Resmî bir toplantı…  Okul Müdürü  Ahmet Tosun, söz alıyor ve şu konuşmayı yapıyor:

            “Kız ve erkek öğrenciler ayrılmalı. Biz ayrıldık, başarımız arttı. Okulumuzda kızlar olduğunda erkekler kendilerini onlara beğendirme çabasındaydı. Şimdi yürüyüşleri bile değişti.”

            Ardından bir başka müdür, İkram Körbalta, söze karışıyor ve kelimesi kelimesine şunları söylüyor:

            “Kız-erkek öğrencilerin ayrılmasının motivasyona katkısına inanıyorum. ... Devlet buna yasak koysa da ben buna uymam. Yasakçı zihniyeti savunmuyorum.       ... Sakal da bırakırım, kot da giyerim.”

            Bu konuşmalar, mülki amirin ve millî eğitim müdürünün yüzüne karşı yapılıyor. Katılımcılar, millî eğitim müdürünün tepkisini merak ediyor. Müdür başını önüne eğerek, sessiz kalmayı yeğliyor. Deneyimli bir kamu yöneticisi olan mülki amir bazı uyarılarda bulunuyor. Güçlü siyasi desteğe sahip olmadığı düşünülen mülki amirin sesi cılız kalıyor.

Kız-erkek ayrımını savunan müdürün yasa dışı cemaatle akrabalığı hakkında Devlet arşivinde yeterli bilgi-belge olduğu biliniyor. Okulundaki öğrencileri sıra dayağından geçirdiği, berber salonlarında bile konuşuluyor. Bir öğrencinin kafasını,  kalın bacakları arasında sıkıştırarak  yumrukladığına ilişkin tanıklıklar da var.

Göbeğini şişiren, belini kalınlaştıran yağ dokusunun oluşumunda haram lokmalar, azımsanmayacak bir paya sahip.

Bir müdür, nasıl olur da kız-erkek öğrencilerin ayrı okullarda öğrenim görmesini savunabilir? Kız-erkek ayrımının, Avrupa’daki ‘bilimsel’ çalışmalara dayanarak, öğrenci başarısını artırdığını  söyleyen birinin doktor kontrolünden geçmesi gerekmez mi? Bir iddia ortaya atıyorsunuz, ama  ortada kanıt yok.   

Hangi Avrupa ülkesi, hangi araştırma, hangi bilim insanları, hangi bilimsel yayın?

Avrupa’daki araştırmalara göre, diyerek kendi öznel düşüncelerinize bilimsel bir kılıf uyduramazsınız.

Akılları fikirleri cinsellikte...

Onlar için kız çocuklarının yaratıcılığı, çalışkanlığı, başarısı hiçbir önem taşımamaktadır. Onların bilinçaltında uyuyan cinsel canavar, fırsat bulduğunda çocuğun yaşına başına bakmaz! Bunların gazetesinde yazan bir ağabeyleri vardı. 70 küsur yaşındayken, bir anne ve 14 yaşındaki kızıyla yaşadığı ahlaksız ilişkiyi şöyle savunmuştu:

“Ben onu o... olmaktan kurtardım.”

Fedakârlığa bakar mısınız?

İki genci bir arada gördüklerinde linç edenlerin buna bir itirazı olmamıştı. Şimdi kız-erkek ayrımını savunurken bin yılın da gerisine düşüyorlar. 12. ve 13. yüzyıllarda altın çağını  yaşayan Türk-İslam uygarlığı hakkında  en küçük bir bilgiye bile sahip değiller, ama İslamiyet adına bağnazlığı savunmakta pek gözü karalar.

FETÖ/PDY ya da farklı bir yasadışı bağlantı,  kirli faaliyetlerde görev alarak ‘temize’  çıkma konusunda kendilerini ‘kanıtlama’ya mecbur ediyor.

Bugün Cumhuriyete karşı suç işleme pervasızlığı, ancak bu çerçevede açıklanabilir.

Bunlar, sistemin mayın eşekleridir.

Sistem tarafından mayın tarlasına sürülmüşlerdir. Mayına bastıklarında kendilerine hiç kimsenin sahip çıkmayacağını asla öğrenemeyeceklerdir. Türkiye’nin bin yıllık devlet geleneğinden birazcık haberdar olsalar, mayın tarlalarına koşmazlardı.

Türkiye, suçlunun yakasına yapışma geleneği olan    bir Devlet’tir. Bugün ‘fikir’ diye ortaya atılan karanlık düşüncelerle, ülkemizin birlik ve beraberliğinin bozulması amaçlanmaktadır. Türkiye’yi aydınlanmadan, çağdaşlaşmadan, üretimden, bilimsel ve teknolojik gelişmelerden koparacak girişimler iyi niyetle okunmayacaktır.

Hayatında ciddi bir çalışmaya imza atmamış ‘yönetici’lerin sözleri, onlara göz yumarak onay verenleri de bağlar. Bir resmî toplantıda, konusu suç teşkil eden meydan okumalara izin verilemez.

Türkiye’de eğitimin nasıl yapılacağına ve  kamu kurumlarında hangi kıyafetin giyileceğine, FETÖ geçmişi olanlar karar veremez. Türkiye Cumhuriyeti’nin  Anayasası, yasaları var. Anayasamıza göre, “Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz.” (Madde 42). 

1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu’nda karma eğitimin esas olduğu hükmü yer almaktadır: “Okullarda kız ve erkek karma eğitim yapılması esastır. Ancak eğitimin türüne, imkan ve zorunluluklara göre bazı okullar yalnızca kız veya yalnızca erkek öğrencilere ayrılabilir.” (Madde 15).

Karma eğitime düşmanlık besleyen kişiler yönetici koltuğunda oturamaz. Bunları atayan, konuşmalarına zemin hazırlayan, işledikleri suçları görmezlikten gelenler kamu yöneticiliği görevine devam edemez. Türkiye Cumhuriyeti ile sorunu olanlar, Cumhuriyetin eğitim kurumlarında görevlendirilemez.

Bir sendikada yuvalanan ‘kripto’ elemanların tutum ve davranışları, iktidarı da zora sokmaktadır.  En pervasız eylemlerle öne çıkanlara büyüteç tutulduğunda, altından FETÖ bağlantısı çıkmaktadır. Çok bağırarak günahlardan arınma çabasındaki kirli elemanların eğitim kurumlarından temizlenmesi, yaşamsal öneme sahiptir. Eğitimde yürütülen temizliğe, FETÖ bağlantılı  il ve ilçe millî eğitim müdürlerinin dâhil edilmesi günün yakıcı ihtiyacıdır.

Türkiye, vatana ve millete karşı tertiplerde rol alan sözde eğitim yöneticilerini kurumlarından temizlemeye mahkûmdur.  2017-2018 eğitim ve öğretim yılı, Türk eğitim sisteminin, cemaatin dizlerinin dibinden eğitim yöneticiliğine yükseltilen müritleri temizleme yılı olacaktır.

 

09.08.2017/ Kırmızıköprü-Pülümür

 

 

 

 

 

 

 

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile

0
0
0
s2sdefault