  sporcuların   sahip  olabileceği  bazı  özelliklerin  (antrenör, millî  sporcu,  hakem  vb.)  tüm  uzman  öğretmen adaylarının   seçiminde  puanla  değerlendirilmesi,   farklı  alandaki  öğretmenlerin  aleyhine  bir   durum  yaratacaktır.    

Ø  Yedeksubay  öğretmenlik  ve  adaylık  döneminde  geçen  sürelerin  hizmetten sayılmaması, suçtur. Yönetmeliğin  bu  maddesiyle,  657 sayılı  Devlet  Memurları  Kanunu’nun  83.  maddesi ihlâl edilmiştir.

Ø  MEB, Uzman  Öğretmenlik  Sınavını,  daha  başlangıç aşamasında  yarattığı   skandalları  göz önüne  alarak  iptal etmeli  ve  öğretmen  eğitiminde   hizmet içi  eğitime  işlerlik  kazandırmalıdır.

 

(*) Bu yazı, Öğretmen Dünyası’nın Kasım 2005 tarihli 311. Sayısında yayımlanmıştır.

 

 

Kaynaklar

Büyük Larousse. ( 1986  ).  Büyük  Larousse  Sözlük  ve Ansiklopedisi.  İstanbul: Milliyet  Yayınları,  Cilt: 23

Demiray, Kemal. (1988).   Temel Türkçe  Sözlük.  İstanbul: İnkılâp  Kitabevi.

MEB. (2005). Öğretmenlik  Kariyer  Basamaklarında Yükselme  Yönetmeliği.  Resmî  Gazete, 13.08.2005/25905.

TDK. (1998). Türkçe   Sözlük.  Ankara:  Türk Tarih  Kurumu Basımevi, Cilt:2. 

 

 

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile

0
0
0
s2sdefault